14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 MAYIS 2014 CUMA 2 HABERLER E Ergenekon ve Balyoz Yargılamaları İçin Şimdi Balyoz kararları Anayasa Mahkemesi’ndedir. Hak ihlali var mı yok mu, bakacak. Özel yetkili mahkemeler anayasamızın 37. maddesine uygun mu değil mi, bakacak. Kuvvet komutanları özel yetkili mahkemelerde yargılanabilir mi yargılanamaz mı, bakacak. Dosyada hükümeti cebir, şiddet kullanarak görevini ıskata teşebbüs eylemi var mı yok mu, bakacak. Ve bir karar verecek. Op. Dr. AYTEKİN ERTUĞRUL / (E) Dz. Tbp. Kd. Alb. Tıp Doktoru Yazar rgenekon ve Balyoz yargılamaları milletimizin kanayan yarasıdır. Yaranın kanadığı Deniz Kurmay Albay Murat Özenalp’ın Kocatepe Camisi’nde kılınan cenaze namazında da ortaya çıkmıştır. Hükümet üyeleri ve Genelkurmay Başkanı ile Kara ve Hava Kuvvetleri komutanlarının cenazeye katılarak onu ebedi yolculuğuna uğurlamaya yüzleri tutmamıştır. Şimdi başa dönelim ve anayasamızı açalım, birlikte okuyalım: Anayasamızın 37. maddesinde şu hüküm yer almaktadır: “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz. Bir kimseyi kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarma sonucu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kurulamaz.” Bu hüküm nedense TSK’yi yargılamak ve hiçe indirmek için yapılan operasyonlarda ve yargılamalarda hiç dikkate alınmamıştır. Hukuk dili ile söylersek, bu madde TSK mensuplarına kurulan kumpaslarda Sayın Cumhurbaşkanımızca da onaylanan kanunlarla ve anayasa değişiklikleriyle ihlal ve ilga edilmiştir. Anayasamızın 148. maddesinde şu hüküm var: “Genelkurmay başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri komutanları ile Jandarma genel komutanı görevleri ile ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan’da yargılanırlar.” Şimdi Silivri’ye, Türk milletinin içinin sızladığı, düşmanlarımızın sevinç çığlıkları attığı konuya gelelim. Eski Genelkurmay Başkanımız sayın emekli Orgeneral İlker Başbuğ ve Deniz Kuvvetleri Komutanımız emekli Oramiral Özden Örnek ile emekli Hava Kuvvetleri Komutanımız Orgeneral İbrahim Fırtına Silivri özel mahkemelerinde yargılamaları yapılamaz. Çünkü anayasa hukukumuz böyle emrediyor. “Onların orada yargılanmış ve cezalandırılmış olmaları anayasamızın 37. yorsunuz.” (Ali Fuat Yılmazer) Bu açıklama doğru bir açıklamadır. Çünkü böyle bir olay olmasaydı. Yılların devlet adamı böyle bir açıklama yapamazdı. O bir siyasetçi değildir. Ordusuna kumpas kuran ve mahkeme kararlarını etkilemeye çalışan, yani anayasamızın 138. maddesini çiğneyen Başbakan’a sahip bir ülke miyiz diyelim? Ne diyelim? ve 148. maddelerinin ihlalinden başka bir şekilde anlaşılamaz.” Neden bu önemli devlet adamlarımız anayasa çiğnenerek orada yargılandılar? Bu işten kimler sevinçli, kimler üzüntülü; bunlar değerlendirilince olayı daha iyi kavramaktayız. Ne yazık ki Yargıtay 9. Ceza Dairesi Balyoz dosyasında verilen cezaları onaylayarak anayasaya aykırı davranışlara yeşil ışık yakmıştır. İki kuvvet komutanımızın (Oramiral Özden Örnek ve Orgeneral İbrahim Fırtına) bu açık anayasa ihlaline karşın cezaları onanmıştır. Hukuk ve anayasa ihlalleri Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nce de onanarak hukukumuzun bütün ümitleri denize düşürülmüştür. Atalarımız bir söz söylerler. Kan kanla temizlenmez. Yanlış, bir başka yanlışla düzeltilemez. Eski Genelkurmay Başkanımız Orgeneral İlker Başbuğ Anayasa Mahkemesi’nin uzun tutukluluk ve gerekçeli kararın 7 ayda yazılmaması nedeniyle hak ihlali uğradığına karar vermesi üzerine Ergenekon’dan tahliye edildi. Ama esas gerekçe bunlar değildir. Bu gerekçe ile tahliye hukukun kendisine kayıtsızlıktır. İlker Başbuğ da tahliye olmalıdır. Bütün kuvvet komutanları da tahliye olmalıdır. Anayasamız açıktır, 37. maddeye göre bu şekilde özel mahkemeler kurulamaz. 10.13. İstanbul özel yetkili mahkemelerinin kuruluşu hukuk dili ile yazarsak anayasayı ihlal olayıdır. Ayrıca anayasada özel hüküm varken o işe ait bir genel hüküm de uygulanamaz. Anayasada özel hüküm vardır. Genelkurmay başkanları ve kuvvet komutanları görevleri ile ilgili suçlardan ötürü Yüce Divan’da yargılanırlar. Yine de biz eski Genelkurmay başkanımızın 26 ay suçsuz, haksız, hukuksuz, anayasal dayanağı bulunmayan mahkemelerde tutuklanıp mahkum edildikten sonra dahi tahliyesine seviniyoruz. İşin daha vahimi ise şudur. Eski İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanı Ali Fuat Yılmazer’in açıklamaları... Girelim Google’a, “Başbuğ’un tutuklanmasını Başbakan istedi” yazalım, görelim karşımıza ne çıkacak. aderimize isyan mı edelim? K Anayasa Mahkemesi Ne İşe Yarar? Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın 52. kuruluş yıldönümü dolayısıyla yaptığı konuşma, onu, AKP iktidarının hedefi haline getirdi... Oysa Kılıç sadece AYM’nin işlevleri, evrensel hukuk kuralları ve bunların uygulamadaki yansımaları hakkında konuşmuştu. HHH Peki AKP iktidarının bu sert tepkisi neden ortaya çıktı? Üstelik AYM de yargıyı siyasal iktidarın etkisine açan 12 Eylül 2010 referandumundan nasibine düşeni almış, iktidar çizgisinde yeniden düzenlenmişti. Sanıyorum bu tepkilerin altında, hukuk, insan hakları, iktidar, demokrasi ve anayasa hakkında, AKP’nin yanlış bir algısı yatıyor: Bu yanlış algı, seçilmiş iktidarların her yaptığının, demokrasiye, insan haklarına, hukuka ve anayasaya uygun olduğu gibi bir çarpık anlayıştan kaynaklanıyor. Daha da ötesi bu çarpık anlayış, seçilmiş iktidarların aldığı kararların, anayasaya ve hukuka uygun olmadığı zamanlarda da bütün bunların üstünde olduğu gibi, iyice yanlış ve tehlikeli olan bir noktaya gidiyor. İşte anayasa mahkemeleri tam da bu noktada, seçilmiş siyasal iktidarları, hukuk, insan hakları, demokrasi ve anayasa sınırları içinde tutmak için kurulmuş mahkemelerdir. HHH Batı uygarlığı, çoğunluğun duygularını istismar eden demagog liderlerin, demokrasiye karşı en büyük tehlikeyi oluşturduğunu İkinci Dünya Savaşı dolayısıyla öğrendi: Faşizm ve nazizm, insan haklarını bir yana iten, seçilmiş, çoğunlukçu demagog liderler tarafından, insanlık tarihinin en kanlı cinayetlerini işlemekte kullanıldı. Anayasa mahkemeleri, Kıta Avrupası demokratik rejimlerinde, bu deneyimden sonra önem kazandı ve yaygınlaştı. Nitekim Avrupa Birliği, bu deneyim üzerine oluşturulan çok çeşitli organlar ve ilkeler üzerine inşa edildi. HHH Türkiye’nin siyasal tarihi açısından da Anayasa Mahkemesi, seçilmiş olmanın imtiyazını kötüye kullanarak demokrasiyi rafa kaldıran Demokrat Parti deneyiminden sonra, demokrasiyi korumak için kurulmuştur. Anayasa Mahkemesi bugün, gittikçe otoriterleşen bir rejimde, var olma ve işlevini yerine getirme çabası içindedir... AKP’nin tahammül edemediği de budur! aşbuğ’un tutuklanmasını Başbakan istedi’ “İlker Başbuğ ile ilgili dosya Başbakan’a arz edildi. O günkü kadrolar arz etti. Adalet Bakanı, başsavcı vekilini aldı Başbakan’a gitti. Başsavcı vekili döndüğünde bana aktardı. Başbakan’ın talimatı ‘mutlaka tutuklansın’ olmuştur. Başsavcı vekili telaşa düşmüş. Şu an görevde. O dönemin sorumlu başsavcı vekili. Başbakanımız tutuklanması talimatıyla başsavcı vekilini gönderiyor. O da benim yanıma gelmiştir. Ben de ona ‘dosyanın gereği neyse onu yapın’ dedim. ‘Lütfen dosyanın hakkı ne ise onu yapın.’ Hemen tutuklanmanın akabinde öyle bir açıklama yaptı ki; hem bir talimat veriyorsunuz hem de çıkıyorsunuz Türk toplumuna bambaşka bir açıklama yapı ‘B Yoksa kaderimiz bu diye kabullenelim mi? Yoksa kaderimiz değiştirmek için hukuk içinde görevlerimize sahip mi çıkalım? Türk milleti sonuncu fıkraya karar vermiştir. Hukuk içinde görevlerine sahip çıkmıştır. Yıllardır sessiz çığlıklarda haykırmaktadır. Bu haykırışların devamında diğer kuvvet komutanlarımız ve bütün kahramanlarımız serbest kalacaklardır. Bu inançla göreve devam edilmelidir. Bu kararları veren ve onaylayan yüce hâkimlerimize de bir soru sormak ihtiyacını duymaktayız. Anayasamıza göre; hâkimler görevlerinde bağımsızdırlar. Anayasaya, kanuna uygun olarak vicdani kanaatlerine göre karar verirler. Şimdi Türk milleti adına karar veren yerel özel yetkili ağır ceza mahkemelerine ve Yüce Yargıtay’ımızın 9. Ceza Dairesi üyelerine Türk milletinin bir ferdi olarak soruyoruz. Kahramanlarımızın hükümetimizi cebir ve şiddet kullanarak devirmeye teşebbüs ettiklerine dair vicdani kanaatleriniz oluştu mu? Vicdanı kanaatlerinizi oluşturan hangi zor kullanım hareketlerini göstermektesiniz? Neden bu eylemleri gerekçelerinizde gösteremiyorsunuz? Sizi tarih ve milletimizin önünde vicdani kanaatlerinizin nasıl oluştuğunu gerekçenizde açıklamaya davet etmekle herhalde anayasamızın (Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Anayasa madde 141.) emrinden başka fazla bir şey istemiyoruz. Bu davalar ve kararlar ilerde bu kararları alanlarla birlikte anılacaktır. Dilerim hukuka ve anayasaya uygun kararlar verdiler şeklinde anılacaktır. Ama bugünden anılmaya başlanmıştır. Prof. Dr. Köksal Bayraktar: “Cebir ve şiddet kullanılmamıştır. Dolayısı ile ETCK (Eski Türk Ceza Kanunu) 147/1 maddesine göre ceza verilmesi yersizdir.” (*) Prof. Dr. Ersan Şen ise Bana bir cebir ve şiddet eylemi gösterin ki “Darbeye teşebbüs olarak yorumlayalım” demiştir.(*) Prof. Dr. Sami Selçuk ise şöyle diyor: “Darbeye hazırlık var ama teşebbüs yok. Bu haliyle darbeye teşebbüs suçu oluşmaz.(*) Uzatmayalım sözü, bugün uygulanan hukuk sistemi cumhuriyetimizin hukuk sistemi değildir. Cumhuriyetimizin hukuk sisteminde askerler askeri suçlardan dolayı askeri mahkemelerde yargılanabilirlerdi. Bir gece yarısı kanunu (5918 sayılı k.) ile bu değiştirildi. Ancak zamanın CHP Genel Başkanı. Sayın Deniz Baykal ve grup başkanvekilleri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, Hakkı Süha Okay ve Kemal Anadol kanunu Anayasa Mahkemesi’ne götürdüler. Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Haşim Kılıç dahil kanunu oybirliği ile iptal etti. (Anayasa Mahkemesi’nin 21 Ocak 2010 tarihli 2009/52 esas ve 2010/16 sayılı kararı) Bunun üzerine anayasamızın 145. maddesine şu fıkra eklendi: Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine ait davalar herhalde adliye mahkemelerinde görülür. Bu anayasa değişikliği TBMM’de gerekli oy çoğunluğuna ulaşamadı. 12 Eylül referandumunda kömür, fasulye, makarna, pirinç desteği ile yüzde 56 oyla kabul edilerek yürürlüğe girdi. İşte bu ucube fıkraya göre kurulan kumpaslarla bugün TSK yok edilme noktasına getirilmiştir. Deniz Kurmay Albay Murat Özenalp de bu kumpasın şehitlerinden sadece bir tanesi ve sonuncu olanıdır. Şimdi Balyoz kararları Anayasa Mahkemesi’ndedir. Hak ihlali var mı yok mu, bakacak. Özel yetkili mahkemeler anayasamızın 37. maddesine uygun mu değil mi, bakacak. Kuvvet komutanları özel yetkili mahkemelerde yargılanabilir mi yargılanamaz mı, bakacak. Dosyada hükümeti cebir, şiddet kullanarak görevini ıskata teşebbüs eylemi var mı yok mu, bakacak. Ve bir karar verecek. Milletimiz de bu kararlara bakarak Türkiyemizde Anayasa Mahkemesi var mı yok mu, karar verecek. Tarih bu kararlara bakacak ve 2014 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti’nde Anayasa Mahkemesi var mıydı yok muydu, karar verecek. Ya TBMM, ya Cumhurbaşkanı, ya anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma diye Türk millet önünde namus ve şeref sözü veren 550 kişi var mıydı yok muydu, karar verecek. Türk millet adına verilecek kararları Türk milletinin her ferdi şu anda merakla bekliyor. (*) Op. Dr. Aytekin Ertuğrul. Durmak Yok Yola Devam. TOGAN Yayınları, 2014, İstanbul Sıra AYM’de
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle