02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 MART 2014 PAZAR 6 HABERLER Erdoğan cemaate yüklenmeye devam etti, ‘Şimdi bunların izlerini sürmeye başladık’ dedi ‘İnlerinden çıkaracağız’ Kayıtlarda arazi pazarlığı iddiası Haber Merkezi Başbakan Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’a ait olduğu öne sürülen İstanbul’daki arazilere ilişkin yeni ses kaydı Haramzadeler adlı Twitter grubu tarafından yayımlandı. Bilal Erdoğan’ın Başbakanlık Milli Emlak ve Arazi İşlerinden Sorumlu Başdanışmanı Şenol Kazancı ile yaptığı telefon görüşmesinde, Kazancı’ya “Allah’ın Kurtköy’ündeki 160 dönüm yere verdiğimiz parayı biliyoruz. Yani siz bizi gaza getirdiniz” söylediği iddia edildi. Görüşmeye ait olduğu öne sürülen kayıtlara göre, Erdoğan Şenol Kazancı’ya, “Abi, atıp tutuyordun ya ne oldu? Şu kadar iste, bu kadar iste verecem sana, hesapsız, kitapsız, sorun yapma...” diyor. Kazancı da Erdoğan’a, “Yıllık 370 milyon TL çıkınca tabii, bizim de kendimize göre bir şeyimiz var yani...” diye yanıt veriyor. Bunun üzerine Erdoğan, İstanbul Kurtköy’deki arazilere ilişkin, Kazancı’yı “160 dönüm yere fazla ödeme yaptıklarını” iddia ederek, “Siz bizi gaza getirdiniz” diye uyarıyor. Kazancı da Erdoğanları “gaza getirmediklerini, Başbakan Erdoğan’ın da ‘Oraya bir çözüm bulacağım’ dediğini” belirtiyor ve Başbakan Erdoğan’ın kendisine konuyla ilgili olarak AKP’li vekil Mehmet Doğan Kubat’la görüşeceğini iletiyor. Aynı kayıtlara göre, Kazancı’nın sözleri üzerine de Bilal Erdoğan, “arazi işinin artık Maliye Bakanı’nın müsteşarında olduğunu” dile getirerek, “Sen bir konuşsana, bunun başka türlü hiçbir oluru var mı yok mu” diye soruyor. Kazancı da “topu Maliye Bakanlığı Müsteşarı Naci Ağbal’ın üzerine aldığını” belirterek “Oluru var, şöyle; şimdi ben oradaki, Başbakanımıza da söyledim, yönetmelikle düzenlenmiş bir şey tamam mı? Yüzde birinden az olamaz diye... Ben onu yükselteceğim. On binde birinden az olamaz falan... Çözülecek sorun yani. Böyle çözülebileceğini söyledim Başbakanımıza. Dedi ki, ‘Ben bunu Doğan Kubat ile konuşacağım. Naci ile de ben konuşayım, halledeceğim.’ Tamam dedim ben de, top sizde dedim çıktım o işten ben” diyor. Yayınlanan diğer bir kayıtta ise Tokat’taki kamuya ait bir arazi Başbakan Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın yönetiminde olduğu TÜRGEV vakfına adaylık karşılığı veriliyor. Kayıtlarda yer alan iddiaya göre, arazi karşılığında adaylık için destek verileceği belirtilen AKP Tokat İl Başkanı Eyüp Eroğlu, 30 Mart yerel seçimlerinde AKP’den Tokat Belediyesi başkanı adayı oldu. Öte yandan, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda yer alan dinleme tapelerinin internet ortamından yayımlanan diğer kayıtta ise 73 gün tutuklu kaldıktan sonra bakan çocuklarıyla birlikte önceki gün tahliye edilen işadamı Rıza Sarraf’ın Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan’a, teknik takipten kurtulmak için özel hattan konuşmayı önerdiği öne sürüldü. Sarraf’ın, evindeki aramada ayakkabı kutusu içinde 4.5 milyon dolar çıkmıştı. l Bir görüşme daha çıktı Sıfır İnsanlar Topluluğu Bilgi–eğitim düzeyi yüksek, demokratik standartları yükselmiş, siyasi kültürü gelişmiş ve oturmuş ülkelerde böyle bir şey olabilir mi? Hele hele bir başbakanın ve bakanlar kurulunda bakanların çok ciddi, hatta neredeyse yüzde 100 kesin gibi görünen rüşvet ve yolsuzluk olaylarının taaa içinde ve adeta yönetiminde olabilmesi, işte yazıyorum, söz konusu bile olamaz. Aralarında bir kişi çıktı mı, öyle millet hesabını sandıkta sorar, gibi diktatörlerin demagoglarına ve soytarılarına özgü laflar hiç ortalıkta gözükmez; siyaset kurumu, siyasi kültür hemen mekanizmalarını işletir, adam istifa eder, hakkında başsavcılıklar hemen soruşturma açar, soluğu mahkemenin önünde alır. Almanya cumhurbaşkanı, bir dostu aracılığıyla düşük faizli kredi aldığı için koltuğundan oldu. Bild gazetesi yayın yönetmenine “savaşmak mı istiyorsun” gibi tehdit edici mesajlar bıraktığı için öncelikle devrilip gitti. Sonrası şu: Yargılandı, “banka yolsuzluğundan” suçsuz bulundu ama adam bitti gitti. Siyaset kurumu onu istifa ettirdi, yargı da hesap sordu. İşte siyasi kültür ve üst düzey siyaset tam da budur: Pislikleri, pis kokuları derhal kendi içinde halletmek... İsterse kendi partisinin başbakanı, bakanı, cumhurbaşkanı olsun! Milletvekillerinin çoğunluğu, örneğin söz konusu Bayan Merkel bile olsa buna göz yummaz, yumamaz. Parti liderliğinden atar, başbakanlıktan düşürür ve yargının önüne gönderir. Batı ülkeleri böyle bizim için çoook sıradan, lafı bile edilmeyecek olaylar nedeniyle ipi çekilen siyasetçi mezarlığı ile doludur! Bu örneği, ülkemizdeki siyasalsosyal ve yargı düzeni ve kültürü ile kıyaslamanız için veriyorum, bu nedenle de Hey Türkiye Nasılsın kitabımda demokrasi bölümüne ağırlıklı yer verdim... HHH Bu örneği, ülkemizdeki siyasalsosyal ve yargı düzeni ile kıyaslamanız için sundum size. Adamların ses kayıtlarında, rüşvet ve yolsuzluk karargâhları kuruluyor, milyarlar ortalıkta uçuşuyor... 4 bakan uçuyor, oğulları içeri atılıyor. Başbakana ait (olduğu söylenen!!!!) konuşmalardan, Türkiye’nin nasıl bir bataklık içinde yüzdüğünü görüyorsunuz! Sesler onlara ait. Reddetmiyorlar. Diyebildikleri tek şey montaj!.. Montaj yani şu: Başbakanın ve çoook sevgili oğlunun bugüne kadar yaptıkları konuşmaları toplamışlar. Bu konuşmalardan tek tek sözcükleri seçerek bir araya getirmişler. Bu sözcüklerden öyle bir dizge ve cümleler oluşturmuşlar ki karşılıklı konuşuyor gibi yapmışlar ve ortaya böyle bir “telefon konuşması” çıkmış. Aslında böyle bir telefon konuşması olmamışmış! Şimdi düşünün: Bilal Erdoğan’ın ve babasının söylediği sözcükler, binlerce konuşmaları içinden aynı ses tonunda, aynı dalgada, ses renginde olan sözcükler seçilecek. Sonra bu sözcükler, yapılan karşılıklı konuşmaya uygun olacak. Mesela RTE’nin de telefondaki kısık ve korku dolu konuşmasındaki sözcükler, yine binlerce kısık sesli korku dolu konuşmalarından seçilip alınacak ve art arda dizilecek. Bi şi diycem: Başbakanın böyle kısık sesli konuşmasının başka bir örneği var mı!? Bulunabilir mi, olabilir mi? Ki oradan sözcükler seçilip sanki rüşvet konuşması yapıyormuş gibi art arda dizilsin! Başbakan, böyle bir konuşmayı ilk ve tek kez ve bir düzenlilik içinde yapıyor! Montaj falan olması olasılığı, bilime göre yüzde 0,00001 olabilir yani imkânsız ölçüde, bana göre koskoca bir sıfırdır. Böyle bir iddia, baştan aşağı anlamsız tutarsız ve sadece aptalları, çıkarcıları öyle olmasını isteyenleri inandırmaya kandırmaya yöneliktir. Mesela yargı önünde zerre kadar bir anlamı yoktur çünkü uzman raporları konuşmayı doğrular nitelikte olabilir ancak. HHH Başbakanın partisinde, bakanları arasında ve çevresinde, gerçekten bu konuşmaların doğru olmadığına inanan insan var mıdır? Söyleyeyim, şüphesiz bazı saflar vardır, başbakanlarının böyle bir şeyler yapabileceğine akılları, vicdanları, inançları almaz, sığmaz ama büyük çoğunluğu bunun doğruluğuna inanıyordur. İşte temel bir siyasi sorun burada ortaya çıkıyor. Herhangi bir demokratik ülkede olmayacak bir “siyasi tap(ın)ma” olayı ile karşı karşıyayız. Bu açıkça bir lider diktatörlüğüdür. Adamlar kendilerini tamamen teslim etmişler, zaten böylelerinden seçilmişler! Lidere tapınma hiçbir gerçeği söyleyememe, onun “ne dersem doğrudur” talimatına uygun davranma, ülkenin siyasi kültürünün demokratik içerik açısından koskoca bir sıfır olduğunu gösterdiği gibi ülkenin bütün kurum ve kuruluşlarını da sıfırlayan, yerle bir eden diktayı inşa eder. Hitler ve bütün diktatörler tapınılan insanlardı ve kimse kendisine karşı gelemezdi ve koyamazdı. AKP parti ve milletvekilleri, kendilerini tamamen yok edecekler mi yoksa kendilerini siyasi olarak var edecekler mi? Ülkeye karşı sorumluluk duyan, sıfır insanlar topluluğu mu yoksa kendileri? OKUR NOTU: Esat Yavuztürk: Hatayı biz yapmadık. Hatayı, bize düzenin çobanları yaptırıyor. Bizi yetkisiz “noter” olarak kullanıyorlar. Sonra da: “Bizi siz seçtiniz,” diye de suçu bize yüklüyorlar. Kanımca tek çare; öncelikle bu hükümetin değişip suyun kanalını temizlemekle olur. Bu nasıl olacak? Çıkarcı çobanların uyuttuğu halkı uyarıp da topal eşeğe binenleri ata bindirmekle olur. Bu görev de cesur aydınlarımıza düşüyor. Yazarak, gezerek, anlatarak halkın “inanç” şartlanmasını kırıp bu dünyalı olduklarına inanarak kendi perişanlığını sorgulamaya başladığı zaman durgun akan su coşacaktır. Yurt Haberleri Servisi Miting meydanlarında cemaate yönelik operasyon mesajını yineleyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dün Kırklareli’de “Bunların inine gireceğiz ve bunları çıkartacağız oradan” dedi. Kırklareli’ne helikopterle gelen Erdoğan, Cumhuriyet Meydanı’nda AKP’lilere seslendi. Muhalefet ile Gülen cemaatini hedef olan Erdoğan, “Biz şimdi bunların izini sürmeye başladık. Daha önce açıklamıştım ya; bunların inine gireceğiz inine ve bunları çıkaracağız oralardan. Çıkaracağız” dedi. İstanbul’da 1994’teki İSKİ yolsuzluğunu anımsatan Erdoğan, CHP’nin HYSK düzenlemesiyle ilgili Resmi Gazete’de yayımlanmadan Anayasa Mahkemesi’ne başvurmasını “Pensilvanya’nın aklı” olarak niteledi. Hakkında çıkan ses kayıtlarını “montaj ve dedikodu” olarak niteleyen Erdoğan, “CHP’nin genel müdürü şu koltuğa oturalı 4 yılı geçti. 4 yılda söylediği sadece bir doğru cümle var. ‘Yalancıdan, hırsızdan başbakan olmaz’ diyor. 4 yılda söylediği tek doğru cümle bu. İşte bu nedenle CHP genel müdürü başbakan olamadı ve olamayacak” dedi. Gülen cemaatinin CHP’ye destek verdiği iddiasını yineleyen Erdoğan, “CHP, Pensilvanya’daki o zat tarafından idare ediliyor. Ellerine kasetler gön Erdoğan dün Kırklareli ve Denizli’de partililerine seslendi. (AA) deriliyor, montaj kasetler. 90 yıllık CHP, Pensilvanya’daki bir zat tarafından kukla gibi oynatılıyor” diye konuştu. ontajlar, kasetler Pensilvanya’dan çıkıyor’ Kırklareli’nden sonra Denizli’de partisince düzenlenen mitinge katılan Erdoğan buradaki konuşmasında da Gülen cemaatine yüklendi. “Denizli’nin güzel bir sözü var: Düzgün kurulan tezgah, düzgün bez dokur. Bunların tezgahı bozuk. Oradan tabii ki düzgün ürün çık ‘M maz. İşte bunlar tezgahı düzgün kuramadılar. Kasetle, montajla, ananasla, tesbihle kurulan tezgah buraya kadar” diyen Erdoğan, şunları söyledi: “Bu ülkede siz okullar, dershaneler, üniversiteler açtınız. Bunları hep bu iktidar sayesinde yapmadınız mı be. Elinize dilinize dursun. Eğer imkanınız varsa kurun partinizi çıkın meydana. Türkiye’den kaçan efendiniz de gelsin, o da partinin başına geçsin, siyaseti böyle yapın. Pensilvanya’da ki bir zat var, 17 Aralık komplosunun fikir babası o, kasetler, montajlar oradan çıkıyor.” İktidar partisinin son iki seçimde önemli zaferler elde ettiği kentten izlenimler AKP Denizli’de darda SERDAR KIZIK DENİZLİ Denizli’de son iki dönem yerel yönetimlerde ezici bir üstünlük sağlayan, 19 belediyenin 12’sini kazanan AKP bu kez zorda. Bunu Erdoğan’ın bugüne değin düzenlediği mitingler arasında en zayıf olanına bakıp söylemiyorum. Gerçi bu konuda çok önemli, çünkü mitingin ilan edilen saati 16.00 dolaylarında kalabalık AKP’lilerin açısından can sıkıntısı. Kadınlara ayrılan bölümde toplasanız 300500 kişi, tek tek saysan sayılır. Ancak tabii sizler bunu televizyonlarda kullanılan teknoloji sayesinde binlerce kişi olarak göreceksiniz. Yaşasın geniş açılı kamerasıyla boşlukları kapatan teknoloji... Bu ilgisizliğin, AKP açısından kayıp olduğu bir gerçek. Peki, gerekçesi ne? Yolsuzluk savları etken. Daha da önemlisi tarikatların güçlü olduğu bölgede cemaat, AKP çatışmasının altı çiziliyor. Çiziliyor çünkü son genel seçimlerde hizmet hareketi etkin olarak sahaya inmişti. Özellikle İlhan Cihaner adaylığı nedeniyle cemaat varını yoğunu ortaya koymuş, kapı kapı dolaşmış, seçimlere yönelik özel gazeteleri ve yayınlarıyla AKP’ye destek vermişti. Bir önceki seçimde AKP’nin oyları 205 binden, 280 bine yükseldi. Şimdi tersi durum söz konusu. Cemaat, AKP’ye karşı çalışıyor. Öte yandan Süleymancılar gibi diğer tarikatlar da AKP’ye uzak. Bu arada ilginç bir gelişme daha var. Durumun kötüleştiğini fark eden AKP’nin Subaşıoğlu ilçesinde cemaate yakın bir ismin aday göstermesi. Pamukkale’de de benzer bir yaklaşımla Nurculara yakın ismin çıkarılması durumu ilginç kılıyor. Bakalım bu durum nasıl yansıyacak. Öte yandan büyükşehir olan Denizli’de özellikle ilçelerde AKP’nin aday seçiminde yaşanan çatışmaların da etkisinden söz ediliyor. Örneğin Buldan da mevcut belediye başkanının gösterilmemesi, üstelik DP’ye geçmesinin, AKP’yi dördüncülüğe bile itebileceği söyleniyor. Bu arada son 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda, Denizli’de görünmedik biçimdeki 40 bin kişilik yürüyüşün de altını çizmeliyim. Akşam saatlerinde Denizli’ye ulaşan Başbakan’ın canı sıkıldı mı bilmiyorum ama yukarıda belirttiğim unsurların yanı sıra CHP’ye, cumhuriyetçilere, solculara, ateistlere savaş açan Erdoğan bu kez kentte umduğunu bulamadı. İki saat gecikmeli geldiği toplantısında ciseleyen yağmura rağmen alandakilerin ayrılmaması avuntu sayılmaz... l Dinleme 17 Aralık’ta bitmiş İmha emri Akkaş’tan gelmiş İSTANBUL (AA) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan’ın da şüphelileri arasında yer aldığı 25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonu kapsamında İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından kapsamında hazırlanan fezlekenin, 15 Aralık’ta soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliği’ne sunulduğu, o dönemde soruşturmadan sorumlu Savcı Muammer Akkaş’ın ise 17 Aralık’ta polise “ses kayıtlarının imha edilmesi” talimatı verdiği bildirildi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü, 25 Aralık’taki soruşturma kapsamında, soruşturmayı yürüten ve daha sonra görevden alınan savcı Muammer Akkaş’a 15 Aralık 2013’te 1009 sayfalık fezlekesini sundu. Fezlekenin üst yazısında, soruşturma kapsamında elde edilen bilirkişi raporu, fiziki takip görüntüleri ve tutanakları, telefon dinlemeleri ve mail incelemelerinden oluşan tüm delillerin de savcılığa gönderildiği bilgisi yer aldı. ‘Tahliye’ci hâkimin Başbakan sevgisi İstanbul Haber Servisi 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturması kapsamında bakan çocuklarını tahliye eden 3. Sulh Ceza Mahkemesi’nin hâkimi Metin Çelik’in yıllık izinde olması nedeniyle yerine bakan İslam Çiçek’in Facebook sayfasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan için açılmış “Allah UZUN ömür versin UZUN adam” sayfasını beğenmesi tepkilere neden oldu. Taksim Dayanışması üyelerinin evlerinde arama yapılması kararını da veren hâkim Çiçek’in kararlarının tarafsız olmadığı yorumları yapıldı. Konunun uzun süre tartışılması üzerine Çiçek Facebook sayfasını kapattı. l Sarraf çıktı, soru işaretleri arttı Gündeş bakanlığa 20 kere neden gitti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 17 Aralık soruştarmasında tutuklanan Rıza Sarraf’ın tahliye edilmesi, hakkındaki iddiaları artırdı. CHP’li Aytun Çıray önceki gün TBMM Genel Kurulu’nda kürsüden “Sarraf’ın eşi Ebru Gündeş Tarım Bakanlığı’na 20 kere ne için girip çıkmış” derken “ziyaretlerin 17 Aralık öncesi yapıldığını” bildirdi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu ise Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde “20 Şubat’ta sağlık tetkikleri bahanesiyle Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne götürülen Rıza Sarraf’ın o gün Recep Tayyip Erdoğan’ın görevlendirdiği bazı üst düzey yetkililerle görüştüğü iddiası doğru mudur? Sarraf’ın hakkındaki yurtdışına çıkış yasağının kaldırılacağı iddiası doğru mudur? Pazarlıklar sonucu Dubai’ye gitmeyi kabul ettiği iddiası doğru mudur” diye sordu. Bozdağ gensorusu ret ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Genel Kurulu’nda MHP’nin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ hakkında 17 Aralık soruşturmasında yargı üzerinde baskı kurduğu suçlamasıyla verdiği gensorunun gündeme alınmasına ilişkin öneri reddedildi. Bozdağ, adı yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasında geçen bakanlar hakkındaki fezlekeyi 26 gün sonra iade ettiğini ifade etti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle