03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 ŞUBAT 2014 PAZARTESİ 8 MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli önceki gün Arena Spor Salonu’nda partisinin yerel seçim kampanyası tanıtım toplantısında konuştu. Hem Bahçeli’nin konuşması hem de salonda ilk gösterimi yapılan kampanya filmi ile şarkısı, “17 Aralık Yolsuzluk operasyonunun” artık MHP kampanyasının temel unsurlarından biri haline geldiğini ortaya koyuyor. HABERLER MHP Kampanyasında ‘17 Aralık’ Vurgusu Kendisinin ve MHP’nin görüşlerinin duyurulmaması yönünde Başbakan tarafından basına yapılan baskıları eleştiren Bahçeli, “Basın hürriyeti ölümcül yara aldı. Çokseslilik, farklı ses ve yorumlar bastırıldı” ifadelerini kullandı. Bahçeli, hükümetin yeni internet yasakları için de “İnternet zaptiyeleri interneti perdeledi” diye eleştirdi. sloganı onu çok anımsatıyor: “Artık Yeter. Şimdi Söz Senin”. l MHP’nin ve Bahçeli’nin kampanyasında sadece iktidar partisi AKP yerine ana muhalefet CHP’nin de hedef alınması dikkat çekici. Kampanyanın ana sloganlarından birini “Ne AKP, ne CHP; herkes için MHP” olarak belirlemişler. “Siyasi atmosfer pamuk ipliğine bağlı. 30 Mart’a yaklaştıkça provokasyonların, tahminleri dahi altüst edecek vahim olayların yoğunlaşacağı anlaşılmaktadır. Önümüzdeki 52 günlük süre her türlü tehlikeye açıktır. Ülke olarak böylesi dönemleri aynısıyla darbe dönemlerinin öncesi ve sonrasında yaşadık” dedi. Bahçeli partililerini de “sandık yolsuzluğuna” karşı uyanık olmaya davet etti. l Bahçeli 17 Aralık yolsuzluk operasyonuyla artık dönülmez noktaya gelen AKPcemaat çatışmasında da partisinin yerini konuşmasında belli etti. MHP lideri, “Kimdir bu paralel yapı?.. Ahı gitmiş vahı kalmış Başbakan Türk milletini kandırmak için akla hayale sığmayan korku senaryoları üretmektedir” sözleriyle Erdoğan’a inanmadıklarını ortaya koydu. Bahçeli son grup konuşmalarında da Gülen hareketinin iş dünyasında örgütlenen çatı kuruluşu TUSKON’a açık destek vermişti. n Baştarafı 1. Sayfada GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Yolsuzluk vurgusu öne çıktı Arena’daki toplantıda öne çıkan notlar şunlar: l Bahçeli 2013 yılında Türkiye’nin dokuz farklı ilinde “Milli Değerleri Koru ve Yaşat” mitingleri düzenlemişti. O miting konuşmalarında mesajların çoğu AKP hükümetinin PKK ile yürütmekte olduğu görüşmelere yönelik eleştirilerdi. Önceki gün Arena’da yaptığı konuşmasında da ara ara bu konuya değinmekle birlikte, asıl öncelik “yolsuzluk” konusuna ayrılmıştı. Bahçeli, AKP hükümetine bu konuda, “Hırsızlığın kaptan köşkü, rüşvetin ana karargâhı, pisliklerin limanı, haramilerin sığınağı, milletin kesesine kene gibi yapışanlar, lekeli siyaset erbapları, kanun kaçakları, adalet katilleri” gibi oldukça ağır eleştiriler yöneltti. l İlk kez gösterilen kampanya filmi ve klibinde de benzer biçimde “Haramı helal sayanlara, yetim hakkı çalanlara artık yeter” mesajı sık sık ekrana getirildi. AKPcemaat kavgası ve MHP l Demokrat Parti’nin 1950 seçim sloganı “Yeter Söz Milletin” idi. MHP’nin yeni seçim Artık Yeter! DP sloganını hatırlattı: eçim öncesi ‘vahim olaylar’ uyarısı Bahçeli’nin seçim sürecinde yaşanabilecekler ve sandık güvenliğine ilişkin kaygı ve uyarıları dikkat çekiciydi. MHP lideri, S ezi ve yasaklar MHP’yi de etkiledi MHP, geçen yıl haziran ayında yaşanan Gezi Parkı protestolarına da kampanyasında yer veriyor. Kampanya filminde ekrana “Çevre Katliamlarına Artık Yeter” sloganı da yansıtılıyor. l MHP kampanyalarında “yeni” olduğunu düşündüğümüz bir başka tema da hükümetin basın ve ifade özgürlüğü konusundaki baskıcı uygulamalarına yönelik tepki. Kampanya filminde ve şarkısında ekrana “Yazdığımıza, Çizdiğimize Karışanlara, Mahremiyetimize Karışanlara Artık Yeter!” ifadesi de yansıtıldı. l Bahçeli de konuşmasının bir bölümünü basın ve ifade özgürlüğü konusuna ayırdı. G CHP, Meclis’ten çıkan internet kanununu bugün tüm dünyaya şikâyet ediyor. CHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu imzasıyla başta BM Genel Sekreteri Ban Kimun olmak üzere, aralarında UNESCO ve Sosyalist Enternasyonal gibi uluslararası kuruluşlar ile Uluslarası Af Örgütü, Sınır Tanımayan Gazeteciler ve Freedom House gibi insan hakları ve gazetecilik örgütlerine gönderilecek açık mektupta şu mesajlar yer alacak: Orwell’in 1984’üne döndük: Türkiye’de internet kullanım hakkı, ciddi ve çok yakın bir tehlikenin tehdidi altındadır. Yeni kabul edilen bir yasayla AKP Hükümeti internet üzerinde kurmakta olduğu baskıyı daha da sıkı hale getirmiş, vatandaşların ifade ve iletişim özgürlüklerinin yanı sıra bilgi edinme ve yayma haklarına getirilen kısıtlamaları daha da artırmıştır. Mahremiyet hakkı da ciddi şekilde tehdit altındadır. Bu yasayla birlikte, hükümet tarafından atanmış¸ birkaç bürokrat, kamunun internette neleri yapıp neleri yapamayacağına karar verme yetkisine sahip olacaktır. Daha önce benzeri görülmemiş bu sansür hamlesiyle 2014 yılının Türkiyesi tam olarak George Orwell’in 1984’üne dönüştürülmektedir. CHP’den dünyaya ‘internet’ şikâyeti: Mahremiyet sansürün bahanesi olamaz: İktidardaki AKP hükümetinin internet özgürlüklerini hedef alan bu saldırısı, Türk vatandaşlarının temel hak ve özgürlüklerine karşı girişilmiş bütünlüklü ve ısrarlı bir taarruzun yalnızca bir parçasıdır. Türkiye’de birkaç yıldan beri demokrasi gerilemekte, hukukun üstünlüğü ise rafa kaldırılmış durumdadır. İnternet özgürlüklerini hedef alan bu son hamlenin ise iki amacı vardır: Birincisi medya üzerindeki hükümet kontrolünü derinleştirerek ve genişleterek hükümete yönelik eleştirileri ve muhalif sesleri susturmak; diğeri ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ailesi ve bakanlarına yönelik yolsuzluk ve rüşvet iddialarını örtbas etmektir. Mahremiyet hakkı sansürün bahanesi olamaz. Kısacası, Recep Tayyip Erdoğan interneti Sahibinin Sesi’ne çevirmek istemektedir. Dolayısıyla burada söz konusu olan yalnızca Türk vatandaşlarının hakları değil, dünyanın her yerindeki tüm internet kullanıcılarının haklarıdır... Bu şartlar altında, AKP hükümetinin otoriter ve antidemokratik uygulamalarına karşı haklarını ve özgürlüklerini savunma mücadelesi veren Türkiye’deki vatandaşlarımızla dayanışma göstermeniz ve sesinizi duyurmanız için sizlere çağrıda bulunuyoruz. İnternet kontrolüne ve sansürüne karşı çıkalım. Dünyanın her yerindeki tüm vatandaşların interneti özgürce kullanma hakkını savunalım. Mahkumu tüfekle vurun SAVCI, İSTANBUL VALİSİ MUTLU’YU YALANLADI: ‘Hayata Dönüş’ katliamı davası 14 yıldır karara bağlanamazken ortaya çıkan harekât planları ‘acı gerçeği’ gözler önüne seriyor CANAN COŞKUN D.A’nın elinde molotof yoktu MURAT İNCEOĞLU İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun, marjinal grup üyesi olduğunu ve elinde molotof bulunduğunu iddia ettiği genç kız hakkında savcılık kovuşturmaya gerek olmadığına karar verdi. Savcılık kararında D.A’nın suç işlediğine ilişkin kanıt olmadığı ve elindekinin molotof değil sirke olduğu da ifade edildi. D.A, 1 Mayıs 2013 günü mitinge katılmak isterken polisin attığı gaz fişeği ile yaralandı. Yaralı D.A. ve binadakiler polis tarafından gözaltına alındı. Vali Mutlu olay görüntülerinin kamuoyuna yansımasının ardından, henüz 16 yaşında olmasına rağmen D.A’nın kimliğini açıkladı; marjinal örgüt üyesi olduğunu, elinde molotof olduğunu söyledi ve sözlerine “Videoları izlesinler. Polise taş atan grubun içerisinde onu görecekler” diyerek devam etti. Valinin açıklamasının yanı sıra polis tarafından çekilen görüntüler basına dağıtılarak D’nin elinde molotofkokteyli olduğu haberleri yaptırıldı. D.A. kayıtlara “suça itilen çocuk” olarak geçti. Soruşturma sürerken Gündem Çocuk Derneği, D.A’nın ailesinin ve avukatlarının bilgisi dışından Kamu Denetçiliği Kurumu’na başvurdu. Kurum bu süreçte aile ve avukatları ile de görüşerek uzlaşma yolu aradı. Avukatlar ise kuruma “Bu kadar ağır suçlar işleyen devletle uzlaşma talepleri olmadığını” iletti. Raporda İçişleri Bakanlığı ve İstanbul Valiliği’nin hatalarına dikkat çekildi ve tavsiyelerde bulunuldu. Ancak hem İçişleri Bakanlığı hem İstanbul Valiliği kurumun tavsiyelerini dikkate almadı. 19 Aralık 2000’de Türkiye genelinde 20 cezaevinde eşzamanlı düzenlenen ve 2’si asker 30’u tutuklu 32 kişinin öldüğü, yüzlerce kişinin yaralandığı, “Hayata Dönüş” Operasyonu’na ilişkin 2 harekât planı daha olduğu anlaşıldı. Dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan ve dönemin Jandarma Genel Komutanı Aytaç Yalman tarafından imzalanan harekât planlarında, Emniyet grubu olarak tanımlanan ekibin müdahale esnasında keskin nişancı tüfeği, av tüfeği, bombaatar ve gaz bombası bulunduracağı kaydedildi. Bayrampaşa Cezaevi’nde 12 kişinin öldürülmesine ilişkin 14 yıldır kara ra bağlanamayan davaya Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 15 Şubat Çarşamba günü devam edilecek. Hayata Dönüş Operasyonu sırasında “görev sınırlarını aşarak 12 kişinin ölümüne sebep oldukları, 29 kişiyi öldürmeye teşebbüs ettikleri” suçlamasıyla 39 jandarma görevlisinin yargılandığı davaya bakan mahkemenin yazısı üzerine Jandarma Genel Komutanlığı 2 harekât planı daha gönderdi. Yalanlar, gerçekler... Planlarda Kasım 2012’de ölen İstanbul Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral E. Engin Hoş’un, Bayrampaşa, Ümraniye ve Gebze Cezaevi’nden sorumlu operasyon komutanı olduğu kaydedildi. Harekât planlarında Genelkurmay Başkanlığı, Adalet Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, MİT Müsteşarlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, valilikler, Jandarma Genel Komutanlığı Denetleme Başkanlığı, İstanbul ve Ankara jandarma bölge komutanlıklarının operasyondaki görevleri anlatılıyor. Eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk ise konuyu basından öğrendiğini, o dönem öyle bir plandan haberi olmadığını savunmuştu. Planda, basın kuruluşlarının, çevre binalardan çekim yapılması da dahil cezaevi yakın çevresine yaklaştırılmamasının aktarıldığı planda, özellikle helikopterlerden görüntü almalarının önlenmesi, Başbakanlık’tan izin alınmaksızın hiçbir yetkilinin basına bilgi verilmemesi kaydedildi. 1977 mezunlarının buluşmasında yaptım. 18 ili kapsayan bu 128 konuşmada toplumun seçim sürecine girdiği, sandık heyecanının usul usul beldelere hatta köylere kadar yayıldığı dikkati çekiyordu. Belde ve köylerdeki seçim heyecanının daha farklı bir nedeni var. Memleketin her şeyi ile oynayan AKP, “bütünşehir yasası” ile birlikte kasaba ve beldelerin düzenini de bozmuş. Buralardaki yerel yönetim yapısından mülkiyet hakkına kadar pek çok konuda belirsiz bir değişiklik var. Bunu ayrı bir yazı konusu yapacağız. Yine büyük kentlerin yanı sıra köy ve kasabalarda yankı bulan bir başka durum 17 Aralık süreci... Her ne kadar Başbakan, akla gelen gelmeyen bütün yöntemleri deneyerek bu süreci örtmeye hatta yönünü değiştirmeye çalışsa da halkın gözünde “suç üstü” hali var. Türkiye’de en güçlü gündem konusunun bir haftalık ömrü vardır ama 17 Aralık süreci, sıradan bir gündem değil 12 yılın özeti olduğu için seçimlerin kaderinde önemli rol oynayacak. HHH İzmir Nazilli seferi öncesinde 7 Şubat’ta Sevgili Muharrem İnce’nin davetiyle Yalova’ya giderken sabah çok erken yola çıktık. Yalova öncesi Karamürsel’e uğradık. Onun da öncesinde birkaç bin nüfuslu bir beldede rastgele bir kahvede sabah çayı içelim dedik. Kapıdan girdiğimizde içeride üç kişi vardı. Selam verip masaya oturduk. İlerleyen dakikalarda gelenlerin bir kısmı etrafımıza oturdu, bir kısmı az ileriden sohbetimizi izledi. Yeni demlenmiş sabah çayını içerken kahvehanenin hem sahipliğini hem garsonluğunu yapan orta yaştan arkadaş dönüp, “Çıktığın gibi konuşmaya devam ediyorsun” dedi, arkasını şöyle getirdi: “Ama bizim kahvede sansür var. Geçen gün polisler geldi, uyardı. Sonun kötü olur dedi.” Neden uyardıklarını sordum... Kahvede akşam haberleri izlenirken Başbakan konuşmaya başlayınca kahve sakinleri duygularını yüksek sesle söylüyormuş. Bu durum polise kadar gitmiş. Polis, kahvedekilerin haberleri sessizce izlemesini istemiş. Kahvehane sahibi, tek tek insanlardan sorumlu olmadığını, etraftakileri rahatsız etmediği sürece kimseye bir şey demeyeceğini söyleyince, polis şu çözümü önermiş: “O zaman sen de ya haberlerde televizyonunun sesini kıs ya da kapat...” HHH Kahvehane sahibinin öyküsünü dinledikten sonra masadaki sohbetin seyri de değişti. İktidar partisini tutan arkadaş masayı terk edip dışarı çıkarken 75 yaşındaki İsmail Abi, ona şöyle seslendi: “Aklınızı başınıza toplayın. Sonunuz çok kötü olacak.” 62 yaşındaki AKP’den önce MHP’li, çok kısa süreli BBP’li, ama uzun süre de Erbakancı olan arkadaş da ona şöyle çıkıştı: “Düne kadar CHP’ye laf ediyordun. Şimdi CHP ağzı ile konuşuyorsun.” İsmail Abi ise sesini biraz daha yükseltti, “Ben kimsenin ağzı ile konuşmuyorum. Doğruyu söylüyorum. Memleketi, devleti perişan ettiniz” diye devam etti. Daha sonra söylediklerini yazmamız şık olmaz. Anadolu’nun küçük yerleşim yerlerindeki tablo da gösteriyor ki iktidar koalisyonu içinde çatlak değil, artık ayrılık var. Anadolu yeni bir sentez arıyor. Kimileri bu sentezin CHP’siz olması arayışında. Buna karşın CHP’nin de yerel adayları ile birlikte bir çekim merkezi olduğu görünür gerçek. Öyle anlaşılıyor ki 30 Mart sadece yerel seçimlerin tarihi değil!.. Sözün bittiği yerdeyiz, ‘ADALET İSTİYORUZ’ FORUMU öfkemiz büyüyor yışığı Sanat Merkezi’nin haA zırlayıp sahnelediği “Oğulları Öldürülen Analar” adlı oyunu Gezi Erdoğan’ın ağır bıçak yarası İstanbul Haber Servisi Halkların Demokratik Kongresi (HDK) İnsan Hakları ve Adalet Komisyonu, dün Terörle Mücadele Kanunu ve özel yetkili mahkemeler (ÖYM) ve hasta tutukluların durumunun tartışıldığı “Adalet İstiyoruz” başlıklı bir forum düzenledi. HDK İnsan Hakları ve Adalet Komisyonu üyesi Akın Birdal “Gezi Direnişi Başbakan’ın yüzünde bıçak yarası gibi kalmıştır” dedi. İstanbul Barosu Orhan Adli Apaydın Konferans Salonu’nda düzenlenen forumun açılış konuşmasını yapan Birdal, sıkıyönetim, Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin özel yetkili mahkemeler şeklinde devam ettiğini belirtti. Taksim’de önceki gün internete getirilen sansüre tepki olarak gerçekleştirilen eylemdeki polis şiddetine değinen Birdal, “Polisin bu şiddeti Gezi Direnişi’nin devlette ve hükümette yarattığı travmanın somut adıdır” dedi. Forumda Sultan Seçik, Prof. Dr. Turgut Tarhanlı, gazeteci Ahmet Şık ve avukat Ercan Kanar da birer konuşma yaptı. na katılan Ali İsmail Korkmaz’ın annesi Emel Korkmaz ve Ahmet Atakan’ın annesi Emsal Atakan, oyunu izlemeye gelen davetlileri gözyaşlarına boğdu. Emel Korkmaz, “Ali İsmail’in gözlerine baktığım zaman ‘Anne beni kopardılar’ diyor. Yüreğim titriyor, öfkem artıyor. Sonuna kadar mücadele diyorum, katiller hak ettiği cezayı çeksin istiyorum” dedi. Emsal Atakan ise, “Sözün bittiği yerdeyiz. Her geçen gün acılarım büyüyor. Hangi ana dayanabilir böyle bir acıya, hangi ananın yüreği sessiz kalabilir? Bu acılarımız, bu öfkemiz biter mi? Sonuna kadar mücadele edeceğiz” dedi. (MEHMET ALİ SOLAK) ÖLD ÜR Ü LE N E T H E M SA R I SÜ LÜ K ’Ü N D A VASI 2.5 AYD IR G ÖR ÜLE MİYOR Adil olun ya da istifa edin ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Gezi Direnişi’nde polis tarafından vurularak öldürülen Ethem Sarısülük’ün ailesinin avukatı, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Ankara Şube Başkanı Murat Yılmaz, sanık polis Ahmet Şahbaz’ın yargılandığı davanın 2.5 aydır Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından sürüncemede bırakıldığını belirterek“Mahkeme yan yollara sapamaz. Ya bu yargılamayı yapacaklar ya da istifa edip emekliye ayrılacaklar” dedi. Adalet Bakanlığı, Ethem Sarısülük davasından çekilme kararına olumsuz yanıt vererek dosyayı yeniden Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. Mahkemenin davadan çekilme ısrarı nedeniyle yargılama 2 Aralık’tan bu yana yapılamıyordu. Davanın avukatlarından Murat Yılmaz, 6. Ağır Mahkemesi’nin, kararlarıyla Sarısülük davasını sürüncemede bıraktığını kaydetti. Mahkemenin Adalet Bakanlığı’ndan dosyaya başkasının bakmasını isterken, avukatları duruşmaların yapılmasını geciktirmekle suçladığını anımsatan Murat Yılmaz, “Bu davayı uzatan 6. Ağır’dır. Çünkü bu mahkeme, 2 Aralık’taki duruşmada öğle arası verildiğinde birdenbire çekilme kararı aldı. Arkasından 7. Ağır bu çekilmeyi kabul etmeyince Adalet Bakanlığı’na başvurdu. Bakanlıktan ret geleceğini bile bile, sırf zaman kazanmak için bu yol denendi. Bu dosyayı geciktiren 6. Ağır’dır” dedi. Savcı delil yok dedi Soruşturma kısa süre önce tamamlandı. D.A. ile birlikte soruşturmada adı “suça itilen çocuk” olarak ifade edilen beş kişi hakkında “katıldıkları gösterinin zaten yasal bir gösteri olduğu ve gösteriye katılanların yasadışı örgüt üyesi olduklarına dair delil bulunamaması” nedeniyle kovuşturmaya gerek olmadığı kararı verildi. Şimdi D.A. ve ailesi yaşadıkları karşısında sorumlular hakkında tazminat davası açmaya hazırlanıyor. orgulama yarım kaldı’ ‘S Önder’den B.E’ye ziyaret Duruşma tarihi verildiğinde bu davanın nasıl sürüncemede bırakıldığını anlatacaklarını dile getiren Yılmaz, şunları kaydetti: “6. Ağır heyeti, şunu bilsin ki bu dosyadan kaçış yok. Bu dosyayı sağa sola göndererek, çekilmeyi isteyerek bu davayı sonuçlandıramazlar. Mahkeme, artık sanık polisi duruşmaya getirtmelidir. Çünkü sorgusu yarım kalmıştır. Soracaklarımız vardır.” İstanbul Haber Servisi HDP İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) başkan adayı Sırrı Süreyya Önder, Gezi Direnişleri sırasında polisin attığı biber gazı kapsülünün başına isabet etmesi sonucu ağır yaralanan, 239 gündür Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi yoğun bakımında yaşam mücadelesi veren B.E’nin (15) ailesini ziyaret etti. Önder B.E’nin doktorlarıyla da görüşerek durumu hakkında bilgi aldı. Baba Sami E. oğlunun bilincinin kapalı ve solunum cihazına bağlı olduğunu belirterek “Oğlum uyutulmuyor, uyanık ama bilinci kapalı” diye konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle