29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 NİSAN 2014 PERŞEMBE 6 HABERLER AKP, bireysel başvurularda yüksek mahkemenin alacağı ‘özgürlükçü’ kararlardan kurtulma peşinde AYM’ye yaylım ateşi Adalet Bakanlığı, Başbakan Erdoğan’ın “tanımadığı” Anayasa Mahkemesi’nin Twitter kararına ilişkin yazılı açıklama yaparak, yüksek mahkemeye yönelik suçlamaları sürdürdü. Yapılan açıklamada, mahkemenin kendi görev ve yetki alanını genişlettiği eleştirisi yapılırken, AKP’den çok sayıda isim de yüksek mahkemeyi eleştiren açıklamalar yaptı. bu başvuruyu, daha işin başında kabul edilemez bularak esasa girmeksizin usulden reddetmesi, anayasa gereğidir. AYM, bu açık anayasal ve yasal zorunluluğa rağmen başvuruyu usulden reddetmemiş ve işin esasına girerek karara bağlamıştır” denildi. Anayasa Mahkemesi’nin, “İlk derece mahkemesine götürülmeyen ve bütün kanun yolları tüketilmeyen bir konuyla ilgili bireysel başvuruyu usulden reddetmesi gerektiğini” belirten bakanlık, mahkemenin “kendi görev ve yetki alanını genişlettiğini” belirtti. Anayasa Mahkemesi’nin verdiği bu kararla, bireysel başvurularda kendisini ilk derece mahkemesi konumuna getirdiği ifade edilen açıklamada, bu kararın, hakkının ihlal edildiğini düşünen pek çok kişinin doğrudan AYM’ye bireysel başvuruda bulunmasına yol açacağı vurgulandı. AYM’nin Twitter’ın Türk hukukunu tanımama konusundaki ısrarcı tutumunu güçlendirdiğinin ifade edildiği açıklamada, “Anayasa Mahkemesi, bireysel başvurular yönünden kendisine doğrudan başvurulabilecek ilk derece mahkemesi olmadığı gibi, ilk derece mahkemeleri ile diğer yüksek mahkemelerin kararlarını her türlü hukuka aykırılık sorunu açısından inceleyebilecek bir süper temyiz mahkemesi de değildir” denildi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Twitter yasağını kaldıran kararları nedeniyle Başbakan Tayyip Erdoğan ile Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç arasında başlayan, daha sonra bakanların ve milletvekillerinin kararı eleştiren açıklamaları ile devam eden kapışma büyüyor. Adalet Bakanlığı, “Anayasa Mahkemesi bir süper temyiz mahkemesi değildir” açıklaması yaparken AKP’liler de mahkemeyi sert bir dille eleştirdi. Adalet Bakanlığı’nca yapılan açıklamada yüksek mahkemeye bireysel başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olmasının şartı olduğuna vurgu yapıldı. Twitter yasağının kaldırılması için AYM’ye bireysel başvuruda bulunanların olağan yargı yollarına müracaat etmeden bireysel başvuruda bulunduğunun dile getirildiği açıklamada, “Anayasa Mahkemesi’nin imi programlarla erişim olduğuna göre... Meclis Adalet Komisyonu Başkanı AKP’li Ahmet İyimaya, “Anayasa Mahkemesi’nin kendisini yürütme organı yerine koymasının düşünülemeyeceğini” dile getirdi. Meclis Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu ise Anayasa K Mahkemesi’nin iç hukuk yolları tüketilmeden karar verdiğine işaret ederek “Süreç devam ederken davayı oradan aldı ve böyle bir karar verdi. Bu çok yanlış bir karar. Umarım ki ve bekleriz ki bu kararın doğrusunu yapsınlar, yanlıştan dönsünler, aksi halde öbür yargı kurumlarının bir anlamı kalmıyor” ifadelerini kullandı. Twitter yasağının kaldırılması amacıyla bireysel başvuruda bulunan 3 isimden biri olan CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Adalet Bakanlığı’nın açıklamasını “akla ve hukuka ziyan” olarak değerlendirdi ve “İç hukuk yolları tüketilmeden AYM’ye bireysel başvuru yapılamayacağını ifade eden Bekir Bozdağ ve bakanlık, yurttaşların temel hak ve hürriyetlerinin iç hukuk yolları dolayısıyla ‘ertelenebileceğini’ de itiraf etmişlerdir” ifadelerini kullandı. Ankara’nın Boynundaki Kalın Halat Önce şunu belirtelim: Amerikalı gazeteci Seymour Hersch boşa yazmaz... Hayır, Pulitzer Ödüllü bir gazeteci olduğu için değil sadece, elinde birtakım sağlam veriler olmadan, bu yaşına kadar başarıyla sürdürdüğü gazetecilik kimliğini ateşin içine atmaz. Bazı inşa edilmiş hayatlar, bizdeki gibi o kadar ucuz değildir. 21 Ağustos 2013’te Suriye’de Şam yakınlarındaki Guta bölgesinde atılan kimyasal gaz sonucu başta çocuklar olmak üzere 2000’e yakın insan ölmüştü. Hersch, epey bir süredir yazıp çiziyor ta geçen aralık ayından beri: Gazı Türkiye verdi, diye. Şimdi yeni bir yazı ile konuyu yeniden gündeme taşıdı. Adam haklı mı? Gazı bizimkiler mi verdi? Verdiyse neden verdi? Daha dün, Suriye’ye girmek için, “Birkaç füze attırırız Süleyman Şah Türbesi’ne, bahane yaratırız” diyen MİT Başkanı, Dışişleri Bakanı ve müsteşarı ile Genelkurmay ikinci başkanının katıldığı toplantıda, sızan konuşmaları öğrendikten sonra akla gelmez mi: Acaba bizimkiler, Esad’a karşı bir askeri müdahalenin zeminini hazırlamak için, kimyasal gaz vermiş olabilirler mi? HHH Biraz geriye gidelim. 2012, ABD’nin Suriye’ye müdahaleyi yoğun biçimde tartıştığı yıldı. RTEDavutoğlu, Esad ile bütün köprüleri atmıştı, kendisine 2 ay ömür biçiliyordu. Suriye sınırına askerler kaydırılıyordu. Suriye’nin tıpkı Irak’taki gibi üçe bölünmesi tartışılıyordu. RTEDavutoğlu Suriye’yi Türkiye’nin doğal yayılma alanı ilan ediyor ve de göğüslerine “savaş kahramanı madalyası” takmak için hazırlık yapıyorlardı. Fakat ABD’nin Ortadoğu politikası zaman içinde daha gerçekçi bir zemine oturdu, Irak’ın ve Suriye’nin parçalanmasının, hiç de Amerikan çıkarlarına uygun düşmeyeceği, bu sürecin İran’a yarayacağı, bölgenin İslami köktendincilerin üssüne dönüşeceği görüldü. Bizimkilerin de etekleri tutuştu: Bütün politikalarını Esad’ın bir askeri müdahale ile devrileceği hesapları üzerine kurmuşlardı. Bu durumda korkulu rüyalarına dönen Esad iktidarda kalacak demekti. ABD, askeri müdahaleyi tek şarta bağlamıştı: Esad kimyasal gaz kullanırsa... HHH Ankara, fiili olarak Suriye’deki iç savaşa zaten müdahale ediyordu. TIR’lar MİT kontrolünde silah ve cephane taşıyordu. Tape olaylarında sızdı ki bugüne kadar 20 bin TIR silah götürmüştü. Esad, RTE ve Davutoğlu’nun en büyük travmasına dönüştü. Mutlaka devrilip gitmeliydi. Derkeeeennn.. 21 Ağustos 2013 tarihinde dünya sarsıldı. Esad kimsayal gaz kullanmıştı! Tabii bizim gazeteler “Katil Esad” diye veryansına başladı. “Gazı Esad atmıştı, iktidarını korumak için kimyasal gaz kullanmaya başlamıştı!” İşte ABD, daha önce yaptığı, “Suriye’ye Amerikan askeri müdahalesi sadece kimyasal gaz kullanımında gündeme gelir, bu bizim kırmızı çizgimizdir” açıklamasının gereğini yerine getirmeliydi ve hemen askeri müdahale yapılmalıydı, yoksa Şam’daki cani bütün halkı öldürecekti. Ankara derhal açıklama yaptı: Gazı Esad’ın attığı kesindi. Bizim MİT, olağanüstü bir çalışma ile iki günde hazırladığı bir raporla bunu “kanıtlıyordu”. O kadar ayrıntı vardı ki, füzenin atılma açıları bile saptanmış, nereden fırlatıldığı bile belirtilmişti. Rapor, RTE tarafından Putin’e bile verilmişti! Washington’aysa haydi haydi!.. Ama bi dakka! Dünya ise kimyasal gazı kimlerin attığını tartışıyordu henüz. Gazın atıldığı sırada Şam’da bulunan BM gözlemcileri hemen olay gerine gitmiş ve ilk açıklamalarında “Şam hükümeti tarafından atıldığına ilişkin bir bulguya ulaşamadık, sanmıyoruz” demişlerdi. RTE, Davutoğlu ve medya borazanları ise yemin billah halindeydi. Hey, bu ne acele, durun hele, diyorduk o zaman! ABD ve müttefikleri de müdahale kararı almıştı. Havadan bombalanacaktı sadece ama bizimkiler bunu yeterli bulmuyor, karadan saldırı yapılmadan sonuç alınamaz diyordu! Ama ABD bir türlü harekete geçmiyordu, neden? Hersch açıklıyor: “Harekâttan iki gün önce Obama yönetimini vazgeçiren şey, saldırının arkasında Esad rejiminin değil, rejime karşı savaşan El Kaideci El Nusra Cephesi’nin, daha önemlisi de Türkiye’nin bulunduğunun anlaşılmasıydı.” Hatta bir Amerikalı yetkili şöyle bile demiş: “Türkiye hükümetinden bazılarının, Suriye içinde bir kimyasal saldırıyla Obama’yı kırmızı çizgi vaadini yerine getirmeye zorlayacağına inandığını biliyorduk.” Derken bu yılın ocak başlarında dünyanın bir numaralı teknoloji üniversitesi olan MİT raporu açıkladı: Guta’daki kimyasal saldırısını muhalif gruplar yaptı. Kimyasalı atan füzelerin en çok 2 km. menzili vardı ve ancak Esad düşmanı muhaliflerin bölgesinden fırlatılabilirdi! Bu süreçte, Esad temize çıkmıştı, üstelik kimyasal gazların kontrolünü Birleşmiş Milletler’e vermişti, gazlar imha ediliyordu. ABD Dışişleri Bakanı Kerry’nin, Esad’ın işbirliğinin övgüyü hak ettiğini söylemesi, RTE ve Davutoğlu’nu tamamen devre dışı bırakıyordu. Artık ortada, ABD’yi Suriye savaşına sürmek isteyen veya “Sen yapmazsan bana izin ver ben oraya gireyim” diyen bir Ankara vardı ve bütün işbirlikleri yatmıştı. Beyaz Saray’ın RTE’yi silişi Suriye ile oldu. Peki, bu kimyasal gazı nereden edinmişti El Kaideciler? Döndük başa, yani Hersch’in yazdıklarına: “21 Ağustos 2013’te Şam’ın doğusundaki Guta banliyösünde meydana gelen kimyasal silah saldırısı, ABD’yi Suriye’ye karşı savaşa sürüklemek amacıyla Türkiye tarafından El Kaide’ye bağlı El Nusra Cephesi’ne yaptırıldı.” İnternet haber sitesi Diken’le yaptığı söyleşide şöyle diyecekti: “MİT planladı, jandarma sınıra kadar taşıdı.” HHH Bunu Hersch söylüyor tabii. Kaynaklarının da kuvvetli olduğunu belirtiyor. Beyaz Saray kısmen yalanlıyor. Belli ki Ankara ile bağlarını koparmak niyetinde değil. Hele ki RTE yerel seçimden galibiyetle çıkmışken. Eğer doğruysa Hersch (biliyorum şüphe etmeyenler çok!), Obama’nın elinde, Ankara’nın boğazına doladığı kalın bir ip var demektir. BTK yetkisi iptal edildi ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Anayasa Mahkemesi, Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin özel yetkili mahkemeleri kaldıran düzenlemenin iptaline ilişkin açtığı davayı reddetti. Yüksek mahkeme, ret gerekçesinde kaldırılan İstanbul 13. Ağır Ceza’nın yetkisiz olmasını gösterdi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi ise düzenlemenin yürürlüğe girmesinin ardından genel yetkili ağır ceza mahkemelerinin Ergenekon davasında tahliye kararı vermesine tepki gösterirken, “Meclis, özel yetkili mahkemeleri kaldıramaz. Bu yetki HSYK’dedir” diyerek meydan okumuştu. Bununla da yetinmeyen mahkeme, özel yetkili mahkemelerin kaldırılması düzenlemesinin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştu. Dün İstanbul 13. Ağır Ceza’nın talebini değerlendiren Yüksek Mahkeme, “başvurunun mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddine” karar verdi. Anayasa Mahkemesi ayrıca, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 1. Dairesi’nin bireysel başvurularda verilen ihlal kararının uygulanmasını, yeniden yargılama yapılması veya ihlalin ortadan kaldırılmasını düzenleyen yasa maddesinin iptali istemini reddetti. Öte yandan Yüksek Mahkeme, Danıştay’ın açtığı dava sonucunda Elektronik Haberleşme Yasası’nın 51. maddesinin iptaline ve yürütmesinin durdurulmasına karar verdi. İptal kararı, Resmi Gazete’de yayımlandıktan 6 ay sonra yürürlüğe girecek. Söz konusu “Kişisel verilerin işlenmesi ve gizliliğin korunması” başlıklı 51. maddede, “Kurum, elektronik haberleşme sektörüyle ilgili kişisel verilerin işlenmesi ve gizliliğinin korunmasına yönelik usul ve esasları belirlemeye yetkilidir” deniliyor. Söz konusu kurum ise BTK olarak yasada yer alıyor. Bir açılıp bir kapanan site, artık sadece 15 linkte erişim engelli YouTube yasağı kalktı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Video paylaşım sitesi YouTube’a yönelik erişim yasağı, YouTube avukatının itirazının ardından Gölbaşı Sulh Ceza ve Asliye Ceza Mahkemeleri kararıyla dün akşam saatlerinde kaldırıldı. Mahkeme kararına karşın TİB, mahkeme kararının kendisine ulaşmasının ardından yasağın kaldırılması yönünde harekete geçeceğini bildirdi. YouTube, 27 Mart’ta Dışişleri Bakanlığı’nda yapılan Suriye konulu gizli toplantı kayıtlarının yayımlandığı gerekçesiyle TİB tarafından idari kararla erişime kapatılmıştı. Ardından Dışişleri Bakanlığı’nın müracaatı üzerine TİB, Gölbaşı Cumhuriyet Başsavcılığı kanalıyla Gölbaşı Sulh Ceza Mahkemesi’nden YouTube’a erişimin engellenmesi kararı almıştı. Türkiye Barolar Birliği (TBB), kararının kaldırılmasını istemişti. Mahkeme, yasağı AYM’nin Twitter kararına dayandırarak kaldırmıştı. YouTube’un açılması beklenirken Gölbaşı Cumhuriyet Başsavcılığı karara itiraz etti. Savcılığın itirazını kabul eden Gölbaşı Asliye Ceza Mahkemesi kararıyla YouTube yasaklı kalmaya devam etti. Merkezi ABD’de olan YouTube şirketi, Türkiye’deki avukatı aracılığıyla geçen cuma günü Gölbaşı Sulh Ceza dün de Gölbaşı Asliye Ceza Mahkemesi kararlarına itiraz etti. Hem Gölbaşı Sulh Ceza hem de Asliye Ceza mahkemeleri, Gölbaşı Asliye Ceza Mahkemesi’nce daha önce verilen yasağın devamına ilişkin kararı “yok hükmünde” sayarak yeniden karar verdi. Her iki mahkeme de YouTube’da gizli Suriye görüşmesine ilişkin kayıtların yayımlandığı linklere erişimin engellenmesine, bu olmadığı takdirde siteye erişimin tamamen engellenmesine ilişkin kararın ise uygulanmasına son verilmesine hükmetti. Böylece YouTube’a erişim 15 link bazında yasak hale geldi. MİT raporu: Evet Esad attı! Yasadışı dinlemeler nedeniyle gözaltına alınan 8 polisten 6’sı dün tutuklandı. (AA) Adana operasyon üssü Emniyet’teki operasyonun ardından dün de MİT TIR’larını durduran 2 askere tutuklama kararı çıktı Adana’da MİT’e ait silah yüklü TIR’ların durdurulmasına neden olan ihbarı yaptıkları öne sürülen Jandarma İstihbarat Yüzbaşı Hakan Gençer ile Astsubay Gültekin Menge hakkında tutuklama kararı çıktı. Daha önce Ankara’da gözaltına alınıp Adana’ya getirilen ancak özel yetkili hâkim tarafından serbest bırakılan iki istihbaratçı hakkında yeni deliller ışığında tutuklama kaANKARA/ADANA (Cumhuriyet) ‘Tamgün’e durdurma İKLİM ÖNGEL ANKARA Anayasa Mahkemesi (AYM), kamuoyunda tam gün yasası olarak bilinen düzenlemedeki “tıp fakültelerindeki öğretim üyelerinin muayenehanelerinin 18 Nisan’a kadar kapatılmasını” öngören hükümlerin yürürlüğünü durdurdu. Yasayı AYM’ye taşıyan CHP Mersin Milletvekili Tıp Profesörü Aytuğ Atıcı, AYM’nin aciliyeti olan 2 maddenin yürütmesini durdurarak zaman kazandığını kaydetti. Atıcı, “AYM, başvurduğumuz tüm maddeler için detaylı bir inceleme yapacağının sinyalini verdi. Yürürlüğe girseydi iş işten geçmiş olacaktı. Bu yasa muayenehane kapatılması durumu değil, halk sağlığı olayıdır” dedi. CHP, yasanın tamgüne ilişkin maddeleriyle birlikte toplam 20 maddenin “anayasaya aykırılık” gerekçesiyle iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle AYM’ye başvurmuştu. Başvurunun ardından TTB de AYM Başkanı Haşim Kılıç’la görüşmüş ve yasada eleştirdikleri maddeleri detaylarıyla anlatmıştı. AYM, öğretim üyelerinin üç ay içinde faaliyetlerini sona erdirmelerini öngören 14 ve 19. maddelerinin yürürlüğünü durdurdu. Yasayı AYM’ye taşıyan CHP Mersin Milletvekili Tıp Profesörü Aytuğ Atıcı, maddelerin yürürlüğe girmesiyle esastan görüşme için çok geç kalınacağını kaydetti. “Telafisi mümkün olmayan zarar doğuracağı” nedeniyle 14 ve 19. maddelerin yürürlüğünün durdurulduğunu söyleyen Atıcı, “AYM hassas davrandı, bu maddelerin yürürlüğe girmesini engelleyerek zaman kazandı. Şimdi itiraz ettiğimiz tüm maddelerle birlikte daha rahat bir ortamda maddeler tekrar görüşülecek” dedi. rarı verildi. Tutuklama talimatı önceki gün Adana’dan askerlerin ikamet ettiği Ankara’ya gönderildi. Haklarındaki yakalama kararı kendilerine tebliğ edilen iki asker soruşturmanın yürütüldüğü Adana’ya gönderildi. 2’si emniyet müdürü 6 polis tutuklandı İT’çileri dinlediler iddiası Bu iki istihbaratçının, MİT’çilerin telefonlarını önleme amacıyla dinlediği ve TIR’ların durdurulmasına neden olan ihbarı yaptığı öğrenildi. M eme Adana’da yasadışı dinl a göınd am ps ka nu syo era op t Şube zaltına alınan İstihbara Emlu rum so en ’nd ğü rlü dü Mü ı iken cıs ım ard r Y dü niyet Mü Öğulu Ok Polis Meslek Yüksek ıyap ısı mc rdı Ya ür üd retmen M İs ürü üd t M lan 2. Sınıf Emniye ube t Ş ara ihb İst ve in ilg mail B Arşiv Müdürlüğü’nden Evrak an 3. an at ’ne ğü rlü dü Mü Şube rul tuğ Er ürü üd t M Sınıf Emniye uluna b nd arı ral e a n d n’i tki Ye ye sevk duğu 8 polis dün adliye rakı bı est edildi. İki polis serb komie 1 n v tki Ye n, lgi lırken Bi u 6 uğ nd ulu serin aralarında b polis tutuklandı. ABD neden müdahale etmedi? İzmir’deki sözde askeri casusluk davası iddianamesine avukatlardan tepki Bürokrat mağdur, asker sanık! HAKAN DİRİK Kapatma için son tarih kalktı! İZMİR Kamuoyuna “askeri casusluk” diye yansıtılan İzmir’deki “gizli bilgi ve belge bulundurma” davasının, özel yetkili mahkemeler kapanmadan hemen önce sunulan ek iddianamesinde, özellikle Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı Türk Silahlı Kuvvetleri personeli “sanık” sandalyesine oturtulurken aynı suçlamayla karşı karşıya kalan üst düzey bürokratlar “mağdur” sıfatıyla yer aldı. Sanık avukatları, bu ayrımın TSK’ye yönelik planları deşifre ettiğini ve “kumpası” belgelediğini kaydetti. Özel yetkili mahkemelerin kapatıl masının ardından İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmekte olan davanın, ÖYM’nin son günlerinde savcı Zafer Kılınç tarafından hazırlanan ek iddianamesinde 108 bürokrat da yer alıyor. Ek iddianamede 108 bürokratın isimleri, örgüte verdiği iddia edilen bilgi ve belgeler sıralanıyor. Ancak bu kişiler dosyaya “mağdur” olarak işleniyor. Aynı suçlamalar yöneltilen TSK personeli ise “şüpheli” sıfatıyla yargılanıyor. Sanık avukatlarından Murat Ergün, “İzmir davası, çok sayıda bürokratı da içine almasıyla öncekilerinden Kumpasın acı örneği birtakım farklılar gösteriyor. Devlet içindeki güçler arasındaki hesaplaşma net bir saflaşmaya dönmüştür. Bu davayla, hükümetin kendisine göre güvenilir bürokratları da hedef tahtasına oturtulmuştur. Ancak devlet aygıtı, kendi içinde çelişkili tepki vererek bir kısım personelini kumpastan koruyabilirken TSK personeli kumpastan koruma kalkanının dışında tutulmuştur” dedi. Ergün, “Son iddianamede bürokratların mağdur gösterilmesine rağmen aynı durumdaki TSK personelini şüpheli göstermek, suçlamaların ne denli çarpık ve kasıtlı olduğunu ortaya koymaktadır” diye konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle