03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 ŞUBAT 2014 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 derinliğinde taşır ama açığa çıkaramayız...” “Neden?” “Ölüm korkusundan!” O korku bildim bileli var! Ölümler var! O genç kızlar uzak mevsimlerin içinde değil, yanı başımızda yaşıyorlar. Din kıskacı, aşiret, şıh, aile baskısı... Güneydoğu’da daha çok görülüyor... Bölük pörçük anılarımın sayfalarında kadınlara, çocuklara yapılan şiddeti, tacizi, tecavüzü... Kadının nasıl sömürüldüğünü görüyorum... Bir kıskançlık gölgesi, kötücül düşünceler, canavarlaşan ruhlar kuşatmış dört bir yanımızı. Neden bir umut sarmalı içinde değiliz? Neden hayatın vazgeçilmezi olan sevgiyi, aşkı, barışı yok sayıyoruz? HHH “Adalet Sarayları”nda adaletsizlik dağıtılan bir toplum “Kitap Sarayları”nı bilmiyor, çoktan unuttu! Bu yüzden birey değil kul oluyor... Biat ediyor! Bakanlık görevinden ayrılırken yol arkadaşına “Önce sen istifa et” diyen eski bakan ve milletin vekili, “Kendine çekidüzen ver, sözünü geri al” buyruğunu alınca biat ediyor: “Özür dilerim, 40 yıllık arkadaşımdan özür dilerim...” Böylece nadim, pişman olup, liderini kucaklıyor! O sırada bir başka annenin çığlığını duyuyoruz... Ali İsmail’in annesi Emel Korkmaz sanıklara sesleniyor: “Yüzüme bakın, gözlerinizi kaçırmayın benden!” Viranşehir’de bir anne, kızının ölümü ardından ağıt yakıyor... HHH Nice anaların, babaların yüreği yanıyor... Çocuk gözlerinde bir yalnızlık yaşanıyor... Bir ses, bir soluk! Çığlık! “Bırakıp gittin beni kalarak olduğun yerde hareketsiz; her yerde bırakıp gittin beni gözlerinle; düşlerin yüreğiyle bırakıp gittin beni; yarım kalmış cümle gibi bırakıp gittin...” Gerçekten bırakıp gidiyor hayat... 13 yaşındaki kız çocuğuna toplu tecavüz eden dedesi yaşındaki 26 adamı, yargıcın “kız kendi isteğiyle yapmış” deyip serbest bırakması!.. Üstelik gözümüzün içine bakarak, adalet aranan, adaletsizliğin olduğu o saraylarda... Alman polisinin görüntüleri elindeymiş! Dış Haberler Servisi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Almanya Başbakanı Angela Merkel’in daveti üzerine gittiği Almanya’da devlet içindeki paralel yapının birçok kişiyi tehdit ettiğini ifade ederek “Bedeli ne olursa olsun, bu iş çözüme kavuşturulacaktır. 30 Mart dönüm noktasıdır” dedi. Erdoğan Gezi olaylarıyla ilgili bir soruya yanıt verirken olaylar sırasında ölenleri hiçe sayarak “Frankfurt’ta, Hamburg’da eylemler yaşandı. Bizim polisimizle mukayese edilemeyecek şekilde görüntüler yaşandı. Bu görüntüler benim elimde var. Bunları nereye koyacaksınız?” dedi. Merkel, Gezi Direnişi sırasındaki protestoların “temel hak” kapsamında değerlendirilmesini isterken, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği konusuda “tereddütlü” olduğunu söyledi. Almanya’da temaslarda bulunan Başbakan Erdoğan, Alman Dış Politika Enstitüsü’nde, “21’inci Yüzyılda Türkiye, Avrupa ve Dünya” temalı bir konuşma yaptı. Reform sürecini engellemek ya da yavaşlatmak için AKP hükümetine çok sayıda tuzaklar kurulduğunu ileri süren Erdoğan, “En son 17 Aralık tuzağının da bozulmasıyla artık siyaset dışı güç odakları, umuyorum ki vesayet özlemlerinden de vazgeçecekler” dedi. 17 Aralık’ta Türkiye’de ekonomiye, siyasi istikrara, demokratik kazanımlara yönelik örgütlü bir saldırı yapılmak istendiğini savunan Erdoğan, “Emniyet ve yargı başta olmak üzere devlet kurumlarına sirayet etmiş bir örgütlü yapı kullanılarak Türkiye siyaseti yeniden tasarlanmak veya yeniden dizayn edilmek istendi. Türkiye’nin rotası, istikameti değiştirilmek istendi. Kararlı ve dik duruşumuz sayesinde, özellikle de halkımızın desteğiyle, bu saldırıyı da etkisiz hale getirdik” diye konuştu. Konuşmasında devlet içindeki paralel yapının, “şantaj, telefon, özellikle ortam dinlemeleri ve görüntülemeyle birçok güvenlik mensubu ile birçok yargı mensubunu tehdit altına” aldığını savunan Erdoğan, “Bedeli ne olursa olsun, bu iş çözüme kavuşturulacaktır. 30 Mart dönüm noktasıdır. 30 Mart’ta demokrasinin, istikrarın, özellikle de siyasetin çok büyük bir zafer elde edeceğine, eski Türkiye’yi artık kapatıp yeni Türkiye çağını başlatacağına inanıyorum. Geçmişten gelen sorunlar devam etmeyecek. Demokratikleşmenin önündeki engeller kalkacak. 30 Mart’la birlikte siyaset güç kazanacak. En önemlisi de 30 Mart’la birlikte ‘Çözüm süreci’nin, bütün sorunların çözüm aracının siyaset olduğu herkes tarafından kabul edilecek ve siyaset güç kazanacak” diye konuştu. Avrupalı Türk Demokratlar Birliği tarafından düzenlenen etkinliğe katılan Erdoğan, 17 Aralık operasyonunu eleştirdi. Operasyonun ilk denemesinin Gezi olayları olduğunu öne süren Erdoğan, “Milli bankamız Halk Bankası’nı hedef aldılar. MİT’i yıpratmak istediler. Marmaray’ı, hızlı tren projemizi durdurmak istediler. Ekonomiyi hedef alarak moralleri bozmak, istikrarla büyüyen ekonomiyi hedef aldılar. Bunlar da zerre kadar vatan sevgisi, millet sevdası yok. Kendi ülkesini başka ülkelerde karalayan da olabilir mi? Gücün yetiyorsa gel burada yap. Ama gücün yetmediği yerlerde bu tür takıyye, yalan her yol var bunlarda. İşte bu tuzağı da bozduk. Heveslerini kursaklarında bıraktık” diye konuştu. Yaşanan darbe dönemlerini de anımsatan Erdoğan, “Türkiye’de artık hükümetleri millet kuruyor, millet görevden alıyor. Şuna istifa et, buna istifa et diyenler gelsinler Türkiye’ye siyaseti Türkiye’de yapsınlar. 17 Aralık sürecinden inşallah Türkiye güçlenerek çıkacak” dedi. l Erdoğan, ‘Gezi’de canlar alan polis şiddetini böyle savundu Adaletsiz Adalet... Bir sevginin, özlemin, barışın, umudun, hayatın içine girdiğini görmek istiyorum... Aşkın dilini konuşmak, aydınlık bir geleceğin umuduyla yaşamak, mutluluğu birlikte yaratmak... Oturup düşününce, yıllar önceye gidince, sararmış gazete sayfalarında kalan o eski yazılarım karşıma çıkıyor hep... Çocuk gelinler, adına “töre” denilen vahşet, erkek kardeşi, babası, amcası tarafından öldürülen 1517 yaşında kızlar. 19 yaşındaki Hacire Göv adlı Viranşehirli o genç kızın öyküsü tıpkı diğerlerininki gibi. Babasını kundaktayken yitirmiş Hacire... Annesi büyütmüş. Mevsimlik işçi olarak küçük yaşta Çukurova’ya, Ege’ye pamuk ya da belki Ordu’ya fındık toplamaya... HHH Geçen yaz mevsimlik işçi olarak gittiği yerde bir genç erkeğe âşık olmuş, ilişki yaşamış. Köye döndüklerinde 3.5 aylık hamile olan Hacire’ye annesi Melfiye Göv, kürtaj yaptırmak istemiş. Viranşehir Devlet Hastanesi’ne götürmüş ama doktor kürtaja karşı gelmiş. Anne bu kez kızıyla birlikte Diyarbakır’a gidip orada kalmaya başlamış... Köy halkı durumdan haberdar olmuş, dedikodu tüm köye yayılmış... Kuzenler Diyarbakır’a gelip 8.5 aylık hamile Hacire’yi alıp götürmüşler. Bir elektrik direğine bağlayıp genç kadını boğarak öldürmüşler, sonra da 30 metre derinliğindeki kuyuya atmışlar. Tek başına töreye karşı mücadele veren anne, katilleri yakalatmış. HHH Milliyet’te Damla Yur’un haberini okuyunca şöyle düşündüm: “Bu cinayetler bana hep ortaçağı anımsatır...” Ben genç kızlarımızın uzağındaydım ama onları çok iyi tanırdım... Harran Ovası’nda yıllar önce genç kızlarla konuşurken sormuştum onlara: “Aşk nedir sizin için?” Yanıtları şu olmuştu: “Biz aşklarımızı yüreğimizin Merkel: ‘Gezi’ hak Temaslar kapsamında görüşen Merkel ve Erdoğan ortak basın toplantısı düzenledi. Görüşmede Türkiye’deki seçimleri konuştuklarını belirten Merkel, Cumhurbaşkanlığı seçimleri için Almanya’daki Türklerin oy kullanmalarını temin edeceklerini söyledi. Suriye konusunda Başbakan Erdoğan’a katıldığını da vurgulayan Merkel, “Kesinlikle Suriye konusunda bir şeyler yapılmalı ve adım atılmalı. Türkiye’nin 700 bin Suriyeliye bakması çok önemli. Takdire şayan. Suriye’deki durumun kabul edilemez olduğunu. Uluslararası alanda bu adımların atılması gerektiğini söyledik. Cenevre’de istenilen sonuç alınamamıştır” diye konuştu. Erdoğan ve Merkel gazetecilerin sorularını da yanıtladı. “Türkiye AB kapısında bekliyor. İyi niyet beyanınız ötesine giden bir adımınız olacak mı? Bu başlıklar daha önce açılsaydı yargı bağımsızlığı tartışmaları bu şiddette olmazdı görüşüne katılıyor musunuz” sorusuna Merkel, “Türkiye’deki tartışmalar Türkiye’de yürütülen tartışmalar. Bizler de bu konuda yorumlarda bulunuyoruz. Gezi Parkı’ndaki protestolar konusunda bunun temel hak olduğunu söylemiştim. Protesto bir temel haktır. Her ülke kendi iç sorunlarını kendisi halletmek zorundadır. Bu süreç ucu açık olan, zaman sınırlaması olmayan görüşmelerdir. Ankara protokolü önemli bir adımdır. Adım adım ilerliyoruz. Türkiye’nin tam üyeliğine dair tereddütlerim var. Bu ucu açık bir süreç ve bu sürecin ilerlemesini istiyoruz. Fasılların açılmasını ve adımların atılmasını destekliyorum” yanıtını verdi. CDU: TÜRKİYE’NİN TAM ÜYELİĞİNİ REDDEDERİZ Dış Haberler Servisi Almanya Başbakanı Angela Merkel’in lideri olduğu Hıristiyan Demokrat Parti’nin (CDU) Avrupa Parlamentosu seçimlerine ilişkin hazırlanan taslak seçim programında, Türkiye’nin AB üyeliğini istemediği açıkça ifade edildi. Frankfurter Allgemeine Zeitung (F.A.Z.) gazetesinin haberine göre Angela Merkel’in genel başkanı olduğu Alman Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi, Avrupa Parlamentosu seçim kampanyasında Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkacak. Seçim programı taslağında, “stratejik ve ekonomik önemine” vurgu yapılacağı da belirtilen Türkiye’nin AB üyeliğine alternatif olarak dile getirilen imtiyazlı ortaklık önerisine de değinilmedi. ‘Tereddüdüm var’ ‘Gücün varsa gel’ ‘Kararlı durduk’ Berlin’de protesto eylemleri Almanya’da bulunan Başbakan Erdoğan, Berlin’de protesto edildi. Aleviler “Özgürlük ve Eşitlik ve Demokrasi İçin Erdoğan’ı Protesto Ediyoruz” sloganıyla Brandenburg Kapısı önünde eylem yaptı. Berlin Alevi Toplumu Cemevi’nin düzenlediği eylemi Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonu, Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu ve Almanya Demokratik Güç Birliği destekledi. Ayrıca, Türkiye Gençlik Birliği de Berlin’de Erdoğan’ı protesto etti. (Fotoğraflar: AFP) Erdoğan’ı “zor konuk” olarak adlandıran Westdeutsche Allgemeine Zeitung gazetesi de “siyasi eserini yok etmek üzere” olduğunu ileri sürdüğü Erdoğan’ın iktidarda geçen her gün daha da otoriter bir tavır sergilediğini vurgulayarak “Eleştiriye tahammülü yok. Hiçbir ülkede Türkiye’deki kadar fazla gazeteci hapiste değil” diye yazdı. Märkische Oderzeitung gazetesi ise, Erdoğan’ın Berlin’e yıpranmış bir politikacı olarak geldiğini belirterek “Buna rağmen ona el uzatmalı. AB resmi üyeliği sorusundan tamamen bağımsız olarak. Türkiye göz ardı edilemeyecek kadar büyük ve önemli” ifadelerini kullandı. Erdoğan’ın Almanya gezisi Amerikan Wall Street Journal gazetesine de konu oldu. Yolsuzluk operasyonu nedeniyle darbe aldığını ve cephesinin güç kaybettiğini söylediği Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçimi için yurtdışında destek aradığını belirten gazete, Başbakan’ın gözünün diyasporada olduğunu savundu. Erdoğan, Avrupa Birliği ve Danıştay’ın uyarısını dinlemeyeceğinin sinyalini verdi Ziyaret dış basında ‘ERDOĞAN MERHAMETSİZ BİR TUTUM SERGİLİYOR’ Dış Haberler Servisi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Almanya ziyareti Alman ve Batı basınında geniş yer buldu. Alman gazetelerinin Erdoğan’a sert eleştiriler yönelttiği, ancak Türkiye’nin Almanya için ifade ettiği öneme de vurgu yaptıkları görüldü. Erdoğan’ın Berlin’e gelişini “Siyasi yuvası’ olan İslamcı Milli Görüş hareketinin bu kadar büyük olduğu, dünyada hiçbir kent yok” sözleriyle değerlendiren Bild gazetesi, resmi ziyaret nedeni olan AlmanTürk ilişkilerini canlandırmanın Erdoğan için “geri planda” olduğunu iddia etti. Bild, “Alman politikacıların kendisi hakkında iyi konuşmayacağını, kızgın olduklarını biliyor. Türkiye otoriter bir devlet olma yolunda. Taksim Meydanı’nda polisin göstericilere karşı zalim tutumunda da görüldüğü gibi Erdoğan giderek daha merhametsiz bir görüntü sergiliyor” diyerek Türkiye’nin Avrupa’dan hiç bu kadar uzaklaşmadığını belirtti ve “bu bir trajedi” dedi. ‘Adli kolluk’ BARKIN ŞIK ANKARA Başbakan Tayyip Erdoğan, Almanya temasları öncesinde düzenlediği basın toplantısında, “adli kolluk” biriminin valinin veya Emniyet müdürünün emir komutası altında olacağını açıkladı. AB ise 17 Aralık’ta başlayan yolsuzluk operasyonları öncesi ekim ayında yayımladığı ilerleme raporunda, Adli Kolluk Yönetmeliği’nin AB standartlarına uygun olmadığını belirterek daha ileri adımlar atılmasını istemişti. Ancak hükümet, yolsuzluk operasyonlarının ardından Adli Kolluk Yönetmeliği’nde değişikliğe giderek “kolluk amirinin adli olayları mülki idare amirine derhal bildirmesini” ve “cumhuriyet savcısının soruşturmaları cumhuriyet başsavcısına bildirmesini” zorunlu kıldı. Yargının yürütmenin denetimi altına girmesi anlamını taşıyan bu girişim Danıştay tarafından durduruldu. Erdoğan, son çıkışı ile ne Danıştay’ı ne de AB’nin önerilerini dinlemeyeceğinin sinyalini ise bir kez daha verdi. 16 Ekim’de yayımlanan AB İlerleme Raporu’nda Adli Kolluk Yönetmeliği’nin AB ile uyumlu hale getirilmesi istenerek şu uyarılarda bulunulmuştu: “Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 167. maddesi çerçevesinde 2005 yılında kabul edilen Adli Kolluk Yönetmeliği halen Avrupa standartlarına göre uygulanmamaktadır. Halihazırda, savcılıklara bağlı adli kolluk birimleri bulunmamaktadır. Savcılar, İçişleri Bakanlığı’na bağlı polis birimlerinden yararlanmaktadır ve polis tarafından yapılan soruşturmala gözünü döndürdü rı etkili bir biçimde sevk ve idare kapasitelerini geliştirmeli ve polis tarafından yürütülen işlemleri sıkı bir biçimde kontrol etmelidirler.” AB, savcıların İçişleri Bakanlığı’na bağlı polis birimlerini kullanmasını eleştirirken, Erdoğan, soruşturmalarda İçişleri Bakanlığı’nın elini daha da güçlendireceğini şu sözlerle vurguladı: “Emniyet’te bazı polisleri toplayıp bunları adli kolluk gibi görevlendirip, ‘Git şurayı bas, şunları topla gel’ böyle bir şey olamaz. Hiçbir üstün astından haberi yok. Ne emniyet müdürü, ne valinin haberi var. Bu tür adımların atılması şimdi ortadan kalkıyor. Bu geçiş sürecinde bir defa valinin emir komutasında veya emniyet müdürünün emir komutasında olacak. Yazılı olarak oraya gönderilecek, oradan bu iş yönetilecek. Vali, emniyet müdürünün haberi olmadan asla adli kolluk görevi verilemez, böyle bir şey yapılamaz.” Hükümet’in 17 Aralık yolsuzluk operasyonlarının ardından Adli Kolluk Yönetmeliği’nde yaptığı jet değişiklikler ise Danıştay 10. Dairesi’ne takılmıştı. Kararın gerekçesinde, “Yönetmelik hükümleri kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı biçimde ceza soruşturma sürecine ilişkin usul kuralları içermekte, adli makamların görev ve yetki alanlarına ilişkin düzenleme getirmektedir. Aynı zamanda Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 157. maddesinde yer alan soruşturma gizliliği kuralını da zedeleyecek nitelikteki hükümler, idari düzenleme yetkisinin aşılması nedeniyle yetki yönünden açıkça hukuka aykırı bulunmaktadır” denilmişti. Sanıkların tekrar yargılanma istemi kabul edilmedi. Doğan ve Büyük AYM’ye başvurdu Balyoz’da yeni heyetten de ret CANAN COŞKUN / HAZAL OCAK Balyoz davasında sanıkların yeniden yargılanma talebi İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından ikinci kez reddedildi. Askeri casusluk davası sanıkları tarafından yapılan yeniden yargılanma talebi de İstanbul 11.Ağır Ceza Mahkemesi’nce yasada gerekli olan şartları taşımadığı gerekçesiyle kabule değer olmadığından reddedildi. 17 Aralık yolsuzluk operasyonunun ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “paralel devlet”, siyasi başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ın “Türk ordusuna kumpas kuruldu” beyanlarının ardından davanın en önemli delillerinden olan 5 No’lu harddiske ilişkin 20 Ocak 2013 tarihli TÜBİTAK raporunu gerekçe göstererek yaptıkları yeniden yargılanma talebi yine kabul edilmedi. Gökmen Demircan, Nalan Can ve Abdullah Öztürk’ten oluşan yeni heyet tarafından verilen kararda, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunulan 20 Ocak 2014 tarihli raporda belirtilen hususların mahkemece yargılama aşamasında tartışılması nedeniyle yeni delil ve olgu niteliğinde bulunmadığı dikkate alınarak yargılamanın yenilenmesine yönelik taleplerin kabul edilebilir nitelikte görülmediği ifade edildi. Yargılamanın yenilenmesi istemi, yargılamanın yenilenmesini gerektirecek yasal hiçbir neden gösterilmemiş olması nedeniyle oybirliği ile reddedildi. Kararı değerlendiren sanık avukatlarından Hüseyin Ersöz “Karar, özel yetkili mahkemelerin adalet dağıtma misyonunu tamamen kaybettiğinin bir göstergesi olmuştur. Dosyadaki sahteciliklere ışık tutan TÜBİTAK Raporu göz önüne alınmaksızın verilen ret kararı, adil yargılamanın şartları oluşturulmadığı müddetçe özel yetkili mahkemelerden bir sonuç elde edilmesinin mümkün olmadığının dışa yansımasıdır” dedi. Balyoz davasında 20 yıl hapis cezası verilen emekli Orgeneral Çetin Doğan ve 6 yıl hapis cezasına çarptırılan emekli Albay Hakan Büyük, TÜBİTAK raporunu gerekçe gösterip Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) tekrar başvurarak dilekçelerinin öncelikli incelemeye alınmasını talep etti. İstanbul 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi, kamuoyunda askeri casusluk davası olarak bilinen davaya ilişkin yapılan yeniden yargılanma talebini de değerlendirerek infazların durdurulması ve yargılamanın yenilenmesi taleplerinin kabule değer olmadığı belirtti. Yeniden yargılanma talebinin oybirliği ile reddine karar verildi. Bir ret de ‘askeri casusluk’ta
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle