05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 ARALIK 2014 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] 11 İsci sefalete mahkum u Hükümet, yaklaşık 7 milyon işçinin geçimini sağladığı asgari ücrete ‘simit zammı’ yaptı. Asgari ücrete günlük 2, aylık 58 lira zam yaparak 891 liradan 949 liraya çıkardı. Böylece TÜİK’in rakamı ile karşılaştırıldığında daha başta işçinin alması gereken 475 lira buhar oldu. MUSTAFA ÇAKIR TÜİK bile asgari ücret 1424 lira olması gerekir derken günlük 2, aylık 58 liralık artışı yeterli gördü 4C’li karar bekliyor MUSTAFA ÇAKIR ANKARA Hükümet kadroya almadığı için her yıl sonunda sözleşme kâbusu yaşayan özelleştirme mağduru kamudaki 23 bin 4C’li geçici personel, gelecek yılda çalışmaya devam edebilmek için Bakanlar Kurulu’ndan çıkacak kararı bekliyor. Hükümet bu personeli kadroya almak yerine yaşlılık veya malullük aylığı almaya hak kazanıncaya kadar 4C kapsamında çalıştırmaya hazırlanıyor. Kamuda özelleştirmeler nedeniyle kurumlarından çıkarılan ve 4C kadrolu 23 bin personel var. Devlet Personel Başkanlığı Başbakanlık’a Bakanlar Kurulu karar taslağını gönderdi. Taslağa göre, 4C’lilerin 2014’te imzalanan sözleşmeleri 31 Aralık 2014’e kadar uygulanacak. Kararın yürürlüğe girmesinin ardından geçici personel ile 1 Ocak 2015’ten geçerli olmak üzere Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığı tarafından hazırlanan sözleşme örneğine uygun olarak yeni bir sözleşme imzalanacak. Türkiye’nin Artan Enerji Bağımlılığı Türkiye Ormancılar Derneği geçen hafta sonu 90. kuruluş yıldönümünü Ankara’da düzenlediği “Doğa ve Kalkınma Sempozyumu” aracılığıyla kutladı. Sempozyumda söz alan konuşmacılar Türkiye’nin enerjide giderek artan dışa bağımlılığını ve abartılı talep öngörülerini öne sürerek ticarileştirilmiş proje ve lisanslandırma politikalarıyla yaratılan rant politikalarını gözler önüne serdiler. Sempozyumda söz alan çevre mühendisi Deniz Gümüşel konuşmasında Türkiye’nin 2013 itibarıyla birincil enerji arzının 120.3 MTEP (milyon ton petrol eşdeğeri), nihai enerji tüketiminin ise 88.7 MTEP düzeyinde olduğunu ve bunun yüzde 78’inin kömür, petrol ve gazdan oluşan fosil yakıtlarca karşılanmakta olduğunu belirtti. Gümüşel’in verilerine göre Türkiye’nin birincil enerji talebinin 2023 yılında 218 milyon TEP’e ulaşması beklenmekte ve fosil yakıtların payının da yüzde 86’ya çıkması öngörülmektedir. Söz konusu toplamda dışa bağımlılık oranımız (ithal kömür hariç) yüzde 53’e ulaşacaktır. Türkiye 2023’e değin en az üç nükleer santral, 80100 arası yeni kömürlü santral, binlerce HES ve onlarca yeni doğalgaz çevrim santralı ile yerli ve uluslararası enerji tekellerinin iştahını kabartan geniş bir iç pazar sunmaktadır. HHH Sempozyumun bir başka konuşmacısı olan Necdet Pamir ise Türkiye’nin 2013 yılı itibarıyla 246.4 milyar kilovat saat (kws) tüketirken, yurtiçinde gerçekleştirilen 240.2 milyar kws elektrik üretiminin yüzde 72.1’ini fosil yakıtlar, yüzde 24.8’ini hidrolik kaynaklardan elde etmekte olduğunu; rüzgârdan elde edilen elektrik üretimi katkısının ise yüzde 3.1 düzeyinde bulunduğunu paylaşmaktaydı. Pamir’in bize ulaştırdığı bilgilere göre, 1990 yılında yüzde 75 oranında olan yerli kaynaklara dayalı elektrik üretiminin payı 2002 yılında yüzde 50 düzeyine gerilemiş, 2014 sonunda ise yüzde 37 olmuştur. 2002 yılında elektrik üretiminde yüzde 62 olan kamunun payı özelleştirme saldırıları altında hızla gerilemiş ve 2014 yılında yüzde 29’a düşürülmüştür. Özelleştirme uygulamalarının sağlayacağı öngörülen toplumsal yararların hiçbirisinin sağlanmadığı; özellikle enerji fiyatlarının düşmediği; aksine, yüksek oranlarda artış gösterdiği bilinmektedir. Necdet Pamir’in, Profesör Necdet Basa ile hazırladıkları Enerji ve Hukuk Sempozyumu Bildiriler(*) kitapçığına göre bir diğer sorun, enerji tüketiminde ithal kaynakların payının azaltılacağı söylemine karşın, aksine doğalgaz ve kömür gibi kaynaklara dayalı yeni santrallara adeta otomatik olarak lisans dağıtılmasıdır. Örneğin doğalgazda lisans almış ve başvuru ve inceleme aşamasındaki santralların proje stoku 26.3 bin megavattır (MW). Bu rakama mevcut doğalgaz santrallarının kurulu gücü de eklendiğinde ortaya çıkan rakam 47.5 bin MW ile bugünkü kurulu gücün yüzde 70’ine ulaşmaktadır. Yeni doğalgaz santral projelerinin en kötümser tahminle yalnızca üçte birinin uygulamaya geçmesi durumunda dahi gereksinim duyacakları yıllık gaz talebi 40 milyar metreküpü aşacaktır. Bu rakam Türkiye’nin 2013 gaz tüketiminin yüzde 90’ına ulaşmaktadır. Dolayısıyla resmi söylem olan “doğalgaza bağımlılığımızı azaltacağız” temennisi gerçekçi olmaktan uzaktır. HHH Gerçek olan durum ise Türkiye’nin sürekli olarak abartılı talep öngörüleriyle ileride büyük bir enerji açığı ile karşı karşıya olduğu şantajına dayanarak yerli ve uluslararası enerji tekellerine denetimsiz proje lisansları ile deyim yerindeyse, bir lisans enflasyonu yaratılmasıdır. Örneğin, 10. Kalkınma Planı 201318 dönemi için elektrik tüketimi yılda yüzde 6 oranında neredeyse doğrusal bir artış öngörmektedir. Bu öngörüye dayanarak kurgulanan projelerin toplam gücü olan 81 bin MW kapasitesi, mevcut kapasite düzeyi olan 68 bin 720 MW ile karşılaştırıldığında ne kadar abartılı, aşırı ve gereksiz bir kurulu güç arzı ile karşı karşıya kaldığımız anlaşılmaktadır. Bir süre sonra söz konusu lisansların aslında hiçbir yatırıma dönüşmemesine karşın, “yeni bir piyasanın” yaratılarak enerji tekellerine yepyeni rantlar aktarmaya yönelik olduğu görülecektir. Şişirilen rantlar, artan ithalat ve dış bağımlılık Türkiye’nin enerji sektörlerindeki dengesizliğinin yansımalarıdır. Ancak sorunlar sadece iktisadi bağımlılık ilişkileriyle sınırlı kalmamakta, önemli sağlık sorunlarını da beraberinde getirmektedir. Örneğin Deniz Gümüşel’in paylaştığı bilgilere göre, Avrupa Birliği Hava Kirliliği Haritası’na göre Türkiye, Avrupa’nın en kirli havasına sahiptir. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre her sene Türkiye’de ortalama 28 bin kişi hava kirliliğine bağlı nedenlerle hayatını kaybetmektedir. Avrupa’da kömür santrallarından kaynaklanan salımların çevre kirliliğine bağlı hastalıklara ciddi katkıda bulunduğu bilinmektedir. Güncel verilere göre, kömür kullanımının Avrupa’ya bir yıllık maliyeti 18 bin 200 erken ölüm, 8 bin 500 kronik bronşit vakası ve yılda 4 milyondan fazla kayıp işgünü olmaktadır. Bu rakamların Türkiye için sadece bir alt sınır olacağı açıktır. Bilinmelidir ki gelişmişliğin ölçütü “enerji tüketimini hızla artırmakla değil; enerjiyi verimli kullanmakla, tüketimi azaltmakla ve yenilenebilir kaynakların enerji tüketimi içindeki payını artırmaya yönelik politikalarla” ölçülmektedir. (*) Türkiye Barolar Birliği Enerji ve Hukuk Sempozyumu, 9 Aralık 2014, Ankara (Derleyenler Necdet Basa ve Necdet Pamir). ANKARA Hükümet asgari ücrete günlük 2, aylık 58 lira zam yaparak 891 liradan 949 liraya çıkardı. Böylece TÜİK’in rakamı ile karşılaştırıldığında daha işçinin alması önerilen 475 lira uçtu. Asgari ücret gelecek yılın ikinci yarısında da net bin lira olacak. Hükümet ve işverenin onayıyla alınan karara Türkİş muhalefet şerhi yazdı. Asgari Ücret Tespit Komisyonu son top lantısını dün Çalış ma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda yaptı. Toplantı öncesinde Halkın Kurtuluşu Partisi üyeleri bakanlık önünde eylem yaptı. Eylemde, “Sefalet ücretine hayır” sloganları atıldı. Toplantıda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik işçi ve işveren kesimi başkanlarını odasına davet etti. Burada işveren kesimi yüzde 4.5+4.5 zamda ısrar etti. Ancak ar tış yüzde 6+6’ya çıkarıldı. Toplantının ardından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çelik yeni asgari ücreti açıkladı. Asgari ücret 2015’in ilk altı ayında brüt 1202 lira, net 949 lira, ikinci altı ayında da brüt 1274 lira, net bin lira oldu. Bakan Çelik 2015 yıMetin Demir lındaki ortalama artışın yüzde 12.30 olduHayal ğunu belirtti. Asgari ücre kırıklığı Türkİş Genel Türkİş Genel BaşEğitim Sekretekanı Ergün Atalay da, ri Nazmi Irgat DİSKAR’ın yeni asgari ücretin son artışın beklenti derece yetersiz olduğunu, yaptığı lerin altında ol işçilerin beklentilerini karşılahesaplamaya duğunu söyle maktan uzak kaldığını bildirdi. ücretin, işverendevlet göre, asgari di. TİSK Yö Asgari temsilcileri tarafından pazarnetim Kuru lık konusu yapıldığını, devletin ücrete lu üyesi Me resmi rakamlarına itibar edilmeyapılan tin Demir diğini dile getiren Atalay, devaylık 58 TL, letin objektif ve bilimsel veride kendile günlük 1.93 rinin yüzde ler kullanılarak hesaplanan tutarının bile kabul edilmediğini 4.5+4.5 zam vurguladı. TL’lik zam ile Atalay, “Belirlenen ö n g ö r d ü k yeni asgari ücret hayal kıgünlük 101 lerini, yüzde rıklığı yaratmıştır, işçilerin gram beyaz geleceğe olan umutları6+6’nın “akıllarının ucunda nı bir kez daha zedelepeynir, 326 bile olmayan, miştir” dedi. Hükümet gram nohut, 138 programında asgari hayal bile etmeücrete yüzde 3+3 gram zeytinden dikleri” bir rakam zam öngörülübiri alınabiliyor. olduğunu söyledi. yordu. Faruk Çelik Nazmi Irgat DİSK: Asgari ücret, yokluğun ücreti Ekonomi Servisi Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Enstitüsü DİSKAR olarak, TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) Madde Fiyatları, TÜFE Endeksi ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verileri üzerinden yaptıkları hesaplamaya göre; asgari ücrete yapılan aylık 58 TL, günlük 1.93 TL’lik zam ile günlük 1 01 gram beyaz peynir, 326 gram nohut, 138 gram zeytinden biri alınabiliyor. Günlük artış ile alınabilecek dana eti miktarı ise 63 gram. 4 kişilik bir ailede öğün başına düşen miktarlar bu değerlerin 12’de 1’i düzeyinde. Araştırmaya göre, çocuğu varsa 581 TL’lik kreş parasını 18 günlük çalışmasıyla zar zor karşılayabiliyor. Bir buzdolabı için çalışılması gereken süre, başka harcama yapmaksızın 338 saate denk geliyor. Erkek ayakkabısı için 34, kadın ayakkabısı için 23, çocuk ayakkabısı için 13 saat çalışılması şart. Asgari ücretli 1 kilo beyaz peynir için yaklaşık 4,5 saat, ayçiçek yağı için 1,5 saat çalışmak zorunda. Bununla birlikte 16 saatlik çalışma karşılığında 1 gömlek, yaklaşık 1,5 saatlik çalışma karşılığında 1 çorap alabiliyor. Sendika atılan işçiyi geri aldırdı Ekonomi Servisi Pirelli Lastik Fabrikası’nın değişik bölümlerinde, farklı taşeron şirketlere bağlı olarak çalışan toplam 613 işçileye anons yapılarak fabrika dışında toplanmaları istendi. Kıyafetlerini değiştirmeleri ve kartlarını güvenlik görevlilerine teslim etmeleri istenen taşeron işçiler, hiçbir gerekçe gösterilmeden ve açıklama yapılmadan işten çıkarıldı. Fabrikada örgütlü olan DİSK’e başlı Lastikİş Sendikası’nın Genel Başkanı Abdullah Karacan, fabrika yönetimi ile bir görüşme u Pirelli Lastik Fabrikası’nda 613 taşeron işçi, işten çıkarıldı. Lastikİş Sendikası, atılanlar geri alınmazsa iş bırakacaklarını açıkladı. Emekliler dışında tüm işçiler işbaşı yaptı. yaptı. Yaklaşık 3 buçuk saat süren görüşme sonunda işçilere açıklama yapan Karacan, “İşçiler işe geri alınmazsa üretimi durduracağımızı söyledik. Kararlılığımızı ortaya koyduk. Taşeronu kanunlaştırma çalışmaları yapar ken biz ‘Hayır insan gibi çalışsın’ diyerek mücadele ediyoruz. Yıllardan beri bu firmalar bu işçilerin üzerinden para kazanıyorlar. Biz taşeron firmaları çıkartın, onlara verdiğiniz parayı işçiye verin dedi” şeklinde konuştu. İşten çıkarılan işçilerin ISS, GNC, Bortes Metal, Kömürcüler Makina, Aysa Makina, Aygün Makina, Hizmet Grubu, Dasey ve Utku İnşaat firmalarına bağlı olarak çalıştığı öğrenildi. İşçiler arasında 18 yıl gibi uzun süredir çalışanlar olduğu dikkat çekti. Yılın son günü. Sırtımızdaki küfe alabildiğine ağırlaştı. Edip Cansever’in “Masa” şiiri misali, 2014 boyunca neredeyse her gün yüklenip durduk... Neyi mi? “İnsana ve doğaya yönelik durmak bilmeyen şiddeti, 3Y, yani yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar üçgenine hapsolan yaşamları, artık bir varoluş biçimi haline gelen rantı, bilginin, kültürün, edebiyatın, ‘şiirin yerini sürekli tüketme halinin’ almasını, sömürüyü... İstisnasız her gün işlenen kadın cinayetlerini, işçi madenci ölümlerini... Hadi, tüm bunların sürekli tekrarlanmasının getirdiği bezginliği, yılgınlığı, alışmışlık duygusunu, hissizleşmeyi, boşvermişliği de ekleyelim buna... Yanı başımızdaki coğrafyada yaşanan kafa kesmeleri, köleleştirilmiş kadın ticaretine sanki bir film izlermişçesine seyircilik halini de...” Ne yazık ki yeni yıla dakikalar kala sırtımızdaki küfeyi bir köşeye boşaltmak, yeni bembeyaz bir sayfa açarak “yola devam” demek mümkün değil. Bu yüzden yüklü giriyoruz 2015’e... Ama eğer bir adı olacaksa 2015’in “Umut” olmalı diyoruz. Zira içimizden birileri çıktıkları yolda umut yolculuklarını sürdürüyorlar. Engelleri aşa aşa, direne direne... Nasıl mı? Gelin yılın son gününü onlara ayırarak tanıyalım... Çünkü onların ve onlar gibi olanların başarı öykülerine daha önce hiç olmadığı kadar ihtiyacımız var. ...Onun adı Mehmet Selim... Onu adı Yeliz... Bundan 11 yıl önce bir hayal kurdular, hayallerinin peşi sıra yürüdüler 2015: Onun Adı ‘Umut’ Olsun ...Onun adı Saniye. CUMOK günlerinde tanıdım yıllar önce. Sonra Ergenekon davası sürecinde hiç bıkmadan istisnasız her duruşmayı izlemeye gitmesiyle... Gencecik bir kadın. Orada yargılanan hiçbir yakını yok. Buna karşın hukuksuzluğa karşı, yapabileceğine inandığı tek bir şey vardı ve o ve bir mucize yarattılar. da onu yaptı. Silivri’de İstanbul Edirnekapı’nın daracık çoğu zaman bomboş olan sokaklarından birinde doğdu izleyici sıralarında oturdu ve Barış İçin Müzik Vakfı. Sınırlı “yanınızdayım” mesajı verdi. imkânlara sahip 4 bine yakın Şimdi bir süredir Kâğıthane çocuğu bugüne kadar müzikle CHP Kadın Kolu Başkanlığı’nı tanıştırdı, içlerinde yüzlercesinin yürütüyor. Son karşılaştığımızda dünyasını değiştirdi. Bu iki bölgesindeki kadınlara idealist insan kapitalist sistemin yönelik “Hayatı Okuyorum” empoze ettiği tüm değerlere projesini başlatmıştı. Proje sırtlarını çevirebilmiş, kendi doğrultusunda kadınlar ilkelerini oluşturmuş, inandıkları buluşuyor ve kitap okuyorlar. hayali gerçekleştirerek Kürsüye çıkıyor her biri ve sosyal ve kültürel gelişim birer ikişer sayfa okuyorlar. için inanması zor bir model İçlerinde daha önce hiç kürsüye yaratabilmişlerdi. Yıldıkları, çıkmamış, hayatında bir kitabı “buraya kadarmış” dedikleri baştan sona bitirmemiş kadınlar anlar olmadı mı? Tabii ki oldu, da var. 15 günde bitiriyorlar ben şahidim ama durmadılar. kitabı ve ardından yazarını Durmayacaklar... davet ederek sorular soruyorlar. ...Onun adı Gönül. ÇYDD Özgüvenlerini geliştirmeleri İzmir Şubesi’ni Başkanı. açısından olağanüstü bir Zamansız aramızdan ayrılan proje... Ve Saniye tüm engelleri sevgili Türkel Minibaş’ı aşarak ilerliyor bildiği yolda... Ayvalık Cunda’da sonsuzluğa ....Onun adı Cahit. Uzun uğurladığımız fırtınalı bir günde yıllardan beri Londra’da tanıdım onu. Gözyaşlarımızın yaşayan bir müzik öğretmeni. sağanak yağmura dolandığı... Emekli olunca kendine İkimiz de sırılsıklamdık. Pek farklı bir yol çizmek istiyor konuşamadık ama bakışlarla ve doğduğu yer olan anlaştık. Gözlerindeki enerji Burhaniye’ye yerleşiyor. yanılmadığımı gösterdi. Zeytin Çekirdekleri Projesi Bursiyer gençlerle kurduğu kapsamında köylerde ilişkiyi, yaratıcı projelerini... ilköğretim öğrencilerine Özellikle de İzmir’in yoksul keman öğretiyor... Tıpkı Köy semtlerinden biri olan Enstitüleri dönemi gibi... Bayraklı’da kurdukları eğitim Not: 2015 yılında bu köşe evinde ekip arkadaşları ile sizin de öykülerinizi bekliyor sürdürdükleri “Çağdaşlaşma olacak. Paylaşarak çoğalmak yolculuğunu”... için... Aydınlık yarınlara... C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle