03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 EYLÜL 2014 PAZARTESİ 8 HABERLER Eğitim Reformu Girişimi (ERG) Direktörü Batuhan Aydagül: Türkiye’nin eğitim politikaları 2023 vizyonu ile asla örtüşmüyor ÖZLEM YÜZAK Türkiye’de eğitim sistemi yıllardan beri kanayan bir yara. İmam hatip liselerine dönüşüm ve yapboz tahtasına dönen sınav sistemi ile ön plana çıkıyor ama iş eğitimin kalitesine, öğrencinin ne kadar öğrenebildiğine, eğitimde eşitsizliğe gelince karşımıza devasa bir sorunlar yumağı çıkıyor. Hele bir de uluslararası arenada karşılaştırmaya kalktığımızda iyice çuvallıyoruz. Eğitim Reformu Girişimi (ERG) Direktörü Batuhan Aydagül “Türkiye’de uygulanan eğitim politikaları asla 2023 vizyonu ile örtüşmüyor” diyerek ısrarla vurguluyor: “Günümüzde sıçrama yaparak bir üst lige çıkmayı başarabilmiş ülkelere baktığımızda burada eğitimin ve insan kaynaklarına yaptıkların yatırımın öncü rol oynadığını görürüz. Türkiye’nin bu eğitim düzeyi ile buradan çıkma şansı yok.” ERG, çalışmalarını 2003 yılından beri Sabancı Üniversitesi bünyesinde “Herkes İçin Kaliteli Eğitim” vizyonu ile sürdüren ve bugüne kadar pek çok rapor ve araştırma ile bu konuyu gündemde tutmaya çalışan bir kurum. Aydagül ile bu hassas konuyu masaya yatırdık ve çıkış yolları üzerinde sohbet ettik. Siz yıllardır bu konuda fikir yürüten ve çalışmalar yapan biri olarak Türkiye’nin bu bir türlü aşılamayan eğitim sorununu nasıl tanımlıyorsunuz? Makro perspektiften baktığımızda iki olgu çıkıyor karşımıza. Biri eşitsizliğin, özellikle de nitelikli eğitimin dağılımındaki eşitsizliğin hâlâ çok büyük olması, diğeri ise okula kaydettirmeyi başardığımız çocukların “öğrenemiyor” olması. Temel beceriler edinemiyor ve eleştirel düşünme biçimini öğrenemiyor olmalarının Türkiye’nin geleceği açısından yarattığı risk çok çok büyük. Bunu diğer ülkelerle karşılaştırdığınızda peki? Aslında belki şunu vurgulamamız lazım öncelikle. Geçmişle kıyasladığımızda Türkiye’de okullaşmanın arttığını görüyoruz. 2003 yılında okula erişim rakamları gelişmekte olan ülkeler, hatta üçüncü dünya ülkeleri ile kıyaslanabilir düzeydeydi; özellikle kız çocuklarının okullaşması açısından... Türkiye toplumsal cinsiyet eşitsizliği açısından BM 2015 hedeflerini en az gerçekleştirebilecek ülkeler arasında görülüyordu. “Baba Beni Okula Gönder”, “Haydi Kızlar Okula” ve benzeri ulusal kampanyalarla kendini orta lige taşımayı başardı. Ama sorunlar hâlâ çok büyük. Özellikle biz eğitimciler için en önemli olan, erken çocukluk eğitimi ve okulöncesi okullaşma oranı. Bu konuda OECD içinde çok geride hatta kendimizi sık sık kıyasladığımız Meksika’nın bile çok altındayız... Okullaşma sorunun bir boyutu, işin öğrenme ayağında ise biz Meksika ve Şili ile birlikte en dipte oturuyoruz, diğer OECD ülkeleri içinde en gerideyiz ve biliyorsunuz asıl rekabet içinde olduğumuz ülkeler bu tür ülkeler. Aslında en etkin karşılaştırma aracı PISA... 15 yaş grubu öğrencilerin hem matematik ve fen, hem de okuma becerilerini ölçen ve diğer ülkelerle karşılaştıran PISA verilerine göre Türkiye çok düşük seviyede. PISA şokuna uğrayan ülkeler bunu bir fırsata çevirip eğitimde reform adımları atıyorlar. Maalesef Türkiye siyasi ve ekonomik gündemdeki şoklardan sıyrılıp, esas hissetmesi gereken PISA sonuçlarını ıskalıyor. PISA sonuçları kendi eğitim politikasına en az etki eden ülkelerden biri Türkiye. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Evet. Çok küçük kıpırtılar olsa da Türkiye geldiği noktada hâlâ diğer ülkelerin çok gerisinde. Örneğin Polonya ilginç biçimde en fazla sıçrama yapan ülke oldu. BATUHAN AYDAGÜL ERG Direktörü Eğitim Reformu Girişimi (ERG) Direktörü. Marmara Üniversitesi İşletme Bölümü’nden mezun oldu. Stanford Üniversitesi’nden Uluslararası Karşılaştırmalı Eğitim üzerine yüksek lisans derecesi aldı. Gelişmekte olan ve çatışma sonrası sürecindeki ülkelerde eğitim politikaları ve yönetişimi alanında uzmanlaştı. Liberya Eğitim Bakanlığı’ndan Üstün Hizmet Ödülü alan Aydagül, Chicago Council of Global Affairs tarafından Türkiye’de kamu eğitimine katkılarından dolayı 2012 Patricia Blunt Koldyke Sosyal Girişimcilik Ödülü’ne layık görüldü. Halen Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV) Danışma Kurulu Üyesi ve Öğretmen Akademisi Vakfı (ÖRAV) Yönetim Kurulu üyesi. İLK ZİL BUGÜN ÇALIYOR Erdoğan’dan ‘kız çocuk’ vurgusu ANKARAİSTANBUL (Cumhuriyet) 16 milyon 400 bin öğrenci ve 873 bin öğretmen bugün ders başı yapacak. Seçmeli dersler, bu yıldan itibaren puanla değerlendirilecek, öğrencilerin başarılarının değerlendirilmesinde “performans görevi puanı” yerine “ders etkinliklerine katılım puanı” esas alınacak. Özel liselerden resmi liselere nakil ve geçişler 30 Eylül’e kadar yapılabilecek. Ayrıca özel okula dönüştürülecek dershaneler bu yıl son kez öğrenci alacak. Yeni eğitim öğretim yılı nedeniyle mesaj yayımlayan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ise “kız çocuklarının okuması” önceliğine vurgu yaptı ve amacın “tüm çocuklara en iyi koşullarda eğitim imkânı sunmak, tüm okulları bilim ve teknolojideki yeniliklerden yararlanabilir hale getirmek” olduğunu kaydetti. ‘Sorunlar hâlâ büyük’ Okul olan dershanelere son kayıt Yeni üniversite elbirliğiyle aşılabilir’ Ve okulöncesi eğitim sorunu sizin özellikle dikkat çekmek istediğiniz... Burada gerileme olduğunu söylüyorsunuz. Neden ve nasıl aşılır? Okulöncesi eğitim eşitsizliğin giderilmesi için anahtar aslında. Ancak bunu kullanmıyoruz. Üstüne üstlük okulöncesi eğitimde okullaşmada gerileme yaşandı ne yazık ki. Bunun iki nedeni var. Birincisi zorunlu olmaması ve paralı olması. Yükseköğretim bedava ama okulöncesi paralı. Herhangi bir kamu yöneticisinin bunu vicdanen ve hukuken kabul etmesi mümkün olmamalı... Özelllikle 4+4+4 sistemi ile veliler çocuklarını okul öncesine yazdırmadılar ve doğrudan ilkokula başlattılar. Oysa önemli olan erken yaşta 1. sınıfa başlamak değil. Okulöncesi eğitimi alması çocuğun... O bir yıllık eğitimin çocuğun yetişmesindeki payı çok büyük. Bu bütün dünyada kanıtlanmış bir olgu ve ne yazık ki Türkiye uygulamıyor. Nasıl aşılır sizce peki Türkiye’nin eğitim sorunu? Okul reformu, öğretmen reformu... Öncelikle bu sistemle işin süremeyeceğini anlamak gerek. Ve bunu talep edecek bir mobilizasyon lazım. Bu hem halktan gelmeli, hem de sendikalar, STK’ler, üniversiteler hepsi işin içine girmeli. Kısırdöngü böyle kırılabilir. Üniversite kendisine gelen öğrencinin bilgi ve eğitim düzeyinin düşük olduğunu biliyor ama ses çıkarmıyor... Bu da işin bir diğer boyutu değil mi? Bu söylediklerinizde haklısınız.. Diyecek bir şey yok. Darboğaz var... İnsanların çocuklarının sosyal olarak yükselemedikleri noktada itiraz etmeleri lazım. Ama Türkiye Arjantin gibi değil, tabii sosyal patlamalar yok. Aile dayanışması da hayli yüksek... Şili’de son yılların en büyük sokak gösterisini lise öğrencileri yaptı. Aldıkları eğitimden mutsuz oldukları için eylemler yaptılar. Ve sonunda öğrenci hareketi lideri milletvekili oldu. Türkiye’nin bu konudaki duyarlılığı çok yüksek değil ne yazık ki. Tabii ben kimseyi kaliteli eğitim alma talebiyle sokağa dökülmeye davet etmiyorum ama bu kısırdöngünün kırılması lazım... İstanbul’da trafik önlemleri Özel liselerde öğrenim gören ancak okullarından ayrılmak zorunda kalan öğrencilerin mağduriyetlerini gidermek için taban puan korunarak kontenjan şartına bakılmadan resmi liselere nakil ve geçişlerine imkân verildi. Anadolu sağlık meslek liseleri dışında, özel liselerden resmi liselere nakiller, 30 Eylül’e kadar yapılabilecek. Özel okula dönüştürülecek olan dershaneler, son kez öğrenci kaydı alacak. Dönüşüme alınmayan dershaneler ile gerekli şartları sağlayamayan öğrenci etüt eğitim merkezlerinin faaliyetleri, 1 Eylül 2015 itibarıyla sonlandırılacak. İstanbul’da bugün için özel önlemler alındı. İBB Başkanı Kadir Topbaş düzenlediği basın toplantısında ilk gün (bugün) toplu taşıma araçlarının saat 13.00’e kadar ücretsiz olacağını ve kazı çalışmalarına da ara verileceğini bildirdi. Topbaş, okul servislerinin İSPARK’ta 14.00’e kadar ücretsiz park edebileceğini açıkladı. Topbaş, “İstanbullulardan özellikle pazartesi itibariyle mümkün mertebe toplu taşıma araçlarını kullanmalarını mümkün olduğunca bireysel taşıma araçlarını tercih etmemelerini rica ediyoruz. Pik saatlerde zorunlu olmadıkça trafiğe çıkmamalarını öneriyoruz” dedi. açmak önemli ama... ‘Kısır döngü Öğretemiyoruz biz Türkiye’de. Sizin de belirttiğiniz gibi bu acı bir gerçek. Burada ciddi bir sistem sorunu var. Ve tabii öğretmen gerçeği. Bir yandan mezun olup atama bekleyen işsiz öğretmenler, öte yandan öğretmenlerin nitelik sorunu... Bu bizim yıllardır dile getirmeye çalıştığımız bir kangren. Kamunun buradaki hatası eğitim fakülteleri açarken planlama yapmıyor olması. Evet yeni üniversite açmak önemli ama bunu açarken arz talep dengesizliğinin oluşacağını görmüş olmanız lazım. Şu an önlem alındığını görmüyorum açıkçası. Sorun mezun olan genci öğretmen yapmak ya yapmamak değil; arz talep dengesizliğinin bu kadar büyümesine izin vermek. Tabii bir de ciddi anlamda nitelikli öğretmen açığının olması. Eğitim fakültelerinde öğrenciler farklı sektörlerde de görev alacak şekilde eğitilmeli. Örneğin sosyal hizmetler, sivil toplum kuruluşları, yetişkin eğitimi gisi alternatif kariyer olanakları yaratmak gerekiyor. ÖĞRETMENLER 40 BİNİ AZ BULDU Branş öğretmeni adaylarından oluşan bir grup, bu ay yapılacak 40 bin atamanın yetersiz olduğu gerekçesiyle eylem yaptı. Güvenpark’ta kendilerini “Ataması yapılmayan branş öğretmenleri” olarak isimlendiren grup, bazı skeçlerle, ataması yapılacak öğretmen sayısının artması talebinde bulundu. Öğretmenler, atama sürecinde verilen sözlerin tutulmadığını kaydederek “ücretli öğretmenlik” uygulamasının kaldırılması istendi. Açıklamadan sonra MEB’e yürüyen grup, sloganların ardından dağıldı. her hükümetin rolü var’ ‘Ülkenin sosyal olarak geri kalmasında Bunu neye bağlıyorsunuz? Polonya ortaöğretimdeki ayrıştırmayı ertelemeye çalışıyor, yani meslek okulları ve diğer alanlara yönelme lise sonrasına bırakılıyor. Bu temel becerilerde yetkinleşebilmek için önemli. Çünkü bizde eğitim siyasetin bir aracı olarak kullanılıyor. AKP meseleyi önce türbana, ardından imam hatip okullarına indirgeyince ve 4+4+4 sistemine geçilince asıl mesele yani eğitimin niteliği arka plana geçiyor... Evet doğru ama şu gerçeği de kabul etmeliyiz. Türkiye’nin sosyal olarak geride kalmasında her hükümetin rolü var. Özellikle 1960’lardan günümüze son 50 yıllık bir vebal bu. Herkes bu günahı paylaşmalı... Yol, baraj, elektrik yapmış ama öğrencilerini 5 yıllık zorunlu ve sorunlu bir eğitime mahkum etmiş. Ortalama 67 yıllık eğitim Türkiye için yüz karası. Dünyanın en büyük 17. ekonomisi olup bu düzeyde bir insani kalkınma içinde olmak kabul edilebilir bir durum değil. Bakan Ali Babacan’ın “bizim eğitim düzeyimizle bu kadar yüksek gelir düzeyine yaklaşmış başka ülke yok ama bu eğitim düzeyi ile buradan çıkma şansımız yok” sözleri önemliydi. Keza Cevdet Yılmaz ve Mehmet Şimşek’in bu doğrultuda vizyonları vardı.. İçerden bu ses dile getiriliyordu. Ama ne yazık ki dinlenmiyor. İşte bunun üzerine gidilmesi gerekiyor. İktidarın kendisine oy verecek seçmenin eleştirel düşünceye sahip olmasını istemediğini düşünüyorum. Yanılıyor muyum? Sistem bunun üzerine kurulu değil mi? Türkiye’nin geleceği ile ilgili bir tercihten bahsediyoruz ve bunun bütüncül resimle çok ilgisi var. Türkiye için çizilen 2023 vizyonunda “sanayisi güçlü, katma değer üreten, bu üretimin taşıyıcıları olacak nitelikli yetkin bilişsel becerileri olan bireylere sahip” deniliyordu. Peki eğitim politikaları ile bu vizyon örtüşüyor mu? Hayır Türkiye’nin eğitimin ile ilgili politikaları 2023 vizyonu ile örtüşmüyor. Bunu çok net söyleyebilirim. Bizim bu alanda, örneğin İsrail’i geçebiliyor olmamız lazım. Marka yaratmakta, eğitim ve insan güçü kaynaklarını etkin olarak kullanmakta ve bir ekosistem yaratılmasında İsrail’i geçebiliyor olmamız lazım. Ortak bir coğrafyada benzer bir ortamda yaşıyoruz. Kendimize İsrail’i örnek almalıyız. Kürtçe okul KAYMAKAM: OKUL KANUNSUZ gerginliği sürüyor DİYARBAKIR(Cumhuriyet) Diyarbakır Bağlar Kaymakamı, bugün Ferzad Kemanger Eğitim Destek Evi’nde Kürtçe eğitim verecek okul açmayı planladıklarını açıklayan Kürdi Der, Eğitim Destek Evleri ve Eğitim Sen’e uyarı yazısı gönderdi. Kaymakam, okulun kanunsuz olduğunu, açılması halinde ilgililer hakkında yasal işlem başlatılacağını açıkladı. Bağlar Kaymakamı Dursun Balaban imzalı yazıda, başlanacağı belirtilen faaliyet konusunda İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne, İlçe Kaymakamlığı’na herhangi bir başvuru yapılmadığı gibi herhangi bir iznin verilmediği belirtildi. Yurttaşların eğitim öğretim hakkının anayasanın 42. maddesinde düzenlendiğini anımsatan Balaban, “İlgili kanunlarda müeyyidelere de yer verilmiştir. Son günlerde yazılı ve görsel basında yer alan ‘Kürtçe müfredat ile eğitim ve öğretime başlama’ faaliyetinin adı geçen Eğitim Destek Evi’nde başlatılmasının kanunsuz olduğu, ilgililer hakkında yasal işlemlerin yapılacağının bilinmesi hususlarını önemli tebliğen rica ederim” dedi. Eğitim Sen Diyarbakır Şubesi Başkanı Yıldırım Arslan, kaymakamlığın hukuki bir çalışma yürüttüğünü kendilerinin de taleplerinin karşılanması konusunda hukuki bir yanıt vereceklerini söyledi. KürdiDer, Eğitim Destek Evleri ve Eğitim Sen, Diyarbakır’ın Bağlar, Şırnak’ın Cizre ve Hakkâri’nin Yüksekova ilçelerinde Kürtçe eğitim veren okul açmayı planlıyor. Cizre’deki ilkokulun öğretmenleri, Cizre halkını bugün yapılacak okul açılışına davet etti. Okul öğretmenlerinden Hüseyin Çatıkaş, “Varlığını korumak isteyen her halk, anadilde eğitim almalıdır. Yıllardır devlet ve hükümet halkımızın en doğal hakkı olan anadilde eğitim hakkı için kirli politikalar yürütüyor” dedi. ‘Öğretmen eğitimi ciddi çaba gerekiyor’ Özel sektörde de iş bulabileceği becerilerin de verilmesi gerekiyor. Örneğin Finlandiya, eğitim başarısında dünyanın en iyi ülkeleri arasında. Finlandiya, mezun ettiği herkesi öğretmen yapmıyor. Bir kere öğretmenlik eğitimi çok uzun. Ayrıca havuzu çok geniş tutuyor ve içlerinde en nitelikli öğretmen adaylarını öğretmen yapıyor. Kalanlar işgücü havuzuna yerleştiriliyor. Türkiye’de öğretmen eğitimi için ciddi bir çaba sarfedilmesi gerekiyor. Çünkü dönüşümün kilit noktası öğretmen. FATİH projesine ayırdıkları parayı bu işe ayırsalar çok ciddi ilerleme kaydedilmiş olurdu. Öğretmene seminer vermekle bu iş olmuyor, önce bunu kabul etmek gerek. Bir diğer konu da öğretmen motivasyonu. Ben burada öğretmenlere de hak veriyorum. MEB bu hızlı ve yeteri hazırlık yapmadan aldığı kararlarla bütün eğitim camiasının hayatına dokunuyor. Bürokratlar da büyük baskı altında. TEOG örneğinde son olarak yaşamadık mı bunu? MEB hazırlık yapmadan karar alıp uygulamaya koyduğunda ortaya kaotik bir durum çıkıyor, bizim eğitim sistemimiz çok büyük ve içinde çalışan insanlar çok kötü etkileniyorlar. Yılgınlık oluşuyor. ‘İsrail’i örnek almalıyız’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle