04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 EYLÜL 2014 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Zorunlu din dersi kaldırılsın Haber Merkezi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye’de zorunlu din dersi uygulamasına derhal son verilmesini istedi. Kararın emsal teşkil ettiği belirtildi. ntvmsnbc.com.tr’den Kayhan Karaca’nın haberine göre AİHM, eğitimde zorunlu din ve ahlak kültürü derslerine karşı Ankara’dan davacı olan 14 Türk vatandaşının 2011’de açtığı davada kararını dün açıkladı. AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) eğitim hakkıyla ilgili maddesinin ihlaline hükmetti. Mahkeme, oybirliğiyle aldığı kararda, Türk hükümetinden “zaman geçirmeden öğrencilerin zorunlu din ve ahlak kültürü derslerinden muaf tutulmalarını da sağlayacak yeni bir sisteme geçmesini” istedi. Kararda, Türkiye’de din ve ahlak kültürü kitaplarının içeriğinde yapılan son değişikliklerin “yetersiz” olduğu belirtilip devletin dini konularla ilgili düzenlemelerde “yansız ve tarafsız olma yükümlülüğü” hatırlatıldı. AİHM, din ve ahlak kültürü kitaplarında Türkiye’de çoğunluğun ait olduğu Sünni İslama daha fazla yer ayrılmasının “beyin yıkamak” AİHM ‘nin Türkiye’de zorunlu din dersi uygulaması ile ilgili açılan davalara dönük kararı: Peşrevden Sonra... Adım adım birincisinden de ikincisinden de daha tehlikeli olabilecek bir toplu savaşa doğru ilerliyor muyuz, yoksa çoktan içine girdik de farkında mı değiliz? Koşullar farklıdır ama bu farklılıklar durumu daha tehlikeli hale getiriyor. Silahlı güç biriktirmiş büyük devletleri kapsayacak ve kaçınılmaz olarak küçük olanları da sürükleyecek savaşlar, halklar için yığınsal kırımlara yol açar. Açıyor da zaten. Adına “dünya savaşı” denilebilecek bir toplu savaşın peşrev sahnelerini izlediğimiz günlerdeyiz; daha şimdiden acımasız bir kırım başlamıştır. HHH Bu kez savaşın merkez alanının Avrupa değil Ortadoğu ve çok parçalı olması ise hesaplaşmanın ideolojik boyutlarını farklılaştırıyor. Batı ülkelerinin eski Sovyet topraklarını yeni Rus imparatorluğuna yeniden kaptırmama niyeti de savaş rüzgârlarını hızlandırdı. İdeolojik hazırlık, kendini kolay teslim etmeyecek İslamcı teröre karşı savaşla ifade edilirken “uzak ülke” kendini sağlama alacak stratejiler peşindedir. Bu kez “medeniyetin”, “tek dişi kalmış bir canavar” olmadığı, aptal bir ideolojik saplantı ile kafa keserek savaş kazanmaya çalışanlarla savaştığı için “haklılık kazandığı algısına” güvendiği de ortada. Bu kaotik peşrev günlerinde at izi ile it izini, sap ile samanı birbirinden ayırmak o kadar kolay değildir. HHH Sıradan ve basit karşılaştırmalar da doğrusu işi kolaylaştırmıyor. Soğuk Savaş yıllarında stratejisini değiştiren, hem ekonomide hem uluslararası politikada “sert olmaya” karar veren ABD, baba oğul Bush döneminde hem bugünlerin tohumlarını atmayı başarmış hem de hâlâ esrarengiz ikiz kuleler saldırısında kazandığı sözde “haklılığı” sonuna kadar sömürme olanağı bulmuştu. Bugün artık çok bilinçli, planlı bir eylem olması gerekmiyor ama, emperyalistler dersek dudak büküyor kimi arkadaşlar, büyük güçler için, nesnel olarak “hasat” zamanıdır. Üstelik ekonomide iflas etmiş “sert” politikalar da bunalımın uluslararası alana daha fazla yansıtılmasını zorunlu kılıyor. HHH İnsan kesme sahnelerini “medeniyetin” teknolojik olanaklarıyla tüm dünyaya yayarak, son zamanlarda neredeyse meşru politik bir araç sayılan terörü gerçek anlamıyla buluşturan; “tedhiş”e dönüştüren IŞİD, Irak işgalinin eli kanlı çocuğudur. Adına “Arap Baharı” denilen ama baharla hiç ilgisi olmayan Batı kışkırtması, Ortadoğu’da dengeleri bozdu; insan hayatını istatistik veriye çevirdi. Arkası gelecektir; “ayağımız toprağa değmeyecek” diyen Obama’nın da ayağı sonunda yere değecektir. HHH Rusya’nın geri çekileceğini boykot vb. türden korkutmalarla geri adım atacağını düşünenler de yanılıyorlar. Topraklarını, zenginliklerini, Ukrayna ve Ortadoğu’daki stratejik kazanımlarını korumakta ikircikli davranmayacaktır. Bu kez Hitler döneminin kara gücüne dayanan orduları savaşmıyor. İş büyürse füzelerin ve nükleer tehdidin gündeme geleceğinden kuşku duyulmamalıdır. Peşrev çok uzun olmayan bir gelecekte elense çekmeye dönüşecek, kamyonetlerle, yüzleri maskeli “cihat askerleriyle” köy köy kasaba kasaba savaşanlar, büyük savaşın yalnızca figüranları olduklarını kısa sürede anlayacaklardır. HHH “Türkiye bu sahnenin neresindedir, ne durumdadır” diye soruyorsanız, kendini dev aynasında gören, ama hesapların tutmadığını yavaş yavaş anlamaya başlayan bir iktidarın elindedir Türkiye. “Irak işgaline katılsak iyiydi, fırsat Suriye’de kaçmasa bari” rüyasını bu kez de terör örgütü IŞİD kâbusa çevirdi. Can sıkıcı bir durum olduğu ortada ama ideolojik ortaklıklar, IŞİD’li, El Nusra’lı “Sünni blok” hesapları tutmadıysa dünyanın sonu değil ya. Ve bakmayın siz efelenmelere, sağlam sığınağın ABD, Batı, NATO olduğu “kadim devlet şifresi”dir. Acı gerçek ise saf tutmanın Soğuk Savaş yıllarındaki kadar kolay olmamasıdır. Peşrevden sonrası karanlık... TÜRMEN: UYGULANMAK ZORUNDA ski AİHM yargıcı ve CHP İstanbul Milletvekili Rıza Türmen kararla ilgili Cumhuriyet’e şu değerlendirmeyi yaptı: “AİHM daha önce verdiği bir kararında Türkiye’de din derslerinde sadece ‘Sünni’ bilgiler verildiği gerekçesiyle hem eğitim hakkının hem de din ve inanç özgürlüğü hakkının ihlal edildiğine hükmetti. Ancak o karar zorunluluğu kaldırmamıştı. Din kültürü kitaplarının değişmesini istemişti. Milli Eğitim de ‘değiştirdik’ dedi. Ama son karar bunun da yeterli olmadığını ortaya koydu. Çocuklardan evde öğrendikleriyle okulda öğrendikleri arasında o kadar büyük fark var ki, bu fark ders kitaplarına konulan bir iki paragraf ile geçiştirilemez. Zaten Aleviler de bu bilgilerin Alevilik ile ilgisi olmadığını söylüyor.” “Yine Alevi yurttaşlarımız tarafından açılan bu kararolmadığını belirtmekle birlikte, Alevi inancının özellikleri dikkate alındığında, ebeveynlerin çocuklarında okul ile kendilerine E daki fark, din dersinin zorunlu olmasını eğitim hakkının ve inanç özgürlüğünün ihlali olarak görmesi. Bu konuda en ileri karar çıktı. Ayrıca Alevi ailelerin istedikleri zaman din ve kültür dersinden çekilme hakkı olması gerektiğini belirtiyor. Hatta aileler bu dersten çekilme hakkını kullanırken kendi inançlarını söylemek zorunda da bırakılmamalı. Yani bir ‘Sünni’ aile de, ‘ateist’ aile de çocuğunu çekebilme hakkına sahip olmalı.” Kararın Türkiye açısından bağlayıcı olduğunu belirten Türmen, “Bu karara uymak zorundayız. Devletler AİHM kararlarına uymakla yükümlüdür. Anayasa ve yasaların değiştirilip din dersinin zorunlu olmaktan çıkarılması gerekiyor. Bu yapılmadığı takdirde karar Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nde gündeme gelir. Orada da Türkiye’yi ‘Hadi uygulayın’ diye sıkıştıracaklar. Türkiye bunu eninde sonunda uygulamak zorunda kalacak” dedi. AİHM’nin gerekçeli kararında, Türk eğitim sisteminin sadece Hıristiyan ve Musevi öğrencilere zorunlu din derslerinden muaf tutul Anayasa değişmeli has değerler arasında bir “bağlılık çatışması” yaratabileceğini düşünmekte haksız olmadıklarına kanaat getirdi. ma hakkı tanıdığı belirtilerek “Bu durum, çocukları, okulda gördükleri eğitim ile ailelerinin dini veya felsefi inançları arasında çatışmaya itebilir” ifadeleri kullanıldı. Avrupa ülkelerinin çoğunluğunun öğrencilere din derslerine girmeme veya bu ders yerine başka bir derse girme hakkı tanıdığını da hatırlatan AİHM, Türk eğitim sisteminin ebeveynlerin inançlarına saygı konusunda hâlâ Avrupa standartlarında olmadığı ve AİHS’nin eğitim hakkıyla ilgili maddesini ihlal ettiğine hükmetti. AİHM, sorunun “yapısal” olduğunu da belirterek, kararın nasıl uygulanması gerektiği konusunda Ankara’ya mesaj da verdi. Mahkeme, en kısa sürede din ve ahlak kültürü derslerinin zorunlu olmaktan çıkarılıp, öğrencilerin muaf tutulabilecekleri bir sisteme geçilmesi gerektiğine hükmetti. Davacılar maddi veya manevi tazminat talep etmediğinden, bu konuda herhangi bir hükümde bulunulmadı. Karar, benzer olası davalar için emsal teşkil ettiği belirtildi. 10 işçinin öldüğü asansör faciasına ilişkin raporda asansör firması ve Torunlar GYO kusurlu bulundu İki şirketin de kusuru var CANAN COŞKUN Mecidyeköy’de eski Ali Sami Yen Stadı arazisinde Torunlar Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı’nın (GYO) inşaatında 6 Eylül’de 10 işçinin ölümü ile sonuçlanan asansör faciasına ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebi üzerine hazırlanan bilirkişi raporunun detayları ortaya çıktı. Raporda, cephe asansörünün şantiyeye montajını, bakımını yapan Gede Majör firmasının yetkileri ve teknik personeli ile asıl işveren konumundaki Torunlar GYO idari ve teknik sorumlularının kusurlu oldukları belirtildi. 10 Eylül 2014 tarihli raporda ayrıca kimliği bilirkişi heyetince bilinmeyen asansör kullanıcısının, yapı denetim firması yetkililerinin, İş Sağlığı ve Güvenliği (OSGB) firmasının yetkilerinin kazadaki kusur durumlarının ise nihai raporda değerlendirileceği kaydedildi. Raporda kazanın meydana geldiği asansörde yapılan teknik tespitlere göre kabin operatörü kumanda panelindeki acil durdurma butonunun basılı konumda olduğu vurgulandı. Raporda, nihai sınır kesiciyi tetiklemesi gereken plakanın bulunduğu ancak bu plakanın tetiklemesi gereken sınır anahtarının kaza mahallinde görülemediğine işaret edildi. Raporda, mekanik durdurucu sistemin kolon üzerinde bulunmadığı anlatıldı. Raporda, asansörde nihai sınır kesici sistemin görevini yerine getirmemesi sonucunda, kullanıcının asansör kabinini bu durdurucu sistemin yukarısına doğru hareket etmeye devam ettirdiği kaydedildi. Kabinin kapı istikametinde öne yattığı, bu hareketi nedeniyle kabinin 31 ve 32. katlar arasındaki taban döşeme betonuna çarptığı, dişlilerin kolondan kurtulduğu ifade edildi. 1 DAKİKADA SERTİFİKA İnşaatta çalışan ve tanık olarak ifade verdiği için işten çıkarılan 2 işçi daha tanık olarak ifade verdi. Tanık Ekber İlter, Torunlar GYO’da 2 yıldır kantar görevlisi olarak çalıştığını kaydederek, “17 Nisan 2014’ten itibaren asansörler sürekli olarak arıza vermektedir. Bunu işçi arkadaşlar defalarca dile getirdiler. Ancak bu sorunlar ile ilgili ne Torunlar GYO ne İş Güvenliği firması ne de asansör firması herhangi bir önlem almadı” dedi. Önlem alınmadığı gibi asansörleri kullanan operatörlere herhangi bir eğitim verilmediğini kaydeden İlter, “Bana da yangın ile ilgili herhangi bir eğitim dahi vermeden iş güvenliği firması tarafından sertifika verildi. Belgeyi firmaya sorduğumda ‘Önemli değil’ dediler. Bu inşaatta iş güvenliği firması bazı konularda uyarı yapsa da proje müdürü bu uyarıları dinlemeyip çalışmaya devam ediyordu. İşçiler günde 12 saatten fazla çalışıyorlardı” dedi. Tanık Ferhat Ök ise inşaatta bulunan asansörlerde “swic” denilen aletin olmadığını kaydetti. DURUŞMA 28 OCAK’A ERTELENDİ Uyuşturucuya karşı yürüyüş, etnik kavgaya dönüşmek üzere Sefaköy’de tehlikeli gerginlik ALİ AÇAR Palalı polis de yaralamış İstanbul Haber Servisi Gezi Parkı eylemlerinde eylemcilere elindeki palayla saldırdığı gerekçesiyle hakkında “kasten yaralama” ve “görevi yaptırmamak için direnme” suçlarından 9 yıl 9 aydan 27 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açılan “Palalı” saldırgan Sabri Çelebi’nin yargılandığı davada olay günü orada bulunan polis Ahmet Yeşilkaya tanık olarak dinlendi. Yeşilkaya davanın müştekisi de olan müdürü Kayhan Şahan’ın elini Çelebi’nin kestiğini söyledi. Çelebi de karşılık olarak “Yalan söyleme” diye tepki gösterdi. İstanbul 53. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmaya tutuksuz yargılanan sanıklar Sabri Çelebi ile Şeyhmus Kırmızı katıldı. Yeşilkaya beyanında, Gezi Parkı eylemleri sırasında göstericilere müdahale ettiklerini belirtti. Yeşilkaya, Çelebi’nin elinde pala olduğunu anımsadığını belirterek “Olay sırasında elinde pala olan şahısları ve diğer şahısları engellemeye çalıştık ancak bize direndiler. Daha sonra elimizden kurtulup kaçtılar. Sanıkların göstericilere ‘S... gidin’ diye bağırdıklarını duydum. Sabri Çelebi tarafından müdürüm Kayhan’ın elinin kesildiğini biliyorum” dedi. Mahkeme, müşteki avukatlarının sunduğu görüntüleri içeren CD’nin incelenmesi için bilirkişiye yollanmasına karar vererek duruşmayı 28 Ocak 2015’e erteledi. Küçükçekmece Sefaköy’de pazar akşamı İşçilerin Birliği Derneği üyesi bir kişinin uyuşturucu çeteleri tarafından bıçaklanmasının ardından önceki gün de saldırıyı protesto eden dernek üyeleri ile mahalleli arasında yaşanan kavga tehlikeli boyutlara ulaştı. Trabzonlu bir aileden 5 kişinin yaralanması üzerine işyerinin kapısına Türk bayrağı asan aile, derneğin boşaltılması istedi. Dün dernekte arama yapmak isteyen polis, içeri biber gazı sıkarak girdi ve içeridekileri gözaltına aldı. Sıkılan gazdan etkilenen 1 kişi ambulansla hastaneye kaldırıldı. Sefaköy Kemalpaşa Mahallesi Erkin Sokak’ta iddiaya göre geçen pazar günü dernek çalışanı bir kişinin bıçaklanmasını protesto eden İşçilerin Birliği Derneği’nden göstericilere aralarında mahalle esnafı ve uyuşturucu bağımlılarının da bulunduğu bir grup “Gidin burada sizi burada yaşatmayacağız PKK’liler” diye tepki gösterdi. Sözlü sataşmanın büyümesi üzerine her iki taraf da birbirine taş ve sopalarla saldırırken, 15 kişi yaralandı. Olayın ardından dün mahallede gerginlik daha da arttı. Grubun içinde Adapazarı gibi yerlerden geldiğini söyleyen kişilerin olması dikkat çekerken polis 2 grubun karşı karşıya gelmemesi için yoğun güvenlik önlemi aldı. Derneğin bulunduğu binanın sahibi, Trabzonlu aile tarafından “Sen de mal sahibisin, biz de mal sahibiyiz. Buradan Hasan Ferit için adalet nöbeti Alo uyuşturucu ALİ AÇAR Maltepe Gülsuyu Mahallesi’nde uyuşturucu çeteleri tarafından geçen yıl eylül ayında düzenlenen yürüyüşte başından vurularak öldürülen Hasan Ferit Gedik’in ölümüne neden olan sanıkların yargılandığı davanın başka bir yere taşınması girişimine karşı ailesi ve yoldaşları Kartal’da “adalet nöbeti”ne başladı. 19 Kasım’a dek oturma eylemi gerçekleştirecek olan aile, adalete bir halka olmak için de tüm kesimleri Kartal Meydanı’na çağırdı. Hasan Ferit Gedik davasında adalet istemiyle Kartal Meydanı’nda 19 Kasım’a dek sürecek oturma eylemine ilişkin dün Gedik’in annesi Nuray Gedik (Meray) ve dedesi Mustafa Meray ile buluştuk. Büyük bir ağaca Hasan Ferit Gedik’in fotoğrafı ile adalet isteminin yazılı pankartın asılı olduğu alanda çadır kuran 30 kişi 2 gündür “adalet nöbeti” tutuyor. Üç duruşma sonucunda mahkeme heyetinin tavrını ve davanın başka bir ile taşınmasını eleştiren anne Nuray Gedik, “2 gündür sabahları buraya gelerek çocuklarla sohbet edip gelenlere davayı anlatıyoruz. Gezi şehitlerinin davası gibi bizim davamızı da başka bir yere taşımak istiyorlar. Bu dava dünyanın öbür ucuna da gitse biz adelet aramaya devam edeceğiz” diyor. Anne Gedik, “Ferit yozlaşmaya karşı çıktığı için öldü” diyor. SAĞLIK BAKANLIĞI HAREKETE GEÇTİ hattı kuruluyor onlar mı çıkacak, biz mi çıkacağız hep beraber göreceğiz. Olacaklardan biz sorumlu değiliz. Bizim uyuşturucu ile işimiz olmaz. Onları burada barındırmayacağız” diye tehdit edildi. İşçilerin Birliği Derneği’nden Elif Alçınkaya ise “Uyuşturucuya karşı yapılan bir yürüyüşten kim neden rahatsız oluyor onu da anlamış değiliz” diye konuştu. CHP Küçükçekmece İl çe Başkanı Dursun Zengin olaylar sırasında ve sonrasında köşe başlarında hiç tanımadıkları şalvarlı ve sarıklı kişiler gördüklerini, olayların Karadeniz milliyetçiliğine çekilmek istendiğini söyledi. Dün öğleden sonra ise polisler kaymakamlıktan arama izni çıkarıldığını belirterek içeri girmek istedi. Derneğin arka bahçesinde bıçak Polis derneğe girdi bulunduğunu iddia eden polis içeride bulananlara yönelik de GBT yapmak istedi. Dernek yöneticileri karara tepki gösterirken, arama kararını inceleyen avukatlar da kararda dernek adresinin yer almadığını belirtti. Polis “unutuldu” diyerek içeri girmek isterken dernektekilerin direnişi ile karşılaştı. Gerginliğin artması üzerine çevik kuvvet derneğin içine girerek gaz sıktı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, uyuşturucuyla mücadele eylem planında aileler için bir “Alo” hattının kurulacağını ve uyuşturucu özelliği olan tüm ürünleri kimyasal olarak yasak kapsamına alacaklarını bildirdi. Müezzinoğlu, Sağlık Bakanlığı bünyesinde kurulacak alo hattını arayan çocuğunun madde kullandığından şüphe eden anne babalara gizlilik içerisinde yardımcı olunacağını söyledi. Müezzinoğlu, “Anne baba bir şüpheleniyor ama yakıştıramıyor. İki öğreniyor ama duyulmasını istemiyor. Bu süreç çok riskli. Niye? Bir taraftan tedavi gerekiyor, bir taraftan da ulaşımı çözmek. O alanı da olabildiğince gizli tutarak, çocuğunu veya yakınını afişe etmeden bağlantı sağlanacak. Bizim narkotik dediğimiz dinamikler, onların haber kaynakları güçlü olacak ama onların güçlü bir müdahale, operasyon kabiliyeti de olacak” dedi. Müezzinoğlu tütünlü mücadelede açık alanlara kısıtlama geleceğini belirterek en geç yılbaşından itibaren çocuk parklarında sigaranın tamamen yasaklanacağını, yetişkin parklarında, cami avlularında ise belli bir yerde sigara içme alanı olacağını kaydetti. Müezzinoğlu, “Açık alanlardaki restoran, kafelerde sigara içilen alan, sigara içilmeyen alan olacak. Üçte bir gibi bir alanda içilebilecek” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle