23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 ŞUBAT 2014 CUMA CUMHURİYET SAYFA kultur@cumhuriyet.com.tr KÜLTÜR 17 Ölüm yıldönümünde anıyoruz: NOBEL ÖDÜLLÜ ÇİNLİ YAZAR... İsmail Gülgeç Sevgili okurlar. Uzaklardayım. Bugün bu köşeyi, çok sevip saydığım eşsiz bir insanı, İsmail Gülgeç’i anmak üzere Şükrü KOCAGÖZ’e bırakıyorum... İşte “İsmail’in (kendisince öyle olmayan) olağanüstü yaşamı.” İsmail Gülgeç bu ülke için kahramanlık öyküsü olan bir yaşam sürdü ve bunu bütün içtenliği ile doğal saydı. Engelli durumundan yakındığını bir kez gördüm; o da bir vergi yasası değişikliğinde bazı muafiyetlerin kaldırılması söz konusu olunca toplumun, giderek hükümetin engellilere karşı olan tavrından yakınmasıydı. 1969 yılıydı. İsmail ile Demokrat İzmir gazetesinde tanıştık. Zeminden bir kat yukarıdaki odama kapıcı Mustafa Efendi ve rotatifte çalışan iki genç çocuk tekerlekli sandalyesini havalandırıp merdivenlerden çıkarak getirdiler. Hemen ardından yukarıdan gazetenin genel yayın müdürü Attilâ Abi (İlhan) indi. Hiçbir karesi yayımlanmamış olsa da kıdemli resimli romancı olarak Attilâ Abi İsmail’i bana emanet (!) ediyordu. İsmail hemen karakterleri çok kalabalık bir köy hikâyesi çizmeye başladı... İsmail bu işe içgüdüsel olarak merak sardığını ve piyasadaki resimli romanlar gibi bir şeyler çizmeye başladığını anlattı. O sıralar en önemli yayın Suat Yalaz’ın Kaan’ıydı. Çizdiklerini toplayıp İstanbul’da Suat Yalaz’a götürmüş. Suat Bey ona resimli romanın çini mürekkep, tarama ucu, fırça, cetvel, rapido ile çizildiğini anlatmış, göstermiş. Dönüp doğru malzemeler ile çizmeye başlamış. Perspektifi çize çize öğrenmiş. Kısa sürede ben de kendisine bu alandaki sınırlı bilgi ve becerimi aktardım. İsmail karikatür türündeki bandını hazırlarken bir taraftan da “ciddi” çizgilerle denemelere başladı. Daha sonra ikimize resimli romancı Mithat Akman katıldı. (Sonradan o da benim gibi mimar oldu). Mithat “temiz” çizgilerle aşk ve polisiye konular çizerdi. Attilâ Ağabey onunkileri fazla bekletmeden basmıştı. Bir süre sonra “Kuzum sen çizdiğinden daha iyi metinleri yazıyorsun” diyerek beni zaman zaman İsmail’in senaryolarına bulaş Engel Tanımayan Engelli Kültür Servisi Nobel ödüllü Çinli yazar Mo Yan, 17 Şubat’ta Türkiye’ye geldi. 2013’te Çin’de Türkiye Kültür Yılı etkinlikleri çerçevesinde başlatılan, 100 Çinli entelektüelin ülkemizde ağırlanması projesi kapsamında Türkiye’ye gelen Mo Yan, İstanbul ziyaretine başladı. Yazarın ziyaret programı, İstanbul ve Ankara olmak üzere iki şehirden oluşuyor. Mo Yan ilk olarak Topkapı Sarayı, Ayasofya, Sultan Ahmet Camii’ni ve Yerebatan Sarnıcı’nı gezdi. Yazar, İstanbul turunun ilk gününde Türk mutfağı lezzetlerini de tattı. Mo Yan’ın İstanbul gezi programında Dolmabahçe Sa Mo Yan İstanbul’da... rayı, Kapalıçarşı, Galata Köprüsü, Taksim ve İstiklal Caddesi de yer alıyor. 2012 Nobel Edebiyat Ödülü’nü alan Mo Yan, 2006 yılında kendisi gibi Nobel Edebiyat Ödülü’ne değer görülen Türk yazar Orhan Pamuk ile bir araya gelecek. Programı kapsamında Mo Yan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik tarafından da kabul edilecek. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın, 2013’te başlattığı “100 Çinli Entelektüel Projesi” Mo Yan’ın ziyaretiyle son buluyor. Ruh ikizliği maya itti. Bundan sonra ve birlikte çok eğlenerek onun senaryolarını konuştuk. Bu süreçte kafalarımızın müşterek çalışması birinin attığı diyaloğu öbürünün geliştirmesi neredeyse bir ruh ikizi hali yarattı. Ve bu bizi birbirimize kimseye anlatamayacağımız şekilde bağlayan şey oldu. Aradan yıllar geçti: Bir gün İsmail “Çok önemli bir durum var” diyor. Bir seri ameliyat geçirirse yürüme ihtimali varmış, kim söyledi diye soruyorum. “Veli Lök” diyor. Baba dostu, İzmir’in, Türkiye’nin en iyi ortopedisti. Çok seviniyorum. “Sevinme” diyor. “SSK’nin hekimler kurulundan onay almadan masrafları kendim yapamam. Kurulda bir bayan hekim karşı çıkıyor. ‘Efendim ameliyatların başarı şansı yüzde on. Sosyal Sigortalar bu olasılık için masraf yapmamalı’ diyor. Ben de ona hanımefendi siz gelin bu tekerlekliye oturun, ben oradan size yüzde on şansınız var, diyeyim. Ondan sonra karar verin dedim. Kapıyı vurup çıktım. Şimdi kararı bekliyoruz” diyor. Ama karar olumlu çıktı. İsmail her seferinde haftalarca yatakta alçılı kaldığı bir seri ameliyattan sonra koltuk değnekleri ile yürümeye başladı. Yeniden doğmuş gibiydi. Koltuk değnekleri ile yürümekten hiç sıkıntısı, kompleksi yoktu. Bir gün İzmir’de Martı kebapçısında döner yerken Yalçın Pekşen, “İsmail senin komplekssizliğinden komplekse kapılıyorum” demişti. İsmail ameliyatlardan sonra bir süre daha İzmir’de çalıştıktan sonra Milliyet’e, İstanbul’a gitti. İkimizin de zaten çok sevdiği Suavi Süalp’le ça lışması istenmişti. Sanırım fikir Abdi İpekçi’nindi. Ona kim önermiş hiçbir zaman öğrenemedim. Ama Milliyet’in mermer yuvarlak döner merdivenlerini İs mail ile çıkarken sanırım ben ondan çok gurur duyuyordum. Abdi Bey ona çok büyük bir iyilik daha yaptı. Önayak oldu, belki de Türkiye’nin ilk engelli otomobilini getirtti. Ehliyet aldırdı. Yeşil (bir otomatik DAF mıydı) bir arabaydı. İlk yanına oturduğumda biraz heyecanlandım. “Bak aylardır kullanıyorum, sen bindin diye kaza yapacak değilim” diyerek hızla trafiğe daldı. Biraz daha beni korkutarak eğlendik. Sonra alıştım. O da araba ile Avrupa turuna çıktı. Haftalık çizimlerle yolculuk anılarını aktardı. Son yıllarda “Çanakkale İnzivası” nedeni ile telefonlaşıyorduk. O her zamanki sakin iniş çıkışsız hafifçe genizden duygusal titreşimli ifadesi ile sanki başkasından bahseder gibi kanser tedavisini veya beyin tümörü ameliyatını aktarıyordu. Bu donuk söylemlerin ardında ikimizin de sözünü etmeden düşündüğümüz, üzerinde titrediğimiz çizim yetisinin eksilmemesi düşüncemizdi. Teselli filan değil; son ana kadar çizme isteğini başardı. İsmail’in yaşamı, sürekli engelleri aştığı için ülkemizdeki engelliler için bir kahramanlık öyküsüdür diyemeyeceğim, çünkü o en medeni insanın bile başaramadığı, engel diye bir şeyi tanımlamayan, bu kavramın dışında bütün içtenliği ile var olabilen bir yapıdaydı. O yaşamın maddi, manevi zorlukları karşısında gerçek bir engelsizdi. Bu yazıyı uçakta bitirdim. Cenazeye yetişemedim. Pencereden bakıyorum. Orada bir bulutun üzerinde oturmuş dizüstü aşağıya bakarken bana işaret ediyor. “Yav bak bu bulutun üstünden bakınca aşağıda dünyadayken görmediğim kadar çok matrak şey görülüyor.” Albert Long Hall sezonu dansla açtı Kültür Servisi Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall konserleri ilkbahar sezonu önceki akşam Garanti Kültür Merkezi Ayhan Şahenk Salonu’nda Kremlin Balesi solistleri ile açıldı. Rus bale ekolünün ünlü dansçıları; Alexandra Timofeeva, İrina Ablitsova, Alice Aslanova, Saori Koike, Mikhail Martynyuk, Mikhail Yevgenov ve Yegor Motuzov klasik ve modern balenin önemli yapıtlarını sergilediler. Albert Long Hall konserleri 26 Şubat Çarşamba, 19.30’da “Piyano Günlerinde Bir Usta” Ayşegül Sarıca konseriyle devam edecek. Gerçek bir engelsiz ZORLU CENTER PSM ‘ŞEHİR SAHNESİ’Nİ AÇTI Amatör ruhlu sanatçılara Kültür Servisi Zorlu Center PSM’nin, kendini sanatla ifade etmek ve örnek aldığı sanatçılarla bir araya gelmek isteyen herkes için yarattığı “Şehir Sahnesi” dün açıldı. Türk tiyatrosunun duayeni Haldun Dormen’in sohbetiyle açılan sahne, iki farklı projeye ev sahipliği yapacak. “Sahne Senin” projesinde amatör sanatçılar seyircisiyle buluşabilecek ve “Sanat Konuşmaları” ile sevdikleri sanatçılarla aynı sohbet ortamında bir araya gelecekler. Eski bir müzikal sanatçısı olan Zorlu Center PSM Genel Müdürü Ray Cullom ile Dormen’in müzikaller konulu sohbetinin ardından sahneyi Dormen’in öğrencileri devraldı ve ufak bir performans sundular. Baharda dans u Limón Dance Company, klasik yapıtları çağdaş koreografilerle harmanladığı özel bir repertuvarla mart ayında İş Sanat’ta olacak. Kültür Servisi İş Sanat, teknik ustalıkları ve dinamik koreografisiyle tüm dünyada büyük beğeni toplayan Limón Dance Company’yi İstanbullu sanatseverlerle buluşturuyor. “Michelangelo’nun imgelerinin ya da Bach’ın müziğinin dans ettiği gibi bir insan da dans edebilir” diyen José Limón’un zamanın ötesine geçen yapıtlarını ve vizyonunu yansıtan ABD’li dans topluluğu Limón Dance Company, klasik yapıtları çağdaş koreografilerle dengelediği özel bir repertuvarla sahne alacak. Polonya halk danslarından esinlenerek Chopin’in mazurkaları eşliğinde kahraman halka ithafen yaratılan “Mazurkas”, Othello’nun hikâyesine gönderme yapan “The Moor’s Pavane” ve Rodrigo Pedernairas’ın koreografisi ve Pa quito D’Rivera’nın besteleri eşliğinde “Come with Me” 7 Mart gecesinin repertuvarında yer alıyor. Topluluk 8 Mart’ta ise Limón’un Kohelet metinlerine göndermede bulunarak, zaman ve insan deneyimi üzerine yarattığı “There is a Time”, topluluğun sanat direktörü Carla Maxwell’in imzasını taşıyan, José Limón’a saygı duruşu niteliğindeki “Etude” ve Bach’ın muhteşem bestesinin sahnede vücut bulduğu “Chaconne” ile sahnede olacak. Her iki geceyi de 2012 yılında hazırlanan “Come with Me” ile noktalayacak topluluk, iki gece üst üste nefes kesen dramatik koreografilerle İş Sanat sahnesinde görsel bir şölen sunacak. Amerikan modern dansına damgasını vuran Limón Dance Company İş Sanat’ta “Sahne Senin”, baleden tiyatroya, danstan konsere ve gösteri sanatları alanında pek çok performansa ev sahipliği yapacak. Son teknolojinin kullanıldığı Şehir Sahnesi’nde performanslar; çarşamba, cuma, cumartesi ve pazar günleri 19.00 19.45 saatleri arasında gerçekleşecek. 26 SANATÇININ BULUŞTUĞU ALBÜM 3 MART’TA RAFLARDA Ahmet Kaya’sız ‘Bir Eksiğiz’ Kültür Servisi Ahmet Kaya’nın yapım şirketi Gam Müzik, sanatçı adına bir albüm çalışması yayımlıyor. Sanatçının eşi Gülten Kaya tarafından bir yıl önce projelendirilen “…Bir Eksiğiz” isimli iki CD’den oluşan bu sürpriz albümde, pek çok sanatçı Ahmet Kaya eserlerini yeni düzenlemelerle yorumluyor. Prodüktörlüğünü Gülten Kaya’nın yanı sıra sanatçı Yavuz Bingöl’ün de üstlendiği çalışmanın proje danışmanlığını ise Ahmet Kaya’nın kızı Melis Kaya yapıyor. Albümde Sezen Aksu’dan Teoman’a, Aynur’dan Halil Sezai’ye, Gripin’den Bülent Ortaçgil’e, Zuhal Olcay’a 26 sanatçı yer alıyor. Albümün kapak tasarımını ise Hrant Dink’in kızı Sera Dink yaptı. Albüm, 3 Mart’ta raflardaki yerini alacak. n Kültür Servisi Som Bobrick’in yazdığı, Ali İsmail Kurt’un yönettiği “Baş BelasıÇok Deli Komedi” adlı komedi oyunu, bugün saat 20.30’da Duru Tiyatro’da sahnelenecek. Şeyda Aydın, Ali İsmail Kurt ve Mert Tokatlı’nın rol aldığı oyun, 27 Şubat Perşembe günü saat 20.30’da Halis Kurtça Kültür Merkezi’nde seyirciyle buluşacak. ‘Çok Deli Komedi’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle