29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 HAZİRAN 2014 PAZARTESİ 6 İNCELEME Mezhep Devletler Çağı Sünnitistan, Şiitistan, Alevitistan, Dürzitistan... Evet dünyada bir ilke imza atılıyor ve Mezhep Devletler Çağı’na giriliyor. Olur mu öyle şey demenizi beklemiyorum; bazınızın aklından, bugüne kadar bir mezhebe dayalı ülkedevlet yok muydu, sorusu geçebilir... Evet, bildiğim kadarıyla yok! Ortadoğu’da, hemen yanı başımızda bir ilk gerçekleşecek... Feodal krallıklar, derebeylikler yıkıldı veya büyüdügenişledi ve yerlerini imparatorluklar aldı... İmparatorluklar parçalandı, kapitalizm gelişti, aynı coğrafi bölgede ortak tarihdil birliği ve ekonomik çıkarlar temelinde, dinin de rol oynadığı ulus devletler çağına geçildi. Bayraklar, sınırlar... Kapitalizm ve ulus devletler çağı hükmünü sürdürürken, şimdi de bazı bölgelerde ulus devletler parçalanıyor, içlerinden yeni geç kalmış ulus devletler doğuyor... (*) Ulus devletlerin temel bir özelliği, aynı coğrafi sınırlar içinde bulunan, bir egemen din olsa da, farklı din ve mezheplerden, hatta farklı etnisitelerden insanları içinde barındırmasıydı. Ulus devlet, ırk temelinde veya bir din veya bir mezhep temelinde yapılanmamıştı, her ne kadar örneğin mezhep savaşları hep olduysa da. Ama ulus devletler, çıkarları gereği aynı coğrafyada bulunan bütün farklılıkları kapsayıcı oldular... Şimdi bu da aşılıyor ve postulus devlet dönemine giriliyor gibi. Sadece bir dinin (Müslümanlığın) mezheplerden birine dayanan, ulus devletler! Şiitistan, Sünnitistan, Alevitistan.. (Kürdistan, farklı bir süreç...) Hepsi Müslüman, ama birbirlerini boğazladıkları için veya biri diğerini dışladığı için, geldikleri nokta, safmezhep devletler aşaması! Bunların büyük çoğunluğunun kendisini “Arap” kabul etmesine rağmen... HHH Diyeceksiniz ki, Ortadoğu’da zaten emperyalist ve sömürgeci Batılıların çıkarlarına göre zaten sınırlar cetvel gibi çizilmemiş miydi ve proje taa 1916’ya gitmiyor muydu... Evet de, yine de dinleri ve dilleri ortak değil miydi, affedersiniz.. Yine de sağında solunda bir ortak tarihleri de var sayılırdı.. Peki neden, Batı’da ve dünyanın her yerinde ulus devletler gerçekleşti de, Ortadoğu’da, gelinen noktada mezhepler devletlerine kadar parçalanma sürecine girildi? Herkes düşünsün... Bakın bir de İran var orada! Diyeceksiniz ki, Batılıların petrol çıkarları, bu bölge ülkelerine ve insanlarına rahat yüzü vermedi.. Ülkeleri, ülke içindekileri birbirine kırdırdı, örneğin Irak’ı işgal etti, Suriye’de de aynı süreci bu kez profesyonel köktendinciler ve uluslararası katiller kullanarak başlattı. Şüphesiz ki neden bu önemli bir etken, bugün varılan noktada... Ama bu kadar mı? HHH Neden bu İslami coğrafyada sağlam ulus devletler kurulamadı, hepsi patır patır dökülüyor? Denendi, bugün Batılı emperyalistlerin ağzıyla kötülenen “Arap milliyetçilikleri”, Nâsırcılık, Baasçılık gibi güçlü siyasiideolojik akımlar ortaya çıktı, çoğu da Mustafa Kemal’i ve Türkiye’ye örnek aldı, ama başaramadılar. Sadece Türkiye başardı diyeceksiniz biliyorum; ama durun, iktidar politikaları sayesinde Türkiye de bu tip bir İslam ülkesine hızla dönüşme eğiliminde. Peki neden bu milliyetçilikler, petrol de olmasına rağmen, güçlü ulus devletler olamadı da, Batılıların oyuncağı olarak kaldı? Şimdi mezhep devletlere, saf İslamimezhebi ülkelere dönüşüyor? Bunun nedeni, İslami anlayışların ülkelerdetoplumlarda siyasi egemenliği olabilir mi? Aşiretler, kabileler neden aşılamadı? Arap milliyetçiliklerinin kendi içlerinde diktatörlüğe dönrüşmeleri mi, yoksa bu topraklarda modern ulus devlet gerçeğini ortaya çıkartacak insan, sistem, özgürlük, bilimsel düşünce teknolojik yaratıcılık.. ulus devletleri daha sonra ulus devlet yapan unsurların bu ülkelerde var olamaması... mı? Mesela Mısır’da laikliğin bir bir kavram olarak toplumda karşılığının olmaması, dilin bunu üretememiş olması?! Ulus devletlerin, genellikle de de laikliközgürlük temelinde, öbür dünyanın değil de bu dünyanın gerçekleri temelinde inşa edilmeleri, üretim ve politika yapmaları mı? Bilim, düşünce, teknoloji üretmeleri mi? Türkiye’nin ayrıcalığı, Mustafa Kemal’in bugün toplumsal geri zekâlıların kötüledikleri, ulus devlet reformlarını kaçınılmaz olarak ve kararlılıkla uygulamasında mı ve Atatürk gibi bir adama sahip olmamızda mı; biraz da Batı’ya, ulus devleti gerçekleştirmiş coğrafyaya yakınlığı mı ülkenin; Kurtuluş savaşı devrimcilerinin Batılı düşünceyi epey içselleştirmiş olmalarında mı? Belki de bunların hepsi birden... HHH Yazmıştım, okurlar anımsayacak: IŞİD, bir Sünni devlet kurma hareketidir.. Meseleye salt vay katiller diye bakmayın. Katillikleri, hem köktendinciliklerinden, hem de, Şii bölgesini diğer etnik ve mezheplerden arındırma radikalliklerinden geliyor. Zamanları az, hızlı davranmak zorundalar. Bizim rehineler de, hem bu yolda tamamen birer rehine hem de AKP’nin ABD’ye 2003’te verdiği büyük desteğin intikamı... ABD’de çizilen haritalara bakıyorum (**). Suudi Arabistan’dan da galiba 5 devlet çıkarılması düşünülüyor oradan... Libya’dan da 3... Sorularım baki.. De, Türkiye ne yapacak yeni Ortadoğu’da.. (*) Ulus Yıkıcılığı Zamanları kitabımı anımsatırım bu konu için.. (**) www.nytimes.com/interactive/2013/09/29/ sundayreview/how5countriescouldbecome14.html?ref=sunday Tehlike giderek artıyor SİBEL BAHÇETEPE / ALİ AÇAR l Son dönemde 300 kişi bonzaiden yaşamını yitirdi Halüsinasyonlara neden oluyor Koçak, bonzainin kullanıcılarını çıldırttığını ve kullananların kendisini Allah’la konuştuğunu sandığını söyledi. Bonzai için, gençlerin başına atılmış kimyasal bir bomba nitelemesi yapan Koçak, “Bizim kayıtlarımıza göre 300 kişi 1 ay içinde bonzaiden öldü. Gerçek kayıtlar ortaya çıkmıyor. Tehlike çok büyük” dedi. Bağımlılar ise bonzainin halüsinasyonlara neden olduğunu ve bilinç kaybı yaşattığını söyledi. Sarp (17): Uyuşturucuya 13 yaşımda kuzenim yüzünden başladım. 4 yıldır esrar kullanıyorum. Dışarıda kendimizi yalnız hissettiğimiz ve bizi kimse anlamadığı için uyuşturucuya yöneliyoruz. Uyuşturucuya başlamadan önce bir bitkinlik, yetersizlik duygusu gösteriyordu. Annem ve babamın ayrılması benim başlamamda etken ‘Allah’la konuşuyorum’ oldu. İlk başlarda ben de içerim nasıl olsa keyif verici dedik. İlk başlarda her şey çok güzel gidiyordu. Sonra bu iş rutine dönünce her şey kötü gitmeye başladı. Benim pek Allah’la aram yoktu. Bonzaiyi kullandığımda Allah’la konuştuğumu hissediyordum. Melekleri falan görüyordum. Kullandığım tüm uyuşturucu çeşitleri ruh halimi zorluyordu. Türkiye’de son dönemde “bonzai” adlı kimyasal uyuşturucu madde içen çok sayıda kişinin yaşamını yitirmesi ve ölüm nedeninin ortaya çıkmaması nedeniyle gözler bu maddeye çevrildi. Ulaşımının hem kolay olması, hem de diğer uyuşturucu maddelerine göre daha ucuza satılması bonzaiye olan ilgiyi artırırken tehlike de giderek büyüyor. Ayık Yaşamda Buluşalım Derneği (AYBUDER) Başkanı Yavuz Tufan Koçak, bonzainin kullanıcılarını çıldırttığını ve kullananların kendisini Allah’la konuştuğunu sandığını söyledi. Bonzai için, gençlerin başına atılmış kimyasal bir bomba nitelemesi yapan Koçak, “Bizim kayıtlarımıza göre 300 kişi 1 ay içinde bonzaiden öldü. Gerçek kayıtlar ortaya çıkmıyor. Tehlike çok büyük” dedi. Bağımlılar ise bonzainin ilginç bir madde olduğunu belirterek insanın aklını başından aldığını, halüsilasyonlara neden olduğunu ve bilinç kaybı yaşattığını söyledi. Türkiye’de uyuşuturucu yaşı giderek düşerken, bonzai isimli kimyasal uyuşturucu maddenin tehlikesi giderek artıyor. Bağımlılardan kimi uyuşturucu bulmak için hırsızlık yapmak zorunda kalırken kimi de bankadan kredi çekerek uyuşuturucu parasını karşıladığını söyledi. Türkiye’de uyuşturucu gerçeğini madde bağımlıları ve uzmanlarla konuştuk. AYBUDER Başkanı Yavuz Tufan Koçak: 30 yıldır alkol ve uyuşturucunun içindeyim. Bonzai gibi bir madde görmedim. Buna ne uyuşturucu ne de uyarıcı madde diyebiliyoruz. Çocuklarımızın ve gençlerimizin başına atılmış kimyasal bomba. İçinde fare zehiri, tarım ilacı, aseton, ma zot, florasan tozu gibi çeşitli maddelerin katıldığı kimyasal bir madde. Bağımlılık yarattığı için de met ve eroin gibi maddeler ile destekleniyor. Bu, gençlere kurutulmuş otların üstüne püskürtülerek esrar diye başlatılıyor. Sonra da korkunç bağımlılık yapıyor. Biriki duman aldıktan sonra bağımlılığı başlıyor. Ölüm belirtileri yaşamaları ve vücutlarında sivilceler çıkmasına rağmen kendilerine geldikten 510 dakika sonra yeniden istek oluşturan bir madde. Bunun yaşı şu anda 9’a kadar düştü. Burada 1517 yaşlarında bonzai kullanmış çocuklarımız var. Bonzai ile alkol karıştırıldığında çabuk öldürüyor. Sadece bonzai kullanıldığı zaman bilim adamları bağımlılar için 3 yıl ömür biçiyor. Çok kolay bulunuyor ve çok ucuza alanıyor. Şimdi Türkiye’de 300 kadar insanın bonzaiden öldüğünü söylüyorlar. Bu sayı bizim 1 ayda tespit ettiğimiz sayı. Malesef otopside çıkmadığı için ve bonzaiyi tanımlayan bir durum olmadığı için ölüm nedeni olarak yazılamıyor. Malasef bonzainin merkezi de Bursa. Bonzai kullanan çocuklarının aileleri bizi aradığında çocuklarının kendini mehdi ilan ettiğini, peygamberlerin onlara emir verdiğini söylüyorlar. Yarın bunlar peygamber emir verdi diye katliam yaparsa ne olacak. Bunun bir an önce önlemi alınmalı. Burada AMATEM’inde sorgulanması lazım. Çünkü doktorlar kimyasalın ilaç halini vererek geçici çözüm buluyor. Bende 12 yıldır hiçbir madde almayan bir bağımlıyım. Ama bizde aileler de bu işten sorumlu. Anne babalar çocuklarının açıklarını kapatarak bu sorunu artırıyor. Anne babalar ve ilköğretimdeki eğitimcilerin bu konuda eğitilmesi gerekiyor. Cihan S.(26): Uyuşturucuya 1213 yaşlarında başladım. Uyuşturucu ile tanışmamdaki en büyük etken annemle babamın ayrılması. Babam da A1 derecede alkol bağımlısı idi. 13 yaşıma geldiğimde okulu bıraktım. Önce bir elektrikçide sonra da Topkapı’da bir ofset baskı yapan matbaacıda çalışmaya başladım. Öğle saatlerinde ustalar büyük bir makinenin arkasına geçerek esrar içiyorlardı. Bana yorulduklarını ve dinlenmek için içtiklerini söylediler. Onlar içer ken bir gün bana uzattılar. Bir süre sonra ben para vermiyorum diye beni içlerine almadıkları için ben de ‘Kendini bilmiyorsun’ para vermeye başladım. İki yıl esrar içtikten sonra bu beni kesmemeye başladı ve ectstacy gibi değişik haplar kullanmaya başladım. Bağımlılık artıkça madde de değişiyor. Tuvalete giderken selam veriyorum, çıkarken de tekrar selam verip içeri giriyordum. Arkadaşlarım gitmiş olmasına karşı odada kimse olmadığı halde rahatsız ediyorum oturabilirmiyim diye gözüme görürenlerden izin alıyordum. Farklı bir yapıya büründürdüğü için bonzaiden çok korktum. Ben kaçmak istedikçe sanki hep peşimden geliyor du. As kerden sonra İr fan adında bir arkadaşım beni eroine alıştırdı. O kadar ilginç ki kollarımda damar kalmamış bacaklarıma başlamıştım. Kurtulmak için AMATEM’e gittim, bana 6 ay sonraya gün verdiler. Tesadüf eseri AYBUDER’in broşürünü gördüm ve burada rehabilite olarak bıraktım. Şimdi ben de burada diğer uyuşturucu kullanmış arkadaşlarım için yardımcı oluyorum. Merkezler yetersiz Toksikoloji uzmanı eski İstanbul Üniversitesi (İÜ) Adli Tıp Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Sevil Atasoy ise Türkiye’nin yasadışı uyuşturucu kaçakçılığında “transit ülke” olduğunu anımsatarak “Bir ülkenin bir madde etkisini kendi vatandaşları üzerinde görmeye başlamasının artık yalnızca transit bir ülke olmadığını ve hedef ülke haline geldiğini gösterir” dedi. Atasoy “İstanbul’da 1 kilo eroinin toptan fiyatı 15 bin 600 dolardır. Aynı miktarda eroinin Pakistan fiyatı 4 bin. İngiltere’de ise 45 bin doların üzerindedir. ” değerlendirmesini yaptı. Psikiyatr Arif Verimli ise ülkemizde madde kullananların sayısının giderek arttığını ancak tedavi merkezlerinin yetersiz kaldığına söyledi. Verimli, her ilçenin hastanesine yataklı bir bağımlılık kliniği açması gerektiğini anımsatarak “Her bakanlık, sivil toplum kuruluşu veya her aklına esen ayrı bir kampanya ve kamu spotu yaparsa bu iş asla çözülmez. Bu sorunun çözümünde doğrudan Başbakan’a bağlı ‘Uyuşturucu Müsteşarlığı’ kurulması gerekmektedir” diye konuştu. Verimli, uyuşturucu tedavisinin, bir psikiyatr tarafından yataklı tedaviyle ya da psikoterapi ile desteklenmesi gerektiğini de sözlerine ekledi. Tespit edilemiyor Marmara Üniversitesi (MÜ) Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Tıp Uzmanı, Öğretim Görevlisi Serkan Emre Eroğlu, bonzainin standart laboratuvar tetkikleri ile tespit edilemediğini belirterek “Kan ve idrar testlerinin bakılabildiği referans la boratuvarlar var. Maalesef 300’e yakın moleküler şekli arasından yalnızca birkaçı bazı referans laboratuvarlarında tespit edilebilmektedir. Hastalar çoğunlukla, esrar alındığında ortaya çıkan belirtilere benzer klinik durumlara karşımıza gelir” de di. Sentetik yapıdaki bu maddeler özellikle algılama fonksiyonları üzerine etkili olduğunu kaydeden Eroğlu, tedavide ailelere büyük görevler düştüğünü söyledi. Eroğlu, “Aileler çocuklarının sorunlarını dinlemeye onlarla dertleşmeye her zamankin den daha fazla istekli olmalılar. İletişim yollarının her zaman için açık tutularak, profesyonel destek konusunda yönlendirmelerde bulunmaları normal bir aile yapısının gereği olarak düşünülmelidir” dedi. BİTTİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle