07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 ŞUBAT 2014 PAZAR 2 Ben bütün genel seçimlerde oy verdim. Bir kaçınılmaz yurttaşlık görevidir. Bizleri yani halkı belli bir süre yönetecek insanlar aldıkları oya sahip olmalıdır. Dört yıl beş yıl, kimi zaman daha da uzun süreler çok sorumluluk dolu bir görevi üstlenmişlerdir. Bunun bilincinde olmalıdırlar. Kişilik sahibi insanların işbaşına gelmesi her şeyden önce büyük bir umuttur. Senin benim yaşamımız ne de olsa onlara bağlıdır. Böyle deriz ama çoğu kez gün gelir pişman oluruz. Ben çok yaşadım bu hali. Oy verdiklerimin hiç de güvenilir kişiler olmadığını er geç anladım. Haydi gelecek seçime... Dedim ama o seçim geldi geçti, biri bir daha... Şimdi yeniden yerel seçimler geliyor. Hangi partiye neden oy vereceğimizi OLAYLAR VE GÖRÜŞLER düşünmek gerekiyor. Ben hep kaybettim. Tuttuğum parti lideri de hep bozguna uğradı. Bu durum oy veren yurttaşların da yenilgisidir. Ben yazar olarak gücümün yettiğince halka, işçiye emekçiye oy verdim. Partilere olan güvenimi kaybedince bir güneş doğdu sanki karşımda. O neydi, Türkiye İşçi Partisi. Yurdun yararlı bir yönetime kavuşmasının yolu açılmıştı. Varlığını, geçimini, sağlığını düşünen yığınların hasretle beklediği... Ben de İşçi Partisi’ni gönülden destekledim. Emeğin, emekçinin, barışın, huzurun teminatını böyle bir partinin daha güvenle savunacağına inandım. Yaygınlaşması, sevilmesi için bütün yurtsever aydın emek sahiplerinin ellerinden gelen gücü bu yolda göstermeleri gerektiğine inanıyorum. ‘Milli İrade’, ‘Cemaat’, Aşiret… GÜNAY GÜNER Emek Gücü Bir Araya “Yönetenlerin” dilinde ne zamandır bir “milli irade” sözüdür sürüp gidiyor. Bununla çok yanlış olarak, en önemli olayın sandık, alınan oylar, seçim olduğu öne sürülmek isteniyor. Yanlıştır, çünkü demokraside seçimler aşamalardan yalnızca biridir. Demokrasi ile seçim arasında bire bir denklik kurulamayacağı gibi seçimlerin sağlıklı, tüzeye uygun koşullarda yapılması yaşamsal önemdedir. Demokrasi, insanlık tarihinde oluşmuş siyasal görüşleri temel bilgi düzeyinde bile olsa öğrenmiş, diğer deyimle bu yönde bilgi sunulan bir eğitim dizgesi aracılığıyla seçeneklerle tanıştırılmış, hiçbir dayatmanın hedefi durumuna gel memesini sağlayacak bağımsız gelir elde edebilen, bireysel yeteneklerini geliştirebilecek ortamlara olabildiğince ulaşabilen bir halk (seçmen) yapısı gerektirir. (Sayısı üçü beşi geçmeyen basın kurumunun aydınları dışında, söz konusu temel gerekleri vurgulayana rastlıyor musunuz?) Toplumbilim, siyasetbilim yine bilimin kurallarıyla düşünülmelidir. Bilimde yakınma, kınama olmaz. Bilim nesnel dünyanın bilgisidir. Toplumda eksik bırakılan, boşluk durumunda kalmaz. Sınıfsal çıkar kaynaklı eylemlerle doldurulur. Genellikle de bu eylemler, emekleriyle yaşayan geniş kesimler yararına olmaz. Sömürü güçleri daha güçlü, baskın çıkar. 1980’e değin, ivmesi azalarak da sürse, seçim sonuçlarıyla örneğin tahıl taban fi yatları, tarımsal destekler, işçi ücretleri, çalışma hakları, bayındırlık hizmetleri gibi büyük ölçekli ve sınıfsal nitelikli uygulamalar arasında bir ilişkiden söz edilebilirdi. Ne ki çözümlemesi bu yazının sınırlarına sığmayacak küresel toplumsal dönüşümle birlikte, yukarıda belirtilen ilişki koparılmış, uygar dünya için anlamlı, benimsenebilir, eleştiriye açık siyasal konumlanışın yerini budunsal (etnik), “cemaat”, aşiret odaklı bağlar almış; anılan bağlar yüceltilmiş, toplumsal ilişkiler bu gerici ve eleştirisiz düzlem üzerinden düzenlenmiştir. Oyları sağlayan da Meclis bileşimini belirleyen de birey istencini (irade) ortadan kaldıran koşullarda oluşturulan beklentiler, biçimlendirilen kuşaklar olmuştur. Kanayan Yara: Silivri AKP iktidarının atadığı ve yıllarca beraber çalıştığı Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ hapiste... İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek hapiste... Malatya İnönü Üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioğlu hapiste, üstelik ölümcül hasta... Gazeteciyazar Tuncay Özkan hapiste... Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı hapiste... Kuvvet komutanları, generaller, subaylar, profesörler, yazarlar, gazeteciler hapiste... İçlerinde ölümcül hasta olanlar var... HHH Yıllardır haykırıyorlar: “Bize komplo kuruldu...” “Savunma hakkımız elimizden alındı...” “Sahte delillerle mahkum edildik...” HHH 17 Aralık 2013’ten sonra AKP iktidarı da bu koroya katıldı: “Orduya kumpas kuruldu...” “Sahte deliller üretildi...” “Emniyet’te ve yargıda ‘paralel’ devlet’ var...” Ama onlar hâlâ hapiste! HHH Bu yargılamaları yapan mahkemeler kaldırıldı... Kimi savcıları, yargıçları, bir kısmı yargılama sırasında, bir kısmı yargılamadan sonra değiştirildi... Birçok sözde “yargı reformu paketi” çıktı bu arada... Ama onlar hâlâ hapiste! HHH Anayasa Mahkemesi 5 yılı aşan tutukluluk sürelerini uzun bularak yasa hükümlerini iptal etti... Ama onlar hâlâ hapiste! HHH Başbakan Erdoğan, yeni bir sözde “yargı reformu paketi” hazırlandığını “Tutukluluk sürelerinin 5 yıl ile sınırlandırılacağını” açıkladı. Arkadan Adalet Bakanı Bozdağ, bu hükmün Silivri davalarının sanık ve mahkumlarını kapsamayacağını belirtti. Ve onlar hâlâ hapiste! HHH Rüşvet, yolsuzluk soruşturma ve davalarına, Emniyet ve savcı atamalarıyla müdahale var... Yeni yasalarla oluşturulan zırhlar var... Mahkemelerin aldığı yayın yasakları bu konuların kamuoyunda tartışılmasını engelliyor... Ama Silivri’dekiler hâlâ hapiste! HHH Evrensel hukuk... Adalet duygusu... Adil yargılanma hakkı... Kamuoyu vicdanı... İnsan hakları... Demokrasi... Siz gelin de bunları Silivri’de yatanlara ve yakınlarına anlatın!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle