04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 NİSAN 2014 SALI CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] 11 Türkiye cinayetlerde birinci u ILO verilerine göre her gün 6 bin 300 işçi çalışırken hayatını kaybediyor. Türkiye’de her gün 3 ile 8 arasında işçi, iş cinayetlerine kurban gidiyor. Ekonomi Servisi zaya maruz kalıyor ve 160 milyon keTürkiye’de her yıl yüzler re çalışma nedenli hastalıklara yakalace işçi işverenler tarafından nıyor. Her gün 6 bin 300 işçi çalışırken yeterli önlemler alınmadığı hayatını kaybediyor. Türkiye’de ise her için iş cinayetlerine kurban gi gün 3 ile 8 arasında değişen sayıda işçi, diyor ya da sakat kalıyor. Dünya iş cinayetlerine kurban gidiyor. Üstelik bu tabloya istatistiklere girmeyen, da iş kazaları oranı yüzde meslek hastalığına yakalandı44, meslek hastalıkğı için hayatını kaybedenları oranı yüzde u Makina ler ve yaralananlar dahil 56 iken 2012’de Mühendisleri (MMO) değil. Dünyada her 15 Türkiye’de iş kazaları oraOdası’na göre Türkiye 100 saniyede bir, 1 işçi çanı yüzde 99.48, bin çalışan başına düşen ölümlü lışırken ölüyor. Her 15 saniyede bir, 160 işçi iş meslek hastalıklaiş kazalarında Avrupa’da kazası geçiriyor. rı oranı ise binde 52 birinci, dünyada üçüncü Makina Mühendisleri civarında bulunuyor. (MMO) Odası Yönetim 28 Nisan Uluslararası Çasırada yer alıyor. Kurulu’nun yaptığı açıklalışma Örgütü (ILO) tarafından maya göre 2012’de en az 878, 2001’den bu yana “Dünya Ça2013’te en az 1235 işçi iş kazalarınlışma Güvenliği ve Sağlığı Günü” olarak kutlanıyor. ILO verilerine göre da yaşamını yitirdi. MMO, Türkiye’nin her yıl 2 milyon 300 binden fazla kadın 100 bin çalışan başına düşen ölümlü iş ve erkek çalışırken hayatını kaybediyor. kazalarında Avrupa’da birinci, dünyada Çalışanlar yılda yaklaşık 337 milyon ka üçüncü sırada yer aldığının altını çizdi. 2012 yılında Türkiye’de en az 878, 2013’te en az 1235 işçi iş kazalarında yaşamını yitirdi Bulamaç Yemeğin içine katılacak ürünlerde, pişirmede gözünüz doymaz, hırsla üst üste yanlışlar yaparsanız, hele de panikle hem kattığınız maddeleri, hem de yemeği fazla karıştırıp durursanız, Rumeli aksanı ile ortaya yenilebilecek bir yemek değil, “bulamaç” çıkar. Nice zamandır AKP’den çok Başbakan Erdoğan ve çok da değişken yakın çevresinin çıkarları eksenli yürütülen proğramlarda, o kadar çok, sık, aklakara yer değiştirdi ki... İşte Başbakan’ın ağzından düşürmediği, 10 Ağustos, ilk turda adaylarının seçileceği güvencesini seçmenine vermeye çalıştığı, yürürlükteki anayasal, yasal düzenimize göre seçilecek Cumhurbaşkanı, söylemlerine göre “halkın başkanı” okumaları... Ağızlarından çıkan sözcükleri doğru okuyup o doğrultuda kamuoyu oluşturma görevini üstlenmiş yandaşlar korosunun değerlendirmelerine kulaklarımızı kepçe yapmış, sonuç izlenimi edinmeye çalıştıkça... ışıklar içinde yatsın, kulağımda annemin mutfakta yanlış yaptığımı gördüğünde uyaran sesi çınlıyor: “Evladım bulamaç yaptın...” Başbakan Erdoğan’ın yakın çevresinin en son meydan söylemlerine dayalı okumalarını dinlerken geçen hafta egemen sonuç, Başbakan Erdoğan’ın yollarını Cumhurbaşkanı Gül’le de ayırmış olarak, sonradan anayasal destek de verilecek başkanlık sistemi projesi ile, şeklen Cumhurbaşkanlığı, özelinde başkan adayı olduğu, sözünden çıkmayacak başbakan, parti başkanı adayları sorununu da çözdüğü yolundaydı... Bu hafta sonunun söylemlerinin satır aralarını okurlarken ağırlığı sil baştan Gül’ün ya da bir başka adayın cumhurbaşkanı olacağı Başbakan’ın tüzük değişikliğiyle görevinde ve de parti başkanlığında kalacağı formüle çevirdiler. İktidarları gücünü, denetimini hangi boyutlarda olursa olsun elden kaçırabileceği formüller, seçimlerin garanti olamaması, iktidar kaybının doğrudan hesaplaşılmayan yolsuzluklar ağırlıklı Yüce Divan yolunu açabileceği... Açık dillendirilmese de riskler, İktidarlarının içini, kutsal çıkar ittifaklarında hâlâ çoğunluk iradesi görüntüsüne karşın çok fazla karıştırmış, bulamaça çevirmişe benziyor... Şaşkınlıkla AKP içi sosyal medyadan bize kadar ulaşanları okuyor, okudukça kimin elinin kimin cebinde olduğuna ilişkin kafamı daha fazla karıştırıyorum... HHH Hani Başbakan kamuoyuna dönük sertlik dozunu hiç düşürmeden, paralel devlet, Cemaat en çok da Gülen’in iktidarını kırmaktan, hesaplaşmak, temizlikten söz ediyor ya... Başbakan yandaşı gibi bilgilendirme yapan Ahmet, Mehmet’in Başbakan yanında görünüp aslında ihanet içinde ne kadar da Gülen’in yanında olduğunun, konuşmalar, görüntüler eşliğinde bilgilendirmesini yapıyor ya... Mustafa, Cemaatin yöntemlerine hak vermediğini söyleye söyleye Müslüman kadroların kirlilik, yolsuzluklardan uzak durması gerektiğine, Başbakan’ın gündeme girmiş yargılamaların önünü açmasının İktidarlarının siyasi geleceği açısından olmazsa olmaz olduğu görüşler eksenli gelişmelere ağırlık veriyor. O zaman da AKP içindeki hangi siyasi liderlerin kalıcı olacakları, hangilerinin defterlerinin dürüleceği üzerinden çok çelişkili, çarpıcı bilgilerle kafamız daha bir karışıyor. Yine yenebilecek bir yemek beklentisinin yerine bulamaç çıkması olasılığı artıyor... İktidarlarının ortalığa saçılmış, asıl siyasi bulamaç olmuş yemeği İktidarlarının çıkarmış olduğu yasalar, yönetmelikler, siyasal kimliği, izlediği politikaların rotaları üzerinden... Hangi icraat alanına bakarsanız bakın... Devletin dış borç yükünden arınmış bir yönetim başarısı en çok Başbakan’ın ağzında sakız yapılmışken, pat tam tersi bir “U” dönüşü... Siyaseten yola çıkılmış dev projelerin tümünde ortada kalınınca, ihaleleri alan şirketlerin kredi alıp yola devam edebilmeleri uğruna, Hazine’ye, devlete garantörlük, kefalet yükleniyor... Yapılmış ihalelerde kalem oynatmalarıyla dudak uçuklatan sıfırlı rakamlarla devlet aleyhine, bizim kesemizden çok ve gerçek sahipliği tam bilinmeyen boyutlardaki yabancı ortaklıklı iş sahiplerine avantalar aktarılıyor. Günübirlik bir değil onlarla büyük haberle yüz yüze kalmaktan hiçbirinin vahameti üzerinden gerçek fikir sahibi olamıyoruz... MİT Yasası oldubitti, Meclis’ten çıktı da... Dün hâlâ içeriği üzerinden yeni güncel bomba gibi haberler gelmedi mi? Yasaların içini çoğunlukla aylar, yıllar sonra ortaya çıkan uygulamalarıyla ancak öğrenebiliyoruz. Yetmiyor, üzerine cümleleri anlaşılmaz maddelere dayalı yönetmeliklerle sır kalmış gerçek amaçlara yönelik hükümlerle çarpılıyoruz... Dün bir uzmanlık raporundan son birkaç ayda su havzaları, ormanlık alanlarında yapılmış kamulaştırmaların dudak uçuklatan verilerini gördüm. Aktarmıyorum, çünkü raporu okuduktan saniyeler sonrasında bu ürkütücü büyüklükte sayılar bilincime kazınmadan uçup gittiler. Aklımda kalanı sadece ve sadece yaşanabilir bir ülkenin doğası, yeşili, suyu için yaşamsal ölçeklerde adı kamulaştırma olan işlemlerle ormanların katledilmesi, endüstriyel üretime açılma kılıflı çokuluslu şirketlerin talanına izin verilmesiydi... Gördüğünüz üzere daha kötü bulamaç olmuş Kürt açılımı, rejimin geleceği, komşularla ilişkilerde yeni çerçeveler... gibi yaşamsal konular ve sorunlara gelemedik bile... MMO, iş cinayetlerinde yaşamını yitiren emekçilerin yakınlarının acılarını paylaştıklarını belirtti, 28 Nisan’ın “İş Cinayetlerinde Ölenleri Anma/Yas Günü” ilan edilmesini istedi. Açıklamada, “Küreselleşme, kuralsızlaştırma, özelleştirme, sendikasızlaştırma, taşeronlaştırma, esnek çalışma biçimlerinin yaygınlaşması, çalışma koşullarının ağırlaşması, kayıt dışı işçilik gibi sınıfsaltoplumsal sorunların yol açtığı ağır sonuçlar, iş kazaları ve iş cinayetlerine yol açmaktadır” denildi. Ruh Sağlığı Derneği Başkanı Ömer Akgül, Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Günü kapsamında yaptığı değerlendirmede, ruh ve beden sağlığının bir bütün olduğunu vurgulayarak “Ruhsal, sosyal ve bedensel açıdan verimli bir ortamın varlığını en iyi şekilde sürdürebilmek için 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre işyerlerinde sağlık birimlerinin oluşturulması zaruri olmuştur” dedi. Siyasi çalkantıda kredileri u Gezi protestoları ve 17 Aralık operasyonu ile artan siyasi risk, seçimler ve piyasalardaki aşırı oynaklık döneminde özel bankalar belirsizlikte ihtiyatlı davranırken kamu bankaları kesenin ağzını açtı. Ekonomi Servisi Gezi Parkı olayları, 17 Aralık yolsuzluk operasyonu sonrasında piyasalardaki belirsizlik nedeniyle özel bankalar frene basarken kamu bankaları kredi vermeye devam etti. 2013 Ocak ayından bugüne kadar yerli özel sektör bankalarının kredileri yüzde 28 arttı. Buna karşın kamu bankalarının kredi artış hızı yüzde 44 ile çok daha yüksek oldu. 2014’ün ilk çeyreğine bakıldığında farkın daha fazla olduğu görülüyor. İlk 4 ayda kamu bankalarının kredileri yüzde 4.2, özel sektör bankalarınınsa yüzde 1.1 oranında büyüdü. 11 Nisan haftası itibarıyla kamu bankalarının kullan kamu bankaları verdi dırdığı kredilerin büyüklüğü 291 milyar lira, özel sektörünse 523 milyar lira düzeyinde yer alıyor. WSJ’nin haberine göre ekonomi yönetiminin tüketici kredilerindeki artışı dizginlemek için bu yıl devreye soktuğu önlemler de özel bankaların kredi büyümesini yavaşlatmış görünüyor. Kredi kartlarına getirilen taksit sınırlaması, tüketici kredilerine ilişkin sınırlayıcı önlemler nedeniyle kredi artış hızlarındaki yavaşlama belirginleşmeye başladı. Bankacılık sektörünün toplam kredi hacmi 11 Nisan haftası itibarıyla yılbaşından bu yana yalnızca yüzde 2 oranında artarak 1 triyon 93 milyar lira düzeyine çıktı. 2013 yılında ise toplam krediler yüzde 32 artmıştı. Kasabalı, kredilere yönelik getirilen düzenlemelerin özel bankaları daha fazla etkilediğini belirtirken kredi artış hızları arasındaki açılan makasın nedenlerinden birinin de bu olduğunu sözlerine ekledi. Cemil Yıldırım Erkan Akdemir Füsun Feridun Coşkun Şahin Avea’nın ‘Yeşil’ ArGe’si Ekonomi Servisi Global Reporting Initiative’den (GRI) onaylı Sürdürülebilirlik Raporu’nu yayımlayan Avea, eşzamanlı süreçte “American LEED Gold Sertifikası” da aldığını açıkladı. Kendi kategorisinde bu sertifikaya sahip ilk ve tek şirket olduklarını ileri süren Avea CEO’su Erkan Akdemir, yönetim ekibi ile birlikte düzenlediği basın toplantısında, “Bu rapor, güvenilirlik ve şeffaflığımızın bir göstergesi. Bu sertifika çevre dostu çalışmalarımızı belgeliyor. Kurumsal itibarımıza da olumlu katkılar yapacağına inanıyoruz” dedi. Ümraniye Avea ArGe merkezinde gerçekleştirilen basın toplantısında, “akıllı büyüme stratejisine odaklanan Avea”nın şimdiye kadar gerçekleştirdiği bu yöndeki çalışmalarını anlatan Akdemir’in verdiği bilgilere göre, ArGe binasında “Yeşil Bina” konsepti hayata geçirildi. Elektrik enerjisi rüzgârdan elektrik elde eden bir tedarikçiden alınıyor. Yağmur suları ile klima sistemlerine ait sular yeraltında depolanıyor, su tüketimi azaltılıyor. Dış aydınlatmada ışık kirliliğine yol açmayacak armatürler seçili. Ozona zarar vermeyen, küresel ısınmaya minimum etkisi olan soğutucular kullanılıyor. Binada kullanılan temizlik malzemeleri yeşil sertifikalı. Her noktada enerji tasarrufu ve çevrenin korunması gözetiliyor. Hedef sera gazı salınımını 265 ton azaltmak ve yılda 300 bin KW tasarruf. Bu da 109 hanenin yıllık ortalama elektrik tüketimine denk. Hem akıllı, hem tasarruflu TeliaSonera’nın önceliği genel kurul Ekonomi Servisi Turkcell’in ana hissedarlarından TeliaSonera’nın Dış İlişkilerden Sorumlu Yöneticisi Salomon Bekele, ABD’deki temyiz mahkemesinin Çukurova Holding’in varlıkları üzerindeki dondurma kararını kaldırmasının ardından, önceliklerinin Turkcell genel kurulunun toplanarak temettü dağıtma kararı alması olduğunu söyledi. New York’taki temyiz mahkemesi Cuma günü, Turkcell’in ana hissedarları Çukurova Holding’le TeliaSonera arasındaki davada, Çukurova’nın varlıkları üzerindeki dondurma kararını kaldırırken, Çukurova’nın diğer hissedar Altimo’ya gereken ödemeyi yaparak Turkcell’deki paylarını geri almasının önünü açtı. Bekele, “TeliaSonera, ABD Temyiz Mahkemesi’nin karara varmış olmasını olumlu karşılıyor. Bu kararın, Turkcell’deki mevcut tıkanıklığı çözecek bir adım olmasını umuyoruz” diye konuştu. İskandinav telekom şirketi TeliaSonera 2013’te uluslararası tahkim sonucunu gerekçe göstererek, Çukurova’nın TeliaSonera’ya 932 milyon dolar ödeyene kadar grubun varlıkları üzerinde ihtiyati tedbir uygulanması yönünde ABD Bölge Mahkemesi Yargıcı Denise Cote’dan karar aldırmıştı. New York temyiz mahkemesi Cuma günkü kararıyla varlıkların üzerindeki dondurma kararını kaldırmış oldu. S&P: Türk şirketleri için endişeliyiz Ekonomi Servisi Kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor’s (S&P), Türk şirketler için en büyük riskin kredi büyümesinin beklenenden daha yavaşlaması olduğunu belirtti. S&P, Türk şirketleri ile ilgili son değerlendirmelerini içeren raporunu yayımladı. S&P, “Türk şirketleri için en büyük riskin, Merkez Bankası ve BDDK’nin cari açığı azaltma planlarının etkisiyle kredi büyümesinde beklenenden daha fazla yavaşlama yaşanması olduğu görüşündeyiz” denildi. Raporda, özellikle kamu altyapı projelerinde yer alan şirketler için yönetim sorunlarının da dikkat çeken endişelerden olduğuna vurgu yapıldı. S&P raporunda 2014 ve 2015 için, dış talebin yeniden dengelenmesi ile birlikte, pozitif olsa bile nispeten düşük bir büyüme öngördü. Raporda, “Yüksek frekanslı ölçümler; yılın ilk çeyreğinde tüketimde zayıflama ve özel sektörde yatırım aksiyonlarını gösterse de 2014 için gerçek GSYH büyümesi beklentimiz olan yüzde 2.4 seviyesindedir ve 2015 için de beklentiler bu rakama yakınlık göstermektedir” denildi. 100 milyar dolarlık teklif Ekonomi Servisi ABD’li ilaç devi Pfizer Inc., AstraZeneca şirketini satın almak için yaklaşık 100 milyar dolarlık bir teklifte bulunduğunu doğruladı. Pfizer, AstraZeneca ile olası birleşme görüşmelerinin ilk olarak ocak ayında başladığını ancak görüşmelerin 14 Ocak’ta sona erdiğini belirtti. İkinci görüşme ise 26 Nisan’da başladı. Pfizer ile AstraZeneca’nın birleşmesi halinde aralarında diyabet, kalp hastalıkları ve romatizmal eklem iltihapları gibi çok sayıda önemli hastalığın tedavisinde öncü olan bir ilaç devi ortaya çıkacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle