05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 NİSAN 2014 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER CHP lideri Kılıçdaroğlu’ndan hükümete ‘cari açık’ kapatan Rıza Sarraf önerisi 5 “Hâkimiyet milletindir”in anlamı nedir? İlk Meclis’te başkanlık kürsüsünün arkasına asılmıştı... 1920’de topraklarımız işgal altındaydı, egemenlik ulusun değildi. Saraya bağlı çevreler İstanbul’da gösteriler yapıyordu: “Padişahım çok yaşa!” Nadir Nadi 1970 yılında yazdığı başyazısında bakın ne demişti: “Hâkimiyet milletindir yazısını başkanlık kürsüsünün arkasına astıran Mustafa Kemal, olmuşbitmiş gerçeği dile getirmediğini elbet biliyor, bir özlemin gerçekleşmesi uğruna savaşıyordu. Elbet egemenlik ulusun olmalıydı ve elbet olacaktı...” Önce emperyalist güçleri temizleyecektik... Bunu başardık... Uzun bir yol vardı önümüzde... 10 yıl, 30 yıl, 40 yıl... Halkı eğitmek gerekiyordu, zincirlerimizi kırmak, sanayileşmek... Bunlar 2030 yılda yapılacak işler değildi... Devrimci ilkeleri benimseyen iktidarlar gerekiyordu öz gücün tadına varmak için... Atatürk’ün ölümü, çoğulcu demokrasiye geçiş... Devrim yolundan sapıp uçuruma yuvarlanmaya başladık. Türkiye sola değil, sağa saptı... Darbeler, kıyımlar, faili meçhuller... Tarih 23 Nisan 2014... Sindirme, yıldırma, sivil faşizmin ayak sesleri... Bilmem duyuyor musunuz? HHH Ne çektiysek sahte Atatürkçülerden çektik... Darbeci paşalar, siyasetçiler, demokrasi ve özgürlük düşmanları... Mustafa Kemal dönemi... 5 Kasım 1925’te Ankara Hukuk, 1926’da Konya Öğretmen Okulu, 1 Ocak 1929’da Millet Mektepleri, 1930’dan itibaren Kız Enstitüleri, Bölge Tarım Okulları, Dil ve Tarih kurumları, Halkevleri, Köy Enstitüleri, Ankara Konservatuvarı... Liste uzayıp gider... Aydınlanma ya da Cumhuriyet Devrimi’nin süreci çağdaş ve bilimsel düşünceden geçer, biat kültüründen değil. Mustafa Kemal, Fransız ve Rus devrimlerini, kültürünü, düşüncesini çok iyi irdelemiş bir askerdi... Ulusal egemenlik millet varlığının iradesidir... Mustafa Kemal 1938’de değil 1958’de ölseydi, Türkiye bugün çok ileride, sanayi devrimini yapmış, gelişmiş, demokrasiyi ve özgürlükleri benimsemiş bir ülke olurdu... ‘Heykelini diksinler’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, 17 Aralık operasyonu kapsamında önce tutuklanıp, hükümetin “yargı operasyonu” sonrasında serbest bırakılan Rıza Sarraf’ın, “havuz medyası” tarafından yapılan röportajlarla “hayırsever işadamı, cari açığın yüzde 15’ini kapatan işadamı” diye sunulmasına “Rıza Sarraf’ın heykelini dikmek lazım” sözleriyle tepki gösterdi. Genelkurmay Kavşağı’na Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin yaptırdığı kol saati anıtını “Zafer Çağlayan anıtı” olarak nitelendiren Kılıçdaroğlu, heykelin bu “anıtın yanına dikilmesi” gerektiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, Yalova’da CHP’nin 6 oy farkla kazandığı belediye başkanlığı seçimlerinin Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, “İnşallah seçimler iptal edilecek” dedikten sonra YSK tarafından iptal edildiğini belirterek, “Bu seçimler yargı denetiminde değil, hükümetin denetim ve gözetiminde gerçekleşti” dedi. Kılıçdaroğlu’nun partisinin grup toplantısındaki konuşması ana başlıklarıyla şöyle: Para dağıtacaklar: Cumhuriyet tarihinin en şaibeli seçimlerinden birisi gerçekleşti. Normal bir demokraside oy kullanan yurttaş, “oyum çalınacak mı, sandıklara sahip çıkılacak mı” diye kaygı içine girmez. Ama bizim ülkemizde böyle olmuyor. Hangi sandık güvenliğinden söz edeceğiz? Bir seçime müdahale ediyorsanız, iptal edileceğini önceden bilip ilan ediyorsanız, YSK onaylıyorsa seçimin güvenliği her yerde tartışılır. Yalova’daki kardeşlerime seslenmek isterim, kim ne yaparsa yapsın bir kişiyi seçtiniz, belediye başkanlığı koltuğuna oturttunuz, o kişiye sahip çıkın. Oylarınızı satın almak Kılıçdaroğlu, CHP grubunda konuştu. (Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ) RADYODA DERSİM TÜRKÜSÜNÜ İSTEDİ Avrasya Türk Radyosu’nda Ahmet Erhan Çelik’in konuğu olarak gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Kılıçdaroğlu türkülere ilişkin bir soru üzerine “Dersim Dört Dağ İçinde” türküsünü istedi, Çelik, bu türküyü Kılıçdaroğlu’na armağan etti. “Dersim Dört Dağ İçinde” türküsünün güzel bir türkü olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “Oyumuz elbette, yani beklentilerimiz çok yüksekti. Beklentilerimiz gerçekleşmeyince doğal olarak biraz üzüldük” dedi. için dünyanın parasını dağıtacaklardır ama ben Yalovalılara güveniyorum, gereğini yapacaklardır. Herkes istediği yerde kutlasın: 1 Mayıs bütün dünyada çalışanların ortak bayramı olarak kutlanır. 1 Mayıs 1977’de 34 yurttaşımız Taksim’de hayatını kaybetti. Kenan Evren ve arkadaşları 1 Mayıs’ı yasakladılar, “İşçinin bayramı mı olur” dediler. Taksim Meydanı’nı da yasakladılar. Sonra yıllar geçti ve 1 Mayıs yeniden bayram kabul edildi. 2010’da özgürce kutladılar. Kimsenin burnu kanamadı. Ertesi yıl yasaklar gelmeye başladı ve olaylar çıktı, insanlar yaralandı. Şimdi yeniden yasak gelmeye başladı. Neden? Olaylar çıkacak? Niye çıksın efendim? 2010’da çıkmadı yine çıkmaz. 23 Nisan ruhundan devleti soyan hükümete: 17 Aralık 2013... Bir hükümetin bir devleti nasıl soyduğuna tanık olduk. Bir tarihe arka odasına bakın, bir şimdiye bakın. Her kuruşun hesabını halkına veren bir yönetimden, “her kuruşu nasıl hortumlarım” diyen bir yönetime gelindi. O dönemde de yolsuzluklar olmuştur ama asla hiç kimse affetmemiştir. Ne Atatürk, ne İnönü affetmemiştir, Yüce Divan’a göndermişlerdir, 192728 arasında. Şimdi onların mirasına konup devleti soydular. Sarraf’ın 4 heykeli dikilsin: Havuz medyası yolsuzluğun üzerini örtmeye çalışıyor. Şimdi bu medya Rıza Sarraf’ı televizyonlarına, gaze telerine çıkarıyor. Neymiş Rıza Sarraf, Türkiye’nin cari açığının yüzde 15’ini tek başına kapatan adammış. Samimi söylüyorum. Rıza Sarraf’ın heykelini dikmek lazım. Bakın şurada Meclis kavşağında saatler var, Zafer Çağlayan anıtı dikildi oraya. Onun yanına bir de Sarraf’ın heykelinin olması lazım. Ama bir heykel yetmez, ikincisi İçişleri Bakanlığı önünde olmalı. Sarraf orada duracak, önünde yatan bir İçişleri Bakanı. Diyordu ya bakan, “Sana bir şey olmaz, öyle bir şey olursa ben önüne yatarım” diye... Tabii bir tanesini de Maliye Bakanlığı önüne dikmek lazım. Mademki cari açığın yüzde 15’ini kapatıyor, bakanlık önüne heykelini dikeceksiniz ama birinin cebine para sıkıştırırken olacak. Dördüncü heykeli Başbakanlık önüne dikeceksiniz, hayırsever işadamı olarak, elinde çikolata kutusu olacak ve “Bana yeni bakanlar verebilir misin?” diyen de bir ses sistemi olacak. Tabii Saraf’ın aile fotoğrafında da yeri olmalı. Rüşvetin yeni adı: ‘Cari açığı kapattı’ diyor. Bence bakanların cari açığını kapatmıştır. Zaten yeni rüşvetin adı cari açığı kapatmak. Bir bakan telefon edecek çikolata kutusu içinde “500 500 gönderiyorum.” Böyle olacak herhalde. Hayırsever işadamı diyorlar, bu sanayiciydi de, ihracat yapıyordu da haberimiz mi olmadı? 700 bin liralık hediye ettiği kol saatinin vergisini mi ödedi? Rüşvetin adı cari açık oldu. En ağırıma giden: Sarraf’ın arkasında fon olarak Türk bayrağı kullanıyor. En ağırıma giden nokta budur. Bir sahtekârın arkasına Türk bayrağı koyarak meşru gösterilmesidir. Havuz medyasından bunun hesabını soracağız. Mütareke Devri’nden Kurtuluş Savaşı’na... 23 Nisan 1920’nin anlamı nedir? Büyük Millet Meclisi’nin kuruluş yıldönümüdür... Meclis açılırken yakın tarihimizin en karanlık dönemini yaşıyorduk. Emperyalizmin Türkiye’yi paylaşım kararı eyleme dönüştü; yurdumuz yer yer işgal altına girdi. İstanbul hükümeti her şeye boyun eğmiş durumdaydı... Var olan gerçek ise 23 Nisan 1920’de Türkiye Cumhuriyeti’nin temelinin atılmış olmasıdır. Meclis’in niteliğinde hem “Anadolu ihtilali”nin özü mayalanıyordu hem de “kurucu meclis” kimliği bulunuyordu. Bugün Türkiye’yi emperyalizmin kucağına atanlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin, Ulusal Kurtuluş Savaşı sürecinin doğal sonucu olduğunu unutmamalı. Bu yazıyı, unutanlar için yazıyorum... Demokrasiyi ve özgürlükleri amaç değil araç olarak görenler için! Savaş sürecinde Meclis’in rolü olağanüstü boyuttaydı. Her şeyin üstünde bir kuvveti ve egemen gücü oluşturuyordu. Ne acıdır ki, kuruluş tarihimizde varlığımızın simgesini oluşturan Büyük Millet Meclisi’nin, 1920’den bugüne değişim süreci içinde, işlevini geliştirip çağdaş, demokratik, özgür bir yapıyı benimsediğini söyleyemeyiz. Ülkemizde demokrasi “topal ördek” gibi... Hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, adalette eşitlik sizlere ömür... Soygun, vurgun, rüşvet! “Çokuluslu altın avcıları”, “kara para”, “altın kaçakçıları”... Ülkeyi yönetenler hakkında yolsuzluk, hırsızlık savları... Türkiye uygarlığı, demokrasiyi, gökdelenler, uçaklar, havaalanları, AVM’ler sanıyor... Yazık! HHH Aslında bu ülkenin tüm insanlarının sorumluluğu var! Din üzerinden siyaset, darbe yasaları... Her şey! Siyasetçisinden seçmenine; aydınından sanatçısına; emekçisinden işverenine; gazetecisinden medya patronuna dek... HHH Bu topraklarda yaşayan tüm insanlarımızın yakın tarihi bilmeleri gerekir... Etnik, dinsel, mezhepsel kimliği ne olursa olsun! BDP Eşbaşkanı Demirtaş’tan Erdoğan’a ‘Çankaya yollarının düz ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, 45 gündür İmralı ile görüşme taleplerinin makul olmayan gerekçelerle engellendiğini; hafta sonu görüşme yapılmaması durumunda çözüm sürecini kesilmiş kabul edeceklerini belirtti. Demirtaş, BDP’li vekillerin önümüzdeki hafta HDP’ye geçerek Meclis grubunun kurulacağını kaydetti. Demirtaş, 30 Mart seçiminin ardından ilk kez BDP grubunda konuşurken önümüzdeki hafta HDP’ye geçiş sürecinin başlayacak olması nedeniyle aynı zamanda BDP çatısı altında son konuşmasını yaptı. Demirtaş, 24 Nisan tarihine vurgu yaparak, “Ermeni soykırımının başlangıç tarihi olarak tarihimizin en acı olaylarından biri yaşandı” dedi. Çözüm sürecinin yalnızca Kürtlerin değil, bütün ezilenlerin haklarıyla ilgili olduğunu kaydeden Demirtaş, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bugüne kadar yalnızca çözüm süreci dediğini ancak arkasına ne bir yasa ne de bir paragraf koyamadığını ifade etti. Erdoğan’ın yalnızca çözüm sürecinin ismini ağzına alarak bunun siyasi rantını yediğini söyleyen Demirtaş, BDP heyetinin 45 gündür olmadığını göreceksin’ İmralı’ya gidemediğini ifade etti. Seçimlerden sonra müzakere sürecinin masaya yatırılacağının açıklandığını belirten Demirtaş, “Hafta sonu da heyetimiz İmralı’ya gidemezse süreci kesilmiş olarak kabul edeceğiz” diye konuştu. Ağustos ayında başkan değil, cumhurbaşkanı seçileceğini söyleyen Demirtaş, Erdoğan’a seslenerek “O cumhurbaşkanı koltuğunu hayal ediyorsan; bu hayalin gerçekleşmediğini, Çankaya yollarının öyle düz olmadığını göreceksin” diye konuştu. 1 Mayıs’ta Taksim’in yasaklanmasını eleştiren Demirtaş, Erdoğan’ın amacının Taksim katliamını unutturmak olduğunu belirterek, “12 yılda 13 bin işçi öldü. Her yıl binden fazla işçi katledildi. Bu rakamları Taksim yasağı örtmez” dedi. Grup toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Demirtaş, BDP’nin HDP çatısı altına geçmesinin ardından HDP Eş Başkanlığı için aday olmayacağını belirterek “Yeni yüzlerle yürümenin daha doğru olacağını düşünüyorum” diye konuştu. HDP’de aday değilim Heyet cumartesi İmralı’ya gidiyor DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Çözüm süreci kapsamında, BDP HDP heyetinin İmralı’da terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan ile yapacağı görüşmeye Adalet Bakanlığı’ndan onay çıktı. Görüşmede, süreç, seçim ve BDP’nin HDP’ye katılması konularının değerlendirileceği bildirildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle