04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 EYLÜL 2014 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 ‘Kaprisleriyle vakit kaybedemeyiz’ l Davutoğlu’yla Kılıçdaroğlu arasında ‘muhataplık’ polemiği ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, “muhatabınız benim” çağrısına “Kukla olmasın. Başbakan gibi davransın” yanıtına Davutoğlu’nun tepkisi gecikmedi. Ülkenin yönetimine talip olması için Kılıçdaroğlu’nun “icazetine ya da sorgulamasına gerek olmadığını” dile getiren Davutoğlu, “Kılıçdaroğlu selam verirse selamını alırız, selam alacaksa selam veririz. Kılıçdaroğlu’nun kaprisleriyle, şartlarıyla da kaybedecek vaktimiz yok. Kılıçdaroğlu eğer muhatap tartışması yaparsa onu ademe mahkum ederiz, yolumuza devam ederiz” dedi. Davutoğlu Kıbrıs’a giderken havaalanında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Gazetecilerin, Kılıçdaroğlu ile arasındaki “muhatap polemeğini” anımsatması üzerine Davutoğlu, “Benim ülkeyi yönetmeye talip olmama da kararı Kılıçdaroğlu verecek değil. Kılıçdaroğlu’nun icazetine ya da sorgulamasına hiç gerek yok. Eğer bir muhataplık sorusu söz konusu olacaksa önce kendi kongresinde, mahalle baskısıyla kendisini aday gösteren 200’ü aşkın delegenin neden kendisine oy vermediğini ve neden kendisini muhatap almadığını sorgulasın ve buna cevap arasın. Biz de bir kongre partisi değiliz. O, kendi kongresindeki küçük iktidar mücadeleleri ile uğraşsın” dedi. Kısa süre önce “yumuşama çağrısı” yapan Davutoğlu, Kılıçdaroğlu’nun sözlerine yanıt verirken daha da sertleşerek, “Biz, Türkiye’yi büyük Türkiye yapma yürüyüşündeyiz. Bu yürüyüş esnasında Kılıçdaroğlu selam verirse selamını alırız, selam alacaksa selam veririz. Elimizi uzattığımızda elimiz havada kalmadığı zaman birlikte bu yürüyüşü gerçekleştiririz. Büyük Türkiye yürüyüşü esnasında önümüze engel çıkartırsa hiç tereddüt etmeden engelini alır yolun kenarına koyarız. Bizim bu noktada tutumumuz her zaman pozitif olacaktır ama Kılıçdaroğlu’nun kaprisleriyle, şartlarıyla da kaybedecek vaktimiz yok. Kılıçdaroğlu eğer muhatap tartışması yaparsa onu ademe mahkum ederiz, yolumuza devam ederiz. Yapacağı pozitif katkılara olumlu yaklaşırız ama negatif katkı yaptığında da ‘gölge etme başka ihsan istemeyiz’ deyip yolumuza devam ederiz” ifadelerini kullandı. Davutoğlu, bedelli askerlikle ilgili soru üzerine “Bu çerçevede Milli Savunma Bakanımızdan da Genelkurmay Başkanımızdan da kapsamlı bir brifing aldıktan sonra bu konudaki ihtiyacı değerlendireceğiz. Bu çerçevede atılması gereken adımlar varsa bunları birlikte gözden geçireceğiz” diye konuştu. Ben Atatürkçü Değilim!.. Nereden nereye geldik sorusunu sormanın tam zamanıdır bugünlerde... Okullar açıldı, ders zili çaldı... Şimdi bir soru: “Laik eğitim sistemi ortadan kalkıyor mu?” Bu soruyu aslında çok kez sordum! Laik eğitimin dibi oyulmaya yıllar önce başlanmıştı. Uygulamalı zorunlu din dersleri 12 Eylül darbesinin ürünüydü. AKP iktidarı süresince “özgürçağdaş gençlik” yerine “dindar gençlik” yetiştirmek için çabalandı. Fethullah Gülen ise “altın nesil” yetiştiriyordu... Şimdi işler değişti, imam hatip okullarının önü açıldı... İki yıl önce gizliden gizliye, uygulamalı din dersleri mezarlıkta ve camilerde yapılıyor, cennetin kapısının anahtarı çocuklara veriliyordu... Kaç kez yazdım anımsamıyorum. Türkiye’nin dört bir yanında yasal, yasadışı yatılı Kuran kurslarında güncel deyişle kızlara “sosyalleşmeleri” için eğitim veriliyordu. Konya’nın bir dağ köyünde kaçak Kuran kursu çöktü, çok sayıda çocuğumuz öldü... Unuttunuz değil mi? Şimdi yanı başımızda IŞİD belası var, ABD yeniden işin içine girdi, dinci terör örgütüne karşı Suriyeli muhaliflere silah yardımı yapacağını açıkladı... Aşiretler, Esad muhalifleri, Irak’taki kimi topluluklarla pazarlık sürüyor... Bizim hükümet, IŞİD’e “terör örgütü” diyemiyor bir türlü, havuz medyasına ayar veriyor, neler yazacaklarını birer birer anlatıyor hem Cumhurbaşkanı Erdoğan hem de Başbakan Davutoğlu... Gerekçeleri IŞİD’in elindeki Musul Konsolosluğu’nda çalışan 49 kişi... IŞİD terör örgütü değil, “yabancı savaşçılar”... Kaçıranlar nasıl olur da savaşçı olur? Geçelim... Tüm bunlar yaşanırken laik eğitime vurulan darbe beni kaygılandırıyor! Haberler doğruysa 40 bin öğrenci imam hatiplere kaydedilmiş... Aralarında Aleviler de var, Süryaniler de... Laik bilimsel eğitim yerine din SAMARAS’A ‘GÜNEY’DE ÇAY İÇELİM’ ÇAĞRISI Başbakan Ahmet Davutoğlu, KKTC ziyaretinde Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ile ortak basın toplantısı düzenledi. KKTC’nin 40 yıllık mücadelede, 30 yıllık devlet tecrübesinde birçok ülkede görülmeyecek kadar güçlü şekilde demokratik olgunluğa ve kurumsallaşmaya ulaştığını söyleyen Davutoğlu, “Bu da Türkiye Cumhuriyeti ile KKTC arasındaki yakın ilişkiden doğan bir unsurdur” dedi. Davutoğlu, bunun simgesel yansımalarından birinin de su projesi olduğunu belirterek, “Ferhat ile Şirin’in aşkı gibi, dağları nasıl Ferhat delmişse, Anadolu’dan Kıbrıs’a, anavatandan yavru vatana engel tanımayız. Anadolu’nun suyunu yavru vatana getiririz. Bunu da kimse engelleyemez” dedi. Müzakere sürecine de değinen Başbakan Davutoğlu, “İstedik ki Kıbrıs adası barış adası olsun. Maalesef istediğimiz ölçüde mukabele görmedik” diye konuştu. Davutoğlu, Yunanistan Başbakanı Andonis Samaras’a çağrıda bulunarak, “Hazırsa birlikte önce Güney’e gidelim, çay içelim, sohbet edelim. Sonra Kuzey’e gelelim, yine birlikte olalım. Gelin beraber burada barışı inşa edelim” ifadelerini kullandı. ‘İmzaları araştırsın’ Davutoğlu KKTC’de Başbakan Özkan Yorgancıoğlu tarafından karşılandı. Bilecik’i ‘Ertuğrul’ yapmak istiyor Yurt Haberleri Servisi Başbakan Ahmet Davutoğlu, hafta sonu Söğüt şenliklerinin ardından ziyaret ettiği Bilecik’te, isim değişikliği fikrini ortaya attı. Kulislere göre, belediye ve valiliği ziyaret eden Davutoğlu, milletvekillerine “Bilecik’in eski adını bileniniz var mı” diye sordu. Milletvekillerinin, “Ertuğrul” yanıtını vermesi üzerine Davutoğlu, “Aslında Bilecikliler kabul etse de tekrar Ertuğrul yapsak” diyerek kentin adının değiştirilmesini önerdi. ‘Selam alacaksa veririz’ Köşk’ten ayrıldıktan sonra ilk ziyaret Kayseri’de Gül hazırlığı KAYSERİ (DHA) 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, görevi Recep Tayyip Erdoğan’a devrettikten sonra ilk ziyaretini memleketi Kayseri’ye yapacak. Abdullah Gül, cuma günü İstanbul’dan eşi Hayrünnisa Gül ile birlikte Kayseri’ye uçakla gelecek ve cuma namazını kıldıktan sonra, esnafı ziyaret edecek. Abdullah Gül daha sonra annesi Adeviye, babası Ahmet Hamdi’yi ziyaret edecek. Gül, cumartesi günü, Büyükşehir Belediyesi tarafından Anadolu Harikalar, Diyarı Sukaypark Adasında düzenlenen sivil toplum örgütü temsil Bedelli için brifing cileriyle kahvaltıda bir araya gelecek. Gül, pazar günü Kayseri’den ayrılacak. Ziyaret nedeniyle Cumhuriyet Meydanı Türk bayraklarıyla donatılırken, tarihi kaleye büyükçe bir Türk bayrağı, Atatürk ve Abdullah Gül posteri asıldı. Kent merkezindeki billboard’lara ise afişler yapıştırıldı. Abdullah Gül, görevi devrettikten sonra, “www. abdullahgül.gen.tr” adıyla internet sitesi kurdu. Sitenin altına ise “Bu site Sayın Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Gül’ün şahsi internet sitesidir” yazıldı. eğitimi... Düz liselere bile mescit! Soruyorum: “Okullar ibadet yeri midir?” HHH Günümüz Türkiyesi’nde darbeci Kenan Paşa modeli Atatürkçüler çığlık atıyor: “Atatürk’ün kurduğu laik Cumhuriyet elden gidiyor!” Günaydın! Dibi yıllardır oyuluyor ama temelleri sağlam! 40 yıldır okulları, dershaneleri, hastaneleriyle, bankasıyla, şirketleriyle ekonomik olarak güçlenen, yurtdışında devletin desteğiyle ilkokullar, ortaokullar, liseler, üniversiteler açan cemaatin içyüzünü Cumhuriyet yazarken neredeydiniz? Türk Silahlı Kuvvetleri, polis, eğitim ve yargıda örgütlenirken gözlerinizi niye kapadınız? Mustafa Kemal’in Cumhuriyet Türkiyesi’nin amacı şuydu: “Çağdaş uygarlık düzeyine erişmek!” Bugün AvrupaTürkiye arasında kimi konularda anlaşmazlık varsa; Türkiye’de “Ilımlı İslam” çatısı altında laik eğitim sistemi ortadan kaldırılıyorsa; yine Ortadoğu ülkeleriyle aramızda sorun bulunuyorsa, onları da akıl ve bilim yoluyla çözümlememiz gerekir... Akıl ve bilimin önemsenmediği, Müslüman Kardeşler’in baş tacı edildiği, kelle avcısı IŞİD’in terörist değil “yabancı savaşçı” olarak görüldüğü bir siyasal iktidara karşı mücadele gerekir. Vazgeçin Evren Paşa gibi atmaktan, Cumhuriyetçilik dersi vermekten... Sermayeemek çelişkisine bakın, laik eğitim sisteminin nasıl çöktüğünü konuşup tartışın. Atatürk’ün “Öğretim Birliği Devrimi”ni nasıl gerçekleştirdiğini, “Köy Enstitüleri”nin hangi amaçla kurulduğunu öğrenmiş olursunuz... HHH Ortadoğu alev alev, IŞİD insanların kellelerini uçuruyor, ABD Suriyeli muhaliflere, Iraklı Kürtlere silah yardımı yapıyor... Laik eğitime gelince... Yazdıklarım eksik! Okullara mescit, uygulamalı Kuran dersi... 40 bin öğrencinin istek dışı imam hatiplere kaydı... Akıl ve bilimden ancak böyle uzaklaşılır! Bizim sözde Atatürkçülere gelince... Kenan Evren’in kopyası... Nadir Nadi bunları ilk görenlerdendir... Bakın ne demişti: “Ben Atatürkçü değilim...” Gül çiftinin sitesi O polisler işkenceden yargılanacak Ali İsmail’le aynı gece dövülen Bilir’in davası CAN HACIOĞLU avukatı Ali Çuvalcı, Yargıtay’ın polis dayağına işkence suçundan ESKİŞEHİR Gezi Direceza verilmesi yönünnişi sırasında Eskişehir’de deki kararını anımsataAli İsmail Korkmaz’ı dörak, davanın ağır ceza ven polisler ve eli sopamahkemesine göndelı saldırgan Serkan Karilmesine istedi. Sanık vak tarafından, yine ayavukatları ise bu talebe nı sokakta dövülen Doğuitiraz etti. Mahkeme hekan Bilir ile ilgili ilk duruşyeti dosyanın ağır cema dün Eskişehir 9. Asliye za mahkemesine gönCeza Mahkemesi’nde göderilmesine karar verrüldü. Korkmaz davasınDoğukan Bilir di. Avukatlar bu karada da yargılanan sanıkların rın emsal teşkil etmesi dosyası Yargıtay’ın “soaçısından önemli olduğunu belirtti. kakta ve karakolda atılan polis Ali İsmail Korkmaz’ın ağabeyi dayağının işkence suçu olduğu” Gürkan Korkmaz ise “Karar tayönündeki kararı nedeniyle ağır cebii ki hukuken olumludur. Bu zaya sevk edildi. kararı avukatlarla değerlendiEskişehir’de, üniversiteli Ali İsreceğiz. Tek istediğimiz sanıkmail Korkmaz’la aynı sokakta ve ların en ağır cezayı alması. Etaynı dakikalarda darp edilen Doğuhem Sarısülük davasında yakan Bilir’in dövülmesiyle ilgili Korksal silahıyla insan vuran polimaz davasında da sanık olan posi 7 yılla cezalandırırken, Çarşı lisler Şaban Gökpunar, Hüsegrubu müebbetle yargılanıyor” yin Engin, Selçuk Bal ve elindededi. Korkmaz davasında ailenin ki sopayla sokaktaki gençlere salavukatlarından Ayhan Erdoğan, dıran Serkan Kavak’ın yargılanma“Davayla ilgili komitemiz bu kasına dün Eskişehir 9. Asliye Ceza rarı inceleyecek” dedi. Mahkemesi’nde başlandı. Bilir’in Beyler (Parantez açıyorum: “Beyler” dedim, çünkü sizin birinci takım silme sıvama erkek; kadının sizin cenahta göstermelikleri bir yana bırakırsak adı yok. O yüzden size böyle sesleniyorum. Sözü uzatmayayım. Sözüm sizleredir. Parantezi kapatıyorum. Kaldığımız yerden devam ediyorum). Hatırlayın (Zaten unutamazsınız, unutamayız): 17 Aralık 2013’te, o güne kadar sadece kapalı kapılar ardında konuşulabilen; mesleğini ciddiye alan gazetecilerin bilip duyup ancak kanıtlayamadığı için haber yapamadığı bir dizi pislik ortalığa saçıldı. Dört bakan ve onların başının ses kayıtları yayımlandı. En hafif deyimi ile korkunçtu. Rüşvet, irtikap, yolsuzluk, devletin kaynaklarının yağmalanması önümüze serildi. İstifa eden bakanlardan biri “Ne yaptımsa Başbakan’ın talimatı ile yaptım, Başbakan da istifa etmelidir” dedi. 17 Aralık’ı 25 Aralık izledi. 25 Aralık, 17 Aralık’ın üstüne tüy dikti. Ardından benzeri az görülür bir haber sağanağı başladı. At izi ile it izi birbirine karıştı. Hangi haber doğru, hangisi yalan, hangisi olup biteni saklamak, saptırmak içindir 17 Aralık’tan Bugüne Yalanlan(a)mayan… bilinemez oldu. Aslında dikkatli bakan, sorgulayıcılıktan geri kalmayanlar daha o günlerde fark etti. İlk şaşkınlığı atlatır atlatmaz özü özeti tek bir cümle kurdunuz: “Bu, bu hükümete karşı bir darbe girişimidir!.. Onu izleyen bütün cümleler, uzun ve kısa demeçler, uzun ve kısa yandaş yorumları hep bu cümlenin çeşitlendirilmesinden ibaret oldu. Kısa bir süre sonra siyasal literatüre bir deyim hediye ettiniz: Paralel yapı!.. O gün bugündür böyle gidiyor ve sadece böyle gidiyor. O günden bugüne söylenenleri, yazılanları taradım. Buna Türkçede “pösteki saymak” deniyor. Pöstekiyi saydım. Google yoruldu ben yorulmadım. Beyler! O gün bugündür her şeyi söylediniz, her söylediğinizi bir defa daha, bin defa daha yinelediniz. Ama bir defacık dahi şunu söylemediniz: “Hayır, bakanlarımız hırsızlık, yolsuzluk yapmamıştır; imar yolsuzluğuna bulaşmamıştır; para ya da mal olarak (mesela saat) rüşvet almamıştır…” Bunları söyleyenlere “Paralel yapının seçilmiş hükümete yönelen darbe girişimidir” diye cevap verdiniz. “Peki, tamam, iyi güzel de o ses kayıtlarında ortaya çıkanlar doğru mu değil mi” diye sorduk; cevap yine aynı oldu: Paralel yapının darbe girişimi…” HHH Beyler, O ses kayıtlarını paralel yapı mı, yoksa yeryüzünde böyle ince ve gelişkin teknik olanaklara sahip birkaç büyük devletten biri mi elde etti bilemem. Elde edilen o ses kayıtlarını sizin “paralel yapı” dediğiniz Gülen cemaatine vererek mi kamuoyuna sızdırdılar, yoksa kendileri bizzat sızdırdılar da ihale Gülen cemaatinde mi kaldı, onu da bilemem. Beni çok da ilgilendirmiyor. Cemaatle aranızdaki iktidar savaşının tarafı değilim, değiliz. Sadece ve sadece hukukun yanında saf tutanlardanız. O yüzden bizi öncelikle o ses kayıtlarını kimin sızdırdığı değil, o ses kayıtlarında ortaya çıkan gerçek, evet sadece gerçek ilgilendiriyor. 17 Aralık’tan bu yana üstümüze çöken haber ve iddia sağanağını ayıklayınca ortada çok kısa, çok yalın ve çok net bir soru kalıyor: Bakanlarınız, bakanlarınızın başı ve bakanlarınızın ilişkili olduğu nedense işadamı denilen o zatlar, o ses kayıtlarında ortaya dökülen haltları yediler mi yemediler mi? “Montaj şantaj” edebiyatına karnımız tok. Sadece 17 Aralık’tan bu yana söylemediğiniz, söyleyemediğiniz cümleyi kurun. Kısa ve yalın olsun. “Evet, o ses kayıtlarında söylenenler doğrudur” deyin. Ya da “O ses kayıtlarında söylenenler doğru değildir” deyin. Neden bu kadar yalın bir cevap vermiyorsunuz da laf ebeliği ile fırtınayı geçiştirmeyi, badireyi atlatmayı yeğliyorsunuz? Haydi biraz cesaret, biraz yiğitlik... 68 dönemi öğrenci liderlerindendi Toygun Eraslan yaşamını yitirdi Haber Merkezi 68 dönemi öğrenci liderlerinden Toygun Eraslan hayatını kaybetti. İstanbul Üniversitesi’ndeki “Haziran İşgali”nin sözcüsü ve İşgal Konseyi Genel Sekreteri Eraslan, DİSK’e bağlı Madenİş’te uzmanlık, TİP ve TKP’nin birleşmesiyle oluşan TBKP’de merkez komite üyeliği yapmıştı. Bir süredir kanser tedavisi gören Eraslan’ın cenazesi bugün Karacaahmet Şakirin Camii’nde kılınacak öğle namazının ardından Ümraniye Kocatepe’deki aile mezarlığında toprağa verilecek. 1943’te Şarköy’de doğan ve İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden 1969’da mezun olan Eraslan, Fikir Kulüpleri Federasyonu’na katıldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle