24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 AĞUSTOS 2014 SALI 6 HABERLER Emine Erdoğan’ın imar isteğini doğrulayan eski Bakan Erdoğan Bayraktar’dan itiraflar ‘Keşke bulaşmasaydım’ ANKARA Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Cumhuriyet’in dün manşetinden duyurduğu, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın ricasıyla imar izni için devreye girdiği iddialarına, “Böyle bir durum var ama adamın imarı yok da benim açtırmam söz konusu değil. Adama iki sene kurullarda imar izni için işkence çektirmişler. Canına tak demiş, Başbakan’ın hanımını bulmuş” diye yanıt verdi. İşadamı Mehmet Akif Günaçar’ın imar işi için Emine Erdoğan’ı bulması konusunda da Bayraktar, “Adama gına gelmiş. İflas edecek. Niye bulmasın Emine Hanım’ı? Bu Türkiye’de bürokrasinin halini gösteriyor. İşin doğrusu Avrupa gibi olmalı. Herkesin işi çözülmeli. Kimse gidip işini yukarıdan çözmeye kalkmamalı” yorumunu yaptı. Türkiye’de kamu sektöründe görev almadan önce 25 yıl müteahhitlik yaptığını belirten Bayraktar, “44 yaşına kadar işadamıydım. Sonra bürokrasiye girdim. Keşke bulaşmasaydık... Senede üç dört inşaat yapardık. Olur biterdi. Bizim zamanımızda imar işlerini belediyeler yapmazdı, bakanlıktan alırdık. Alana kadar da iflahımız kesilirdi. Bu işleri biraz düzeltebilir miyiz diye girdik. Önce 45 yıl KİPTAŞ, sonra Metropol AŞ’de çalıştım. Ardından da 8 buçuk yıl TOKİ Başkanlığı. İki buçuk yıl da bakanlık. Hepsi 44 yaşından sonra oldu bunların” diye konuştu. Bayraktar, kendi isminin de geçtiği 17 Aralık dosyalarıyla ilgili ise “Bakın çok şey yazıldı çizildi. Hâlâ da yazılıyor çiziliyor. Ne oldu benim dosyam? Tüm suçlamalara takipsizlik verildi. Niye? Yok ki bir şey. Benim işlerimde yanlışlık olmaz. Millet aleyhte dedikodu üretiyor sadece” değerlendirmesini yaptı. Ben burada tamamen iyi niyetle hareket etmişim. Biz girmesek adam iflas edecek. Söz vermişler, almış orayı. Adamın işi olmayınca, borcu mu vardır, ‘Batacağım’ diye mi düşünmüştür? Ben bu kişiyi hiç görmedim, tanımıyorum. Bizim özel kaleme gelmiş. Başka yerlere de gitmiş. Adam yanık yanık dolaşmış. Haklıysa yardımcı olmak lazım buna. Davutoğlu, Pratikte Parçalanan Teori Davutoğlu (*), kelimenin tam anlamıyla pratikte teorisi parçalanan bir adam. Fiziksel bir Cumhuriyet çocuğu, ama ruhen ve düşünce olarak batmış bir Osmanlı’nın devamcısı. Teorik Düşünceleri okuyanın/dinleyenin kulağına hoş gelir. Zaten ün salmasının nedeni de bu. Çıkış noktasına baktığınızda “haklı gibi” durur. Osmanlı, geniş coğrafyasında izleri, kültürel varlığı ve etkileri, ne kadar olduğu tartışmalı olsa bile, hâlâ vardır. Mesela Bosna Hersek’te, Suriye’de, Irak’ta, Mısır’da ve Osmanlı’nın ulaştığı diğer bazı İslam ülkelerinde... Osmanlı’nın merkezi Türkiye İstanbul bugün Türkiye Cumhuriyeti olarak ayaktadır. Tez şu: Bu çekirdek yeniden doğal olarak genişler ve bugün parçalanmış ve dağılmış eski parçalarıyla bütünleşebilir... Bunun için gerekli olan bizim harekete geçmemiz, sahiplenici ve bütünleştirici politikalar uygulamamızdır... Üstelik şunu da diyor Davutoğlu: Osmanlı’nın parçalanması yapaydır. 19. yüzyıl ideolojisi olan ulusçuluk, Avrupa’da küçük feodaliteleri birleştirirken, bizde ise parçalanmayı getirdi. Tarihsel organik yapıları parçaladı ve dağıttı.. Şimdi bunları birleştirmeliyiz. Davutoğlu’nun yer yer tarihsel yanlışlıklarla yüklü bu tezlerini “Ulus Yıkıcılığı Zamanları Davutoğlu ile Hesaplaşma”, (Cumhuriyet Kitapları, 2. Baskı, 2012) kitabımda bilimsel bir polemik çerçevesinde ele aldım. Bugün yeniden gündeme düşen ulusçuluk, ulusal devletçilik, Türkiye ulus devletçiliğin neresinde, solculuk ve ulusçuluk, ulusçuluğun tarihsel arka planı, biz neden başaramadık gibi başlıklar altında kitapta ele alınmaya çalışıldı. Burada üzerinde kısaca duracağım konu, Davutoğlu’nun “teorisini yaptığı” politikanın, pratikte iflas etmesi üzerinedir. Davutoğlu hiç çekinmeden “evet biz Yeni Osmanlıyız” demektedir. Ayrıca “ulusçulukla hesaplaşma zamanı geldi” görüşünü de dillendirmiştir. Şüphesiz, Yeni Osmanlı olan, ulusçuluğu da reddeder! Oysa Ulus, kapitalizmin “ideolojisi” mi desem, yoksa zorunlu bir aşaması mı, yoksa kapitalizmle birlikte yükselen sınıf burjuvazinin parasının, malının, mülkünün ve büyümesinin anavatanı olarak mı ve sanayileşme ile birlikte, belki de hepsi birden, doğmuştur, yaratılmıştır. Tarihsel bir olgudur! Bir imparatorluk olarak Osmanlı İmparatorluğu “organik bir bütünlük” hiçbir zaman değildi ve olmadı ki bölünmesi ve dağılması da yapay olsun... Ulusçuluk, ulus devletlerin oluşması çağında, doğal olarak, üstelik çöken bir imparatorlukta gelişmiştir, Yunanistan, Bulgaristan, Ortadoğu, Kuzey Afrika ülkeleri vb, kendi dil, din, gelenek, coğrafi koşullarına ve tarihsel fırsatlara ve savaşçılıklarına göre ve şüphesiz dış müdahaleler de devreye girerek, devletlerini kurmuşlardır. Osmanlı İmparatorluğu çok güçlü, silahlıkülahlı, zengin, para dağıtan vb. olsaydı, parçalanması daha geç olabilirdi, ama eninde sonunda bağrından ulus devletler doğardı! Tarihi bir gelişim olarak, bu böyle... Davutoğlu, teorik olarak bunu görmüyor ve karşı çıkıyor! Hayatla takışan teori, ancak çöp olur. Ama ümmetçi bir kısım İslami yazarlar, ulusçuluğu ve ulus devletleri tarihsel bir yanılgı olarak de görmektedir! Öyle bir yanılgı ki, bütün dünya bu yanılgının içinde! İslam ümmeti dahil! Sadece bizim çokbilmiş ümmetçimiz bu yanılgıyı görüyor! Aslında Davutoğlu da ulus devletleri kısmen bir yanılgı olarak gören görüşe yakın duruyor. Türkiye Cumhuriyeti’ni, 91 yılını tarihsel kesip atıyor ve kendi iktidarları dönemi Türkiye’yi geriye götürüp Osmanlı ile birleştiriyor. Osmanlı’dan kalan tek gerçek, bir dizi ulus devlettir... Ve en önemlisi ise Türkiye’dir... Osmanlı yoktur, yaşamını farklı kılıklarda ve yeni doğal biçimlerde ve asıllarına uygun olarak sürdürmektedir... Davutoğlu ölüyü canlandıracak! Davutoğlu, parti liderliği ve ileriki başbakanlığının açıklandığı toplantıda, en önemli eylemi olarak “restorasyon sürecek” dedi. Restorasyon, Osmanlı ile bütünleşme ve Türkiye Cumhuriyeti’ni fiilen devreden çıkama politikasının ta kendisidir. Yeniden büyük Osmanlı! İtilmiş ve kakılmış, bu düşünce altında ezilmişlerin bol olduğu ülkede, ne büyük bir ideoloji ve tapınak bir düşünce! Tıpkı İttihatçıların “Turan’ı, Turancılığı” gibi... Turancılar Türklük ve Türkçe’den yola çıkmışlardı; bugün hâlâ farklı bir biçimde de Türkçülük milliyetçiliği ve çeşitli tonlarıyla varlıklarını sürdürüyorlar... Bunu İslamcılıkla birleştirdiler üstelik... ‘Biz girmesek iflas edecek’ Adama iki sene işkence çektirmişler. Onun da canına tak etmiş, gitmiş Başbakan’ın hanımını (Emine Erdoğan) bulmuş. Bana şikâyeti ilettiler. Bu ‘olacak bir iş’ diye. Bunu Başbakan takip ediyor. Ben de ‘Niye yapmıyorsunuz?’ diye bürokratlarıma soruyorum. Ama kesinlikle ‘haksız, hukuksuz imar hakkı verin’ diye değil. Ben adamı tanımam bilmem. İşi yürümeyince gidip şikâyet etmiş. Kısırkaya imara açılmış. Etrafında her tarafta var. Buna imar vermemişiz. SİT Komisyonunda bekliyor. Hakikaten iflas ediyordur. İşini yapamayınca adam ne yapar? Ama kesinlikle tavassut da yok. Torpil de yok. Adamın olacak işi olmayınca ne yapsın? SİT alanında komisyona giriyor. Bir türlü çıkartmıyorlar. Sarıyer Gümüşdere Kısırkaya bölgesinde çıkmıyordu. Çıkmayınca adama gına gelmiş. Bakın haberinizden okuyorum ismini. Mehmet Akif Günaçar. Adamın işi olmayınca bana ulaşamamış. Gitmiş daha üste şikâyet etmiş. Bize de ‘Niye yapmıyorsunuz’ diye soruluyor. Ahmet Ayyıldız’ın (İstanbul Çevre ve Şehircilik İl Müdürü) ismini de vermişler. Ben de Ahmet’e dedim ki ‘Böyle bir şey gelmiş, yardımcı olun’. Yoksa şunu demedim: ‘İmar verin’ diye aramadım’ Başbakan bana Adam haklı. İşi olmadı ve gidip ‘yanlış iş yap’ deşikâyet etti. Başbakan’ın hanımını tanıyor miyor ki. ‘Yasaya gidip ona dert yanıyor. Aslında Türkiye’de uygunsa yapın’ bürokrasinin halini gösteriyor bu bize. Türkiye dedik biz de. Kuşu anda dünya iş yapma endeksinde 125. mi, ruldan geçmeyin136. mı? Öyle bir kötü sırada yani. Ben TOKİ ce uzuyor iş. AdaBaşkanı’yken hep ‘Burayı nasıl özel sektör mın işi sıkıntıya girgibi çalıştırabilirim’ gayreti içinde oldum. mesin diye konuşMesai arkadaşlarıma talimatım da hep muşum. Yardımcı olbu yönde oldu. ‘Vatandaşın işini mak suç mu? ‘Bölgenasıl kolaylaştırırım diye kafayi imara açalım’ demi‘Olmayacak işi yapın’. yı yorun’ talimatı verdim yorum. Adamın işini yapa‘Siyaset uğruna yapın’ hep. lım diyorum. Kurula girecek demedim. demek ki dosya hazırlanmış zaten. ‘Bürokrasinin halini gösterir’ ‘Yardımcı olmak suç mu?’ ‘Evet, yeni Osmanlıyız!’ ‘Adama gına gelmiş’ Adamın eşinin gidip Başbakan’ın hanımını bulduğunu duymuştuk o zaman. İşadamı niye bulamasın Emine Hanım’ı? Gidip belediye başkanı ya da karısını bulamıyorlar mı? Kaymakamı, valiyi bulmuyorlar mı? Bakanlıkta işi olmayan da gidip başbakanın hanımını bulmuş. Başka bir alakası yok. İşini yaptıramayınca onu bulmuş. Genel Müdürlüğe gitmiş, oraya, buraya gitmiş. Bana gelmişse randevu alamamış. Gına gelmiş adama. Hanımı başbakanın hanımını tanıyor. Öyle gitmiştir. Adam bunalıma girmiş, şikâyet etmiş. Bu kurullaradan iş çıkmıyor ki! Tabiat varlığı komisyonundan dosya çıkarmak ölüm. İsterseniz siz gidin deneyin. Ben de Ahmet Bey’e ‘Allahını seversen takip et de çıksın’ demişim. Bir de o kurulda galiba Hasibe Hanım var. O da bu konularda zor biri. ‘Ona da söyleyelim de bir an evvel çıksın’ diyorum. Devlette şu da var: Bir adamın işini yapmayınca, eğer üst makamlara giderse alttakiler gıcık kapar, işini daha beter yapmazlar. Bunu herkes bilir. Ondan söylemiş olabilirim. ‘Niye bulmasın Emine Hanım’ı?’ Şimdi bana diyeceksiniz ki: ‘Başbakan’ın eşine ulaşamayan vatandaş ne yapsın?’ Haklısınız. Devletin herkesin işini yapması gerek. Avrupa’daki gibi herkes normal yollardan işini çözmeli. İşin doğrusu o. Hiç kimse gidip yukarıdan çözmeye çalışmamalı. Bu imar değişikliğini raportörler incelemiş hazırlamış. Prosedür olarak geçmiş oması lazım. Ama kurulda bekletiyorlar. İnsan cinnet getiriyor. Müspet ya da menfi geçirin. Haklıysa yapın. Haksızsa yapmayın. Öyle yazıldığı gibi 600 dönüm falan değildi diye hatırlıyorum. ‘Avrupa gibi olmalıyız’ İnsan cinnet getirir ‘Kurullar bunalıma sokmuş’ anına tak etmiş, Emine Hanım’ı bulmuş’ Bayraktar dün Cumhuriyet’te yer alan haberle ilgili şu değerlendirmeleri yaptı: Böyle bir durum var ama sanki adamın imarı yokmuş da imara açılması değil. Bu adamcağız burayı almış. İsmi Mahmut mu, Mehmet mi almış. Ben adamı tanımıyorum hiç. Ama meselesini çok iyi hatırlıyorum. ‘C Sonrasında bu adamın işi oldu, kuruldan geçti diye biliyorum. Başbakan’ın dediği işlerin yarısından çoğu olmadı. Bazen raporu göstereyiorum. ‘O zaman yapma’ diyor. İnanın böyle. ‘Bir an önce çıksın’ dedikleri olmuyor mu? Oluyor, ama eğer yasalsa, yasaya uygunsa oluyor. Sonrasında adamın işi oldu Teori Hayatla Takışırsa Çöp Olur Bayraktar, AKP’li bakan, milletvekili ve bürokratlara ‘kıyak’ için seferber olmuş Kendilerine çalışmışlar ‘RİSKLİ BİNALARI SATAMAMIŞLAR’ l 4 Temmuz 2013. Saat: 11.11 Mekânsal Planlama Genel Müdürü Mehmet Ali Kahraman’la görüşüyor. Bayraktar’ın yanında Vahit Kiler var. Bayraktar: Ya şimdi bizim Vahit Bey burada Vahit. Onların Kartal’da bir yerleri var, kendileri orayı satamamışlar, riskli binalar. Kahraman: Evet, evet... E.B: O riskli binalar sana gelmiş, orada senden... M.A.K: Bi plan yapacağız bakanım orada. E.B: Plan he, orada, ama iskânlı 17 Aralık yolsuzluk operasyonunun ardından “Ne yaptıysam Başbakan Tayyip Erdoğan’ın emriyle yaptım” diyen dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar AKP’li bakan, milletvekili ve bürokratlara kıyak için ‘mesai’ harcamış. Halktan ve Meclis’ten kaçırılan 4 bakanın dosyalarından Bayraktar fezlekelesinde yer alan yasal dinleme kayıtlarına göre Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı ve AKP Milletvekili Vahit Kiler’in İstanbul’daki mülkleri için bakanlık bürokratları seferber olmuş. Adalet Bakanlığı’na gönderilen dosyada yer alan ve dinlemeye takılan görüşmelere göre Hayati Yazıcı’nın geri çevrilen ‘emsal artış’ talebi için Bakan Bayraktar “Başımın etini yiyor ya” diyerek bakanlık bürokratlarından dosyanın yeniden incelenmesini istiyor. Vahit Kiler ise Kartal’da riskli binalarını satamayınca soluğu Bayraktar’ın yanında alıyor. Bakan Bayraktar, “Millete faydalı işler yapıyorlar” diyerek övdüğü Kiler’in riskli binalarıyla ilgili talimatı bürokratına iletiyor. Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Muhammet Balta’nın yeğeni İstanbul’da kendisi için kapı numarasına kadar bir rezidans daireyi beğeniyor. Kayda göre ‘uygun bir indirim’ yapılması için bakandan ricacı oluyor. Vahit Kiler şekilde, yani ruhsatlı ve iskânlı şekilde, mevcut yapılaşma 4 civarında, onlar herhalde 3 gibi bir şey istiyorlar. M.A.K: İşte o, biz de ona benzer bi şey yapacağız, yapabiliriz bakanım, evet. E.B: İyi yapalım da çünkü bunlar da orada.Yani millete faydalı işler yapıyorlar. M.A.K: Tamam, bakanım. E.B: Sana geldikleri zaman ilgilenirsin. M.A.K: Olur, tamam bakanım, tamam oldu. Ne Restorasyonu!? l 31 Temmuz 2013. Saat: 11.57... Bayraktar yine Mehmet Ali Kahraman’la görüşüyor. ‘Başımın etini yiyor ya’ Bayraktar: Bi dosya gönderdim sana, bu Hayati Yazıcı’nın dosyası. Kahraman: Evet, evet bakanım. E.B: O, onu incelememizi istiyor, orada bi yanlışlık, usulsüzlük falan, bi dedikodu falan var da yani bize yap yapma demiyor o işi. Birine ver incelesin onu. M.A.K: Tamam. E.B: Bir de o daha evvel bi dosya var, bize galiba şeyde, Üsküdar’da mı, bi imar emsal istiyor, emsal artışı istiyor. M.A.K: Onu siz uygun görmemiştiniz bakanım, ben bilgi notu olarak getirtmiştim size. E.B: Ya onu bir daha gene getir, benim başımın etini yiyor ya. M.A.K: Tamam getireyim bakanım. E.B: Yani bi bakalım onu, bi bilgi notu verelim ona da diyelim ki durum budur. Akşam çünkü beraberdik biraz alınganlık gösteriyor. Diyelim ona durum budur, buna yapabiliriz, buna yapamayız diye. M.A.K: Tamam tamam bakanım... ele Türkiye’yi ve bütünlüğünü koru bir Erdoğan Bayraktar H Hayati Yazıcı ‘YEĞEN EV BEĞENMİŞ, BİR İNDİRİM YAPILSIN’ Kurum: Buyrun bakanım. Bayraktar: Murat bizim bakan yardımcısının yeğeni bu Ayazma’dan Olimpiyat Muhammet Balta l 9 Temmuz 2013.Saat: 16.23. Bakan Bayraktar bu kez Emlak Konut GYO Başkanı Murat Kurum’la görüşüyor. Davutoğlu ise, tamamen Osmanlıcılıktan yola çıkıyor, Osmanlıcılıktan geride kalan tek unsur veya Osmanlıcılığın günümüzdeki versiyonu ümmetçiliktir. İslamdır yani... Davutoğlu’nun “Türkçülükle” bir ilgisi yok... Yeni Osmanlı olarak, salt, Osmanlı’nın bakiyesi İslami bölgelerle ilgilenebilmektedir... Eh yani, örneğin Osmanlı’dan ayrılan Yunanistan’a da, Sırbistan’a da “yeni Osmanlı” olarak yaklaşacak hali yok! Davutoğlu’nin teorisi ve “restorasyon sürecek” politikası, ben Türkiye’ye yamamak diyeyim siz katmak deyin, başkası farklı desin, Ortadoğu’daki “Osmanlı Bakiyesi” topraklarda ve Kuzey Afrika’da, ulusçular, devletler ve mezhepçiler ile karşılaştı... Ortalıkta bir teorinin cam gibi kırılıp dökülüşünü izledik... Kendisi bunun farkında değil mi ki hâlâ “restorasyondan” bahsediyor! Öncelik Türkiye Cumhuriyeti Ulus Devleti’nin varlığını ve bütünlüğünü hele bir korumayı becer, tehlikede olan öncelikle o! Perşembeye sürdüreceğim, pratikteki parçalanma üzerine... (*) Davutoğlu ile bir kez karşılaştım, sanırım 3 yıl kadar önce Suriye olayının başlangıcında, İstanbul’da bir gazeteci grubu ile özel bir bilgilendirme toplantısına çağrılmıştım. O sırada Suriye’ye müdahale gündemdeydi, bizim hükümet de müdahale vaziyeti almıştı ve bu köşede izlenen politikayı şiddetle eleştiren ve yeren yazılar yazıyordum! Toplantıda Davutoğlu’na, kendimi Cumhuriyet’ten... diye tanıtarak soru yönelttiğimde, hafiften irkildiğini anımsıyorum! Stadı’nın yanında 2+1 istiyor bir tane 122 metrekare. M.K: Tamam E.B: Onu bir söyler misin B/1 Blok 11. Kat. On 135 numaralı daire 135. ismi Arena rezidansmış... M.K: E Arena rezidans. E.B: Çocuğun ismi de (Arka plandaki X şahıs konuşuyor: Ali Balta) Ali Balta. E.B: Bizim Muhammet Balta’nın yeğeni. M.K: Tamam bakanım. E.B: Ha oradan bir tane ona şey yapsın uygun fiyata bir ev indirim yapsın da.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle