Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 26 NİSAN 2014 CUMARTESİ 4 HABERLER Kılıç’tan Erdoğan’ın paralel yapı suçlaması ile Twitter kararı eleştirilerine sert yanıtlar ‘Kim Diyor?’ ‘Ne Diyor?’ Siyaset sahnesinde bir şey söylendiğinde genelde ne söylendiğinden çok, kim tarafından söylendiğine bakılıyor. Oysa dile getirilen bir düşüncenin kim tarafından, hangi amaçla söylendiği kadar, söylenenin içeriği de önemlidir. Tabii ki, siyaset sahnesinde söylem ile eylemin birbirlerine uygunluğunun üzerinde durulmalıdır ve tabii ki, söylenen bir sözün ne amaçla söylendiği de araştırılmalıdır. Ama bir doğruyu, bir yanlış kişi söyledi diye, hemen ona karşı çıkmak da doğru olmasa gerek. İki gün arayla bu olgunun iki çarpıcı örneğiyle karşılaştık. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 1915 olaylarıyla ilgili olarak, orada ölenlerin, acı çekenlerin evlatlarına, torunlarına taziyelerini sunması ve yaşananların iki yönünü de vurgulayarak bunun ortak acımız olduğunu söylemesi üzerine üç tavır mümkündü. Birincisi, bunu kimin söylediğine bakarak hükme varmak, ikincisi söylenenin içeriğine bakarak o içeriğe katılıp katılmadığımızı saptamak, üçüncüsü ise, konuşmanın içeriğine bakmakla birlikte söyleyenin eylemi ile söylemi arasında bir tutarsızlık var ise, onu da vurgulamak. Dün, Erdoğan’ın ortak acı tanımlamasına katıldığımı, yaşananların soykırım olmadığını ama büyük bir trajedi olduğunu ve her iki taraftan da kurbanlar verildiği görüşünü doğru bulduğumu belirtmiştim. HHH Burada şöyle bir soruyla karşı karşıya kalıyoruz: Bir doğru bir yanlış kişi tarafından dile getirilirse, onun doğruluğu ortadan kalkar mı? Sorunun yanıtı açıktır: Tabii ki kalkmaz. Peki yanlış bir adam, bir kere doğru söyleyince yanlışlığı ortadan kalkar mı? Onun da yanıtı aynı: Tabii ki kalkmaz. Nitekim Osmanlı döneminin ortak acısını yaşadığını söyleyen Tayyip Erdoğan’ın bu sözleriyle ortaya koyduğu doğru tavır, Hrant Dink cinayetinin ardındaki sorumlular hakkında kovuşturma izni vermemesi yanlışını ortadan kaldırmıyor ve içtenliğini de kuşkulu kılıyor. Ama böyle olmasaydı da, Erdoğan’ın açıklamalarının Ermeni diyasporası ve Erivan’ı etkileyerek, daha sağduyulu bir yola sokması beklenemezdi. Nitekim öyle olmadı da. Ama onlar tavırlarını değiştirmediler diye, doğru tavrın doğruluğu ortadan kalkmıyor. Ermeni ile empati kurarken Aleviyi ötekileştiren Tayyip Bey’in samimiyeti kuşku konusu olur tabii ki. Orada da çelişkiyi vurgulamak ve birini ötekileştirirken, öbürünü benimsemenin içtenliğini inandırıcı kılmadığını belirtmek tabii ki gereklidir. Ama herhalde yapılacak çıkış şu değildir: Aleviyi ötekileştirirken Ermeniyi de neden ötekileştirmiyorsun? Doğru çıkış “inandırıcı olmak istiyorsan Alevileri ötekileştirmeyi de bırak! İnsanları bölüp birbirine düşürmeye son ver” olmalıdır. HHH Tabii siyaset sahnesinde, biri bir doğruyu dile getirdiği zaman, daha önceki bütün yanlışları silinmiyor ve dinleyenin şu soruyu sormasını haksız kılmıyor: Acaba bunu neden söyledi? Tayyip Bey de, 1915 olayları konusundaki çıkışını içinde bulunduğu imaj erozyonunu bir ölçüde gidermek için yapmış olabilir. Bu söylemin özünün doğruluğunu ortadan kaldırmaz. Tıpkı Haşim Kılıç’ın, Tayyip Bey’i hop oturtup hop kaldıran, hukuk ve Anayasa Mahkemesi ile ilgili sözleri gibi. Haşim Kılıç bu sözleri kimilerinin iddia ettiği gibi, Cumhurbaşkanlığı adaylığı için söylemiş olsa bile içeriklerinin doğruluğu veya yanlışlığı değişiyor mu? Sözlerin ardında bir siyasi niyet de olsa, sözler nesnel olarak doğruysa doğrudur. Ardındaki siyasi niyet, söylenenleri değil, söyleyeni yanlış kılar. Eğer, Haşim Kılıç’ın bu sözleri karşısında, geçmişteki söylem ve eylemleri de düşünülerek, böyle bir kuşkuya kapılanlar var ise, söylenenlerin içeriğinin değil, Sayın Kılıç’ın varsa Cumhurbaşkanlığı adaylığını tartışmaya açmaları gerekir. ‘Gömlek değiştiren karakter sahibi değiliz’ ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, başta Başbakan Tayyip Erdoğan olmak üzere iktidar yetkililerinin 17 Aralık operasyonu sonrası yargıya yönelik “paralel yapı/çete” suçlaması ile Twitter kararına karşı yaptıkları eleştirilere ağır yanıt verdi. Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün katılıp izlediği Yüksek Mahkeme’nin 52. kuruluş yıldönümü töreninde konuşan Kılıç, 2010’daki anayasa değişikliği referandumundan sonra yargıda “farklı renkte yeni bir vesayet sisteminin” oluştuğunu vurgularken, “Kimse bu yeni oluşumun günahından kendini soyutlamaya çalışmasın” diyerek iktidarın sorumluluğuna işaret etti. Yargıya yönelik “paralel yapı”, “çete” eleştiriktidarın eleşlerinin “çok vahim, çok ciddi tirilerinin hedeve çok ağır bir suçlama” olfinde olan AYM duğunu belirten Kılıç, “GöreBaşkanı Haşim vi, maddi gerçekleri ortaya Kılıç, uzun süçıkarmak olan yargının karren sessizliğişı karşıya kaldığı bu iddianın ni mahkemeadı ‘vicdan yolsuzluğu’dur” nin kuruluş yıldedi. Anayasa Mahkemesi’nin dönümünde Twitter kararına yönelik bozdu. Erdoğan’ın “Milli bulmuyorum” suçlamasını “içeriği ve derinliği olmayan sığ eleştiriler” olarak niteleyen Kılıç, Başbakan’ın “Siyaset yapacaksanız cüppenizi çıkarın” sözüne ise “Bizler adil olmayı kutsal bir görev kabul eden bir medeniyetin mensupları olarak, gücün ve şartların etkisiyle gömlek değiştiren bir karakterin sahibi olamayız” ifadelerini kullandı. Kılıç, mahkemenin verdiği kararların arkasında olduklarını da vurguladı. Son dönemde verdiği kararlar nedeniyle iktidarın hedefinde olan Kılıç, uzun süren sessizliğini Yüce Divan salonunda bozdu. Konuşma metnini Kılıç’ın kaleme aldığı, diğer mahkeme üyeleriyle dahi paylaşılmadığı öğrenildi. Konuşmasının büyük bölümünde Başbakan’ın açıklamalarına yanıt veren Kılıç, “Hukuk devletinin odağında esas itibarıyla iktidar gücünün keyfi davranışlarının sınırlandırılması vardır” dedi. Kamu gücünü etkili bir şekilde kullanan yargının, siyasi ve ideolojik yapılanmaların hedefinde her zaman “ele geçirilmesi gereken bir kale” olarak görüldüğünü, ele geçirenlerin de kendi vesayet sistemini dayatmanın çabasına düştüklerine işaret eden Kılıç, “Kaleyi işgal edenler yargıyı, siyasi düşüncelerine ve ideolojilerine lojistik destek sağlamak için ya da rakiplerinden intikam alma aracı olarak kullanmışlardır. Bu anlayış ve işgalden kurtulmadıkça bağımsız ve tarafsız bir yargının oluşması hayaldir” mesajını verdi. netenlerin güvenliğini sağlarken, ötekilere de ancak korku, endişe ve umutsuzluk verdiğini ifade eden Kılıç, “Korkunun ve endişenin hâkim olduğu iklimlerde de özgür vicdanlar üretilemez. Herkese bildik gelen bir sözle yeniden tekrarlamak gerekirse, hukuk güvenliği, insanların güvercin ürkekliği içinde yaşamadığı korkusuz bir ortamın varlığı olarak da tanımlanabilir” dedi. Kılıç’ın ifade ettiği “güvercin tedirginliği” sözünü Hrant Dink, öldürülmeden önceki son yazısında kullanmıştı. Konuşmasında 2010 referandumu sonrasında yargıda yeni bir vesayet kurulduğunu, bunda iktidarın da sorumlu olduğunu ima eden Kılıç, şunları kaydetti: “2010 yılında yapılan anayasa değişikliği ile yargı organları üzerinde oluşan vesayetçi anlayışların ortadan kaldırılması için cesaretli adımlar atıldı. Bu adımlar toplumda büyük karşılık da gördü. Söz konusu vesayetçi yönetimlerin görevlerinin sona ermesi ile büyük bir boşluk doğdu. Bu boşluğun, toplumun her kesimini kucaklayan, hoşgörülü, özgürlükçü, çoğulcu, adil ve evrensel değerleri yansıtan tercihlerle doldurulması gerekirken, ne yazık ki bunu gerçekleştiremedik. Bu kez, farklı renkte yeni bir vesayet sisteminin oluşmasına tanık olduk. Kimse bu yeni oluşumun günahından kendini soyutlamaya çalışmasın. Tarih olanları kaydediyor. Bunları konuşmak, gerçekleri itiraf etmek ve cesaretle çözüm yolları bulmak zorundayız.” ‘Paralel yapı iddiaları ağır suçlama’ 2010 referandumu itirafı İ ‘Güvercin tedirginliği’ Kılıç, vesayet altındaki bir yargıdan hukuk güvenliğini sağlamasının beklenemeyeceğini söyledi. Böyle bir sistemin yö 17 Aralık operasyonunun ardından Erdoğan’ın yargıya yönelik “Yargıdaki paralel yapıyı temizleyeceğiz” suçlamalarına atıf yapan Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç, “Yargı, milletin iradesine tuzak kurulacak yer değildir ve olmamalıdır. Son dönemde yargı, bu konuyla ilgili olarak ‘paralel devlet’ ya da ‘çete’ diye nitelendirilen çok vahim, çok ciddi ve çok ağır bir suçlamayla karşı karşıyadır. Bu suçlama üzerinde yapışık kaldığı sürece yargının ayakta kalması mümkün değildir. Bugün itibarıyla bırakınız ceza davalarını, en basit alacak davasına ilişkin kararlar bile tartışmaya açılmış ve yargıya olan güven ağır yara almıştır. Başta yargı ve yürütme organları olmak üzere herkes bu iddialarla ilgili bilgi, belge ve delilleri zaman geçirmeden ortaya koymak zorundadır. Gerek yargıda, gerekse yürütme organı içinde var olduğu iddia edilen bu kişilerin başka illere tayin edilerek ya da yerlerini değiştirerek sorunu çözmenin anlamsızlığı açıktır” değerlendirmesinde bulundu. ‘Rahatsızlıkları garip çelişki’ Erdoğan’ın AYM üyelerine, “Siyaset yapmak isteyen koltuğundan kalkar cüppesini çıkarır siyaset yapar” eleştirisine de göndermede bulunan Kılıç, şunları söyledi: “2010 yılındaki anayasa değişikliğine kadar, Anayasa Mahkemesi’nin özgürlük, demokrasi, laiklik ve sosyal hukuk devleti konularındaki sınırlayıcı ve daraltıcı anlayışından mağdur olanların bugün, bireylerin hak ve özgürlük alanını genişleten, önündeki engelleri kaldıran, evrensel standartları hayata geçiren bir anlayışa dönüşmüş olan mahkeme kararlarından rahatsızlık duymalarını yaşadıkları garip bir çelişki olarak görüyoruz. Bizler adil olmayı kutsal bir görev kabul eden bir medeniyetin mensupları olarak, gücün ve şartların etkisiyle gömlek değiştiren bir karakterin sahibi olamayız. Dün hak ihlaline uğrayanların nasıl yanında yer alınmışsa, bugün de kimliği, kişiliği, gücü ve rütbesi ne olursa olsun, hak ihlaline sebep olan herkesin karşısına, aynı adalet gömleğiyle çıkmaya devam edeceğiz. Mahalle baskısı ile yargı mensuplarının görüş, düşünce ve kararlarının etki altına alınma çabaları, adaletin kutsallığına inanmış olanlar için geçerli değildir.” ‘Vicdan yolsuzluğu’ Suçlamaların hâkim ve savcılar arasında önemli ayrışma ve bölünmelere sebep olduğuna işaret eden Kılıç, “Bu ayrışma ve bölünmenin hukuk devletinin, hukuk güvenliğinin ve adaletin sonunu getireceğini yargıda yaşadığımız olaylar açıkça göstermektedir. Tekrar etmek gerekirse, yargının bu iç ağrısı ile yaşaması asla mümkün değildir. İddia edilen kayıt dışı yapılanma yargı mensupları arasında korku, endişe ve gelecekle ilgili belirsizliklerin doğmasına, aralarında olması gereken mesleki ilişkinin çok olumsuz etkilenmesine yol açmaktadır” ifadelerini kullandı. Kılıç, Erdoğan’ın yargıya yönelik paralel yapı suçlamasını şöyle eleştirdi: “Görevi, maddi gerçekleri ortaya çıkarmak olan yargının karşı karşıya kaldığı bu iddianın adı ‘vicdan yolsuzluğu’dur. Bunun için yapılması gereken açıktır. Hukuk devletine yakışan yöntemlerle gerçekliğinin ispat edilmesi halinde, faillerine bir saniye bile beklenmeden gerekli yaptırımlar uygulanmalıdır. Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının vazgeçilmez unsuru olan ‘özgür vicdanlı’ hâkim ve savcılarımızın ayakta kalması için buna mecburuz. Demokratik hukuk devletlerinde, tehdit ederek, korkutarak sorunların çözüldüğüne ilişkin örnekler bulamazsınız.” Erdoğan’a ‘sığ eleştiri’ yanıtı Gül’ü gülümsetti aşbakan’ın “Twitter kararını milli bulmuyorum” açıklamasına karşılık B veren Kılıç, “Anayasa Mahkemesi’nin siyasi amaçlarla hareket ettiğini söylemek ya da milli olmamakla suçlamak içeriği ve derinliği olmayan sığ eleştirilerdir. Mahkeme mensuplarımız, verdiği kararlarından siyasi ya da sosyal bir rant elde etme iddialarını onurlarına yapılmış bir saldırı olarak kabul ederler. Anayasa Mahkemesi, 2010 yılında yapılan anayasa değişikliği öncesinde, yargı ile yürütme organı arasında yaşanan gerilimlerin, ülkemize verdiği ekonomik, siyasi ve sosyal zararların bilincindedir. Bu sebeple yeni gerilimler yaşatacak meydan okuma çağrılarını cevapsız bırakmaya kararlıyız” dedi. Konuşmayı dağıtılan kitapçıktan takip eden Gül’ün Kılıç’ın “sığ” ifadesini kullandığı sırada gülümsemesi dikkat çekti. Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ gülerek tokalaştı ve basına poz verdi. Kılıç, aynı görüntüyü Cumhurbaşkanı ile de verdi. Erdoğan, tören salonuna girerken CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile de tokalaştı. Ancak törenden önceki bu “temkinli sıcaklık”, Kılıç’ın yaptığı sert konuşmayla tersine döndü. Kılıç’ın Anayasa Mahkemesi’nin Yüce Divan salonunda yaptığı ve hükümete çok ağır yüklendiği konuşma sırasında Erdoğan’ın oldukça sinirlendiği gözlerden kaçmadı. Kılıç’ın l AYM Başkanı’nın sert sözleri üzerine Erdoğan’ın yüzü asıldı ‘Kararlarımızın arkasındayız’ Kılıç, Twitter kararına yönelik Erdoğan’ın “Saygı duymuyorum, mahkeme kararını düzeltmeli” açıklamasına yanıt verirken, “Mahkemenin son günlerde verdiği bireysel başvuru kararlarına yapılan ölçülü eleştirileri saygı ile karşılarken belirtilen zorunluluk nedeniyle verilen kararlarımızın arkasında olduğumuzu da ifade etmek istiyorum” dedi. Twitter kararının ölçüsüz şekilde eleştirilmesinin dikkat çekici olduğunu belirten Kılıç, “Hukuk devletinde mahkemeler, emir ve talimatlarla çalışmadığı gibi dostluk ve düşmanlık duyguları ile de yönlendirilemez. Verilen kararlardan hukuk dışı sonuçlar çıkararak mahkeme mensuplarını itibarsızlaştırma gayretleri iyi niyetle izah edilemez” eleştirisinde bulundu. MİT’e süper yetki yasasına jet onay ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, MİT’i “süper yetki”yle donatan MİT Yasası’nı onayladı. Gül’ün 22 Nisan’da Köşk’e gönderilen “Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”u 15 günlük inceleme süresinin olmasına karşın 3 günde onaylaması dikkat çekti. Yasaya göre artık MİT; “dış güvenlik, terörle mücadele, milli güvenliğe ilişkin konularda Bakanlar Kurulu’nun vereceği görevleri yerine getirmek, dış istihbarat, milli savunma, uluslararası suçlar ile siber güvenlik konularında” da görev yapabilecek. Bu kapsamda MİT, yerli, yabancı her türlü kurum, kuruluş, tüm örgüt veya oluşumlar ile kişilerle doğrudan ilişki kurabilecek. MİT Müsteşarı’nın yargılanabilmesi için Cumhurbaşkanlığı’nın onayı gerekiyor. MİT’in bugüne kadar Abdullah Öcalan’la yaptığı Oslo ve İmralı görüşmeleri artık yasal. Devlet krizlerine yol açan MİT TIR’ları artık sorun olmayacak. Cumhuriyet savcıları, MİT görev ve faaliyetleri ile mensuplarına ilişkin herhangi bir ihbar veya şikâyet aldıklarında veya böyle bir durumu öğrendiklerinde, MİT ile temasa geçecek. Ancak savcılar yine de TIR’larla ilgili adli işlem yapamayacak. MİT, kamu bankaları dahil olmak üzere tüm kamu kurumlarının tüm bilgi ve belgelerine el koyacak. Yeni yasa, istihbarat faaliyetlerine de Meclis denetimi getiriyor. Bu amaçla Meclis’te “Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu” kurulacak. Çalışmalarını gizli yürütecek komisyonda, elde edilen bilgiler ‘sır’ olacak. Alkışlamadan gittiler hukukun üstünlüğüne vurgu yaptığı, yargıya ve Anayasa Mahkemesi’ne yönelik eleştirileri yanıtladığı konuşması sırasında Başbakan Erdoğan, sık sık Ali Babacan ve Cemil Çiçek’e ağzını kapatarak bazı şeyler söyledi. Konuşma sürerken Erdoğan’ın elinin sürekli yüzünde olması dikkat çekti. Kılıç’ın konuşmasına başladığı sırada diğer davetliler gibi kendisine de verilen konuşma metnini içeren kitapçığı inceleyen Erdoğan, bir süre sonra kitapçığı elinden bıraktı. 29 sayfalık konuşmanın sonunda salondaki davetlilerin aksine Erdoğan ve Çiçek, Kılıç’ı alkışlamadı. Salon dışında hazırlanan resepsiyon alanını pas geçen Gül, Erdoğan ve Çiçek resepsiyona katılmadan mahkemeden ayrıldı. Bu sırada bir medya ordusu Kılıç’ın sözlerine karşı ilk tepkisini öğrenmek için Başbakan Erdoğan’ın etrafını sardı. Ancak Erdoğan, sorulara hiçbir yorum yapmadan aracına binerek mahkemeden ayrıldı. Erdoğan’a eşlik eden Melih Gökçek ise makam aracının yanaşmasını engelleyen gazetecilere “Yolu açın” diyerek tepki gösterdi. FIRAT KOZOK ANKARA Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın yüksek mahkemenin kuruluşunun 52. yıldönümü töreninde mahkemenin Yüce Divan salonunda yaptığı konuşma, devletin zirvesinde şok etkisi yarattı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Kılıç’ı alkışlamadan, tören sonrasındaki resepsiyona da katılmadan mahkemeden ayrıldı. Anayasa Mahkemesi’nin 52. Kuruluş yıldönümü törenine Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan, TBMM Başkanı Cemil Çiçek ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanı sıra çok sayıda davetli katıldı. Toplumda yargı güvensizliği Kılıç, son yıllarda yargı alanında yaşananların toplumda yarattığı güvensizlik ve olumsuzlukların, Anayasa Mahkemesi’nin adeta bir temyiz makamı gibi algılanmasına yol açtığına dikkat çekerken, “Umut haline gelen bireysel başvuru yolunu kullananların sayısı çok büyük rakamlara ulaşmıştır” diye konuştu. Tutuklu milletvekillerinin Anayasa Mahkemesi kararıyla tahliye edildiğini anımsatan Kılıç, hükümete, “Siyaset kurumlarını çok yakından ilgilendiren ve onların çözmesi gereken böyle bir sorunun, öncelikle yasal düzenlemelerle çözülmesini yürekten arzu ederdik” dedi. Gülen yüzler asıldı Dünkü tören, tartışmalara neden olan Twitter ve HSYK kararları sonrası Başbakan Erdoğan ve Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın ilk buluşması oldu. Kılıç, Meclis’teki 23 Nisan resepsiyonuna katılmamıştı. Konuklarını salonun girişinde bekleyen Kılıç, Gül ve Erdoğan’ı ise kapıya inerek karşıladı. Törenden önce tokalaşan Erdoğan ve Kılıç, gazetecilerin ısrarı üzerine bir kez daha Kitapçığı bıraktı