03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 MAYIS 2014 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] 11 ‘DavulTokmak’ Harcamaları “Davul Başbakan Erdoğan’ın sırtında, tokmak Merkez Bankası’nın elinde. Böyle bir dünya yok. Hesap kime soruluyor? Hesap davulu sırtında taşıyana soruluyor. Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’ya kimse sormuyor sokakta yürürken ‘neden bu oldu’ diye.” (Başbakan Erdoğan’ın Başdanışmanı Yiğit Bulut, Kanal 24) Bulut, “davultokmak” benzetmesiyle Başbakan’ın Merkez Bankası’na yönelik itibarı sarsıcı sözlerine meşruiyet kazandırmayı amaçlıyor olmalı. Kolay anlaşılır olması bakımından isabetli. Ama aynı şey “içerik” için geçerli değil. “Davultokmak”ı açalım biraz... “Hesabın davulu sırtında taşıyana sorulması”ndan kasıt şu olsa gerek: “Sayın Başbakan hayat neden bu kadar pahalılaştı?” Ya da “Ne güzel enflasyonu düşürmüştünüz, niye yükseldi?” Vatandaş elbette bu soruları Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’ya değil, Başbakan’a soracak. Bunun tek sebebi; günde üç kez ve saatler boyu Başbakan’ı ekranda gördüğü için değil. Sırtta taşınan davul, size emanet edilen “bütçe” anlamına geliyor; ondan. Topladığınız vergileri düzgün yönetmek ve harcamakla yükümlüsünüz. Yetmiyor; bir de denetimine izin vermek zorundasınız. Vergisini dikkatli kullanmaz savrukça harcarsanız, bedelinin enflasyon olduğunu vatandaş biliyor olsa gerek... HHH “Davultokmak”ın bütçedeki bazı karşılıkları bize bir şeyler söylüyor... Maliye’nin yeni yayımlanan Nisan 2014 Bütçe Raporu’ndan: Açık: Bütçe, 2013 Nisan ayında 595 milyon TL “fazla” vermişken, 2014 yılı Nisanı’nda 2.7 milyar TL “açık” vermiş. İhaleler: Kamunun satın aldığı mal ve hizmetler geçen yılın aynı ayına göre yüzde 15.7 oranında artmış. (3 milyar 185 milyon TL) Giderler: Bütçeden geçen yılın nisanında 29 milyar 893 TL harcama yapılmış. Bu yıl 36 milyar 789 milyon TL. Dört ayda: 2013’ün OcakNisan döneminde bütçe giderleri 125 milyar TL. Bu yıl aynı dönemde yüzde 14.1 artışla 142.6 milyar TL. Personel giderleri: 2014 yılı OcakNisan döneminde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 16.5 oranında artarak 38 milyar 635 milyon TL olmuş. HHH Merkez Bankası başkanları, çok ister ama bürokratik kurallar gereği hükümeti doğrudan hedef alarak “Çok harcamayın, kamu kaynaklarını savurmayın” diyemez. Bunu başka bir yolla ifade ederler. Kamuoyu önüne çıktıklarında hazırladıkları sunumun içinde bir “mali disipline uyulması” dileğine yer vererek. Bugünün sorunu, AKP iktidarlarının, özellikle ilk yıllarda büyük özen gösterdikleri “mali disiplin”in artık eski formunda olmaması. 2013 Nisanı’nda “fazla” veren bütçenin, bu yıl kat kat “açık” vermesi de en somut gösterge. Neden Sayıştay raporları artık Meclis’e gelmiyor? Son altı aydır yalanlanmayan yüzlerce haberden gördük ki, usulsüz harcamalar saklansın diyeymiş... Neden Kamu İhale Kanunu, çıktığından bu yana 30 kez değişikliğe uğradı? Her kurum kendi başına, dilediği gibi alım yapabilsin diye... Sayıştay’ı devre dışı bırakıp Kamu İhale Kanunu’nu 30 kere değiştirdikten sonra Merkez Bankası’nı hedef tahtasına oturtmanın tek bir anlamı var: Darmadağın olmuş bir mali disiplinin deliklerini görünmez kılma çabası. Gezi Soma Lice Taşeron... “Hangisi en güncel, toplumsal içerik, gelişmeleriyle yaşamınızı en çok etkileyecek konu başlığı olarak bugünün yazı konusu yapılmalı” sorusunu yöneltsem... Ortak kimlik, değerleriyle “kanka” olduklarına inanmışları yakalasam... Daha ileri bu hafta sonunda yapılacak söz konusu gündem başlıkları ile düzenlenmiş etkinlik, eylemlere katılan grupları seçmiş olsam... Başlığa aldığım ya da almadığım başka konular üzerinden farklı gündem başlıkları, kaygılar öncelikli söze girilebileceğinden adım kadar eminim... Birbirinden çok uzak gibi görünen sorunlar, gelişmeler, yaşam biçimleri, gündem başlıkları arasında öylesine sıcak, yakın, aynı zamanda uzak, kopuk ilişkiler ağı kuruldu ki... Bilinçaltının öncelikleri dışavurumunda, çeşitlilik aldı başını gidiyor... Gezi’yi, gelişmelerini yakından izleme, gözlemleme şansını yakalamış olmam bir yana, yıldönümü bağlantılı yapılan değerlendirmelere şöyle bir göz attığımızda, o kadar uçtan uca sürüklenen algılamalar, tanımlamalarla karşı karşıya kalıyoruz ki... Cumhuriyet tarihinin en sevinçli, neşeli, kolektif ruh kabarması mı? Siyasi duruş ama aidiyet olarak ezberlenmiş tüm siyasi duruşlara karşı, uzakta bir duruş.. İktidarı neden bu kadar çok korkuttu? Tek tek ölenlerin, ağır yaralanan, gözlerini kaybedenlerin hedef oldukları polis şiddeti, hukuksuzlukların üstünün bir türlü örtülememesi bağlantılı İktidarlarının hukuksuz, polis devleti şiddeti icraatlarına belge oluşturdukları için mi? Dünün haberleri arasında bir ara yine, her olayın özelinde halka kapatılan Gezi Parkı’nın polis kuşatması görüntülerine, yıldönümü etkinliklerine katılmak isteyenlere bugünü karabasan yapmak üzere 25 bin polis ile 50 TOMA’nın hazır bekletildiği bilgisi eklemleniyordu. Yanına istenmeden zorunlu eklemlenmiş haberde ise Gezi eylemlerinde yediği gazla komaya girmiş, o günlerden bugünlere yoğun bakımda önceki gün ölmüş iki çocuklu bir ananın neşeli, besbelli son katıldığı eylemin yürüyüş görüntüleri... Gezi, İktidarları için çok etkin bir dönemeç, toplumsal kırılma noktası... Başbakan’ın dün yine en öfkeli diliyle gerçekten izansız suçlama, karalama söylemlerinden birini daha yaptılar... HHH Başbakan’ın terörist, suç örgütü provokasyonlarına karşı zorunlu polisiye önlemler gerekçelendirmeleri; bire bir yaşananlarla yalanlanıyor... Kılıçdaroğlu’nun en son dünkü “maskeli provokatörlere dikkat” uyarısındaki taşları yerli yerine oturtuyor... Aynı yayın saatinin haberleri içinde yandaş medyada da Okmeydanı’ndaki cenaze törenine katılmış vatandaşımızın ölümüne yol açan kurşunun polis silahından çıkmış olduğu gerçeği yüzümüze çarpıyor. Okmeydanı’ndaki iki vatandaşımızın daha ölümünden sorumlu tutulmak istenen illegal sol örgütlenmelerin siyasetlerinin yanında olmayanlar için de doğrudan ilişkilendirilmesi olanaksızlaşıyor... Sol hareketlerin yanından geçmemiş liberalleri bile “Polis karışmazsa olay olmuyor. Muhalefetin anayasal protesto, eylem haklarına yasak, polis şiddeti asıl provokasyonun kaynağını oluşturuyor..” noktasına getiriyor... Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi, siyasi taktik gereği İktidarları bugün farklı bir adım atabilirler mi? Gezi’nin yıldönümünde Gezi’yi neşeli, güler yüzlü, mizah dilleri ile yaşamak isteyen gençleri özgür bırakabilirler mi? İstanbulluları milyonlarla esir alıp 1 Mayıs’ta olduğu gibi evlerine kapattırmaktan, sokakları gaz bombardımanı altında tutmaktan vazgeçebilirler mi? Baksanıza Soma’ya ilişkin dünün haberleri ne kadar da olumlu, güzel ambalajlı paketlenmiş, pazarlanmıştı? Alanıma girmese yeni taşeronluk yasası ile milyonlarla işçinin çok ağır ucuz emek olarak kölelik düzeninde çalıştırılmalarından vazgeçildiğine, işçi sağlığı ve güvenliği önlemleri de içinde olarak insanca çalışma, yaşam, ücret koşullarına yükseltileceklerine inanacağım... Sahi aynı ücretler, insanca yaşam koşullarında çalıştırma niyeti olsa niye taşeronluk sistemi yeni yasal güvencelere alınıyor? Sanki çocuk kandırılıyor... Taşeron şirket eliyle hizmet, bir işyerinin sayısız ayrı patron elinde işyerine dönüştürülmesi olmuyor mu? Bir hastane, otomobil fabrikası, canının istediği kadar böl bölebildiğine işveren ve işkoluna ayrıştırılmış olacak. Sonra da sayısız işkolu koşullarında minicik işletmeler için işçiler sayısız sendikada örgütlenip çoğunluk almaya, sözleşme yapmaya bizim yasaklı sendikal düzen içinde ulaşmaya çalışacaklar... Siz dalga mı geçiyorsunuz, ana işyerinde ana sözlemenin kazanılmış haklarından bütün işçiler yararlanacaklar diye? Bir arada düşünülemeyecek işkollarının ayrı ayrı sendikalarından birkaç çalışan ile sendikal haklarda çoğunluk elde edilip sözleşme yapılacak da, sonra aynı işkolunda sayılabilecek işçiler için o haklar geçerli sayılacak... Ölme eşeğim ölme... Dünyanın teknoloji bilgi birikimi ile olamayacak maden cinayeti karşısında alınacağı söylenen önlemler gerçek olursa... Ki cinayetlerin durdurulabilmesinin olmazsa olmazları... Bugünkü İktidarları yandaşlığında maden vurgunları, talan düzeni biter.. ki kurulu çıkar düzeni ağlarında siyaseten yapabilirlerse bize şapka çıkarmak düşer... Şahdeniz havzasındaki doğalgazın işlenmesi ve Avrupa’ya ulaştırılması Avrupa Birliği için de büyük önem taşıyor. İki gün önce bir basın toplantısı düzenleyen AB Enerji Komiseri Günther Öttinger’in açıkladığı “Avrupa Enerji Güvenliği Stratejisi Raporu”nda, enerjide AB’nin tek bir ülkeye (Rusya’ya) bağımlılığının sakıncasına dikkat çekilerek, Türkiye üzerinden geçen Güney Koridoru en önemli alternatif olarak gösterildi. Türkiye üzerinden Avrupa’ya doğalgaz ulaştıracak iki projede son adım atıldı Şahdeniz’e imza İstanbul Haber Servisi Türkiye’nin, “Şahdeniz Doğalgaz Üretim Sahası” ve “Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı”na (TANAP) ortaklığının artırılmasına ilişkin iki anlaşma birden dün İstanbul’da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da katılımıyla imzalandı. Törende, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız da hazır bulundu. İmzalanan anlaşmalardan biri ile Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) Fransız enerji şirketi Total’in Şah Deniz Projesi’ndeki yüzde 10 payını 1.5 milyar dolar karşılığında alarak hissesini yüzde 19’a yükseltti. Azeri petrol şirketi SOCAR ile imzalanan anlaşma ile de BOTAŞ’ın TANAP Projesi’ndeki hissesi yüzde 20’den yüzde 30’a çıkarıldı. u Türkiye, TPAO kanalıyla ortak olduğu Şahdeniz 2’deki hissesini yüzde 9’dan 19’a, BOTAŞ ile ortak olduğu Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı projesindeki payını yüzde 20’den yüzde 30’a çıkardı. Azerbaycan’ın zengin doğalgaz rezervlerini barındıran Şahdeniz sahasından çıkan gazın bir bölümü BakuTiflisErzurum hattı üzerinden Türkiye’ye gelirken, yapımı planlanan TANAP Projesi ile Avrupa’ya da doğalgaz ulaştırılması amaçlanıyor. Türkiye’nin doğu sınırından batı sınırına kadar uzanarak TAP projesine bağlanacak olan TANAP’ın yapım maliyetinin 810 milyar dolar arasında olması ve ikinci etabı tamam landığında yıllık 31 milyar metreküplük kapasiteye ulaşması bekleniyor. Başbakan Erdoğan, “Azerbaycan ile doğubatı enerji koridorunu geliştirdik. Gürcistan da bu projelerin gerçekleştirilmesinde önemli bir role sahip” dedi. Azerbaycan’ın başkenti Baku’dan 70 kilometre uzaklıkta, Hazar Denizi sahasında bulunan Şahdeniz doğalgaz sahasındaki 1.4 trilyon metreküplük rezervler, dünyanın önde gelen enerji firmalarının oluşturduğu konsorsiyum tarafından işletiliyor. Dünkü imzalardan sonraki ortaklık yapısına göre, BP yüzde 28.8, SOCAR yüzde 16.7, Statoil yüzde 15.5, Lukoil ve NİKO yüzde 10’ar, Türkiye adına TPAO ise yüzde 19 hisseye sahip bulunuyor. Türkiye’ye yine damping iddiası u ABD başta olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerinde sık sık damping iddiaları ile karşılaşan çelik sektörü bu kez Amerikalı Mid Continent Steel and Wire’ın şikâyeti ile karşı karşıya. Ekonomi Servisi ABD’li bir çivi ve çelik çit üreticisi, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu yedi ülkeden ithal edilen çelik çivilerde damping yapıldığı iddiasıyla önlem alınması için inceleme başlatılmasını istedi. ‘Mid Continent Steel and Wire’ şirketi tarafından ABD Ticaret Bakanlığı ve ABD Uluslararası Ticaret Komisyonu’na yapılan başvuruda, yedi ülkeden ithal edilen çelik çivilerin, üretim maliyetinin altında satıldığı ve üreticilerin devlet teşviği aldığı iddia ederek ürünlere ek vergi getirilmesi istendi. Türkiye’nin yanı sıra Hindistan, Güney Kore, Malezya, Umman, Tayvan ve Vietnam’dan çelik çivi ithalatının 2011 yılından 2013’e kadar yüzde 90’a yakın arttığı ifade edilerek, söz konusu yedi ülkeden ithalatın 2011 yılında toplam ithalatın üçte birini, 2013’te ise yarısından fazlasını oluşturduğu belirtildi. Şirketin açıklamasına göre, yüzde 543.25 ile en büyük damping Hindistan’dan yapılan çivilerde yapılıyor. Bu ülkeyi, yüzde 166.81 ile Umman, yüzde 115.29 ile Vietnam, yüzde 106.45 ile Tayvan ve yüzde 99.09 ile Türkiye izliyor. Açıklamada, Güney Kore’den yapılan ithalatta yüzde 57.48 ve yüzde 35.49 damping yapıldığı ileri sürülüyor. Altın ekonomistleri yanılttı u Nisan ayındaki altın ihracatı beklenenden çok düşük çıkınca dış ticaret açığı tahminlerin üzerinde gerçekleşti. Ekonomi Servisi Türkiye’nin nisan ayına ilişkin dış ticaret verileri, dış ticaret açığının gerilemeyi sürdürdüğünü ancak dış açıktaki daralmanın beklentilerin gerisinde kaldığını gösterdi. TÜİK dün nisan ayı ihracatının bir önceki yılın eş dönemine göre yüzde 7.9 artarak 13 milyar 449 milyon dolara ulaştığını, ithalatın ise yüzde 9.5 azalarak 20 milyar 662 milyon dolara gerilediğini açıkladı. Buna göre nisan ayında dış ticaret açığı bir önceki yıla göre yüzde 30.3 azalarak 7 milyar 214 milyon dolara indi. Ancak dış açıktaki daralma beklentilerin gerisinde kaldı. Ekonomistler nisan ayında bir milyar dolar civarında altın ihracatı yapılacağını düşünüyor ve aylık dış açığın 6.6 milyar dolar olmasını bekliyorlardı. Oysa nisan ayında sadece 51.6 milyon dolarlık altın ihracatı yapılabildi. Bu durumda da dış açık beklenenden yüksek çıktı. Yeni hedef diyabetikliler Ayakkabı Yan Sanayicileri Derneği yeni dönemde inovatif ürünlerle, yurtiçinde üretilmeyen diyabetli ayakkabılarına yönelecek. Ekonomi Servisi Kuruluşundan beri çeyrek yüzyılı geride bırakan Ayakkabı Yan Sanayicileri Derneği (AYSAD), yeni dönemde yeni hedeflere yöneldi. Başta Afrika ve Ortadoğu olmak üzere yeni pazarlara yönelmeyi amaçladıklarını söyleyen AYSAD Başkanı Tan Erdoğdu, “yurtiçinde üretilmeyen diyabetli ayakkabılarına, kayak botlarına da yöneleceğiz” dedi. Erdoğdu’nun verdiği bilgilere göre AYSAD şimdiye kadar sektörün temel teknik sorunlarını standardize edebilmek için bir dizi proje başlattı. Bunların başında “Türkiye’nin ayak haritası projesi” geliyor. 4 5 kademeli projenin ilk ayağı tamamlama aşamasında. Sokaktaki vatandaşa, yani son kullanıcıya da orta vadede fayda sağlayacak özellikte kalıplar geliştirmeyi hedefleyen proje, aynı zamanda standardizasyonu sağlıyor. Erdoğdu, yeni hedefleri de şöyle özetledi: “Hayalimiz, tüm ayakkabıların tam manasıyla inovatif ürünlerle, ArGe’si ülke içinde olan ürünlerle dolması, çeşitlenmesi ve birçok ülkeye ihracat yapar noktaya gelmesi. Örneğin bugün ülkemizde 56 milyon diyabetli var. Sadece diyabet ayakkabıları dünyada 400 milyon çiftlik bir pazar. Bunun yüzde 10’unu alsak 40 milyon çift demektir. Bugünkü tüm üretimimiz ise 300 milyon çift. Demek ki önümüz açık.” Kirazı dolu Mersin’in Silifke ilçesinde hasadına başlanan kirazda, bu yıl etkili olan dolu yağışı nedeniyle rekoltenin düşmesi bekleniyor. Silifke Ziraat Odası Başkanı Mahire Can, geçen yıl 310 ton kiraz hasat edildiğini belirtirek, üreticilerden kilogramı 3 liraya alınan kirazın üretiminde çiftçinin daha bilinçli olması için İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü ile işbirliğine gittiklerini söyledi. vurdu Çeyrek yüzyılı geride bırakan Ayakkabı Yan Sanayicileri Derneği yönetimi kuruluşlarının 26. yıldönümünde yeni hedeflerini belirledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle