03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 ŞUBAT 2014 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Beyin göçünde son nokta BARKIN ŞIK ANKARA Milli Gemi (MİLGEM) projesinde “aktif pasif sonar sistemleri”ni geliştirerek Türkiye’nin milyonlarca dolarının kasasında kalmasına neden olan Deniz Mühendis Yarbay Özhan Düzenli, İzmir’deki Casusluk davası sanıkları arasına girince, önce TSK’den ayrıldı. Daha sonra Türkiye’nin milli yazılım şirketi Havelsan’da işe giren Düzenli için Milli Savunma Bakanlığı’ndan (MSB) “şahsi güvenlik belgesi” istendi. MSB, 6 ay boyunca talebe karşılık vermeyince, Düzenli “kızarak” buradan da istifa etti. Türkiye’de beklediği değeri göremeyen Düzenli’nin peşine ise Singapur Deniz Kuvvetleri düştü. Düzenli şimdi Singapur Deniz Kuvvetleri’nde danışman olarak çalışıyor. Düzenli’nin çalışma yaptığı alanda Türkiye’deki “tek” isim olduğunun altı çizildi. Yarbay Düzenli, İzmir’deki Casusluk davası kapsamında 3 Temmuz 2012 tarihinde gözaltına alındı. Düzenli, ifadesinin alınmasından bir gün sonra 4 Temmuz tarihinde ise serbest bırakıldı. isimli belgede adının yer aldığı belirtildi. Düzenli, iddianamede, “Suç örgütüne üye olmak ve devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etmek” ile suçlandı. Düzenli’nin adresinde yapılan aramada ele geçirilen digital veriler ile ilgili olarak hazırlanan bilirkişi raporunda ise “suç ve suç unsuru”na rastlanılamadı. Savunmasında atılı suçlamaları kabul etmeyen Düzenli, Casusluk davasında sanık olmasının ardından TSK’den ayrıldı. Havelsan’da işe giren Düzenli için MSB’den şahsi güvenlik belgesi istendi. Ancak MSB’nin bu talebe 6 ay boyunca yanıt vermemesi üzerine Düzenli buradaki görevinden de istifa etti. Yaşanan olaylar nedeniyle “Türkiye’ye küstüğü” belirtilen Düzenli’nin peşine Singapur Deniz Kuvvetleri düştü. Singapur Deniz Kuvvetleri Düzenli’yi danışman olarak işe aldı. Geliştirdiği sonar sistemi ile Türkiye’nin kasasından milyonlarca dolar çıkmasına engel olan mühendis Yarbay Özhan Düzenli, casusluk davasında sanık olunca TSK’den ayrıldı. Düzenli şimdi Singapur donanmasına danışmanlık yapıyor Samur’un benzeri GÜL’E MEKTUP GÖNDERDİ Feyzioğlu: Özgürlüğe büyük darbe ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Metin Feyzioğlu, AKP iktidarının Meclis’ten geçirerek yasalaştırdığı ve internete yeni kısıtlamalar getiren düzenlemenin veto edilmesi amacıyla Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e mektup yazdı. Feyzioğlu, yeni yasayı “ileri fişleme” olarak nitelendirirken, “Söz konusu düzenlemenin yürürlüğe girmesi halinde, temel hak ve özgürlükler sınırlandırılarak adeta internete sansür getirilmiş olacaktır” dedi. Feyzioğlu, yazdığı mektupta, yürürlükte olan 5651 sayılı internet yasasının “erişimin engellenmesi”ne ilişkin 8. maddesi nedeniyle Türkiye’nin AİHM tarafından, “hukuk devletinin teminat altına alması gereken hukuki korumayı sağlamadığı” gerekçesiyle mahkum edildiğini anımsattı. Feyzioğlu, “Barolar Birliği olarak, yeni düzenlemelerin, ‘bilgi toplumunun odağında bir Türkiye oluşumu’na katkı sağlamayacağı gibi, çağdaş dünyada eşit hak ve yükümlülüklere sahip, etken bir üye sıfatıyla yer alabilmemizin önünde de engel teşkil edeceğini değerlendirmekteyiz” dedi. dünyada yok Harekât sırasında nehirle karşılaşan ordunun, hız kesmeden ve tüm zırhlı araçlarıyla akarsu engelini aşması için tasarlanan milli seyyar yüzücü hücum köprü aracı “Samur”, Türk ordusunun gözbebeklerinden biri oldu. Türk Silahlı Kuvvetleri envanterine 2011 yılında giren araç, sahip olduğu yeteneklerle tüm dünyadan ilgi gördü. Araç, zırhlı araçların geçemeyeceği derinlik ve yüzemeyeceği akıntıya sahip bir nehirle karşılaşıldığında hız kesmeden suya giriyor. Harekât sırasındaki ihtiyaca göre seyyar bir köprüye dönüşebilen Samur, istendiğinde bir feribot gibi çalışıyor. Çok ağır şartlarda çalışan personel saldırıya uğruyor Casusluk davasından tutuksuz yargılanan Düzenli ile ilgili olarak savcılığın hazırladığı iddianamede, örgütün bilgi bankası olarak tanımlanan Pandora isimli veri tabanında, “PANDORA v.12EkLUTFİ CİVELEK” dosya yolunda bulunan klasörde yer alan “proje.doc” unsuru bulunamadı Suç Düzenli’nin başında yer aldığı çalışma grubunun MİLGEM projesi kapsamında “aktif pasif sonar sistemlerini” geliştirdiği belirtildi. Türkiye’nin dışa bağımlı olduğu bu alanda Düzenli’nin çalışmaları ile milyonlarca dolarlık kaynağın yurtdışına çıkmasının engellendiği öğrenildi. Deniz savaş sistemleri içerisinde çok önemli bir yere sahip olan sonar sistemleri, özellikle firkateyn, mayın avlama gemileri ve denizaltılar için vazgeçilmez sistemler olarak tanımlanıyor. V azgeçilmez sistemler çöpe attılar Beyoğlu’nda, internet düzenlemesini protesto eden 3H Hareketi (Hürriyet, Hukuk, Hoşgörü) üyeleri, masaüstü ve dizüstü bilgisayarlarını çöpe attı.Taksim Cumhuriyet Anıtı önünde toplanan grubun açıklaması polis tarafından engellendi. Galatasaray’a geçen 3H Hareketi üyeleri adına konuşan Barış Ertürk, “Yasayla artık hâkim de, savcı da, mahkeme de hükümettir. Mahkeme kararı olmadan istenilen kullanıcının profili, hangi sitelere girdiği tüm ayrıntılılarla görüntülenebilecektir” dedi. Ertürk, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olan yasayı veto etmesini istedi. Gruptakiler yanlarında getirdikleri dizüstü ve masaüstü bilgisayarları, çöp kutusuna attı. Bilgisayarlarını Habur alarm veriyor MUSTAFA ÇAKIR ANKARA TürkiyeIrak sınırında bulunan ve günde ortalama 6 bin aracın giriş çıkış yaptığı Habur Sınır Kapısı alarm veriyor. Kapıda inceleme yapan Türk BüroSen, personelin dövülmesine ve bıçaklanmasına tanık oldu. Personelin imzası taklit edilerek araçların depolarında kaçak akaryakıt geçirildiği de belirlendi. Türk BüroSen heyeti, Habur Sınır Kapısı’nda incelemelerde bulundu, gözlemlerini raporlaştırarak Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’na iletti. Raporda, günlük ortalama 6 bin aracın işlemlerinin gerçekleştirildiği kapıda görevli personelin çok ağır şartlarda görev yaptığı vurgulandı. Personelin yıkım kararı olan lojmanlarda kaldıkları belirtildi. Gümrük Vakfı’nın tahsisi ile 6 binanın bakıma alındığı, diğer binaların ise mahkeme tarafından verilen tasfiye kararı üzerine sahipsiz, bakımsız bırakıldıkları bildirildi. Yaklaşık 70 lojmanın da gümrük personeli olmayan kişilere tahsis edildiğine dikkat çekildi. Habur Gümrük Müdürlüğü personelini Habur Sınır Kapısı’na götüren 3 servis aracının sık sık taşlandığına işaret edilen raporda, çatlak camların üzerine telden kafes yapıldığı, ön camın ise kırık olduğu, personelin can güvenliğinin tehlikede olduğu vurgulandı. Raporda, arama ve güvenlik hizmeti sağlayan gümrük muhafaza personelinin hiçbir eğitimden geçmediği kaydedildi. Sendikacılar ziyaret sırasında gümrük muhafaza personelinin dövülmesine de şahit oldu. Raporda, “Ziyaret esnasında muhafaza personeline fiziki darp uygulandığı, bunun karşısında personelin kendi imkânlarınca tehlikeye göğüs germeye çalıştığı bilfiil tespit edilmiştir” denildi. Sendikacıların ziyareti sırasında bir gümrük muhafaza memuru da bıçaklı saldırıya uğradı. Raporda personel ihtiyacına da dikkat çekildi. Gümrük sahasına Irak yönünden gelen araçların depolarında yakıt kontrolü yapıldığı, Bakanlar Kurulu kararı gereğince fazla olan yakıtlarının vergilendirildiği belirtildi. Bu sırada da personelin fiziki darba maruz kaldığına dikkat çekildi. Raporda, gümrük sahasına giren bazı kişilerin personelin imzasını taklit ederek kantar fişleri üzerine “depo uygundur” ibaresi düştükleri, karşılığında şoförlerden para aldıkları belirtildi. Rapora göre bu kişiler bazen yakalanıyor, bazen de yakalanamıyor. Yakalananlar hakkında savcılık tarafından işlem başlatılıyor. Ancak kantar fişi “değerli evrak” sayılmadığından takipsizlik kararı veriliyor. Eş durumu ve sağlık sorunları olmasına karşın bazı personelin atamalarının geciktirildiğine vurgu yapılan raporda, gümrük sahası giriş kapılarında da yetersiz ışıklandırma dahil birçok sorun olduğu belirtildi. Okurlardan kısa kısa Kısa yazmak mümkün değil mi? Gazeteniz göz korkutucu şekilde ağzına kadar yazılarla dolu durumda; makaleler ve köşe yazıları çok uzun. Genç ve orta yaşlı, çalışan okuyucularınız gün içinde fırsat buldukça gazetenin ne kadarını okuyabiliyorlar; bir anket yaparak bunu tespit edebilirsiniz. Ben emekliyim, yaşım biraz ileri, ben okuyamıyorum, okumak istediğim köşe yazarlarının yazılarının, 2 sütun halinde sayfanın sonuna kadar yazıldığını görünce okumaktan vazgeçiyorum. Aklıma 60’lı yıllarda Doğan Nadi geliyor, kısa fıkraları ile günü ne güzel anlatırdı. Oral Antmen Zor bulmaca okura saygının işaretidir Bulmacalar Cumhuriyet gazetesinde özel bir önem taşır. Genel entelektüel yapısına uygun olarak okurlarımızın büyük ilgisine sahiptir. Zaman zaman da yine aynı kaygılarla eleştirilir. Gelen eleştirileri yanıtlamak da kuşkusuz bulmacalarımızı hazırlayan Sayın Sedat Yaşayan’ın hakkı. Şimdi söz onda: “Sayın Öz, ‘Okur Temsilcisi’ köşenizde bulmacalarla ilgili eleştirilere kısa yanıtlar vermek istiyorum. 1 Levent Ergenç EBREHE’nin ‘Dağ kırlangıcı’ olarar sorulmasını yanlış bulmuş. Oysa Meydan Larousse (4. cilt sayfa 35), Büyük Larousse (6. cilt, sayfa 3494), Ferit Devellioğlu’nun OsmanlıcaTürkçe Lugat (sayfa 236) gibi kaynaklar bu tanımı doğrulamaktadır. 2 Seza Artunkal bir kısaltma ile ELİSA’nın ELİZA olarak yazılmasına itiraz etmiş. Dilde ‘en az çaba yasası’ gereği bazı sert ünsüzler yumuşar. Yine birer kısaltma olan LASER’in LAZER, KUASAR’ın KUAZAR olarak yazılması buna örnektir. 3 Ahmet Kandemir ve İhsan Sanıvar bulmacaların zorluğundan şikâyet ediyorlar. Özellikle Pazar ekinde yayımlanan ‘Armağanlı Bulmaca’nın çözümü zordur. Ancak bu zorluk Cumhuriyet okurunun düzeyine ve araştırmacılığına duyulan saygının sonucudur. Günlük bulmacalarda ise çözeni fazla zorlamayacak bir yol izlemeye çalışıyorum. 4 Bir sözcüğü dizelerde buldurmanın bir ezber sorunu değil, anlatımın doğal akışına uygun bir kestirim olduğuna inandığım için şiirlerden yararlanıyorum. 5 Necdet Kahraman günlük bir bulmacanın tekrar yayımlandığını yazmış. 32 yıldır Cumhuriyet gazetesinin bulmacalarını araya giren bütün olumsuzluklara karşınbir gün bile aksatmadım ve tekrarlardan kaçındım. Ancak daha önceki bulmacada bir hata varsa (kapalı karelerde, sorularda, çözümde vs.) düzeltme amacıyla ya da dikkatsizlik sonucu tekrarlar olmuş olabilir. Bütün eleştirilere teşekkür eder, sevgi ve saygılar sunarım.” Zehirlenen Medya “Azimet nereye?” derdi eskiler; nereye doğru gidiyoruz? Her türden baskıyı iktidarda kalabilmek için “mubah” sayanların saldırılarının sivri ucunu medyaya yönelttikleri bir gerçek. Zehirli oklar kullanıyorlar ve zehir yavaş yavaş medyayı sarıyor. Medyada geniş bir alanın gönüllü bir teslimiyetle gazeteciliği bıraktığı ya da yandaşlığı gazetecilik sandığı ortada. Bir kesimin ise yöneticileri, patronları tarafından hızla boyun eğmeye yöneltiliyor. Zehir etkisini gösteriyor. İktidar güçlü olduğu algısını yayabilmek için medyayı etkin bir şekilde kullanmaya özel bir özen gösteriyor. Bunun son örneği kamuoyu yoklamalarının iktidarın istekleri doğrultusunda değiştirilerek sunulması olayıdır. Ne denirse densin, gerçek “tevil” götürmüyor. Ama iktidarın poltikaları yalnızca güçlü olduğu algısını yaratmak üzerine kurulu değildir. O son internet yasasında ve yayın yasaklarında görüldüğü gibi açık baskıyı, sansürü de ihmal etmiyor. “Azimet nereye” sorusuna “iyi bir yere doğru değil” diye yanıt verebiliriz artık. Bu genel kabul gören bir saptama. Peki çare nedir? Medyada teslim olmak istemeyenlerin örgütlerine sahip çıkmaktan, örgütlenmekten, bir araya gelmekten başka çareleri var mı? Araçları taşlanıyor Kur listelerine ne oldu? Okur Temsilcisi köşesine gönderdiğim “Kur listesi neden yok?” yazım “Okurlardan kısa kısa” bölümünde olduğu gibi ve hemen çıktı. İlginize teşekkür ederim. Yazım çıktı çıkmasına da bugüne dek ne kur listesinin hangi nedenle çıkmadığına açıklık getirildi ne de kurlar günlük olarak yayımlanmaya başlandı. Yolladığım tarih olan eylül ayında kurlarda son dönemdeki gibi bir artış yoktu. 17 Aralık’tan sonra kurlar inanılmaz arttı ama gazetemde bir iki gün ön sayfada yayımlanma dışında bir değişiklik olmadı. Hem teşekkür etmek hem de en azından bir değişiklik olmadığını bildirmek için yazıyorum. Esenlikler dilerim. Bora Aydemir Ziyaret sırasında darp ettiler Okurlarımız Mine G. Kırıkkanat’a sahip çıkıyor Okurlar Cumhuriyet yazarı Mine Kırıkkanat’a cemaatlerin suç duyurusu ile açılan davayı protesto ettiler. Açıklamada özetle şöyle deniliyor: “Hukuku yanlarına almaya çalışarak, çoğunluğun doğru bildiğini sorgulayanları susturmaya, engellemeye ve daha da kötüsü, gelecekte bu tip eleştirileri dile getirmeye potansiyeli olan dimağları da korku ve baskıyla sindirmeye çalışıyor. Hem sadece günümüzde değil, gelecekte de fikri ufkumuz, ifade ve basın özgürlüğümüz daralıyor. Fazıl Say’dan Sevan Nişanyan’a dek, türlü türlü siyasi ve entelektüel spektrumda yer alan aydınlarımıza benzer sindirme politikası, hukuk maskesi altında, uygulanmakta. Bu baskı ve sindirme politikasının son hedefi de Cumhuriyet gazetesi yazarı Mine G. Kırıkkanat oldu. 24 Temmuz 2013’te yayımlanan köşe yazısı nedeniyle Kırıkkanat’a Fethullah Gülen ve Adnan Oktar cemaatleri dava açtı. Davanın sonucu ne olursa olsun, kendilerini biyoloji âlimi sanıp bir siyasi odak olmaya çalışan bu grupların açtığı bu davayı protesto ediyoruz.” Hataları yakıştıramıyoruz 31 Ocak tarihli gazete... 3. sayfada bir haber başlığı: “Polisiye filmi gibi.” Polisiye sıfattır, polis ise isim. Polisiye film ya da polis filmi olur. Ama “polisiye filmi” olmaz, Türkçeye aykırıdır. Öykü yazarı Hakkı Özkan “Cumhuriyet’i beş yıl sürekli okuyan bir üniversite bitirmiş sayılır” derdi. Dediğinde gerçek payı da vardır. Gönlüm, gazetemin her bakımdan bu övgüyü hak etmesini arzu ediyor. Saygılar. Emre Yazman Sol Cephe konusunda bilgilenmek hakkımdır Ben de bir Cumhuriyet okuruyum; üç aşağı beş yukarı elli yıllık. Gazetemizin eleştirilecek çok yanı yok sanıyordum; bilinir ki sevenler, sevdiklerinin kusurlarını görmezmiş. Bu Okur Köşesi beni etkiledi sanırım; meğer Cumhuriyet okuru ne kadar dikkatli imiş, nelere dikkat edebilirmiş... Benim, eleştiri değil, küçük bir sorum var: Okurlarınızdan Orhan Kurmuş’un eleştirisini olduğu gibi Okur Köşesi’ne aktarmış, bir yanıt vermemişsiniz. Verebileceğiniz yanıtın ne olabileceğini bilemedim. Dahası, kendimi solda hissederim ama bu “Sol Cephe”den haberim yok. Neden bilgilenemiyorum; şimdi de gazetem, bu cepheden haberimin olmasını neden istemiyor diye merak ediyorum. Başarılı çalışmalar diliyorum. Saygılarımla. Ümit Aloğlu Sınırda hareketlilik ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı, Suriye’ye ait bir adet SU24 uçağının Hatay’ın Reyhanlı ilçesindeki Cilvegözü Sınır Kapısı’nın güneyinden sınıra doğru yaklaşması üzerine bölgeye 2 adet F16 uçağının gönderildiğini, Suriye uçağının sınıra 3.5 deniz mili kala geri dönerek bölgeden uzaklaştığını bildirdi. Suriye uçağının uzaklaşmasının ardından durumun normale döndüğü bildirildi. Okur Temsilcisi’nin notu: Sol Cephe ile ilgili haberlerin hak ettiği ölçüde yer almaması sanırım teknik nedenlere bağlı. Yoksa bu gazetenin kimi yazarları aynı zamanda Sol Cephe çağrısına imza da attılar. Işık Kansu köşesinde birkaç kez Sol Cephe’den kapsamlı olarak söz etti. Bir de bu türden konuların iki tarafı olduğunu da dikkate almak gerekir. Sol Cephe’nin iyi bir tanıtım stratejisi, kendini anlatma çabası var mı, yoksa basın bildirileri ile mi yetiniyor, doğrusu bilemiyorum.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle