05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 MAYIS 2014 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 söylediklerin yalan...” Çok sinirlenmiş Erdoğan... Sanki bir panelde sandım kendimi ya da TV’de tartışma programında. Erdoğan ayağa kalktı, Gül’ün kolundan tutmasına karşın... Feyzioğlu’nun “Ben edepsizlik yapmadım, kimseye de edepsizlik yapıyorsun demeyi kendime yakıştırmam” demesine karşın, Erdoğan konuşmasını sürdürdü... Ardından Gül, Erdoğan ve Orgeneral Özel salondan ayrıldı... HHH Dışarıda soğuk ve yağmurlu bir hava vardı... Boğaz’a sis inmiş, trafik yoğundu... Yolda Başbakan’ın neden bu kadar eleştiriye karşı ve sinirli olduğunu düşündüm... Başta söylediğim gibi Türkiye’de böyle bir olay daha önce hiç yaşanmamıştı. Nasıl bir düşünce yapısıydı bu? Galiba “tek adam” dönemine doğru hızla koşuyorduk. Demokrasi, hukuk, temel hak ve özgürlükler... Basın özgürlüğü, bağımsız yargı! Feyzioğlu’nun değindiği gibi bağımsız yargı; ekmek kadar, su kadar, hava kadar, güneş kadar önemlidir insan hayatında. Adaletsiz demokrasi olmaz! Demokrasilerde, siyasi partiler iktidara yargı tarafından denetlenmeyi önceden kabul ederek talip olurlar. Bu denetim siyasi değil hukukidir! Siyaseti de salt parti başkanları, milletvekilleri yapmaz; demokratik kitle örgütleri, sendikalar da yapar... Siyaset kimsenin tapulu malı değildir; böyle düşünenler varsa o ülke faşizme kayıyor demektir. HHH Metin Feyzioğlu, hukuk devleti açısından yaşamsal gerçekleri vurguladı; çözümsüzlük değil, barışçıl, toplumu ayrıştırmayan bir konuşma yaptı. Van depreminden sonra yaşananları gündeme getirmek bir gerçeğin altını çizmektir... Başbakan hiçbir eleştiriye tahammül edemiyor. Kimisi anasını alıp gidiyor, kimisi torbasını, kasasını yükleyip. Gidin bakın Ege ve Akdeniz kıyılarına, Kaçkarlar’a, Toroslar’a... Yağma, talan sürüyor... HES’lere bakın, “çokuluslu altın avcıları”na; kim ne kadar götürüyor, ne kadar vergi veriyor? Feyzioğlu, çevreye, doğaya, emeğe sahip çıkıyor. Başbakan’ın Türkiye Barolar Birliği Başkanı konuşurkenki tepkisinin dışavurumu ise hayli ilginç: “Haksızlık karşısında susacak mıyız? 25 dakika başkan konuşuyor sen bir saat konuşuyorsun...” Ne diyebilirim! Sadece canım sıkılıyor... İçimdeki umut çiçekleri inadına açıyor... Yağmur hâlâ yağıyor... ‘Çıkar cüppeni siyaset yap’ l Erdoğan, Feyzioğlu’nu sert şekilde eleştirdi EMİNE KAPLAN AFYONKARAHİSAR Başbakan Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı adaylığıyla ilgili olarak daha net mesajlar verirken, “Bu dava isimlerle değil ilkelerle yürüyen bir davadır. Biz faniyiz, filanca olmazsa ne olur, bakmamız gereken nedir öldü, öldüğünde yapmamız gereken neyse onu yapmaya mecburuz. Bizden sonrakilere emaneti devredeceğiz. Hayır niyetle çıkılan yolda akıbette hayır olacaktır. Bismillah diyorum, Fatiha ile yeniden başlıyorum” dedi. İsmet İnönü’nün Türkiye tarihinin tek diktatörü olduğunu ileri süren Erdoğan, TBB Başkanı Metin Feyzioğlu’nu tiyatro yapmakla suçladı. Fethullah Gülen cemaatiyle 12 yıl boyunca birlikte hareket eden Erdoğan, MHP lideri Devlet Bahçeli’ye “Paralelle iş tutanın Çankaya ile yolu kesişmez” dedi. Erdoğan, kampın açılış konuşmasında özetle şu görüşleri dile getirdi: 17 ve 25 Aralık 27 Mayıs gibi: Eğer 17 ve 25 Aralık başarılı olsaydı başta ben, bakanlar, parti yöneticileri, hatta gazeteciler ve işadamları Yassıada’da benzeri mahkemelerde yargılanıyor olacaktı. Seçilmiş hükümet bir yargı darbesiyle görevden uzaklaştırılacak, MHP ve CHP ile partimize sızmış tuzluklardan yeni bir koalisyon hükümeti kurulacaktı. Tuzlukların en zor zamanda çekip gitmeleri böyle bir ikbal beklentisinin sonucuydu. 27 Mayıs’ın darbe planları neyse 12 Eylül, 28 Şubat, 17 ve 25 Aralık’ın darbe planlarıyla tıpatıp aynıdır. Demokrasiye yönelik müdahaleleri silahlı güçlerden daha ziyade bazı yargı mensupları yapmışlardır. Kubalı katildi: CHP genel müdürü, Hüseyin Nail Kubalı’yı öve öve bitiremedi. Bu zat, hem demokrasinin hem Menderes ve iki bakanın katillerinden olan ve bunu da itiraf etmiş bir zattır. Onun öğrencisi olan TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu başkanımız Burhan Kuzu’ya yıllar önce Menderes ve iki bakan için “Çocuk biz onları katlettik” itirafında bulunuyor. İstediğin kadar profesör ol: İmralı’da dar ağaçları kuruluyordu, Yassıada mahkemeleri tiyatrodan başka bir şey değildi. Bugün de bu tiyatroyu Danıştay’da seyrettik. Anayasa profesörüymüş ne olursan ol, dürüst konuşmuyorsun. Senden bir şey olmaz istediğin kadar profesör ol. Bunlarda saygı, edep, adap diye bir şey yok. Danıştay Başkanı 25 dakika konuşuyor, kendisinin böyle Seni Edepsiz Seni(!).. Hiç böylesini görmemiş, yaşamamıştım; sonunda tanık oldum... Danıştay’ın 146. kuruluş yıldönümü nedeniyle düzenlenen törende ne konuşulur? Elbet, demokratik hukuk devleti, demokrasi ve özgürlükler, insan hakları, yargının bağımsızlığı... Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Özel, CHP lideri Kılıçdaoğlu ve Danıştay Başkanı Zerrin Güngör katılmışlardı törene... Feyzioğlu, basın özgürlüğünden, sansürden, bağımsız ve yansız yargıdan söz etti. Bir ülkenin demokratikleşmesinde hukuk güvenliği önemliydi... Yargı hepimizin son sığınağı, umut kapısı değil miydi? Ne diyordu Feyzioğlu: “Adaletsiz demokrasi olmaz!” Gerçekten öyleydi... Son sığınak, umut kapısı kapanırsa, baskıcı rejimler ortaya çıkardı. Askeri darbelerle, baskı ve zulümle büyüyen kuşaklarız biz... Umut arayışımız hep hüzünlü bitmişti ülkemizde. Bunu Başbakan’ın çok iyi bildiği, aynı acıları çektiği söylenir! Şimdi ne? Tek istemimiz demokrasimizin gelişmesi, başka bir şey değil... Ne askeri vesayet ne de sivil! HHH Hasan Hüseyin Korkmazgil’in deyişiyle acıları bal eyleyip bugünlere gelmiştik. Çünkü bize yargının “adil davranmadığı” gerçeğini unutturmak istediler kuşak kuşak. Bunu anımsatanlar hep tepki çekti, “kötü çocuk” oldu... Türkiye’de muhalif olmanın, boyun eğmemenin bir bedeli vardı. Öyle bir toplum yaratılmıştı ki 12 yıllık bir süreçte... Mısır’da Esma için ağlayanların, Berkin için Burak Can için kına yaktıklarına tanık olduk. Oysa demokrasiye ve özgürlüklere inananlar üçü için de ağlamışlardı... Tüm dünyada ölen çocuklar ve insanlar için... Savaşta, terörde, işkencede... Kimilerinin “çapulcu” diye gördüğü genç insanlar... HHH Başbakan Erdoğan, Feyzioğlu’nu uzun süre dinledi, sonra sözlü olarak müdahale etti: “Böyle bir edepsizlik olamaz. Siyasi bir konuşma yapıyorsun, tamamen yalan söylüyorsun, Van depremiyle ilgili İŞTE VAN... 2 hafta önce protesto etmişlerdi Başbakan Erdoğan, Vanlı depremzedelerin sorunlarını dile getiren TBB Başkanı Metin Feyzioğlu’nu “Van’da neler yapıldığından haberin var mı” diyerek eleştirse de depremzedelerin sorunları 2011’den bu yana çözülmedi. Konteynırlarda yaşayan depremzedeler çözüm için 29 Nisan’da Ankara’ya yürümek istemişti. Polisin eylemcileri engellemesi üzerine gerginlik yaşanırken, 30 kişilik bir grup 7 kilometre uzaklıktaki Edremit ilçe merkezine kadar yürümüştü. Burada gruptan ayrılan 9 kişi Ankara’ya gitmek üzere yola çıkmıştı. Bu görüntülere karşın Van Valisi Aydın Nezih Doğan Feyizoğlu’nun iddialarını yalanladı. (DHA) bir yasal hakkı yokken 1 saat baştan aşağı siyasi konuşuyor. Tahammül tahammül... Siyaseti çok seviyorsan çıkar cüppeni siyaset meydanında kendini ispat et. Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı orada, bir kısım da şakşakçılar var malum onlar da alkışlıyor. Onlardan tatmin oluyor. Van’la ilgili söyledikleri yalan. 18 bin konut yaptık, öncelikli olarak ev sahiplerine verdik, artan konutları da kiracı olanlara kurayla sattık. Konut sahibi değil ki sen nasıl hukukçusun, zaten kirada oturuyordu, şimdi de kirada oturuyor. Hükümeti utanmadan sıkılmadan yargılamaya kalkıyorsun, çünkü müracaat ettiği kapı belli. 1 Mayıs’a giriyor, yasaklarla bir yere varılmaz diyor, sana ne? Kadıköy Meydanı’nı niye söylemiyorsun. Derdiniz işçi bayramını kutlamak değil, meydanları terörize etmek. En iyi genç ölü genç: Gezi olaylarında, zamansız göçüp giden gençlerin nasıl istismar edildiğini, 17 Aralık sürecinde bir çocuğun zerre kadar vicdanı olmayan medyanın, siyasetçilerin elinde nasıl istismar edildiğini gördünüz. 27 Mayıs’ta nasıl bir senaryo varsa bugün de aynı senaryo vardı. O gün nasıl manşet atıldıysa bugün de, o gün gençlik nasıl sokağa döküldüyse bugün de döküldü. Talihsiz ölümler bugün de istismar ediliyor. Sokağa dökerler, ölmelerini temin ederler, timsah gözyaşlarıyla defnederler sonra da unutur giderler. Gençlerimiz uyanık olsunlar. Perdenin arkasındaki karanlık yüzleri iyi görsünler. Bu ülkede öyle medya kuruluşları, yazarlar, sermaye grupları ve siyasetçiler var ki onlar için en iyi genç ölü gençtir. Veda eder gibi: Kim aday olursa olsun gidenler ve kalanlar ne kadar değişirse değişsin AKP’nin çizgisi, prensipleri asla değişmez. Bu dava isimlerle değil ilkelerle, gayelerle yürüyen bir davadır, bugünlere getirdik, bundan sonra da kişilere bağlı olmaksızın öksüz ve garip kalmayacaktır. 13 yılın sonunda Afyonkarahisar’da hatim duası yapmıyorum, bismillah diyorum, fatiha ile yeniden başlıyorum. ‘Milli şef, tek diktatör’ Erdoğan, partisinin Afyonkarahisar kampının açılışında CHP’yi şu sözlerle eleştirdi: “Bu ülkede özgürlüklerin düşmanı her zaman CHP olmuştur. Bu ülkenin tarihinde tek bir diktatör vardır, o da CHP’nin milli şefidir. CHP, merhum Özal’a da bize de diktatör diyecek kadar yüzsüz olmuştur. CHP şu anda hiç değişmeyen tarihi rolünü oynuyor. Uluslararası dernekler de CHP ve yanlısı medyanın algı operasyonlarına kanıyor, basının özgür olmadığı ülkeler sınıfına koyuyor Türkiye’yi. Biz bunlara pabuç bırakmayız. Öyle ülkeleri özgür gösteriyorlar ki, hadi o ülkenin başbakanına, diktatörüne manşetten hakaret etsinler de görelim. İnönü, 27 Mayıs öncesi TBMM’de yaptığı konuşmada ‘Biz ihtilalden yetişmiş insanlarız, bu yolda devam ederseniz sizi ben de kurtaramam’ diyor. 23 Ocak 1913’te İttihak ve Terakki’nin o ihtilalci ruhunu taşıyor. 30 Mart seçimleri 100 yıllık darbeler tarihini artık kapatmıştır.” Gazetecilere ‘çipli’ takip AKP’nin kampının yapıldığı otelin etrafında adeta duvar örüldü, kuş uçurulmadı. Otelin İzmir Karayolu’na bakan kısmının tamamı bariyerlerle kapatılırken, yolcu otobüslerinin yakındaki otellere yolcularını bırakmak için durmasına izin verilmedi. Gazetecilere çipli akredisyon kartı uygulaması getirilerek nereye gittikleri izlendi. Ayrıca yüz tanıma sisteminin yer aldığı bir güvenlik aracı da otel önünde bulunduruldu. Kampta Gümrük ve Ticaret Bakan Yardımcısı Fatih Metin, kamp spazmı geçirerek hastaneye kaldırıldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle