06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 Nİsan 2014 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] 11 Moody’s’e göre TL’nin değer kaybı, notları değerlendirilen kuruluşlar için büyük risk Şirket notları da kırılgan Morgan Stanley: Büyümenin Yapısında Değişen Yok Bu hafta başında ulusal gelir istatistikleri sessiz sedasız yayımlandı. TÜİK’in tahminlerine göre 2013 yılında Türkiye ekonomisi yüzde 4 büyüme kaydetti. Büyümenin kaynakları üzerine yapılan değerlendirmeler, ulusal ekonominin özel tüketim harcamaları ve kamu yatırımlarının ağırlıklı olarak büyüdüğünü gösteriyor. Özel sabit sermaye yatırımlarının büyümeye katkısı neredeyse sıfır; kamu yatırımlarının ana kalemi ise kamu inşaatından gelmekte. İhracatın da büyümeye katkısının söz konusu olmadığı ve dolayısıyla ekonominin iç (tüketim) talebe dayalı olarak büyüme gösterdiği anlaşılıyor. Zaten 64.9 milyar dolarlık dış açık (cari işlemler açığı) ile kamçılanan bir ekonomide, büyümenin ana kaynağının “iç talep” unsurlarına dayanmış olması kaçınılmaz gözükmekte. Büyümenin giderek daha fazla cari işlemler açığı gereksinimini duyuyor olması ise ulusal ekonominin en büyük çözümsüzlüğü ve ana kırılganlık noktası. Bu satırlarda sıkça dile getirdiğimiz yorumumuz, Türkiye’nin mevcut kırılganlık ve dış bağımlılık sorunlarının birdenbire oluşmadığı; sorunların yıllarca sürdürülen neoliberal muhafazakâr ekonomi politikalarında yattığı yönündedir. Bu bakımdan da 2013’ün büyüme yapısı “dış kaynağa dayalı orta halli büyüme” sorununun giderek daha da derinleşmekte olduğunu belgelemektedir. Bu tespiti genelleştirmek için Türkiye ekonomisinde büyümenin 2013’teki kaynaklarını, küresel krizden bu yana gözlenen kaynaklar ile karşılaştırmayı düşünebiliriz. Aşağıdaki tabloda böylesi bir çalışma sunuyoruz. TL’de değer kaybı kaçınılmaz u Türkiye ekonomisi üzerindeki risklerin er geç piyasa üzerine baskı yapacağını belirten Morgan Stanley’ye göre orta vadede TL değer kaybedecek. Ekonomi Servisi Türk Lirası’nın büyük olasılıkla kısa vadede bir miktar daha değer kazanabileceğini öngören Morgan Stanley, “ancak politik riskler ve büyüme risklerinin er ya da geç piyasa üzerinde baskı yapmasını beklediklerini” belirtti. Stanley’ye göre Türkiye, kısa vadeli iyimserlikler ve orta vadeli zorluklarla karşı karşıya. TL büyük olasılıkla kısa vadede bir miktar daha değer kazanabilecek. Ilımlı global ortam, güveni artıran seçim sonuçları ve daralan ticaret açığı da TL’nin değer artışını destekleyen faktörler. Ancak hâlâ yüksek seviyede bir politik belirsizlik bulunuyor. Politik belirsizlik, zayıf büyüme görünümü ve yüksek enflasyon orta vadede TL’deki zayıflamanın devam etmesine yol açacak. Morgan Stanley 3. çeyrek için ABD Doları/Türk Lirası paritesi tahminini 2.35 olarak koruyor. LONDRA (AA) Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, Türk Lirası’nda yaşanan değer kaybının, şirketlerin kredi notu için negatif unsur olduğunu belirterek “Türk şirketleri genel olarak güçlü likidite tamponlarına ve uzun vadeli borç profiline sahip” açıklamasını yaptı. Moody’s, Türk şirketlerinin derecelendirilmesine ilişkin raporunda, “Türk Lirası’ndaki değer kaybı, derecelendirilen Türk şirketlerinin çoğunluğu için negatif kredi notu unsuru. Mayıs başı ve 28 Ocak arasında ABD Doları karşısında liranın yüzde 26, Avro karşısında ise yüzde 31 oranındaki değer kaybı, değerlendirilen finans şirketleri dışındaki Türk şirketleri için kredi negatif unsurdur” ifadeleri kullanıldı. Türk şirketlerinin artan faiz oranlarından kaynaklı bir şekilde artan borçlanmayla karşı karşıya olduğunu belirten Moody’s’in kıdemli analisti Martin Kohlhase, şunları kaydetti: u Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu, mayıs başı ile 28 Ocak arasında ABD Doları karşısında yüzde 26 değer kaybeden Türk Lirası’nın, Türk şirketlerinin çoğunluğu için negatif kredi notu unsuru olduğunu açıkladı. “Lira’daki değer kaybı ve faizlerin artışı kredi negatif çıkarımlara neden olurken, Türk şirketleri genel olarak güçlü likidite tamponlarına, uzun vadeli borç profiline sahip. Şirketlerin kârlarının bir kısmı da döviz cinsinden. Bu faktörler zayıflayan liranın yarattığı etkiyi ve piyasadaki yakın vadeli kırılganlığı hafifletecektir.” Moody’s, değerlendirilen Türk şirketlerinin askıdaki toplam borcunun geçen yılın haziran ayının sonu itibarıyla yüzde 80’inden fazlasının döviz cinsinden olmasına karşın, gelirlerinin büyük kısmının TL cinsinden olduğunu belirterek döviz cinsinden borçlanmanın TL’deki değer kaybıyla borçlanma maliyetini artırdığına dikkat çekildi. Raporda artan faizlerin Türkiye’de ekonomik aktivite üzerinde de ağırlık oluşturacağı öngörülürken, bu durumun şirketlerin kârlılıkları üzerinde negatif yansıması olabileceği ifade edildi. Aralarında Tü rk şirketi Rön esans’ın da yer aldığı iki konsorsiy umun yaptığı İsviçr e’yi İtalya’ya hızlı trenle bağlay acak Gotthar d Tüneli tamamlanara k ilk test sürü şü 29 Mart’ta yapıl dı. Ancak tün el herhangi bir olumsuzlu ğun yaşanma ması için tüm dene melerin yapıl masının ardından 201 6’da hizmete açılacak. 8 banka için soruşturma başlatıldı Ekonomi Servisi Foreks piyasasında manipülasyon yapıldığı iddiaları üzerine toplam sekiz banka için inceleme yapılıyor. İngiltere basınında yer alan haberlere göre İsviçre’nin finans piyasası düzenleyicilerinden Wettbewerbskommission, İsviçre merkezli UBS, Credit Suisse, Julius Baerve Zürcher Kantonalbank ve Barclays, JP Morgan, Citigroup, Royal Bank of Scotland hakkında, “Bu bankaların döviz ticaretindeki fiyat oranlarına ilişkin olarak rekabete aykırı anlaşmalar yaptıklarına ilişkin emareler bulunduğunu” belirterek inceleme başlatıldığını duyurdu. İngiltere merkezli finans piyasası düzenleyicisi FCA (Financial Conduct Authority) da, söz konusu bankaların, kendi pozisyonları ile müşterilerinin çıkarları arasında uyumsuzluk olduğunda nasıl hareket ettiklerinin inceleneceğini açıkladı. Hızlı tren önemli ama insan sağlığı daha çok... OLCAY BÜYÜKTAŞ Büyümenin Kaynakları 20082013 (1998 Fiyatlarıyla) 20122013 20082012 (Toplam) GSYH 4,0 15,4 Özel Tüketim 3,1 8,1 Kamu Tüketimi 0,6 2,2 Sabit Sermaye Yatırım Har. 1,1 5,0 Stok Değişmeleri 1,6 1,9 İhracat 0,0 5,9 İthalat 2,4 3,9 NOT: Çalışan Başına Reel Milli Gelir (İşçi Üretkenliği) 4.795,0 4.809,1 Kaynak: TÜİK, Ulusal Hesaplar ve Hane Halkı İşgücü İstatistikleri LUZERN Rusya ve Türki cumhuriyetler başta olmak üzere yakın coğrafyalarda gayrimenkul geliştirme, inşaat ve enerji alanındaki yatırımlarıyla bilinen Rönesans Holding, Avrupa’ya açıldı. Avrupa’nın kuzeyini Alp Dağları’nın altından geçerek İsviçre ve İtalya üzerinden güneye bağlayacak 57 kilometrelik dünyanın en uzun tünelini yapmakta olan dörtlü konsorsiyum içinde yer alan holdingin Rusya Başkanı Avni Akvardar, Alp Dağları’nın altından geçen Gotthard Tüneli’nin, Rönesans Holding’in dev altyapı projelerinde yer alma hedefinin en önemli yapıtaşlarından biri olacağını söyledi. Rönesans’ın 2013 verileriyle müteahhitlik sektöründe dünyanın en büyük 100 kuruluşu içinde 64. sırada yer aldığını ve satınalmalarla bu yıl ilk 4050 kuruluş içine gireceklerini belirten Akvardar, artık organik olarak yeterince büyüdüklerini ancak beş yılda dünyada ilk 20 içinde olma hedefi için yeni satınalımlar yapacaklarını açıkladı. Toplam 9.5 milyar Avro’ya mal olacak Gotthard Tüneli projesini gerçekleştiren iki konsorsiyumun birinde yer alan ve ekonomik krizden etkilenen Avusturya merkezli Alpine Group’un İsveçre kolu Alpine Bau GmhH Hergiswil’i satın alarak projeye dahil olan Rönesans, Akvardar’a göre, Avrupalıların yüzyılı aşan bir hayalini gerçekleştiren şirketlerden biri oldu. Akvardar’ın verdiği bilgiye göre, Avrupa’nın kuzeyini Hollanda, İsviçre üzerinden güneye İtalya’ya, Akdeniz’e bağlayacak proje, toplam 16 milyar Avro’luk bir yatırım miktarına sahip. Alp Dağları’nın Toplam altından geçecek Gotthard Projesi bu 700 işçi yatırımın 9.5 milyar Avro’luk kısnin, günde üç mını oluşturuyor. Rönesans, buvardiya halinde kesintisiz çalıştıradaki işin yüzde 25’ini yapığı tünelde üçü müyor ancak projenin tamamınhendis olmak üzere dan sorumlu. İlk deneme60 kadın işçi yer aldı. si yapılarak saatte 215 kiRönesans’a ait 120 işçilometre hıza ulaşan hıznin yapımında yer aldığı lı trenin ilk seferini yainşaat tamamlandığında dünyanın en uzun tüneli pan bizler için işini daunvanına sahip Japonya’nın ha ilginç kısmı ise 57 54 kilometrelik Seikan Tüneli’ni kilometre uzunlukta geride bırakacak. gidiş ve dönüşü olSaatte 250 kilometrelik hıza göre tasarmak üzere iki yalanan tünel, İtalya ve İsviçre arasında yük ve rı tünelden oluyolcu taşınmasına olanak sağlayacak. Hızlı trenlerle halen 2 saat 40 dakika olan Zürih ve şan ve hızlı treMilano arası bir saatten fazla kısalacak. nin süspansiyoSon 20 yılda üç kat artan kamyon taşımacılığının nundan sinyali neden olduğu hava kirliliği ve toprak kaymasını zasyonuna ka önlemek amacıyla yola çıkılan proje için 1998’de dar tamamlan referandum yapılıyor. İşin tamamını karşılayacak İsviçre hükümeti ihaleyi 2000’de yapıyor, işe 2001’de mış işin, pek çok yeni test başlanıyor. Öte yandan Rönesans Holding Yönetim için 2016’ya Kurulu Üyesi, Kurumsal İletişim ve Varlık Yönetimi Grup Başkanı Süha Günel, Rönesans Holding’in toplam aktif kadar işlet büyüklüğünün 12 milyar TL, özkaynaklarının 3.7 milyar meye alın TL’ye ulaştığını, Rusya dahil gayrimenkul grubunun aktif mayacak ol büyüklüğünün ise 6.9 milyar TL’yi bulduğunu açıkladı. ması... Günde 3 vardiya İhracat martta yüzde 4.3 arttı Ekonomi Servisi Türkiye’nin ihracatı mart ayında yüzde 4.3 artışla 13 milyar dolara çıktı. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre ilk 3 aylık ihracat yüzde 6.2 artarak 38 milyar 607 milyon dolara yükseldi. TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi’nin verdiği bilgilere göre; mart ayında en fazla ihracatı, 2 milyar 127 milyon dolar ile otomotiv sektörü yaparken hazır giyim ve konfeksiyon sektörü 1 milyar 604 milyon dolarla ikinci sırada, kimyevi maddeler ve mamulleri ise 1 milyar 468 milyon dolarla üçüncü sırada yer aldı. Seçim öncesindeki gerginlik seçim sonrasında azalmadı, aksine artarak sürüyor... Seçimlerin şaibeli olduğunu düşünen halkın buna itiraz etmesi en tabii demokratik hakkı. Demokrasinin koşullarının oluşmadığı, hatta daha da gerilediği, halkın adalete ve kurumlara olan güveninin zedelendiği durumlarda son derece doğal. Gerginliğin bir boyutu bu. Ama onun kadar önemli bir unsur da iktidar partisinin sözcülerinin ve hükümetin başının kışkırtıcı ve tehditkâr söylemleri. Bu üsluplarından vazgeçme gibi bir niyetleri olmadığı gibi, CHP’yi olayların sorumlusu olarak göstererek gerilimi daha da artırmayı başarıyorlar.. Bu yüzden mücadelenin ve hak aramanın, kışkırtıcılığa ve provokasyona geçit vermeden yapılması son derece önemli.. Seçim sonları tehlikeli sulardayız unutmayalım... Özellikle önümüzde Ukrayna, Mısır ve benzeri örnekler dururken... Mücadele ve hak arama Gezi ruhunun aynen devam ettiğini gösteriyor. Bana göre, bu seçimlere damgasını vuran en önemli konu, seçim sonuçlarından çok, insanların oylarına sahip çıkması. Gerek seçimlere katılımın yüksekliği, gerekse gözetmenlerin ve gönüllülerin sabahın 7’sinden başlayarak gece yarılarına kadar sandıkların başında durmaları, pusulaların sayımını izlemeleri... Sonuçlar açıklanmaya başladıktan sonra herkesi saran umutsuzluğun kısa sürede yerini “doğru durum tespiti yapalım ve bundan sonra ne yapmalıyız konusuna odaklanalım” tavrına bırakması... Gezi ruhu işte tam da burada başlıyor. Durumu anlayıp adım adım ilerlemek... Başka bir çıkar yol yok. Tıpkı başka bir Türkiye olmadığı gibi... “Durum tespiti” dedik. Oy ve Ötesi’nin 30 bini aşkın gönüllülerinden biri olarak ben de Pendik’te bir sandığın başında gece yarılarına kadar beklediğim için bu konudaki gözlemlerimi aktarmak istiyorum. Bu arada Oy ve Ötesi’nin harika bir iş çıkardığını söylemeliyim. Tamamen gönüllülük esasına dayanan ve yüzde 60’tan fazlasını kadınların oluşturduğu hareketin, sandıklardaki örgütlülüğü ve performansı gerçekten çok iyiydi. Pendik AKP’nin güçlü olduğu ilçelerden biri. Seçmen daha Seçim Sonrası Tehlikeli Sular... saat 8 olmadan kapıların önünde kuyruk olmuştu bile ve hareketlilik gün boyu sürdü. Öncelikle AKP’ye oy verenleri aptal, cahil, ya da düşman olarak görmemek durumundayız. Sadece değerler ve öncelikler farklı. Çökmüş bir yargı sistemi, yolsuzluklar, özgürlüklerin kısıtlanması, medyanın üzerindeki siyasi baskı gibi gerçekler, onların gündeminde değil. Dertleri de değil. Çünkü öncelikleri farklı ve bunun için haklı nedenleri var. İlk kez altorta sınıf olmanın keyfini sürüyorlar, tüketiyorlar, borçlanarak bile olsa sahip oluyorlar. Tayyip adının etrafında kenetlenmiş bir seçmen kitlesi bu. Ağzından çıkan her söze inanan, inanmak isteyen... Bu yüzden Tayyip, “Her gün yayımlanan tapeler için bunların hepsi komplonun bir parçası” dedi ve iş bitti. Adamları kessen aksine inanmaz, dinlemez bile seni. Tayyip’in öfke dolu sesi, tehditleri, otoriterleşmesi onları hiç rahatsız etmiyor, çünkü bu öfkenin kendilerine yönelik olmadığını, Oy ve ötesi başbakanlarının onlara sahip çıktığını biliyorlar. Zaten RTE de tüm seslenişini onlara yönelik yapıyor. Bunun ötesinde ciddi sosyal yardımlar alıyorlar, hem devletten hem de yerel yönetimlerden. Bu kaynağın da kesilmesini istemiyorlar haklı olarak.. Muhtarlık seçimleri örneğin, varoşlar ve kırsaldan gelerek kente yerleşenler için yaşamsal öneme sahip. Zaten muhtarlar arasındaki kıyasıya yarış da bunu gösteriyor. Hatta kimileri için belediye seçimlerinden bile önemli. Benim sandıkta 320 seçmen vardı, 25 boş ve geçersiz oy çıktı. Hayli yüksek bir sayı bu. Çünkü içlerinden bir kısmı sadece muhtara oy attı; diğerini boş olarak katlayıp ya da birkaç partiye birden mühür basıp öyle zarfa yerleştirdiler Bizler ise demokrasi, hak, hukuk, özgürlükler, yolsuzlukların üzerine gidilmesi, internet, Twitter, adil yargı, kentsel talan gibi gelişmiş ülke vatandaşlarının doğal hak ve talepleri ile gelişmekte olan bir ülkenin seçimlerinde sandıktan sonuç bekliyoruz. Önce bunu doğru okumalıyız. Bu beklenti ile bu sandıklardan bizim istediğimiz sonuç asla ve asla çıkmaz. Öyleyse iş geliyor ne yapmalıyız, nasıl yol izlemeliyiz, sorusuna. Gezi ruhu bunun yanıtını vermeye başladı bile... Bir sonraki yazıda örneklerle işleyeceğiz... Türkiye 2008’den 2012’ye, krizin öncesi ve sonrası da dahil, birikimli olarak yüzde 15.4 büyüme gösterdi. Bunun yüzde 8.1’i özel, yüzde 2.2’si de kamu olmak üzere neredeyse üçte ikisi “tüketim” harcamalarına dayanmaktaydı. Yatırımların katkısı yüzde 5 civarında iken, net ihracatın (ihracat eksi ithalat) katkısının da küçük, ama pozitif yönde olduğu görülmekteydi. Oysa 2013, yatırımların ve ihracatın katkılarının artık söz konusu olmadığı ve ekonominin iç tüketim ve stoklarda birikime dayalı bir konjonktürel büyümeye dayanmaktadır. Ekonominin dış kaynak girişine bağımlılığı sorunu, en çarpıcı olarak “üretkenlik” kayıplarında kendini göstermektedir. Çok kaba ancak doğrudan bir hesaplamayla, 2008 ile 2013 Türkiyesi’nde işçi üretkenliğini karşılaştırır isek 2008’de çalışan başına üretilen reel ulusal gelirin (sabit 1998 fiyatlarıyla) 4.809 TL olduğunu; ve bu rakamın 2013’te 4.795 TL’ye gerilediğini görebiliriz. Ulusal ekonominin dış kaynak bağımlılığı ve kırılganlığı üzerine son bir veri daha sunalım: Türkiye’nin ulusal geliri 2012’den 2013’e dolar bazında 34 milyar dolar artmıştır. Oysa 2013’ün sadece ilk dokuz ayında dış borçlarımızdaki net artış 35 milyar dolardır. Veriler geldikçe, Türkiye’nin 2013’te de tüm 2008 sonrasında olduğu üzere, dış borçlarındaki artışın ulusal gelirin atışından daha hızlı olacağı gözükecektir. (20082012 arasında ulusal gelir toplam 44 milyar, dış borçlar ise 54 milyar dolar artmış idi). Borçlanmaya dayalı tüketim harcaması sayesinde büyüyebilen bir ekonomi... İktisaden değişen bir şey yok; gördük ki siyaseten de böyle... Avni Akvardar İstanbul’da toptan fiyatlar Ekonomi Servisi İstanbul Ticaret Odası (İTO), İstanbul’da 2014 Mart ayında perakende fiyatlarının yüzde 0.99, toptan fiyatların da yüzde 1.42 oranında arttığını açıkladı. Mart 2014 sonu itibarıyla yıllık enflasyon yüzde 8.01 oldu. Toptan eşya fiyatlarında yıllık ortalama yüzde 7.72’ye yükseldi. Perakende fiyatları 2014 Mart’ta bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 8.20, toptan fiyatlar da yüzde 12.68 arttı. Kürt petrolü sevkıyatı durdu ERBİL (Reuters) Kuzey Irak Özerk Kürt Yönetimi (KRG), kendi topraklarında çıkarılan ham petrolün KerkükCeyhan hattından Türkiye’ye sevkıyatının, hattın devam eden onarım çalışmaları nedeniyle bekletildiğini açıkladı. KRG Başbakanı Neçirvan Barzani geçen ay, Irak merkezi hükümeti ile yaşanan gerilimi hafifletecek bir “iyi niyet jesti” olarak 1 Nisan’dan itibaren Irak hükümetinin kontrolündeki boru hattından ihraç için günde 100 bin varil petrol sevk etmeye başlayacağını söylemişti. Şimdi onarım nedeniyle aktarılamayan petrolün, tamirat tamamlandıktan sonra aktarılacağı belirtildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle