04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 EYLÜL 2014 ÇARŞAMBA 8 HABERLER GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK n Baştarafı 1. Sayfada ... Demokratik rejimin yörüngesine oturacağını savunanlar bile, keşke bu söylediğine inanabilsek, diyorlardı. Pek çok çevrede Cumhurbaşkanı’nı değil de Başbakan’ı muhatap almanın anayasal gerek olduğu söyleniyor. Bu söze inanabilmek için örneğin önemli sorunlarda genel eğilim olarak gözler RTE’nin ne söyleyeceğine çevriliyorsa.. muhalefet elbette Başbakan AD’yi muhatap görmeyecek. RTE’nin anayasal sınırlar içinde kalacağı, yürütmenin işlerine burnunu sokmadığı ve sokmayacağını göreceğimiz günler mi? Toplumlar da insanlar gibi hayal ettikleriyle yaşıyorlar! HHH Başbakan’ın, RTE’yi değil beni muhattap alın, diye muhalefete seslenişinin üzerinden bir hafta geçti geçmedi. RTE, Katar’dan dönerken uçakta gazetecilere yine bir başbakan tavrıyla açıklamalar yaptı. Bir kez daha Cumhurbaşbakan olduğunu kanıtladı. Başbakan, hükümetin alması olası kararları RTE’nin söylemesine itiraz edebilir mi? Zor değil de olanaksız. Zira RTE, AD’yi kendinden sonra genel başkan ve başbakan adayı göstermeden önce kuşku yok, Cumhurbaşkanı olarak hükümet işleriyle doğrudan ilgilenip, gereken uygulamaları bir başbakan gibi açıklayacağını AD’ye söylemiş, o da bu koşulu bugünkü konumuna gelebilmek için kabul etmiş olmalı. HHH Bu olasılığı doğrulayan örneği Katar dönüşü söyledi. Pek dost olduğu Katar bile, öteden beri terörist bir örgüt olduğu yaygın olan, Mısır’dan ya kovulan ya da kaçarak ülkesine sığınan Müslüman Kardeşler’in liderlerini yurtdışı ediyor. Ama bizimki, Sisi’nin devirdiği iktidara dost oldukları ve askeri yönetime karşı çıktıları için Müslüman Kardeşler’e derin bir muhabbet duyuyor. Bu muhabbeti saklamadan açıkladığını bildikleri için uçakta gazeteciler RTE’ye, Katar’ın sınır dışı ettiği Müslüman Kardeşler’i Türkiye’nin kabul edip etmeyeceğini sordular. Cumhurbaşbakan, yanıtında sorunun Başbakan’a sorulması gerektiğini söylemiyor. Dün medya manşetleri RTE’nin bu konudaki açıklamalarına dayanarak Türkiye’nin kapılarını Müslüman Kardeşler’e açtığını bildiriyordu. Şimdi AD hesabına eğri oturup doğru konuşalım. Muhalefet, olmaz ya medyada bazı gazeteler Müslüman Kardeşler’in söz ve yazıyla Türkiye’ye yerleşmelerine karşı çıkarlarsa, bu eleştirilere Cumhurbaşbakanı mı yoksa Başbakan AD’yi mi muhatap alacaklar? Ha çok zayıf bir olasılık; Başbakan, Cumhurbaşkanı’na hükümeti doğrudan ilgilendiren konularda konuşmamasını içeren bir demeç verirse… HHH Bir dakika duralım. Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın görevleri anayasada saptanmış olmasına karşın; Başbakan’ın Cumhurbaşkanı’na anayasayı anımsatan böyle bir demeç vermesi olanaklı mı? Zira AKP ve yandaş yalaka medya bu anayasal gereği Başbakan’ın, Cumhurbaşkanı’na anımsatmasını bile iktidar partisinde ikilik yaratmayı.. Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ı birbirine düşürmeyi amaçladığını savunacaklar. Bir iki gün muhalefet aksini savunacak. O kadar! Zaten yürürlükteki anayasayı savunan da kalmadı ya… Ağustostan beri RTE anayasası yürürlükte! Okul kapılarındaki mühürler kırıldı, polis müdahale etti GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Kürtçe restleşmesi MAHMUT ORAL DİYARBAKIR Kürtçe eğitim vermek için Diyarbakır’ın Bağlar, Şırnak’ın Cizre ve Hakkâri’nin Yüksekova ilçelerinde önceki gün açılan ve aynı gün anayasanın 42. maddesine aykırı oldukları gerekçesiyle kapatılan okulların mühürleri dün DBP, Eğitim Sen, Kürdi Der ve Kürt Dili ve Eğitim Hareketi (TZP Kürdi) üyeleri tarafından söküldü. Akşam saatlerinde ise polis Diyarbakır Bağlar’daki okula giderek burayı mühürledi. Polisler, okul önünde karara tepki gösterenlere basınçlı su ve biber gazıyla müdahale etti. Polis, dün akşam öğrencilerin dağılmasından sonra Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde Kürtçe eğitim veren Ferzad Kemanger Eğitim Destek Evi’ne giderek binayı mühürlemek istedi. HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş ve DBP İl Başkanı Zübeyde Zümrüt, görevlilerle bir süre görüştü. Bu sırada veliler ve okul bahçesinde bulunanlar okulun mühürlenmesi kararına tepki gösterdi. Polis gruba basınçlı su ve biber gazıyla müdahale etti. Müdahalenin ardından binanın giriş kapısı görevlilerce yeniden mühürlendi. Gaz ve sudan Meral Danış Beştaş da etkilendi. Polis, okulun önünde güvenlik önlemi aldı. Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde protesto yürüyüşü düzenlendi. Oslo Oteli önünde toplanan binlerce kişi yürüyüşe geçti. Polis de zırhlı araçlarla barikat kurarak yürüyüşe engel olmak istedi. Kalabalık Kışla Mahallesi Gazi İlköğretim Okulu’na yürüyerek burada basın açıklaması yaptı. KURDİDER yöneticilerinden Aydın Koç, “Ne pahasına olursa olsun anadilde eğitim vermeye kararlıyız. AKP hükümetine sesleniyoruz. Elini anadilimizden çek. Bu dilin üzerinde hiçbir pazarlık söz konusu olamayacak” dedi. Gever Demokratik Toplum Meclisi Eşbaşkanı Vahit Şahinoğlu ise okulların kapatılmasını “provokasyon” olarak nitelendirdi. Kalabalık Gazi İlkokulu’nun kapısını zincirledi. Diyarbakır’da dün sabah öğrenciler, gönüllü öğretmenler ve veliler, İran’da idam edilen Kürt öğretmen Ferzad Kemanger’in adı verilen okulun bahçesinde toplandı. Okul mühürlü olduğu için sembolik olarak bahçede ders işlendi. Öğlen saatlerinde ise okul bahçesinde bir basın açıklaması yapıldı. Açıklamaya, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Gültan Kışanak, Bağlar Belediyesi Eşbaşkanı Birsen Kaya Akat, DBP Diyarbakır İl Eşbaşkanı Zübeyde Zümrüt, DTK, Eğitim Sen, Kürdi Der, TZP Kürdi yöneticileri katıldı. Kürdi Der Yöneticisi Rıfat Öztürk, “Bu mühür, Kürt halkının diline vurulan mühürdür. Asla kabul etmeyeceğiz” dedi. Eğitim Sen Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Sakine Eseryılmaz ise “Halkın da bu mühürleri kıracak gücü vardır” dedi. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Gültan Kışanak ise Kürtçe eğitim yapacak okullara verilecek mührün 21. yüzyılın büyük bir ayıbı olduğunu belirterek “Şunu söylüyorlar, ‘özel okullar açılabilir ve bu okul özel okul statüsünde başvursaydı kendilerine izin verebilirdik’ diyorlar. Ama, bu da başka bir adaletsizliktir. ‘Türk çocuklar Türkçeyi ücretsiz kamusal hizmet olarak alacak, Kürt çocuklar Kürtçe para vererek öğrenecek’ diyorsanız bunun adı ayrımcılık ve ırkçılıktır. Kürt çocukları da kendi ana vatanlarında Amed’de Cizre’de, Yüksekova’da, kamusal bir hizmet olarak ücretsiz anadilde eğitim alma hakkına sahiptir. Bu okulu mühürleyenlerin zihniyeti ile ülkeyi savaşa sürükleyenlerin zihniyeti aynıdır. Eğitimi yerel yönetimlere bırakın, biz bu görevi yapmaya hazırız. Halkımız hangi dilde eğitim görmek istiyorsa, buna cevap oluruz. Merkezi hükümet bıraksın biz eğitime talip olalım” dedi. Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde KürdiDer, Kürt Dili ve Eğitim Hareketi ile Eğitim Sen öncülüğünde Esenyurt Mahallesi’nde önceki gün açılan ve aynı gün verilen kapatma kararının ardından dün sabah mühürlenen, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın annesi Üveyiş Öcalan’ın adının verildiği okuldaki mühür dün akşamüstü DBP ve okul görevlileri tarafından kırıldı, okulun öğretmenleri tarafından da ilk ders verildi, öğrencilere Kürtçe alfabe öğretildi. Cizre’de Kürtçe eğitim için açılan Berivan adı verilen okul da dün sabah mühürlenmişti. Okuldaki mühür de öğlen saatlerinde söküldü. Öğrenciler gönüllü öğretmenler eşliğinde bahçede ders yaptı. n Baştarafı 1. Sayfada Daha da tartışılacak. Çünkü, Meclis’e 61 madde olarak giren, geçirdiği doğum evrelerinden sonra 148 maddeye ulaşan torba yasa; hem pek çok yeni uygulamayı beraberinde getirdi hem de mevcut 70 yasayı değiştirdi. Artık buna torba demek mümkün değil. Çuval desek, çuvallama anlaşılır... Belki de kazan demek en iyisi. Ne istiyorsan koy kazana... İktidarın istediği herkes kazana... Eskiden yasa yapma tekniği diye bilinen, pek çok eksiği de olsa kör topal uygulanan yöntemler vardı. Onların tümü eskide kaldı, şimdi yenisi var. Kim ne istiyorsa yazsın getirsin, alt alta koyalım, Meclis’te parmak gücüne dayanıp uygulamaya koyalım. Yanlış olduğu anlaşılırsa, yeni torbada değiştirelim. Hükümet çevrelerinden gelen haberlere göre kimi değişiklikler bu torbaya yetişmemiş. Ekim başında bir torba daha hazırlanacakmış. Güya Başbakan, “artık torba yasa çıkarmayalım” diyesiymiş ama, Meclis’teki AKP damarları şimdiden kolları sıvadı. HHH Son torbayı birkaç ana gruba ayırmak mümkün. Toplumun önemli bir kesiminin beklentisi ceza, prim, vergi ve benzeri alanlarda gelecek aflardı. Türkiye’deki vergi sisteminin özü şudur: Vereni mahvet, vermeyeni affet! Halkımızın vergi kaçıracağı dikkate alınarak çok yüksek oranlar konuyor. Devletimiz diyor ki: “Benim halkım nasıl olsa gerçek beyanda bulunmaz. Bulunduğu kadarından çok yüksek vergi alayım.” Bu standardın dışında olan, yani her şeyini dürüstçe beyan eden kişinin o vergilerin altından kalkması gerçekten zor. Kayıt dışı iş yapması olanaksız kurumlarsa zımnen hükümet onaylı hızlı girişimcilerle nasıl rekabet edeceğini hesaplamak zorunda. Sonuçta afların çoğu çıktı, kalanı önümüzdeki aylarda mutlaka çıkacak. Zira haziranda seçim var! Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “Bundan sonra af çıkmayacak” demiş ama, kendisinin dahi inandığını sanmıyoruz. Vergi silmeden ceza silmeye kadar her türlü silmeye alışıktık ama, hükümet yeni bir tür daha çıkardı. Şöyle özetlenebilir: Mahkemelerin verdiği kararları silme... Şaşırmamayı öğrendiğimiz için bu da oldu, demekle yetiniyoruz. Mahkemeler, kamu vicdanının kaldırması olanaksız kimi özelleştirmeleri iptal etmişti. Hükümet de mahkeme kararlarını iptal etti. HHH Torbanın kamuoyu önünde de kabul görmesi için kullanılan başlıca konu Soma’ydı. 301 madencinin ölümünün ardından tepkileri azaltmak için bir dizi yenilik ilan edildi. Bunların başında madencilerin çalışma sürelerinin 36 saate inmesi, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, ücretin asgari ücretin iki katına çıkması, emeklilik yaşının 55’ten 50’ye çekilmesi geliyordu. Dünyanın en ağır işini yapan madencilerin daha iyi koşullarda çalışmasını kim istemez. Ancak yasanın getirdiği yükümlülükler orta ölçekli işletmelerin kaldıracağı cinsten değildi. Bu nedenle daha yasa çıktığı gün 4500’ü Zonguldak’ta olmak üzere 10 binden fazla işçi işsiz kaldı. Hükümet bu sonucu bilerek mi yasayı çıkardı bilmeyerek mi? İkinci şık daha masum olanı. Soma acısını unutturmak için aceleyle bunu gündeme getirmiş olabilir. Bilerek yaptıysa, o zaman akla şu geliyor: Küçük maden işletmelerini bitirip tekeller oluşturmak. İşçiye düşen de şu oluyor: Ücrete zam işe son! Yüksekova’da protesto Bahçede ders yapıldı Fotoğraf:AFP KCK: Okulları l KCK’den yapılan açıklamada ise Kürtçe eğitim için açılan okulların kapatılması “saldırı” olarak nitelendirildi, Kürt halkına okulları sahiplenme çağrısı yapıldı. Açıklamada, “Bu saldırı, sıradan herhangi bir saldırı değildir. Bu saldırı AKP hükümetinin Kürt ulusal varlığına karşı bir soykırım uygulamasıdır. Kürt halkının en doğal hakkı olan çocuklarını anadiliyle eğitme hakkına tam bir faşist zihniyetle saldıran AKP hükümetinin çözüm, kardeşlik vb. sözlerinin pratikte bir karşılığının olmadığı, Kürt halkı karşısındaki ikiyüzlü sahtekâr tutumunu bir kez daha gözler önüne sermiştir” denildi. BOZDAĞ’DAN YENİ ADIM SİNYALİ DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Diyarbakır’a gelen Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, okulların mühürlenmesiyle ilgili “‘Yasa çıktı ama attığımız adımlara izin vermiyorlar’ gibi halk arasında farklı bir algı operasyonu da yapıyorlar. ‘Okullar kapatıldı’ diyenlerin samimi olarak bu meseleye sahip çıktıklarını düşünmüyorum. Samimilerse Milli Eğitim Müdürlüğü, valilik ve Milli Eğitim Bakanlığı’na müracaat ederler” dedi. Çözüm süreciyle ilgili yeni hazırlıklar yaptıklarını anlatan Bozdağ, haftaya Bakanlar Kurulu’nda görüşüleceğini söyledi. Bozdağ, akşam Lice’de Kaymakam Vekili Mehmet Maraşlı ile görüştü. Vatandaşlarla sohbet eden Bozdağ, çözüm sürecinin hükümet programında yer aldığını belirterek “Bu iklim Türkiye’de kalıcı hale geldiği zaman başka olacak. Sıkıntıyı kalıcı çözeceğiz” dedi. sahiplenin Eğitimi bize bırakın Süreci zora sokmasın MAHMUT LICALI ANKARA Çözüm sürecinde ikinci aşama olan müzakere aşamasına yönelik önemli adımlar atılırken okulların mühürlenmesi yeni bir tartışmayı başlattı. Hükümet ile HDP kanadında; anadilde eğitim tartışmalarının süreci zora sokmaması gerektiği görüşü öne çıkıyor. Anadilde eğitim konusunda yol haritasında somut bir maddenin yer alması beklenmezken; 2015’te yapılacak genel seçimlerin ardından “örgün eğitim” ve “yükseköğretim düzeyinde” bazı önemli somut adımların atılacağı ifade ediliyor. Yeni hükümetin güvenoyu almasından sonra HDP ile hükümet temsilcileri arasındaki görüşme trafiğinin eski hızını kaybetmesi akıllara “süreçte bir tıkanıklığın yaşandığı olasılığını” getirirken; bu durumun bir “tıkanıklık” değil, tarafların yoğun programı dolayısıyla yaşanan bir durum olduğu kaydedildi. HDP ile hükümet temsilcileri arasında önceki gün Kürtçe okulların mühürlenmesinin gerilime dönmemesi için bazı görüşmeler yapıldı, bu konuda hassasiyet gösterilmesi gerektiği yönünde görüşler öne çıktı. Bu hafta içinde gerçekleşmesi beklenen HDP heyeti ile Başbakan Ahmet Davutoğlu ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki görüşmelerin de önümüzdeki hafta yapılacağı kaydediliyor. HDP heyetinin bu hafta sonu Kandil’e gitmesi; gelecek hafta sonu da İmralı’ya ana gündem maddesinin yol haritası olacağı önemli bir ziyaret yapması bekleniyor. HDP heyetinde yer alan Pervin Buldan İçişleri Bakanı Efkan Ala görüştüğünü belirterek, Kürtçe okullar konusunda yaşanan tartışma nedeniyle çözüm sürecinde bir tıkanıklık yaşanmadığını ifade etti. Yüksekova ve Cizre CEVAP VE DÜZELTME METNİ 1. Gazetenizin 10 Eylül 2014 günlü sayısında; “Roboski’de bir Garip Gerginlik” başlıklı bir haber yer almıştır. 2. Haberde “Roboski Derneği’nin kurucularından Ferhat Encü, askerler ile köylüler arasında bir haftadır gerilim yaşandığını belirterek, Gerilim pazar günü doruğa çıktı. 1300 kadar Ezidi Roboski sınırından geçip Şırik Yaylası’na varmasıyla birlikte önleri askerler tarafından kesildi. O insanların aç susuz bırakılmasına köylüler tepki gösterdi. Bunun üzerine köylüler de oraya gidince askerle köylü karşı karşıya geldi. Aslında 28 Aralık 2011’de Roboski katliamının yaşandığı tarihte burada Şenoba Tugay Komutanı olan Abdullah Baysal’ın, 1520 gün önce Şırnak Tümen Komutanlığı’na atanmasıyla gerginlik başladı” şeklinde ifadelere yer verilmiştir. 3. Tümgeneral Abdullah BAYSAR 48’inci P. Tug. Komutanı olduğu dönemde Tugayı ile birlikte Şırnak Bölgesinde geçici olarak görevlendirilmiştir. Kış Tertiplenmesi kapsamında 29 Kasım 2011 tarihinde Trabzon’a Tugayı ile birlikte geri dönmüş, müteakiben 14 Mart 2012 tarihinde Bahar Tertiplenmesi kapsamında tekrar Şırnak’ta görevlendirilmiştir. Uludere olayının yaşandığı 28 Aralık 2011 tarihinde Tugayı ile birlikte Trabzon’da bulunmaktadır. Şenoba Tugay Komutanlığı görevinde bulunmamıştır. Konu ile ilgili yapılan haber gerçek dışıdır. Ertuğrulgazi ÖZKÜRKÇÜ Tuğgeneral Bashalk. D. Bşk. Suriyeli çocukların şanslı olanları sıralardaki yerini aldı, ya diğerleri... Uçak geçince yere yatıyorlardı Soruşturmada HAKAN DİRİK/SİBEL BAHÇETEPE MELTEM YILMAZ Ülkelerinde iç savaş başladığından bu yana eğitimlerine zorunlu olarak ara veren Suriyeli çocuklardan şanslı olanlar yeni eğitim öğretim dönemiyle birlikte sıralardaki yerlerini aldı. Suriyeli çocuklar bazı devlet okullarının kendileri için ayrılan bölümlerinde, kamplarda, Suriyelilerin açtığı özel okullarda ya da dini dernek ve vakıfların kurslarında eğitim görüyor. Şanssız çoğunluk ise okul yerine sokaklarda yaşam mücadelesi veriyor. İstanbul, İzmir ve Adana’dan Suriyeli çocukların hikâyeleri okula gitseler de gitmeseler de yürek burkuyor. İstanbul’da Fatih Çarşamba’da Mavi Haliç Gençlik ve Spor Kulübü Derneği’nin binasında yaklaşık 3 aydır, yaşları 7 ile 13 arasında değişen 95 Suriyeli çocuk eğitim alıyor. Öğrenciler, gönüllü öğretmenlerini can kulağı ile dinliyor ve önlerinde bulunan plastik rahlelere koydukları defterlerine notlarını alıyor. Eğitimlerini anadilleri olan Arapça ile alan çocuklar, günde yaklaşık 4 saat ders görüyor. İki eğitimci, bir mühendis, bir avukat ve bir grafiker tarafından verilen dersler tamamen ücretsiz, gönüllü olarak veriliyor. Okulda matematik, fen, İngilizce, Arapça gibi temel dersler veriliyor. Eğitimci Fas asıllı Nasıra Boudıh, “Bu çocukların ne pasaportları ne ikametleri var. Böyle olunca Türk okuluna gidemiyorlar. Özel okullara da parası olanlar gidiyor” diyor. Adana’da, Suriyeli çocuklar için biri özel olmak üzere 5 okul mevcut. Adana’da ziyaret ettiğimiz okul, 4 katlı bir imam hatip lisesi. Okulun son katı Suriyeli öğrencilere tahsis edilmiş. Kitaplar genellikle Suudi Arabistan’dan geliyor, kırtasiye ihtiyaçları ise yardımseverlerce karşılanıyor. Okulda Cumhuriyet Çalışma Grubu Adana’da beş okul kızlar ve erkekler aynı saatlerde ve aynı sınıflarda eğitim görüyor ancak belli bir yaşın üstündeki tüm kızlar tesettürlü. 11 yaşındaki 4. sınıf öğrencisi Ali Kaddab savaşta babası ve abisini kaybetmiş. Ziraat Mühendisi olmak istiyor. “Çünkü” diyor, “Ülkemizde çok tarlamız var. Geri dönüp onları ekeceğim. Burada mutlu değilim. Ülkemi, akrabalarımı, arkadaşlarımı özledim.” Suriyeli öğrencilerin Türk öğretmeni Deniz Sayın, okulda yaşadıklarını şu sözlerle anlatıyor: “Derslere ilk başladığımızda, okulun üstünden uçak geçtiğinde çocuklar yere yatıyordu. Titreyenler, ağlayanlar oluyordu. Çocuklarda güven eksikliği var, hâlâ bu öğretmen bize zarar verir mi diye korkuyorlar benden.” Suriyeli çocukların büyük bölümü sokaklarda ya mendil satıyor ya dileniyor. Örneğin İzmir’de 100 binin üzerinde Suriyeli yaşıyor. Geçen yıl Hamdi Dalan İlköğretim Okulu tahsis edilmişti. Suriyeliler, kendi dernekleri aracılığıyla burada eğitim faaliyeti yürütecekti. Ancak eğitimöğretime başlanamadan, valilik tahsisi geri aldı. Üstelik hiçbir gerekçe göstermeden. yetki karmaşası İstanbul Haber Servisi Ergenekon soruşturması sırasında elde edilen delillere göre, hükümeti devirmek amacıyla Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde “Cumhuriyet Çalışma Grubu” adı altında yasadışı bir oluşum kurulduğu iddiasıyla başlatılan soruşturma ortada kaldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, “hükümeti yıkmaya teşebbüs” suçundan yürütülen soruşturmada, “hükümetin merkezi Ankara’da olduğu” gerekçesiyle yetkisizlik kararı verdi ve dosyayı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da karşı yetkisizlik kararı verdi. İddianın Ergenekon davasıyla ilgili olduğu, buna ilişkin davanın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca açıldığı ve İstanbul’da görüldüğü belirtilerek, dosyaya bakma yetkisinin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na ait olduğu ifade edildi. Dosya, yetkili savcılığın belirlenmesi için son yetkisizlik kararını veren Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın en yakınındaki ağır ceza mahkemesinin bulunduğu Sincan’a gönderildi. Onlara zil çalmadı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle