Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
31 ARALIK 2014 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Bir yanda umut, bir yanda umutsuzluk! Bir yanda sevgi, öte yanda sevgisizlik... Ne umut ne de sevgi... Yaşadığımız topraklarda bunların çoğunu unutup, şiddetin sarmalında yaşıyoruz bildim bileli... Ben söylemiyorum, yapılan araştırmalar söylüyor... Dayağın, şiddetin, zulmün kıskacında bir yaşam geçmiş, çoğumuz farkına varmadan... Türkiye’de ilk ve orta eğitim çağında her 10 öğrenciden dördü en az bir kez dayak yiyor öğretmeni tarafından. 10 erkek öğrenciden yedisi, 10 kız öğrenciden beşi öğretmenin yanı sıra okul müdürü ya da müdür yardımcılarının şiddetine uğruyor... Sıra dayağı, toplu cezalar da cabası! Hayatboyu Eğitim ve Şiddetle Mücadele Vakfı (HEGEM) ve STK’ler Birliği, İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Van, Şırnak, Giresun, Sakarya, Mardin ve çok sayıda kentte 104 bin öğrenciyi kapsayan alan araştırması yaptı. Eğitimci şiddetinin en yoğun yaşandığı kentler arasında birinci sırada yüzde 48’le Şırnak, en az şiddetin yaşandığı kent ise yüzde 32’yle Giresun... 7 20 yaşındaki gençlerin yüzde kaçı bilir İsmail Beşikçi’yi?.. Eli sopalı devlet yakından bilir! Polis bilir, MİT bilir, JİTEM bilir... Dargeçit’i kim bilir? Aradan 20 yıl geçmiş! Güneydoğu’da öldürülen öğretmenleri, asit kuyularını kim bilir! Kim sayabilir öldürülen öğretmenlerin adlarını, asit kuyularının nerede olduğunu? Kim bilir çocukları seven öğretmenlerin zindanlara atıldığını, işkence gördüğünü? Devlet bilir! Devlet evlatlarını hem döver, hem sever! İsterse sürer! Berfo Ana, 104 yaşına kadar oğlunun mezarını aradı ama bulamadan öldü... Dargeçit... Çocuklar öldürüldü orada, ne çabuk unuttunuz CHP’li belediye başkanını! Nasıl unutursunuz Batman’da intihar eden kızları, kadınları... Güneydoğu’yu kuşatan, devlet eliyle kurulan Hizbullah’ı... HHH Ne umut ne sevgi! Umutsuzluk ve sevgisizlik sarmalında yaşadık hep... Bu halk bir gün gözlerini açacak, umuda, sevgiye, hayata açılan sevgi ve umut kapısını mutlaka aralayacak... Umudumuzu Çalmayın! Kız ve erkek öğrenci ayırt edilmeden sıra dayağı çekiliyor. Çocuklarımız okullarda şiddetle tanışıyor... Sıra dayağını, toplu hakaret izliyor. Verilere göre Şırnak’ta öğrencilerin yüzde 89’u toplu ceza almış... HHH Öğretmen, çocuklarımızı dayakla, sopayla yani şiddetle yola getireceğine inanmış, inandırılmış... Böyle gelip böyle gitmiş... Halk deyişleri vardır ya hani tüm kadınlarımızı küçümseyen... Yazmaktan utanıyorum ama; “Kadının karnından bebeği, sırtından sopayı eksik etmeyeceksin!” derler. Evli, boşanmış, genç kız... Bu ülkede yaşayan tüm kızlarımız, kadınlarımız, çocuklarımız... Şiddete, tecavüze uğruyor, öldürülüyor. Ölümlere alışmış bir toplumuz biz! Çocuklarımız için “darağacı kuran” siyasetçiler gördük, darbeler yaşadık... Yıllar önce polis kurşunuyla öldürülen 13 yaşındaki Mardinli Uğur Kaymaz... Çocuk bedeninde 13 mermi! Berkin Elvan 15 yaşındaydı komaya girdiği gün Gezi eylemlerinde... Şiddet, baskı okul çağında başlıyor. Biraz olsun vicdanınızın sesini dinleyin, yakın tarihe şöyle bir bakın, ne acılar yaşadık... Umut ve umutsuzluk! Sevgi ve sevgisizlik! Sizin için nedir bu kelimelerin anlamı söyleyin! Fildişi sularda aksın yaşam, lacivert denizlerde alevlensin kış çiçekleri. İstanbul’a kar yağdığı saatlerde gümüş bir aydınlık doldursun içinizi... Siz bunları yapabilir misiniz, bu ülkenin insanları için? Yapmazsınız, yapamazsınız! HHH Bu ülkenin yakın tarihi hem kanlı hem de kirlidir... Bunu fark edenler zindanlarda çürütüldü kitaplarından ötürü... Sokağın Şiiri Geçen zamanı bölmek, dilimlemek, kendimize göre parçalara ayırmak bizim marifetimizdir. Yoksa biz zamanı nasıl kendi parçamız haline getirirdik ki! Durduramadıksa da işte böldük; aylara, yıllara, günlere, saat ve dakikalara, saniyelere, saliselere, atom altı parçacıklara ve başa dönüyoruz sonra. Zaman uzayın içinde yitip gidiyor; mikro kozmos ve kozmosun derinliklerinde geziniyoruz; aydınlığın ve karanlığın iç içe geçmiş evreninde insanoğlunun çaresiz gururu ile doluyor aklımızın küçük hücreleri. Ve biz de ölümsüzlüğün ışığını gördüğümüz yerde sonsuzluğun parıltısıyla yaşayıp gidiyoruz. Budur insanın şiiri. HHH Kuşkunun devleştirdiği âlimlerin önümüze koyduğu kırıntıların devasa birikimiyle, üstesinden gelinmez bir kibirle şu garip dünyaya bakıyoruz. Baktığımız yerde gördüğümüz kendi kirimizdir. Ne kadar tuhafız gerçekten de; doğa dediğimiz bizi de sarıp sarmalayan şu dışımızdaki “dünya” sanki bizim kolunu bacağını hoyratça kırdığımız bir oyuncaktır. Ağaçları sonsuz bir aşağılamayla kesip biçerken, denizi çer çöple doldururken, bizi hiçbir şey durduramıyor. O doğanın dengesi içinde gereksiz tek bir avın peşinde koşmayan hayvanın bilimden haberi yok. Biz biliyoruz. Bildikçe derinlere iner ve yükseklere tırmanırken; öfkemiz, nobranlığımız, harfin, kelimenin, cümlenin içinde sanki itiraf gibidir. Bu da insanın şiiridir işte. HHH Büyük Hadron’da protonların çarpışmasını seyrederken, milyonlarca yıldır bizi yerden yere çalan “afyonu nihayet bulduk” diyen harfin kölesi herif, yani kara efendi, yani Herr, yani o erkek olan, doğumu nasıl da karaladığını bilmiyor; zamanın ulaşabildiğimiz en küçük parçası kadar bile farkında değil. Hadron çarpıştırıcısı hızın sonsuz karesinde hızlanır ve işte Higgs bozonu bir görünüp bir kaybolurken, harfin yani hurafenin, yani hurufatın kölesi hiç anlamadığı işleri en kara yerinden üfürüyor ilk mektep çocuğunun kulağına. Ama çocuğun gözünde yine de yıldızların ışığı parlıyor, sorular birikiyor gözkapaklarının altında. İşte bu da şiiridir insanın. HHH Kedi kutunun içinde ölümü bekliyor. Bilmiyor ama bekliyor. Schrödinger’in kedisidir o. Sonra kedi yok oluyor, kutu kayboluyor, madde dalga boyunda bir başka enerjiye, gerçeğe devrilirken, ölümle yaşam arasındaki ince çizginin şarkısı çalıyor o eski gramofonda. Bildiğin hesabın başka bir hesaba dönüştüğünü anlatıyor o şarkı. Nâzım olup biteni sessizce kâğıda yazıyor: “Önce kedi gidecek, kaybolacak suda sureti. Sonra ben gideceğim, kaybolacak suda suretim. Sonra çınar gidecek, kaybolacak suda sureti. Sonra su gidecek, güneş kalacak; sonra o da gidecek...” “Büyük İnsanlık” diye sessizce gözlerimizin içine bakıyor Nâzım. “Kendi kendimizle yarıştayız, gülüm” diyor kederli bir sesle: “Ya ölü yıldızlara hayatı götüreceğiz, ya dünyamıza inecek ölüm.” Duydun mu; işte odur şiiri insanın. HHH Sokağa çık, bak kar yağmaya başladı. Her yer bembeyaz olacak birazdan. Kir pas silinecek. Sahte bir sevinç her yeri saracak. Aldatıcıdır ama olsun; halının altına süpürmüş gibi olsan da pislik bir an için gözden kaybolur. Umutsuzluk öfkeye dönüşmeden, çaresizlik intihar kapısını çalmadan gözlerimizde umudun ışığı parlar. İnsanız ve insan bütün o birikmiş mağmanın ateşiyle yoğurdu yüreğini. “Bak işte aylardan haziran ve bundan sonra bütün ayların haziran olacak” diyor sessizce ölüme savrulmuş çocuk. Fotoğrafı artık büyük bir afiştir duvarda. Kalın kara kaşlarıyla hepimize oradan bakıyor ve artık hiç üşümüyor. Haziran sıcağında gitti çünkü. “O teröristti, ekmek almaya da gitmemişti” diye bağırıp durana ise duvar sağır bundan böyle. O anlamsız sesler haziran sıcağında eriyip gidiyor. “Şiir duvarda, şiir sokakta, şiir insanda” diye bağırıyor sokağın delisi, sokağın kendisi. HHH Karma karışık bir hayatın içinden yazdım bu satırları sana ey okur. Sokağı kirletme, çöp dökme, ağaç kesme, nükleer santral hayali kuranın hayalini kâbusa çevir. O sokakta, orada, ötekilerle birlikte çoğala çoğala yürü. Çünkü sen yürüdükçe sokak sana bakacak, değişecektir. Baktığın nesnenin de, kıyıdaki insanın da seninle birlikte değişme olasılığı sandığından daha yüksektir. Yeni yılın kutlu olsun ey okur, o kara kalın kaşlı çocuğu da sakın unutma, çünkü odur şiir... Erdoğan’dan ‘aklayın’ baskısı EMİNE KAPLAN ANKARA TBMM Soruşturma Komisyonu’nun Yüce Divan oylamasını 5 Ocak’a ertelediği toplantı öncesinde aklama yönünde karar çıkmasını isteyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 4 eski bakan ve bazı komisyon üyeleriyle görüştüğü öğrenildi. Aynı saatlerde AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş ve Komisyon Başkanı Hakkı Köylü ile görüşen Davutoğlu’nun, komisyondan Yüce Divan yönünde karar çıkması eğilimi nedeniyle toplantının ertelenmesini istediği belirtildi. AKP kulislerinde, Erdoğan ile Davutoğlu arasındaki görüş ayrılığının giderildiği, komisyonda bakanları aklama yönünde karar çıkacağı, ancak TBMM Genel Kurulu’ndaki gizli oylamadan çıkacak sonucun riskli olduğu değerlendirmeleri yapılıyor. Davutoğlu’nun “Kendiniz Yüce Divan’ı isteyin” dediği belirtilen bakanların, böyle bir açıklama yapmak yerine komisyona mal varlıklarıyla ilgili ek bilgi ve belge göndermesi de dikkat çekti. TBMM Soruşturma Komisyonu’nun, Erdoğan Bayraktar dışında 3 eski bakanın Yüce Divan oylamasını 5 Ocak’a ertelediği tartışmalı toplantı öncesinde yaşa Cumhurbaşkanı Yüce Divan oylaması öncesinde 4 bakan ve bazı üyelerle görüşmüş Davutoğlu ile Mutabakat sağlanDı AKP kulislerinde, Erdoğan ile Davutoğlu arasında Yüce Divan konusunda yaşanan görüş ayrılığının giderildiği, TBMM Soruşturma Komisyonu’nun 5 Ocak’ta yapacağı oylamada aklama yönünde karar çıkacağı, ancak Komisyon Başkanı Hakkı Köylü’nün farklı düşündüğü, oylamada çekimser kalabileceği belirtiliyor. Erdoğan’ın aklama yönünde karar çıkması konusunda parti yönetimini de uyardığı konuşuluyor. Ancak komisyondan aklama yönünde karar çıksa bile TBMM Genel Kurulu’nda muhalefetin vereceği “Yüce Divan’a sevk” önergesinin gizli oylanması nedeniyle AKP içinde çok sayıda fire olacağı dile getiriliyor. lık Konutu’na çağırarak son durumla ilgili bilgi aldı. Bu görüşmenin ardından komisyonun Yüce Divan oylamasının 5 Ocak’a ertelenmesi kararı çıktı. akanlar, açıklama yerine ek bilgi gönderdi Davutoğlu’nun “Yüce Divan’ı kendiniz isteyin, bu yönde açıklamada bulunun” dediği 4 bakandan 3’ü Muammer Güler, Zafer Çağlayan ve Egemen Bağış’ın böyle bir açıklama yapmak yerine tam tersi, komisyona mal varlıklarının orantısız olmadığını ispatlayabilmek için bilirkişi raporuna itirazın yanı sıra 26 Aralık’ta ek bilgi ve belge göndermesi dikkat çekti. B nan görüşme trafiğinde yeni ayrıntılar ortaya çıktı. Başbakan Davutoğlu’nun 22 Aralık’ta yapılan toplantıdan bir gün önce 4 eski bakanla görüştüğü, bakanlara “Yüce Divan’ı kendiniz isteyin, bu yönde açıklamada bulunun” dediği kulislere yansımıştı. Bu görüşmenin ardından Davutoğlu’nun Komisyon Başkanı Hakkı Köylü ve AKP grup yöneticilerine “Vicdanınıza göre oy kullanın” mesajını verdiği kaydedilmişti. avutoğlu, tünelle Erdoğan’ın yanına gitti Ancak bu durum toplantının yapıldı D ğı 22 Aralık’ta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın devreye girmesiyle değişti. Toplantı öncesinde Erdoğan, 4 bakan ve bazı komisyon üyeleriyle ikamet ettiği Dışişleri Konutu’nda bir araya geldi. Kulislere yansıyan bilgilere göre, bakanların Yüce Divan’a gönderilmesini istemeyen Erdoğan, bu düşüncesini Başbakan Davutoğlu’na iletti. Davutoğlu’nun Başbakanlık Konutu’nu Dışişleri Konutu’na bağlayan tünelden Erdoğan’ın yanına giderek bir görüşme gerçekleştirdiği kaydedildi. Davutoğlu, AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş ve Hakkı Köylü’yü de Başbakan AKP’liler inceleyememiş Komisyonun Yüce Divan oylamasının ertelendiği toplantıda, AKP’li üyeler, bilirkişi raporunu partinin il kongreleri nedeniyle inceleyemedikleri, bakanların da itirazları dikkate alınarak oylamanın 5 Ocak’ta yapılmasını istediler. Egemen Bağış’ın bilirkişi raporuna yaptığı itiraz tartışma yaratırken, bilirkişi Ali Demir, Bağış’ın itirazında yer alan unsurların daha önce hazırladığı rapordaki “orantısızlık” saptamasını azaltacak değil, artıracak nitelikte olduğunu belirtti. Çağlayan’dan ince altın hesabı EMİNE KAPLAN ANKARA TBMM Soruşturma Komisyonu’nun mal varlıklarını “orantısız” bulan bilirkişi raporuna itiraz eden 3 eski bakan Muammer Güler, Zafer Çağlayan ve Egemen Bağış, bununla yetinmeyerek komisyona mal varlıklarıyla ilgili ek açıklama gönderdi. İki oğlunun mal varlığı kaynağını düğün takıları olarak açıklayan Çağlayan, Kaan’ın düğününe 4 bin 500, Ahmet’in düğününe ise 5 bin kişinin katıldığını, çiçek yerine Van depremine 359 bin liralık bağış yapılmasının düğüne olan ilgiyi ve gelen hediyelerin büyüklüğünü gösterdiğini kaydetti. Daha önce piyanoyu zamanında mal beyanında bildirdiğini söyleyen Çağlayan, bu kez “ev eşyası” olduğu gerekçesiyle piyanoyu bildirmediğini belirtti. 3 bakan, avukatları aracılığıyla komisyona sundukları ek açıklamada mal varlıklarına ilişkin şu bilgileri verdi: Muammer Güler Egemen Bağış Yüce Divan kararına kısa bir süre kala 3 bakan, mal varlıklarıyla ilgili ek açıklama gönderdi EGEMEN BAĞIŞ Zafer Çağlayan ri çiçek yerine 359 bin TL para yatırmışlardır. Buradan da görüleceği üzere davetliler tarafından yapılan çiçek bedeli karşılığı yardımın bile boyutu bu düğüne olan ilgiyi ve düğüne gelen hediyelerin büyüklüğünün açıklamasıdır. Kaan’ın evinin parası kardeşinden: Kaan Çağlayan’ın Ankara Mühye’de satın aldığı tapu harcı 174 bin olan taşınmazın (Çağlayan’ın sunduğu belgelere göre düğünden önce 29 Ağustos 2012’de alınmış gözüküyor) bedeli kardeşi Çağan Çağlayan tarafından banka kanalından ödenmiştir. Bu para da yukarıda izah edilen (düğün takıları) kaynaklarından sağlanmıştır. Altının gerçek değeri İstanbul’da veriliyor: Altınların İstanbul’da bozdurulmasına gelince bilindiği üzere kuyumculuk sektörünün merkezi İstanbul’dur. Belirli miktarın üzerindeki mücevheratın Ankara’da bozdurulmasının zorluğu ve gerçek değerini bulamaması düşüncesiyle altın ve mücevherat İstanbul’da bozdurulmuştur. Bakanlık öncesi soruşturulamaz: İçişleri Bakanlığı’nı yürüttüğüm süre öncesinde benim, eşimin, oğlum ve kızımın mal varlıklarının ve buna dair işlemlerin incelenerek soruşturmaya dahil edilmesi ile yorum getirilmesi mümkün değildir. Bilirkişi; söz konusu raporunda, benim ve aile fertlerimin malvarlığına ilişkin incelemesini, bakanlık görevini yürüttüğüm süre ile sınırlı tutması gerekirken buna uyulmamıştır. Valilik döneminde 1.2 milyon TL: Önceki dilekçelerimizde son 11 yıllık görevlerim sırasında maaş dışında elde edilen gelirler sayılmıştır. Milletvekili seçilene kadar geçen sürede elde edilen gelirlere ait tablo ekte sunulmuştur. Bu miktarlara emekli ikramiyesi, İdareciler Vakfı emeklilik ödentisi, satılan bir gayrimenkulün bedeli, kira ve faiz gelirleriyle, 3.5 yıllık milletvekili ve emekli maaşları eklendiğinde; bu gelirlerimden aile fertlerime katkı yapabilecek seviyede bir gelir düzeyine sahip olduğum açık bir şekilde görülebilecektir. Komisyona 20032009 yılları arasında yaptığı valilik görevi sırasında 1.2 milyon lira gelirinin olduğu belirtildi. MUAMMER GÜLER 3 eve yeni açıklama: Ankara Dikmen’deki taşınmaz başka bir taşınmazın satışından elde ettiğimiz gelirle alınmıştır. Satmış olduğumuz daire 2011 yılında satılmış, ancak tapu devri 2013 yılında yapılmıştır. Söz konusu daire ile olan zilyetlik ilişiği 2011 yılında kesilmiş ve yeni taşınmazda ikamete başlanmıştır. (Eski evden taşındığına ilişkin telefon nakil ve elektrik aboneliği sözleşmeleri komisyona sunuldu.) Bilirkişi raporunda açıklanması istenen diğer bir taşınmaz Konur Sokak’ta bulunan dairedir. Söz konusu daire annesi Güler Bağış adına kayıtlı iken annesinin arzusu ile Egemen bağış ve ağabeyi arasında yarı yarıya paylaştırılmış ve tapu devirleri yapılmıştır. Diğer konut ise taksitle alınmıştır. ZAFER ÇAĞLAYAN Soruşturma reşit çocuklarımı kapsayamaz: Soruşturma önergesinin Ekonomi Bakanlığı görevinin yütürüldüğü süre ile sınırlı olduğu, ayrıca 3628 sayılı yasanın 5. maddesi uyarınca alınan yasanın kapsamına giren görevlilerin kendilerine, eşlerine, velayetleri altındaki çocuklarına ait bulunan taşın maz malları ile para, hisse senetleri ve tahviller ile altın, mücevherat ve diğer taşınır malları, hakları, alacakları ve gelirleri ile bunların kaynakları borçları ve sebeplerinin mal bildirimine konu teşkil edeceği, reşit olan çocuklara ilişkin yukarıda belirtilen değerlerin ise mal bildiriminin konusunu teşkil etmeyeceğini belirtiyoruz. Aylık geliri 40 bin TL: Eylül 2013 tarihi itibarıyla milletvekili maaşı 13 bin 393 TL, emeklilik maaşı 6 bin 973 TL, bakanlık dönemindeki ilgili aylık yurtdışı Başbakanlık harcırahı 3 bin 525 TL, temsil ödeneği olarak 383 TL olmak üzere kendisine aylık net ödeme 24 bin 276 TL’dir. Ayrıca mal bildirimlerinde de görüldüğü üzere, çeşitli hesaplardan aylık katılım gelirlerinin ortalama 15 bin TL olduğu anlaşılacaktır. Bu katılım geliri dahil edildiğinde aylık net geliri yaklaşık 40 bin TL’dir. Piyano çelişkisi: Piyano bedeli olarak ödenen 40 bin Avro’nun TL karşılığı 106 bin TL’dir. Buna göre söz konusu piyanonun müvekkilimin aylık net gelirinin 5 katının altında olması nedeniyle mal bildirimine konu teşkil etmeyeceği açıktır. Kaldı ki müvekkilim düzenli ola rak verdiği tüm mal bildirimlerinde ev eşyalarını göstermemiştir. Piyanoyu da ev eşyası kapsamında değerlendirerek mal bildiriminde belirtmemiştir. Van bağışı düğünü açıklıyor: (Çağlayan’ın çocukları Salih Kaan Çağlayan’ın tapu harcı 174 bin ve 700 bin olan 2 ev, Ahmet Çağan Çağlayan’ın tapu harçları 275 bin 277 bin ve 713 bin TL olan 3 ev almasına ilişkin iddialar) Çağan Çağlayan’ın düğün tarihi olan 28 Ekim 2011 ve Kaan Çağlayan’ın düğün tarihinin ise 12 Nisan 2013 olduğu dikkate alındığında mal edinimlerinin düğünlerinden sonra olduğu açıkça görülmektedir. Çağan Çağlayan’ın düğününe yaklaşık 5 bin kişi katılmış olup düğün töreninde davetliler tarafından önemli miktarda altın, mücevherat, döviz ve TL cinsinden hediyeler gelmiştir. Taşınmazların finansmanı bundan sağlanmıştır. (...) Müvekkilim ve oğlu davetlilere düğüne çiçek göndermemelerini, çiçek paralarını Van depremzedeleri için açılan yardım hesabına yatırmalarını istemişti. Bu istem sonucu davetlilerin bir kısmı düğüne çiçek göndermek yerine Van depremzedeleri için açılan hesaba, düğüne gönderecekle C M Y B