06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 ŞUBAT 2014 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER Bakanlıktan Balyoz davası kararının kamu yararına bozulması istendi 9 getireceğinden, işyeri bilgisayarında haber kaynaklarımızla ilgili veya özel nitelikteki kayıtlarımızı da yedekleyip başka bir yere nakletmeliydik. İlerde bugünlerin tarihi yazılırken, bu “Duyuru”, örnek Adalete inanç sarsıldı POLİSLERDEN TUHAF İFADE: Korumak CANAN COŞKUN kelepçeledik Maçka Parkı’nda 28 Nisan 2013 günü avukat Burcu Özaydın ve gazeteci Mustafa Erden Kahveci arkadaşlarıyla oturdukları sırada yanlarına gelen polisler içtikleri sigaradan şüphelenerek bakmak istediler. Sigarasını vermek istemeyen avukat Özaydın ve Kahveci kelepçelenerek ve darp edilerek Harbiye Polis Merkezi Amirliği’ne götürüldüler. Kahveci gözaltında nezarette yer olmaması ve kaçma şüphesi gerekçesiyle Harbiye Polis Merkezi’nde kalorifer borusuna kelepçelendi. Olaya karışan 5 polis memuru hakkında “işkence” suçundan 12 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Haklarında işkence suçundan dava açılan polis memurları Bayram Çiftçi, Atakan Cengiz, Ünsal Demirok, Alper Karakulak ve Samet Akkuş ile kasten yaralama ve görevi kötüye kullanma suçlarından 5 yıla kadar hapisleri istenen müşteki sanıklar Muhammet Yasin Kayhan ve Sedat Yiğitler’in, yargılamalarına önceki gün başlandı. Çiftçi savunmasında, Kahveci ve Özaydın’ın aşırı alkollü olduklarını iddia ederek “Kahveciye nezarethanede zarar verecek başka bir şahıs bulunduğundan kendisini 1015 dakika süreyle kelepçeledik” dedi. Polis memuru Karakulak da, nezarethanedeki kadının kendisine zarar vermesi nedeniyle gazeteci Kahveci’yi kalorifer borusuna kelepçelediklerini söyledi. Polis memuru Cengiz ise, nezarethanede kendisine zarar veren bir kadın olduğu için Kahveci’yi kelepçelediklerini kaydetti. Şikâyetçi sanık Kahveci ise “Beni köpek gibi kelepçeleyemezsiniz’ dedim. Ancak ‘Sabrımızı taşırma’ dediler” dedi. Şikâyetçi sanık avukat Özaydın da 15 polisin kendilerine kimlik göstermeden, gözaltına almak istediklerini ve kendilerini darp ettiklerini ifade etti. ‘Meclis gereğini yapsın’ İSTANBUL/İZMİR Balyoz davasında yargılanan emekli ve muvazzaf askerlerin yakınları “Sadece kumpas dendiğinden beri internet kullanımı, HSYK ve MİT Kanunu gibi çok önemli düzenlemelerin içinde bulunduğu çeşitli torba kanunlarla onlarca yasal düzenmelenin yapıldığı TBMM bu oyunu bozmak için neden gereğini yapmamaktadır” diye sordu. “Vardiya Bizde Platformu dün Beşiktaş’taki “Sessiz Çığlık” eyleminin 74’üncüsünü gerçekleştirdi. Eyleme CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin de katılarak destek verdi. Asker ailelerini dinleyen Tekin, “Bu yargılamaların hepsi çökmüştür” dedi. Platform adına yapılan açıklamada, “Bilirkişi raporu olmasına rağmen haksız ve adil olmayan bir yargılama sonunda özgürlüğümüz zindanlara hapsedildi” denildi. Vardiya Bizde Platformu İzmir üyeleri ise “Sessiz Çığlık” eylemini dün yine Konak Alanı’nda gerçekleştirdi. Platform adına yapılan açıklamada “Gerek uzun tutukluluk gerekse hastalıkların pençesinde olan onlarca vatanseverimiz bir kumpas sonucu tutsak edilmiş, bu durum kamuoyuna açıkça ilan edilmişken hâlâ serbest bırakılmamışlardır” denildi. “Bu durumda olağanüstü bir yasa yolu olan kanun yararına bozmayı talep etmekten başka hukuki yol kalmamıştır” diyen Avukat Ersöz, şu açıklamayı yaptı: “Kanun yararına bozma, temyiz incelemesinden geçmeksizin ‘kesinleşen’ mahkeme kararlarının, başvuru üzerine Adalet Bakanlığı’nca kararın kaldırılması isteminin Yargıtay ‘Başka yol kalmadı’ Başsavcılığı’na iletilmesi anlamına gelmektedir.” Avukat Ersöz, 15 sayfalık “kanun yararına bozma” başvuru dilekçesinde, “Kovuşturma aşamasında yaşanan hukuka aykırılıklar göz önüne alındığında, söz konusu kararlara imza atmış olan bu hâkimlerin tarafsız ve bağımsız bir şekilde karar verebileceklerine olan inanç sarsılmış durumdadır” ifadelerini kullandı. Çantadaki ‘Hırsız var’ afişinin Erdoğan’ı hedef aldığı hükmü verildi ‘Hırsızlığı savcı yakıştırdı’ İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 28 Aralık 2013 tarihindeki Manisa mitingi öncesi gözaltına alınan TGB’li üniversite öğrencisi Hüseyin Tavas, çantasında bulunan “Dikkat Manisa’da hırsız var” yazılı afişin “Başbakan’ı hedef aldığı” savıyla hâkim karşısına çıkacak. Afişi, Manisa’da artan hırsızlık olaylarına karşı yurttaşları uyarmak amacıyla hazırladığını söyleyen Tavas, “Savcı, hırsızlığı neden Başbakan’a yakıştırdı bunu açıklamalı” dedi. Tavas hakkında 2 yıl hapis cezası isteniyor. 28 Aralık’ta gözaltına alınan 6 TGB’li, 12 saat süreyle emniyette tutulmuştu. Bu sırada Tavas’ın çantasında yapılan aramada, “Dikkat Manisa’da hırsız var” yazılı afiş bulundu. Manisa Cumhuriyet Savcısı Ali Tuğrul Çetinkaya da, bu afişin Başbakan’ı hedef aldığını iddia etti. 10 Nisan’da yargılanmasına başlanacak olan Tavas, ifadesinde, “Manisa’da hırsız var cümlesinin muhatabının Başbakan olduğunu savcı bey nereden anladı? Asıl bu yakıştırmayı yaptığı için savcıya dava açılması gerekmez mi?” diye sordu. Fotoğraf: SERKAN YILDIZ amacıyla İstanbul Haber Servisi Balyoz davasında 20 yıl hapis cezasına çarptırılan emekli Orgeneral Çetin Doğan, mahkemenin yeniden yargılama taleplerini reddetmesi üzerine Adalet Bakanlığı’ndan “Yazılı emirle kanun yararına bozma” isteminde bulundu. Doğan adına başvuruda bulunan avukat Hüseyin Ersöz, “Başbakan Recep Tayip Erdoğan başta olmak üzere yürütme ve yasama organına mensup kişiler tarafından yapılan değerlendirmeler, asker kişilerin yargılandığı davalarda hukuki sürecin adil yargılanma hakkına aykırı olarak sonuçlandığı yönünde bir kanının kamuoyunda hâkim olmasına neden olmuştur” dedi. Emekli Orgeneral Çetin Doğan ile emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz ve emekli Albay Hakan Büyük’ün avukatı Hüseyin Ersöz, Adalet Bakanlığı’ndan talebinin gerekçelerini açıklarken Balyoz davasında “yeniden yargılanma” taleplerinin, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddi ve buna itirazın da İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından geri çevrilmesi üzerine kararın kesinleştiğini ifade etti. MİT’e İhbarımdır: Verileri Bahçeye Gömdük 12 Eylül sonrası, bir süre Diyarbakır Radyosu’nda staj yapmıştım. Radyoevine gittiğimde birbirinden aydınlık yüzlü insanlarla tanıştım. Hemen hepsi sürgündü. Programlarından, fikirlerinden ya da istihbarattaki fişlerinden dolayı Diyarbakır’a sürülmüşlerdi. İçlerinden birinin suçu, Beritan Aşireti’yle ilgili programıydı. “Kürtçülük”le suçlanıyordu. Aylarca aşiretle birlikte yaşamış, onlarla göçmüş, sesler toplamış, yayına hazırlamıştı. Bantlarına el konulacağından korkuyordu. Bir gün odasında otururken pencereden bakıp “büyük sır”rını söylemişti bana: “Bantları torbalara sarıp bahçenin şu köşesine gömdüm.” HHH Önceki gün Cumhuriyet’in Genel Koordinatörü Akın Atalay’ın mesajını alınca hatırladım bu anıyı... Atalay’ın “Duyuru”su, yaklaşan fırtınayı haber veren bir alarm ziliydi aslında: “Çıkması beklenen yeni MİT Yasası gereğince gazetemizde mevcut tüm veri, belge ve kayıtlar, istendiği anda MİT’e verilmek zorundadır. Aksi takdirde iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası öngörülmektedir” diyordu. MİT’in, anayasadaki “özel yaşamın ve haberleşmenin gizliliği kuralı”nı çiğneyerek kapıya dayanması ve gazetenin belleğindeki verilere el koyması an meselesiydi. Acilen önlem almak gerekiyordu. “Kanun yürürlüğe girmeden, gazetemizin server’ının diskindeki mail adresleri üzerinden yapılan tüm mail içerikleri ve trafik bilgileri geri getirilemez şekilde silinecektir.” MİT Yasası, Basın Kanunu’ndaki “Gazeteciler haber kaynaklarını açıklamaya zorlanamaz” hükmünü çiğneyerek haber kaynağını açıklama zorunluluğu da verilecektir. Hadi kendimi ihbar edeyim: Ben uyarıyı alınca, bir önceki faşist rejimde öğrendiğimi yaptım ve verilerimi diske kaydedip uzak bir bahçeye gömdüm. Üstüne de şu notu yazdım: “İlerde bu diski bulacak olana, Türkiye’nin o karanlık döneminden küçük bir hatıra...” HHH MİT Yasası, rögar patlamışçasına ortalığa saçılan pisliği ve büyüyen tepkiyi, istihbaratla, baskıyla, yayın yasaklarıyla saklayabileceğini sanan bir iktidarın son çırpınışıdır. Sanılmaktadır ki, rüşvet pazarlıklarının ses kayıtları, “vakfa bağış” denen haraç ortaklıkları, İmralı müzakerelerinin tutanakları, şeriatçı örgütlere silah taşıyan istihbarat TIR’ları, Başbakan’ın “durdurun, yasaklayın, susturun” diye bağırdığı gece yarısı telefonları yazılmaz, duyulmazsa, halk kandırılabilir. Kendilerine Sultan Abdülhamit’in hatıratından şu satırları armağan etmek isterim: “Hayatıma kastedildiğini ve birçok defa da suikastçıların muvaffak olmalarına ramak kaldığını biliyorum. Bu şartlar altında herkesten şüphe etmemde şaşılacak bir şey yok. İstihbarat teşkilatım o şekilde kurulmuştur ki, hiçbir şey benden saklanamaz”. Sonunda ne oldu? O çok güvendiği istihbarat teşkilatı, Padişah’ı kaçınılmaz sondan kurtaramadı. Sarayını basanlardan, “Millet, seni azletti” lafını işittikten sonra sürgüne gönderildi. Ve hiçbir baskı rejiminin ilelebet payidar olamayacağının, istibdada itirazın istihbaratla bastırılamayacağının canlı kanıtı olarak tarihe geçti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle