08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 ŞUBAT 2014 PAZAR 6 HABERLER Meclis’e sunulacak tasarıda prim affı ve maaş iyileştirmesi var AKP’den seçim torbası u 661 bin taşeron işçi, 4 bin iş ve meslek danışmanı, 1 milyon 300 bin BağKur’luyu kapsayacak olan tasarıya, belediyeler ve kamuda çalışan 25 bin üniversiteli işçiyi eklemek için de çalışma yapılıyor. MUSTAFA ÇAKIR Sarsılmaya Devam... Milli İrade Hırsızlığı Saptama yapalım: 1) İktidar başının 12 yıldır en önemli işlerinden birinin “medyayı düzenlemek” olduğu bir kez daha net olarak ortaya çıktı. 2) Bugünkü ikinci saptamam da iktidar başının durmadan tekrar ettiği ve gündemden düşürmediği “milli irade hırsızlığı”nı, kamuoyunun demokratik bilinçlenmesini, bilgilenmesini, doğru haber almasını ve bütün bunlardan bir kanaat oluşturarak oyunu kullanmasını engelleyerek bizzat kendisinin işi olduğu net olarak ortaya çıktı. 3) İktidar başının, son “demokratik düzenleme”sinin de, aslında demokratik hak ve özgürlükleri bir kez daha boğmak ve iktidarına yönelik tüm muhalefeti baskı altına alıp yok etmek olduğu ortaya çıktı. Hepsi birkaç makale konusu, hangisinden nasıl başlasa bilemiyor insan. 1. ve 2. maddedeki olguları birleştirelim önce.. HHH “Basın özgürlüğü”, gazetecilerin haber ve yorum yazma özgürlüğü müdür? Konuya ilk yaklaşım öyle. Gazetecilik bir meslektir. Profesyonel gazeteciler mesleklerini çok iyi yapmak için yanar tutuşur. Tabii, olayları çarpıtmak, yanlış ve kasıtlı yorum yazmak, haberleri gizlemek, siyasi patronların veya mafya babalarının yönlendirmesiyle ve onların hizmetinde yayıncılık yapmak için kolları sıvayanları, bu kategoriye ben koymam. Fakat gazetecilik bundan da öte halkın özgürce doğru haber alma ve bilgilenme özgürlüğüdür. Gazeteciler, çeşitli alanlarda uzmanlaşmış kişiler, siyasi ve kültürel analizleriyle, kamuoyunun görüş ve kanaat oluşturmasına hizmet eder. Haberde özgürlük, yorumda öznellik. Yorumculuk, siyasal ve toplumsal olayları ve haberleri mümkün olduğunca bilimsel bir analize tabi tutmaktan belirli siyasal ve ideolojik görüş doğrultusunda yorumlamaya kadar çeşitlilik gösterir. HHH Bu bildiğimiz şeyleri neden anımsatıyorum? Şunun için: Açık bir iletişim ve haberleşme ortamıyla, halkın, kamuoyunun ve tabii ki seçmenin doğru bilgilendirilerek bir kanaat edinmesinin önemini vurgulamak için. Çünkü seçmenler sandıkta oy kullanarak ülkeyi kimin yöneteceğini belirliyor. Çok yönlü, doğru haberlerle iyi bilgilendirilmiş bir seçmenin varlığı, demokratik toplumun, parlamenter rejimin, demokrasinin vazgeçilmezi ve idealidir. Ve tabii ki sandığa atılacak oyların, seçmenin özgün kararını yansıtması için de vazgeçilmezdir(*). Eğer seçmeni yanlış haberlerle, haberlere sansür uygulayarak ve yönlendirilmiş kasıtlı yorumlarla karşı karşıya bırakırsanız, seçmenin iradesini manipüle edersiniz, sandıktaki seçmenin oyunu da etkilemiş olursunuz. HHH Şimdi düşünün: Bir başbakan “milli irade hırsızlığı” lafını ağzınden eksik etmiyor. Ama başbakanlığı boyunca “medya”yı yönlendirmeyi ilke olarak sürdürüyor. Ses kayıtları doğruysa, taaa Fas’tan Habertürk televizyonunun ekran altından akan haber bantlarına bile müdahale ediyor, onları kaldırın, diyor. Bir kamuoyu araştırma şirketinin sonuçları kendisine gidiyor, bu sonuçlar üzerinde başbakanı memnun edecek ne gibi manipülasyonlar yapılabilir üzerine konuşmalar yapılıyor. Sadece bu kadar değil. 12 yıllık iktidar dönemi, medyayı yönlendirmek ve “dizayn etmek” için onlarca olayla dolu. Düşünün, Sabah adındaki büyük medya kuruluşu bizzat yandaş işadamlarına bir kez satılıyor. Sonra ikinci kez satılması gündeme gelince, devletten büyük ihaleler verilmiş yine yandaş işadamlarına “verin 100’er milyon” denerek satılıyor. Epey de zorla! Bir utanmaz “halkın anasını…” diyor. Bir siyasal iktidar, doğrudan kamuoyu oluşturma, iletişim ve haber verme ağını kendi yararına etkilemek için büyük bir çaba içine giriyorsa, basını tirtir titretiyorsa, devletin vergi uzmanlarını medyanın üzerine salıyorsa, devletle zorunlu ilişkilerini, işadamlarına karşı bir koz olarak kullanıyorsa… Orada namuslu bir millet iradesi oluşmaz, orada namuslu bir sandık ve sonuçları oluşmaz. Tabii internete konan yasaklar da, medyaya, iletişim özgürlüğüne yapılan ve sonuçta, milli iradeyi ve sandık sonuçlarını manipüle etmeye yönelik büyük planın bir parçasıdır. Başbakan kendisine yönelik rüşvet ve yolsuzluk savlarını, iktkidarına karşı bir darbe olarak gösteriyor ve bunu da “milli irade hırsızlığı” olarak anlatıyor. HHH Yaşadıklarımızın bütününe baktığımızda esas MİLLİ İRADE HIRSIZLIĞI, halkın gerçekleri, farklı haber ve fikirleri, yolsuzluk ve rüşvetleri öğrenmesini, kanaat oluşturmasını önlemektir. Bunu kim yapıyorsa sandığa yanlış oyların atılmasını sağlıyor demektir. Milletin iradesinin özgürce oluşmasını önlemek en büyük milli irade hırsızlığıdır, demokrasiyle, demokartik toplumla zerre kadar ilgisi yoktur. Pardon, ben zaten hiçbir zaman Türkiye’nin demokratik bir siyaset ve yönetime sahip olmadığını hep yazar ve söylerim. Diktatör eğilimli bir insandan hiçbir zaman demokratik bir bakış çıkmaz. Bu kadarını, Türkiye hiç görmemişti ve iktidarın oluşturmaya çalıştığı “kapalı rejim”in, kendi üzerine yıkılacağını öngörmek için de falcı olmak gerekmiyor. (*) Hey Türkiye Nasılsın? kitabımda Türkiye’deki rejimin ve yönetimin demokrasi ile ilişkisi, basın özgürlüğü ile demokrasi arasındaki ilişki ve bu konudaki büyük eksiklikleri ele alan ve yorumlayan yazılar, araştırmalar ve derecelendirmeler bulacaksınız. Cumhuriyet Kitapları. ANKARA AKP, gelenek haline getirdiği “torba tasarılara” bir yenisini daha ekliyor. Binlerce kişiye prim affı ve maaş iyileştirmesi öngören torba tasarı yerel seçimler öncesinde TBMM’ye sunulacak. 661 bin taşeron işçi, 4 bin iş ve meslek danışmanı, 1 milyon 300 bin BağKur’luyu kapsayacak olan tasarıya, belediyeler ve kamuda çalışan 25 bin üniversiteli işçiyi eklemek için de çalışma yapılıyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile bakanlıkların müsteşarları önceki gün bir araya geldi. Toplantıda Meclis’e sevk edilecek olan çalışma yaşamıyla ilgili “torba tasarı” üzerinde çalışıldı. Tasarının ana maddesini taşeron işçiler oluşturdu. Çalışma Bakanlığı verilerine göre yapılacak düzenleme 661 bin taşeron işçiyi kapsayacak. Taşeron işçilere kadro verilmeyecek. Hükümet, maaş ve izinlerdeki bazı düzenlemeleri “iyileştirme” olarak sunacak. Tasarıda yer alan bir diğer düzenleme iş ve meslek danışmanları ile ilgili olacak. Sözleşmeliyken kadroya geçen ve maaşları düşen 4 bin iş ve meslek danışmanının ücretlerinde iyileştirme yapılacak. Çalışma Bakanlığı’nın çalışmasına göre, iş ve meslek danışmanlarının maaşları 2 bin 200 ve 2 bin 300 lira olacak. Yüzde 20’de performansa dayalı artış sağlanarak iş ve meslek danışmanlarının maaşları eski maaşlarına yükseltilecek. Torba tasarıda BağKur’lulara ilişkin düzenleme de yer alacak. BağKur’luların 22 milyar lira prim borcu bulunuyor. Prim borçlarını ödeyemedikleri için sağlıktan da yararlanamıyorlar. Çalışma Bakanlığı’na göre bu kapsamda 1 milyon 300 bin BağKur’lu bulunuyor. Torba tasarı ile BağKur’luların prim borçları kaldırılacak. Böylece, sağlıktan yararlanma hakkı sağlanacak. İleride prim borcunu öderse bu süre emeklilik süresine ilave edilecek. Torbada sendikal hayatla ilgili de değişiklikler yer alacak. Ayrıca belediyelerde ve kamu kurumlarında çalışan üniversiteli işçilerle ilgili düzenleme üzerinde de çalışılıyor. Bu kişilerin teknik eleman, işçi statüsünden çıkarılıp memur kadrosuna geçtiği zaman oluşacak maliyet üzerinde duruluyor. Bu şekilde belediyelerde ve kamuda çalışan 25 bin üniversiteli işçi bulunuyor. Oluşacak mali yük hesaplanıyor. Hesaba göre bu kişilerle ilgili düzenlemenin de tasarıda yer alabileceğine dikkat çekiliyor. Emeklilikte yaşa takılanlar konusunda ise şimdilik bir değişiklik düşünülmüyor. Torba tasarının yerel seçimlerden önce Meclis’e sevk edilmesi ve yasalaştırılması öngörülüyor. CHP üzerinden AKP propagandası İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Gaziemir’de yaptırılan Nevvar Salih İşgören Devlet Hastanesi, önceki gün törenle açıldı. Ancak, hastane için 11 dönüm arazi bağışlayan, 200 bin metreküp hafriyat taşıyan, çevre düzenlemesi ve bahçe bakımını yapan CHP’li ilçe belediyesinin Başkanı Halil İbrahim Şenol törene çağrılmadı. Şenol, “Çok ayıp ettiler. Orada Binali Yıldırım’ın emeği yok” dedi. Hastanenin açılışında, AKP İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım’ın yanı sıra, Sağlık Bakan Yardımcısı Agah Kafkas, İzmir Valisi Mustafa Toprak’la birlikte çok sayıda AKP’li yer aldı. Ancak hastanenin yaşama geçirilmesinde yoğun çaba harcayan Şenol ise çağrılmadı. Kaymakamlık yazı işleri müdürünün belediyenin özel kalem müdürlüğünü arayarak sadece bilgi verdiğini, ne davet ne de yazılı bir belge olduğunu söyleyen Şenol, “Böyle mantık olur mu? Yapılanlar çok ayıp” dedi. Açılış töreninin, AKP adayı Yıldırım’ın gövde gösterisine dönüştürmek istenildiğini bildiren Şenol, şu yorumu yaptı: “Hastanenin yerini belediye bağışlamıştır. Her şeyini biz ayarladık. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun da büyük katkılarıyla oradan 200 bin metreküp hafriyat çıktı. Hafriyat maliyeti bina maliyetinden fazla. Ayrıca bahçe ve park düzenlemesini de belediye yaptı. Bunları hiçe saydılar.” CHP’Lİ ORAN: DÖVİZLE BORÇLANMAYIN AYAĞINIZI YORGANINIZA GÖRE UZATIN Dikkat! TOKİ balonu patlıyor Ekonomi Servisi AKP, TOKİ ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan arasındaki ilişkileri “yolsuzluk üçgeni” diye nitelendiren CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, Fed kararları ve 17 Aralık operasyonlarının etkisiyle dövizde yaşanan sıçrama ve “şok” faiz artırımı ile durumun daha da ağırlaştığını belirterek “Vatandaşımız dövizle borçlanmasın, maket üzerinden konut satın almasın, ödemelerinde temerrüde düşmesin, ayağını yorganına göre uzatsın” dedi. Yazılı bir açıklama yapan Oran, şunları vurguladı: l 17 Aralık operasyonuyla ortaya saçılan rüşvet ve yolsuzlukların en önemli bölümünün merkezinde TOKİ’nin ve Erdoğan’ın seçtiği yandaş firmalar bulunuyor, inşaat ayağı oluşturuyor. l Kimse önünü göremiyor. İnşaatta maliyetler hızla artıyor, talep hızla düşüyor. Kredi kullanmak giderek pahalılaşıyor. l TOKİ’nin denetimden kaçırılan icraatlar, Yüce Divan’lık birçok unsuru içeriyor. l Siyasi irade, bürokrasi, TOKİ, kentsel dönüşüm, Kamu İhale Kanunu’nda yapılan 140’ı aşkın değişiklik, şirketlere yapılan ahlaksız teklifle yalan talan düzeni kuruldu, saadet zinciri oluşturuldu. Ancak ekonomideki gerçekler ortaya çıktı. l Bankalar bu yangına körükle gitmeyip hasar tespiti yapmalı. Meslek örgütleri, Türkiye Bankacılar Birliği, siyasi iradeyle bir araya gelerek yol haritası belirlemeli. BURSA (Cumhuriyet) Bursa’da temaslarda bulunan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, soru soran gazeteci ile derdini anlatan yurttaşa öfkelenerek tepki gösterdi. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın yeni yargı paketinden Ergenekon sanıklarının yararlanamayacağı yönündeki açıklamasına karşın Arınç, Ergenekon sanıklarının da tahliye edilmesi gerektiğini söyledi. Bulvar açılışında ezan okunurken susan Arınç, bir yurttaşa “Ezanı dinlemek için sustuk. Seni mi dinleyeceğiz” diye çıkıştı. Basın Yayın ve TRT’den de sorumlu olan Arınç’a katıldığı TV programı çıkışında bir gazeteci, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı attığı tweet’te eleştirdiği için sınırdışı edilen Today’s Zaman gazetesi yazarı Azeri gazeteci Mahir Zeynalov’a ilişkin görüşlerini sordu. Bu soruya sinirlenen Arınç, “3 gün beraberiz. Güzel sorular hazırlayın” talimatını verdi. Arınç’tan soru soran gazeteciye fırça
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle