24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 MAYIS 2014 CUMARTESİ CUMHURİYET kultur SAYFA Her şey bizi hatırlatıyor... Thomas Ostermeier, Ibsen’in ‘Bir Halk Düşmanı’nı İstanbul Tiyatro Festivali’nde günümüze taşıdı ve reddetmede, yönlendirme ve yönetmede düşünsel olarak gelişkin birey ile yani kişilik ile aynı haklara sahip olmasını savunan öğretidir bu.” Bu türün yalnızca alt katmanlar için söz konusu olmadığını belirtir Doktor, “Her kesim içinde bol bol var bizde bunlar, toplumun en üst ucuna kadar!.. Yalnızca üstlerinin düşündüğünü düşünüp, yalnızca üstlerinin görüşlerini benimseyen bir tip olduğu için! İşte böyle yapan birisi yığından bir kişidir!”... Büyük protestolarla karşılanır konuşma, “Halk düşmanı” ilan edilir Doktor. Evi taşlanır, kendi ve yakınları işten kovulur. Bu arada kaplıcanın düşen hisselerini kayınbabası onlara bırakacağı mirasın parasıyla satın alır ve damadına çetin bir seçenek sunar. Ancak kararını vermiştir Doktor, okuldan uzaklaştırılan oğullarını mahalleden bulunacak birkaç yoksul çocukla birlikte, öğretmen kızının da yardımıyla kendi eğitecek, “ülkenin tüm kurtlarını kovalamaları için” özgür ve tutarlı insanlar yetiştirecektir. Oyunun sonunda kahramanımız karısına yeni bir @cumhuriyet.com.tr KÜLTÜR 15 Adalar’da kültür merkezi krizi CEREN ÇIPLAK Tek başına insan... Yaramızı deşen bir oyun şey daha keşfettiğini söyler mutlulukla: “Bu dünyada en kuvvetli insan tam anlamıyla tek başına olan insandır.” u Schabühne Berlin Tiyatrosu’ndan seyrettiğimiz yapımda yönetmen Ostermeier, yapıtın özünü bozmadan, halen geçerliliğini koruyan ana sorunsalı günümüze taşımış. Ortaya hepimizi derinden etkileyen, yaramızı deşen bir oyun çıkarmış. ESEN ÇAMURDAN Ibsen’in 1882’de yazığı “Bir Halk Düşmanı” adlı oyun bizim hiç de yabancısı olmadığımız bir sorunu işler. Norveç’te kaplıcasıyla ünlenmeye başlamış ve neredeyse tüm gelirini buna bağlamış bir kentte geçer olaylar ve büyük sermayenin yönetimindeki kaplıca suyunun zehirli olduğunu ortaya çıkaran Doktor’un toplumca yalnız bırakılmasını, “halk düşmanı” ilan edilmesini anlatır. Bir turnusol kâğıdı işlevi görecektir laboratuvardan gelen rapor. Maskelerin düşmesini sağlayacak ve kentin yönetici takımının, basınının iktidarla/düzenle ne denli sıkı çıkar bağları içinde olduğunu ortaya çıkaracaktır. İlkin raporu coşkuyla karşılar basın, aslında söz konusu olanın toplumsal yaşamın içine düştüğü bir batak olduğunu öne sürer, nitekim tüm kamu ihaleleri ve yönetimleri hep bir tek “resmi çete” ile kentin eski tanınmış ailelerinin oluşturduğu “üstü örtülü bağlantılar yumağı” yönetmektedir, rapor baştakilerden kurtulmak için iyi bir fırsat olacaktır. Gazete ve basının sorumluluk duygusu bunu gerektirmektedir. Gazetenin finansörü konumunda bulunan, aynı zamanda “Mülk Sahipleri Derneği”nin başkanı, “Temkinliliğin Dostları Derneği”nin onur üyesi olan basımevi sahibi de temsil ettiği “başat çoğunluğun” kendini göstermesi için bunun iyi bir fırsat olduğunu düşünür. Kaplıcanın yönetim kurulu başkanı, kent başkanı, polis müdürü “vesaire” ve Doktor’un abisi olan Başkan daha baştan geri çevirir raporu; her şeyden önce kendi yönetiminde çıkmış bir sorundur bu, “Memleketin yüce menfaati için, başkanlığın uygun göreceği zaman ve koşullarda” gereken her şeyin yapılacağını söyler. Kaplıcanın onarılması hem büyük bir bütçe gerektirecek hem de kentin önemli gelir kaynağının uzun süre kesilmesine neden olacaktır ki bu da “kamu menfaati”ne aykırıdır. Ayrıca kamuoyunun yeni düşüncelere hiç gereksinimi yoktur. “Kafalarda yerleşmiş güzel düşünceler onlar için en hayırlısıdır.” Doktor diretince Başkan ona memur olduğunu anımsatır ve konuşmasını yasaklar. Gazeteye de onarım parasının sermayedarlardan değil, mülk sahiplerinden vergi olarak alınacağını söyler ve çalışanlar hemen taraf değiştirir çünkü hemen herkesin bir çıkar ilişkisi vardır iktidarla. Doktor’un makalesi basılmaz, yerine Başkan’ınki yayımlanır. Doktor bu kez kendi doğrudan seslenmek ister halka ancak düzenlediği toplantıda, demagojik söylemleriyle halkı, “çoğunluğu” arkasına alan yandaşların oyununa gelir, konuşması kısıtlanır, hatta kaplıcanın sorunlarından söz etmemesi istenir. O da zaten artık başka bir buluşundan, “düşünsel ve manevi hayatımızın zehirlenmiş kay naklarından, yalanın kokmuş zeminine dayanan burjuva toplumundan” söz edecektir. Hayatımızı asıl zehirleyenin, gerçeğin ve özgürlüğün en büyük düşmanı olan “başat çoğunluk denen nesne” olduğunu söyler Doktor. Tüm dünyada çoğunluğu oluşturan da aptallıktır ve hak her zaman azınlıktadır. Yığınlar hakikatleri ancak tükendikten, sığlaştıktan sonra benimserler ki geçerliliğini yitirmiş bir hakikattir artık bu. Başka bir yanlış öğreti de kalabalığın, yığının, yani biçimsiz sürünün halkın gerçek çekirdeğiymiş gibi, hatta halkın kendisiymiş gibi öne sürülmesidir. “Bu bilgisiz ve işlenmemiş halk yoldaşlarımızın kabul etme Tiyatro Festivali’nde Schabühne Berlin Tiyatrosu’ndan seyrettiğimiz yapımda yönetmen Thomas Ostermeier, son derece yerinde bir dramaturji çalışmasıyla, yapıtın özünü bozmadan, halen geçerliliğini koruyan ana sorunsalı günümüze taşımış. 21. yüzyıl bakış açısının gereksiz gördüğü kimi ayrıntıları, fazlalıkları, uzatmaları keserek metni toparlamış ve ortaya hepimizi derinden etkileyen, yaramızı deşen bir oyun çıkarmış. Yaramızı deştiğinin bilincindedir yönetmen; oyunun bir yerinde Doktor’un dışındaki oyuncular, kendi rollerinden soyutlanmadan, seyirciyle ilişki kurar ve şeytanın avukatlığını yaparak onunla kahramanın savını tartışır. Ancak asıl sürpriz sona saklanmıştır. Ibsen’in neredeyse ütopik olan çözümünü, yine yazarın yaklaşımından uzaklaşmadan, günümüze devşirmiştir Ostermeier, hem de asıl işi seyirciye bırakarak. * Metnin çevirisi Yılmaz Onay’a aittir. Başat çoğunluk... İnteraktif oynanan ‘Bir Halk Düşmanı’na seyirci de katıldı CEREN ÇIPLAK Türkiye’ye ayna tuttu sanacağı üzere, Başbakan Erdoğan’ın görevden alınıp alınmadığı hâlâ açıklığa kavuşmayan müşaviri Yusuf Yerkel’in Soma’da bir madenci yakınını tekmelemesi sonrası “sağ ayağının incinmesi” nedeniyle 7 günlük rapor alması büyük bir tepkiyle karşılanmıştı. Oyunda Başkan’ın sağ ayağını incittiğine dair vurgu yapması seyirciden büyük alkış aldı. Gezi Direnişi sloganı “Bu Daha Başlangıç” da oyunda yer aldı. Oyundaki direnişçi, yani “Bir Halk Düşmanı” Dr. Stockmann, karşıtları tarafından “çapulcu” olarak nitelendirildi. İnteraktif oyunda, gazeteci, gazetenin finansörü, Başkan ve Dr. Stockmann seyirciyle röportaj yaptı. “Hamlet”te de sahneye kamera taşıyan Thomas Ostermeier bu oyunda da kamerayı röportaj sırasında seyirciye doğrulttu. Gazeteci, “Dr. Stockmann’a hak veriyor musunuz?” diye sordu. Salondaki seyirciler de “Evet” diyerek karşılık verdi. Bir seyirci de, Başkan’a, tekmeden dolayı rapor alıp almayacağını sordu. Bugünkü Türkiye’nin politik gündemine de ayna tutan Dr. Stockmann’ın halka seslendiği kürsü konuşması seyircinin coşkulu alkışlarıyla karşılandı. Adalar Belediye Başkanlığı’nın, Adalar Vakfı’na gönderdiği tebligatla Çelik Gülersoy Kültür ve Sanat Merkezi’nin 2 Haziran’a dek boşaltılmasını talep ettiği bildirildi. Mekânın tahliye edilmesi durumunda, 14 Haziran’da açılması planlanan, küratörlüğünü Burgazadalı mimarlık tarihçisi Hasan Kuruyazıcı ve tasarımını Kınalıadalı Sera Dink’in yaptığı, üzerinde iki yıldır çalışılan, Adalar müftülüğü dahil olmak üzere dini cemaatlerle işbirliği içinde hazırlanan “Adalar’da Tanrı’nın Evleri” sergisi açılamayabilir. Adalar Vakfı’na bağlı olarak Adalar Müzesi kapsamında açık sergi alanı olarak kullanılan Çelik Gülersoy Kültür ve Sanat Merkezi, Büyükada iskelesine 500 metre uzaklıkta, Çınar Caddesi üzerinde bulunuyor. Mekân, Adalar Vakfı ve Adalar Belediyesi ortaklığıyla 2010 Avrupa Kültür Başkenti projesi kapsamında Temmuz 2010’da törenle hizmete açılmıştı. Adalar Belediyesi yetkilileri yaptığı açıklamada, mekânı kapatmayacaklarını, Adalar Vakfı ile yapılan iki yıllık protokol süresinin bittiğini, bu nedenle mekânın artık vakfa değil, belediyeye bağlı olarak hizmet vereceğini belirtti. Yetkililer, mekânın aynı isimle yine çok amaçlı bir kültür sanat sergi alanı olarak kullanılacağını vurguladı. Adalar Vakfı Başkanı Halim Bulutoğlu ise gazetemize yaptığı açıklamada tahliye tebligatının yürürlüğe girmesi durumunda Adalar Belediyesinin meclis ve encümen kararlarıyla güvence altına alınmış protokollere açıkça aykırı bir tasarrufta bulunmuş olacağını söyledi. Bulutoğlu, “İmzalanan protokol 2 yıllık bir protokol ancak süre uzatmalı bir protokol. Belediye yetkilileri, kültür merkezi olarak kullanmaya devam edeceklerini söylüyor, o zaman neden bugünkü işlevi bir kültür merkezi olan mekânın işlevine son veriliyor. Mekân kapatılırsa bugüne dek verilen emekler boşa gider” dedi. ODTÜ Koleji’nin ‘Edebiyat Günü’ 10 yaşında Geçen tiyatro festivalinde “Hamlet” oyunuyla yer alan ünlü yönetmen Thomas Ostermeier bu yıl da, 19. İstanbul Tiyatro Festivali’nde Henrik Ibsen’in yazdığı “Bir Halk Düşmanı” ile konuk oldu. Daha önce de Ibsen’ın beş oyununu sahneye taşıyan Ostermeier’ın oyunculuk, dekor ve dramaturji anlamında özgün, çarpıcı bir yaklaşım sunan bu oyunu tam anlamıyla bugünkü Türkiye’yi yansıtıyordu. Ostermeier’ın oyunundaki “beklenmedik hamleleri” derledik. Açılış sahnesinde oyuncular, David Bowie’nin “Changes” (Değişimler) adlı şarkısını hem çaldılar hem de söylediler. Bu şarkıyı oyun boyunca duyduk. Oyunda, Gezi Direnişi ile Soma maden faciası da unutulmadı. Seyirci, oyundaki Başkan’ın, kamu çıkarını düşünen Dr. Stockmann’ı tekmelediği sahneyi ıslıklar eşliğinde alkışladı. Anım ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) ODTÜ Koleji’nin bu yıl 10.’sunu düzenlediği, edebiyat öğretmenlerinin öğrencilerini yazarlarla buluşturduğu Edebiyat Günü’nde “sanatı politik öfkenin ve iç sıkıntısının yarattığı” anlatıldı. ODTÜ Geliştirme Vakfı Özel Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Zümresi’nin 2005 yılından beri aksatmadan sürdürdüğü Edebiyat Günü’nün onuncusu, geçen gün Kültür Merkezi’nde yapıldı. Bu yılki etkinliğin konukları Achim Wagner, Adnan Binyazar, Aslı Tohumcu, Emin Özdemir, Erendiz Atasü, Fadime Uslu, Hakan Bıçakçı, Mine Söğüt ve Süheyla Acar oldu. İSTANBUL TİYATRO FESTİVALİ’NDE BUGÜN ‘Bir Yaz Gecesi Rüyası’ Kültür Servisi Baltık Dans Tiyatrosu’nun sahneye koyduğu “Bir Yaz Gecesi Rüyası” bugün saat 18.00 ve 20.30’da Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde izlenebilir. Klasik baleden, ritmik jimnastiğe ya da sokak dansına kadar farklı alanlardan gelen dansçıları bünyesinde toplayarak yaratıcı ve çağdaş bir hareket tarzının oluşabileceğini vaat eden Baltık Dans Tiyatrosu’nun gösterisinde Goran Bregovic’in müzikleri de yer alıyor. İkincikat’ın sahneye koyduğu “Fü” ise saat 15.00’te Üsküdar Tekel Sahnesi’nde. Murat Mahmutyazıcıoğlu’nun yazdığı oyunu Sami Berat Marçalı yönetiyor. Toksikoman Kolektif’in sahnelediği “DNA’mı Muhafaza Et Ruhumu Yeniden Doğursunlar” bugün 18.30 ve 20.30’da Karaköy İkincikat’ta izlenebilir. Edward Bond’un kaleme aldığı “Kırmızı Siyah ve Cahil” adlı oyun da saat 18.30’da Bisahne’de. Bitiyatro’nun sahnelediği oyunda, nükleer bir patlamada ölü doğmuş bir adam, ölmeseydi yaşayabileceği yakın gelecekteki hayatını anlatıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle