06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 MAYIS 2014 CUMARTESİ CUMHURİYET KÜLTÜR SAYFA [email protected] 17 Kesal, ‘Bir Zamanlar Anadolu’da’nın yapım sürecindeki günlüklerinden oluşan kitabını anlattı ‘Unutmak ihanettir...’ “Kırmızı Pazartesi” romanındaki gibi “acaba onun gibi bir şeyleri yeniden keşfedecek miyim” duygusuydu bu. Romanda da, 40 yıl önce, çocukken hafızasında yer etmiş bir cinayeti yeniden inceleyerek kâğıda döküyor Marquez. Meseleyi bu karak şöyle diyorum: Ben, “Bir Zamanlar Anadolu’da” filminde bir nehre girdim ve çıktım. Çıktığımda giysilerim hâlâ terli ve sıcaktı. 25 sene önce yazdığım tuhaf günlükler, şiirler 25 sene sonra senaryonun içine diyalog olarak girdi. Bellek denilen şey aslında insanın vicdanı, haysiyetidir. Unutmak ihanettir. Bellek sayesinde ben 25 sene önceki Ercan’ın hekimliğini, başından geçenleri, yaşadıklarını değerli hale getirebiliyorum. Belleğin kıymetini şimdi, bugünden baktığımda daha iyi anlıyorum. Belleğime sahip çıkıyorum. Hikâyelerimi de oradan yazıyorum zaten. Zaman bence sadece bir gösterge, tarih. Onu anlamlı ve değerli kılan anılarımız. Bu yüzden şimdiki zaman diye bir şey yok. Şimdiki zamanı kıymetli kılan şey biraz önce seninle yaptığımız ve artık geçmiş olan söyleşimiz olacak mesela. O kadar hızlı anılaşıyor ki her şey. O yüzden “şimdi” çok kıymetli bir şey. Açıkgöz ve Alp’in belgeseli bugün Salt’ta ‘Nefret’in tanıkları anlatıyor Kültür Servisi Türkiye’deki nefret suçları üzerine kapsamlı bir sözlü tarih çalışması olan “Nefret” belgeseli bugün saat 15.00’te Salt Galata’da izleyiciyle buluşacak. Belgesel, Türkiye gündemine Hrant Dink cinayeti vasıtasıyla giren ancak henüz yasalardaki yerini alamayan “nefret suçu” kavramını mercek altına alıyor. Yönetmenliğini gazeteciyazar Esra Açıkgöz ve akademisyen Hakan Alp’in üstlendiği belgesel, nefret suçları denilen kavramın insanların yaşamında yarattığı tahribatı ilk ağızdan sunarak, bu konuda toplumsal ve siyasi farkındalık yaratmayı amaçlıyor. Türkiye’nin farklı köşelerinde “öteki” olmanın en ağır durumlarını yaşayanların sesine kulak veren belgesel için, farklı kentlerde yaşanan 10 nefret suçu olayı üzerinden, bu olayın mağdurtanıklarıyla uzun saatler süren görüşmeler yapıldı. Bu isimler arasında, CHP Milletvekili Şafak Pavey, trans birey Öykü, Kürt işçi Fevzi Çelik, Türkiye Kurtuluş Kiliseleri Önderi İhsan Özbek, Maraş katliamı tanıklarından Sevim Polat da bulunuyor. Ücretsiz gerçekleşecek gösterimin ardından nefret suçları üzerine önemli çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu’nun sunumu olacak. AYŞEGÜL ÖZBEK Ercan Kesal, “Ben sinemaya senarist olarak girdim, oysa benim için sinema yapmak yönetmen olmaktı. Ama doktor oldum” diyorsa da, senaristliği, oyunculuğu ve doktorluğu bir yana geçen yıl “Peri Gazozu” adlı ilk kitabını çıkararak başka bir yönüyle de tanıştırmıştı bizi. Şimdi de senaryosunu yönetmen Nuri Bilge Ceylan ve Ebru Ceylan’la birlikte yazdığı ve Cannes’da Büyük Ödül alan “Bir Zamanlar Anadolu’da” filminin senaryo ve yapım sürecinde tuttuğu günlüklerden oluşan “Evvel Zaman” adlı ikinci kitabını çıkardı Kesal. Film, bilindiği gibi, Kesal’ın Kırıkkale Keskin’deki ilk doktorluk hizmetinde, ilçenin bürokratlarıyla birlikte bir cinayetin peşine düşmesinden esinlenerek yazılmıştı. Bir Zamanlar Anadolu’da filmi sürecinde günlük tutma fikri aklınıza nasıl düştü? Benim günce tutmam, son derece bilinçli bir kararla hazırlığı yapılmış bir çalışmadır. Nuri Bilge Ceylan filmi çekmeye karar verdiği gün ben günce tutmaya başladım. “Üç Maymun” zamanında tuttuğum notlar da epey yol gösterici olmuştu. Bir film bittikten sonra notlarınıza döndüğünüzde nereden nereye geldiğinizi çok net görebiliyorsunuz. Senaryonun geçirdiği süreçleri, oyuncu seçimlerini, seti her gün yazdım. Öte yandan sadece film süreciyle kalmadan, gündelik hayatıma dair ayrıntıları da yazmıştım. Bir nevi senaryonun hikâyesini yazmıştım aslında. Senaryonun senaryosunu... Not, günlük tutmak bir alışkanlık olmuş sanırım. Bu da senaryolara yansıyor. Keskin’de 25 yıl önceki yaşantınızdan notlar da kitapta yer alıyor... Günce tutmak insanı terbiye eden bir şey. Dönüp baktığında hizaya sokuyor insanı. Çoğu şe u ‘Bellek denilen şey aslında insanın vicdanı, haysiyetidir’ diyor Kesal. ‘Unutmak ihanettir. Bellek sayesinde ben 25 sene önceki Ercan’ın hekimliğini, başından geçenleri, yaşadıklarını değerli hale getirebiliyorum.’ yi sonradan unutuyorsun çünkü. Çalışmaya başladığın bir işin ortalarında başka bir konu takılır aklına. Onu kenara not edersin, sonra peşine düşersin. Senaryo işi biraz böyledir. Bütün okuma ve yazma süreçleri bir süre sonra sadece buna hizmet ediyor. Yazarken de okurken de kafana üşüşen şeylerde hep sinema aramaya başlıyorsun. kez daha farklı bir gözle yeniden ele alıyor. O sırada antropoloji eğitimi alıyordum. “Katılarak gözlem” diye bir araştırma metodu vardır. Kendimi antropolog gibi de hissetmiştim set boyunca. Senaristtim, antropologdum, hikâyenin öznelerinden biriydim... Dedim ki, “Buradan bir şey çıkacak”. Bu tuttuğum notları daha sonra tez için de kullanmaya karar vermiştim. 25 yıl önceki hekim kimliğimle, 25 yıl sonraki sinemacı kimliğim bir araya gelmişti çünkü. ‘Sinema unutmayı reddeden bir sanattır, bu yüzden kıymetlidir’ diyorsunuz. Bellekzaman üzerine düşünceleriniz de var kitapta... Kitabın sunuş bölümünde de anlattığım bir hikâyeden yola çı ‘Günce terbiye eder’ ‘Kırmızı Pazartesi’ Yıllar sonra Keskin’e tekrar gittiğinizde neler hissetmiştiniz? 25 yıl önce bizatihi içinde olduğum bir ceset arama yolculuğuna, 25 yıl sonra tekrar çıktığımda Marquezvari duygular yaşadım. Belleğin değeri Geçen yıl da Nuri Bil ge Ceylan’ın “Bir Zamanlar Anadolu’da Kurgu Günlükleri” çıkmıştı. İki kitap birbiriyle nasıl örtüşüyor? “Evvel Zaman”dan sonra kurgu günlüklerini okuyunca aslında filmin tamamını çıkarıyorsunuz. Bir sürü atölye ve söyleşiye gidiyorum. Genellikle bana “Senaryo nasıl yazılır, diyaloglar nasıl sahici olur?” gibi sorular geliyor. Ben hayatımda senaryo eğitimi, oyunculuk eğitimi almamış bir adamım. Onun için akıldanelik yapmak istemiyorum, tuhaf geliyor. Bu kitabın o nedenle çok işe yarayacağını düşündüm. Birisi bana bir şey sorduğu zaman, “Arkadaş ben bunu yaşadım, günbegün de notunu aldım. Senaryo nasıl evrildi, nerede tıkandık. Sette insanı neler bekliyor, buradan oku” demek gibi. Kitabın, bir çeşit atölye kitabı ve bir başvuru kaynağı olmasını da istedim. Başvuru kaynağı Grup Yorum’DAN ‘SomA içiN’ ŞArKISI ‘Bu kadar ucuz ölünmez’ SOMA İÇİN Gün doğarken açılır kapı / Uyanır maden ocağı / Simsiyah bir yol uzanır / İçinde yokluk sancısı // Bir mezar ki kazdığımız / Ne ucu var ne bucağı / Öldük boğaz tokluğuna / Soma oldu dert ocağı // Sağım solum kara duman / Bir soluk bile alınmaz / Açlık yoksulluk var diye / Bu kadar ucuz ölünmez // Yedi kat yerin altında / Kaybolur gider ömrümüz / Kader değil gözyaşımız / Bizim de gelir günümüz // Gün ortasında doldu caddeler / Yitip giden canlar için / Çözülüyor o susan diller / Hesap istiyor ölüler // Ankara’dan gelen beyler / Lazım değil taziyeniz / Ellerimiz kömür bizim / Kirlenmesin elbiseleriniz // Sağım solum kara duman / Bir soluk bile alınmaz / Açlık yoksulluk var diye / Bu kadar ucuz ölünmez // Yedi kat yerin altında / Kaybolur gider ömrümüz / Kader değil gözyaşımız / Bizim de gelir günümüz. Kültür Servisi Kurulduğu günden bu yana işçilerin yanında yer alan Grup Yorum, Soma için parça besteledi. Yorum, “Soma İçin” adlı parça aracılığıyla maden işçilerinin anısı önünde saygıyla eğildiklerini belirtti. Grup Yorum Soma bestesiyle ilgili olarak yaptığı açıklamada, “Soma’da yaşanan katliamı da ilk günden beri takip ediyoruz. Soma’da da bulunduk. Ziyaretler gerçekleştirdik. Bu şarkımızı da katliamın sorumlularına duyduğumuz öfkemizle yaptık. Maalesef üçüncü madenci şarkımız oldu. Katliamın sorumluları hesap vermedikçe bu şarkılar da yapılmaya devam edecektir” dedi. Grup Yorum, daha önceki albümlerinde de “Madenciden” ve “Madenciye Ağıt” parçalarına yer vermişti. AST 50+1. Yıl Sempozyumu Kültür Servisi Ankara Sanat Tiyatrosu’nun (AST) kuruluşunun 50. yılını doldurması nedeniyle bugün Kadıköy Belediyesi Tarih Edebiyat Sanat Kütüphanesi’nde (TESAK) “1960’lar Ortamında AST’ın Doğuşu ve Türk Tiyatro Hayatındaki Rolü Ankara Sanat Tiyatrosu 50+1. Yıl” başlıklı bir sempozyum düzenleniyor. 10.30 18.00 saatleri arasında gerçekleşecek sempozyum, Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu’nun konuşmasıyla açılacak. Üç oturum şeklinde düzenlenecek sempozyuma konuşmacı olarak, İlber Ortaylı, Özdemir Nutku, Ömer Atilla Sav, Ayşegül Yüksel, Demir Özlü, Seçkin Selvi, Rutkay Aziz, Yücel Tanyeri, Salih Kalyon, Altan Erkekli, Hayati Asılyazıcı, Mahir İpek katılacak. Mezopotamya Kültür Merkezi Yedikule Zindanları’nda konser Kültür Servisi Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) organizasyonuyla Yedikule Zindanları’nda düzenlenen ve gelenekselleşen konserlere bir yenisini daha ekleniyor. Anadolu ve Mezopotamya halklarının ezgilerinin seslendirileceği konserde Mezopotamya Kültür Merkezi sanatçılarının yanı sıra; Grup Abdal’dan Haluk Tolga İlhan, Ayşenur Kolivar, Lawje, Dicle Fırat Kültür Merkezi Çocuk Korosu, Dr. Ahmet Kaya ve kadın dêngbej Nudem ile Ermeni sanatçı udi Yervant sahnede olacak. BDP Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve HDP Eş Genelbaşkan Yardımcısı Sırrı Süreyya Önder’in de yer alacağı gecede ayrıca, Orhan Alkaya, Turhan Yapıştıran ve Rugeş Kırıcı da şiir dinletisi gerçekleştirecek. Yedikule Zindanları’ndaki etkinlik, yarın saat 19.00’da başlıyor. Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) 27 Eylül 1991 yılında aralarında Musa Anter, İsmail Beşikçi ve Ali Temel’in de bulunduğu bir grup aydın ve sanatçı tarafından İstanbul’da kuruldu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle