23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 NİSAN 2014 PAZARTESİ 6 YEREL SEÇİM SONUÇLARI ANALİZİ Hayat bayram olmadı AYŞE SAYIN CHP’nin yerel seçimlerde oy oranı yükseldi, ama neden sevinemedi? Cemaat oyları nereye gitti? Başbakan Tayyip Erdoğan ve AKP, seçim kampanyası boyunca, kıyasıya kavgaya giriştiği ve “paralel yapı” olarak adlandırdığı Gülen cemaatinin, seçimlerde kendisini devirmek için CHP ile işbirliği yaptığı tezini işledi. Cemaatten yapılan açıklamalarda, “belli parti tercihi yerine, aday tercihi” yapılacağı duyuruldu. Ancak seçim sonuçlarına bakıldığında cemaatin seçimlerde “belirleyici” bir seçmen tabanına sahip olmadığı görülürken CHP’ye “seçim kazandıran” ya da oyunu artıran bir oy desteği sağlamadığını da oy oranları ortaya koydu. Seçim sonuçlarının ortaya koyduğu çarpıcı bir sonuç ise bazı bölgelerde CHP ile MHP arasındaki oy geçişkenliği oldu. Niketim Trakya’da CHP oyları MHP’ye kayarken Ankara ve İstanbul’da MHP oyları büyük ölçüde CHP’de toplandı. CHP Eskişehir dışında 30 Mart seçimlerinde de İç Anadolu bölgesinde varlık gösteremedi. CHP’nin Ankara ve Eskişehir dışında da genel olarak oyları İç Anadolu bölgesinde düştü. Ankara’yı Mansur Yavaş’la kazanacağına kesin gözüyle bakan CHP; başkente oy oranını kendisi açısından “rekor” denilecek oranda yaklaşık yüzde 12 dolayında artırdı. AKP’nin bakanlarıyla “baskı kurduğu ve seçimlere şaibe bulaştığı” iddialarının gölgesinde açıklanan sonuçlara göre Ankara’yı kaybeden CHP’de en büyük moral bozukluğu da bu sonuç oldu. Sandıklara “yeterince sahip çıkamadığı” eleştirilerinin odağındaki CHP, büyükşehir oylarında yaşadığı patlamayı ilçelerde yapamadı. 2009’da Çankaya ve Yenimahalle’nin yanı sıra Ayaş ve Kalecik’i elinde bulunduran CHP, 2014 seçimlerinde Ayaş ve Kalecik’i kaybetti. Buna karşılık Çankaya ve Yenimahalle’de oylarını artırdı. Mansur Yavaş AKP’nin “bütünşehir” düzenlemesi Yenimahalle’de ters etki yarattı. Yaklaşık 90 bin seçmeni barındıran Çayyolu, Çankaya’ya bağlanmasına karşın Yenimahalle’de belediye başkanı Fethi Yaşar, oylarını 10 puan artırarak ve AKP’ye 13 puan fark atarak seçimi yeniden kazandı. Bunda Fethi Yaşar’ın başkanlığı dönemindeki başarılı performansı etkili oldu. CHP Çankaya’yı da yine yüzde 65’e yakın oyla kazanırken Çayyolu’ndan gelen oyların yanı sıra ağırlıklı olarak Çankaya’da oturan CHP seçmeninin her zamankinden daha fazla sandığa gitmesi ve Alper Taşdelen’in “genç başkan” imajı etkili oldu.  2009’da il belediye başkanlığı konusunda Marmara’da “sıfır” çeken CHP için “itiraz”la aldığı Yalova bölgedeki “nazar boncuğu” oldu. AKP’nin önce 1 oyla kazandığı Yalova’da, Yalova Milletvekili ve CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce’nin olağanüstü mücadelesi sonuç verdi ve AKP’nin YSK’ye itiraz kararına karşın CHP Yalova’da, sandıklara ve oylara sahip çıkmanın karşılığını aldı. CHP’nin yerel seçimlerde “mutlaka alınmasını” hedeflediği kentlerin başında gelen İstanbul’da Mustafa Sarıgül’le girdiği yarışta oy oranını artırmakla birlikte başkanlık yarışıMuharrem İnce nı yaklaşık yüzde 7 gibi önemli bir farkla kaybetti. CHP İstanbul’da 2009 seçimlerinde 12 ilçe belediyesi kazandı, Mustafa Sarıgül’ün CHP’ye geçmesiyle Şişli de sonradan CHP’ye katılınca sayı 13’e yükseldi. Seçimlerde Şişli’nin yanı sıra Beylikdüzü’nü de kazanarak ilçe belediyesi sayısını 14’e yükseltti. CHP İstanbul Mileletvekili İhsan Özkes, biraz da Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun “emrivakisi” ile CHP’nin fazla iddiasının olmadığı Üsküdar’dan aday gösterilince, ilk kez CHP ilçede “seçimi alma” çizgisine geldi. ANKARA Türkiye en kritik seçimlerinden birini yaşadığı 30 Mart seçimlerine büyük umut bağlayan CHP; AKP odaklı “yolsuzluk ve rüşvet tapeleri” üzerine kurduğu seçim stratejisi ve “Türkiye’nin birleştirici gücü” sloganıyla merkez sağdan saflarına kattığı adaylarla götürdüğü seçim yarışında 2002 seçimlerinden bu yana en yüksek oyu aldı. Ancak çok daha büyük beklentilerin adresi konumunda olması dolayısıyla CHP için belediye başkan adaylarının yer aldığı reklam filminde seslendirdikleri Şenay’ın o ünlü şarkısının tersine “hayat bayram olamadı.” Seçmen, CHP’nin “başarılı” belediyelerini oy oranını artırarak “ödüllendirdi.” Başta Ankara ve İstanbul olmak üzere “simge” kentleri hedefine koyan CHP yönetimi, elinde bulundurduğu 3’ü büyük şehir 4 kenti kaybetmenin şokunu yaşarken Hatay, Yalova ve Burdur’daki başarıyla avunmak durumunda kaldı. CHP’de en büyük moral bozukluğu ise  halen “itirazlı” olan Ankara’da seçim yarışını, “seçim hileleri, sandığa yeterince sahip çı kılamaması” gibi nedenlerle kaybetmesi oldu. CHP’deki Belediyelerinin “başarılı” olduğu yerlerde oy grafiğini artırması dikkat çeken CHP, en büyük şaşkınlıklardan birisini ise “kalesi” konumunda olan İzmir’de 8 ilçede açılan gedikle yaşa dı. “Kent ve kıyı partisi” konumunu, kısmen “hasar” alsa da sürdüren CHP; Doğu ve Güneydoğu ile Eskişehir ve Ankara dışındaki İç Anadolu’da varlık gösteremedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Günaydın, seçim sonuçlarının “istedikleri gibi olmadığını”, ancak oy oranlarına bakıldığında bunun “başarısızlık” olarak da nitelendirilemeyeceği görüşünde. Yerel seçimlerin hem siyasi olarak bir “referandum” karakteristiği hem de “bütünşehir” düzenlemesi nedeniyle “genel seçim”e benzer sonuçlar doğurduğuna dikkat çeken Günaydın, 2010 referandumundan bu yana AKP yandaşlığı ve seçmeninde önemli düşüş olmasına karşın CHP oylarında artış olduğuna dikkat çekti. AKP’nin 2011 seçimlerinde 21 milyon 399 bin  seçmenden aldığı yüzde 49.8 oyla iktidar olduğunu belirten Günaydın, 2014 seçimlerinde ise oy kullanan seçmen sayısında 1 milyon dolayında gerileme olduğunu, buna karşın CHP’nin oyunu yaklaşık 2 milyon artırdığını belirtiyor. Gül Sıkıştırıyor: Hadi Henüz seçimler üzerindeki hilebazlığın derin ve yaygın gölgesi tartışması sürerken (Bugünkü Cem Say’ın makalesine bakınız), 3 ay sonra yapılacak seçimin perdesini, Cumhurbaşkanı Gül açıverdi.. Kime açtı? Gazetecilere.. “Zamanı gelince konuşuruz demiştim, işte zamanı geldi.” Ve ekledi: Adaylık konusunu Başbakan ile oturup kardeşçe kararlaştırırız.. Tabii, konuyu iki yıldır izleyen ve yorumlayan kişi olarak, hemen sorarım: Madem başbakanla oturup kardeşçe bölüşüm yapacaksınız, o zaman konuyu niye gazetecilere açıyorsunuz? Söyleyeyim: AKP’nin Cumhurbaşkanı adayı kim olacak konusunu, her hafta bir araya geldikleri halde, zerre kadar konuşmadılar aralarında da... Gül, rahatsızlığını dile getiriyor aslında ve medyayı araya sokarak RTE’ye çağrı yapıyor, Gel şu işi halledelim, hadi ama! Cumhurbaşkanlığı’na AKP adaylığı konusunu açacak olan, Gül değil RTE. Tek belirleyici o.. Gül, bekleyip duruyor ve önünü görmek istiyor.. RTE’nin ise acelesi yok. RTE’nin soru üzerine yanıtı da, evet zamanı gelince kardeş kardeş konuşuruz konuyu.. Peki o zaman neden gelmiyor bir türlü? HHH Çünkü Başbakan henüz kararını vermedi. Veya aslında büyük ölçüde verdi de, beklemede. Kararı ne? Bence ağırlıklı olarak, kendisi başbakanlıkta kalacak, Gül’e de Çankaya’nın yolunu ikinci kez açacak. Gül’e, yeniden seçilmenin kapısını biliyorsunuz Cumhurbaşkanlığı yasası ile kapamıştı. Gül’ü bu yolla siyasetten, AKP’den tasfiyeye yönelmişti. Bir ipte iki cambaz oynamaz.. Ama Anayasa Mahkemesi ikinci kez seçilmeyi yasaklayan maddeyi iptal etti. RTE de bunu sineye çekmek zorunda kaldı. Sakal ve bıyık hikâyesidir, RTE’nin durumu. Bir yandan Çankaya’ya çıkmak için yanıp tutuşuyor. Cumhurbaşkanı olamamak kariyerinde büyük eksiklik! Cumhurbaşkanlığı olanağı da, ileride oluruna terk edilirse, bir daha gelmeyebilir, yani hep bir riski var! Ama Çankaya, bugünkü yetkileriyle, ülkenin en güçlü makamı değil. RTE, bu yolda çok emek harcadı, Başkanlık Sistemi anayasası dayattı. Meclis’te görüşmeler çöktü bu nedenle. Sonra, Partili Cumhurbaşkanı olsun dedi.. Bu durumda hem parti başkanlığını hem başbakanı ve hükümeti kontrol edebilecekti Çankaya’dan. O da olmadı. HHH Tamam Cumhurbaşkanı olayım, derse, 5 yıl boyunca, salt oradaki yetkilerle yetinebilir mi? RTE’nin her şeyi denetleme isteği buna engel.. Peki, Çankaya’ya çıksa, Başbakanlığı ve partiyi, eskisi gibi güdemez mi? Bence hayır! Yetki ve sorumluluk kimdeyse, yetkiyi kendi kullanmak ister; bu görevin doğasında var. Kimsekendisine “RTE’nin emanetçisi” dedirtmez.. Bunu kendisine dedirtecek insanın parti başkanlığına ve başbakanlığa gelmesi, bu görevlere oturması mümkün insanların kişilikleri ve kariyerleri dikkate alındığında, zor, dahası imkansız gibi. RTE’nin bunlar üzerinden müdahalesi, sadece bir dereceye kadar olur.. Peki anayasa değişikliği bu saatten sonra olur mu? Olmaz.. 367’yi BDP ile bile bulamaz. Değişikliği referanduma götürecek sayıyı buldu diyelim, seçim takvimi zamanı uymaz, veya hemen yapması gerekir.. Seçim süreci, 10 Haziran’da başlıyor. 50 güne anayasa değişikliği ve referandumu sığdırması gerek. Gül ile “şimdi ben Çankaya’ya, sonra ben yine başbakanlığa” anlaşması olur mu? Köprünün altından çok su akar. Türkiye krizlere, şimdi hem siyasi hem ekonomik krizlere gebe bir ülke.. Gül bu işi benim gibi yürütemez düşüncesi de var! RTE Çankaya’ya çıkmak isterse, Gül’ün durumu ne olur? Gül milletvekili değil. Başbakanlığa gelemez. Ya hemen bir yerde erken seçim yapılır, Gül aday gösterilir veya gelecek seçimlere kadar bekler, o zaman başbakanlığa RTE yine de sözünü dinleyecek bir kişiyi öngörür.. Ama bunlar hep tehlikeli işlerdir.. Yani ne demek istiyorsun, diye sorarsanız.. Arınç mesela RTE’den kurtulmak ister, Başbakanımıza Çankaya yolu açıldı, diyerek onu oraya göndermeyi ve kurtulmayı arzu ediyor! Cin adamdır. Bu bile başlı başına, RTE için, Çankaya’ya çıkmak, şimdilik parti ve hükümetten tasfiye anlamına gelir! Bu nedenle, RTE’nin Çankaya’ya çıkma olasılığı azdır. Sadece tek bir neden fikrini değiştirebilir: Sağlığı ve yorgunluğu.. Orayı beş yıl güç toplama yeri olarak görürse.. Tabii, hem Çankaya’ya çıkarım hem de her şeyi yönetirim düşüncesine bir katakulli çözüm varsa, bilemem.. HHH Gül, sıkıştırıyor, hadi karar ver, diyerek.. RTE için ise nisan ayı, strateji belirleme, mayıs adaylıkları kesinleştirme ayı.. Hiç acelesi yok, Gül’e bekle kardeşim, diyor. 2011 sonu 2012 başlarında “Üç koltuk boşalıyor” yazı dizime bakın. Orada yazılanların yüzde 95’i hâlâ geçerli! Şimdi yaşadığımız siyasette geçerli olan tek kural var: Kendi yararını ençoklaştırma... RTE “evet böylesi benim için en iyisidir” dediği noktayı bulunca, kararını verecek ve uygulamaya koyacaktır. Yavaş rüzgârı Ankara’da kaldı Kalede gedik açıldı İzmir’de 2009 seçimlerinde 31 ilçeden 30’unu alan CHP; 2014 seçimlerinde “tulum” çıkarmayı hedefliyordu. Ancak hesap tutmadı. AKP, 2014 seçimlerinde Torbalı, Kemalpaşa, Kınık ve Menderes, Ödemiş ve Selçuk’ta belediyeleri aldı. CHP, Aliağa ve Kiraz’ı MHP’ye  kaptırdı. CHP’nin oy oranı 2009’a göre yüzde 55.2’den 49.6’ya geriledi. Aynı şekilde, il genel meclisinde yüzde 48’den, 45.8’e geriledi. İzmir’de aday listelerinde, büyükşehir belediye başkanlığına yeniden seçilen Aziz Kocaoğlu, neredeyse tek belirleyici oldu. Öyle ki İzmir metropol ilçelerin belirlendiği 10 Şubat’taki parti meclisinden bir gün önce toplanan MYK’de, genel merkez yönetiminin belirlediği isimlerin sızması üzerine Kocaoğlu itiraz ederek “istifa” resti çekince, listesinin hemen tamamını PM’de kabul ettirdi. Ancak bu değişiklik, örgütte kırılmalara yol açtığı gibi MYK’de ismi Aliağa için gündeme gelen Hakkı Ülkü, Kocaoğlu’nun listesinde yer almadığını görünce DSP’den aday oldu ve CHP bu ilçede belediyeyi MHP’ye kaptırdı. Başarılı belediyeler ödüllendirildi CHP, ilk kez büyükşehir olarak seçim yarışına giren Aydın ve Muğla ile İç Anadolu’daki AKP egemenliğine rağmen Eskişehir’de oylarını artırarak belediyeleri tekrar kazandı. 2009 seçimlerinde seçimleri yüzde 26 ile ve AKP’den sadece yüzde 0.6 oy farkıyla alan belediyeyi alan Özlem Çerçioğlu, büyükşehir olan Aydın’da oylarını yüzde 43.8’e çıkararak ve en yakın rakibi AKP’ye yüzde 14 fark atarak ikinci kez seçildi ve CHP’nin kazandığı ilçe sayısını da artırdı. Aydın gibi ünlü tatil beldelerini bünyesinde barındıran Muğla’da da yeniden aday gösterilen Osman Gürün, oylarını 3 puan artırarak yüzde 48.1’le büyükşehir belediye başkanı oldu. Eskişehir’de de 2009 seçimlerine DSP’den aday olarak giren Yılmaz Büyükerşen, ilk kez CHP adayı olarak girdiği 30 Mart seçimlerinde yeniden seçilirken CHP’yi Eskişehir’de yüzde 45’ler seviyesine taşıdı. Belediye hizmetlerinden memnun olan Eskişehir halkı, iki büyük merkez ilçeden Tepebaşı’nda “yeniden CHP” derken AKP’nin elinde olan Odunpazarı’nı da Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt’u aday gösteren CHP’ye verdi. AKP’yi Suriye politikası ile vurdu CHP’nin bu seçimlerde en çok “sevindiği” sonuç ise kuşkusuz Hatay’da seçimin alınması oldu. CHP tabanının tepkilerine karşın Kılıçdaroğlu’nun “risk” alarak AKP’den transfer ettiği belediye başkanı Lütfü Savaş, ilk kez “büyükşehir” olarak girdiği seçim yarışında, AKP’li eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin’i yüzde 41.5’lik oy oranıyla yenmeyi başardı. Ancak Hatay’ın en büyük ilçesi İskenderun’u bu seçimde kaybetti. CHP Genel Başkan Yardımcısı ve eski Hatay Milletvekili olan Nihad Matkap, Hatay’da alınan sonucun, iyi yürütülen seçim kampanyasının yanı sıra AKP’nin Suriye politikasına verilen bir yanıt olduğuna dikkat çekiyor. Yine Alevisolsosyal demokrat kesimin ağırlıklı olduğu Arsuz, İskenderun’dan ayrıldı. Sonuçta İskenderun ve Antakya’yı AKP alırken Arsuz ve Defne CHP’de kaldı. Yalova ‘İnce’ direnç kazandırdı rakya’da tepki oyları MHP’ye yöneldi CHP, Trakya’daki tartışmasız üstünlüğünü sürdürdü. Yarımadadaki 3 il belediye başkanlığını da yeniden kazanmasına karşın Edirne ve Kırklareli’de önemli ölçüde oy kaybı yaşadı. Kırklareli’de mevcut belediye başkanı yerine aynı ilin milletvekili Mehmet Kesimoğlu’nu aday yapması, örgütle parti arasında gerilime yol açmıştı. Eski Belediye Başkanı Cavit Çağlayan, yeniden aday gösterilmeyince partiden istifa edip DSP’den aday olacağını açıklamıştı. Ancak Kesimoğlu’nun da girişimiyle Çağlayan istifasını geri aldı, ancak “kırgınlıklar” sandığa da yansıdı ve CHP oyları yüzde 50’den yüzde 38’e geriledi. Aynı şekilde Edirne’de de Hamdi Sedefçi yeniden aday gösterilmeyince DSP’den aday oldu ve son seçimlerde oyların MHP ile DSP arasında bölünmesiyle yüzde 57 olan CHP oyları, 30 Mart seçimlerinde yüzde 36.9’a gerilemesine karşın Edirne Milletvekili Recep Gürkan, belediye başkanı seçildi. .  T hüsran... Doğu Karadeniz’de Batı ve Doğu Karadeniz’de 2009’da Sinop, Zonguldak, Giresun ve Artvin’i kazanan CHP, Ordu’da DSP’den seçilen Seyit Torun’un partiye katılımıyla belediye sayısını 5’e çıkardı. Ancak 30 Mart seçimlerinde, CHP Artvin ve Ordu’yu kaybederek Karadeniz’de mevzi kaybetti. Giresun’un büyükşehir olmaması CHP’nin belediyeyi korumasında önemli etken olurken Kılıçdaroğlu’nun “En çok üzüldüğüm kayıp” diye nitelendirdiği Artvin’de şok yaşandı. CHP, Batı Karadeniz’de ise Sinop ve Zonguldak’ta belediye başkanlıklarını korumayı başardı. kdeniz’de Mersin ve Antalya şoku CHP, Akdeniz’de Burdur ve Hatay’ı kazanmasına karşın Antalya ve Mersin büyük A şehir belediyelerini kaybetti. Bölgenin coğrafi ve nüfus yoğunluğu olarak en büyük kenti Antalya’da yarışa, 2009 seçimlerinde başkanlığı AKP’li Menderes Türel’den yüzde 40.8 oyla alan Mustafa Akaydın ile yeniden giren CHP, son seçimde “burun farkı” ile seçimi kaybetti. CHP’nin ikinci Akdeniz şoku yaşadığı Mersin, seçim öncesinde gelen anketlerde zaten “kritik” görünüyordu. MHP’nin güçlü bir aday çıkarması, Kürt oylarının BDP’ye yönlenmesi CHP’yi zorlayan konulardı. Mevcut belediye başkanı Macit Özcan’ın yanı sıra eski kültür bakanları Fikri Sağlar ve İstemihan Talay, aday adayı oldular. Sonuçta CHP yönetimi, anketlerde Sağlar ve Talay’ın 12 puan önünde çıktığı gerekçesiyle Özcan’ı aday yaptı. Ancak Mersin Büyükşehir’de MHP seçim yarışında ipi göğüslerken CHP, Silifke, Yenişehir ve Mezitli belediyeleri ile yetinmek durumunda kaldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle