27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 HAZİRAN 2014 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] 11 Mevcut politik ortamdaki belirsizlik, yüksek enflasyon ve bir inip iki çıkan dolar notları düşürdü Bu da siyaset yarası u Türkiye’de her geçen gün artan siyasal gerilim sonunda bankaları da vurdu. Moody’s, dizginlenemeyen enflasyon ve bir inip bir çıkan kurların yanında banka sistemini de yakından etkileyen siyasal belirsizliği, 11 Türk bankası için risk saydı ve notlarını düşürdü. Erdoğan konuştukça ‘dolar lobisi’ kazanıyor Ekonomi Servisi Merkez Bankası’nın sunumunun ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın faizlerin düşürülmesi gerektiği yolundaki ısrarını sürdürmesi ile önceki günden itibaren yeniden yükselişe geçen dolar, dün de tırmanışını sürdürerek 2.13’ü gördü. Erdoğan önceki gün, “Merkez Bankası’nın faiz noktasındaki yaklaşımlarını asla olumlu bulmuyorum” dedikten sonra 2.0965 liraya kadar gerileyen dolar 2.11 liranın üzerine çıkmış, gün içinde tırmanışını sürdürerek 30 Nisan’dan sonraki en yüksek nokta olan 2.12 seviyesini aşmıştı. Dolar dün de 2.13’ü gördükten sonra serbest piyasada günü 2.1250’den kapattı. Piyasalar, bugün toplanacak Avrupa Merkez Bankası’nın faizlerle ilgili karar alacağı beklentisiyle gelişmekte olan piyasalardan gerçekleşen bir miktar çıkışın da etkisiyle dolarda başlayan hareketliliğin, Başbakan Erdoğan’ın sert açıklamasıyla daha da ivmelendiği ve tırmanışın devam edebileceğini düşünüyor. Kur 2.12’nin üzerinde kalıcı olursa yükselişin hızlanması olasığı yüksek görünüyor. Yüzsüzlüğün Son Perdesi... Hiç bu kadar çok renkli, çoksesli haberle yüz yüze kalıp hiç bu kadar yalan dolan içinde kafası karışmış, bilgi kirliliğinin hedefi olmamıştık... İnandırıcılık sadece medya için değil, siyaset için de değil, ülkenin hukuk devleti düzeni, demokrasi çarklarının işleyişinde yetkin, etkili, sorumlu tüm kurumlar, liderler, bireyler için diplerde... Geçmişte kalmış çok kötü günlerimiz olmadı mı? Çok acılar yaşandı, çok büyük insanlık suçları işlenerek, hak arayanlara çok ağır bedeller ödetildi... Ama insanlık onurunun hiç bu kadar ayaklar altına alındığı bir olumsuz, ufuksuz, umutsuz ilişkiler yumağı yaşanmadı... Sonuçları çok acımasız... Hani Amerika’ya dünyanın en azılı suçlularının gönderildiği, çok zengin doğal kaynaklar üzerinde, en kuralsız, en kirli bireysel çıkar savaşlarının, paylaşım kavgalarının yaşandığı ABD’nin kuruluşu öncesi yıllara ilişkin, hiç eskimeyen “Vahşi Batı”yı anlatan, silahı gücü olanın kuralları koyduğu düzenlerin işleyişini anlatan filmlerdeki öyküler vardır ya... İyiler kötüler, gücü en acımasız kirli çıkarlar adına kulanan ile hakkını korumaya çalışanların, ezilenlerin savaşlarında kirli çamaşırların saçılması... İşlenen suçların katlanması ile atbaşı gidiş tırmandıkça tırmanıyor. Kasaba ölçeğinde değil de ülke çapında, sorumlu, demokratik düzenin işleyişinden sorumlu iktidar erki yargı, Meclis, TSK, Emniyet.. tüm kamu kurumları, yönetim aygıtları, sivil toplum örgütlenmeleri, medyası, seçmeni, yaşayan halkı da içinde olarak geçerlilik kazanınca, ortaya çok acıtıcı bir sonucun çıkması kaçınılmaz oluyor... İçinde taşaronluğun kalıcılığını getiren torba yasaya, bizi aptal yerine koyarak, madenlerde işçi katliamlarını azaltmaya, emek sömürüsünü azaltmaya yönelik kimi maddelerin konulması Erdoğan iktidarının en tipik yönetim, yasa hilesi taktiği... Doğal olarak Meclis komisyonundaki görüşmelerin, bağırıp çağırma, kavgaların, haberleri izleyen vatandaşlar tarafından anlaşılabilmesi olanaksız gibi... Hele de iktidarları ile ilşkileri, yandaşlıkları bağlantılı kimi sendika liderlerinden, sözde uzman yorumcularından gelen çelişkili açıklamalarla daha bir zorlaşıyor. Sonuç mu? İşçilerin, madencilerin algılamasında bile önyargılar, gettolaşılan cephelere göre ya da çok daha kötüsü sadaka düzeninin günlük kaygılarına bağlı tepkiler çeşitleniyor... HHH Oysa bu çağda insan, madencinin yaşam hakkı, işçilerin emek hakları üzerinden gerçekler, tartışılamayacak açıklıkta ve yalınlıkta... Maden mühendislerinin yeni biten bilimsel kurultayının sonuç bildirgesinin dün yayımlanan metnine bakmak bile yeterli olabilir... Madencilik üretiminde yaşanan Soma katliamında iktidarlarının siyasal sorumluluğu ne kadar gerçek, çıplaksa özelleştirmeler, taşaronluk, yüksek kârla üretim, emek sömürüsü, kirli sermayesiyaset ilişkilerinden arındırılması zorunluluğu da o kadar ortada... Zonguldak’tan gelen ve Meclis komisyonuna girmek için çırpınan, yakınları ocaklarda ölen o madenci ailelerinin çığlıkları, öfkeleri bundan... Yeni cinayetlere yarayacak torba yasayı bir gün önce Başbakan Erdoğan, yine aynı Meclis çatısı altında ne de güzel parlatmıştı. Milletvekillerinin sesiz onaylarının ötesinde yandaş izleyicilerle birlikte “aferin” alkışlarını almıştı. Dünün sıcak, önemli haberleri arasında elbet vergi affı var... Hani şu en yaygın vergi yüzsüzleri, suçlularını kurtaran, vergisini ödeyen vatandaşı cezalandıran, hepimizin sırtından en ucuzundan siyaset yapılan, AKP’nin oy kaybında en çok işe yarayacağı düşünülen yasa var ya... Galiba bu en kapsamlı boyutu ile iktidarlarının en üst kadroları ile hesap vermekten kurtarmaya yönelik en büyük kirlilik, vurgunların kapatılmasında en çok işe yarayacakmış... Şu kaçınılmaz Yüce Divan’a gidilmesi gerekli suçlarda, hesap sormayı unutturmak, kanıtları buharlaştırmak.. ana amaç görülmüş... Kayıtların sıfırlanması ile Sarraf’a uzanılan halkada hesaplaşmanın tarihe gömülmesi yanında iktidarlarıyla sermaye arasındaki ilişkinin genel tablosunu görmek gerek. 12 yıllık iktidarlarının bütün ihale vurgunlarında başı çeken yandaş sermaye grupları, vergi rekortmenleri listelerinde buhrlaşmamışlar mıydı? Bu afta, en aşağılarda kayıt dışı, vergi kaçakçılığı, taşaronluklarla kazanan çoğunluk küçük sermayeli, kaderlerini iktidarlarına bağlamışların hâlâ iktidarlarına oy vermeleri hesabı da yok mu? Yüzsüzlük üzerinde kirli çıkar ağlarında bilimsiz dönüşüm projeleri de çok çarpıcı örnekleriyle kamuoyu gündeminden hiç çıkmıyor, çıkmayacaklar... Çarpıcı gerçeklik rant yaratma, yaratılmış kirli rantla orantılı pay almada öne çıkmış iktidarları yönetim kültüründe kamu yararına aykırı kirli örneklerin sonu hiç gelmeyecek... Başbakan Erdoğan’ın üst yargı üzerinden eleştirilerinde odak, yakınma konuları içinde icraatlarının aksatılması var ya... Kamu yararı adına uzman meslek örgütlenmelerinin açtığı davalarla, bakanlıklar elinde toplanmış yetkilerle yapılan büyük büyük projeler için sık sık iptal kararları geliyor. Doğa, hak katliamları üzerinden vurgun, yağmanın önlenmesine çaba gösteriliyor... Son örnek Tozkoparan’da; sadece 14 yapı denetlenerek 5560 konut riskli ilan edilmiş... Ekonomi Servisi Kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, önümüzdeki 1218 ayda dönemde bankacılığı da etkileyecek bazı gelişmeleri gerekçe göstererek 11 Türk bankasının kredi notlarını indirdi. Moody’s tarafından önceki gün yayımlanan raporda, “bankaları da etkileyen siyasal belirsizlik ortamı” gelecek dönemi zorlaştıran koşullar arasında sayıldı. “Ekonomik büyümede yavaşlama” ve “artan fonlama maliyetleri” de diğer gerekçeleri oluşturdu. Moody’s, bu nedenlerle bankaların aktif kalitesi ve kârlılıklarının zayıflayacağına ve likiditenin sıkılaşacağına dikkat çekti. Moody’s söz konusu 11 banka hakkındaki gözden geçirmeyi mart ayında başlatmış, nisan ayında Türkiye’nin kredi notunu Baa3 olarak teyit etmiş, ancak kredi notu görünümünü “durağandan” “negatife” çekmişti. Moody’s raporda nisan ayında yüzde 3 olarak açıklanan 2015 yılı GSYH büyüme tahminini de yüzde 2.9’a revize edildi. Moody’s bu yıl için yüzde 2.5 olan büyüme tahminini ise korudu. Rating kuruluşuna göre, bankaların yükümlülükleri GSYH’den hızlı artmaya devam ediyor. Bu nedenle devletin bankalara sağlayacağı destek giderek daha maliyetli oluyor. Destek gereken hallerde uygulanacak politikaların öngörülebilirliği de azalıyor. Moody’s, Akbank, Asya Katılım Bankası, Denizbank, Garanti Bankası, Halkbank, İş Bankası, Şekerbank, Türk Ekonomi Bankası, Vakıfbank, Yapı Kredi Bankası ve Ziraat Bankası’nın kredi notunu değerlendirdi. Ziraat Bankası, Vakıfbank ve Yapı Kredi dışında tüm bankaların mali güç notunu (BFSR) indirdi. Ziraat Bankası, Şekerbank, Vakıfbank ve Yapı Kredi’nin not görünümlerini “negatif”, diğer bankalarınkini “durağan” olarak belirledi. Akbank, Garanti, Halkbank, İş Bankası ve Vakıfbank’ın uzun vadeli döviz cinsi borçlanma notunu bir kademe indirerek Baa3’e düşürdü. Yapı Kredi’nin notunu Baa3’te tuttu. Hepsinin not görünümünü “negatif” olarak belirledi. Bank Asya, Denizbank ve Şekerbank’ın uzun vadeli döviz cinsi mevduat notunu bir kademe indirirken, diğer bankaların notlarını Baa3’te tuttu. Denizbank’ın not görünümünü “durağan”, diğer tüm bankaların görünümünü “negatif” olarak belirledi. Notlar nasıl değişti? a ş y a m r e v koşulla e l i n U rını iyileştirmeye odaklandı Ekonomi Servisi Unilever Dünya Başkanı Paul Polman, artık ormansızlaşmayı engellemek, gıda güvenliği ve sağlıkhijyen şeklinde özetleyebilecek üç global sorunun çözümü için, kökten değişim yaratabilecek çalışmalara ve kaynaklara odaklanacaklarını söyledi. Unilever’in, Sürdürülebilir Yaşam Planı üçüncü yıl sonuçlarını açıklayan Polman, Unilever olarak 190’ı aşkın ülkede faaliyet gösterdiklerini ve 1 milyar kişinin sağlığını, refahını iyileştirmeyi amaçladıklarını işaret ederek, bu hedefin zor ancak imkânsız olmadığını ifade etti. Unilever olarak dünyada 500 bin daha fazla istihdam yaratmayı hedeflediklerini bildiren Polman, “2010’da tarımsal hammaddelerimizin yüzde 14’ünü sürdürülebilir kaynaklardan elde ederken şu anda tarımsal hammaddelerimizin yüzde 48’ini sürdürülebilir kaynaklardan elde etmeyi başardık. Sağlık ve hijyen projelerimizle 2013 yılsonu itibarıyla tüm dünyada 303 milyon kişiye ulaştık” dedi. Daha sağlam bir ‘Yaşam Koşullarını İyileştirme’ Programı oluşturduklarını aktaran Polman, “Bu kapsamda ‘adil çalışma koşulları oluşturmak, kadınlara fırsat yaratmak ve katılımcı iş modelleri geliştirmek’ şeklinde 3 yeni hedef ortaya koyuyoruz. Geçim kaynaklarını iyileştirerek, işimizin büyümesine destek oluyoruz. 2013’ün sonuna kadar globalde 570 bin küçük ölçekli çiftçiyle çalıştık. 2020’ye kadar 5 milyon kadına, 5.5 milyon çiftçiye, küçük ölçekli perakendeciye ve genç girişimciye ulaşmayı planlıyoruz” diye konuştu. S&P: Risk yükseliyor Ekonomi Servisi Bankacılık sektörünü zorlayan sorunlarla ilgili bir rapor da öteki ratingci Standard and Poors’tan (S&P) geldi. S&P, “Bankacılık Sektörü Ülke Risk Değerlendir mesi: Türkiye” başlıklı raporunda “bankaların gittikçe artan dış borca bağımlılığı nedeniyle sektör riskinin yükseldiğini” vurguladı. Raporda yer alan değerlendirmeler özetle şöyle: Türkiye’de yurtiçi tasarruflar düşük. Bankaların yurtdışından borçlanması 2010’dan bu yana ortalama yüzde 30’un üzerinde artıyor. Bu, çok keskin bir oran. Dış borca bağımlılık arttıkça sektörün riski artıyor, korunmasız hale geliyor. Buna karşılık S&P, makroekonomik önlemler ve parasal sıkılaştırma sonucu kredilerdeki büyümenin bu yıl daha sürdürülebilir bir düzeye yavaşlamasını bekliyor. Hanehalkı ve kurumların genelde ılımlı borçluluk seviyesini, bankacılık mevzuatını, denetim ve yönetişimi birçok gelişmekte olan ülkeye göre daha iyi buluyor ve bunları sektörün güçlü yanları olarak sıralıyor. Faiz giderleri yüzde 48 arttı Ekonomi Servisi Türkiye Bankalar Birliği (TBB), küresel piyasalardaki oynaklık azalmakla beraber, küresel belirsizliklerin 2014’ün ilk çeyreğinde önemini koruduğuna dikkat çekti. TBB, Mart 2014 Türkiye Bankacılık Sistemi Raporu’nu yayımladı. TBB raporda, ticari kredilerin 2014’ün ilk çeyreğinde toplam aktiflerden daha hızlı arttığını; bireysel kredilerin ise daraldığının altını çizdi. Yılın ilk üç ayında bankacılık sektörünün faiz gelirleri yüzde 20, faiz giderleri yüzde 48 oranında arttı. Buna bağlı olarak, net faiz gelirleri geçen yılın aynı dönemine göre TL bazında yüzde 2 oranında azaldı. Kâr hacmi, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 19 azalarak 5.6 milyar TL’ye geriledi. Net kar marjının daralması, ticari kar zarar kaleminin eksi bakiye vermesi ve diğer faaliyet giderlerindeki artış, kar hacminin daralmasına neden oldu. Mart 2014 itibarıyla faaliyet gösteren banka sayısı 45 oldu. Aralık 2013 dönemine göre, şube sayısı 34 adet artarak 11 bin 55’e yükseldi. Personel sayısı Aralık 2013’e göre 862 kişi artarak 198 bin 327’ye ulaştı. Oto pazarı yüzde 26.3 daraldı Ekonomi Servisi Türkiye otomobil ve hafif ticari araç toplam pazarı, bu yılın ilk 5 ayında, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 26.31 daralarak, 226 bin 698’e geriledi. Otomotiv Distribütörleri Derneği’nin (ODD) 2014 Mayıs ayı Otomobil ve Hafif Ticari Araç Pazar sonuçlarına göre, Otomobil satışları bu yılın ilk 5 ayında, önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 23.66 azalarak 178 bin 495’e indi. Hafif ticari araç pazarı bu yılın 5 aylık döneminde, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 34.71 azalarak 48 bin 203’e düştü. Yılın ilk 5 ayında 5 adet Bentley, 7 adet Ferrari, 3 adet Infiniti, 18 adet Jaguar, 1 adet Lamborghini, 32 adet Maserati ve 185 adet Porsche satışı gerçekleşti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle