14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 MART 2014 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA Masada görüşülecek konuların başında memura sicil affı, 4C’lilere kadro, 2005’ten sonra göreve başlayan memura bir derece verilmesi geliyor. MUSTAFA ÇAKIR EKONOMİ ekonomi@cumhuriyet.com.tr Yarın hükümet ile masaya oturacak memur konfederasyonlarından AKP’ye çağrı: 11 Verdiğin sözleri tut 17 Aralık o ldu ,y a rilen söz var. Ayrıca bütün memurlara sicil affı, 2005’ten sonra göreve başlayanlara bir derece verilmesi, akademisyenlere akademik zam, emeklilikte 30 yıl sınırının kaldırılması, üniversite mezunu işçilerin devlet memurluğuna geçirilmesi, hizmetli kadrolarında olanların bir kereye mahsus memur kadrolarına geçirilmesi konuları var” dedi. Koncuk, hükümetin yapılacağına dair söz verdiği düzenlemelerin hiçbirisinin yapılmadığının altını çizerek, verilen sözlerin yerine getirilmesini istedi. KESK Genel Sekreteri İsmail Hakkı Tombul, toplusözleşmede görüşülemeyen konuları yeniden gündeme getireceklerini söyledi. Tombul, “Hükümet ‘bir çalışma yapıyoruz’ demişti. yal Güvenlik Bakanı a Faruk Ne kadar gerçekleştirilmiş ona Çelik, binlerce kişis bakacağız. Ancak bizim talepnin beklediği taşeron işçilere lerimiz aynı” dedi. Memurilişkin yasanın 17 Aralık ile başSen Genel Başkan Yardımcılayan sürecin ardından geciktiğini söyledi. Çelik, “Yani yasal hakları, sı Hacı Bayram Tonbul da, kıdem tazminatları, örgütlenme hakkurulda daha önce gündeme ları gibi konuların yer aldığı tasarı getirdikleri, “torba tasarı” Başbakanlık’ta. Ancak 17 Aralık’ta haline gelmesini bekledikyaşananlar maalesef bu süreci uzattı. leri maddeler bulunduğuMeclis gündemine önemli yasalar gelnu belirterek “Talepleridi ve yasama faaliyeti bu alana kaydı. miz bu KPDK’de de ayBu nedenle taşeron işçilere ilişkin yasa nen devam ediyor” dedi. seçim sonrasına kaldı” diye konuştu. ANKARA Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda gerçekleştirilecek toplantıya Bakan Faruk Çelik’in yanı sıra MemurSen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, Türkiye KamuSen Genel Başkanı İsmail Koncuk ve KESK Genel Sekreteri İsmail Hakkı Tombul katılacak. Kurul son toplantısını 28 Kasım’da yapmış, bazı konularda da mutabakat sağlanmıştı. Mutabakat sağlanan maddelerin TBMM’ye sunulması bekleniyordu. Ancak aylar geçmesine karşın bu gerçekleşmedi. Koncuk, “Başta 4C’lilerin kadroya alınması konusu var. Orada bize ve adı m Çalışma ve Sosçık Küresel Eşitsizlik Derinleşirken “Büyük Durgunluk” yedinci senesini sürerken küresel anlamda eşitsizlik giderek derinleşiyor. Gelirin eşit ve hakça dağılımı, kuşkusuz, insanlığın en eski ideallerinden. Toplumsal gönencin hakça dağılımını düzenleyen kurallar hemen tüm kutsal metinlerde geniş yer tutmuş; ancak ne gariptir ki iktisat biliminin son otuz yılda aldığı neoliberal, muhafazakâr dönüşüm, gelir dağılımı konusunu iktisat sorunsalının dışında görmeye ve iktisat eğitimini sadece kaynakların optimal dağılımını sorgulayan teknik bir çabaya indirgemeye yönelmiş durumda. Örneğin, 1995 Ekonomi Nobel Ödülü sahibi ve bazılarınca “yirminci yüzyılın son çeyreğinde en etkili iktisatçı” unvanıyla anılan Robert Lucas 2004 yılında yaptığı bir söyleşide şu savı ortaya atıyordu: “Sağlam bir iktisadi analizin önündeki önemli engellerden, en baştan çıkartıcı ve zehirli olanı da gelir dağılımının üzerine sorularla uğraşmaktır.” Muhafazakâr ana akım iktisat anlayışının bu çok açık sınıfsal tercihi, son otuz yılda yaşananlar ve son küresel kriz boyunca elde edilen veriler değerlendirildiğinde artık anlamını yitirmiş bir safsata niteliğinde. Bugün küresel ekonominin içine sürüklendiği büyük durgunluğun aşılamamasının ana nedeni, gelir dağılımının küresel çapta bozulması ve emeği ile geçinen orta sınıfların çöküşü ile birlikte yaşanan talep yetersizliği sorunu olduğu açık şekilde görülüyor. Gelir dağılımındaki bozulma ve emeği ile geçinen yığınların gelirlerindeki reel bozulma, Nobel ödüllü R. Lucas’a nazire edercesine, aslında yirminci yüzyılın son çeyreğinin en önemli olgusu ve belki de iktisat biliminin en önemli sorusu. Bu soru dönüp dolaşıp, aşırı üretim ve talep yetersizliği sorunlarıyla birlikte küresel krizi tetikleyen ve sürdüren ana nedeni oluşturmakta. Veriler, en üst yüzde 1’lik gelire sahip ultrazenginlerin, 19802010 arasında gelirlerini ABD, Kanada ve Avustralya’da yüzde 6070; İtalya’da yüzde 40; bir zamanların sosyal gönenç devletleri olarak anılan İskandinav ülkelerinde ise en az yüzde 50 oranında artırdığını belgeliyor. Gelir dağılımındaki bozulmanın nedenlerini açıklayan önemli olguların başında ulusötesi şirketlerin son otuz yılda elde ettikleri baş döndürücü servet birikimi yatmakta. İmalat sanayisinde faaliyet gösteren 1.318 adet en güçlü ulusötesi şirketin iştirakleri ve ortaklıkları ile birlikte imalat sanayii sektöründeki küresel gelirin yüzde 60’ını elde ettiği biliniyor. Bu resme küresel finans “oyuncularını” da eklediğimizde, servetlerdeki yoğunlaşmanın boyutları daha da netleşiyor: 2010 yılında sadece altı bankanın Bank of America, JP Morgan Chase, Citigroup, Wells Fargo, Goldman Sachs and Morgan Stanley küresel finans sektörünün yüzde 60’ını kontrol ettiği görülüyor.(*) HHH Küresel anlamda gelirlerin yoğunlaşması ve bozulması 1980’lerden bu yana ivmelenmiş. Söz konusu dönem küresel kapitalizmin merkezlerinde kârlılığın gerilemesi ve üretkenlik kazanımlarının yavaşlaması ile betimlenmekte. Siyasi anlamda da Margaret Thatcher’ları, Ronald Reagan’ları ve ülkemizde de 12 Eylül faşizmi ile birlikte Turgut Özal’ları yetiştiren bu dönem bir anlamda sermayenin içine düştüğü krizi aşmak için geliştirdiği emek aleyhtarı şiddet politikalarını yansıtıyor. Ana akım iktisat öğretisinin piyasayı kutsallaştıran ve toplumsal gerçeklerden soyutlayarak, teknikleştiren savları da bu dönemin ürünü. Dönemin bir başka ilginç özelliği daha var: Borçlanma ve finansallaşma. Kapitalizmin emeğin gelirlerini gerileten saldırıları sonucunda küresel talebin daralmasının önüne geçmesi için, hane halklarının borçlanma yoluyla tüketici olarak korunması gerekli. Yeni geliştirilen finansal ürünler hane halklarının borçlanarak tüketim talebi yaratmalarına olanak sağlıyor. Finansallaşma, sermaye için bir diğer yandan da sanayiden elde edemediği kârları, finans sisteminin sanal değerleri üzerinden geliştirmesine yol açıyor. Aşağıdaki grafikte bu süreçleri kanımca son derece ilginç bir biçimde özetleyen iki veri sergilenmekte: TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK İÇ HATLAR TERMİNALİ AÇILDI! İzmir Adnan Menderes Havalimanı İç Hatlar Terminal Binası’nın 17 Mart 2014 tarihinde gerçekleşen açılış törenine katılarak bizleri onurlandıran Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Sayın Bülent Arınç’a Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Sayın LütŞ Elvan’a Ekonomi Bakanı Sayın Nihat Zeybekci’ye Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Eski Bakanı Sayın Binali Yıldırım’a İzmir Milletvekillerine Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakan Yardımcısı Sayın Yahya Baş’a İzmir Valisi Sayın Mustafa Toprak’a Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Müsteşarı Sayın Habib Soluk ve Müsteşar Yardımcılarına DHMİ Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Sayın Orhan Birdal’a DHMİ Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdür Yardımcısı Sayın Funda Ocak’a DHMİ Genel Müdür Yardımcıları, Daire Başkanları ve tüm çalışanlarına Sivil Havacılık Genel Müdürü Sayın Bilal Ekşi’ye THY Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Hamdi Topçu’ya THY Genel Müdürü Sayın Temel Kotil’e ve tüm diğer havayolu ve yer hizmetleri şirketleri temsilcilerine Tüm ortaklarımıza, yatırımcılarımıza, misaŞrlerimize, basın mensuplarına, inşaatı zamanından önce bitiren TAV İnşaat’a ve projede emeği geçen tüm çalışanlarımıza teşekkür ederiz. Kaynak: Michael Robert Blog, “Is Inequality the Cause of Crises?”: http:// thenextrecession.wordpress.com/ ABD’de 1980’lerden bu yana hane halklarının milli gelire oran olarak toplam borçları yüzde 70’lerden başlayarak iki misline ulaşmış. Aynı dönemde en üst gelire sahip yüzde 5’lik kesimin toplam milli gelirden almakta olduğu payın da yüzde 22’den yüzde 34’e değin yükselmiş olduğu gözleniyor. Gelir dağılımındaki bozulma, finansallaşma ve borçlanma bir sarmal gibi birbirini besleyerek 2008 küresel krizinin önkoşullarını hazırlayarak bugünlere ulaşmış. Finansallaşma kapitalizmin kaçınılmaz krizlerini erteleyebilmek için geliştirilen en önemli araçlardan birisi. Diğerleri ise sosyal dışlanma, şiddet, çatışma ve demokratik kazanımların geriletilmesi. (*) Veriler ve daha geniş bilgi için: Journal For A Progressive Economy, Mart 2014 (http:// www.progressiveeconomy.eu/) www.izmirairport.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle