04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 EYLÜL 2014 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 13 eclis çoğunluğuna sahip M iktidar partisi AKP, on iki yıldan beri azınlıkta kalan muhalefet sıraları arasında ancak Kürt kimliğiyle öne çıkan parti ve partililere önem veriyor, zaman zaman anlaşmaya çalışıyor. Çünkü giriştiği “çözüm süreci”nde, Kürt ya da Kürtçü milletvekillerinin desteğine ihtiyacı var. Ama parlamenter muhalefetin başlıca iki partisi CHP ile MHP’nin hiçbir uyarısını dikkate, hiçbir itirazını kayda almıyor. Haklı oldukları çok açık durumlarda bile bu oluşumları sistem dışı bırakıyor ve çoğunluğuna dayanarak bazen yasama denilmeyecek ciddiyetsizlikte, torbalara tıkılmış “çorba” yasalar çıkarıyor. Kendi söylemiyle “Türkiye halklarının” çoğulcu mozaiğini temsil ettiğini öne süren AKP iktidarının, salt Kürtlerin istem ve tutumlarını gözetip, tabanı kendi yapısına benzer çoğulcu CHP ile Türk halkını, Türk milliyetçiliğini temsil ettiği varsayılan MHP’yi “esamesi okunmayanlar” olarak parlamenter sistemde yok saymasının elbette bir açıklaması var. AKP’nin hiç de demokrat olmadığı, zaten demokrasiyi de hedeflemediği, demokrasinin vazgeçilmez parçası muhalefete vermediği değer ve önemden, belli. AKP’nin çoğunluğa dayalı bu parlamenter diktası, Meclis’teki iktidar milletvekillerini de birer parmak sayısına indirgiyor. Ama CHP ve MHP’nin parmaklarını bile saymayarak, bu partilere oy veren kamuoyuna mesaj vermekse, kamuoyuna çok daha etkin mesajları biz basın emekçileri zaten veriyoruz. Ve bu önemli görevi(!) yerine getirmek için, şoförlü resmi görev arabalarımızı tabakhaneye bok yetiştirmek hızıyla refüjlerde sürdürüp trafikten kaçmak lüksümüz de yok! Şahsen benim arabam da yok, ama muhalefet buysa, dik âlâsını yapıyorum, bedelini de ağır ödedim, ödüyorum… HHH Kimse darılıp gücenmesin, demek istediğim şu ki; parlamentoda dekora indirgenen muhalefet partileri ve milletvekillerinin takınmakla yetindiği muhalif tutum, ne gerçekçi, ne de yetkin bir siyasal muhalefettir. Bu partilere oy verip, bu vekilleri Meclis’e gönderen ve varlığı, düşleri, istemleri yok sayılan millet yarısı; onlardan daha cesur, daha girişimci, daha yaratıcı, daha özverili ve özellikle sonuç alıcı bir muhalefet bekliyor. Muhalif millet olarak suskunluğumuz, bezginliğimiz, kızgınlığımız, bizi zaten yok sayan bir iktidara karşı, seçtiğimiz vekillerin de hayal kırıklığına uğratmasındandır. Gayrete gelmek isteyenler, kendilerine “sivil direniş” yöntemleri önerdiğim 20 Ağustos tarihli yazımın “G Noktası”nı okusunlar. Çabuk olsunlar, çünkü muhalif seçmen, oy vermediği ceberrut iktidar kadar, oy verdiği bu feri sönmüş muhalefetten de bıktı! “Yaratıcı olmak, direnme ktir. Direnmek, yaratıcı olm ak.” STEPHANE HESSEL Muhalefet Neye Yarar? seçmenlerin, yani nüfusun yarıdan fazlasını oluşturan muhalif milletin istemlerini, hatta varlığını görmezden geliyor. *** Hal böyle olunca, işlevi kalmayan Fotoğraf: ALİ ARİF ERSEN muhalif milletvekilleri de yüksek değil. Şoförümüz “parlamenter yok, sekretaryamız yok, demokrasi varmış” gibi gelecek güvenliğimiz yok, kız yapılan TBMM’nin dekorlarını çocuklarına miras kalacak oluşturuyor. Hem de temsil kekâ emekliliğimiz yok, yok edemedikleri halkın cebine Allah, yok. çok pahalıya patlayan Bu yokluklara ve risklere dekorlar! rağmen muhalif milletvekilleri AKP’li çoğunluğun kadar, çoğu kez daha muhatap almadığı CHP ve etkin, daha sert muhalefet MHP’li vekiller, muhalefet yapıyoruz. adına kürsülere çıkıp iktidarı Eğer parlamenter millete şikâyet ediyorlar. muhalefet, bu ülkenin Ama biz muhalif yarısını, muhalif milleti ve gazeteciler, yazarlar, STK’ler vekillerini yok sayan iktidarı de o kadarını yapıyoruz! millete şikâyet etmekten Üstelik ne ibaretse, siyasal makamı ve dokunulmazlığımız var, ne dokunulmazlığı olmayan biz maaş garantimiz! gazeteciler, yazarlar ve sivil İşsiz kalmak, toplum kuruluşları, çok daha mahkemelerde sürünmek, iyi muhalefet yapıyoruz! hapse girmek riskini göze Eğer siyasal muhalefet, alarak muhalefet yapıyoruz, basının karşısına geçip hem de. Zaten ücretlerimiz medya aracılığıyla de vekillerimizinki kadar uktedir M Cumhurbaşkanı oldu, artık mağduriyete ihtiyacı yok. Ama Başbakan Davutoğlu’nun var. Çünkü rahat bir cumhurbaşkanlığı, AKP’nin tek başına iktidar olabilmesi için tekrar mağdur edilmesinden geçiyor. Şimdiden taşları döşemek gerek ve ilk tuğlayı, elbette ki Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel koydu: “Bizim de kırmızı çizgilerimiz var, çözüm sürecine ilişkin neler oluyor, basından öğreniyoruz.” TSK’yi hâlâ milli birlik koruyucu, Org. Necdet Özel’i de sözlerinde samimi sanan kimi ulusalcı saflar da zokayı yuttu, “Vay ordumuzun da haberi yokmuş, skandal!” diye tutturdu. Oysa 2007’de AKP iktidarını zora sokan Cumhuriyet mitingleri sırasında, muktedirin “mağduriyet” imdadına da zamanın Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt yetişmiş, Çağlayan mitinginden iki gün önce 27 Nisan emuhtırası verilmişti. Biz balık hafızalı değil, sazan hafızalı bir toplumuz! Görgüsüzlük mü, Nankörlük mü? (2) Geçen cumartesi günkü yazımızı, Türkiye’yi de etkileyen 1929 Dünya Ekonomik Buhranı’nın olumsuz sonuçlarının üstesinden gelmek düşüncesiyle “devlet, sanayileşmenin sorumluluğunu yüklenmeye karar vermiş ve bu sorumluluğu beşer yıllık sanayileşme planları yapıp uygulamaya sokmuştur” diyerek bitirmiştik. Dönemin koşulları ve özel sermaye birikiminin yetersizliği düşünüldüğünde bu hiç kuşkusuz doğru bir karardı. Bu uygulama çerçevesinde 19291938 yılları arasında devlet eliyle birçok sanayi işletmesi kurulup üretime geçmişti. Başlıca kuruluşlar arasında Kırıkkale Elektrik Santralı ve Çelik Fabrikası’nı, Eskişehir ve Turhal şeker fabrikalarını, Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası’nı, Konya Ereğlisi, Sümerbank Bakırköy, Kayseri, Malatya, Nazilli bez fabrikaları ile Bursa Merinos Fabrikası’nı, Zonguldak Antrasit Fabrikası ve kömür yıkama tesislerini, Keçiborlu Kükürt Fabrikası’nı, Isparta Gülyağı Fabrikası’nı sayabiliriz. Yine aynı dönemde Ankara Çubuk Barajı hizmete sokulmuş, İzmit Kâğıt ve Karton Fabrikası, Karabük Demir Çelik Fabrikası, Sivas Çimento Fabrikası’nın temelleri atılmıştır. HHH Günümüz koşullarındaki yatırımlarla karşılaştırıldığında bunlar “önemsiz” gibi görülebilir, fakat 1920’lerin, 1930’ların Türkiyesi’nin olağanüstü zor koşulları dikkate alınmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı’nın enkazı üzerinde ayağa kalkmış yoksulluk içinde bir devlettir. 1915 verilerine göre Osmanlı devleti sınırları içinde toplam fabrika sayısı 283’tür. Yaklaşık 15 bin işçiyi istihdam eden bu fabrikaların yalnızca yüzde 15’i Türklerin elindedir. 1927’de ise sanayi sayımında Türkiye’de 65 bin işletmede 257 bin kişinin çalışmakta olduğu saptanmıştır. Bunların, yüzde 36’sı tek kişilik işletmelerdi. Yüzde 8’inde ise yalnız işyeri sahibi ve aile üyeleri bulunuyordu. İşletmelerin diğer yüzde 36’lık bölümünde işyeri sahibiyle birlikte 23 kişi çalışıyordu. Tüm ülkede çalışan kişi sayısının 100’ün üstünde olduğu işyeri sayısı 155 idi. Yılda kişi başına ihracat 4 dolar, ithalat 6 dolardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin 1928 Paris Antlaşması’na göre yüklenmek zorunda kaldığı Osmanlı borçlarının tutarının, faizleriyle birlikte 107.5 milyon altın lira olduğu da unutulmamalıdır. HHH İkinci Dünya Savaşı (19391945), yalnızca savaşan ülkeler için değil, Türkiye gibi savaşın dışında kalan ekonomiler için de sıkıntılı bir dönem olmuştur. Savaşa girmemekle birlikte genel bir seferberlik uygulaması içinde silahaltına alınan işgücü Türkiye’de zaten zayıf bir yapıya sahip olan sanayi kesimini olumsuz etkilemiştir. Ayrıca hammadde, malzeme, makineteçhizat ithalatı yapılan ülkelerin çoğunun savaş halinde olması nedeniyle bu tür ithalat hemen hemen durmuş ve bu durum sanayi üzerinde olumsuz etkiler yaratmıştır. Savaşın son yıllarında gayri safi milli hasıladaki gerileme hızlanmış ve savaşın bitmesiyle birlikte bu durum tersine dönerek büyüme hızı yılda ortalama yüzde 7 düzeyini bulmuştur. Bununla birlikte gayri safi milli hasılanın 1950’ye gelindiğinde ancak savaş öncesi düzeye varabildiği görülmektedir. Bu gerçekleri göz önüne almadan AKP’lilerin “Bu ülkede ne yapıldıysa 2002’den sonra yapıldı” yollu söylemleri bu ülkenin gelişmesinde emeği geçmiş tüm iktidarlara karşı nankörlüktür, ondan da öte görgüsüzlüktür. Yalnızca Cumhuriyet Halk Partisi değil, Demokrat Parti, Adalet Partisi, Sosyaldemokrat Halkçı Parti, Doğru Yol Partisi, Demokratik Sol Parti de bu ülkeye çeşitli hizmetlerde bulunmuşlardır. Bu iktidarların yaptığı yanlışlıkları eleştirmek başka, yapılan doğruları nankörce, görgüsüzce yok saymak başka şeydir. AKP’nin yaptığı budur; belki de kendine yakışanı, kendinden bekleneni yapıyordur. Ne diyeyim? SOMA’DA ‘Örnek’ gösterilen madende KAZA Bir acı daha HAKAN DİRİK İZMİR 301 madencinin iş cinayetinde yaşamını yitirdiği Soma’da madenci ölümleri sürüyor. Türkiye’nin en büyük maden faciasının yaşandığı Soma Kömürleri AŞ’nin Eynez’deki ocağın hemen bitişiğinde yer alan İmbat Madencilik’e ait ocakta Metin Keskin adlı çalışan iş kazasında yaşamını yitirdi. Madende çalışan kazı ustası Metin Keskin, dün saat 9.30 sıralarında çalıştığı sırada sırtına yukarıdan büyük bir “kömür topacı” düştü. Çarpmanın yarattığı hızla karşısındaki direğe vuran Keskin’in göğsüne, direğin pimi saplandı. Hastaneye kaldırılan Keskin, kurtarılamadı. TBMM Soma Araştırma Komisyonu üyeleri, “örnek maden” olarak son kazanın yaşandığı işletmede ağırlanmıştı. Komisyon üyelerinden CHP Milletvekili Özgür Özel, AKP’nin engellemeleri nedeniyle Soma faciasının ardından madenlerde iş güvenliği ve iş sağlığı açısından herhangi bir ilerleme kaydedilmediğini vurguladı. Özel, “Soma’nın ardından madenlerde 20’den fazla kişi öldü. Bunların hiçbiri, Keskin’in ailesi de Torba Yasa’ya göre hiçbir haktan faydalanamayacak. Çünkü AKP, yalnızca 301 madencinin ailesine yönelik düzenleme getirdi” dedi. Öte yandan Dev Maden Sen, olayın ardından işçi Metin Kesin için Soma’da yürüyüş düzenledi. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK G NOKTASI [email protected] KAYBOLAN CEMİL KIRBAYIR’IN KIZ KARDEŞİ: ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaracı@gmail.com Bari kemiklerini verin KARS (AA) 12 Eylül döneminde gözaltına alındıktan sonra kaybolan Berfo Ana’nın oğlu Cemil Kırbayır’ın kız kardeşi Fatma Gülmez, Kars Cumhuriyet Başsavcısı Ramazan Akın ile görüşerek soruşturmanın seyri hakkında bilgi aldı. Gülmez, “Adalet yerini bu Gülmez, Kars’a Kırbayır ve lana kadar bu yollardayız. Berfo Ana’nın fotoğrafıyla geldi. Bütün Karslılara sesleniyorum, gören birileri varsa ne rini verin. Adalet yerini bulolursunuz söyleyin. Gelsinsun” dedi. ler gizli söylesinler, kapının Başsavcının soruşturmada arasına bir kâğıt atsınlar. Keherhangi bir gelişme olmadığımikleri verilene kadar buranı söylediğini belirten Gülmez, da oturup kalkmayacağım. Eski Kars cumhuriyet başsavcıYol istedi, halkına iş istesının konuya ilişkin bir şey yapdi. Halkı için öldürüldü. Tamadığını ileri sürdü. Gülmez, mam, öldürdünüz, kemiklesavcı için oturma eylemi yaptı. BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY Reyhanlı’nın da nakli istendi HATAY (DHA) Reyhanlı’da 5’i çocuk 52 kişinin hayatını kaybettiği, 130 kişinin de yaralandığı 11 Mayıs 2013’te meydana gelen bombalı saldırıyla ilgili Hatay 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın güvenlik gerekçesiyle başka ile nakli istendi. Sanık avukatlarının Hatay Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurusu üzerine Başsavcılık dosyayı Adalet Bakanlığı’na gönderdi. Bakanlık da dosyayı görüşünü bildirip karar için Yargıtay’a gönderdi. Yaşamını yitiren Oğulcan Tan’ın ailesinin avukatı Hatice Can “Nakil, adil yargılama hakkını zedeleyecek. Doğal yargıç ilkesi gereğince yerinde yargılanma yapılması gerekir” dedi. Mardin Büyükşehir Belediyesi binasına Türkçe, Kürtçe, Arapça ve Süryanice “Mardin Büyükşehir Belediyesi” yazılı tabela asıldı. Belediyenin “Çok dilli hizmet” projesi kapsamında 4 dilde hizmet verileceği belirtildi. Mardin Belediyesi’nin Süryani Eş Başkanı Februniye Akyol, belediye binasına asılan 4 dilli tabelanın bir eksikliği giderdiğini belirterek, “Mardin’de kültürler, inançlar ve diller bir aradadır. Bu güne kadar belediyede bu zenginliğin yansıtılmamış olması büyük bir eksiklikti” diye konuştu. (ADNAN AVUKA) Mardin Belediyesi’ne 4 dilli tabela SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ İstan1 bul’daki, 2 1842’de kuru3 lan Polonezköy’ün ilk adı. 4 2/ Türk halk 5 müziğinde, 6 bağlama ai7 lesinden çalgıların en kü8 çük boylusu... 9 Yapıştırıcı bir madde. 3/ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Boks karşılaşma1 T A H T A B O Ş sında, boksörlerden 2 A K Ü S A B U K birinin yenilgiyi 3 H A R T AMA E kabul ederek kar4 T L A L A E L şılaşmayı bırakma5 A T E Ş K O R E sı. 4/ Eski Mısır’da E K O T İ P güneş tanrısı... İs 6 K İ 7 O K UME İ K S kambildeki karo E rengine verilen bir 8 Z E R E F E T başka ad. 5/ Cilacı 9 L A N E T U R lıkta kullanılan bir cins reçine... Vietnam takviminde yılbaşı. 6/ Aynı soydan gelen aileler topluluğu... Bir nota. 7/ Üzerine yazı yazılan tabaklanmış ceylan derisi... Küçük bir alan üzerine odaklanmış yoğun ışık kaynağı. 8/ Cevizli sucuk... Verme, ödeme. 9/ Tek at koşturularak çekilen, üzeri kapalı ve yanları açık araba. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Sakarya’nın Karasu ve Kaynarca ilçeleri arasında, Türkiye’nin ikinci büyük subasar ormanı. 2/ Suyun üstünde yüzen bir tür büyük şamandıra... Latife. 3/ Bir etkinliğin geçici olarak durdurulduğu süre... Şekerli bir içki. 4/ Gemilerde kullanılan küçük makara... Anadolu halklarının en eski ana tanrıçası. 5/ Fide ya da fidan yetiştirilen yer. 6/ Ağır kokulu bir gaz... Tantal elementinin simgesi. 7/ Tanrı bağışlamasından yoksun kalma... Argoda karnı aç ya da parasız kimse. 8/ Üstünkörü bir biçimde, geçici olarak onarma. 9/ Yayla fırlatılan ucu sivri çubuk... Bir gerçeği saklamaktan vazgeçip açıklama.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle