08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET [email protected] 9 MAYIS 2014 CUMA 20 KÜLTÜR Bu filmin ‘kötü’sü kilise... İstanbul Film Festivali’nin açılışını yapan, Stephen Frears filmi ‘PhilomenaUmudun Peşinde’ gösterimde 1950’lerin tutucu İrlandaPeşinde”de, inançsız ve öfkesı’ndaki küçük Roscrea kali Martin’in üstelemesiyle iyice sabasında düzenlenen bir payozlaşmış kilisenin zulmünü sornayırın lunaparkında akşam guluyor yılların yönetmeni Stepvakti rastladığı, hiç de tanıhen Frears. Yaşlı anneden yana madığı bir gençle sevişerek tavır almış yönetmenin anaoğuhamile kaldıktan sonra ailelun yıllarca birbirlerini görmelesi tarafından bağnaz rahibelerrini haince önleyen kilisenin zalimu Ama alabildiğine ce yönetilen bir manastıra tesliğine vurgu yaptığı, göz yaşartan fiinsancıl filmin asıl lim edilen, doğurup Anthony nalde, Philomena yine de bağışlıyor çekiciliği, başrolü adını verdiği oğlan daha 3 yaparagöz kiliseyi. üstlenmiş Judi Denchşındayken elinden zorla alıOnca bilgikültür donanımına, nıp zengin bir Amerikalı çifSteve Coogan ikilisinin centilmenliğine, kibarlığına rağte evlatlık olarak verilen (daha men Martin, çocuksu gevezeliklefilmi sürükleyen, doğrusu satılan) ve acısını yılrine zar zor katlandığı, basit, sıraseyircinin gözünü larca içine gömerek hemşiredan ama temiz kalpli kadının oğlulik yapan, artık 60’lı yaşlarınalamadığı çok başarılı nun ABD’de izini sürmesine yardım daki Philomena Lee’nin (Judi ediyor ve Michael (Sean Mahon) oyunlarından da Dench) bu sırrını kızı Jane’e adıyla ABD’de evlat edinilince çok kaynaklanıyor. (Anna Maxwell Martin) açiyi yetiştirilerek Başkan Reagan’ın masıyla başlıyor “Philomenaekibinden, parlak bir CumhuriyetUmudun Peşinde”. çi politika danışmanı olan Anthony’nin 43 yaJane de durumu, mesleki açıdan çalkantışında AIDS’den ölmüş bir eşcinsel olduğu, lı bir dönem geçirmekteki eski BBC muhaonun da son yıllarında gerçek annesini aradıbiri, Oxford eğitimli tanınmış gazeteciyazar ğı ve vasiyeti üzerine doğduğu kasabadaki, Martin’e (Steve Coogan) aktarınca bu konuPhilomena’nın da yıllar önce kapatıldığı Abdan çok ilgi görecek, dramatik bir hikâye çıkabey Manastırı’nın mezarlığına gömüldüğü gerrılabileceği varsayımıyla, 47 yıldır görmediği çeğine ulaşıyor. oğlunu arayıp bulmak isteyen, kilisenin zulmüCinsel ilişkiyi günah sayan kilisenin temsilne uğramış ama gıkını çıkarmamış, iman sahicisi, Nazi kılıklı, gaddar rahibe Hildegarde’ın bi, Katolik anneyle yakından ilgileniyor, aslın(Barbara Jefford) yalanlarıyla, 1955’te resda bir Rusya tarihi kitabı yazmak isteyen, kimen satılıp yıllarca ayrı düşmelerinin yanı sıra bar entelektüel Martin. birbirlerini görmeleri de engellenen anaoğuVe biri inançlı, ılımlı dindar, öteki Tanrı’ya lun dokunaklı hikâyesi, mutsuz gazetecinin kiinanmayan, ateist, sorgulayıcı, kuşkucu bir mi zaman gıcık olduğu ancak umudunu, mizah dünya görüşüne sahip ama mutsuz ve öfke doduygusunu hiç yitirmemiş bu yaşlı, basit kalu olan, birbirine tamamen zıt bir ikili oluştudından bir şeyler öğrendiği, sıkı bir hayat dersi ran Philomena’yla Martin, Martin’in editörüalmasıyla noktalanıyor. nün finanse ettiği, ABD’deki bir arayış yol33. İstanbul Festivali’nin de açılışını yapan, culuğuna çıkıyorlar birlikte. Yarısından itigösterildiği Venedik, Toronto gibi büyük fesbaren bir yol filmi gibi seyreden “Umudun tivallerde epeyce beğenilmiş “Umudun Peşinde”, gerçekten yaşanmış bir hikâyeden yola çıkan yazar Martin Sixsmith’in gerçek Philomena’nın onayını da alarak 2009’da yayımladığı “The Lost Child of Philomena Lee” adlı kitabından sinemaya uyarlanmış bir İngilizAmerikan ortak yapımı. Son 35 yıldır, senaryosunu 1985’te Hanif Kureishi’nin yazdığı “Benim Güzel Çamaşırhanem”, “Sammy ile Rosie”, “Tehlikeli İlişkiler”, “Mary Reilly”, “High Fidelity”, “Liam” ve en son Helen Mirren’li “Kraliçe” gibi önemli filmleriyle anımsadığımız, İngiliz sinemasının namlı yönetmenlerinden, 1941 doğumlu Stephen Frears’in, sık sık geçmişin anımsandığı birtakım geriye dönüşlere dayanan, sade, gösterişsiz anlatımı, mizahi, esprili diyalogları, dozunda bırakılmış duygusallığı ve sahici karakterleriyle baştan sona ilginç kıldığı “Umudun Peşinde”nin Jeff Pope, Steve Coogan imzalı senaryosu da, Venedik’ten aldığı en iyi senaryo ödülünü hak edecek kadar sağlam ve usta işi. Ama alabildiğine insancıl filmin asıl çekiciliği, başrolü üstlenmiş Judi DenchSteve Coogan ikilisinin filmi sürükleyen, seyircinin gözünü alamadığı çok başarılı oyunlarından da kaynaklanıyor. İngiliz sahne ve perdesinin yarım yüzyılı aşmış kariyeri çeşitli ödüllerle dolu, büyük oyuncusu, Dame Judi Dench’e ayak uydurmuş Steve Coogan’ın yanı sıra Philomena’nın gençliğini oynayan Sophie Kennedy Clark’ın da epeyce göz doldurduğu “Umudun Peşinde”nin sonundaki arka jenerikten öğrendiğimize göre, günümüzde binlerce evlat edinilmiş İrlandalı çocuklarla günahkâr anneleri, hâlâ birbirlerini bulmaya çabalıyorlarmış! Gerçek Philomena’ysa halen torun torbaya karışmış olarak İngiltere’de yaşıyor ve zaman zaman Roscrea’daki oğlunun mezarını ziyaret ediyormuş. Bilinçaltının gücü ‘DÜŞMAN’ 16 MAYIS’TA GÖSTERİMDE ASLI SELÇUK S O TH E BY ’ S MÜ Z A Y E D E S İ N D E 50 Y AP I T A 438 Mİ L YON T L Picasso’nun ‘Kurtarma’sına 63 milyon TL Kültür Servisi Pablo Picasso’nun 1932 tarihli “Kurtarma” adlı tablosu, Sotheby’s tarafından New York’ta düzenlenen müzayedede 31.5 milyon dolara (yaklaşık 63 milyon TL) satıldı. Empresyonist ve modern sanat müzayedesinde 50 yapıt toplam 219 milyon dolara (yaklaşık 438 milyon TL) alıcı buldu. Sotheby’s müzayedesinde Henri Matisse’in 1924 tarihli “Sabah OtuPicasso’nun sevgilisi Dora Maar’ı resmettiği ‘Kadın Portresi’ adlı yapıtı. rumu” adlı tablosu 19.2 milyon dolara (yaklaşık 38.4 milyon TL), Claude Monet’nin “Japon Köprüsü” adlı tablosu 15.8 milyon dolara (yaklaşık 31.6 milyon TL) satıldı. Picasso’nun sevgilisi Dora Maar’ı resmettiği “Kadın Portresi” adlı 1942 tarihli yapıtı da geçen salı günü Christie’s müzayedesinde 22.5 milyon dolara (yaklaşık 45 milyon TL) satılmış; Monet’nin “Nilüferler” adlı yapıtı ise 27 milyon dolara (yaklaşık 54 milyon TL) alıcı bulmuştu. Picasso’nun 1932 tarihli ‘Kurtarma’ adlı tablosu. zey Amerika’nın uçsuz bucaksız metropolünde bir ada“Her şey kontrolde biter. mın kendi kopyasının peşine Her diktatörlükte bir saplandüştüğü erotik ve varoluşçu tı vardır. Bu kontrol saplantıbir gerilim” diyor yönetmen. sıdır. Eski Roma’da halkı eğBilinçaltının gücünün hem kişilenceyle denetlediler. Totalisel gelişimimiz hem de toplum ter rejimler eğitimi, kültürü, üzerinde büyük bir etkisi oldubilgiyi, ilimi kısıtlarlar, bireyğunu vurgulayan Villeneuve, bu lerin söylemlerini yasaklarlar. gücün ve yan etkilerinin ayrıBu tarih süresince yinelenen mında olmazsak kararları kimin bir düzen biçimidir” cümlelealdığını, içimizde kimin barınriyle dersine başlar tarih öğretdığını asla bilemeyiz diyor. meni Adam Bell (Jake Gyllen“Kaos henüz çözümlenmehaal). Konuşmasını “Hegel miş bir düzendir” sözleriydünyadaki büyük olayların le başlayan “Düşman”, geleiki kez yaşandığını, Karl Marx neksel yapıda gelişmiyor. Süise ilk seferin felarekli yön değiştiket, trajedi olduğuren, ipuçları veru “Düşman”, nu, ikincininse saçmeyen çok başabilinçaltı, denetim, malık olduğunu söyrılı bir çalışma. ler. Yaşadığımız Bu gerçeküstü vaaldatmak, kimlik, yüzyıl bir öncekinin roluşsal yolculuikililik, suçluluk, yinelenmesidir” diğu Adam’ın göyüzleşme, özveri, yerek sürdürür. zünden izliyoruz. Adam’ın sevgilisi Adam’ın annekişisel yolculuk Mary (Mélanie Lautemalarını yetkin bir si (Isabella Rosrent) ile olan ilişkisi selini) ona ucuz vurguyla aktaran oyuncu olma hepsikolojik bir gerilim. vesinden vazgeçmesini söylüyor. Adam gerçekten saygın işini, konumunu mu yeğliyor yoksa karısını aldatan, motosiklet süren, maço Anthony gibi mi olmak istiyor? Saramago’nun romanını okuduktan sonra çocukluğunda izlediği filmlerin etkisini duyumsayan kötü gitmektedir. Mary, Adam’ı Villeneuve, yazarın bilinmeyegerçekten sever ama birliktene doğru bir kapı açtığını irdeliliklerinin yürümediğinin ayrıyor. Ne olup bittiği algılanamımındadır. Bir gün bir meslekda yor ama derin bir gerçeğin var şı Adam’a İstenirse Mutlaka Bir olduğu duyumsanıyor. Yol Bulunur adlı filmi izleme“Düşman”, erkeklerin dünsini önerir. Filmi izleyen Adam yasını, bilinçaltının benzersiz o gece kendini tuhaf duyumsar, gücünü yansıtıyor. Hangi nokMary’yle farklı sevişir. Filmtaya dek kararlarımızı özgürce de kendini gördüğünü anımsaverebiliyoruz, duygularımız biyan Adam aniden uyanır, Bazi denetlerken gerçek kararlarıyan Henderson’un bavullarını mızı verebiliyor muyuz, sorulataşıyan bellboy Adam’ın tıpatıp rını soruyor. Kendi kendini albenzeridir. Yıldızların parladıdatmak, yanlışlar yapmak, sapğı Volga Yetenek Ajansı’na gilanmak, daha sonra tüm bunlarden Adam burada benzeri Dadan sıyrılmak durumları özgün, niel Saint Claire’in bilgileriyeni, şiirsel bir anlatımla karşıne ulaşır. mızda. Bazı gölgelerden, nevOyuncunun gerçek adırozlardan kurtulamıyoruz. Tanın Anthony olduğunu öğrerih süresince insanlar, toplumlar nen Adam onu izlemeye başlar. aynı yanlışları yapıp duruyorAnthony’nin karısı Helen (Salar. Bu döngülerden nasıl kurturah Gadon) hamiledir. Sonunlacağız? da Adam’la Anthony tanışırJake Gyllenhaal, iki farklar, bu sıra dışı karşılaşma onla lı karakteri başarıyla yorumlurı karmaşık ve tehlikeli bir oyuyor, Adam’da Anthony’de aynun içine sürükler. nı amaç için savaşım veriyor“Enemy”yi (Düşman/2013) lar. Birinin öteki uğruna kendiNobel ödüllü yazar José ni feda etmesi kaçınılmaz oluSaramago’nun “The Doubyor. Bilinçaltı, denetim, aldatle” (Kopyalanmış Adam) roma mak, kimlik, ikililik, suçluluk, nından uyarlayan Denis Villeyüzleşme, özveri, kişisel yolneuve (Polytechnique, İçimdeki culuk temalarını yetkin bir vurYangın, Tutsak) deneysel psiguyla aktaran psikolojik gekolojik gerilimini en kişisel çarilim “Enemy” (Düşman) 16 lışması olarak tanımlıyor: “KuMayıs’ta gösterimde. TYS MÜZE BELGELİĞİ BOŞALTILMAK İSTENİYOR ‘Gezi hesaplaşması gibi’ Kültür Servisi 2002 yılında kurulan Türkiye Yazarlar Sendikası Edebiyat Müze Belgeliği’nin Kültür Bakanlığı’nın talimatıyla kapatılmak istenmesi üzerine dün TYS’nin Beşiktaş’taki merkezinde bir basın toplantısı düzenlendi. Toplantıya aralarında TYS Başkanı Mustafa Köz, gazetemiz yazarı Ataol Behramoğlu, Adnan Özyalçıner, HDP İstanbul Milletvekili Levent Tüzel, Enver Ercan, PEN Başkanı Tarık Günersel, tiyatrocu Orhan Aydın’ın da bulunduğu isimler katıldı. Kültür Bakanlığı’nın müzenin boşatılması için verdiği sürenin yarın (bugün) dolacağını hatırlatan Köz yaptığı açıklamada, “Görüşme isteklerimiz iki yıldır karşılıksız kaldığı gibi, Kültür Bakanlığı boşaltma için sendikamıza bir aylık bir süre vermiştir. Bu süre yarın (9 Mayıs) dolacaktır. Müzenin boşaltılmasından sonra yüzlerce değerli yapıtı, belgeyi nerede ve nasıl koruyacağımıza ilişkin bir öngörü yoktur” dedi. Bakanlık tarafından TYS’ye gönderilen yazıda ayrıca, müzede korunan eserlerin, Bakanlığa devredilmesi halinde Bakanlığın kendi müzelerinde sergileneceği belirtildi. Köz böyle bir şeyi kabul edemeyeceklerini, bunun TYS’nin on iki yıllık emeğinin yok sayılması anlamına geldiğini belirtti. Tüzel ise müze belgeliğin boşaltılmaması için Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik’in yanıtlaması istemiyle TBMM’ye soru önergesi sunduğunu hatırlatarak, “Konuşmalardan anladığım, izlediğim kadarıyla Kültür Bakanı hâlâ bir Gezi hesaplaşması içinde. Başbakan’ın izlediği Gezi ile hesaplaşma siyasetinin aynısını Kültür Bakanı da belgelik üzerinden sürdürüyor” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle