29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 NİSAN 2014 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA [email protected] EKONOMİ 11 Secretcv.com’a kayıtlı 40 bin firma son 6 ayda neredeyse hiç istihdam yaratmadı İşçi aramayı bıraktılar ŞEHRİBAN KIRAÇ Sonuç Sonrası Başta Ankara Büyükşehir Belediyesi olmak üzere pek çok seçim çevresinde günlerdir sonuçlanmamış olsa da Türkiye yerel seçimleri geride bıraktı. Ancak, seçim sonuçları, yaşanmakta olan ağır hukuk, yönetim ve demokrasi sorunlarına çözüm üretecek bir sonuç doğurmadı. Tersine bu sorunlar daha da ağırlaşarak seçim sonrasına taşındı. Buna karşılık seçim sonuçları, yakın bir zamanda yapılacak iki seçimde de, eğer bir seçenek oluşturulmazsa, AKP’nin elini çok güçlendirdi. HHH AKP’yi dizginlemenin yolu, geçmişte yeterince yapılmayanı hiç olmazsa bundan sonra yapmaktan, bu partinin karşısına demokratik bir yönetimin sahip olması gereken evrensel değerleri sürekli olarak çıkarmaktan geçiyor. AKP’nin her adımının evrensel hukuk ilkelerine uygunluğu ve temel hak ve özgürlüklerin kullanımı konusundaki tutumu sorgulanmalıdır. AKP’nin iktidar gücünü kullanım biçimi de hep sorunludur. Özellikle kamu yönetiminin kurumsal yapısının AKP’nin oyuncağı olmasının önüne geçilmesi için özel çaba harcanması gerekiyor. Düzenleme ve denetleme kurumlarından ÖSYM’ye ve Yüksek Seçim Kurulu’na dek kurumsal yapılardan AKP’nin yarattığı kurumlara güvensizlik ortamı, bugünlerde seçim sonuçlarına yoğun itirazlarla yaşanıyor. AKP’nin zayıf karnı hak ve özgürlüklerin kullanımıdır. AKP, özellikle sanalıyla, gerçeğiyle özgürlüklerin kullanılmasından fazlasıyla korkuyor. Hak ve özgürlüklere nasıl sahip çıkılacağının dersini, seçim günü İstanbul’da Oy ve Ötesi girişimi verdi; bugünlerde tam bir kararlılıkla oylarına sahip çıkan Ankara gençleri veriyor. AKP iktidarında, akademik özgürlük yok olma noktasına gelmiş, basın özgürlüğü de tümüyle kuşa çevrilmiştir. Gerek üniversite, gerekse basın yayın dünyasının kendi özgürlüklerine sahip çıkması için çaba harcanması, AKP iktidarının dizginlenmesi için çok büyük bir önem taşıyor. HHH Siyasi partilerin AKP’yi demokratik dizginleme sürecinde güçlü bir biçimde işlevsel davranmaları, kesin bir zorunluluktur. Bu süreçte özellikle TBMM çalışmaları çok daha etkin bir biçimde değerlendirilmelidir. Cumhurbaşkanlığı seçiminde ortak bir aday çıkarılması, TBMM içinde yasa önerileriyle ve diğer denetim süreçleriyle AKP’yi baskı altına almak için tüm olanakları çok güçlü bir biçimde kullanmalıdır. Ülke içinde toplumu bir iç savaş kışkırtıcılığı boyutunda kamplaştıran AKP’nin Suriye özelinde savaş sevdası saklanamaz boyuttadır. Bu durumda kamuoyu oluşturan tüm çevrelerin güçlü bir biçimde barışı savunmaları gerekir. Barış bağlamında Kürt sorununa çözüm girişimlerinin demokratikleşme yönünden özel bir önemi olacaktır. Barış sürecinde şimdiye dek ayak sürüyen AKP, bundan sonra somut adımlar atmak zorundadır. Barış süreci, AKP’yi, evrensel ölçütleriyle hukukun geçerli kılınması, hak ve özgürlüklerin genişlemesi ve katılımcı demokrasi yönünde adımlar atmak zorunda bırakmalıdır. Ek olarak, dış politikasıyla ülkeyi yalnızlaştıran AKP’nin ABD ve AB’den gelen hukuk ve demokrasi uyarılarını bundan sonra hiçe sayması hiç de kolay olmayacaktır. AİHM’den sonra Anayasa Mahkemesi’nin kimi kararları da, AKP’nin hak ve özgürlükleri sınırlama girişimlerinin karşısına küresel ile yerel yargının birlikte çıkmasını sağladığından çok büyük önem taşıyor. HHH Burada sıralananlar ortaklaşa yapılır ve toplumsallaşırsa, AKP karşısında ülkeyi yönetecek bir iktidar seçeneği geliştirilebilir. Yeter ki özgürlük isteyenler kararlı bir tutum sergilesin. Seçim sonuçları, AKP’yi istemeyen herkesi özgürlük ve barış için göreve çağırıyor! İş arayanlar artarken, eleman arayan firmalarda da büyük düşüş söz konusu. Secretcv.com’un verilerine göre firmalar maliyet kalemlerini düşürmek için öncelikle ya işçi çıkarıyor ya da yeni işçi almayı durduruyor. 2012’de büyüyen firmalar yeni eleman alırken özellikle 2013’ün son 6 ayında birçok firma neredeyse hiç yeni iş yaratmadı. Secretcv.com Genel Müdürü Okan Tütüncü’ye göre Türkiye’de doktorasını yapmış olan da, üniversite mezunu da, lise mezunu da iş arıyor. Şu anda Secretcv.com’da İşsizlik yüzde 10’un üzerine çıkarken, son 6 ayda Türkiye’deki şirketler ise yeni işçi aramada frene bastı. Yüksek lisans ve doktora yapmış adaylar için bile işsizlik sorun haline geldi. Secretcv.com Genel Müdürü Okan Tütüncü, “Sadece bizim sitede yüksek lisans ve doktorasını bitirmiş ve aktif olarak iş arayan yaklaşık 559 bin aday var” dedi. kayıtlı firma sayısını 40 bin 500, iş arayan aday sayısını ise 16.7 milyona yükseldiğini anlatan Tütüncü, “yüksek lisans ve doktora yapmış adaylar için bile işsizlik sorunu önemini koruyor. Sadece bizim sistemimizde yüksek lisans ve doktorasını bitirmiş ve aktif olarak iş arayan yaklaşık 559 bin aday var. Buna karşılık bu adayları talep eden firma sayısı ise yalnızca 405” açıklamasını yaptı. Lisansüstü eğitim almış adaylarla, bu adayları talep eden firma sayısı arasındaki uçuruma dikkat çeken Tütüncü, “Secretcv.com’da ilan veren firmaların yüzde 1’i, yüksek lisans veya doktora mezunu aday arıyor. Türkiye’de nitelikli işsizlikten bahsediyoruz fakat rakamlar gösteriyor ki, yüksek lisans ve doktora yapmış yüz binlerce aday olmasına rağmen, Türkiye’nin işgücü piyasası bu elemanları istihdam edecek nitelikte değil” dedi. Okan Tütüncü’nün Türkiye istihdam piyasasına yönelik görüşleri şöyle: * Secretcv.com’da kayıtlı CV’lerin yüzde 45’i üniversite mezunu, yüzde 21’i yüksekokul, yüzde 6’sı yüksek lisans, yüzde 5’i doktora, yüzde 21’i lise ve yüzde 3’ü de ilkokul mezunu kişilere ait. * İş arayanların yüzde 37’si 2630 yaş aralığında yoğunlaşırken, 3140 yaş aralığındakilerin oranı yüzde 33.5, 2125 aralığındakilerin oranı yüzde 21, 40 yaş ve üzerindekilerin oranı ise yüzde 6.5’i buluyor. * Rakamlara baktığımızda, işletme programını bitiren binlerce aday olduğunu görüyoruz. Adayların bu kişiler arasından sıyrılabilmesi için aradığı işi, niteliklerini, uzmanlaştığı alanı çok net bir şekilde ifade etmesi gerekiyor. Aynı şey şirketler için de geçerli. Nasıl ki, laborant arayan bir firmanın kimya mühendisi için ilan vermemesi gerekiyorsa, spesifik özelliklere sahip eleman arayan firmanın da yalnızca “mühendis arıyorum” diye ilan vermemesi gerekiyor. * Normal koşullarda kirizin olmadığı dönemlerde eleman arayan firmaların ilan sayısı yüzde 1520 artardı. Şubat ayında ise sadece yüzde 2’lik artış yaşandı. Şubat ayında 19 bin 500 ilan ile yaklaşık 57 bin 850 kişi istihdam edilmek üzere arandı. * Şubat ayında yılın genelinde olduğu gibi perakende, gıda ve tekstil sektörleri zirveyi bırakmadı. Türkiye’de yaklaşık 5 yıldır bu 3 sektörün istihdam alanında lokomotif sektör olduğunu söyleyebiliriz. Zammı enflasyon Büyük Adım, gerçekten büyük * Büyük Adım projesi daha cesur ve uzun vadeli. * Bunun için birkaç yıl bazı gelirlerden feragat edildi. Uzun vadede ana banka olma hedef var çünkü. * Büyük Adım’la bankacılık işlemlerinden hiçbir koşulda ücret alınmıyor, EFT, havale ücretsiz. Hesap işletim ücreti kalktı. Müşteriye her daim ‘hoş geldin’ faizi sunuluyor. Kredili mevduat hesabında ayın ilk yedi günü faiz ve ücret yok. Ayrıca ücretsiz ferdi kaza sigortası veriliyor. * Büyük Adım için müşteri düzenli üç ödemesini bankadan yapmalı. Biri fatura olmak üzere kiradan, kredi kartı ekstresine, okul taksitinden servis ücretine her türlü ödeme olabilir. Üç ödemenin 500 lira olması gerekiyor. Uygulamayla ilk ayda 25 bin müşteri kazanıldı. eritti Ekonomi Servisi Demokrat Eğitimciler Sendikası (DES) Genel Başkanı Gürkan Avcı, geçen hafta açıklanan mart ayı enflasyon rakamlarına göre, enflasyonun yılbaşına göre yüzde 3.57 arttığını belirterek, “Üç aylık enflasyon artışı, daha şimdiden kimi memurun 2014 yılı zammını eritti” dedi. Avcı, hükümetin memurlara 2014 için toplam 175 TL brüt zam yaptığını vurguladı. Böyle giderse haziranda tüm memurların yıllık maaş zammının enflasyon karşısında tamamen eriyeceğini belirten Avcı, “Hükümetten maaş zamları, enflasyon artış oranının altında kalması halinde, aradaki farkın maaşlara zam olarak yansıtılmasını istiyoruz” dedi. Müşteri baharı yaşanıyor OLCAY BÜYÜKTAŞ Bankacılık sektöründe az zamanda çok fazla değişikliğin üst üste gelmesinin bankaları daha uzun vadeli planlara yönlendirdiğini söyleyen HSBC Bireysel Bankacılık Genel Müdür Yardımcısı Taylan Turan, kısa dönemde gelirleri düşürecek ama uzun vadede müşteriyi kaBir yandan politik durumun bir yandan ‘mükemmel dörtlü’den ‘kırılgan beşli’ye hızlı geçişin yol açtığı değişim bankaları uzun vadeli projelere yöneltti. Turan’a göre bankacılıkta müşteri artık her zamankinden daha kıymetli. lıcı olmaya ikna edecek işlere odaklandıklarını ifade etti. Yeni kurallardan dolayı kredi pastasının çok daha yavaş büyüyeceğini, faizlerden dolayı kredilerde benzer bir durum yaşanacağını dile getiren Turan, sektörde artık müşteri baharının yaşandığını belirtti. Merkez Bankası’nın ve rekabetin getirdiği kontrol edilemez durumlara karşın kendi kontrol edebildikleri noktalara odaklandıklarının altını çizen Turan, müşteri sayısını 250 bin artırmayı hedefledikleri ve hızlı yol aldıkları Büyük Adım projesinin bu düşünceyle ortaya çıktığını anlattı. Takipteki krediler, taksit sınırlamaları ve bankacılık sektöründeki değişiklikler ve HSBC’nin planlarına ilişkin soruları yanıtlayan Turan’ın verdiği bilgiler özetle şöyle: * 2011’den itibaren takipteki kredilerde hızlı artan bir rakam var. Bu bizim açımızdan beklenen bir şeydi. Bireysel * Hacim yavaşladı. Ekonomi soğubankacılık açısından yor... Gerçi amaç da buydu ama konkaldırılabilir seviyesantrasyon olarak fazla üst üste oldu. ler bunlar. * Hesapta olmayan olaylar oldu. Kim* Bankacılıkta özelse 17 Aralık’ı beklemiyordu. likle gelirler tarafında * Mükemmel dörtlüden, kırılgan beşbüyük değişiklikler liye geçiş çok hızlı oldu. Bu ikisi bir araoldu, kârlar azaldı. da biraz fazla oldu. Hem politik ortam, Fonlama maliyetleri hem regülasyon hem de makroekonoyükseldi, ama özelmik konjoktür değişti. likle bireysel banka* Ekonomideki yavaşlama biraz hızlı cılıkta müşterini ödeoldu. Kredi kartında yalnız taksitler değil diği faiz sınırlı, kimigenel alışveriş oranları düşüyor. si merkez tarafından * Bunlar bankacıların kontrol edemekimisi de rekabet tadiğı durumlar. rafından sınırlı. * Artık bankacılıkta ürün bazında son 510 yılda çalışan modeller çalışmayacak. 17 Aralık hesapta yoktu Bence, geçen haftanın en önemli olayı, Birleşmiş Milletler Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli’nin (HAİDP) yayımladığı rapordu. Rapor, yıllardır konuşulan küresel iklim krizinin açlığa, su baskınlarına, orman yangınlarına, salgın hastalıklara ve hatta savaşlara yol açan etkileriyle birlikte artık kapıya dayandığını belgeliyor. Yakın zaman kadar küresel iklim krizi, “gelecekte”, yüzyılın sonuna doğru gerçekleşecek bir şey olarak tartışılıyordu: Önlem alınmazsa şunlar olacak, bunlar olacak filan... Birleşmiş Miletler, ilk ilkim değişikliği raporunu 1990’da yayımladı. O günden bu yana yayımlanan raporların tonu, “uluslararası topluluk”, G20 grubu BM üyeleri, “büyük güçler”, devletler alınması gereken önlemlerde anlaşamadıkları, anlaşsalar bile uygulamadıkları için gittikçe kötümserleşti. Geçen hafta yayımlanan HAİDP 2014 raporunun hazırlanmasında 2000 uzman görev almış, yazılmasında 460 uzman katkı yapmış, ortaya çıkan 2 bin 600 sayfalık metni de konularında önde gelen 309 bilim insanı, gözden geçirmiş ve yayıma hazırlamış. Artık, “İklim krizi var mı, yok mu” tartışması anlamsız. Bundan sonra yapılabilecekleri düşünmek gerekiyor. Üç yıllık bir çalışma sonucu tamamlanan rapor, atmosferdeki karbondioksit, metan gazı oranlarının ulaştığı düzeyin ekonomik büyümeyi tehdit ettiğini, yoksulluğu artırdığını gösteriyor. Buğday, mısır gibi temel tarım ürünleri üretiminin verimliliği düşüyor, kasırgalar, su baskınları, yangınlar, hatta iklim değişikliğine bağlı olarak artan tropik hastalıklar, Yarın değil, şimdi kıt kaynakları daha da kıtlaştırıyor. Bu basınç, yoksulluk ve eşitsizlik gibi iki yapısal “fay hattına” çarpınca, toplumsal düzeni tehdit etmeye başlıyor. Raporun en çok okunan özet bölümünde, geçen yıl 40 kez vurgulanan kriz kavramı bu yıl 230 kez anılmış. Bu rapora dikkatli ve yakın okumaya dayalı bir bakış, The Atlantic’ten Uri Friedman ve Svati Kristen Norula’nın işaret ettiği gibi, daha önceki raporlarda iklim krizine karşı alınabilecek önlemlere yapılan vurgu, bu raporda çok belirgin biçimde, uyum sağlama konusuna kaymış. HAİDP 2007 raporunda uyum sağlama konusuna yalnızca iki sayfa ayırmışken bu yılki raporda, bu “daha önceleri tartışılması tabu” kabul edilen konuya dört bölümden fazla yer ayrılmış. HAİDP raporu, yalnızca vurguyu uyum sağlamaya kaydırmakla kalmıyor, aynı zamanda, çözüm konusunda, yerel yönetimlerin, girişimcilerin inisiyatiflerine güveniyor. Diğer bir deyişle, “etkisinden kimse kurtulamayacak”... “küresel bir sorun”, “çok zaman kalmadı” gibi ifadelerle birlikte masaya konan bu tüm uygarlığı tehdit eden küresel soruna karşılık gündemde, uluslararası işbirliği, uluslararası kurumsallaşma, küresel çözümler yok. Baksanıza, işbirliği bir yana, Batı’da (ABDABRusya) yeni bir “soğuk savaş”, Uzakdoğu’da (ÇinJaponya) sıcak savaş olasılıkları konuşuluyor. Hızla derinleşen küresel iklim kri Geçen Haftanın En Önemli Olayı zine, bırakın önlem almayı, uyum sağlamak için gereken inisiyatifi girişimcilerden bekliyorsak aslında girişimcileri hareket ettiren, kârlılıktan, dolayısıyla Deleuze ve Guattari’nin kavramını ödünç alırsak “Kapitalist Kâr Makinesi”nden bekliyoruz demektir; bu sorunu yaratan şeyden... “Küreselleşmenin” daha da hızlandırdığı kentleşmeye, haz kültürüne bağlı daha çok hidrokarbon tüketiminden daha çok karbondioksite, yoğun tarımdan özellikle et ve mandıra sektöründe oluşan daha fazla metan gazı, daha çok su, kereste Uzaylılar da olabilir... tüketimine bakınca karşımıza hızlı büyüme (sermaye birikimi) arzusu ve dinamikleri çıkıyor. BM’de 1990’lardan bu yana iklim krizi konusunda gündeme gelen tüm önlemler, hep bu büyüme arzusu duvarına çarparak öldüler. Bu kez BM, HAİDP 2014 raporu artık çok geç, bari uyum sağlayalım demeye getiriyor. Ben, umutlanmıyorum. Raporun yayımlandığı hafta Wall Street Journal, Michael Mandelbaum adlı bir yazarın “Küresel Refaha Giden Yol” (Road to Global Prosperity) başlıklı çalışmasının tanıtımına kapsamlı bir yer ayırmıştı. WSJ, kitabın 240 sayfasından 60 sayfasının, iş çevrelerinin yayımlarından oluşan 400 kaynağa ayrılmış olmasından hareketle, “Belli ki kitaptakiler salt Mandelbaum’un değil, aslında iş çevrelerinin fikirleri” diyor. Bu fikirlere göre, “insanlığın refahına giden yol ekonomik büyümeden, küreselleşmeden, serbest piyasadan geçiyor”. Bu fikirlere göre “devletlerin esas görevi ekonomik büyümeyi teşvik etmek”, önlem alıp piyasayı denetlemeye kalkmak değil. WSJ “Küreselleşmeciler, 2008 krizinde yara aldılar, ama boyun eğmemişler” diyor. Belli ki iş çevreleri, ne finansal krizden bir ders çıkartmışlar ne de küresel iklim krizi umurlarında: Tek yol, “ekonomik büyüme” (kârlılıkbirikim) demeye devam ediyorlar... Bu gözlem, geçen ay “İsyanlar Boşuna Değil” başlıklı yazımda aktardığım, NASA’nın bünyesin de, “uygarlığın geleceğine ilişkin” yapılmış bir araştırmanın bulgularıyla da uyum halinde. O araştırmaya göre, uygarlıkların yıkıma gidişinin arkasındaki dinamikler bugün de gözlemlenebiliyor: Araştırma, “Biriktirilen ekonomik fazla toplumda eşit biçimde dağıtılmıyor, aksine bir seçkinler grubu tarafından kontrol ediliyor... Seçkinler, zenginliği üreten toplumsal kitlenin payına çok az, ancak geçinecek düzeyin az üstünde bir miktar ayırıyorlar”... “Neticede seçkinler çok fazla tüketiyor, halkın arasında açlık baş gösteriyor”... “Nüfus artışı belli bir dengeye kavuşur, insan başına kaynak tüketimi azaltılır ve kaynaklar daha eşitlikçi biçimde dağıtılabilirse toplumsal çöküş engellenebilir” diyor. Ekonomik büyüme, serbest piyasa saplantısı, bugün elinde ekonomik, siyasi güç olanların, uygarlığın geleceğini tehdit eden iklim krizine, toplumsal krizlere, savaşlara karşı önlem alacak akla sahip olmadıkları açıkça gösteriyor. Peki ne olacak? Eski ABD Devlet Başkanı Bill Clinton, geçen hafta bir TV söyleşisinde, “Eğer uzaydan bir tehdit gelirse belki o zaman bu dünyada bir kader birliği içinde olduğumuzun ayırdına varabiliriz” diyordu. Desenize umudumuz, bizi sömürgeleştirmeye gelecek ileri bir uygarlığın karşısında birleşme olasılığına kalmış. Ya birleşmeyi başarsak bile sömürgeleştirilmekten kurtulamazsak? Clinton, “Bir gün bizi ziyaret etmiş olduklarını öğrenirsem hiç şaşırmayacağım” demiş. Sanırım, bu uygarlığın ekonomik siyasi güç ilişkileri böyle kaldığı sürece, uzaylıların tehdidinin insanlığı birleşmeye zorlayacağını hayal etmek, iklim krizine karşı işbirliğini hayal etmekten daha kolay olmaya devam edecek! Tarım bu kez dona teslim Ekonomi Servisi Tarım alanlarını kuraklıktan sonra bu kez de don vurdu. İç Anadolu, Doğu Anadolu, Karadeniz bölgeleri ile geçiş bölgelerinde yaşanan dondan fındık, kayısı, elma, kiraz, vişne, erik, şeftali, kivi, narenciye, badem, ceviz, antepfıstığı bahçeleri, bağ alanları ve karpuz tarlaları etkilendi. Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 2931 Mart tarihleri arasında sıcaklıkların eksi 10’lara düştüğüne işaret ederek don, fırtına ve dolunun tarım alanlarında zarara neden olduğunu söyledi. Bayraktar “Hububatta Konya, Ankara, Çankırı, Kırıkkale, Yozgat, Nevşehir illerinde sararmalar görüldü. Aksaray’da şekerpancarı ve ayçiçeğinde de don zararı var. İlk gözlemlere göre bu yıl fındık, kayısı, elma, kiraz, vişne, erik, şeftali, kivi, badem, narenciye, üzüm, ceviz, antepfıstığı gibi ürünlerde rekolte kaybı bekleniyor” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle