04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 NİSAN 2014 PAZAR 8 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK n Baştarafı 1. Sayfada Dedektif izlenimlerini hemen her gün bir raporla aldatılan kocaya bildiriyor. Karınız yolda genç bir adamla karşılaştı. El sıkıştılar. Ayaküstü kısa bir konuşma geçti aralarında. Sonra birlikte yürümeye başladılar. Du bakalım... Bir süre birlikte yürüdükten sonra bir kafeye girdiler. El ele tutuştular. Bir süre gülümseyerek konuştular. Du bakalım... Kafeden çıktılar. Yine el ele. Az ileride bir apartmandan içeri girdiler.” Du bakalım... Adam bir dairenin kapısını açtı. Karınızı buyur etti. O da gülerek içeri girdi. Du bakalım... Bir süre salonda oturdular. Sohbet ettiler. Du bakalım... Sonra adam karınızı bir başka odaya, yatak odasına götürdü. Du bakalım... Soyunmaya başladılar. Du bakalım... Adam yatağın üstündeki yorganı kaldırdı. Du bakalım... Sonra karınızla birlikte, yatağa ilerlediler ve... Du bakalım... Öykünün arkasını tamamlamaya gerek yok!.. HHH 2002’den beri siyasal ve demokrasi yaşamımız aldatılan koca ile eşi öyküsüne benziyor. O tarihten itibaren AKP ile halkımızın çoğunluğu el ele yola çıktılar. RTE’ye çoğunluk iktidar kapısını açtı. Birlikte girdiler ve... ....O sırada RTE’nin değişik ama gerçek yüzünü göremeyenler, hah işte toplumsal beklentilerimiz ve özgürlükçü demokrasi gerçekleşecek diyenler, başta medya, hatta laik cumhuriyete gönül verenler... ....AKP liderinin İslamcı yüzüne ve gerçek niyetine işaret eden ilk davranışlarına bakarak karamsarlığa kapılmayanların temel sloganı, “du bakalım”dı. 2003: RTE yavaş yavaş yoldan önce bürokrasiyi, sonra medyayı, üniversiteyi benden olanlar olmayanlar diye, üstelik korku salarak bir güzel temizledi. İktidara gelen bir partinin elbette bu ve benzeri “temizlikleri” yaparak kendi kadrolarıyla çalışma hakkıdır diye olan biteni... başta medyamız “Du bakalım” diye karşıladı. 2004: Laikliktir, dine karşıdır diye oy alamadığı kaygısı ile sağdan dinci minci ayırt etmeden o çevreleri bağrına basan ve özetle laik Atatürk Cumhuriyeti’ni yıkmaya girişen RTE’ye karşı ana muhalefetin, medyanın, bir avuç ayakta kalmaya çabalayan muhalif gazetenin, yazarın, aydınların uyarılarına yıllarca kulak asmayanların gözü önünde demokrasinin ırzına geçen iktidarın uygulamalarını izleyenlerin…..….. ...“Du bakalım” diye yorumlayanlar sayesinde 2002’den 2014’lere geldik. Devletin nimetlerinden yararlanarak iktidarını üç kez pekiştiren, üstelik özgürlük havarisi rolünü beklenmedik biçimde iyi oynayan RTE... .....artık demokrasi yerine otoriter, sözüm ona demokrasiyi çoktan inşa etti, ediyor. HHH 30 Mart yerel seçimlerini iktidarına güvenoyu diye ilan eden RTE... şimdi devleti 2023’lere dek tepeden tırnağa tek başına yönetmenin kılıfını hazırlıyor ve... ....geleceğin nasıl olacağına işaret eden bütün olumsuz olgulara ve tabii RTE’nin asli niyeti nedenleriyle bilinmesine karşın hâlâ demokrasi türküleri söyleyenler. .... oysa Başbakan’ın iradesine boyun eğmiş görünmek istemiyorlar ama doğulu karakterlerine uygun, kadere boyun eğenlere özgü doğalarıyla, yine iyimser ama ne ki sanal ... .... örneğin RTE’nin o sert otoriter, kavgacı, gerginliği tırmandıran davranışlarından vazgeçeceğini, özlenen ve yıllarca önce vaat ettiği özgürlükçü demokrasiye döneceğimizi umut eden düşsel bir sanıyla... kısacası olmayacak duaya amin diyerek hâlâ geleceğe bakıyor ve... ....“Du bakalım” diye avunuyorlar! HABERLER Minik çocuğun cansız bedeni komşu villanın havuzundan çıktı GÜNDEM MUSTAFA BALBAY İstanbul Haber Servisi Sarıyer Zekeriyaköy Beşevler Sitesi’nde evinden anne ve babası uyurken çıkarak kaybolan 3.5 yaşındaki Pamir D’nin dün cesedine ulaşıldı. Cuma sabahı kaybolan Pamir’i bulmak için 6 km çapındaki alanda ormanlar, sokaklar, boş evler, havuzlar, su kuyuları tek tek kontrol edildi. Ancak Küçük Pamir’in cansız bedeni yaklaşık 30 saat süren aramanın ardından komşu evin havuzunda bulundu. Geniş çaplı araştırma sırasında komşu evin havuzunun profesyonel ekipler tarafından aranmaması tepki çekti. Havuzun önceki gün vatandaşlar tarafından “kalaslarla” arandığı öğrenildi. Küçük Pamir’in ailesi önceki gün 09.00 sıralarında oğullarının evde olmadığını fark etti. Olayın polise ve jandarmaya bildirilmesi üzerine saat 13.00 sıralarında Pamir’i arama çalışmaları başladı. Termal kameralı, iz köpekli 200 kişilik jandarma, AFAD, AKOM, AKUT’un da aralarında bulunduğu sivil ve arama kurtarma ekipleri ile olayı sosyal medyada duyup gelenlerin de katılımıyla yaklaşık bin kişilik ekip çalışmalara katıldı. Gece boyu devam eden çalışmalar sabah kahvaltısı için verilen molanın ardından dün yeniden başladı. Pamir’i bulmak için Avrupa yakasından Sorumlu Komutan Yardımcısı Albay Mehmet Nebioğlu’nca kriz yönetimi toplantısı yapıldı. Toplantının ardından bölgeye sevk edilen 2 komando taburu ve sualtı arama ekibinden oluşan 350 jandarma, 200 kişilik 20 sivil arama ekibi ormanlık alana dağılarak arama çalışmalarını sürdürdü. Arama çalışmalarına eğitimli köpekler de katıldı. Paramotorcu Ufuk Bulut havadan arama çalışmalarına destek verdi. Saat 14.40 sıralarında Pamir’den kötü haber geldi. Yan villanın havuzunu kontrol eden dalgıçlar küçük çocuğun cesediyle karşılaştı. Kötü haber Pamir’in ailesini ve 30 saattir arama çalışmalarına katılan vatandaşları yasa boğdu. Baba Serdar D. fenalık geçirdi. Baba, kollarına girenlerin eşliğinde yürüdü. Serdar D. “Evladımı koruyamadım. Ben aşkıma ne diyeyim şimdi. Benim tek çocuğum... Taş bebek...” diyerek gözyaşlarına boğuldu. Jandarma villa etrafını çembere alırken olay yeri inceleme ekipleri araştırma yaptı. Pamir’in cesedi ölüm nedenini araştırmak için Adli Tıp Kurumu’na götürüldü. Aramaya katılan bazı gönüllüler, Pamir’in cesedinin çıkarıldığı havuza öldürüldükten sonra atıldığı iddiasını savundu. Pamir’den kötü haber Fotoğraf: AA n Baştarafı 1. Sayfada vurguladık. Demokrasi için hukuk güvenliğinin de kapsama alanına giren ciddi bir konumuz daha oldu; seçim güvenliği! Bu değerlendirmeyi, “seçimde umduğunu bulamayan kişilerin ilk tutunduğu dal” yaklaşımıyla yapmıyoruz. Türkiye’de sözcüğün tam anlamıyla ciddi bir seçim güvenliği sorunu var. Bu sadece seçim sonuçlarına ilişkin tartışmayla da sınırlı değil. O, seçim güvenliği sorununun yarattığı sonuçlardan sadece biri. İş, iktidarın devlete ve muhalefete bakışında düğümleniyor. Başbakan’ın Türkiye Büyük Aile Meclisi ile birlikte yaptığı son balkon konuşmasında, artık muhalefete de yeni bir düzen vermek gerektiğini söylemesi, kafasındaki demokrasi tarifinin de ipuçlarını veriyordu. Tek adam ve ona bağlı partidevlet yönetimlerinde göstermelik birkaç da parti bulunur. Çok uzaklara gitmeden Suriye’den örnek vermek gerekirse Esad yönetiminin partisi olan Baas devlette tek hâkimdir ama Baas’ın kontrolünde toplam oyları yüzde 10’un altına olan irili ufaklı partiler de vardır. Başbakan da muhalefet partilerinin kendi kontrolünde vitrinlik olmasını istiyor. Böyle bir seçim sonucu hedefliyor! HHH Seçim güvenliğine dönersek... Seçimden önce karşılaştığımız sorulardan biri şuydu: Biz oylarımızı veririz ama koruma işini başarabilecek misiniz? Bu konuda sadece CHP değil, öteki partiler ve dijital teknolojiye hâkim kimi kurumlar da devrede oldular. İdeal bir çalışma yapıldığı söylenemez ama şunun da altını çizelim; araştırdığımız kadarıyla iktidarın kontrolü dışındaki tüm bilgisayar programları o gece ya çöktü ya da siber saldırıya uğradı. Ankara, Ağrı, Yalova, MalatyaHekimhan, MersinAkdeniz, OsmaniyeDüziçi ve daha yüzlerce yerde tartışmalı olan seçim sonuçlarıyla ilgili farklı uygulamalar var. Eğer seçimi AKP kazanmışsa, itirazlar reddediliyor, kıl payı kaybeden AKP ise defalarca yeniden sayım yapılıyor. Bu tür yerlerde öyle anlaşılıyor ki, AKP kazanıncaya kadar sayım tekrarlanacak. Seçimler için yerleşmiş ironik sözlerden biri şudur: Oyları kimin verdiği değil, kimin saydığı önemlidir! 30 Mart seçimleri gösteriyor ki, kimin saydığından da öte rakamları kimin ilan ettiği önemli. HHH Araştırdığımız kadarıyla seçim sonuçları bizim kadar tartışmalı ülke yok. O nedenle seçim güvenliği konusunda alınan evrensel önlemler bizim için çok hafif kalıyor. Gelişen teknolojiyle birlikte aklın yolu şu görünüyor: Yüksek Seçim Kurulu (YSK) daha etkin devrede olacak. Her sandığın tutanağını fotoğraf olarak yayımlayacak. Birleştirme işlemleri de böylece tam açıklıkla yapılmış olacak. Bir siyasi partinin devlet ve iktidar gücüne karşı alacağı önlemlerin yüzde yüz sonuç vermesi zor. Ancak özeleştirel olarak da paylaşmak gerekirse CHP’nin bu konudaki insan gücü tam hedefe dönük de kullanılamadı. Önümüzde çok önemli iki seçim var. 30 Mart’ta yaşananlardan ders alıp Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ve genel seçimlere hazırlanmak gerekiyor. Bunun için iki ana yol var: YSK’nin tüm soru işaretlerini giderecek önlem almasını istemek. Muhalefet olarak iyi bir sandık örgütlenmesi yapmak. ‘Evladımı koruyamadım’ Sosyal medyada yapılan yorumlar kan dondurdu Vicdansızlar! İstanbul Haber Servisi Sosyal medyada 3.5 yaşındaki Pamir D.’nin ailesinin Alevi olduğuna vurgu yapıp arama çalışmalarını da “yeni bir Gezi eylemi provası” olarak niteleyen paylaşımlar her kesimden tepkiye neden oldu. Pamir’i aramak için sosyal medyada başlayan yardım çalışması üzerine bazı “trol” hesaplardan provoke edici açıklamalar gelmeye başladı. Cemil Barlas isimli kullanıcı “Pamir’den sokak hareketi çıkmaz”, “Sazanla koyunu klon edinde küfürbaz Gezi çıkıyor. Ağaçtan sonra Pamir peşindeler” yazdı. Çakıroğlu isimli kullanıcı “Pamir’in kayboluşu, kötü niyetli planın bir parçası olma ihtimali yüksek. Ailenin de Alevi olması muhtemel” ifadelerini kullandı. Hatice Oğuz adlı hesaptan atılan tweet’te de Pamir’in aranma şeklinde “şaibeli bir durum” olduğu savunularak şunlar yazıldı: “Baba güvenlikçi, kamera sistemi niye çalışmamış. Sokakta tulum ile gezen bir çocuk hemen fark edilirdi. Ülkemizde her gün yüzlerce çocuk kayboluyor bu çocuğun aranma şekli, Twitter’dan organizasyonu, sosyal ağların hızlıca kullanılması bir şeylerin provası gibi geliyor. İşin içine AKUT ve gezici sanatçılar da girince hiç şüphem kalmadı. Babasının sakin tavırları da cabası. Yani planlı bir şeyler dönüyor. Babanın attığı eski tweet’leri de buna işaret ediyor zaten” diye yazdı. hesabından da “Sözde Pamir’i arayanlar Zekeriyaköy ve Fener ormanlarında kamp kurmak için keşif yapıyor. Amaç bahara eylemle girebilmek olabilir mi?” denildi. Benzer paylaşımlar kısa sürede yayılınca bazı hesaplardan “Taksim’e eyleme çıkılması” için tweet’ler gelmeye başladı. Pamir’i aranması Gezi eylemlerine benzetenlere de Taksim’e çağrı yapanlara da tepki yağdı. Pamir’in mezhebinin tartışma konusu haline getirilmesi de dikkat çekti. Ertuğrul Günay da “Çocuğunu arayan/çocuğunu yitiren ana/babanın acısına duyarsız kalan, onu eğlence/eleştiri konusu yapan, bırakın dinini, dilini insan mıdır?” diye tweet attı. Pamir’in bulunduğu eve daha önce de bakıldığı ancak cesedin havuz dibinde kalması nedeniyle görülmediği belirtildi. Civarda yaşayan yurttaşlar, boş olan villanın bahçesindeki havuzun ilk andan itibaren profesyonelce arama kurtarma yapılmamasına tepki gösterdi. Birçok villanın havuzu, suları boşaltılarak aranmıştı ancak yan villanın havuzunun profesyonellerce aranmaması dikkat çekti. Pamir’in cansız bedeninin bulunduğu havuzdaki aramanın da komşulardan Nihan İpek’in jandarma ekiplerine “Bu havuzu aramadınız” ısrarı üzerine yapıldığı öğrenildi. Albay Nebioğlu villaların bir kısmının güvenlik kamerasının olmadığını, bazılarının da çalışmadığını vurgulayarak çocuğun ailesinin evinin kamera sisteminin de çalışmadığını söyledi. Bu arada Gezi Direnişi sırasında polis tarafından öldürülen Berkin Elvan’ın ailesi, Pamir’in ölü bulunmasıyla ilgili Twitter hesaplarından açıklama yaptı. Açıklamada, “Pamir’i kaybetmenin acısını en derinlerimizde yaşıyoruz. Anne ve babası başta olmak üzere tüm insanlarımıza başsağlığı diliyoruz :( Üzgünüz” denildi. İlk gün kalasla aranmış Berkin’in ailesinden mesaj İller Bankası, Tarabya sırtlarındaki ormanlık alanı talana hazırlanıyor Boğaz’da skandal plan FIRAT KOZOK ERZURUM ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ Öğrencilere ‘tiyatro’ soruşturması ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Erzurum Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Bölümü öğrencilerinin sahneleyeceği oyunların yasaklandığı ve öğrenciler hakkında soruşturma açıldığı öğrenildi. Oyunları yasaklanan bölüm öğrencilerinin, 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü’nde ünlü tiyatro yönetmeni ve Devlet Tiyatroları eski genel müdürlerinden Yücel Erten’in “alternatif bildirisi”ni okudukları için sansüre uğradıkları belirtildi. Sanatçılar sansüre tepki gösterdi. Öğrenciler “change.org” sitesi üzerinden imza kampanyası başlattı. Kampanya şu sözlerle açıklandı: “Erzurum Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde Oyunculuk Bölümü olarak çıkarttığımız ‘Yine Başladılar Şarkılarına’ adlı Max Frisch’in yazdığı oyunu 27 Mart’da seyircili genel prova öncesinde okunan, Yücel Erten’in 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü Alternatif Bildirisi sebebi ile yasaklanmış ve oynanmasına izin verilmemiştir. İmha edilmek üzere oyunun tüm broşürleri ve afişleri toplatılmıştır. Üstelik öğrenciler üzerinde asılsız haberler dikkate alınarak toplu eylem yaptıkları gerekçesi ile soruşturma başlatılmıştır. Sanata ve daha mezun olmamış sanatçı adaylarına yapılan sansüre, bu susturma politikasına bir son verilmelidir.” ANKARA Başbakan Tayyip Erdoğan, “Yeşile hayranım, hastayım. Bize adeta çevre düşmanı gibi bir yaklaşım içinde olmak, çok büyük haksızlık olur” derken İller Bankası’nın, sahte raporlarla Boğaz’ın incisi Tarabya sırtlarındaki ormanlık alanı talan etmeye hazırlandığı ortaya çıktı. İmarda “çamlık” olarak geçen 20 bin metrekarelik alan, alelacele hazırlanan sözde “bilimsel” raporla birinci derece sit alanı statüsünden çıkarıldı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, yapılan tüm işlemleri anında onayladı. İstanbul Sarıyer’deki Tarabya Mahallesi’nde yer alan 74 pafta 1108 ada, 10 parsel numaralı 22 bin 954 metrekare yüzölçümlü ve 1/10 hissesi İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait olan orman vasıflı arsanın 9/10’luk bölümü, İller Bankası Yönetim Kurulu’nun 17.01.2013 tarih ve 2/32 sayılı kararıyla 12 milyon 150 bin dolar karşılığında satın alındı. İller Bankası tarafından satın alınan arsanın ekspertiz raporunda, arsanın mevcut imar planına göre imar durumunun, “tarla ve çamlık” olduğu ve “Sarıyer, Geri Görünüm ve Etkileme Bölgeleri Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı” dahilinde “Koru Alanı, Park Alanı ve Yol Alanı” lejantlarında kaldığı, 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu İmar Planı’na tabi olduğu ve birinci derece doğal sit alanı olarak belirlenmiş olduğu belirtildi. Sahte raporla değerlendirme Hazırlanan sahte rapor üzerine, İller Bankası tarafından Tarabya arazilerinin birinci derece doğal sit alanı durumunun değerlendirilmesi için Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü’ne 16.04.2013 tarih ve 11206 sayılı yazı yazıldı. Yazı üzerine Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İstanbul 4 Numaralı Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonu’nun 27.08.2013 tarih ve 04406 (1/2) sayılı kararıyla Tarabya arazilerinin birinci derece doğal sit alanı statüsünün değiştirildiği ve nihai kararın alınmak üzere Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü’ne gönderildiği ortaya çıktı. 43 günde rapor! İller Bankası tarafından Boğaziçi’nde yer alan arazinin rahatlıkla kullanılabilmesi için “Birinci Derece Doğal Sit Alanı” statüsünün kaldırılması çalışmalarına başlandı. Bunun için “Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Raporu” hazırlanması amacıyla “AKS Planlama Mühendislik Ltd. Şti” ile 27.02.2013 tarihinde sözleşme imzalandı. Bu çalışma için firmaya 42 bin 800 TL ödendi. Sözleşme gereği AKS firması 43 gün içinde raporu hazırlayıp 11.04.2013 tarihinde İller Bankası’na teslim etti. Ancak AKS firması tarafından hazırlanan raporun “Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmelik” hükümlerine aykırı olduğu ortaya çıktı. Yönetmeliğe göre “Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Raporu” hazırlanabilmesi için, biyolojik çeşitlilik, hidroloji, hidrojeoloji başta olmak üzere her açıdan arazi durumunun en az ardışık dört mevsim (1 yıl) boyunca araştırılması, araştırma sonucuna göre en az ardışık dört mevsimi kapsayan ekolojik temelli bilimsel araştırma raporun hazırlanması gerekiyordu. Banka yönetimi 45 gün içinde AKS firmasından sahte rapor hazırlanmasını istedi. Diğer taraftan AKS firması tarafından hazırlanan raporun giriş bölümünde “… bu rapor 1 yıl boyunca teknik esaslarda belirtilen dönemlere ve metotlara uygun olarak gerçekleştirilen arazi çalışmaları ve yerinde gözlem ile geniş çaplı literatür taraması yapılarak hazırlanmıştır” denilerek sahtecilik gizlenmeye çalışıldı. Özetle yönetmelik hükümleri çiğnenerek hazırlanan sahte raporla Boğaziçi’nde bulunan birinci derece doğal sit alanındaki Ta rab ya arazileri talan edilmeye başlandı. 5 Nisan Avukatlar Günü dolayısıyla Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu’nun katılımıyla “Adalet İstiyoruz” yürüyüşüyapıldı. Yürüyüş sırasında beyaz güvercinler uçuruldu. (Fotoğraf: AA) Rapor istedikleri gibi çıktı ‘Avukatlar ağır saldırı altında’ Yönetmeliği çiğnediler İstanbul Haber Servisi 5 Nisan Avukatlar Günü nedeniyle Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şubesi tarafından yapılan yazılı açıklamada son 3 yıllık süreçte avukatların daha önceki dönemlerle kıyaslanmayacak derecede ağır saldırı ve baskılara mağruz kaldığına dikkat çekildi. Açıklamada “Tabiri caiz ise siyasal iktidar hedef menzili içine doğrudan avukatları almıştır. İşte bugün avukatlar gününü böyle bir sürecin içinde idrak ediyoruz” denildi. İstanbul Barosu da 136. kuruluş yıldönümü ve 5 Nisan Avukatlar Günü nedeniyle meslekte 25, 30 ve 35 yılını dolduran avukatlara Kanlıca’daki sosyal tesisi Barobahçe’de plaket verdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle