05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 NİSAN 2014 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] 11 Küresel Ekonomide Faizlerin Seyri Bayram gelmiş Dünyada ilk kez çocuklarına bayram hediye eden ülkede üç çocuktan biri maddi yoksunluk çekiyor. Çocukların üçte ikisi iki günde bir et yiyemiyor, üç çocuktan biri yeterince ısınmayan evlerde yaşamak zorunda ve üç çocuktan biri eskiyen kıyafetlerinin yerine yenisini alamıyor. Ekonomi Servisi Betam, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle Türkiye’deki çocukların yoksulluk durumunu mercek altına aldı. TÜİK’in Gelir ve Yaşam Koşulları Anketi (GYKA) 2011 yılı verileri kullanılarak hesaplanan oranlara göre 2011’de Türkiye’de yaklaşık her üç çocuktan ikisi Avrupa standartlarına göre şiddetli maddi yoksunluk içerisinde yaşıyor. Türkiye, çocuklar arasında şiddetli maddi yoksunluk açısından hem Güney Avrupa ülkelerinin hem de daha düşük gelişmişlik düzeyine sahip Macaristan, Romanya gibi ülkelerin oldukça gerisinden kalıyor. Sözgelimi çocuklarda şiddetli maddi yoksunluk oranının Türkiye’de yüzde 63.5 iken seçili ülkeler arasında Türkiye’ye en yakın ülke olan Romanya’da bile yüzde 36 olduğu görülüyor. Bahçeşehir Üniversite si Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi, (Betam) Prof. Dr. Seyfettin Gürsel, Yrd. Doç. Dr. Gökçe Uysal ve Araştırma Görevlisi Melike Kökkızıl tarafından hazırlanan “Üç Çocuktan İkisi Şiddetli Maddi Yoksunluk Çekiyor” başlıklı araştırma notunu yayımladı. Verilere göre Türkiye’deki çocukların yüzde 67.7’si iki günde bir protein tüketemiyor, yüzde 39.9’u yeterince ısınmayan evlerde yaşıyor ve yüzde 40’ı eskiyen kıyafetleri yerine yenilerini alamıyor. Bu üç temel ihtiyacının hiçbirini gideremeyen çocukların oranının yüzde 24.8 olduğu gözleniyor. Bir başka deyişle, Türkiye’de her dört çocuktan biri üç temel ihtiyacının hiçbirini gideremiyor. neyine! li maddi yoksunluk 2006 ile 2010 yılları arasında düşüyor ancak 2011’de bu düşüş durmuş görünüyor. Türkiye’de çocuk yoksulluğunun şiddetli ve inatçı olduğunu belirten Betam araştırmacıları, çocuk yoksulluğunun hem bu hem de gelecek nesiller için vahim sonuçlar doğurabileceğini hatırlatıyor ve çocuk yoksulluğuyla mücadelenin sosyal politikalar içinde öncelikli konuma getirilmesinin önemini vurguluyor. oğuda dört çocuktan üçü şiddetli yoksul Araştırmaya göre şiddetli maddi yoksunlukta Doğu Ba D tı arasında derin bir fark bulunuyor. Şiddetli maddi yoksunluk çeken çocukların oranı Ege’de yüzde 50.9 iken Güneydoğu Anadolu’da bu oran yüzde 80.9. Batı Karadeniz, Batı Anadolu ve Doğu Marmara bölgeleri Türkiye ortalamasının altında kalıyor. Öte yandan Kuzeydoğu, Ortadoğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaklaşık her dört çocuktan üçü şiddetli maddi yoksunluk içinde yaşıyor. Türkiye genelinde şiddet Çocuk işçilik tırmanıyor Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Enstitüsü’nün (DİSKAR), dünya genelinde azalma eğiliminde olan çocuk işçiliğinin Türkiye’de yeniden tırmanışa geçerek 517 yaş arası toplam çalışan çocukların (istihdama katılan ve ev içinde çalışan) sayısının 8 milyon 397 bine ulaştığını ortaya kondu. Rapora göre, toplamda çalışan çocukların tüm çocuklara oranı 1999’dan bu yana yüzde 41’den yüzde 56’ya çıktı. Raporda şunlara dikkat çekilidi: * Tarım sektöründe çalışan çocukların sayısı da 73 bin kişi artış göstererek 326 binden 399 bine, toplam çocuk işçilere oran yüzde 37’den yüzde 45’e ulaştı. * Tarımda çalışan çocuklar açısından asıl acı olanı, tarımdaki istihdam artışının yüzde 66’sının ve ücretsiz aile işçilerindeki artışın yüzde 90’ının 614 yaş arası çocuklar olması. Toplamda da çocuk işçiliğinin artmasına neden olan 614 yaş çocuk işçilerin sayısındaki artıştan kaynaklanıyor. * Okuyan çocukların 2006’da yüzde 2’si ekonomik bir faaliyette çalışırken 2012’de bu oran yüzde 3’e ulaştı. * İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verilerine göre 2013 yılında yaşamını yitiren 1235 işçinin 59’u çocuk işçi. (18’i 14 yaş ve altı, 41’i 1517 yaş arası). Bu da yüzde 4.7 oranına tekabül ediyor. * 2012’de yasalaşan 4+4+4 yasası ile zorunlu ilköğretim yaşı 613 yaş aralığına çekildi. Bu durumda ortaokulun bitiş yaşı aynı zamanda çocuk işçiliğinin yaygınlaşma yaşını fiilen 13’e düşürdü. Gerek reel ekonomide, gerekse finans piyasalarında günlük hareketlerin son derece değişken olduğu ve bu inişli çıkışlı ortamda iktisadi ve siyasi belirsizliklerin kol kola girdiği bir dönem yaşamaktayız. İktisat gündemi şu günlerde faizlerin yönünü belirlemeye çalışıyor ve “piyasalar” ile “reel sektörler” arasındaki çıkar çatışmasını (yaygın deyişiyle “ayrışmayı”) izliyor. Söz konusu hareketliliği daha iyi algılayabilmek için biraz geriye çekilip, küresel ekonominin uzun dönemli seyrine göz attığımızda ise daha sağlıklı bir değerlendirme yapma olanağı elde edebileceğimizi düşünüyorum. Üç adet grafik sunuyorum. İlkinde dört gelişmiş ekonomide Fransa, Almanya, İngiltere ve ABD 10yıllık devlet tahvili faiz oranlarının ve enflasyonun 1980’den bu yana uzun dönem seyri. Veriler gelişmiş ekonomilerde enflasyon ile birlikte faizlerin sürekli olarak düşme eğiliminde olduğunu ve faizlerin “sıfır alt sınırına yaklaşmasının” aslında küresel ekonominin uzun dönemli genel eğiliminin bir parçası olduğunu belirtiyor. Öyle ki 2007’den bu yana faizler “reel” olarak negatif. Faizlerin düşmesinin uzun dönemde sabit sermaye yatırımların artmasına yol açması beklenirdi. Oysa, IMF’nin en son verileri gelişmiş ekonomilerde böylesi bir beklentinin gerçekleşmediğini, sermaye yatırımlarının ulusal gelirlere görece sürekli gerilemekte olduğunu belgeliyor. Aşağıda ikinci şekil de bu gözlemleri sergiliyor. Küresel fon piyasalarında “tasarruflar” açısından ise gelişmiş ekonomiler ile “kalkınmakta olan yükselen piyasa ekonomileri” arasında bir ayrışma söz konusu. Gelişmiş Batı dünyası tasarrufların giderek azaltıldığı coğrafyalar haline dönüşmüş. Buna karşın, küresel fon piyasalarında tasarrufların kaynağı giderek gelişmekte olan ülkelerden geliyor. Gözlemlerin özeti: küresel ekonomide gelişmiş ülkelerde sermaye yatırımlarının temposunun yavaşlama eğilimini sürdürmekte olduğunu gözlemekteyiz. Bu olgu kapitalizmin 2008 sonrasında içine sürüklendiği “büyük durgunluk” krizinin aşılmasının önündeki en büyük engel. “Yükselen piyasa ekonomilerinde” biriktirilen tasarruf fazlası ise küresel finans piyasalarının kumarhanelerinde spekülatif rant oyunlarına aktarılmakta. Reel üretici sektörlerin de bu rant masasına giderek daha fazla yöneldiği bir dünyada faizlerin reel makro ekonomik dengeleri etkileme olanağı zaten fazla olamazdı. Geriye inişli çıkışlı, günlük oynaklıklar; belirsizliklerin şiddetlenmesi ve piyasa aktörlerin söz oyunlarındaki becerilerini izlemek kalıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle