07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Irak’ta Kazanan Kim Olacak? Irak ve Suriye’yi nasıl bir gelecek bekliyor? Bu konuda yapılacak tahminlerde ihtiyatlı olmak zorunluluğu vardır; yine de bir tahmin yapmak faydalı olacaktır. Irak Kürdistan’ı günümüzdeki karmaşık durumdan, Kerkük petrollerinin önemli bir kısmına da el koymuş bağımsız bir devlet olarak çıkacaktır. AHMET ÖZGÜNEŞ T ürkiye’nin son yıllarda sürdürdüğü Suriye politikası fiyasko ile sonuçlandı. Tehlike, benzer bir politikanın Irak’ta gelişen olaylara bakarak uygulanmasıdır. Suriye de Sünni Müslümanlar çoğunluktadır. Bu çoğunluğun başlattığı ayaklanmanın ABD, Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar desteği ile başarıya ulaşacağı, azınlık olan Alevilere dayalı Esad rejiminin kolaylıkla yıkılacağı ve Batı çıkarları ile uyumlu bir ılımlı İslam rejiminin iktidara geleceği varsayıldı. Bu yanılgıya Sünni İslam gayreti de eklenince Türkiye kendisini isyancılarla işbirliği içinde buldu. Suriye’de isyancıların gerilla taktikleri ile yürüttükleri askeri harekât ilk günlerinde başarılı oldu ve Sünni Müslümanların çoğunlukta olduğu kuzey bölgelerinde alan kontrolü oluşturdular. İsyanın radikal İslamcıların eline geçmesi ile ABD desteğini çekti. Suriye ordusunun ağır silah ve hava gücü avantajı, İran ve Rusya’nın verdiği aktif destek ile Suriye ordusu isyancıları önce durdurmayı, sonra da geriletmeyi başardı. Artık radikal İslamcı isyancılar Kuzey Suriye’de ellerinde bulundurdukları yerleşim birimlerinde savunma halindedirler, stratejik üstünlüğü kaybetmişlerdir. ğünde yapılan harekât korku ve terör yaratarak kısa zamanda geniş bir alanı ele geçirdi ve Bağdat yakınlarına kadar ulaştı. Bu başarı Türkiye’nin dış politikasını oluşturanları yanılgıya sürükleyebilir ve Irak’ta Sünni ayaklanmayı desteklemeye dayalı bir politika oluşturulabilir. Eğer böyle bir yanılgıya düşülecek olursa sonuçlar Türkiye için acı olacaktır. İsyancıların başarıları geçicidir. Irak’ta Sünni İslam ayaklanması hüsranla sonuçlanmaya mahkumdur. Irak bir Şii devletine dönüşebilir Irak’ta sonuca etki edecek faktörlerin çoğunluğu Sünni İsyancılar başarılı olamaz Irak’ta radikal İslamcı IŞİD militanları gerilla baskını harekâtı ile Irak’ın kuzey ve batı bölgelerinde önemli miktarda alanı ele geçirdiler. Sünni aşiretler ve Saddam ordusundan kalan subay ve birliklerce desteklenen isyancıların taktikleri 13. Yüzyılda Cengiz Han’ın ordularının taktiklerine benziyor. Gerilla ve baskın taktiklerini iyi bilen, ölünce cennete gideceğine inanan ve öldürmekten zevk alan insan sürüleri olan IŞİD militanlarının öncülü ayaklanmasının aleyhinedir. Suriye’de başlangıçta isyancıları destekleyen ABD ve Batı ülkeleri işin başında IŞİD’in içinde olduğu bir ayaklanmayı desteklemeyeceklerini ve El Kaide’nin uzantısı olan IŞİD’i bitirmek istediklerini açıklamışlardır. ABD ve Batı devletlerinin menfaatlarının Irak devletini desteklemekte olduğu açıktır. Öyle ki ABD, Sünni isyanını bitirmek için İran ile işbirliği yapmayı dahi düşünmektedir. Hal böyle olunca Suudi Arabistan gibi Sünni İslam ayaklanmalarının finansörleri çekingen davranacaklardır. Alan hâkimiyeti kurmaya yönelik bir ayaklanmanın başarısı öncelikle ağır silahlar ve hava gücü elde etmeye bağlıdır. İsyancıların bu silahla rı temin edecekleri bir kaynak gözükmüyor; dolayısıyla bu silahlara sahip Irak ordusu karşısında tutunmakta zorlanacaklardır. Irak’ta Sünniler nüfusun yüzde 20’sini oluşturuyorlar. Nüfusun yüzde 60’ını oluşturan Şiilere karşı, hem de Şii kutsal mekânlarını tahrip ederek ve Şiileri öldürerek başlatılan isyan mutlaka Şii toplumun da karşı tepkisi ve mobilize olması ile sonuçlanacaktır. Irak ordusu Amerikan subayları tarafından eğitilmiştir ve ellerinde ABD’nin verdiği güçlü ağır silahlar ve hava kuvveti vardır. Irak ordusunun hafif silahlarla taarruz eden güçler karşısında kaçması Maliki yönetiminin yetenekli komutanları tasfiye etmiş olmasının sonucudur. Bu ordu eninde sonunda toparlanacak ve elindeki askeri değerleri kullanmaya başladığında Sünni güçler için alan hâkimiyetini devam ettirmek çok zorlaşacaktır. İran, Irak ile komşudur; Irak ordusuna destek olacağı şüphesizdir. Sunulan bu faktörler Sünni isyanının sadece Sünni aşiretlerin hâkim olduğu bölgelerde tutunabileceğini gösteriyor. Irak ve Suriye’yi nasıl bir gelecek bekliyor? Bu konuda yapılacak tahminlerde ihtiyatlı olmak zorunluluğu vardır; yine de bir tahmin yapmak faydalı olacaktır. Irak Kürdistan’ı günümüzdeki karmaşık durumdan, Kerkük petrollerinin önemli bir kısmına da el koymuş bağımsız bir devlet olarak çıkacaktır. Şii Irak yönetimi ve Alevi Suriye yönetimi ülkelerindeki Sünni nüfusun önemli bir kısmından kurtulmak amacı ile kuzeybatı Irak ve Kuzeydoğu Suriye’yi içine alan, genellikle çöl ve steplerden oluşan bölgede bir Sünni İslam devletinin kurulmasına izin verebilirler. Irak bir Şii devletine dönüşerek İran ile yakın işbirliğine girebilir. Günümüzde Suriye sınırımızın güneyinde radikal İslamcı teröristlerin hâkimiyeti var, bu durum uzunca bir süre devam edecektir. Türkiye güney sınırlarını kontrol altına almak ve teröristlerin sızmasını önlemek zorundadır. Sonuç ne olursa olsun, bu kaotik durumdan faydalanacak ve kârlı çıkacaklar Irak Kürdistan’ı ve İran olacaktır. AKP’nin Ters Tepen Silahı: AYM Anayasa mahkemeleri bir ülkede demokrasinin ve hukuk devletinin güvencesidir. Nitekim Türkiye’de de 27 Mayıs askeri müdahalesinden sonra, 1961 Anayasası ile demokratik ve laik hukuk devletini korumak, iktidarın çoğunluk diktatörlüğüne kaymasını önlemek için kuruldu. Türkiye’nin ikinci 12 Eylül felaketi olan 2010 referandumu ile Anayasa Mahkemesi de yeniden düzenlendi ve bireysel başvuru hakkı, aslında haksızlık ve hukuksuzluğa uğrayanların AİHM’ye gitme yollarını uzatmak, zorlaştırmak için tanındı. O sıralarda henüz AKPGülen Cemaati ittifakı bozulmamıştı... Üye atamaları bu ittifakın gözetim ve denetiminde yapıldı; iktidar böylece, AYM’yi de denetim altına aldığını düşünüyordu... Hesaplamadıkları olasılık, bu yargıçların hukuka bağlılıklarıydı. Ben daima, yargıç, savcı ve avukatlar arasında, ahlak değerlerinin daha yaygın ve sağlam olduğunu düşündüm ve yazdım... Okurlarımın bir bölümü bu güvenimin yanlış, umutlarımın boş olduğunu söyledi... Ne yazık ki Danıştay, Yargıtay, HSYK, YSK gibi üst mahkeme ve karar organları açısından da pek haksız çıkmadılar... Ama sistemin tepesinde oturan AYM hakkındaki düşünce ve umutlarımın hiç de temelsiz olmadığı anlaşıldı. HHH Silivri davaları başlayalı beri, hemen hemen her pazar, sistematik olarak haksızlıklar ve hukuksuzluklar konusunda yazdım. Amacım hem bunları gündemde tutarak toplum tarafından unutulmalarını ya da olağanlaştırılmalarını engellemek, hem de dört duvar arasındakilere, yalnız olmadıklarını anımsatmaktı. Şimdi, içerdekilerin çok büyük bir kısmının salıverilmesiyle bu davalarda yeni bir aşamaya gelindi, ama sorunlar sürüyor; örneğin, çeşitli nedenlerle henüz tahliye olamayanlar, casusluk davası gibi, devam eden garip davalar var... Ve elbette Silivri davalarının yeniden görülmesi ve bu kumpasları kuranların saptanarak yargılanması aşamaları da var... Ama sanıyorum, artık her pazar sistematik olarak Silivri davalarını yazmama gerek kalmadı. HHH Özgürlüklerine kavuşanları sevinçle karşılıyor, bu süreçte hayatını yitirenleri hüzünle anımsıyorum... Biliyorum ki Türkiye’nin yetiştirdiği en donanımlı, en yurtsever kişiler arasında olan Silivri mağdurları, demokrasinin ve hukuk devletinin yeniden kurulması için baha biçilmez çalışmalar yapacaklardır!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle