29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 HAZİRAN 2014 PAZARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Adaylık Kilidinin Anahtarı? “En iyi iyinin düşmanıdır” sözünün Türkçesi “Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak”tır. AKP ve Erdoğan’ın seçmen desteğini bölecek en iyi adayı bulduk diye sevinirken, sakın yanılıp CHP’yi ve laik Cumhuriyeti bölmeyelim; ülkeyi bir iç savaş ortamına sürüklemeyelim. H BOZKURT GÜVENÇ alkın cumhurbaşkanı olacak adayların seçimi ülkenin varlık ve gelecek sorunu oldu. AKP iktidarının başkanlık adayına karşı, muhalefet cephesinin ülkeyi birleştirecek “çatı adayı” kim olacak? İktidar ve muhalefetin desteği yüzde 40’larda kilitlenmişti; kilidi açacak yüzde 10’luk bir anahtar aday aranıyordu. Öyle bir kişi ki hem Başbakan Erdoğan’ın kararsızlar desteğini bölsün hem de muhalefetin olası desteğini kazansın. CHP ile MHP’nin sürpriz adayı Ekmeleddin İhsanoğlu beklenmeyen bir şok yarattı. AKP’yi bölmek isterken sakın CHP bölünmesin? 12 Eylül darbesinin komutanı Kenan Evren, Türkiye Cumhuriyeti’nin halen yürürlükteki kültür politikasının hedeflerini belirleyen “Türk İslam Sentezi”nin sahibi ve sorumlusu idi. Özü ve hedefi İslam, yanıltıcı sözü söylemi “Türk” olan garip bir sentez. (Bkz. Güvenç ve Ark). İslam Konferansı’nın 1981 Mekke Toplantısı’na katılan Evren, 1984’te Kazablanka toplantısında İKÖ’nün başkan yardımcılığına ve Ekonomi Komitesi Başkanlığı’na seçilmişti (Yalçın Soner). Orduyu kışlasına kapatmakla övünen, Başbakan Erdoğan’ın 12 Eylül cuntasından ya da Evren Paşa’dan yakındığını duyan tanıklar var mı? İKÖ’nün bir yan kuruluşu olan IRCICA’nın (İslam, Tarih, Kültür ve Sanat Araştırmaları Merkezi) genel direktörü Profesör Ekmeleddin İhsanoğlu, 1990’larda Yıldız Sarayı bahçesinde, “İslam Tarihi ve Kültürü Araştırma Merkezini” görkemli bir törenle açmıştı. Konuklar, girişte yeşil renkli bir İslam (Suudi) bayrağı, Arapça dualarla karşılanmış ve uğurlanmıştı. Merkezin kitaplığını bana tanıtan uzman, Osmanlı bilim ve kültür tarihini yeterince bilmediğimi söylemiş, okumam gereken bazı kitaplar tavsiye etmişti. İhsanoğlu’nun Osmanlı İlim Tarihi, görüşümü değiştirmedi. Bilge kişiler vardı, ama Osmanlı’da bilim yoktu. Ekmeleddin Bey’in ne yapmak istediğine karar verememiştim. Ekmeleddin Bey ile 1995 yılında Stokholm’de yapılan Avrupaİslam Konferansı’nda karşılaşmıştık. Fas Kralı Hasan’ın şahsen desteklediği konferansta ayrı gruplarda idik. “Laik Türkiye’de İslam: Barış mı Çatışma mı?’ konulu bildirim iki kez kaybolmuştu. Kapanış töreninde, “Avrupa’nın Sorunu (korkusu) İslam Değil Türklerdir” bildirisine cevap veremedim. Ekmeleddin Bey’in bu görüşe itirazına da rastlamadım (Güvenç 2005: 917). gerçek var: Erdoğan AKP Gülen Cemaat ortaklığı, Başbakan’ın Gezi, Mısır, Suriye politikaları ve 1925 Aralık 2013 tapelerinin medyada açıklanmasıyla bozuldu. Bu bölünmede, Ekmeleddin Bey, ilk defa Erdoğan’nın yanında değil ABD’ye sığınmış olan ılımlı Gülen’in yanında göründü. Bu bir tesadüf değil idiyse, büyük (Sünni) Ortadoğu politikasında, Batı’nın değişmeyen çıkarlarının varlığını düşündürüyor. Türkiye Cumhuriyeti’ne, despot bir başkan adayı yerine demokrat ve laik bir cumhurbaşkanı adayı. Neden olmasın? Laik, Cumhuriyetçi CHP bölünürse, ılımlı AKP yandaşları siyasi boşluğu doldurabilir; Alevi oyunun kaybını da bölgesel özerklik peşindeki BDP ile HDP. IŞİD saldırısının zamanlaması, anlamlı değil mi? Ekmeleddin Bey böyle bir değişim/gelişim için son derece uygun/yatkın bir aday görüntüsü veriyor. “En iyi iyinin düşmanıdır” sözünün Türkçesi “Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak”tır. AKP ve Erdoğan’ın seçmen desteğini bölecek en iyi adayı bulduk diye sevinirken, sakın yanılıp CHP’yi ve laik Cumhuriyeti bölmeyelim; ülkeyi bir iç savaş ortamına sürüklemeyelim. Adayları YSK’ye bildirmek için zaman hızla daralıyor. Yol ve imkân varken olası bir yanlıştan dönelim ya da belki, ikinci bir çatı aday bulup kararı toplumun sağgörüşüne bırakalım. Ne dersiniz? Güvenç, B. ve Ark. Türkİslam Sentezi, Sarmal 1992. Güvenç, B. Türk Kimliği. Kültür Bakanlığı, 1993. Güvenç, B. “Europa and Islam: Conflict or Coexistence.” Demirel’e Yazdıklarım. Büke, 2005: 9917. Magee, Bryan. “David Hume.’ Felsefenin Öyküsü. Dost 2000:117. Yalçın, Soner . “Ekmel BeyEvren Kol Kola.” Hakikat, Sözcü, 18 Haziran 2014. HSYK Seçimlerine Doğru... E Sonuç /Özet Tarihten bir sayfa ve anekdot amanın ruhu ve dünya görüşü Zamanın ruhu ile akademisyenlerin dünya görüşleri de değişebilir. Ünlü Kant, İngiliz Hume’ü okuduktan sonra dogmatik uykusundan uyanmış; şimdi her şeye yeniden başlamam gerek demiş (Magee). Ekmeleddin İhsanoğlu’nun görüş değiştirmesi bir günah değildir; ancak değişmediği ya da değişmeyeceği anlamına da gelmez. Recep Tayyip Erdoğan’ın da tarihi misyonuna “Yeni ve çağdaş bir demokrasi” söylemiyle başladığını unutmayalım. Türkİslam ve DoğuBatı Sentezcisi, Ekmeledddin Bey’in çatı adaylığı konusunda gözden kaçan tarihi bir Z 3. Havaalanı İstanbul’u Çöle Çevirecek DERİN ORHON*, SEVAL SÖZEN** K ısa bir süre önce 3. havalimanı inşaatı törenle başlatıldı. Bu suretle, İstanbul’da kuzey ormanlarının yok edilme süreci ilgililerce resmen kutlanmış oldu! Doğuda 3. köprü, batıda 3. havalimanının kıskacı altında, kesilecek ağaçlarla, bağlantı yollarıyla, kaçak yapılarla, imara açılacak alanlarla ve hoyrat bir güruhun saldırısıyla kuzey ormanları giderek kemirilecek ve sonuçta yok olacak. Bu yüzyıl içinde İstanbul çölleşecek ve doğal yapısı itibarıyla Akdeniz’in güney sahilindeki yeşile hasret kentlerden birine dönüşecek. Başlangıç süreci bu yönetime nasip olan bu doğa katliamı ile ne kadar övünülse azdır!.. Bu denli önemli tesisler doğaya ve çevreye olumsuz etkileri incelenmeden ve bu anlamda sürdürülebilirlikleri değerlendirilmeden yapılabilir mi? Ülkemizde her şey olur demeyelim, haksızlık etmiş oluruz: Görevini günümüzde de sürdüren yerel yönetim 2000’li yıllarda, 400 bilim insanını 4 yıl çalıştırarak İstanbul için örnek bir Çevre Düzeni Planı yaptı; plan oybirliği ile onaylanarak 2009 yılında yürürlüğe girdi. Sayın Kadir Topbaş hatırlamak istemeyebilir ama bu plan kuzey ormanlarının korunmasını temel ilke olarak benimsemişti. Planda 3. köprü yoktu; ayrıntılı bilimsel değerlendirmeler sonucunda, 3. havalimanı için en uygun yer olarak Silivri seçilmişti. Sonra ne oldu? Bu tesislerin kuzey ormanlarının içine yapılması uygun görüldü. Nasrettin Hoca bile sormaz mı: “Madem bu tesisler kuzey ormanlarının içinde, o zaman plan nerede?” Resmi verilere göre, 3. havalimanı için öngörülen alanın en az yüzde 80’i orman içinde yer alıyor; projenin reklamı sinemalarda, yapım ilerledikçe yeşil örtünün nasıl kaybolacağı gösterilerek yapılıyor. Frankfurt, Londra, New York ve Atlanta için düşünülmüyor ama biz hiç ihtiyacımız olmadığı halde dünyanın en büyük havalimanını yapmakla övünüyoruz; tıpkı Körfez ülkelerindeki Araplar gibi... Aslında belli olmaz; bakarsınız ileride Atatürk Havalimanı da kapatılır; Avrupa’nın en mükemmel tesisleri sökülür ve ortaya onlarca milyar dolar değerinde, yüzük taşı gibi bir arazi çıkar. Bu şekilde İstanbul’un acil AVM, residans ve benzeri ihtiyaçları karşılanmış olur!.. Kuzey ormanlarının hoyratça tahrip edilmesi ve yok olması endişe edilecek bir olay mıdır? Aklı başında toplumlarda bu sorunun sorulması bile insanın başını derde sokabilir ama biz cevaplamaya çalışalım. Bırakınız kaybolacak doğal yaşamı, gölcükleri, kuşların göç yollarını; kuzey ormanları yağışları düzenler; kuraklığı önler; İstanbul’un hidrolojisini ve barajların su tutma kapasitesini iyileştirir; karbondioksit emisyonlarını emerek bitkisel karbona çevirerek iklim değişikliğine yol açan etkenlere karşı sigorta görevi ni üstlenir; oksijen salgılayarak kentin nefes almasını sağlar; toprak tabakası için koruyucu bir örtü görevi yapar; sağladığı ürünlerle toplum için ciddi bir ekonomik katkı yaratır. Özetle İstanbul’un, doğasına şiirler yazılan İstanbul olarak kalmasını sağlar. Bütün bunları bilmek için bizler gibi çevre bilimcisi olmak gerekmez; bir ilkokul öğrencisi de internet aracılığı ile aynı bilgilere kolaylıkla ulaşabilir. O halde, bu gelişmeler bizler için önemli ise herkes için de önemlidir; evet endişelenmeliyiz, hatta dehşete düşmeliyiz!.. Benzer bir kaygı özellikle basında ve bilim çevrelerinde neden dile getirilmiyor? İstanbul’da sayıları her gün artan üniversitelerde, doğa bilimleri, çevre bilimleri ve teknolojisi, ormancılık ve diğer ilgili dallarda görev yapmakta olan, ders veren, araştırma yürüten öğretim üyeleri neden bu gelişmeyle ilgili olarak olumlu ya da olumsuz bir tepki göstermezler. Bilmedikleri için mi? Umursamadıkları için mi? Yoksa başka bir neden mi söz konusu? Doğrusu, bizler de oturdukları semtlerde sokakları çöplük olarak kullanan bir toplumun hâkim olduğu İstanbul’dan bir tepki beklemiyoruz. Dolayısıyla, bu yazı sadece doğanın kendine yapılanları hiçbir zaman unutmadığı ve affetmediği kaydını düşmek için yazılmıştır. İstanbul gelecekte doğanın tepkisine hazır olsun. *Bilim Akademisi ** İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından çekildiği, yol, konaklama MUSTAFA KARADAĞ giderlerinin nasıl karşılandığı, örneğin Yargıçlar Sendikası Genel Sekreteri Bakanlık Müsteşarı’nın İstanbul Polisevi’nde verdiği 800 kişilik yemeği n geç ekim ayı başında 2. kimin karşıladığı. Bunların hepsi HSYK seçimi yapılacak. Seçim cevaplandırılması zorunlu sorular. takvimi henüz açıklanmadı ama Zira bu soruların doğru yanıtlanması yarışı şimdiden başladı. Bir “Yargıda Birlik Platformu”nun ne tarafta Adalet Bakanlığı’nın himayesinde kadar bağımsız hareket ettiği konusunda bir araya gelen Yargıda Birlik grubu, kanaat edinilmesine hizmet edecektir. diğer yanda sivil güçler YARSAV Bir başka konu ise 2010 yılı HSYK ve Yargıçlar Sendikası beraberliği. seçimlerinde “YARSAV gelir” korkusu Demokrat Yargı halen beklemede. yerine ekim ayı başında yapılacak Ülkedeki tüm siyasi sosyal sorunların seçimler öncesinde kimi zaman paralel yargı marifetiyle halledilmesinin yapı, kimi zaman çete olarak adlandırılan artık gelenek olduğu bu memlekette “cemaat gelir” korkusunun salınmasıdır. HSYK seçimlerinin Cumhurbaşkanlığı Oysa Başbakan’ın 2010 seçimlerinden seçiminden daha önemli olduğuna dair hemen önce Adalet Bakanı’na, o değerlendirmeye katılmamak mümkün zamanki adaylar, şimdi tasfiyesine değildir. Zira siyasi iktidar her ne kadar çalışılan HSYK üyeleri için “alnı zaman zaman ulemaya sorup, “siz secdeye değen insanlar” yorumunu kimsiniz” türünden cümleler kursa yaptığını herkes biliyor. Buradan iki şey da yargıya egemen olmanın aslında anlıyoruz. Birincisi, Başbakan HSYK tüm siyasete ve yaşama egemen olma üyelerinin kim olacağıyla doğrudan anlamına geldiğinin farkında. Bunun için ilgileniyor. İkincisi, şimdi çete üyesi de HSYK seçimleri ve “kazanmak” çok dediği üyeleri kendisi seçti, yani en az önemli. yakınması gereken kişi kendisi. Bu bağlamda elbette bu seçimlerin Şimdi sormak gerekmez mi, dün en öncelikli ve önemli sorusu, nasıl o kadar değer verdiği, bugün ağzına bir HSYK istiyoruz sorusudur. geleni esirgemediği bu kişiler veya Anayasada HSYK’nin “mahkemelerin mensubu olduklarını iddia ettiği çete, bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı” paralel yapı veya cemaat kim? Bizatihi esaslarına göre kurulup görev yapacağı Başbakan’ın bilgisi dahilinde Adalet yazılı. Bu konuda soyut olarak görüş Bakanı’nın etkisiyle, kendi partisinin birliği var zaten. Yine yargının ve milletvekillerinin verdiği oylarla HSYK’nin bağımsızlığı konusunda çıkarılan yasaların gücüyle tasfiye dikkate almamız gereken bir metin etmeye çalıştığı bu çete ve üyeleri “Bangalor Yargı Etiği İlkeleri”. hakkında neden hiç soruşturma yok? Bu ilkeleri tarafsızlık ve bağımsızlık HSYK, Adalet Akademisi ile yargıç bakımından şöyle özetleyebiliriz. ve savcılar arasında gerçekleştirilen 1 Yargıçların yargıçlık makamına bu operasyonlar suç işleyenlerin saygı göstermeleri ve onur duymaları, tasfiyesi girişimi değil ama, yargıya yargı sistemine olan güvenin artırılıp sahip olma savaşı mı? Diğer bir sürdürülmesi çabasının bir gereğidir. deyişle aslında siyasi iktidar yargı 2 Bağımsız ve tarafsız bir yargı, içinde çete olarak nitelediği bu yapının meşruiyet ve hukuk devleti ilkesine yarattığı hukuksuzluklardan, adaletin bağlılık, mahkemelerin görevini yerine katledilmesinden şikâyetçi değil, getirmelerinin esaslı bir unsurudur. yargının kendi elinden kaymasından 3 İnsan haklarının kullanımının şikâyetçi diyebilir miyiz? teminatı bağımsız ve tarafsız bir Bu uzun girişten sonra asıl soru: yargıdır. Aslında yargının tek sahibi olmak 4 Yargıç, yasama ve yürütme isteyen siyasi iktidarın yönettiği Adalet organının etkisinden ve bu organlarla Bakanlığı’nın himayesinde oluşturulan uygun olmayan ilişkilerden fiilen uzak ve Bakanlık desteğinin bilinmesinden kalmakla yetinmeyip, aynı zamanda öyle gocunmayan, Bakanlığın her türlü görünmelidir. olanağının kullanılması suretiyle yoğun 5 Yargıç, mahkemede ve mahkeme biçimde, hatta iki üç kola ayrılarak dışında, yargı ve yargıç tarafsızlığı toplantılar yapan Yargıda Birlik açısından kamuoyu, hukuk mesleği ve Platformu’nun kazandığı seçimler davanın taraflarının güvenini azaltacak sonrasında oluşacak HSYK bağımsız davranış ve ilişkilerden kaçınmak olabilir mi? Mahkemelerin bağımsızlığı zorundadır. ve hâkimlik teminatı esaslarına göre 6 Yargıç, yargısal görevlerini yerine görev yapabilir mi? getirirken, tek başına karar vermek Net olarak söylemeliyiz ki, yapar zorunda olduğu hususlarda diğer diyenlerin aklımızla alay ettiğinden yargıçlardan da bağımsızdır. kimsenin şüphesi olmasın. Bu ilkeleri anımsatmamızın nedeni, HSYK seçimlerinde propaganda Adalet Bakanlığı bürokratları ile mevcut yasak. Siyaset yapılması da hoş bazı HSYK üyelerinin Yargıda Birlik görülmüyor. Ara sıra Başbakan “kim Platformu’nun taşra toplantılarına bu HSYK, yargıç, savcı, senle katılarak, toplantı organizasyonlarında aktif rol alarak, Cumhuriyet Başsavcıları işimiz bitmedi” gibi sözleri miting eliyle toplantılara katılma yönünde baskı meydanlarında söylüyorsa da bu siyaset değil, Başbakanımızın dizginleyemediği yaratır davranışlar sergileyerek destek samimi “öfkesi”. Şimdi bir daha vermeleri. Örnek: Başsavcılar veya soruyoruz: görevlendirdikleri kişilerin toplantılar Hoşuna gitmeyen kararlara karşı için davetiye bastırıp dağıtmaları, öfkesini kontrol edemeyerek, nezaketini toplantılara gidip açılış konuşmaları kaybedip eleştiri sınırlarını aşar şekilde yapmaları, açıkça desteklerini dile uluorta karar verenler aleyhine her şeyi getirmeleri. söyleyebilen ve kendisinden habersiz Bunların yanında Adalet Bakanı ve hiçbir şeyin yapılmasını kaldıramayan Müsteşarı’nın da Birlik Platformu’nun bir başbakanın başında başında Ankara Hâkimevi’nde yaptığı salıbulunduğu hükümetin üyesi Adalet perşembe toplantılarına katılması, yolBakanı’nın Başbakan’dan habersiz bir yöntem konusunda görüş alışverişinde iş yapması ve himayesindeki Yargıda bulunması başka bir örnek. Seçimlerde Birlik Platformu’nun belirlediği asıl ve yedek üye sayısı kadar oy adaylardan oluşan HSYK üyelerinin kullanılması yönünde yasal düzenleme Başbakan ve Adalet Bakanı’nın yapılması da bu görüşmelerin ürünü. sözünden çıkması mümkün mü? Bu süreçte aklımıza takılan Kamuoyunun, yargıçların, savcıların sorulardan birisi de bu toplantıların bilgi ve takdirlerine saygı ile sunulur. organizasyon mesajlarının kimin
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle