14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 MART 2014 ÇARŞAMBA 8 n Baştarafı 1. Sayfada HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK GÜNCEL konuşma kayıtlarının montaj olduğunu söylüyor ama bu söylemini doğrulayan tek bir belge gösteremiyor. “Biz biliyoruz bu kayıtların montaj olduğunu” içerikli söylemlerini yeterli kanıt diye gösterebiliyor. Dahası var. Adalet Bakanı bu iddiasında ısrar ederken, hukuki bir kuralı söylemlerine destek olur ümidiyle o tek bir notası oynamayan durağan tekdüze sesiyle: “Müddei iddiasını ispatla mükelleftir” diyor demesine de... ... Oysa Başbakanı ile birlikte düştükleri yanlış çukurunda böyle söyledikçe hukuka da gerçeklere de ters düşmekten bir türlü kurtulamıyor. HHH Bir iddia sahibi elbette iddiasını ispat etmelidir. 17 Aralık’tan bugüne dek Başbakan, 20 bine yakın polisi ve bir avuç savcıyı görevlerinden alıp başka görevlere sürgün ederken... ... Kendini haklı göstermek için bu insanların Pensilvanya’nın kuyruğuna takılmış devlet içinde ikinci devlet olmaya azmetmiş Gülen cemaatine bağlı olduklarını şu ya da bu biçimde söylüyor. Fakat o gün bugündür bu polislerle savcıların paralel devletten yani Gülen cemaatinden olduğunun ne kanıtlarını açıklayabildi ne de örnek olsun diye içlerinden bir ikisini yargıya havale edebildi! Paralel devlet örgütünün şefi, lideri dediği Hocaefendi Fethullah Gülen hakkında yeni atadığı, kuşkusuz el altından vereceği talimatı yerine getirecek savcılardan biri; Gülen hakkında devleti karışıklığa sürüklemek, devlet içinde devlet olmaya çalışmakla suçlayarak kanıtlarıyla soruşturma açamadı. Adalet Bakanı’na göre, müddei yani Başbakan’ı, paralel devlete hizmet ettiği iddiasıyla başka görevlere sürdüğü polis ve savcılarla ilgili iddiasını ispat etmekle mükellef değil! F.Gülen ve lideri olduğu cemaatle ilgili soruşturmayı bugün neden açtıramadığı sorusuna gelince RTE, “Ha o soruşturma mı? Hele şu 30 Mart yerel seçimi istediğim kıvamda sonuçlansın. Ondan sonra Gülen ve lideri olduğu cemaati ile bakın nasıl mücadele ettiğime, hepsini bir bir inlerinden çıkarışıma, haklarında soruşturmaya da davaya da tanık olacaksınız” diyor. Yahu kudretli bir hükümetsin... Elinde Gülen ve cemaati yargıya götürecek yeterli bilgi ve belge var ise bugün değil de taa yarınlarda harekete geçeceğini söyleyeceğine, bugün üzerine düşen sorumluluğun gereğini neden yapmıyorsun diyecek olursanız... ... O her şeyi bilen ama ülke yararlarının bilincindeki bir başbakan havasında; bu soruya, “Bunlar devlet işidir. Nedenlerini bilemezsiniz” diye neden yanıt vermesin! HHH Başbakan bugün suçladığı cemaati işine yarar gördüğü gün övebilir. Nasıl ki Adnan Menderes’in aslında savunduğu kimi ilkelere aykırı yaşamından bugün söz etmiyorsa, yarınlarda Gülen’in bugün sürekli suçladığı yönlerini de unutabilir... Aydın’daki konuşması baştan sona Menderes sömürüsüydü. Altını çiziyor: “Menderes’e dün ne yaptılarsa bugün bana da onu yapıyorlar” diye Menderes’i örnek göstererek zorba yönetimini de savunuyor ve lakin... ... Örneğin Menderes’in; oğlu Yüksel’e başbakan oğlunun iş dünyasında yer alamayacağını, derhal bu alandan ayrılmasını adeta emrettiğini hiç ama hiç anımsamıyor. Oğlu ile evdeki (rüşvet kokan) dolarcıklarla Avrocuklardan bir an evvel kurtulmayı içeren bir değil altı kez yaptığı konuşmaların üstünü örtmek, masum rolü oynayabilmek amacında ama Menderes’in bu yanını es geçiyor... HHH Gezi eylemleri hükümete darbe... 17 Aralık’ta savcının bakanları, hatta oğlu için soruşturma çabası darbe... O darbe bu darbe! RTE gerçeğini yaşamadığı için, darbe nedir bilmiyor. Üstelik bugün yere göğe adını yazdığı, yaşamına ve amaçlarına sahip çıktığı ustası, hocası “mücahit” dedikleri Başbakan Necmettin Erbakan’ın 12 Mart’ta yönetime ordu müdahalesi olur olmaz... ... Tası tarağı toplayarak, kurduğu Nizam Partisi ve ideal arkadaşlarını bırakarak apar topar İsviçre’ye kaçtığını bilmezden geliyor. 12 Mart cuntasının, CHP’den istifa ederek bağımsız olan Nihat Erim’i başbakanlığa atadığı günlerde, Erim’e karşı yazılarımdan sonra Hürriyet İsviçre’ye gönderdi beni. 12 Mart’ın bütün hızıyla devam ettiği günlerdi; İsviçre Zürih’te eşimle Bahnhof Caddesi’nde bir alışveriş binasının yanında birden Necmettin Erbakan’ı gördüm. Koştum yanına. “Hoca” dedim “hayrola! Ne iş buralardasınız?” Gayet sakin, burada tedavi gördüğünü söyledi. “Konuşalım, bir röportaj yapayım sizinle” dedim. Sorularımı yanıtlamadan hızla yanımdan ayrıldı, kalabalığa karıştı. Erbakan’ın Zürih’te olduğunu yazdım ve Hürriyet’e verdim. Meğer o günlerde başkentte hükümet ve siyasal çevreler, Erbakan nerelerde diye araştırmalar yapıyormuş. Hürriyet, Erbakan’ı 12 Mart’tan hemen sonra gittiği İsviçre’de bulduk diye manşet haberle çıktı. Yani demek istiyorum ki darbelere karşı durmadan nutuk atıyor RTE ama üstadı, bugünkü İslamcı AKP’nin ilkini kuran, 28 Şubat mağduru dediği Erbakan’ın darbeyi duyar duymaz fellik fellik İsviçre’ye kaçtığını söylemekten kaçınıyor. MHP lideri Devlet Bahçeli, acaba RTE’nin gün gelir yurtdışına kaçacağını söylerken, Necmettin Erbakan örneğini mi anımsıyor veya anımsatmak istiyor? Geleceğin nelere gebe olduğu kim bilebilir? ‘Aman ha ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) “Cemaatin Emniyet’teki imamlarından” olduğu öne sürülen, Dink cinayetinde ihmal ve karartmayla suçlanan emekli İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer, çarpıcı açıklamalarda bulundu. Ergenekon, Balyoz, Odatv, KCK soruşturmalarının hepsinin Başbakan Tayyip Erdoğan’a arz edilerek sürdürüldüğünü ve tutuklamaların Başbakan’ın talimatıyla yapıldığını ifade eden Yılmazer, “Ergenekon’da Başbakan’ın talimatı hep ‘aman ha tutuklansınlar’ olmuştur. İlker Başbuğ ile ilgili dosya Başbakan’a arz edildi. Başbakan’ın talimatı ‘mutlaka tutuklansın’ olmuştur” dedi. Ali Fuat Yılmazer’in, açıklamalarında Gülen cemaatini aklamaya çalışması da dikkat çekti. Operasyonların yaşandığı dönemde Başbakan Erdoğan’a yakınlığıyla dikkat çeken ve AKPcemaat kavgasından sonra pasif göreve atanınca emekli olan Yılmazer’in itiraf gibi iddiaları özetle şöyle: Talimatlara göre yönettim: 2008’in başından itibaren. Tüm gelişmeleri arz ediyordum. Normal, usule ilişkin değil. Oradan aldığım talimatlara göre yönettim. Başbakanımız hep destekleyici ol tutuklansınlar’ ‘Şike’ dosyası önüne sunuldu Şike sürecinin tüm safhalarından Başbakan’ın haberi vardı. Önüne dosya konuldu. (‘Aziz Yıldırım’ın 1 numaralı zanlı olduğunu da biliyor muydu’ sorusuna) dosya önüne konuldu diyorum lafın tamamını bana dedirtmeyin. Erdoğan dosyanın ‘sağlam’ olmasını ve operasyonun seçim sonrasına bırakılmasını istedi. Eski istihbaratçı Yılmazer, Erdoğan’ın Ergenekon talimatını açıkladı GÜNDEM n Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY muştur. Ergenekon sürecinde Başbakan’la bizzat görüşüyordum; bütün soruşturma detaylarını Başbakan’a bizzat bildiyordum. (Soru üzerine) Hurşit Tolon, Mustafa Balbay’ın gözaltına alınmasını kesinlikle Başbakan’a arz etmiştim. Başbuğ mutlaka tutuklansın: İlker Başbuğ ile ilgili dosya Başbakan’a arz edildi. Başbakan’ın talimatı “mutlaka tutuklansın” olmuştur. Başsavcı vekili telaşa düşmüş. Hemen tutuklanmanın akabinde öyle bir açıklama yaptı ki tüm kadrolar altüst oldu. Hem bir talimat veriyorsunuz hem de Türk topulumuna bambaşka bir açıklama yapıyorsunuz. Odatv soruşturması: İlk olarak Başbakan’ın talimat vermesi üzerine başlattığım bir çalışmadır. Kimler gözaltına alınacak bilgileri kendilerine arz edilmiştir. Operasyon safhasında Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın da bulunduğu liste arz edildi. Talimatı olmadı ama aksi yönde bir talimatı olmadı. Odatv soruşturması sonrasında görevden alındım. Başbakan’dan KCK perspektifi: KCK önemli. Ummadığımız bazı bilgiler karşımıza çıktı. Başbakan’dan perspektif alınmadan hiçbir KCK operasyonu yapılmadı. Suça karışmış MİT’çileri yakaladık. Başbakan’a da bilgi verdim. MİT bilgi vermiyordu. Şiddet eylemleri yapanların MİT ile ilişkisine rastladım. Hakan Fidan neden ifadeye çağrıldı?: Bazı eylemlerden MİT kurumunun haberdar olduğu anlaşıldı. Savcılık makamı tatmin olmadı. İfadeler verilmedi. Başbakan’ın çok sert bir tepkisi oldu. Başbakanlık’a ilişkin komplo olduğu söylendi. O soruşturmanın hedefinde Başbakan yok. Bunun aksini kim ifade ediyorsa, başka hesaplar yapıyor. Hakan Fidan ve kurum olarak hedefte değildi. Cengiz İnşaat’ın TÜRGEV’e yaptığı bağış ‘soru işareti’ yarattı O bağış ‘koru’ için mi? AYKUT KÜÇÜKKAYA ‘Adalet zinciri’ İzmir Barosu üyeleri, “adalet ve vicdan” için el ele vererek Adliye Sarayı çevresinde zincir oluşturdu. Baronun çağrısıyla toplanan avukat, hâkim ve savcılar, Türkiye’yi totaliter baskı rejimine götürdüğü gerekçesiyle AKP’yi protesto etti. Hukukçular, “Yargı bağımsızlığı için el ele” pankartlı ile Gezi Direnişi’nde yaşamını yitiren gençlerin fotoğraflarını taşıdı. İzmir Barosu Başkanı Ercan Demir, “Yolsuzluk soruşturmalarında deliller bizzat Başbakan tarafından karartılıyor. Mahkemelerin dinleme kararlarıyla kaydedilen tapeler yasa değişikliğiyle siliniyor. Yargıyı arka bahçenize çevirme çabalarınızı, kendi yargınızı oluşturma isteğinizi kabul etmeyeceğiz” dedi. (EMRE DÖKER) AVUKATLAR AYM’YE BAŞVURACAK Kanun Veli Küçük’e var Füsun Erdoğan’a yok!.. süresinin sona ermediğini belirtti. Avukatlar karar kesinleştiği için Anayasa Mahkemesi’ne biEski Özgür Radyo Gereysel başvuruda bulunacaklar. nel Yayın Koordinatörü FüYaklaşık 8 yıl tutuklu kaldıksun Erdoğan’ın da aralarıntan sonra 4 Kasım 2013’te müda bulunduğu 8 sanık hakkınebbet hapis cezasına çarptırıda 6526 sayılı Terörle Mücalan Erdoğan’ın da aralarında budele Kanunu’nda yapılan değilunduğu 8 sanık, geçen günlerşiklikle tutuklude uzun tutukluluk luk süresinin 5 l Mahkeme, karar tari süresini 5 yıla indiyıla inmesi gehi itibarıyla, tutuklulukta ren yasa kapsamında rekçe gösterileki azami 10 yıllık sürenin tahliye talebinde burek yapılan tahaşılmamış olduğunu, dos lunmuşlardı. 8 sanık liye talebi reddedildi. Ergene yadaki sanık sayısının faz hakkında tahliye talelalığından tutukluluk süre bini değerlendiren İskon davası sasinin uzatılmasının makul tanbul 4. Ağır Ceza nıklarından Veolduğununu ifade etti. Sa Mahkemesi, yerleşli Küçük’ü tahmiş Yargıtay kararlanıklar hakkında İstanbul liye eden İstanbul 4. Ağır Ceza 10. Ağır Ceza Mahkeme rı, AİHM kararları ile Mahkemesi, ka si tarafından hüküm kurul CMK’nin 102/2 madrarında ilginç bir duğu, tutukluluk hallerinin desine göre yasa yogerekçeye imza devamına karar verildiğini lu ve Yargıtay aşamaattı. Mahkeme, vurguladı. Mahkeme aza sında geçen sürelesanıklara ilişmi tutukluluk süresinin so rin azami tutuklama süresinden sayılamakin suçların, yüna erdiğinden bahsedilerürlükten kaldırı meyeceğini belirterek tah yacağının açık olduğunu kaydetti. Sonuç lan TMK’nin 10. liye talebini reddetti. itibarıyla sanıklara maddesi kapsailişkin suçların TMK mında olduğu10. maddesinde sayılı suçlarnu, dava esasına ilişkin mahkedan olması sebebiyle karar tarime kararının verildiği tarihte 10 hi uyarınca sanıkların tutukluluk yıllık tutukluluk süresinin dolmasürelerinin CMK 102/2 ve TMK dığını ve sanıkların hüküm öz10. maddesine göre belirlenelü (hükmü kesinleşmemiş) sıfatceği belirtildi. lı olduğundan azami tutukluluk CANAN COŞKUN 17 Aralık yolsuzluk soruşturmasında internete sızan ses kayıtlarında “Milletin .....na koyacağız” diyen ve kamuoyunun büyük tepkisini çeken Cengiz İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Cengiz’in Üsküdar’daki 3 bini aşkın ağaçla dolu tarihi “Hüseyin Avni Paşa Korusu”nun tamamını satın aldığının ortaya çıkması kamuoyunda yankı buldu. Bir inşaat firmasının “Koru içinde tarihi köşk var, restore edilerek kullanıma açılacaktır” açıklaması 17 Aralık süreci düşünüldüğünde inandırıcı bulunmadı. Yolsuzluk soruşturmasıyla birlikte ortaya çıkan fezlekelerde Cengiz İnşaat’ın, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın yönetiminde bulunduğu TÜRGEV’e 2013 yılında arsa bağışladığı iddiası yer alıyordu. Bu iddiayla ilgili TÜRGEV yetkilisi ile Cengiz İnşaat yetkilisi arasındaki telefon kayıtları da fezlekeye dahil edilmişti. Sosyal medya aracılığıyla internette ortamında yayımlanan tapelerde, Cengiz İnşaat yetkilisi, “Ben size şeyi söylecektim, Bu Bağlarbaşı’ndaki arsa devrini tamamladık ya. Bununla ilgili olarak ee kestiğimiz faturaya karşılık sizin va kıf olarak bize bir ayni bağış makbuzu kesmeniz gerekiyor” diyor; TÜRGEV yetkilisi de “evet” diye yanıt veriyordu. Söz konusu bu arsa Üsküdar Bağlarbaşı’ndaydı. Bu arsa üzerinde 40 milyon dolarlık otel projesi yapmayı planlayan Cengiz İnşaat’ın bu girişimi AKP’li Üsküdar Belediyesi’nin sitesinde belediye başkanı tarafından bizzat duyuruldu. Belediye Başkanı Mustafa Kara, “Netleşen projeler arasında Cengiz İnşaat’ın Bağlarbaşı’na 40 milyon dolara otel kurma projesi var” demişti. Ancak Cengiz İnşaat bu projesinden vazgeçti. Korunun yüzde 65’ini TMSF’den alan Cengiz İnşaat daha sonra korunun diğer yüzde 35’lik bölümünü de aldı. Böylece korunun 81 bin 511 metrekarelik arazisi Cengiz İnşaat’ın oldu. Bu işlem de tapu kayıtlarına 8 Mart 2013 tarihinde girdi. Cengiz İnşaat’ın hükümetten “bölgedeki imar yasağının kalkacağı güvencesini” aldığı belirtiliyordu ki 17 Aralık yolsuzluk operasyonu patlak verdi. Soruşturma kapsamında Cengiz İnşaat ile sahiplerinin adı sıkça gündeme geldiği için tarihi koruyla ilgili planların bir süreliğine askıya alındığı ileri sürülüyor. olan ulusal günlerimizi seçim malzemesi yapmaktan çekinmiyor. Dün 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitlerimizi Anma Günü’ydü. 18 Mart 1915’te Çanakkale deniz savaşlarını kazandık ve boğazı geçip İstanbul’u işgal etmek isteyen emperyalist güçleri durdurduk. Ancak emellerinden vazgeçmediler, deniz savaşını kaybedince karadan Gelibolu Yarımadası’ndan Çanakkale Boğazı’nı boğazlamak ve geçmek istediler. Bu kez Mustafa Kemal sahneye çıktı. 25 Nisan’da sonuçlanan kara savaşlarında da emperyalist güçlerin hevesini kursağında bıraktı. Turgut Özakman’ın ifadesiyle söylemek gerekirse Çanakkale Savaşı Türkiye Cumhuriyeti’nin önsözüdür. Bu savaşlarda 250 bin Mehmet şehit oldu, milyonlarca Mehmet’in ve Türkiye Cumhuriyeti’nin doğması için. Çanakkale savaşları üç asırdır devam eden büyük yenilgiler serisine son verdi ve bu toprakları vatan yapma ruhunun bir daha ölmemek üzere canlanmasını sağladı. HHH 18 Mart sadece Çanakkale savaşlarında değil, o günden bu yana tüm savaşlarda ve terörle mücadelede şehit düşmüş Mehmetçikleri de anma günü. İktidar partisi dün bu çerçevede ayrım yaparak seçtiği gazetelere ilan verdi. Başbakan’ın fotoğrafını, altında evet yazılı AKP amblemini ve “Ak belediyeler mutlu insanlar” logosunu taşıyan ilana göre, Türkiye bugün tıpkı Çanakkale günlerinde olduğu gibi iç ve dış düşmanlar tarafından kuşatılmış durumda. Kardeşliğe ve birliğe kastedenler içeriden dışarıdan millete, devlete saldırıyorlar. İlana göre 1915’te Çanakkale nasıl geçilmediyse bugün de Türkiye’yi geçemeyecekler; 18 Mart’ta zafer milletindi, 30 Mart’ta da zafer yine milletin olacak. Bu ilanın mantığına göre iktidar partisi seçimi kazanırsa tüm düşmanlar ülkeden kovulmuş olacak, sandıkta kaybeden de düşman ilan edilecek. Aslında ilanın fazladan bir yorumcuya ihtiyacı yok. Ama AKP’nin nasıl bir mantıkla ülkeyi yönettiğini, Başbakan’ın ruh halini Çanakkale gibi hepimizin ortak değeri olan bir zafer gününe de yansıttığını görüyoruz. Toplumda karşıtlıklar üreterek ne pahasına olursa olsun yandaşlarını bir arada tutma kaygısı güden iktidar, tarihimizdeki bir zafer gününden de iç düşman çıkarmış görünüyor. Böyle yöntemlerle elde edilecek olası bir seçim başarısı, başta iktidar partisi olmak üzere hiç kimseye yaramayacaktır. HHH Hükümet bir yandan şehitler için ilan veriyor ama şehit annelerinin hakkını vermek için ayak diriyor. Şehit aileleri, gaziler ve yakınlarının devlet kadrolarına alınmalarını İçişleri Bakanlığı ŞehitGazi Atama Şube Müdürlüğü yapıyor. Bu atamalarda yer yer ayrımcılığın yapıldığı, hak yendiği haberleri geliyor. Pek çok şehit ve gazi yakını hak ettiği halde uzman, uzman yardımcısı, araştırmacı, müdür, müdür yardımcısı, şef, avukat, mühendis, öğretmen, yapım ve yayın elemanı, tekniker, teknisyen gibi kariyer kadrolarına atanmıyor. Düz memur olarak görev veriliyor. Hak yendiğini ellerinde diploma ve belgelerle birlikte kanıtlayan kişilere, “bütün atamaları memur olarak yapıyoruz” karşılığı veriliyor. Oysa AKP icraatıyla biraz ilgilenenler biliyor ki, uzmanlık ve yöneticilik gibi özellikli yerlere atananların çoğu iktidar partisinin süzgecinden geçmiş olanlar. İktidar şehitler için seçim endeksli ilan vermeyi biliyor, ama onların hakkını vermeyi bilmiyor. KCK AVUKATLAR DAVASI Hukukçular artık özgür CANAN COŞKUN KCK Avukatlar davasında 2 yılı aşkın süredir tutuklu bulunan eski DTP İstanbul il başkanı Doğan Erbaş’ın da aralarında bulunduğu 9 avukat ile gazeteciyazar Cengiz Kapmaz tahliye edildi. İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi, kararında “tutukluluğun infaza dönüştüğü” görüşüne yer verdi. Davada 50 sanıklı davada tutuklu sanık kalmadı. Özel yetkili İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından bakılan 46 avukat ile 3 Asrın Hukuk Bürosu çalışanının yargılandığı 50 sanıklı KCK Avukatlar davasında 9 duruşma yapılmış ve 8 Nisan’a ertelenmişti. ÖYM’lerin kapatılmasının ardından tahliye taleplerini değerlendiren İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi; Erbaş, İbrahim Bilmez, Ömer Güneş, Hatice Korkut, Cengiz Çiçek, Muharrem Şahin, Emran Emekçi, Sebahattin Kaya, Mehmet Bayraktar ile Kapmaz’ın tahliyesine karar verdi. Mahkeme sanıklara yurtdışına çıkış yasağı koydu. Mahkeme tahliye kararında “sabit ikametgâh ve belli iş sahibi olmaları, kaçma ihtimallerinin bulunmaması, delillerin büyük ölçüde toplanmış olması, tutukluluğun infaza dönüştüğü, tutukluluğun tedbir oluşu da dikkate alındığında tutukluluktan elde edilen gayenin gerçekleştiği” gerekçelerine yer verdi. Davanın sanıklarından eski DEP milletvekili Mahmut Alınak bir süre tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılmıştı. Öte yandan Batman 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 18’i tutuklu 61 sanığın yargılandığı iki ayrı KCK davasında, 9 sanık tahliye edildi. 2 sanık başka suçtan cezaları bulunduğu için cezaevinden çıkamadı. Yılmazer’e tazminat şoku n ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Eski İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Fuat Yılmazer’in, Devrimci Karargâh davasından tutuklu eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı aleyhine, “Haliç’te Yaşayan Simonlar, Dün Devlet Bugün Cemaat” adlı kitapta kendisine hakaret ettiği gerekçesiyle açtığı davaya devam edildi. Mahkeme, Yılmazer’in 30 bin TL’lik tazminat talebini reddetti. rta Fonu (TMSF) dün Tasarruf Mevduatı Sigo tmışlar’ başlıklı ha sa yayımladığımız ‘Koruyu ayı yaptı: “Kurumubermizle ilgili şu açıklam celemede; Hüseyin an in muz kayıtlarında yapıl ak bilinen Üsküdar’da lar u o rus Avni Paşa Ko n 200 ilyo m i 19 ses his 00 ki taşınmazın 65/1 ışedelle ihaleye çıkarılm bin TL muhammen b ıyap ak lar ka uygun o tır. Şeffaf, adil ve huku lıcı iştirak etmiş, söa a lan ihaleye, birden fazl için Cengiz İnşaat San. zü edilen gayrimenkul ımı yapmıştır. Adı gertır a a ve Tic. AŞ en fazl 90 bin 132.TL üzerinçen firmaya, 31 milyon 6erçekleştirilerek tapu den taşınmazın satışı g apılmıştır.” Cumhunde y n devri 23.11.2007 tarihi i tapu kaydında korunu ihl tar 13 20 art e riyet 8 M sin me zük gö İnşaat’ta yüzde 100’ünün Cengiz ” TL yazmasına dikkat “0 ve satış bedeli olarak ın koruyla imar yasağın çekmişti. Haberimizde i. işt rilm eti e g em nd gü kalkması da TMSF’DEN AÇIKLAMA ‘Tutukluluk infaza dönüştü’ Batman’da 9 tahliye
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle