27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 HAZİRAN 2014 PERŞEMBE 8 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK n Baştarafı 1. Sayfada çocuklarla, Diyarbakır BDP Belediye binası önünde çocuklarının geri getirilmesini isteyen anaların feryadını içeren haberler yer alıyor. PKK’nin insan malzemesinin Kürt kökenli çocuklar olduğunu bilmeyen yok. Kandil’de, kaçırılmış mı, yoksa ikna edilerek mi dağa götürülmüş olduğu bilinmeyen, beş binin üzerinde çocuğun olduğu uzun süredir yazılıyor ama... … Olaylara düne dek lakayt kalan medya ve hükümet, dağa kaçırılan çocuklar sorunuyla ilk kez 3040 ananın feryadıyla yakından ilgilenmeye başladı. Fakat akıllara takılı bir soru hâlâ yanıtsız. Bugüne dek suskun kalan, dağa kaçırılan çocuğunun bulunması için üstelik BDP Belediye binası önünde eyleme girişmeyen analar, ne oldu da birden çocuklarının bulunması ve kendilerine iade edilmesinin sağlanmasını istemeye başladılar? BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş; eylem yapan analarla konuştu ve sonra… “… Eylem yapmaları için analara istihbarat örgütleri para veriyor” dedi. HDP Eşbaşkanı ise, çocukların dağdan kurtarılmasını kendi sorumluluklarına bağlayan hükümet açıklamalarına, “Biz çocuk bakıcısı değiliz” diye karşılık verdi. Ya hükümet ve hükümetin bol keseden tehdit veya vaatte bulunan başkanı? O da eee tabii analar çözüm sürecinde bölgeye egemen olan özgürlük havası içinde bugün çocuklarının PKK elinden kurtarılmasını istiyor, demeye başladı. HHH … Amma velakin, Başbakan’ın ilk günden itibaren kaçırılan çocuk sorununu Kandil’le içlidışlı olan BDP ve bölge HDP milletvekillerinin sorumluluğunda olduğu söylemlerine… … Ne Kandil’e gidip gelen, BDP ve HDP’den ne de İmralı’dan medet uman açıklamalarına olumlu karşılık veren olmadı bugüne dek. Giderek kamuoyuna, kaçırılan çocuklar sorununu çözme sorumluluğunun hükümette olduğu kanısı yerleşmeye başladı ve pazartesi günü Bakanlar Kurulu toplantısından sonra, hükümet sözcüsü Bülent Arınç aldı davulu eline... “… Duyduk duymadık demeyin! Başbakanımız, kaçırılan çocuklar konusunda ne düşünüyorsa yarın toplanacak AKP Grubu’nda ifade edecektir. Başbakanımız daha önce sözünü ettiği B ve C planlarını açıklayacaktır. Güvenlik güçlerimizin bu konuda ne yapacağını, zannediyorum açık bir şekilde kamuoyuna açıklamış olacaklardır” dedi. Haklı olarak hemen her çevrenin zihninde artık hükümetin sorunu çözmek için kolları sıvadığı görüşü yoğunlaştı ve sözcünün elbette hükümet ve Başbakan adına TV’lerden canlı, kendi sesiyle yaptığı bu açıklamalara göre, demek ki sorun Bakanlar Kurulu’nda enine boyuna konuşuldu. Çocukların PKK elinden nasıl kurtarılacağı ayrıntılarıyla tartışıldı ki, hükümet bu denli kesin bilgiler içeren açıklama yapıyor. Hükümet bu. Yalan söyleyecek değil ya!.. Başbakan’ın grup toplantısında B ve C planlarının neler içerdiğini açıklamasını beklemeye başladık. Fakat bir yandan da kuşkulu görüşler ağır basıyordu. Güneydoğu’da yolları kesen, insanları kaçıran, katleden PKK’ye karşı asker elini tetiğe götürmüyor. RTE’nin grupta B ve C planlarını açıklayacağı gün Devlet Bahçeli; MHP Grubu’nda; “Bu planların fos ve boş olduğunu, Başbakan’ın yüreği varsa, gücü yetiyorsa bir gece Kandil’de görünmeli, ne var ne yok temizleyip almalıdır” diyordu. HHH … Ve fakat; salı günü AKP Grubu’nda Başbakan, terör ve teröristlerle mücadeleyi, PKK’nin olumsuz davranışlarını uzun uzadıya eleştirerek AKP’li vekillerin beynini bir güzel yıkadıktan sonra… … Tabii laf ister istemez hükümetin uygulamaya kararlı olduğunu söylediği B ve C planlarının içeriğini açıklamaya geldi, dayandı. Aaa, o da ne? Başbakan’ın açıklayacağı, hükümet sözcüsünce adeta davul çalarak ilan edilen planları açıklamıyor. RTE, grupta 76 milyonun gözü içine bakarak: “Kaçırılan çocukları analarıyla kucaklaştırmak için bizim de yöntemlerimiz var. Biz bu yaklaşımlara gerek kalmadan sorunu BDP ve HDP’nin çözmesini bekliyoruz” demez mi? Başbakan yine ipe un seriyor. Sorunu çözmesine çözecek ama barış havarisi bir Başbakan o ya; güvenlik güçleriyle (ne idüğü bilinmeyen müdahale yerine) BDP ve HDP’nin Kandil’le çözmeleri koşulunu getirerek bal gibi yerine getiremeyeceği vaatlerinden yan çiziyor. Yalancının mumu yatsıya kadar özdeyişini yine haklı çıkarıyor. HHH Kaçırılan çocuklar sorununu ve anaların ıstırabını günlerce birinci sayfada ve ekranlarda işleyen medyamıza gelince… Dün: Ne gazetelerde ne de TV haberlerinde; Başbakan’ın grupta B ve C planlarını açıklamaktan, çözümü BDP ve HDP’ye yükleyerek hem topluma vaatlerinden, hem de hükümetin sorumluluğundan eleştirmelerinden vazgeçtik söz eden tek bir haber yoktu! Bu medya ile… HABERLER Giderek çoğalıyoruz BARKIN ŞIK Adalet Nöbeti 1 ayını doldurdu. Nöbeti başlatan avukat Nazlıoğlu: GÜNDEM n Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY ANKARA Anayasa Mahkemesi önünde 5 Mayıs tarihinde başlayan “Adalet Nöbeti” bugün birinci ayını dolduruyor. Twitter ve YouTube ile ilgili başvuruları kısa sürede karara bağlayan mahkeme, Balyoz davası aydır bekliyor ile ilgili başvuruları ise 7 aydır bekAnayasa Mahkemesi ise kendisine yapılan başvuletiyor. ruları 7 aydır bekletiAdalet Nöbeti’ni yor. Bu bekleyişin son başlatan avukat Şubir ayı Anayasa Mahkele Nazlıoğlu, “Bu damesi önündeki “Adalet va Türk adalet sisteNöbeti” ile geçti. Nöbeminin yüz karasıdır. Nazlıoğlu, “Balyoz davasının Türk adati başlatan avukat NazlıBaşbakan ‘orduya let sisteminin yüzkarası” olduğunu beliroğlu, “Biz burada gidekumpas kuruldu’ terek şunları söyledi: “Başbakan ‘milli orrek çoğalıyoruz” diyerek dedikten sonduya kumpas kuruldu’ dedi. Ancak davasözlerini şöyle sürdürdü: ra artık buranın sanıkları hâlâ tutuklu. 17 Aralık’tan “Burada birkaç kişi ile da mahkumiyet bu yana davayla ilgili ne değişti? Hiçbir şey değişmedi. Bu davada artık başlayan nöbetimiz budeğil, hürriyemahkumiyet yok, hürriyeti tahdit var. gün itibarıyla yüzlerce ti tahdit vardır” dedi. Balyoz dava Adalet adına çok üzgünüm. Hâkimler Me metrelik insan kuyrukcelle’deki hâkim tanımını iyi okusunlar. ” larına dönüştü. Nöbesı için yeniden yargıtimiz kararlılıkla sürelama çalışmaları içinde olcek. O kapılar açılacak ve Balyoz sanıkları dışarıya duklarını açıklayan Adalet Bakanlığı, Anaçıkacak. Burada kendimizi Anayasa Mahkemesi’ne yasa Mahkemesi’ne 25 Mart’ta gönderdiği hatırlatıyoruz. ‘Ortada kuyu var yandan geç’ diyormütalaada delillerin değerlendirilmesi ile lar ama buradayız.” Ankara kulislerinde ise Anayailgili yerel mahkemelerin yetkili olduğunu kayda düşmüş ve Adalet Bakanı Bekir sa Mahkemesi’nin kararını Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasına bırakabileceği konuşuluyor. Bozdağ’ın yaptığı, “Yeniden yargıla ma konusunda elimizden gelen bir şey yok” şeklindeki açıklamasının ilk sinyallerini vermişti. Anayasa Mahkemesi’ndeki Balyoz davası dosyasına giren Adalet Bakanlığı görüşünden sonra Adalet Bakanı Bozdağ, yeniden yargılama konusunda kendilerinin yapabileceği bir şey bulunmadığını açıkladı ve topu AYM’ye attı. 7 ‘Türk adalet sisteminin yüzkarası’ Atatürk’ten rahatsızsınız ‘Ne mutlu Türküm diyene’ yazılı tişört giyen genci, Meclis’e almayan polisi haklı bulan Çiçek’e CHP’li Hamzaçebi’den tepki AYŞE SAYIN ANKARA TBMM Başkanlığının, üzerinde Atatürk’ün “Ne mutlu Türküm diyene” sözünün yazılı olduğu tişörtü “siyasi simge” statüsüne soktu. TBMM Başkanı Cemil Çiçek, üzerinde “Ne mutlu Türküm diyene” yazılı tişört giyen genci “siyasi simge taşıyor” gerekçesiyle Meclis kampusuna almayan güvenlik görevlisinin işleminin “doğru olduğunu” bildirdi. CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, söz konusu uygulama nedeniyle TBMM Başkanı Çiçek’e bir yazı göndererek “Bunun bir kıyafet rahatsızlığının ötesinde ‘Atatürk’ten rahatsızlık olduğu değerlendirilmektedir. Sizin bu tutumunuz bizim için şaşırtıcı olmamıştır” sözleriyle tepki gösterdi. Hamzaçebi’nin başvurusuna 2 gün sonra yanıt veren Çiçek güvenlik görevlisinin uygulamasının doğru olduğunu bildirdi. Bunun üzerine Çiçek’e dün yeni bir yazı yazan Hamzaçebi, bu tavra tepki göstererek şu görüşlere yer verdi: “İmzanızı taşıyan ilgili (b) yazıda ise anılan olayın sorumlusu personel hakkında işlem yapmak gibi yasal ya da özür dilemek veya olaydan duyulan üzüntüyü belirtmek gibi medeni tavır bir yana; Atatürk portresi ile Atatürk’ün ‘Ne mutlu Türküm diyene’ yazısını taşıyan tişörtle TBMM’ye girilmemesi yönündeki uygulama sahiplenilmiş ve şahsınız tarafından koruma altına alınmıştır. Öyle anlaşılıyor ki, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün milletimize önderlik ederek kurduğu ve ilk başkanı olduğu TBMM’nin bugünkü başkanı, TBMM’ye Atatürk’e olan sevgiyi, bağlılığı ifade eden kıyafetleri giyen gençlerin girmesinden rahatsızdır. Bunun bir kıyafet rahatsızlığının ötesinde ‘Atatürk’ten rahatsızlık olduğu değerlendirilmektedir. Tutumunuz bizim için şaşırtıcı olmamıştır. Tarih bu tutumunuzla sizi milletin değerlerine saygısı olmayan bir Meclis başkanı olarak anacaktır.” ‘Beddua’ tartışması TBMM Genel Kurulu’nda yargı paketinin görüşmeleri öncesinde beddua tartışması yaşandı. MHP’nin 30 Mart yerel seçimleri için verdiği önergenin görüşmelerinde CHP’li İhsan Özkes Üsküdarlıların oyunun çalındığını belirterek, “O hırsızlığını bedelini ahirette ödeyeceksiniz inşallah. Hakkım haram olsun, Allah yedirtmesin size” dedi. Özkes, Erdoğan’ın kendisini hedef alarak, “müftü müsveddesi” dediğini belirtti. AKP’li Zeki Aygün’ün “Aynen öyle” diye laf atması tansiyonu yükseltti. Özkes, “Allah kahretsin sizi” dedi. CHP’li vekillerin araya girmesiyle milletvekilleri sakinleştirildi. doluyor. Ethem Sarısülük 31 Mayıs 2013’te Ankara’da Kızılay Meydanı’nda polis kurşunuyla ağır yaralandı. 26 yaşındaki Ethem 14 Haziran’da yaşamını yitirdi. 2 Haziran’da Eskişehir’de ara sokakta polisler tarafından dövülen Ali İsmail Korkmaz hastaneye kaydırıldı. 4 Haziran’da beyin kanaması geçirdi. 10 Temmuz’da ölüm haberi geldi. 4 Haziran’da Taksim’e destek vermek için Hatay’da düzenlenen gösterilere katılan Abdullah Cömert başından aldığı darbe sonucu beyin kanaması geçirdi ve yaşamını yitirdi. Mehmet Ayvalıtaş, Medeni Yıldırım, Ahmet Atakan art arda kaybettiğimiz 20’li yaşlardaki gençlerimizdi, mücadele büyüklerimizdi. En uzun yaşam direnişini ise Berkin Elvan gösterdi. 15 yaşındaki Berkin, 16 Haziran’da İstanbul Okmeydanı’nda başına isabet eden gaz fişeği ile ağır yaralandı. Komaya girdi. Tam 269 gün yaşama tutunmaya çalıştı. 11 Mart 2014’te aramızdan ayrıldı. HHH İktidar, Gezi Direnişi’ne karşı takındığı katı tutumunun anlık bir refleks olmadığını, birinci yılda yineleyerek gösterdi. Geçen yıl bu zamanlar Türkiye’nin dört bir yanı Taksim’di, her yaştan her meslekten milyonlarca insan iktidarın baskıcı tutumuna hayır diye haykırdı. Yukarıda özetlediğimiz yaşam yitimlerinde başlıca nedenin “insanların başına isabet eden gaz fişekleri ya da benzer darbeler” olması, güvenlik güçlerinin hedef gözeterek görev yaptığını ortaya koyuyor. Dünyanın her ülkesinde böylesi gösterilere karşı müdahale zorunluluğu doğması halinde güvenlik güçleri insanlara en az zarar verilmesi için çaba harcar. Bizde ise tersi oldu. Ellerinde silah olmayan, temelde barışçıl amaçlı göstericilere karşı polislere verilen talimatın şu olduğu anlaşılıyor: “Mümkün olan en ağır tahribatı yaratacaksınız... Attığınız gaz fişeği dahi boşa gitmeyecek... Verdiğiniz her zarar, size ödül olarak geri dönecek...” Yaşamını yitiren genç büyüklerimizin ardından en önemli kayıp gözlerde. Polisin müdahalesi sonucu gözünü yitirenlerin sayısı 20’nin üzerinde. Bir kişinin gözünden olabilmesi için ona nasıl bir saldırı yapılmış olabileceğini düşünmek bile ürkütücü... HHH Hükümet kendince Gezi Direnişi’ni bastırdı.... Birinci yılında kimseye göz açtırmadı. Başını çıkaranın gözünü çıkaracağını ilan etti... Başbakan yıldönümü yaklaşırken Okmeydanı’nda yaşanan provokasyondan sonra polislere vur emri verircesine, “Nasıl sabrediyorlar anlamıyorum” dedi... Peki, kazanan iktidar mı oldu? Hayır... Başbakan, Cumhuriyet tarihinin “kendisine en çok karşıt üreten politikacısı” olarak şimdiden tarihe geçti. Siyaset biliminde şöyle bir genel yaklaşım vardır: Bir politikacı, kendisi gibi düşünen insanların ona gösterdiği sevgisaygı kadar değil, kendisi gibi düşünmeyenlerin ona duyduğu saygı kadar vardır. Başbakan bu yanıyla siyasi tarihimizin en fakir insanıdır. İktidar, Gezi Direnişi boyunca 8 genci öldürmüştür ama onları yenememiştir! Ne diyordu Sevgili Alpay, Ethem Sarısülük için bestelediği ağıtta: “Bir dost kurşunu beynimde yok artık direnecek gücüm... Tamam tamam ben yenildim, siz yendiniz Ama ben kazandım, siz kaybettiniz!” HÜKÜMETCEMAAT KAPIŞMASI görevleri hak ediyor’ depremi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Genel Kurulu’nda başta çocuk ve kadınlara karşı işlenen suçlarla ilgili olmak üzere pek çok düzenlemenin yer aldığı toplam 104 maddeden oluşan paketin geneli üzerine yapılan görüşmelerde söz alan CHP’li Ömer Süha Aldan, tasarıda yer alan maddelerin büyük bir çoğunluğunun mevcut yasalarda değişiklik içerdiğini belirterek “TBMM adeta bir yasa tamir atölyesi haline getirilmiştir. Bizim işimiz gücümüz yapboz tahtası haline dönüştürülen yasaları bir kez daha değiştirmektir” dedi. Aldan, kadına ve çocuklara şiddete yönelik ceza artırımı gerekçesiyle gelen tasarıda hiçbir düzenleme bulunmadığını dile getirdi. HDP’li Hasip Kaplan da şantaj kasetlerinin ahlakını sorgulayamanların çocukların cinsel tacizinde koruyucu olamayacağını ifade etti. Görüşmelerin tamamlanmasının ardından sorucevap yapıldı. Adalet Bakanı Bozdağ, cezaevlerinde 152 bin 212 tutuklu ve hükümlü bulunduğunu belirtti. Bakan olmasının ardından kardeşi Personel Genel Müdür Yardımcısı olan Ünal Bozdağ’ın Adalet Bakanklığı Yüksek Müşavirlik görevine atanmasıyla ilgili soruları yanıtlayan Bozdağ, kardeşini pasif bir göreve aldığını belirterek “Takdir beklerken eleştiriliyorum. Onunla iftihar ediyorum. Daha büyük görevleri hak eden biridir” diye konuştu. HURİYE MAZI ‘Kardeşim daha büyük AKÜ’de istifa AFYONKARAHİSAR Fethullah Gülen cemaatine yakın olduğu iddiasıyla 2 hafta önce Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Rektörü Prof. Mustafa Solak’ın YÖK’e çağrılarak istifasının istendiği iddiasının ardından Solak’a yakınlığıyla bilinen Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimi Prof. Mehmet Ünlü ve 4 yardımcısı istifa etti.Üniversitede istifaların süreceği iddia edildi. Son dönemde Gülen cemaatine yönelik kadrolaşması ve baskı iddiaları nedeniyle Solak’a ters düşen aralarında profesör ve doçentlerin bulunduğu yaklaşık 60 akademisyen üniversiteden ayrılmıştı. AKÜ yönetimi, Prof. Ünlü ve yardımcıları konuyla ilgili açıklama yapmaktan kaçınırken, Ünlü’nün YÖK’ten gelen baskılar üzerine istifa ettiği savunuldu. Üniversitede istifaların süreceği, Rektör Solak’a yakın bazı isimlerin de istifa etmeye hazırlandığı iddia edildi. AKÜ Tıp Fakültesi Hastenesi Başhekimliği’ne ise aynı gün plastik cerrah Prof. Alpagan Mustafa Yıldırım getirildi. Fethullah Gülen’le kavga Özbekleri ikna etmeye yetmedi DUYGU GÜVENÇ ANKARA Türkiye ile Özbekistan arasında Fethullah Gülen okulları nedeniyle uzun yıllardır gergin olan ilişkiler, hükümetin ‘paralel’ söylemlerine karşın aşılamadı. Özbekistan, Türk Dili Konuşan Ülkeler Konseyi’ne bu yıl da katılmadı. Türk ve Özbek dışişleri bakanları yıllar sonra mayıs ayında Asya’da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı Zirvesi için Çin’de görüştü. Hükümetin Fethullah Gülen cemaatini hedef almasının ardından ilk defa gerçekleşen görüşmede Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, meslektaşı Abdulaziz Kamilov’a davetini yineledi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Türk Dili Konuşan Ülkeler Konseyi için Özbekistan Cumhurbaşkanı İslam Kerimov’a yaptığı daveti anımsattı. Ancak Özbekistan, hükümetin Gülen cemaatine yönelik tüm söylemlerine karşın tutum değiştirmedi ve konsey toplantısına katılmadı. Öte yandan zirveye Azerbaycan, Kırgızistan, Kazakistan ve Türkmenistan cumhurbaşkanı düzeyinde katıldı. Türkiye ile Özbekistan arasında 1994’ten bu yana adeta donmuş olan ve 2003’te Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ziyaretinin ardından da gelişme sağlanamayan ilişkilerin, özellikle 17 Aralık sonrası hükümetin Gülen cemaatine karşı yürüttüğü operasyonlar sonrasında düzeltilmesi için Ankara uzun süredir istekli olduğu mesajını Taşkent’e iletiyor ancak Kerimov, bu konuda adım atmıyor. Özbekistan yönetimi, “Kendisine karşı darbe hazırlığı yapıldığı” gerekçesiyle Fethullah Gülen okulları başta olmak üzere tüm Türk okullarını 1994’de kapattı. O dönemden bu yana ilişkiler siyasi olarak en alt düzeyde kaldı. İki ülke arasında karşılıklı büyükelçi atamış olmasına ve AKP iktidarı döneminde Erdoğan’ın açılım yapmaya çalışmasına karşın Özbekistan hiçbir adım atmadı. Özbekistan tutum değiştirmedi DİYARBAKIR’DAKİ CAMİ AÇILDI 1 kişiye 651 bin TL Şeyh Said’in adı camiye verildi DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Diyarbakır’da 1925 Kürt isyanının lideri olduğu gerekçesiyle idam edilen Şeyh Said’in adı Diyarbakır’da bir camiye verildi. 4 katlı cami Diyarbakır Müftülüğü’nün ismini onaylayıp imam atadıktan sonra ibadete açıldı. Şeyh Said Efendi Cami Yaptırma ve Koruma Derneği Başkanı Ali Yağmur, “Şeyh Said, Doğu ve Güneydoğu’da nam salmış, hatırı sayılır, çok değerli bir zattır. İslam âlimidir. Şeyh Sait efendinin haksız bir şekilde asıldığını halkımız bu camiye verdiği önemle göstermiştir. Şeyh Said efendi dindar olduğu için cezalandırılmıştır” dedi. lANKARA (AA) Şans Topu oyununun çekilişinde kazanan numaralar “5, 11, 13, 14, 31 ve +13” olarak belirlenirken 5+1 bilen bir kişi, 651 bin 408 lira ikramiye kazandı. Çekilişte 5 bilenler 5 bin 922 lira 20’şer kuruş, 4 +1 bilenler 370 lira 15’er kuruş, 4 bilenler 36 lira 35’er kuruş, 3 +1 bilenler 19 lira 35’er kuruş, 3 bilenler 3 lira 90’ar kuruş, 2 +1 bilenler 6 lira 5’er kuruş, 1 +1 bilenler ise 3 lira 65’er kuruş ikramiye kazandı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle