29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 ŞUBAT 2014 CUMA 6 HABERLER Hukuk devletinin temel ilkelerinden biri ‘kamu görevlisi kanunsuz emri yerine getirmez’ ilkesidir. Bu yasayla MİT’ten gelecek her talep kayıtsız şartsız yerine getirilecek ve bu talepleri yerine getirenlere hukuki ve cezai sorumluluk çıkmayacak. Bu, milletvekillerine tanınanın üzerinde bir dokunulmazlık tanımak demektir. CMK’ye göre, soruşturma başlangıcı için gerekli olan şey suç işlendiği izlenimidir ama bu yasaya göre, söz konusu MİT faaliyetleri olunca vatandaştan ihbar ve şikâyetler için ‘delil ve dayanak’ isteniyor. Mahkeme ağır sağlık sorunları olan Hilmioğlu için bir ilke imza attı Nihayet tahliye ALİCAN ULUDAĞ Cihaner: MİT Anayasanın da Üzerine Çıkıyor İnternete erişimi kısıtlayan internet yasası ile yargıyı Adalet Bakanı’na bağlayan HSYK düzenlemesinin ardından iktidar partisi Milli İstihbarat Teşkilatı’nın yetkilerini genişleten bir kanun teklifini Meclis gündemine getirdi. Konuyu çok az bilenlerin bile ‘‘zırh’, ‘kalkan’ olarak gördükleri bu düzenleme, iktidarın 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrasında attığı kendini koruma adımlarının en önemlilerinden biri. 17 Aralık sonrası yapılan yasal düzenlemelerin tamamı, iktidarın özellikle yargıyı, yasamayı ve yürütmeyi tam anlamıyla kontrol altına alıp, yolsuzluklar ya da bazı hukuk dışılıklarla ilgili kendisini güvenceye almak biçiminde gitti. MİT düzenlemesiyle de iktidar bu amaçla çok kritik bir adım daha atıyor. CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner seçilmeden önce cumhuriyet savcısı olarak görev yapıyordu. Görevi gereği istihbarat birimleri ile bazen yan yana bazen de karşı karşıya kalabilen Cihaner ile getirilen düzenlemenin sonuçlarını ele aldık. Genel değerlendirmesi MİT’e ‘Anayasa üzerinde yetkiler’ ve MİT mensuplarına da ulusal ve uluslararası soruşturmalara karşı ‘sınırsız dokunulmazlık’ sağlandığı şeklinde. Cihaner’in MİT yasası ile ilgili vurgu yaptığı önemli unsurlar şunlar: Nasıl ki yargıdaki hukuk dışı yapılanmalarla mücadele için ‘panik’ içinde bir HSYK düzenlemesi çıkardılar, şimdi de MİT için bir düzenlemeyi yine panik içinde hazırlamışlar. Tabii bu arada yöntemsel hatalar da yapmışlar. Metnin değişik bölümlerinde sık sık ‘Diğer kanunlardaki düzenlemelere bağlı kalmaksızın’ ibaresi yer alıyor. Böyle olunca bu metin, yasalar ve hatta anayasa üstü bir metin haline dönmüş durumda. MİT’e yargıya ilişkin konularda adalet bakanında dahi olmayan olağanüstü yetkiler veriliyor. Avukatların dahi bilgi alamadığı soruşturma aşamasında MİT’e istediği her türlü dosyaya erişim yetkisi verilecek. Milli İstihbarat Koordinasyon Kurulu’na eskiden sadece kamu görevlileri katılabilirken şimdi ‘özel kuruluşların üst düzey yetkilileri’ de çağrılabilecek. Burada aklımıza Suriye içine yönelik transferlerde rol alan bazı sivil toplum kuruluşları geliyor. ANKARA Anayasa Mahkemesi, Ergenekon davasında 5 yıldır tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi’nde karaciğer kanseri başta olmak üzere birçok sağlık sorunu ile mücadele eden eski İnönü Üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioğlu’nun “tedbiren tahliyesine” karar verdi. Tarihinde ilk kez böyle bir karara imza atan Anayasa Mahkemesi, kararı, gereğinin yapılması için İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi, bu mahkeme de tahliye kararına imza attı. Yüksek mahkemenin sağlık gerekçesiyle verdiği tedbiren tahliye kararı, cezaevlerindeki 544 hasta mahkum için umut ışığı yarattı. Hilmioğlu’nun avukat kardeşi Hayati Hilmioğlu, tedbiren tahliye kararının süresinin altı ay olduğunu belirterek “Bütün umudumuz bu altı aylık süre içinde esas mahkemenin konuyla ilgili bir karar vermesi. Yoksa Fatih Hilmioğlu 6 ayın sonunda tekrar cezaevine girecek” dedi. Hilmioğlu için sağlık gerekçesiyle verilen tedbiren tahliye kararı diğer hasta tutuklu ve hükümlüler için de emsal olacak. Ergenekon davasında emekli Tuğgeneral Levent Ersöz benzer şekilde hastanede tutuklu olarak tedavi ediliyor. İnsan hakları dernekleri, şu an cezaevlerinde 163’ü ağır olmak üzere 544 hasta mahkum bulunuyor. İçte ve dışta sorgulanamayacaklar MİT mensuplarının tanıklık yapmasının önüne de çok güçlü bir bariyer konuyor. Sadece ‘devlet çıkarlarının zorunlu olduğu hallerde’ tanık olabilecekler. Yeni düzenleme MİT mensupları hakkında yurtiçinde ya da yurtdışında açılacak soruşturmaları etkisiz kılmayı amaçlıyor. Teklifin Paris suikastında MİT bağlantısı olduğu yönündeki iddialarla eşzamanlı olarak gündeme gelmesi dikkat çekici. Metnin birçok maddesinde, MİT’in karıştığı ileri sürülen suçların kamuoyundan gizlenmesine yönelik kaygılar rol oynamış gözüküyor. Hilmioğlu, nöbet çadırında arkadaşlarıyla hasret giderdi. Hilmioğlu’nu karşılayanlar arasında avukat akrabası Güldal Düzen de vardı. Hilmioğlu, araçla çıkarken, Veli Küçük’ün kızı ve avukatı Zeynep Küçük ile Doğu Perinçek’in oğlu Mehmet Perinçek de başka bir araçla eşlik etti. l Hasta mahkumlara emsal l Silivri cezaevi raporu CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yazılı bir açıklama ile “Anayasa Mahkemesi’nin tahliye kararı çok geç kalmış bir tahliye kararı olsa da bu kararın tıbbi, hukuki ve insani açıdan diğer tutuklu ve hükümlüler için de emsal alınmasını ve tahliye istemlerinde Anayasa Mahkemesi kararının göz önünde bulundurulmasını diliyorum” değerlendirmesini yaptı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Perihan Sarı ise “Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı, Fatih Hilmioğlu ile benzer sorunları yaşayan tüm tutuklu ve hükümlüler için asıl alınması gereken bir karardır” dedi. CHP İstanbul Milletvekili Nur Serter de tutuklu sanıklardan eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu’nun da sağlık sorunları yaşadığını belirterek haksız şekilde hapse atılan herkesin özgürlüklerine bir an önce kavuşmasını diledi. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, kararın ardından, “İyi bir çözüm. Yani sağlık durumuyla ilgili, bu insani bir şey doğrusu. Hem çözüm bulunsun hem hukukun içinde olsun. O da çözümlenmiş oldu. Ondan sadece memnuniyet duyarız” dedi. l Geç alınmış bir karar ‘Bu davalar düşmüştür’ İstanbul Haber Servisi Kanser hastası, eski İnönü Üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioğlu 5 yıldır tutuklu olduğu Silivri Cezaevi’nden tahliye edildi. Tahliye sonrası yaptığı açıklamada, “Bu davada yargılanan insanlar 67 yıldır bir tertip, bir kumpas olduğunu defalarca söyledi. Fakat inanan olmadı. Nihayet Sayın Başbakan ve hükümetin diğer üyeleri tarafından bu davanın bir kumpas olduğu ve devlet içindeki bir çete tarafından yapıldığı ifade edildi. Bu ifadelerden sonra bu davalar düşmüştür. Ne Ergenekon terör örgütü diye bir örgüt ne de darbe teşebbüsü diye bir teşebbüs vardır” dedi. Hilmioğlu, cezaevi çıkışa yaptığı açıklamada “Bu kararı veren AYM Başkanı ve üyelerine teşekkür ediyorum. Eğer tahliyem uzun tutukluluk nedeniyle gerçekleşmişse ki 5 yıla yakındır cezaevindeyim. Benden daha uzun süredir cezaevinde bulunanlar var. Yok eğer bu tahliye hastalık nedeniyle gerçekleşmişse, burada da hekim olarak söylemek isterim ki benden daha ağır hastalar var. Umarım onlar için de en kısa zamanda bir çözüm yolu olur ve onlar da tahliyelerine ulaşırlar” dedi. Davanın ilk başkanı Köksal Şengör’ün “Bugün olsa bu iddianameyi kabul etmezdim” sözünü hatırlatan Hilmioğlu, Türk milletine bir şey sormak istediğini belirterek “Eğer Ergenekon terör örgütü diye bir örgüt varsa bunun başı kimdir? Başı yok. Mahkeme de söyleyemiyor çünkü örgüt yok. Kanarya sevenler derneğinin bile bir başkanı varken, böyle bir örgütün başı olmaması nasıl izah edilebilir?” diye konuştu. Sanıklara bakıldığında ve davanın bir askeri darbeye teşebbüs davası olduğu düşünüldüğünde bu davadaki en üst düzey askeri şahsın İlker Başbuğ olduğuna dikkat çeken Hilmioğlu, “Yani Sayın Başbuğ, 700 bin kişilik silahlı kuvvetlerini, silahlı ordusunu bırakmış da 280 kişiden ve çoğu da sivillerden oluşan bir örgüt mü kurmuştur darbe yapmak için? Bunun akılla, mantıkla izahı yoktur” ifadelerini kullandı. Hilmioğlu, tedavisinin dışarıda devam edeceğini söyledi. Ankara’da ikamet ettiğini ve oraya gideceğini dile getiren Hilmioğlu, tahliye haberini aldığında ne hissettiği sorulunca da “Hiç iyi bir şey hissedemedim. Sevinemedim çünkü içerideki bütün insanlar suçsuz, ben size söyleyeyim, sadece Danıştay failleri ve Cumhuriyet gazetesine bomba atanlar hariç. Burada yargılanan bütün insanlar suçsuz. Bütün içtenliğimle söylüyorum” diye konuştu. Takas yetkisi hak ihlali Teklif, MİT’e yabancı uyruklu tutuklu ve hükümlüler hakkında sınır dışı etme, iade ya da takas yetkileri tanıyor. Bu düzenleme, insan hakları alanında sorun yaratabilir. MİT her türlü kuruluş ve örgüt ile temas yetkisi verilerek ‘çözüm süreci’ adı altında PKK ile yapılan görüşmelerde sorumsuz hale getiriliyor. Ancak bu yetki başta Suriye olmak üzere çeşitli ülkelerdeki terör örgütleri ile temaslar konusunda da MİT’i hem içeride hem de dışarıda sorgulanmaktan kurtaracak. Önleyici dinleme adı altında MİT’e ucu bucağı olmayan dinleme yetkisi veriliyor. Bunun demokrasilerde yeri yoktur. MİT müsteşarının Yargıtay’da yargılanması normal bir düzenleme. Ancak ‘bir daha soruşturma yapılmaması’ şartı bir korkuyu gösteriyor. Yani ‘hükümet değişir ya da kadrolar değişirse acaba bu yapılan hukuksuzluklar yeniden sorgulanır mı’ kaygısı ile konan bir madde bu. Hem hukukun genel ilkelerinden sapıyorlar hem de ileride hesap sorulması halinde durumlarını güvence altına almaya çalışıyorlar. Düzenleme yargı bağımsızlığı kadar basın özgürlüğüne de darbe vuruyor. MİT belgesi yayımlayanlara hapis cezası getiriyor. Oysaki kamu yararı varsa her türlü belge medya tarafından yayımlanabilir olmalıdır. Panik düzenlemesi Bir tek PKK değil Devran döner korkusu İnce arama feryadı AYŞE SAYIN Basına da darbe Milletvekili dokunulmazlığının üstünde ANKARA TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu içinde oluşturulan “cezaevleri alt komisyonu”nun üyesi milletvekillerinin Silivri Cezaevi ziyaretinde gazeteci Tuncay Özkan, cezaevi girişinde başta kızı Nazlıcan Özkan olmak üzere tutuklu ve hükümlü yakınlarına yönelik “ince arama”ya isyan etti. Komisyon, 13 Şubat’ta Silivri Cezaevi’ni ziyaret ederek Ergenekon, KCK ve Balyoz davası tutukluları ile koğuşlarında görüştü. Komisyonun CHP’li üyesi Veli Ağbaba, izlenimlerini rapor haline getirdi. Bazı değerlendirmeler şöyle: l Tuncay Özkan: Sadece bize değil ailelerimize de ince arama yapılıyor. Sutyenin kopçası dahi çıkarılıyor. 60 yaşındaki teyzeyi de üç kez eğiltip öksürtüyorlar. Tamam anladık bize yapıyorsunuz, bari ailelerimize, eşimize, çocuklarımıza yapmayın. Cezaevinde ortak alanların hepsi izleniyor. l Yalçın Küçük: Yemekleri almak için kullandığımız kapılardaki delikler köpekler için. Burası tam bir köpekhane. Burada bize insan gibi davranmıyorlar. Birbirimizle görüşmemiz engelleniyor. Birbirimize selam vermemize izin vermiyorlar. l Hurşit Tolon: Paralel devletin adil olmayan yargılamaları yüzünden buradayız. Levent Ersöz’e dokunamıyorlar, hastaneye yatıramıyorlar. Doktorlar bıçak dahi vuramıyor. Korkuyorlar. Hem mahkeme haksız hem adam ölüme terk edildi. ‘Yeniden yargılama’ umudu bitti CANAN COŞKUN Balyoz davasında sanıkların yaptığı “yeniden yargılama” talebinin reddine yapılan itiraz da üst mahkeme tarafından oybirliğiyle kesin olarak reddedildi. Balyoz davasında 20 yıl hapis cezasına mahkum edilen emekli Orgeneral Çetin Doğan, 18 yıl hapis cezası verilen MHP İstanbul Milletvekili Engin Alan ve 16 yıl hapis cezasına çarptırılan emekli Tümgeneral Recep Rıfkı Durusoy’un avukatları aracılığıyla yaptığı “yeniden yargılama” talebinin reddine yapılan itiraz da üst mahkeme tarafından karara bağlandı. 11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Metin Özçelik ve üye hâkimler Mehmet Uğurlu ile Birol Bilen tarafından verilen red kararında, bir kısım kişilerin basında yer alan açıklamaları gerekçe gösterilerek tanık olarak dinlenmelerinin talep edildiği belirtildi. Kararda, “orduya kumpas kuruldu” sözü kastedilerek açıklamaların belli bir olayla ilgili olmayan ve ülkenin gündemine yönelik soyut değerlendirme niteliğinde olduğu kanaatine varıldığı kaydedildi. Bu açıklamalara yanlış anlam yüklendiğinin beyan sahipleri tarafından da belirtildiğinin aktarıldığı kararda, beyanların yeni delil taşımayacağı ifade edildi. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararında açıklanan gerekçenin yasaya uygun olduğu ve CMK’nın 311. maddesince yargılamanın yenilenmesini gerektirecek nitelikte olmadığı kaydedildi. ‘Kumpas’ sözü soyut Ceza içinde ceza İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Çağdaş Hukukçular Derneği Şube Başkanı Şule Arslan Hızal, Buca Kırıklar F Tipi Cezaevi’nde uzun bir süredir, 1 ve 3 kişilik hücrelerin havalandırmalarına kamera takıldığı; avukat görüş odalarına müdahale yapılmak istendiğini söyledi. Hızal, “Kameralar yatak odalarını da görüyor. Ses kayıt ve gece görüşü özelliğine sahipler” dedi. Hızal, kameraları söken ve idareye teslim eden mahkumlar hakkında soruşturma açıldığını” ve davalar açıldığını söyledi. Alemdaroğlu cezaevine döndü İstanbul Haber Servisi Ergenekon davasında 15 yıl 8 ay 22 gün hapis cezasına çarptırılan ve 7 aydır Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu, yüksek ateş, idrar yolları enfeksiyonu şikâyetleriyle 29 Ocak tarihinde kaldırıldığı Silivri Devlet Hastanesi’nden taburcu olarak cezaevine döndü. Alemdaroğlu’nun avukatı Metin Çetinbaş, müvekkilinin 17 Şubat Pazartesi taburcu olduğunu anımsatarak “Yüksek ateş, grip ve idrar yolu şikâyetiyle Silivri Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Kemal Alemdaroğlu’nun hastanedeki tedavisi tamamlandı. İyileşme belirtileri var. İlaç kullanmaya devam ediyor. Ateşi düştü. İdrar yolu enfeksiyonu sürüyor. İlaç tedavisi bitince tedaviye nasıl devam edileceğine karar vereceğiz. Prostatı vardı, tedavisi sürüyor” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle