05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 ŞUBAT 2014 SALI CUMHURİYET SAYFA 13 aslanlara ikramını halka açık halde gerçekleştirmişler. Bu da yeni bir Kopenhag kriteri zahir. Zürafanın tüm ot yiyenler gibi hiçbir saldırganlığı yok. Bonfile, istakoz falan yemediği için masrafı da yok. Yaprak ve yeşillikle besleniyor. Kedi köpek gibi üçer beşer, yedişer de doğurmuyor. Denetim altında bulunduğu için zaten kontrollü olarak çoğalabiliyor. Beklenmedik gebelik ve doğum ise söz konusu değil. Hadi Marius’un annebabası kaçak sevişti diyelim. Neden anneye spiral, babaya prezervatif tedarik edilmedi diye sormayalım. Peki kürtaj da uygulanamaz mıydı? Yavru 18 aylık olduktan sonra mı akıllarına tasarruf geldi? Ayrıca tüfekle öldürmek niye? İğne ile uyutulamaz mıydı? Bu sorulardan sadece sonuncusunu yanıtlıyorlar: İğne ile öldürsek etini aslanlara veremezdik! Yani onca yalan ve vahşet aslan payı içinmiş! Zaten Avrupa’nın, zürafanın anavatanına yönelen siyasetinin son iki yüzyılının özeti de bu değil mi? Öten Bela.. Bu seçim önümüzdeki iki seçimin de barajı... Ankara ellerinden kaydı kayacak. İstanbul sallanıyor. O da giderse Başkanlık şimdiden ham hayal. 30 Mart yaklaştıkça.. Saldırganlığını ve öfkesini köpürtmesi, tutarsızlığını, çelişkilerini katlaması bu yüzden. Çaresizlikten, “Bela” diye sövüp saydığı, sansürlemek için yasa çıkarttığı “Twitter”a sarılmış: “RTErdoğan: CHP, 1940’larda Saidi Nursi’nin kitaplarını yasaklayan partidir!” diyor. Umudunu tarihin yalan yanlış yorumlarına bağlamış. Ötüp duruyor. (Avukatlarına not: Twitlemek, ötmek demek) Başbakan yüzünden bu belaya bulaşanlardan biri de bendeniz: “70 yıl önceki CHP S. Nursi’nin kitaplarını yasakladı diyorsun. Ama sen daha dün basılmamış kitapları bile yasakladın. Bu nasıl hafıza usta?!” Ablaların Beddua Mesaisi Kabataş’ta bebeğiyle birlikte tekmelenen kadın dedikodusu yetmedi.. Sıra cemaat kız yurtlarındaki bedduacı ablalar söylentisinde!.. Belli ki iletişim antrenörleri kadın duyarlılığı önemli diye taktik veriyor. O da uyuyor uyduruyor: “Cemaat yurtlarındaki kız öğrencilere sahip çık; hem onların hem ailelerinin kalplerini ve oylarını kazan!” Çünkü herkes kör, âlem sersem: “Devletin KrediYurtlar Kurumu varken, o kızlarıöğrencileri cemaatin yurtlarına mahkum eden sen değil misin” diye soran çıkmayacak! Ve “Başı olduğun TOKİ, niçin öğrenci yurdu inşa etmedi de Ağaoğlu ile arazi yağmasına ve beton ticaretine yöneldin?” demeyecek! Zürafa da Kopenhag Kriteri Kurbanı Avrupa Avrupa diyoruz ama oradaki siyaset de bazen, ikiyüzlükte bizden hallice değil. Kurban bayramlarına vahşet diyorlar. Kürk giymeyi hayvan haklarına saldırı diye niteliyorlar. Kopenhag kriterleri insanlık kriterleri diye bizi dışarıda tutup duruyorlar. Ama aynı Kopenhag’ı, geçen günlerde hayvani bir vahşete sahne yapmaktan da çekinmediler: “Kopenhag Hayvanat Bahçesi’nde Marius adlı 18 aylık bir zürafa, sayıca fazla ve masraflı diye tüfekle öldürüldü ve kadrolu aslanların önüne atıldı.” Gerekçe mi? “Sayıca çoğaldılar. Masrafları da arttı!” Kamusal tasarruf maskesi her KİMSEYİ dinlemeyen Başbakan’ın en büyük derdi “dinleme”. Bu derdin her gün başına daha da püslüklü belalar açacağı ortaya çıkıyor: Bunlardan birine daha Av. Akın Atalay dikkat çekiyor: “7 bin kişinin dinlenmesi haberinde, talepçi savcıların ismi var, dinleme kararını veren hâkimlerin ismi neden yok?” Dinlenenlerin isimleri çarşaf çarşaf ortada... Dikilenler!.. AKPcemaat kavgasında ortalık toz duman. Taraflar, her gün ortaya çıkardıkları yeni ses kayıtları, belge ve haberlerle saldırıyor. Gazete, televizyon ve sosyal medyada karşılıklı yaylım ateşleri. Ocaklarına incir ağacı dikiyorlar! İktidar yanlısı medyaya göre paralel yapının unsurları, başta Başbakan olmak üzere siyasetçi, gazeteci, bürokrat binlerce kişiyi örgüt gerekçesiyle dinledi... Çıkarları dağıtılan paralel yapıya göre ise yolsuzluklar ortada. Ülkeyi ne hale getirdiler. Evet paralel yapı var; sahte delil ve belgelerle hapislere tıkılan kumpas mağdurları en somut örnek. Ya yolsuzluklar? Diz boyu... Öyle ki ayakkabı kutusu gösterene, çantasında “hırsız var” afişi taşıyana dava açılıyor. AKP’li adayların seçim çalışmalarında yolsuzluğu, hırsızlığı dile getirenler gözaltına alınıp, karakollara götürülüyor. Üstelik, ayakkabı kutuları, kasalar, para sayma makineleri, villalar, rantlar, haksız zenginleşmeler daha izah edilemedi? Ya istifa ederken “Soruşturmadaki her şey Başbakan’ın talimatıyla yapıldı” diyen Erdoğan Bayraktar’ın dün gazetelerde yer alan “Ben neye istinaden yapayım bunu? Beni asarlar!” sözleri, “Bütün pis işleri bana yaptırıyor” itirafı? HHH Başbakan Erdoğan, çete, örgüt adını verdiği paralel yapıyla mücadeleyi seçim sürecinde ilk plana koydu. “İnlerine gireceğiz” diyor. Peki ne yapıyor? Savcıları, Emniyet mensuplarını, bürokratları yerlerinden alıp, başka görevlere sürüyor, o kadar. Başka bir adım atıldı mı? Bilgi ve belgeleri açıkladı mı, herhangi bir soruşturma açıldı mı? Paralel yapının mağdurları olduklarını öne süren hapisteki günahsızları, suçsuzları dışarı çıkardı mı, kumpas dediği eylemleri aydınlattı mı? Bu durumda doğal olarak yolsuzlukların örtbas edildiği fikri akla gelmez mi? HHH İrdelenecek bir konu daha var; ağaç meselesi... Başbakan önceki gün Afyon’da yine üç milyar ağaç diktiklerini (fidan değil) söyledi. Belli aralıklarla dikildiğine göre 37 bin kilometrekare alan eder, İzmir ilinin üç katı... Okurumuz Salih Ertan, oturmuş hesaplamış. Yol kenarlarına 10 metre aralıklarla 4 şerit halinde dikim yapılmış olsa bile 75 bin kilometrelik uzunluk söz konusu. Hani nerede? Bir başka hesaba göre yılda 300 milyon ağaç. Yani günde 822 bin dikim... Nereye dikildi, kaç kişi dikti, kim taşıdı, suladı, gören var mı? Var! Google’ın uzaydan on yıl içinde çektiği karşılıklı fotoğraflar ülkenin yeşil dokusunun arttığını değil, tersine azaldığını gösteriyor. Diyelim ki 3 milyar ağaç gerçek, o zaman başka sorular var. Fidanlar nerede, hangi fidanlıklarda yetiştirildi? Bakım, taşıma, dikim, sulama ve buna bağlı olarak ilgili projenin toplam maliyeti kaç para? Kim aldı, kim sattı? Neresinden baksan çapanoğlu, arıza var? alan için evrensel bir yalan! HHH Zürafa, Osmanlıca da “zarifler” anlamına geliyor. Ama Danimarkalılarda zarafetin zerresi yok. Besledikleri zürafalardan ders de almış değiller. Marius’un katlini ve parçalanıp Bu Ne Ha, Bu Ne Hatır, Arzı Halimiz Satır Satır Dinleme kararının “faili meçhul”!! HHH MİT’İN, polis istihbaratının, jandarmanın yıllarca dinlemesine göz yumduğun haksız hukuksuz izlemelerin, dinlemelerin hesabını vermeyen bir başbakanın dinlemeden yakınması, acındırarak oy dilenciliği yapmaktır!.. HHH VATANDAŞIN feryadı sanal âlemden hem siyasi hem ilahi âleme: “Zamanı gelince ölecek olan benim. Ölünce gideceğim yerde cezayı çekecek olan da benim.. Bırakın da hayatımı yaşayayım!” HHH HASAN Celal Güzel, 1. Özal hükümeti döneminde MİT’i vekâleten de yürütmüş Başbakanlık Müsteşarı. Dün sanal âlemde isyan ediyordu: MİT yasasına hiç lüzum yoktur. Bu yasa olmadan da mevcut mevzuat MİT için yeterlidir. Başbakan’ın bilgisi ve izni yeterliyken bütün bakanları işin içine karıştırmak gizli operasyonlar için risktir. Hiç “Başka ülkelerde operasyon yapacağım” diye bir yasa çıkartılır mı? Dış ope rasyonu yasa hükmüne bağlayan başka ülke var mı acep? HHH GÜLEN’den hayret ve gizli teessüf: “Erdoğan’ın nefret söylemine karşı Gül’ün susması Hizmet’e gönül verenleri ve vicdanlı Avrupalıları da şaşırtıyor!” (NOT: Hocaefendi’nin , dış politikamıza armağan ettiği yeni kavrama dikkat: “Vicdanlı Avrupalılar”. Acaba kim bunlar? Bunun için yeni tapeleri beklemek gerekecek herhalde!) ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] CHP’nin Demokratik Çıkmazları ve Seçimler CHP adaylarını açıklamaya başladığından beri partinin içi fokurdamaya devam ediyor. Maalesef yıllardır ikaz ettiğimiz tavrı CHP yine gösterdi ve adayları çoğunlukla Genel Merkez atadı. Sonuç sürekli hatırlattığımız gibi, Genel Merkez önünde protesto gösterileri, istifa edip DSP’ye geçenler, küsüp partiyi veya siyaseti bırakanlar, içine kapanıp “Böyle nankörlük ve mantıksızlık yeryüzünde yok” diyenler... Sırayla her şeyi gördük, görmeye de devam ediyoruz. CHP yönetimindeki değerli eski ve yeni arkadaşlarıma sormak istiyorum: Bu yaşananlar değdi mi? Ne gerek vardı? Yıllardır anlatıyoruz “parti içi demokrasi” yi. Ayrıca soyut sözlerde kalmasın diye, bundan 3.5 yıl önce yaptığım girişimle oturduk, arkadaşlarla yeni ve mükemmele yakın bir tüzük yazdık. Öyle bir tüzük ki, uygulansa bu kavgaların kesinlikle hiçbiri yaşanmayacak. Yani mesela Beşiktaş, Kadıköy, Çorum, Yatağan, Akşehir, Alanya veya Adana, neresi olursa olsun, adaylarını Genel Merkez atamayacak, o yörenin CHP’li tüm üyelerinin oyuyla, önseçim yoluyla belirlenecek! Böylece “Hakkım yendi, sağcılar partiyi bastı, bu adam daha dün partiye girdi” gibisinden lafların hiçbiri gündeme gelmeyecek. Zaten ülkenin her noktasının siyasi iç detaylarını Genel Merkez’de kim bilebilir ki? Bir başka konu ise hazırladığımız tüzükten yalnız “kadınlara ve gençlere kota” önerisini alan Genel Merkez, maalesef onu da ciddiyetle uygulamadı, ne kotalar dolduruldu ne de bu isimler seçilebilecekleri yerlere yerleştirildi! Sosyal demokrat bir parti neden hâlâ ısrarla bu ilkel metotlarla Belediye Başkanı veya milletvekili adayı saptamak ister? Kim beslenir bu kavgalardan? Düne kadar Baykal dönemindeki uygulamalardan şikâyet edenler, neden güç kendi ellerine geçince aynı hataları yaparlar? Hem de bunun partiye verdiği zarar kamuoyu önünde ayyuka çıkmışken? Evet, AKP’de böyle sorunlar fazla yaşanmıyor! Çünkü orada “tek seçici”nin yetkilerini tartışabilecek insanoğlu yok. Ama sosyal demokrat bir partiden aynı boyun eğme tavrını beklemek mümkün değil. Zaten kimsenin buna hakkı yok. Sonuçta 21. yüzyılın CHP’sini hiçbir şekilde hak etmeyen bu tüzük orada durdukça, partinin başı daha çoook ağrır! Peki, CHP yönetimi belirlemeleri yaparken, bari kendi arka bahçesinin taleplerine dikkat etti mi? Ya da kamuoyuna “Bakın başkanı değiştirdi ama kimsenin gık diyemeyeceği şu aydın ismi getirdiler” dedirtti mi? Ya da mesela Gezi’nin veya diğer irili ufaklı sosyalist partilerin hassasiyetlerini göz önünde bulundurdu mu? Solda kendisi dışında bir “rakip” oy sepeti olmasın diye özel bir itina gösterip sendikalarla, kitle örgütleriyle, İP’ye, ÖDP’yle, TKP’yle, diğer partilerle görüşüp onlardan bazı temsilcileri yerleştirmek için diyaloğa girdi mi? Solun “büyük abisi” olarak kendisine yakışan bunlardı... Ama ne yazık ki bunlar olmadı. Öyle şeyler yaşandı ki, sanki görevde kalmak isteyen kimi belediye başkanları yerine, daha iyi kimin gelebileceği hiç düşünülmeden “öylesine”, birileri öyle istedi diye isimler ortaya atıldı. İsyan eden partililer, olan biteni anlamayan bir kamuoyu oluştu. Üstelik RTE ve Gökçek isimlerinin o kadar limitte kaybedilen seçimlerden sonra ortaya çıktığını hatırlarsak, CHP’nin tek bir oyu bile küçük görme hakkı olamayacağı ortaya çıkar! Özellikle bu partilerin ülke genelinde seçmenleri ciddi ölçüde etkileyecek, medyada ve entelektüel dünyada güçleri olduğunun herkesçe bilinmesine rağmen. O zaman ne yapacağız? CHP’ye kızıp oy potansiyeli küçük bir başka muhalif partiye mi oy atmak lazım? Tabii ki hayır. Gerek saydığım bu olumsuzluklar, gerek CHP’nin yaşadığı ideolojik çelişki ve kaymalar her ne kadar birçok muhalif seçmenin tereddüt etmesine neden oluyorsa daşu anda üzerimizdeki AKP karanlığından kurtulmak için başka hiçbir somut alternatif yok. Bu durumda CHP’ye kızsam da kızmasam da oyumu yine ona vereceğimi biliyorum. Üstelik bu saydığım rahatsız edici durumlar karşısında CHP’ye “kerhen” oy vermek, hiçbir işe yaramıyor. Yani seçmenin şu bilinçte olabilmesi gerekecek: Hem her şeyi bilmek, hem de karanlıktan kurtulmak için bu dönemde yine yaptığı tüm hatalara rağmen AKP diktasını alt etme şansı olan parti olarak, yine de isteyerek ve bilinçle CHP’ye oy vermek! (İstisnai olarak CHP’nin güçsüz olduğu noktalarda makul bir alternatif arayarak.) Belki kimilerinize zor gelebilir ama bu zoru başarmaktan başka bir ufuk, ciddi bir alternatif görünmüyor ortada! İşte bu gerçekçiliği göstermeye mecburuz. Yoksa seçim gecesi yine bilmem kaçıncı kere birinin balkonda zafer konuşmasını dinlemek durumunda kalırsınız! Siz bilirsiniz! HARBİ SEMİH POROY BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ [email protected] BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN T.C. BAKIRKÖY 8. İCRA DAİRESİ TAŞINIRIN AÇIK ARTIRMA İLANI 2012/22390 ESAS Aşağıda cins, miktar ve değerleri yazılı mallar satışa çıkarılmış olup: Birinci artırmanın aşağıda belirtilen gün, saat ve yerde yapılacağı ve o gün kıymetlerinin %50’sine istekli bulunmadığı takdirde, yine aşağıda belirtilen gün, saat ve aynı yerde 2. artırmanın yapılarak satılacağı; şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen değerinin %50’sini bulmasının ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olmasının ve bundan başka paraya çevirme ve payların paylaştırma giderlerini geçmesinin şart olduğu; birinci artırmadan on gün önce başlamak üzere artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebileceği, birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden başlamak üzere ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebileceği, mahcuzun satış bedeli üzerinden aşağıda belirtilen oranda KDV’nin alıcıya ait olacağı ve satış şartnamesinin icra dosyasından görülebileceği; gideri verildiği takdirde şartnamenin bir örneğinin isteyene gönderilebileceği; fazla bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarasıyla dairemize başvurmaları ilan olunur. 07/02/2014 1. İhale Tarihi : 04/03/2014 günü, saat 10:00 10:10 arası. 2. İhale Tarihi : 19/03/2014 günü, saat 10:00 10:10 arası. İhale Yeri : Mahmutbey Mah. Atlas Cad. No:30 Bağcılar/İstanbul No Takdir Edilen Değeri TL. 1 50.000,00 1 2 50.000,00 1 1 1 Adedi KDV Cinsi (Mahiyeti ve Önemli Nitelikleri) %18 SQT15M, CNC, ortalama 2,5 m,1014590 Seri Nolu Torna Makinesi %18 DT205F10036, CNC, ort. 2,5 m, CT205 Mori Seıkı Torna Makinesi %18 CT152 Model, LB 15II,0SP7000L 3127 Seri Nolu Ma%18 Mazatech V414 model 1051730 Seri Nolu Makine (Basın: 12076) 3 50.000,00 kine 4 100.000,00 (İİK m.114/1,114/3) “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” 1/ Halkın 1 kültür düze2 yi düşük kesiminin zevk 3 lerine uygun 4 olan. 2/ Bir 5 göz rengi... Etek ucuna 6 doğru geniş 7 leyen giysiler 8 için kullanılan sözcük. 9 3/ Eski dilde 1 2 3 4 5 6 7 8 9 bayrak... Unvan. 4/ Bir peygamber... 1 K A N T A R O N Aralıksız yinele 2 E T A B E Y A N nen ve artık düşün 3 T U R T A A R meksizin yapılan 4 H H A Ş A M İ eylemlerin tümü. 5 Ü N V OMB A T 5/ Sakızlı bir di6 D O R E A N A kenli çalı... Bir noL ta. 6/ Hile, entrika. 7 A T E R İ N A 7/ Bir işi yerine ge 8 A Y N O L A Y tirme... Güzel ka 9 O M A R S A T A dın. 8/ Lantan elementinin simgesi... Her çeşit mikroptan arınmış olan. 9/ Kayak... İskambil destesinin en altındaki kâğıt. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Mimarlıkta, bir yapının çevresini saran sütunlu galeriye verilen ad. 2/ Görünüşe göre olacağı sanılan... Afrika’da bir ülke. 3/ Yerinden oynamış bir nesnenin düşmemesi için konulan destek. 4/ AB ülkelerinde ve Türkiye’de bir ürünün güvenli olduğunu belirtmek için konulan simge... Bir nota. 5/ Sürtme yoluyla kâğıt ya da bir başka düzgün yüzey üzerine aktarılan grafik karakteri. 6/ Konut... Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu’nun simgesi. 7/ Türk müziğinde bir makam... Trabzon’un Akçaabat ilçesinde bir göl. 8/ Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin eski adı... Dolma yapmak için hazırlanan karışım. 9/ Ortaoyununda kadın rolüne çıkan erkek oyuncu... Muğla’nın bir ilçesi. 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle