23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 EYLÜL 2014 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA ‘Kaçak ve ölüm artar’ Binlerce madencinin işsiz kaldığı Zonguldak’ta dört şirketin sahibi Demir, torba yasayla işverenin mağdur olduğunu, bir dengeleme olmazsa kaçak madenlerin artacağını belirterek ‘Kaçak da denetimsizlik ve ölüm demek’ uyarısında bulundu ZONGULDAK Zonguldak’ta rödovanslı sahalardaki ocaklarını kapatanlardan biri de Ticaret Odası’nın da başkanlığını yapan Salih Demir. Dört tane ocağında kömür üretme faaliyetini durdurup işçilerin yüzde 80’inin çıkışını verdi. Yirmi iki şirketin kapatma kararı almasında ve ortak hareket etmesinde etkili olan isim o. Aslen Trabzonlu. Bir maden işçisinin oğlu. Ailenin birinci kuşağının tamamı madenci. Babası ve amcaları maden işçisi iken o, kardeş ve kuzenleri patronluğa terfi etmiş. İşçilikten patronluğa geçiş sürecini sorguladığımızda diğer patronlarınkine benzer bir yanıt alıyoruz: “Biz çok çalıştık.” Madencilik dışında da yatırımları var. AVM, otel işletmeciliği, medya sektöründe yatırımlara yönelmiş. Ama hiç olmazsa yatırımlarını Zonguldak’a yapmış. İster işçi olsun ister işveren, Zonguldak’ta konuştuğumuz hemen herkesin ortak yakınması şu: “Türkiye’de en fazla katma değer üreten 12 ilden biriyiz ama ürettiğimiz katma değerin Zonguldak’a geri dönüşü yok. Madenden başka istihdam alanı olmadığından Zonguldak sürekli göç veriyor.” Salih Demir’le kendilerini ocaklardaki üretimi durduma noktasına getiren ‘torba yasa’daki maddeleri ve bundan sonra olabilecekleri konuştuk. Torba yasada işçilere verilen ücret iyileştirmeleri ve çalışma süreleri maden işletmecilerini niye bu kadar kızdırdı? Dört bin işçiyi bir anda kapı önüne koyacak kadar mı durumunuz kötüleşti? Biz ocaklarımızda çalışan yeraltı işçileriyle dün toplantı yaptık. Toplantıda onlara verilen ücret iyileştirmelerinde ve diğer sosyal haklarda gözümüzün olmadığını söyledik. Sorunun ithal kömür fiyatları ile rekabet edecek durumumuzun olmamasından ve bizim ürettiğimiz kömüre düşük fiyat verilmesinden kaynaklandığını anlattık. Önümüzdeki hafta Bakanlıklar düzeyinde görüşmeler yapacağız, bu görüşmelerde bize ek bir finansman vermelerini isteyeceğiz. Bunun yöntemini bilmiyoruz, SSK primini mi düşürürler, sübvanse mi yaparlar, rödovansımızı mı almazlar artık bir çözüm bulmalarını isteyeceğiz. Çözüm bulunmazsa önümüzdeki hafta pazartesi itibarıyla herkesin çıkışını vereceğiz. Şu anda yüzde 80’inin çıkışı verildi. Yüzde 20’sini bırakmamamızın nedeni, ocakların ayakta durması lazım. Göçme tehlikesi var, gaz var, su çıkıyor. Artık üretim yapmıyoruz, sadece ocağın bakımını yapıyoruz. Ancak bu sorun çözülmezse ocakları tümüyle kapatırız. Bütün ocaklar bu şekilde. HABERLER 13 GÜNDEM MUSTAFA BALBAY n Baştarafı 1. Sayfada Bugün okullar bir dizi soru işaretiyle ve sorunla açılıyor; 45 bin okulda 800 bin öğretmen ve 20 milyon öğrenci için ders zili çalacak. Okula başlama yaşından temel eğitim içindeki aşamalara, lise seçiminden üniversiteye giriş koşullarına kadar hemen her şey ortalama iki yılda bir değişiyor. Eğer bir uygulama üç yıla girmişse, sevinmek gerek. İyi deneyim, kökleşmiş uygulama! Değiştirilen sınav sistemlerinin adı alt alta yazılsa, açılımlarını bilene tam puan vermek gerekir. Aynı şey değiştirilen okul adları ve alanları için de geçerli. Son bir aydır okul yerleştirmeleri konusunda çıkan haberlerin tek tümcelik yorumu şöyle yapılabilir: Yeni eğitim öğretim yılı tam bir özgürlük ruhuyla başlıyor; herkes çocuğunu göndereceği imam hatip lisesini özgürce seçebilir! İmam hatip liseleri öteden beri eğitimin en tartışmalı konularının başında geliyor. Oysa gerçekten iyi eğitim, gelişmiş toplum kaygısı esas alınsa konu son derece basit; Türkiye’nin hangi alanda ne kadar meslek lisesine gereksinimi varsa, o kadar okul açılır. Örneğin, ne kadar teknik lise mezunu gerekiyor, ne kadar imam hatip gerekiyor, ne kadar ticaret lisesi mezunu gerekiyor, belirlenir ve ona göre planlanır. Eğitim siyasetin omurgası haline getirildiği için hayata sağlıklı atılması gereken öğrenciler adeta siyasal hedefler için kullanılıp bir kenara atılıyor. HHH Milli Eğitim Bakanlığı yaz tatilinde bütün okul müdürlerini görevlerinden alıp yeni bir düzenlemeye gitti. Aralarında kimin cemaatçi, kimin partici, kimin muhalif olduğu belli değil. Zaten ayrımlama yapmak da zordu. Toptan biçilip yeni atama yapıldı. Okulların açılmasına iki gün kala bakanlık öğretmen yetiştirme sistemini de değiştireceğini açıkladı. Buna göre daha üniversitede iken öğretmenliği tercih edecek olanlara bazı olanaklar tanınacak. Öğretmenlerin yeterlilikleriyle ilgili de yeni ölçme değerlendirme sistemleri söz konusu. Haber şu başlıkla gündeme geldi: Öğretmenlik sil baştan! Eğitimde en çok kullanılan başlıklardan biri bu; “sil baştan!”. Okul değiştirme sistemi sil baştan... Liseler arası geçiş sistemi sil baştan... Dersleri işleme şekli sil baştan.... Her şeyi silip baştan yaptığınızda ne birikim kalır ne de verilen emeğe saygı. HHH Giriş tümcesinin hakkını veren sil baştanların başında Anadolu Liseleri geliyor. Hemen tüm düz liseler Anadolu Lisesi haline getirildi. Böylece bu okullarda lokomotif güç olan iyi eğitim sulandırıldı. Her ilde bir tane olmak üzere planlanan Fen Liseleri de erozyona uğruyor. Örneğin sadece Ankara’dakilerin sayısı 7’yi buldu. Kalite aynı kalsa, elbette sorun yok. Hatta daha da artsın. Ancak özü öyle değil. Öğrencilerin çoğunun imam hatibe gitmesini sağlama, paralel yapı ile mücadelede dershaneleri devre dışı bırakma uğruna girişilen değişikliklerden sonra düz liseler neredeyse tümüyle kalktı. Kimi yerlerdeki veli baskılarıyla imam hatiplerin içinde bir bölümün düz lise olacağı duyuruldu. Bunun da nasıl yapılacağı belli değil. Hani ünlü söz var ya; İkinci Meşrutiyet’in Maarif Nazırı Emrullah Efendi’ye ait olduğu söylenen: “Şu mektepler olmasa maarifi ne güzel idare ederdim...” Bunu bugün değiştirmek gerekiyor: Şu bakanlık olmasa, eğitim ne güzel idare edilirdi! ‘İthalle rekabet edemiyoruz’ Siz kömürü kime satıyorsunuz? Satabildiğimiz yere satıyoruz. En büyük müşteri ÇATES santralıydı ama bazı üniteleri bakıma girdiği için bizden aldıkları kömür miktarı üçte bire düştü. Erdemir ve Kardemir’e verdiğimiz kömür var. O da yılbaşında 145 dolar öderken şimdi 110 dolara alıyor. 2012’de 205 dolara sattığımız kömür şu anda 110 dolar. İthal kömür fiyatları çok düşük olduğundan haklı olarak kömür ihtiyacını ithal ediyor. Bizden niye alsın? Bizim girdilerimiz yüksek olduğundan ithal kömürle rekabet edemiyoruz. Sattığımız kömürün fiyatı ve miktarı düşerken işçilik maliyeti artıyor. Bir çıkmazdayız ve işin içinden çıkamıyoruz. l İşçi çıkarmayan tek şirket olan Hema Enerji’nin Genel Müdür Yardımcısı Şenkal: Bir tek Hema kapatmamış ocaklarını galiba? Evet bir Hema kapatmadı. Aslında 23 rödovansçı şirket bir araya geldiğimizde Hema da geldi ve kapatacağını söyledi. Ama sonra vazgeçti. Tabii toplantıya Hema’nın patronu gelmedi, Genel Müdür Yardımcısı geldi. Sanırım sonra patronla görüşmüşler. Biz devam edelim demişler. Ama üretim yapmıyorlar, sadece işçi çıkarmadılar. Kapatma kararından vazgeçtiler. Kapatmama gerekçesini bilmiyoruz. Rödovansçı şirketlerin devletle sözleşmesi aynı mıdır, süresi, koşulları farklı olan var mı? 22 rödovans sahadan 5 da 6 tanesinin sözleşmesi 2015’in sonunda bitiyor. Diğerlerinin sözleşmesi 2014’ün sonunda bitiyor. Hema hariç. Onun sözleşmesi 25 yıllık. Onların daha 1718 yılı var sanırım. Sözleşmeler yenilenemez mi? Zaten sözleşmelerimiz otomatikman yenileniyor. Beş yılda bir yenileniyor. Biz bu koşullarda devam etmek istediğimiz ve koşulları yerine getirdiğimiz sürece sözleşme feshedilmez. Rödovansımızı verdikten ve teminatlarımızı yerine getirdikten sonra sözleşme sürer. Ama bu şartlarda 2015’te yenilenir miyiz yenilenmez miyiz düşünüyoruz açıkçası. Madem sözleşmenin bitimine az kaldı, siz işçileri sübvanse etseydiniz olmaz mıydı? Birkaç ay yüksek ücret ödemekle batmazdınız herhalde... Asıl sıkıntı burda şu. İşçilere iki tane hak verdiler. Biri tanesi haftada 36 saat çalışma; diğeri asgari ücretin iki katından az olmamak kaydıyla maaş almayacaklar dendi. Bu tasarı ilk Meclis’e giderken 01.01. 2015’ten itibaren geçerli olacaktı. Ancak kanun çıktıktan sonra okuduk ki 36 saat yılbaşından sonra geçerli ama asgari ücretin iki katı maaş kanun Resmi Gazete’de yayımlandığı gün yürürlüğe girdi. Bu bizi kötü duruma düşürdü. Çünkü işçilerin geçmişe dönük tazminatları son ödenen maaş üzerinden hesaplanıyor. Şimdi bizim bir şirketimizde çalışan bir işçinin tazminatı 7 bin TL tutarken yeni yasaya göre bir maaş ödememiz halinde bu rakam 14 bin liraya çıkacaktı. Bütün hepsinin tazminat yükü rödovans sahalarında ortalama 30 bin lira olan tazminat yükü 60 bin liraya çıkacaktı. Zaten zor durumda olan rödovansçılar son bir buçuk yıldan beri zorluklar yaşıyorlar, bu tazminatları ödeyecek durumları yok. ‘Tazminatları ödeyecek durumları yok’ Sorun çözülmezse Zonguldak boşalır Eski şefim Osman Arolat anlatmıştı. 1960 ihtilali olduğunda meslek büyüğümüz Zeki Sözer Ankara’da yedek subay olarak askerlik görevini yapmaktadır. İhtilal sabahı emrindeki askerlerle birlikte bürokratların oturduğu Saraçoğlu Mahallesi’nde koşmaktadır. O sırada elinde çantası, başında fötr şapkasıyla tipik bir bürokrat, sabah mahmurluğu ile dalgın bir şekilde sokak kapısından çıkıyor. O sabah radyo dinlemediği için ihtilalden bihaber. Bir anda Zeki Sözer ve arkasındaki bir manga askerle burun buruna geliyor. Bizim çekik gözlü Zeki Ağabey’i kucağında tüfeğiyle görünce “Anne Japonlar!” diye feryat figan gerisin geri eve kaçıyor. Hema’nın işlettiği Amasra Tarlaağızı Maden Ocağı’nda yeraltında çalışan maden işçilerinin resimlerini çekmek için asansörün kapısında parmağı deklanşörde hazır bekleyen foto muhabiri arkadaşım Kaan Sağanak da ocaktan çıkan baretli işçileri görünce o memur gibi bir nida yükseliyor: “Ama bunlar Çinli”. Gerçekten de yeraltından çıkan kısa boyları, çekik gözleriyle Çinli madenciler. Tarlaağzı ocağında henüz kömür üretimine geçilmemiş. Ocakta şu anda metro tünelleri inşa ediliyor. Tümüyle betondan yapılan ve hiç ağaç kullanılmayan bu sistemi Çinliler yıllardan beri kullanıyorlar. Hema Enerji Genel Müdür Yardımcısı Selim Şenkal, “Çin’den gelen bu işçiler 100 milyon ton üretim yapan şirketlerde çalışmışlar. Galeri ilerlemesinde oldukça başarılılar. Bu ocakta 200 Çinli işçi çalışıyor. Kömür üretimine başlayınca başka ocaklarda galeri açmaya gidecekler” diyor. Zonguldak’ta Rödovans sahalarında üretim yapan şirketlerden bir tek Hema Enerji işçilerini çıkarmamış. Bu amaçla Amasra’daki ocağı ziyaret ediyoruz. Henüz üretim yapılmadığı için yeraltında çalışan maden işçisi yok burada. Ancak başta Armutalan Sözleşmeleri 20 yıllık olmak üzere diğer ocaklarında yeraltında çalışan maden işçileri henüz işini kaybetmemiş. Bunun en önemli nedeni olarak da Hema’nın Rödovans sözleşme süresinin 20 yıl olması ve yüksek rezerve sahip bu ocağa 200 milyon Avro’luk yatırım yapması gösteriliyor. Şirketin Genel Müdür Yardımcısı Şenkal da bunu doğruluyor. “Bu projemiz Avrupa’nın en büyük projesi. Yaklaşık 1.5 yıl içinde tamamlayıp üretime geçeceğiz. Biz TTK’ye bağlıyız. Rödovans sözleşmelerinde aslında yasa değişikliklerinden kaynaklanan girdi artışları devletçe karşılanır diye madde var. Sözleşmesinde böyle bir madde olmayan şirketlerin durumunun da hükümet tarafından değerlendirileceğini, gerekli düzeltmelerin yapılacağını düşünüyoruz. Eğer rödovansçı işletmelerin bu sorunları giderilmezse bundan Zonguldak ili zarar görür. Yatırımlar düşer, işsizlik ve göç artar. Toplumsal olaylara bile yol açabilir. Karşılıklı görüşmeler yoluyla umarım sorun çözülür. Biz hiçbir işçimizi çıkartmadık. Çünkü sözleşmemiz 20 yıllık.” 90 GÜNDÜR EYLEMDELER Ankara’ya bir umut yürüyüşü YUSUF ZİYA CANSEVER Yasa çıkarken sizlerle temas edilmedi mi? Edildi, Soma kazasından sonra bir KİT komisyonu oluşturuldu. Görüş ve önerilerimizi anlattık. Bu sıkıntının geleceğini raporlarla, belgelerle anlattık ama hiç dikkate almadılar. Kapatma kararınızdan sonra dönüş oldu mu? Hayır olmadı. Eğer bizim bu işe devam etmemizi istiyorlarsa ya asgari ücretin iki katı maaşla ilgili yasa hükmünü yılbaşından sonraya erteleyecekler ya da bizim kömürümüzü devlet alacak. Aynı TKİ modeli. Soma’da Manisa’da üretilen linyit kömürünü devlet alıyor. Şirketler linyiti üretiyor, yıkama öncesi devlete veriyor. Devlet bu linyiti satıyor, santrala satacaksa devlet satıyor. Linyit üreten şirketler niye işçi çıkarmıyor? Çünkü devletin alım garantisi var. Artı, sözleşmelerinde yasa değişikliklerinden kaynaklanan ücret artışlarını devlet karşılıyor. Bizde öyle değil. Bize de kömür alım garantisi versinler ya da sözleşmede olmayan yasal değişikliklerden kaynaklanan ücret artışlarını bize yansıtmasınlar, işçileri hemen işe geri alalım. Bizim bu hareketimizin devlete karşı olarak algılanmasını istemeyiz. Biz işin içinden çıkamayacağımızı bildiğimiz için işçileri çıkardık. Karaman’da da rödovans sahalarının kapandığı haberi geldi bugün. Orada da 2 bin işçi çıkarılmış. ‘S ordular ama hiç dikkate almadılar’ ‘Uzmanlarımız iyi, sizin incelemenize gerek yok’ İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Manisa’nın Soma ilçesinde 301 işçinin yaşamını yitirdiği facianın ardından Türk Tabibleri Birliği (TTB) ve Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), inceleme yapmak için başvuruda bulundu. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ise inceleme yapan heyetlerin Türkiye’nin en iyi uzmanları olduğunu belirterek talebi geri çevirdi. Geçen mayıs ayında yaşanan facianın ardından, haziran ayı içerisinde TTB ile TMMOB ortaklaşa, “Kazayla ilgili farklı çevrelerden yapılan açıklamaların kamuoyunda kafa karışıklığına neden olduğunu, ayrıca kamuoyuna daha inandırıcı bilgiler vermek adına” uzmanların burada araştırma yapmasının yerinde olacağına inandıklarını belirterek ocakta inceleme yapmak için bakanlığa başvuruda bulundu. Dilekçeyle yapılan başvuruyu inceleyen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndan ise ilginç bir cevap geldi. Bakanlık yetkilileri cevap yazısında, müfettişlerin tıp doktoru, mimar, elektrik, maden, jeoloji, metalurji, inşaat, elektronik, makine, kimya, endüstri, fizik, bilgisayar, petrol, tekstil, gemi, uçak, çevre mühendisi olma koşullarını sağlamalarının yanında yazılı, sözlü sınavlardan geçtikten sonra, üç yıllık eğitim ve yeterlilik sınavıyla bu unvana sahip olduklarını kaydetti. Başvuru dilekçesindeki “İş müfettişlerine güven olmayacağı” sözlerinin anlaşılır bir gerekçe olmadığına da cevap yazısında yer veren bakanlık, son olarak Türkiye’deki bütün mühendis ve doktorların aynı üniversitelerde eğitim aldığı, üstelik denetimlerde bulunan bünyelerindeki müfettişlerin bu eğitimlerine ek olarak aldıkları formasyonlarla iş eğitimi ve güvenliği konularında ülkenin en önemli uzmanları olduğu sözleriyle talebi geri çevirdi. Konuyla ilgili açıklama yapan TBB Başkanı Dr. Bayazıt İlhan, ocakta gerekli incelemeyi yapmak için bakanlıktan gelen bu cevap üzerine idari mahkemeye dava açacaklarını ve hukuk yoluyla o madene girmeye çalışacaklarını söyledi. VAN Van’da, deprem zamanında İşkur aracılığıyla işe alınan ve 3 yıl çalıştırıldıktan sonra işten çıkarılan işçilerin tekrar işe alınmak talebiyle 90 gündür sürdürdükleri eylem devam ediyor. Yaklaşık 110 işçi seslerini duyurmak üzere geçen perşembe günü Van’dan başladıkları ve Ankara’da bitecek yürüyüşlerinde Kayseri’ye ulaştı. İşçilerin burada yapılan basın açıklamasından sonra Kırşehir ve Kırıkkale’nin ardından akşam saatlerinde Ankara’ya ulaşmaları bekleniyor. İşçi temsilcisi Ethem Atın, “Halsizlik, yorgunluk, yaralı olmamıza rağmen yolumuza devam ediyoruz. Burada bizde sağlam kalan tek şey irademizdir. İrademizi kararlı bir şekilde Ankara’da haykıracağız” dedi. Siyasilerin defalarca kez verdikleri sözlerini yerine getirmelerini hatırlatmak, haklılıklarını ve mağduriyetlerini dile getirmek için Ankara’da sesleri çıktıkları kadar haykıracaklarını söyleyen Ethem Altın, şunları söyledi: “Emekçiyiz ve kalıcı emek hakkımızı istiyoruz. Çoluk çocuklarımız perişan olmuş. Yaklaşık 3 aydır ne evlerimizde ne de yüreğimizde huzur gördük. Bunun için Ankara yolunu tutmuş ‘bir umut peşinde gidiyoruz’. İl il sesimizi kamuoyuna duyurarak bu insanların ne kadar kararlı, ne kadar iradeli olduklarını ve ne kadar da mağdur olduklarını tüm dünyaya duyurmak için haklı mücadelemize devam ediyoruz. Ankara’ya vardığımızda ilk önce Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın önüne gideceğiz. Mutlaka birileri orada sesimiz duyacaktır. Bizi duyan olmaz, kulak vermezlerse son çaremiz kalıyor. O da dış bir ülkeye irtica talebinde bulunacağız. Başka çaremizde kalmadı.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle