07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 MART 2014 ÇARŞAMBA 6 HABERLER Tedavisi süren Prof. Hilmioğlu’nun en hassas olduğu konu hasta tutuklu ve hükümlüler: Bu yapılan cinayet u Son 11 yılda 2 bin insanın cezaevlerinde öldüğünü belirten Hilmioğlu, “Bu aslında taammüden cinayettir” diyor. Adli Tıp Raporu olan bütün hasta tutukluların otomatik olarak tahliye edilmesi gerektiğini söyleyen Hilmioğlu, “Bu yargılamalarda gördük ki mahkemeler, hâkimler vicdani kanaatlerini hep kötü kullanabilmekte. Hiç hasta tutuklular lehinde kullanmamakta” dedi. iderek kötüleşen sağlık durumu nedeniyle Anayasa Mahkemesi kararıyla tahliye edilen Ergenekon tutuklusu eski İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Fatih Hilmioğlu yaklaşık 10 gündür Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi’nde tedavi görüyor. Hilmioğlu ile hastanenin 6. katındaki odasında, doktorların muayenesi ile her gün yapmak zorunda olduğu fizik tedavi programı arasında görüşme fırsatı yakaladık. Tedavi dışındaki zamanlarını gazete ve kitap okuyarak geçiren Hilmioğlu’nun en duyarlı olduğu konu, içerideki hasta tutuklu ve hükümlüler. 5 yıla yaklaşan tutukluluk deneyiminden yola çıkarak bazı tespit ve önerilerde bulunuyor: Cezaevlerindeki hasta tutuklulara yapılan muamele aslında taammüden cinayettir. Bakın son 11 yılda 2 bin küsur kişi cezaevlerinde ölmüş. Bu mesele artık Türkiye’nin önemli bir sağlık sorunu haline gelmiş. Meselenin bu kadar kronikleşmesinin iki boyutu var: 1. Üniversite hastanelerinin raporları Adli Tıp Kurumu tarafından dikkate alınmıyor. Ben üç kez heyet raporu götürdüm. Daha Ağustos 2009’daki ilk raporda “Tutukluluğun devamı halinde kesin tehlike teşkil eder” diyordu. Adli Tıp 3. İhtisas Dairesi’nin bu rapora karşı yazdığı rapor, “Görüntüleme bulguları ileri evre karaciğer hastalığını düşündürtmekte” demesine rağmen “Cezaevine gitsin” sonucuyla bitiyordu. Aynı yıl ikinci raporu, 2011’de üçüncü raporu aldık Cerrahpaşa’dan. Sonuç değişmedi. Bir devlet kendi üniversitesinin hastanesinin heyet raporuna nasıl güvenmez? 2. Bu kadar taraflı olan Adli Tıp Kurumu’nun bile “cezaevinde kalamaz” dediği isimler var. O vahim raporlara rağmen mahkemeler o hastaları tahliye etmiyor. KAYITLARA GİRMEDİ Fezlekeler Meclis’te ANKARA / İSTAN daha da alevlenmemesi için fezlekeleri tuttuBUL (Cumhuriyet) ğu” ileri sürülüyor. Türkiye’nin gündemini Hükümetin, MİT Yasasarsan 17 Aralık rüşvet sı’nın görüşmelerini de 28 ve yolsuzluk soruşturŞubat günü seçim sonması kapsamında 4 esrasına bırakma kararı alki bakanla ilgili hazırlaması da dikkat çekti. Kunan ve Adalet Bakanlığı lislerde, “Hükümet, MİT tarafından İstanbul CumYasası görüşmeleri ile huriyet Başsavcılığı’na iaMeclis çalışmalarının de edilen fezlekeler, yeuzamaması için bir an niden düzenleönce çalışmanerek TBMM’ye larına ara vergönderildi. Anmesini sağlayacak fezlekelerin Adalet rak fezlekelerin Meclis evrak sisBakanlığı’nın seçimden öntemine kaydının usul ce Meclis Geyapılmadığı ornel Kurulu’na eksiklikleri taya çıktı. sunulmasının Eski bakanlar nedeniyle önüne geçti” Erdoğan Bayiade ettiği yorumları yapıraktar, Muamfezlekeler lıyor. mer Güler, ZaHükümetin ya fer Çağlayan yeniden da muhalefetin ve Egemen Badüzenlendi. Meclis’i olağağış hakkında yolnüstü toplantısuzluk ve rüşvet ya çağırmamaiddialarını içeren sı durumunda fezlekeler fezlekeler İstanbul Cumancak 1 Nisan’dan sonhuriyet Başsavcılığı’ndan ra TBMM Genel Kurulu TBMM Başkanlığı’na göngündemine gelebilecek. derildi. Fezlekelerin MecEdinilen bilgiye göre, İslis Başkanlığı’na 28 Şutanbul Cumhuriyet Başbat günü ulaştığı öğresavcılığı tarafından TBMM nildi. Ancak fezlekelerin, Başkanlığı’na iki ayrı dosMeclis evrak kayıt sisteya sunuldu. İlk fezleke Gümine girmediği belirtiller, Çağlayan ve Bağış ile di. Kulislerde, “Meclis ilgili 10 klasörden oluşuBaşkanlığı’nın iktidar yor. İkinci fezlekede ise ve muhalefet arasında, Bayraktar ile ilgili suçlayolsuzluklar nedeniyle malar yer alıyor. yaşanan tartışmaların ‘Hayatımın üçte birini yediler’ D oktorlar sayınca 56 farklı sağlık sorunum, rahatsızlığım olduğunu söylüyorlar. Ama bütün bu rahatsızlıkların esas kaynağı adaletsizliktir. Cezaevine girmeden ‘Türkiye’nin sorunlarını say’ deseler, 1’den 10’a kadar ‘eğitim’ derdim. Ama şimdi birden ona kadar ‘adalet’ diyorum. Bu ülkede insanca yaşayabilmenin temeli adalet. Tutuklandığımda 55 yaşındaydım. Türkiye’de ortalama insan ömrü 70’tir. Yani hayatımın kalan 15 yılının 5’ini yediler. Hayatımın üçte birini elimden aldılar. (Fotoğraflar: NECATİ SAVAŞ) G lerini hep kötü kullanabilmekte. Hiç hasta tutuklular lehinde kullanmamakta. ‘Hastaysa Hizbullahçı da çıkmalı’ Adli Tıp rapor veriyor. Mahkeme “Tamam da bu adam tehlikeli” diyor. Bu ne demek ya? İşte orada vicdani kanaat kullanamazsın kardeşim. PKK olsun, Hizbullah olsun, ocu olsun bucu olsun, kim olursa olsun. “İçeri düşen de insandır” diye bakacaksın. Suçu ya da hakkındaki iddia ne olursa olsun cezaevine giren adamın yaşam hakkı devletin güvencesi altında olmak zorundadır. Beş yıl içinde sanırım 5 ya da 6 farklı sağlık kurumuna gitmek durumunda kaldım. Adli Tıp da dahil oralarda gördüğüm manzara şu: Meslektaşlarım korku içinde. Sindirilmişler. Mesleklerini özgürce icra edemiyorlar. İsmini vermeyeceğim bir hastanede dok ‘Hekimler korkuyor’ ‘2 bin kişi öldü...’ tordan konsültasyon için sevk istedim. “Hocam beni sürerler. 2 çocuğum var, ne yaparım?” diye dert yandı ve reddetti. Söylemelerine de gerek yok; gözlerinden, mimiklerinden bu korku okunuyor. Bunun başlangıcı Prof. Mehmet Haberal ile ilgili rapor düzenleyen İstanbul Kardiyoloji Enstitüsü profesörlerinin tutuklanması olayıdır. O bir kırılma noktasıydı. Ondan sonra bazı hekimler sürülmekten veya açığa alınmaktan korkar hale geldiler. Gazeteciler davalar boyunca meslektaşlarına sahip çıktı. Ancak sağlık durumum nedeniyle kamuoyunun gösterdiği genel hassasiyet dışında, ben içinden çıktığım iki büyük camiadan yeterli desteği görmediğime inanıyorum. Birincisi tıp camiası. İkincisi akademisyenler. ‘Niyet olsa bir Profesör Hilmioğlu’yla görüşmemizde, hükümetcemaat kavgası ve bu çerçevede Başbakan ve kurmaylarının Balyoz ve Ergenekon davalarına yönelik “kumpas kuruldu” açıklamalarını ve o davalarda yargılanan isimlerin nasıl özgürlüklerine kavuşabileceğini de konuştuk: Ergenekon ve Balyoz konusunda hükümet başından beri siyasi davranıyor. Niyet olsa bir dakikada çıkarırlardı bizi. Hâlâ da içeridekileri çıkarabilirler. Madem davaların kumpas olduğuna inanıyorlar, çözümü çok basit. Bir cümlelik kanun değişikliği yeter. Tutukluluk süresi 2 artı 1 yıldır dersiniz olur biter. Ya da özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasından sonraki tüm kararlarını geçersiz sayacak bir yasal düzenleme yapılabilirdi. Bu sadece Ergenekon’u değil Balyoz’u da çözer. mak istiyor. Prof. Hilmioğlu sadece şu kadarını söylemekle yetiniyor: Bizi asıl çökerten evladımızı kaybetmek oldu. O varken, ‘Nasılsa bu günler geçecek’ diye teselli buluyorduk. Onu kaybedince hayat çok zor hale geldi. Ailecek kolumuz, kanadımız kırık. Emir’in acısının tarifi mümkün değil. Allah kimseye yaşatmasın. Aile olarak gerçekten çok zor günler yaşadık, yaşıyoruz. Ne yapacağız ki? Birbirimize destek olarak, acımızı da içimizde yaşatarak devam edeceğiz. Benim için özgürlük eşimin ve hayatta kalan diğer oğlumuz Arman’ın yanında olmak demek artık... dakikada bırakırlar’ u neTAHRAN (DHA) İran devletine borc Ba amı işad olan klu tutu ır ayd deniyle iki 2 ay daha bek Zencani’nin tutukluluk süresi ı Sözcüuzatıldı. İran Yarg sü Gulam Hüseyin Muhsil İran, ni Ejei, “Bu kişi maalesef ruları söylemiyor ve Zencani’nin doğ yetkililerle gerekli işbirliğini yapmıyor. Doğru söytutukluluk lemediğinden soruşturma varlığı tespisüresini 2 ay ve ayrıca malki ti konusunda süreç, yadaha uzattı vaş ilerlemektedir. Son olarak mal varlığının bir daki bir bankada tutulzya’ Male ün bölümün ye geçen hafta bir ülke O duğunu iddia etti. olmadıheyet gönderdik, iddianın doğru Aralık’tan 30 i, can Zen i. ded ı” ğı ortaya çıkt operaslık Ara 17 . ıyor beri tutuklu yargılan lerde gün en geç ve an klan tutu a und yon arkasındaserbest bırakılan Rıza Sarraf’ın a ediliyor. iddi ğu ki asıl ismin Zencani oldu Türkiye’ye kaçsaydı o da şimdi özgürdü! Askeri casusluk davası Kamu yararına bozma istemi İstanbul Haber Serlardan toplam 13 yıl 6 ay visi Yargıtay’da ona15 gün hapis cezasına nan TÜBİTAK görevlileri çarptırılan Yücel Çipli’nin ve askerlerin yargılandıTÜBİTAK Ulusal Elektroğı “İstanbul Askeri Canik ve Kriptoloji Araştırma susluk” davasında AdaEnstitüsü’nde Sivil Savunlet Bakanlığı’ndan “Kama ve Koruma Güvenlik nun yararına bozma” isMüdürü olarak görev yapteminde bulunuldu. Dava tığına dikkat çekti. Ersöz avukatlarından Hüseyin dilekçesinde “Bu çerçeErsöz, “Kriptolu telefon vede Başbakan’ın kulsistemini geliştiren TÜlandığı kriptolu telefoBİTAK çalışannunun dinlenlarının tüm çamesinin nasıl Dava avukatı gerçekleştiğilışmaları polisin eline geçnin ipuçları müErsöz “Bu miştir. Başbavekkil Esin Toldava kan tarafından ga Uçar’ın yarsayesinde ‘paralel devlet’ gılandığı davaolarak nitelenda bulunabileTÜBİTAK’ta dirilen yapı cektir” ifadelerikriptolu lanma, haksız ne yer verdi. Ertelefon ithamlarla karsöz, kanun yaüzerine şı karşı bırakırarına bozma talan personelin lepli dilekçesinde çalışanların TÜBİTAK’tan şu açıklamalarda tüm tasfiyesi sonbulundu: “Cumçalışmaları rasında gerçekhuriyet Savcısı polisin eline leşmiştir” dedi. Fikret Seçen taAskeri Casusluk rafından yürügeçmiştir” davasında 8 yıl 3 tülen soruşturdedi. aylık hapis cezama kapsamınsı onanan emekda TÜBİTAK’ta li yüzbaşı Esin çalışan kişilerin evleTolga Uçar’ın avukatı Errinde ve işyerleri olan söz, “yargılamanın yeTÜBİTAK’ta da aramanilenmesi” taleplerinin lar gerçekleştirilmiş, reddedilmesi ve itirazın bilgisayarlarına ve tüm da reddedilmesi üzeridijital medyaya el kone Adalet Bakanlığı’na nulmuştur. Kriptolu tebaşvurdu. lefon sistemini geliştiren bu kişilerin işyerÜBİTAK lerinde yapılan aramalarda, bilgisayarlarına görevlileri el konulması ile birlikErsöz, örgüt üyeliği, kite tüm çalışmaları poşisel veriler ve devletin lisin eline geçmiştir.” güvenliğine ilişkin suç yararlanmalı Şüpheden ‘hasta’ Yapılması gereken şu: Öncelikle Adli Tıp raporu olan her tutuklu otomatik tahliye edilmeli. Hatta Adli Tıp Kurumu raporundaki heyette tek hekim bile “Bu kişi içeride duramaz” dese, o görüş tutuklu hastanın lehine kullanılmalıdır. Şüpheden hasta tutuklu yararlanmalıdır. Ayrıca üniversite hastanelerinden alınan raporlar da yine otomatik tahliye getirmelidir. 17 Aralık soruşturması ve sonrasındaki kavga olmasa büyük ihtimalle bu davalarda hiçbir değişiklik olmayacaktı. Ergenekon’dakiler için Balyoz’daki süreç neyse aynen o yaşanacaktı. Hukuksuzluk değişmeyecekti. Ancak 17 Aralık sonrası dengelere bakınca şimdi ‘değişebilir’ diyorum. Tabii siyasi niyet önemli. Madem ortada kumpas var. Bu kumpas sonucu oluşan mahkemelerin verdiği kararlar meşruiyetini kaybetmiş demektir. Ve doğal olarak bu kumpasa neden olan insanlarla ilgili bir hukuki sürecin de başlaması toplumun her kesiminin doğal talebidir. Hukuk devleti olmanın da gereğidir. Ama hükümet ne içeridekileri çıkarıyor ne de kumpası yapanları ortaya çıkarıyor. O zaman doğal olarak insanlar samimiyet sorgulaması yapıyor. Ergenekon iddianamesinin özü ‘askeri darbe teşebbüsü’ iddiasıdır. İddianame ve mütalaada 20032004 yılları arasında darbe teşebbüsü olduğu söylenmesine rağmen bu davada 10 yıllık bir zaman süreci sorgulandı. 2009 yılındaki meseleler bile dava konusu. Siz hiç 10 yıl süren ‘darbe teşebbüsü’ gördünüz mü? En fazla 1 gün, 1 hafta hadi bilemedin 1 ay olur. İnsanın aklıyla alay ediyorlar. Hilmioğlu ailesi beş yıl içinde çok büyük acılar yaşadı. Bunların en üzücüsü 2012 yılında küçük oğulları Emir’i kaybetmek oldu. Ne Fatih Hoca ne de eşi Nurhan Hilmioğlu bu kayıp üzerine konuş ‘17 Aralık değiştirebilir’ Cezaevinden Batı’ya ‘Atatürk’ fırçası Prof. Hilmioğlu’nun da aralarında bulunduğu Ergenekon, Balyoz ve KCK davalarından tutuklu bulunan akademisyenlerin özgürlüklerine kavuşması için Avrupa ve ABD’de kampanya başlatılmıştı. Bu çerçevede Nobel ödüllü akademisyenlerin de aralarında bulunduğu Amerikalı ve Alman bilim insanları Hilmioğlu’nu Silivri’de ziyaret etmişti. Hilmioğlu o ziyarette Batı’ya verdiği mesajları da ilk kez açıkladı: Silivri’de üç buçuk saat görüştüğümde hiç lafımı esirgemeden şunları söyledim: “Biz aydınların burada bulunmamızın sorumlusu sizlersiniz. Avrupa ve Amerikalıların temel sorunu, 50 yıldır Atatürkçü düşüncenin önemini anlayacak devlet adamı yetiştirmemiş olmaktır. Atatürkçü düşüncenin sadece Türkiye veya bölgemizde değil tüm dünyada barış için en önemli yol olduğunu göremediniz. Laikliğin bu dünyaya barış ve huzur getirecek en önemli unsur olduğunu, bunun da Atatürk’ün devrimlerinin omurgası olduğunu göremediniz. 10 yıl boyunca demokrasi adına bu iktidarı desteklediniz ve sonunda bir diktatör yarattınız. Ne kadar övünseniz azdır kendinizle!” kanaati ‘sıfırlanmalı’ Mahkemenin yeni bir değerlendirme yaparak farklı kanaatte bulunma yetkisi olmamalı. Hâkimlerin vicdani kanaat kullanma yetkisi alabildiğince sınırlanmalı. Hatta sıfırlanmalı. Hâkimler kararlarını sadece ve sadece yazılı hukuk kuralları çerçevesinde vermeli. Belki garip gelebilir. Ama bu yargılamalarda gördük ki mahkemeler, hâkimler vicdani kanaat Hâkimin vicdani ‘10 yıl süren darbe olur mu?’ ‘Kolumuz kanadımız kırık’ T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle