02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 ŞUBAT 2014 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 13 rgenekon ve Balyoz davalarıyla E esas olarak bürokrasideki ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki son Kemalist kadronun önemli bölümü tasfiye edildi. Cumhuriyetçi muhalefet ezilerek, sol ve sosyalist muhalefetse lekelenerek itibarsızlaştırılmaya ve böylece etkisizleştirilmeye çalışıldı. Bu davalar, siyasal, ideolojik ve toplumsal bakımdan yeni bir hegemonya kurmanın; rejimi değiştirmenin ve dincifaşizan bir karşıdevrimin aracı olarak kullanıldı. Eğer davaya inandırıcılık kazandırmak için araya serpiştirilen JİTEM ve kontrgerilla bağlantılı isimleri bir kenara koyarsak Ergenekon ve Balyoz davlarında yargılanan askerler ağırlıklı olarak NATO’dan çıkmak isteyen; Rusya, Çin, İran ve Suriye’yle Avrasya odaklı bir ittifak kurarak ABD’yi ve NATO’yu dengelemeyi planlayan subaylardı. Dahası bu davalarla, Kürt sorununu savaşmak yerine, Türkiye merkezli olarak, siyasal yöntemlerle ve adil biçimde çözme çizgisine yaklaşmış bir ekip imha edildi. Böylece, bu topraklarda yaklaşık 150 yıldır kesintilerle sürdürülen OsmanlıTürk modernleşmesi ve aydınlanma süreci sert bir kırılmaya uğradı. HHH İdeolojik bakımdan burjuva aydınlanmasının önemli ocaklarından biri olan Harbiye, imam hatip karşısında yenildi. Tanzimat’tan beri iki çizgi arasında süren mücadelede inisiyatif, İslamcımuhafazakâr kanadın eline geçti. Tasfiye edilen ekip, bürokrasi ve ordudaki son Kemalist kadrolardı. Bunlar ağırlıklı olarak sağcı Kemalistti. Çünkü TSK ve bürokraside “solcu Kemalist” yoktu. Kalmamıştı. uğraştılar. Sol, Cumhuriyeti aşmaya, onu tarihsel ve kategorik olarak daha ileriye taşımaya çalışıyordu. Solun bu iddiayı güçlü şekilde ortaya koyması, Cumhuriyetin daha geriye çekilmesini önlüyor ve bir denge kuruluyordu. Bu nedenle solu tasfiye edilen Cumhuriyet, aslında bütün gücünü de yitirdi. HHH Solu hoyratça ezen, onun karşısına İslamcıları, ırkçı milliyetçileri ve faşistleri dikerek gericiliği besleyen sağcı Kemalistler, bu tutumun bedelini AKPcemaat iktidarının 20072008 örtülü darbe ve karşıdevrim operasyonundan sonra çok ağır şekilde ödediler. NATO ve ABD tarafından Soğuk Savaş döneminde solla kavga etmeye formatlanmış TSK, bu gerici saldırı karşısında şaşırdı, bir şey yapamadı ve adeta elleri kolları bağlı bir kurbanlık gibi kaderini bekledi. Dinciliği ve muhafazakârırkçı milliyetçiliği destekleyerek solun yükselişini engelleyeceklerini düşünen bu Kemalistler, sonuçta kendilerini Türkiye gericiliğiyle baş başa buldular. Artık yalnız kalmışlardı ve kendi Cumhuriyetlerini savunacak güçleri de yoktu. Sonuçta, kollayıp büyüttükleri güç, kendilerini tasfiye etti. Olay bundan ibarettir(*). (*) MERDAN YANARDAĞ’ın “Türkiye Neden Feda Edildi” (Destek Yayınları, 2013) başlıklı araştırma kitabından alıntıdır. HHH Sevgili arkadaşım ve onurlu meslektaşım Merdan Yanardağ’ın sade, vurucu diliyle yazdığı bu billur gibi kitap, Türkiye’nin geçirdiği son 12 yılın en anlaşılır, en doğru ve çarpıcı analizi. Okumanızı hararetle öneririm! “Senin partini bırakıp ba şk partiye geçene hain, ba a şk a partiyi bırakıp seninkin e geçene değişti denir.” GEORGES CLEMEN CEAU Soğuk Savaş Kurbanı Ülke Fotoğraf: MERDAN YANARDAĞ Nasıl ‘İnsan’ Bunlar? Kopya çeken bir öğrencinin savunması: 1 Sınavda kopya çektim, önceden de çekiyordum, şimdi yakalanmam manidar! 2 Sınavda kopya çektiğim araştırılsın, ama niye şimdi? Bu bana yapılan bir komplodur ve yakalayanlar cezasını çekecektir. 3 Eğer biz matematik sınavında kopya çekseydik, tarihten 10 alabilir miydik, edebiyat sorularını çözebilir miydik? 4 Bir kopyacı bunu yapar mı? Bakın bizden önce de kopya çekiliyordu. 1946’da tek parti döneminde Mehmet de kopya çekti. Ona niye sustunuz? 5 Sınavda kopya çektiysem, soralım bakalım sınıfa çekmiş miyim çekmemiş miyim? Bu sınıf beni üç dönemdir sınıf başkanı seçiyor! 6 Sınavda kopya çektiysem bana bildirin, somut bir şey varsa gereğini yaparım... Y.N. Bir okurumun gönderdiği bu muzip savunmayı, “kopya” çeken öğrenci değil de politikacıymış gibi okuyun, çok lezzetli oluyor! Akşam karanlığında ellerinde sopalarla kaçışı zor bir sokakta pusu kuruyorlar. Kentin caddelerinde, anayasada güvence altına alınmış toplanma ve gösteri yürüyüşü yapma haklarını kullanan genç insanları düşürecekler pusularına. Bir genç giriyor sokağa. Kendisini bekleyen şiddetten, birazdan bedenine inecek ölümcül darbelerden habersiz... Yürüyor... Bir kapı karanlığından çıkan bir adam arkasından sinsice yaklaşarak çelme takıyor delikanlıya. Yere yuvarlanıyor. Sonra öbürleri geliyor. Ellerindeki sopaları acımasızca indiriyorlar delikanlının yerde kıvranan genç bedenine. Sopa darbeleri yetmiyor, nereye rastlayacağını düşünmeksizin tekmeler savuruyorlar. Delikanlı direnemiyor. Gücü kesilmiş. Anne karnındaki bir cenin gibi dizlerini karnına çekip hareketsiz kalıyor. Adamlar onu öylece bırakıp gidiyorlar. HHH Adının sonradan Ali İsmail Korkmaz olduğunu öğreneceğimiz delikanlı, aldığı onca darbeye karşın “henüz” ölmemiş. Bir mucize... Ayağa kalkıyor, atabildiği kadar hızlı adımlarla sokağın bitimine doğru yürüyor, akşam karanlığında kayboluyor. Yine sonradan onun arkadaşlarıyla buluştuğunu, arkadaşlarının onu hastaneye götürdüğünü, hastanede Ali İsmail Korkmaz’ın beyin kanaması geçirdiğini “anlayamayan” doktorun onu ortopediye sevk ettiğini öğreneceğiz. HHH Ali İsmail Korkmaz, 37 gün komada kalıyor, pusuya düşürüldükten 38 gün sonra yaşama gözlerini yumuyor. 19 yaşında, kanı kaynayan cıvıl cıvıl bir üniversite öğrencisi eksiliyor hayattan. Katilleri yargılanıyorlar... Bir grup polis ve sivil yardakçıları... Nasıl “insan” bunlar? Savunmasız bir insanı öldüresiye dövecek kadar gözlerini hırs bürümüş. Bu hırsın kaynağı nedir? Psikologlar, bir insanda öldürme güdüsünün harekete geçmesindeki başlıca etkenler arasında çocuk yaşlarında aileden ve çevreden gördüğü kötü muameleleri göstermektedir. Bir etken de yine çocuk yaşlarında cinsel tacize uğramış olmaları ve bunun etkisiyle yetişkin hale geldiklerinde kendilerini güçten yoksun ve yetersiz olarak duyumsamalarıdır. Bu ve daha başka olumsuz etkenler insanda aşağılık duygularının doğmasına neden olmakta, aşağılık duyguları da onları kurbanları üzerinde güç kullanmaya ve güç kazanmaya zorlamaktadır. Bu katiller kendilerine nefret duyulacak ölçüde de zavallı ve sefil insanlardır. Masum insanlara acı çektiren, işkence eden polisler de bunların arasından çıkmaktadır. Bunların, yurttaşların başı sıkıştığında ilk başvuracağı Emniyet kurumunda yuvalanmaları/yuvalanabilmeleri, kendi aşağılık duygularını tatmin için masum insanlar üzerinde şiddet uygulamaları, kimi zaman da uyguladıkları şiddetin devlet tarafından da teşvik edilip desteklenmesi, toplumumuz açısından bir talihsizlik olduğu kadar ülkemizin dış dünyada saygınlığını yitirmesine yol açan bir etmendir. HHH Bu potansiyel katillerin varlığı nedeniyle toplumun Emniyet örgütüne güveni kaybolacak ölçüde sarsılmıştır. Bu nedenledir ki son bir ayda üstü ve astıyla binlerce polis bir yerden bir yere savrulurken toplum sessiz kalmakta, polise sahip çıkmamakta, kurunun yanında yaş da yanmaktadır. Polise düşen görev, kendini içindeki potansiyel katillerden arındırmak, toplumun güvenini yeniden kazanmak için ciddi çaba göstermektir. HHH Ali İsmail Korkmaz, artık annesi Emel Hanım’ın, babası Şahap Bey’in oğulları, ağabeyi Gürkan Korkmaz’ın kardeşi olduğu kadar, bu ülkenin erdemli, onurlu, özgürlükçü, demokrat tüm insanlarının da bağırlarına bastıkları evlatları, kardeşleridir. Katillerinden hesap sormak hepimizin ortak görevidir. Soğuk Savaş döneminin başlamasından sonra, yaklaşık 60 yıldır solcular, sosyalistler ve sol Kemalistler, devletten tasfiye ediliyor. Öyle ki 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbelerinin bir amacı solu ve sosyalistleri imha etmekse, çok önemli bir diğer amacı da bürokrasi ve TSK’den “solcu Kemalistleri” tasfiye etmekti. Cumhuriyetin başlangıç ilkelerini ve kuruluş varsayımlarını terk eden, Cumhuriyeti bazı simgelere indirgeyerek içini boşaltan, deyim uygunsa kendi devrimine ihanet içindeki TSK egemen eğilimi ve Batıcı sermaye çevreleri, dinci gericilikle ittifak halinde 60 yıldır Cumhuriyetin solunu tasfiye etmekle KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK G NOKTASI [email protected] Sıfat Diplomasisi İSTENİRSE ya da duruma göre “sıfat savaşları” da denebilir. “Refikimiz” Milliyet’in dün verdiği bir habere göre, “Kıbrıslı Rumlar” lafı Güney Kıbrıs’ın Dışişleri Bakanı İoannis Kasulides’i kızdırmış. Sayın Bakan ateş püskürüyormuş. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Kimun Münih’teki Güvenlik Konseyi toplantısında görüşmelerin askıya alınmasını açıklarken bu kararın “Kıbrıs Rumlarının seçimleri dolayısıyla” alındığını söylemiş. Yabancılar “Rum” sözünü kullanmadıklarına göre, herhalde “Kıbrıslı Grekler” demiştir. Peki, ne desin? elki, müzakerelerin ertelenmesine bozulup da kabahati Rumlara yüklemek istese, “dolayısıyla” demez, “yüzünden” derdi ve o zaman Rumların kızmaya hakları olurdu. Acaba “Güney” dememesine ve Adanın bölünmüşlüğünü ima bile etmemesine mi kızmış olabilirler? Hayır, Rumlara göre Grek ya da “Güney” falan da değil, düpedüz “Kıbrıs Cumhuriyeti” demeliydi. Onların koyu “milliyetçi”lerine göre, bırakın Adanın kuzeyinde bir cumhuriyetin varlığını kabul etmek, kavram olarak bölünmüşlük de yoktur ve Ada bütünüyle hâlâ “Kıbrıs Cumhuriyeti”dir. Peki, Kuzey? Orası henüz arındırılmamış duran ve şimdilik saf insanların hoşgörüsüyle gezilip alışveriş gibi zararsız işler yapılabilen bir toprak parçasıdır kimilerine göre. zaman, eğer hâlâ varsalar Güney’deki iyi niyetli dostlarımıza kısa bir “uyarı” olmasa bile içten bir “anımsatma”: Kuzey; bütünleşme, tam bir “Kıbrıs milleti” ve öyle bir millete dayalı “mükemmel” bir devlet kurmadan da iki barışsever halkın komşuluk düşkünü kültüründen yararlanmak istiyor. Bağımsız ama saldırmazlık ve iyi geçinme paktlarıyla birbirine kenetlenmiş iki devletli bir yan yanalık düzeni kurmak varken, başkalarının hatalarından yararlanıp ifade edilen bu dolaylı kızmalar neyin nesidir? Biliyorsunuz, biz eski acı deneyimlerin etkisiyle aşırı alınır olmuş komplekslilere döndük. Siz bari akıllı olun, n’olur... O ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaracı@gmail.com B BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY T.C. GÖLCÜK 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN KAMULAŞTIRMA İLANI ESAS NO: 2014/34 KAMULAŞTIRILAN TAŞINMAZIN BULUNDUĞU İL ve İLÇE: Kocaeli ili, Gölcük ilçesi MAHALLE: İhsaniye PAFTA NO: ADA NO: 84 PARSEL NO: 11 VASFI: 407,27 m2 Arsa MALİKLERİN ADI VE SOYADI: 1 Nevzat Balkaya 2Murat Hüdaverdi ÖZLER KAMULAŞTIRMAYI YAPAN İDARE: Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığı KAMULAŞTIRMANIN ve BELGELERİN ÖZETİ: Yukarıda bilgileri yazılı ve davalıların maliki oldukları taşınmazın, imar planında İkent Meydanı kapsamında kaldığından bahisle Ko“Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” caeli Büyükşehir Belediye Başkanlığı Encümeni’nin 20/04/2011 tarih ve 1201 sayılı kararı ile kamulaştırılmasına karar verilmiştir. İTİRAZ SÜRESİ: Tebligat veya ilan tarihinden itibaren 30 gün içinde kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda iptal veya adli yargıda maddi hataların düzeltimi davası açılabilir. HUSUMET: Açılacak davalarda husumet Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na yöneltilir. İHTAR: 30 gün içerisinde kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda iptal davası açanların, dava açtıklarını ve yürütmenin durdurulması kararı aldıklarını belgelendirmedikleri takdirde, kamulaştırma işleminin kesinleşeceği ve mahkemece tespit edilen kamulaştırma bedeli üzerinden taşınmaz malın kamulaştırmayı yapan idare adına tescil edileceği ihtar olunur. BEDELİN YATIRILACAĞI YER: Mahkemece tespit edilen kamulaştırma bedeli hak sahipleri adına Ziraat Bankası Gölcük Şubesi Müdürlüğü’ne yatınlacaktır. DURUŞMANIN YAPILACAĞI YER: Kocaeli/Gölcük 1. Asliye Hukuk Mahkemesi İHTAR: Konuya ve taşınmaz malın değerine ilişkin tüm savunma ve delillerin, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde mahkemeye yazılı olarak bildirilmesi gerektiği ihtar olunur. Kamulaştırmayı yapan davacı idare, malikin bilgileri ile cinsi ve niteliği yukarıda yazılı taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili için davacı idare tarafindan mahkememizde 2014/34 esas sayılı davası açılmıştır. 2942 sayılı Kamulaştırma Yasası’nın 10. maddesinin 4. bendi uyarınca ilan olunur. 22/01/2014 (Basın: 7130) SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Anka 1 ra’nın es 2 ki adı... Ukrayna’nın 3 plaka imi. 2/ 4 Kişinin kendi 5 bedensel ve 6 ruhsal ben liğine kar 7 şı duyduğu 8 hayranlık. 9 3/ Yapma, etme... Kolay1 2 3 4 5 6 7 8 9 lıkla aldatılabi 1 D Ö N D Ü R E Ç len. 4/ “ der 2 Ö N A V A T A R dim var birbirin 3 K E R M E S MA den seçilmez/ Bir 4 Ü R E Z İ H A F ayrılık bir yoksul5 L İ N K MA R luk bir ölüm” (KaK E R E V İ T racaoğlan)... Bir 6 G F İ A V A topluluğu oluştu 7 E R B A N A K ran bireylerden her 8 N İ L biri.,. Kuzu sesi. 5/ 9 P A P A Y A A Cıvataların sıkılıklarını uzun süre korumalarını sağlayan, ortası delik yuvarlak parça. 6/ Tümör... Satrançta bir taş... Muğla’nın bir ilçesi. 7/ Yelkenli bir yarış teknesi... Bir şeyin erebileceği uzaklık; menzil. 8/ Öğütülmüş tahıl... Tatlı, tuzlu, ekşi ve acı tatlar dışında kalan beşinci tat. 9/ Tek sıra elmastan ya da inciden gerdanlık... Tarla sınırı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Osmanlılar döneminde Macaristan’a verilen ad. 2/ Sodyum elementinin simgesi... Yabani armut, ahlat. 3/ Bir renk... Maksim Gorki’nin bir romanı. 4/ İstanbul kentini oluşturan ilçelerden biri. 5/ Uyma, boyun eğme... Akıl. 6/ Bir görevin yürütülebilmesi için merkez olarak seçilen yer... Bir organımız... Avustralya’da yaşayan bir cins devekuşu. 7/ Duman lekesi... İnsan bedeni çevresindeki manyetik alan. 8/ Bir nesnenin uzayda kapladığı yer... Peru’nun başkenti. 9/ Merkez sinir sistemi üzerinde çok güçlü uyarıcı etkisi olan bir ilaç.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle