14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 ŞUBAT 2014 PAZARTESİ 6 PAZARTESİ SÖYLEŞİLERİ Türkiye’nin en hızlı büyüyen bilişim şirketi Netaş’ın CEO’su Altay: Özgürlük teknolojiye bağlı Müjdat Altay Türkiye’de ekonominin krizler karşısında kırılganlığının nedenlerinden biri de sanayi üretiminin yapısı. Güçlü bir ekonomide bilim, teknoloji, ArGe ve yenilikçiliğin önemini kavrayan ülkelerin hem küresel arenadaki çıtası yüksek hem de krizlere daha dayanıklılar. Türkiye ise ne yazık ki hayli gerilerde. Üstelik son dönemde verilen onca teşvike karşın... Ancak her şeye karşın doludizgin ilerleyenler de var. Örneğin Netaş. Türkiye’de ilk özel sektör ArGe’sini (araştırma geliştirme) başlatan şirket Netaş. Üst Yöneticisi Müjdat Altay ise 16 yılı ArGe’de olmak üzere kesintisiz 33 yıldan beri Netaş’a çalışan bir isim. 2004 yılından beri de şirketin CEO’su olarak görev yapıyor. MİT Katliam Yapar mı? Geçenlerde bir haber dikkatinizi çekti mi? “Gösterilerde molotofkokteyli atarken yakalanıp mahkemeye çıkartılan genç, MİT ajanı çıktı.” MİT tasarısında bu yasalaştırılıyor. Molotofkokteyli değil, bomba atsa, kitleleri tarasa, bu işi “görev” olarak yaptığı için, yargı ve yasalar karşısında sorumsuz olacak. MİT elemanları her türlü suçu işleyebilecek, ama bu suçları “devletin ve milletin bekası için” yaptığından yasal olacak. MİT, ajanlarını örgütlere sızdırır veya içeriden ajan devşirir... Amacı bilgi sızdırmaktır... Tamam, bu söz konusu örgütlerin meselesi! Peki MİT elemanına suç işletmenin mantığı ne derseniz: a) Hedef aldığı örgütü, yasal olmayan eylemlere, mesela terörist faaliyetlere çekerek, onu bir suç örgütüne dönüştürmek... Örgüt olması şart değil, mesela barışçı kitle gösterilerini yoldan çıkartarak şiddet faaliyetlerine özendirmek, böylece polisin vahşetini kitlelerin üzerine yöneltmek de, MİT ajanının görevleri arasında. Çeşitli araç ve gereç kullanabilir bunu yaparken.. Zaten kitlesel gösterilerin içinde Vandalizme, yani kırıp dökmeye meyilli birileri mutlaka vardır.. Ajan öncelikle onları buna heveslendirir ve böylece bir şiddet yanlısı grup oluşturur.. Böylece gelsin polisin gaddarlığı.. Bunu Gezi gösterilerinde çok gözlemledim! b) MİT ajanı şu amaçla da görevlendirilmiş olabilir: Davanın keskin savunucusu ol.. Göze gir, gerekirse örgütün varsa karşı koymak gibi bir politikası, en önde bunun uygulayıcısı ol.. Şiddetle savaş.. Hatta yaralanman bile tercih edilir. Böylece örgüt içinde güven kazanır ve yükselirsin! MİT yasa tasarısı, böyle kullanılan ajanlara, yasal dokunulmazlık kazandırıyor. Görev gereği suç işlemek diye bir şey mi olurmuş! Evet olur. Çünkü yeni tasarı, MİT yasasını, bütün yasalardan üstün kılıyor. Yasalar ve hatta anayasa üzerinde bir süper yasa! Bakın: “Bu kanun ile diğer kanunlarda aynı konuyu düzenleyen farklı hükümler bulunması halinde bu kanun hükümleri uygulanır.” Anayasanın uygulanışı bile neredeyse tamamen MİT’e bağlanıyor! HHH Mesela diyelim kişiler hakkında bilgi toplama, internet kullanımı ile ilgili yasada bazı uyduruk kısıtlamalar var, mahkeme kararları istenecek falan.. Hayır, MİT söz konusu olunca hiçbir kısıtlama yok, her şey MİT’e açık.. MİT’in önünde hiçbir engel yok.. Hiçbir yasa MİT’e engel çıkartamaz. MİT yasaları tanımıyor, bütün haberleşmelere istediği gibi ulaşabilecek.. Kimsenin bir haberleşme özgürlüğügizliliği yok. Mahkemeler, medya, Askeriye, iş dünyası.. MİT istedi mi bütün bilgileri belgeleri göndermek zorunda. MİT mesela haberin kaynağını ver bana, kim söyledi bunları sana, diye sordu ve sen vermedin, ayvayı yedi muhabirden yazıişleri müdürüne, genel yayın müdürüne ve patrona kadar... yıllarca hapis ve milyonlarca para cezası.. Mesela şunlara bakın neler suç kapsamına giriyor: l“Temel milli yararlara karşı faaliyette bulunmak için yarar sağlama” (Bu ne demek? Her şeyi, herkesi, her işi içine sokabilirsiniz, tamamen yoruma açık.. Mesela gittiniz Brüksel’de iktidarın icraatını, yolsuzluklarını, rüşvetlerini, diktatörlüklerini, yasaları çiğnemesini eleştirdiniz.. Veya bir yazı yazıp gönderdiniz, geçmiş olsun!) l “Düşman devlete maddi ve mali yardım” (Bu ne demek? Kim düşman, bunu kim saptayacak, iktidar veya MİT her yıl düşman devletler listesi mi yayımlayacak? l “Düşmandan unvan ve benzeri payeler kabulü” (Yine düşman devletler listesine bakacağız herhalde, yoksa mesela Fransa’dan bir unvan aldın, o sırada MİT veya iktidar Fransa’yı gizlice düşman devlet sayıyor olabilir.. Küt içeri..) l “Devlet sırlarından yararlanma, devlet hizmetlerinde sadakatsizlik”.. Eni boyu açık.. Mesela İzmir’de uyduruk askeri casusluk davasında bir sürü açık bilgi “gizli bilgi” olarak kabul edilip, askerler içeriye atıldı.. l MİT’in soruşturacağı suçlar listesi o kadar kabarık, net tarifi olmayan ve her şeyi kapsayıcı ki, iktidar kendisine karşı olan mesela 40 milyonu içeri atabilir! HHH MİT tasarısı hükümetin yasa teklifi olarak Meclis’e gelmiyor. RTE anlaşılan iki milletvekilinin eline bu tasarıyı tutuşturdu ve kanun teklifi olarak Meclis’in önüne getirtti. Dünkü gazetelere baktım, bir kısmında “yasadan geri adım, rötuş” diye manşetler.. Hayır yalan, özünde hiçbir geri adım yok. Efendim, basına uygulanacak ceza mesela 9 yıldan 6 yıla düşürülmüş! Başbakan “Milli İstihbarat Koordinasyon Kurulu Başkanı” olmayacakmış. Yakışır aslında da, ama olsa ne olur olmasa ne olur.. Nasılsa her şey ona gidecek, ondan sorulacak.. İlk tekliflerinde biraz abartılı maddeler yazdılar ki, Meclis’te komisyonlarda “aaaa bu kadar olmaz, bizim milletvekili de topuzun ucunu kaçırmış, bunu iki yıl indirelim” diyerek, yasanın diktatoryal, polis ve istihbarat devleti ve iktidarı olan özüne zerre kadar dokunmadan, uyduruktan düzeltmeler yapsınlar! Yasayı da geçirsinler! HHH Tamamen yalan ve sahte Müslümanlık üzerine inşa edilen bir iktidar, şimdi MİTistihbarat devletineiktidarına dönüşüyor. Bu, HSYK ve İnternet yasakları yasaları, bu ülkeyi fiili olarak iç savaşa götürebilecek potansiylleri taşıyor. Yahut şöyle diyelim: İktidar, her şart altında iktidarda kalmak için, şimdiden bütün önlemlerini alıyor.. Savaşsa savaş, darbeyse darbe, provokasyonsa provokasyon.. Hepinizi statlara doldururum.. Eceli gelen, cami duvarına işermiş.. Bu yasalar da öyle.. Ve Cumhurbaşkanı Gül, yeniden Çankaya ışığını aldıktan sonra, bu diktatörlüğün işbirlikçisi olma yoluna girdi, demektir.. ÖZLEM YÜZAK ArGe tutkusu daha üniversite yıllarında başlamış Altay’ın. “1975 yılında daha üniversiteden bile mezun olmadan, 3 arkadaş merdiven otomatiği ürettik. Baktık piyasada yabancı ürünler. Bir leğen, baskı devre plakası (pertinaks) ve demir 3 klorür aldık ve üretime başladık, üstelik beşte bir fiyatına. Pazar filelerine doldurup satıyorduk. İnanmayacaksınız ama aktarlarda sattık bu otomatikleri” diye anlatıyor. Başka üreticiler devreye girince işin cazibesi kalmamış. Başka ne yapabiliriz diye küçük bir araştırma yapmışlar. Ve kesintisiz güç kaynağı üretimine soyunmuşlar bu kez. 1970’lerin Türkiyesi, yokluk dönemi. Günde 4 saat elektrik kesintisi yaşanıyor. İşyerleri zorda. Ürettiklerini Bakırcılar Çarşısı, Kapalı Çarşı esnafı kapışmış. Elektrik kesintileri sona erince ürettikleri de satılmaz olmuş. Ve TÜBİTAK’a geçmiş Müjdat Altay; savunma projelerinde çalışmış. Askerlik döneminde de Deniz Kuvvetleri’ne bağlı ArGe merkezi olan Armerkom’da askeri projeler üzerine ça ürkiye’nin öncü şirketlerinden biri Netaş. İlk özel sektör ArGe’sini başlatan kuruluş. Krizlere direnen, 46 yıllık teknoloji tecrübesiyle bugün dünya ile rekabet eder hale gelen bir şirket. Çıkarılacak pek çok ders var Müjdat Altay’ın anlattıklarından... Yabancı ortak Kanadalı Nortel’in rolünden yaşanan krizlere, yerli ArGe’yi nasıl geliştirdiklerinden o dönem PTT’nin verdiği inanılmaz desteğe kadar... Hepsi de “demek ki istenirse neler yapılır” dedirten cinsten. T lışınca mesleki yaşamını ArGe odaklı yürütme kararını almış. Ve yolu, Türkiye’de ilk özel ArGe’yi başlatan şirket olan Netaş ile kesişmiş. 10 kişi ile ArGe serüvenine başlayan Netaş, bugün Türkiye’nin en büyük sistem entegratörü. Küresel teknoloji devleriyle stratejik iş ortaklıkları yapıyor, 200’den fazla küresel operatör için yazılım çözümleri geliştiriyor. Son 7 yılda, yıllık ortalama yüzde 25 büyüme başarısı göstererek 2012’de 307 milyon dolarlık ciro elde etti. Netaş, ArGe birimindeki mühendislerinin geliştirdiği yazılımlarla son 10 yılda toplam 400 milyon dolarlık yazılım ihracatı gerçekleştirdi. 2012 yılı sonunda Türkiye’nin en hızlı büyüyen bilişim şirketi ve Türkiye’nin en hızlı büyüyen 18. şirketi oldu. Altay ile sohbetimiz öyle bir ilerledi ki bir anlamda Türkiye’nin ArGe tarihinin üzerinden geçtik diyebilirim. Çıkarılacak pek çok ders var anlattıklarından... Yabancı ortak Kanadalı Nortel’in rolünden yaşanan krizlere, yerli ArGe’yi nasıl geliştirdiklerinden o dönem PTT’nin verdiği inanılmaz desteğe kadar... Hepsi de demek ki istenirse neler yapılır dedirten cinsten... Netaş daima Türkiye’nin sıra dışı örneklerinden biri oldu. Uzun yıllar çoğunluk hissesine Kanadalı Northern Telecom sahip olmasına karşın kendi ArGe’sini kurabildi hatta Kanada’daki ana firmaya teknoloji sattı. 46 yıllık teknoloji serüveni var Netaş’ın. Hem Türkiye’de sürekli tekrarlanan ekonomik krizlere hatta büyük ortak Nortel’in iflas ederek küresel arenadan silinmesine karşın ayakta kalan hatta giderek güçle nen bir şirket. Neydi işin sırrı? Biri, yabancı ortak ile anlaşmanın doğru yapılmış olması, diğeri ise öbür ortak PTT’nin yerli teknoloji üretilmesi konusundaki ısrarlı tavrıydı. Bugün veri üzerinden ses iletişimi ve çoğul ortam sistemlerinin Türkiye’de olmasının nedeni bizim Nortel ile ilişkimizdir ve biz bunu çok güzel kullandık. Nortel ile ortaklıktan çok şey kazandık. Nortel, PTT’ye ürün satardı ama PTT “Biz yerli istiyoruz” derdi; o zaman biz devreye girerdik. Türkiye’nin “Kırsal Santrallarını” böyle yaptık. Hiç unutmam 1988 yılında PTT’nin santral siparişini bir köye sevk etmiştik. Muhtarın odasına kurulmuş santral, köylüler çok memnun. Ama anlaşılıyor ki, yanlış köye gönderilmiş santral. Geri almak üzere köye giden adamlarımız santralı vermek istemeyen köylülerin silahlı direnişiyle karşılaşmışlar. Sonunda onlara hibe ettik. O dönem ülke kalkınması için bu denli önemliydi kırsal santral... Yerli ArGe’yi oluşturabildiğimiz için Netaş bugün hâlâ güçlü. Kanadalı Nortel iflas ettiğinde yurtdışna ürün satabilecek kadar güçlü ArGe’miz olmasaydı bizi de parçalayıp satarlardı emin olun... Türkiye üretime önem vermedi ‘Devlet müşteri olmalı’ Atay, ‘Türkiye üretime özellikle de katma değerli üretime önem veren bir ülke olamadı ne yazık ki. Üstelik bir de peşpeşe krizler yaşandı. Her kriz ArGe teşviklerini biraz daha budadı’ diyor. yaptınız. Yazılıma da yöneldiniz. Ayrıca 4G ile ilgili çalışmalarınız var... Nerede koşuyor Netaş? Evet Probil ile yazılım üretmeye başladık. Kron ise bambaşka bir strateji. 2014 yılı bizim için deneme yılı. Kron’u büyütebilirsek, başarırsak yeni firmaları da almak ve Netaş şemsiyesi altında büyütmek istiyoruz... Amacımız Türkiye’den marka çıkabileceğini göstermek ve sektörde yerli firmaya olan güveni artırmak... Arçelik ve Vestel’in kendi sektörlerinde yaptığını yapmak, yani öncü rolü üstlenmek istiyoruz. Bugün en fazla katma değeri sağlayan alanlardan biri yazılım. Ve siz Türkiye’nin atak yapabilmesi için yazılım ve bilişim sektörüne odaklanması gerektiğini ısrarla söylüyorsunuz. Bunun için nasıl bir yol öneriyorsunuz? Türkiye’nin yazılım ihracatı sadece 500 milyon dolar. Yazılım ithalatı ise 3 milyar Dolar. Savunma kadar, sanayi kadar stratejik bir sektör bilişim. Bugün gram olarak en çok katma değeri sağlayan şey yazılım. Çünkü artık her şeyin içinde yazılım var. Sektörde 38 yıldır çalışan bir kişi olarak başka çare göremiyorum. Siz 50100 yıllık tecrübeyi diğer alanlarda çok kısa sürede kazanamazsınız ama yazılım öyle değil. 1 yılda önemli noktalara geliyor.. Microsoft, Oracle 2030 yıllık şirketler... Facebook, Google çok daha yeni... Bunun için önerim ise tıpkı Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM) gibi bir bilişim müsteşarlığının kurulması. SSM başarılı bir örnek, bu örneklerin çoğaltılması lazım. Düzenleyici ve öncü rolü üstlenerek bütün sektörleri ve sanayiyi bilişime çekebilir. Devlet isterse bilişim sanayiini kurabilir. Ürün yapmak kolay, müşteri bulmak zor. Devletin müşteri haline geçmesi lazım. Genç nüfusumuz var ve coğrafi olarak bilişime çok yatkınız. Netaş’ta 700 yazılımcımız ve hepsi de çok çok iyi. 5 ülkede laboratuvar kapatmış bir ülkeden, Türkiye’den söz ediyoruz burada. .... 500 bin kişi çalışıyor olması lazım, sadece 10 bin kişi var. ‘Biz ufuka bakıyoruz’ Tablet içine yazılım sokuyoruz. Ekibimizin büyük kısmı tablet üzerine çalışıyor, inovatif ve multimedya yazılımlar yapıyor. Veri üzerinden ses iletişimi ve çoğul ortam uygulamalarında dünyada ilk 10 içindeyiz. Dünyada 168 operatöre hizmet veren Amerikalı Genband’a çalışıyoruz. Firmanın yüzde 90 yazılımını biz yapıyoruz. 4G ise önümüzdeki 20 yılın en önemli teknolojisi olacak. 3G lisanslarının verildiği gün Netaş 4G’ye başladı. İlk kez dünya ile eşzamanlı ilerliyoruz. Aselsan, Netaş ve Argela olarak konsorsiyum oluşturduk. Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nın desteği ile yürütüyoruz projeyi. 29 Ekim 2014’te havaya çıkıyoruz ilk kez. Ürün testi ise 29 Ekim 2015. Yılmıyor musunuz? Yeni kriz kapıda... Ülkede kaynakların neler için ve nasıl israf edildiğini, boşa harcandığını görmek yıldırmıyor mu sizi? Ben arkama değil önüme bakanlardanım. Biz teknoloji adamları ufka bakıyoruz.. Biliyoruz ki bu ülkeyi kalkındıracak tek şey teknoloji. Yeni bir projeye başlarken toplantılarımızda ilk sorduğumuz soru şudur: Ülkeye ne katacak, ne yararı olacak? Ülke olarak ne kadar teknoloji içeriğine sahipsek, ne kadar teknoloji üretirsek o kadar özgürüz. O rtalarda dolaşan bir laf vardır. “Bill Gates Türkiye’de olsaydı emlak kralı olurdu” diye. Türkiye üretime özellikle de katma değerli üretime önem veren bir ülke olamadı ne yazık ki. Üstelik bir de peş peşe krizler yaşandı. Her kriz ArGe teşviklerini biraz daha budadı. Teoride teşvik vardı ama pratikte enflasyon... Ama tüm dünyada teknolojideki gelişmeleri iyi takip eden ve doğru kararlar veren bir şirket oldu hep Netaş. 19811996 yılları arasında santrallar, güç sistemleri, optik bağlayıcılar, kontrol sistemleri üzerine çalıştık. 1991’de SSCB’nin dağılmasından sonra Azerbaycan, Kazakistan gibi ülkelerle ortak girişim şirketleri kurduk. Ay nı zamanda devlete, yerinde ArGe’nin önemini anlattık durduk sürekli olarak. 2004 yılında 2 önemli karar verdik. Biri Nortel’in ses iletişimiyle ilgili Mükemmeliyet Merkezleri’nden biri olmak. O zaman dünyada sadece 7 ülkede vardı: Çin, Hindistan, İrlanda, Almanya, İngiltere, Kanada ve ABD. 2006 yılında biz de o kervana katıldık. İşlerin çoğu bize gelmeye başlayınca diğerleri teker teker kapandılar. İkinci önemli atağımız ise savunma alanına girme kararımız oldu. Savunmadaki 10 kişilik ArGe ekibimiz 140 kişiye çıktı. Gelelim bugüne... Önce Probil’i, sistem entegrasyonu konusunda önde gelen şirketlerden birini bünyenize kattınız, ardından Kron ile ortaklık
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle