02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET [email protected] 12 ARALIK 2014 CUMA 16 KÜLTÜR MERAKLA BEKLENEN FİLM 17 ARALIK’TA GÖSTERİME GİRECEK ‘Hobbit: Beş Ordunun Savaşı’ ‘Özgürlük Dansı’ Kültür Servisi Oscar ödüllü sinemacı Peter Jackson’ın, İngiliz yazar John Ronald Reuel Tolkien’ın “The Hobbit” romanından uyarladığı üçlemenin son filmi “Hobbit: Beş Ordunun Savaşı” 17 Aralık’ta vizyona giriyor. Ian McKellen’ın gri Gandalf, Martin Freeman’ın Bilbo Baggins, Richard Armitage’ın ise Thorin Meşekalkan rollerini üstlendiği filmin senaryosunu Fran Walsh, Philippa Boyens, Peter Jackson ve Guillermo del Toro üstlendi. Bilbo Baggins, Thorin Meşekalkan ve Cüceler Bölüğü’nün maceralarının sona ulaşacağı final filmde, Erebor Cüceleri yurtlarının büyük zenginliğine yeniden kavuşurlar ancak Ejderha Smaug’u Göl kasabasının savunmasız erkekleri, kadınları ve çocuklarının üzerine serbest bırakmış olmanın sonuçlarıyla yüzleşirler. Yeni filmler geliyor Kültür Servisi Bu hafta yerli ve yabancı yapım olmak üzere pek çok film gösterime giriyor. Gösterime giren filmler şöyle: Nermin Er ile İsmet Kurtuluş’un yönettiği “Rimolar ve Zimolar: Kasabada Barış”, Çiğdem Vitrinel’in yönettiği “Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku”, Burak Cem Arlıel’in yönettiği “Kırımlı”, Ken Loach’ın yönettiği “Özgürlük Dansı”, Ben Stassen’in yönettiği “Safari Macerası”, Onur Aydın’ın yönettiği “Yağmur: Kıyamet Çiçeği”. Firavunlar diyarında Usta sinemacı Ridley Scott’ın Kitabı Mukaddes’teki göç anlatısından uyarladığı ‘Exodus: Tanrılar ve Krallar’, görselliğiyle öne çıkan bir tarihsel epik Sonradan aralarındaki savaşı tarihin en eski anlaşması sayılan Kadeş Antlaşması’yla berabere sonuçlandıracak olan Mısırlılarla Hititlerin büyük meydan savaşıyla başlıyor, son dönemde pek dişe dokunur bir film yapamasa da yine de günümüzün önemli sinemacılarından Ridley Scott’ın yeni, üçboyutluIMAX filmi “Exodus: Gods and KingsExodus: Tanrılar ve Krallar”. Anadolulu Hititlerin doğulu vahşiler olarak tasvir edildiği, İÖ 13. yüzyıldaki dönemin, Ortadoğu’ya egemen, iki büyük güçlü ülkesinin kapıştığı bu büyük savaşta, babası yaşlı firavun Seti’nin (John Turturro) pek güvenmediği veliaht oğlu, geleceğin kudretli firavunu 2. Ramses’in (Joel Edgerton) hayatını kurtarıyor, Ramses’le birlikte kardeşi gibi büyümüş Mısır prensi Musa (Christian Bale). Kısaca, aslında Mısırlı değil de İbrani kökenli olduğu ortaya çıkan Musa’nın (yani Moşe’nin), vaktiyle tek tanrı inancını getiren Hz. İbrahim’in soyundan gelen ve ata yurdu Kenan elini kıtlık nedeniyle terk edip kendilerine köle gibi davranılan Mısır’a göç etmiş halkına önderlik edip onları Mısır’dan çıkarmayı ve özgürce yaşayacakları, vaat edilmiş topraklara (Kenan eline) götürme görevini üstlenerek Ramses’e ve zulmüne karşı verdiği uzun mücadeleyi anlatıyor bu spektaküler tarihsel film. Araya tabii bir çoban kızıyla (Maria Velverde) evlenip baba olması ve halkından bir süre ayrı kalması filan da var. Kitabı Mukaddes’teki göç efsanesine uygun biçimde, Musa’nın Ramses’ten Kenan eline gitmek iznini almak için Mısırlıların başına bela ettiği, Nil timsahlarının saldırıları, bulut halinde ortalığı kaplayan sineklerinkurtçukla Kim Kiduk’un son filmi bugün vizyonda rın yol açtığı salgın hastalıkları, gökten yağmur gibi yağan taşları, doğal afet gibi çekirge, kurbağa baskınları, Mısırlı çocukların topluca ölümü, vb. gibi felaketleri ve Kızıldeniz’in yarılması gibi mucizeleri de gösterişli sahnelerle aktaran filmin finali de, İsrailoğullarının zaman zaman Tanrı’yla konuşan atasının On Emir’le öteki yasalarını taşa kazımasıyla bağlanıyor. Öteden beri Tevrat kaynaklı, kutsal kitap söylencelerini, çeşitli göç masallarını senaryo malzemesi olarak kullanagelmiş Hollywood’dan çıkagelen, yaklaşık 2.5 saatlik bu yeni görkemli epikaksiyonu Adam Cooper, Bill Collage, Jeffrey Caine, Steven Zaillian imzalı, Kitabı Mukaddes’teki anlatılardan uyarlanmış bir senaryodan çekmiş R. Scott. 1970’lerde TV ve reklam filmlerinden yetişip bir J. Conrad öyküsüne dayanan ilk filmi “Düellocular”dan (1976) günümüze süregelen 40 yıllık kariyerine “Alien” (1979), “Bla u Tevrat kaynaklı, kutsal kitap söylencelerini, çeşitli göç masallarını senaryo malzemesi olarak kullanagelmiş Hollywood’dan çıkagelen, yaklaşık 2.5 saatlik bu yeni görkemli epikaksiyonu Adam Cooper, Bill Collage, Jeffrey Caine, Steven Zaillian imzalı, Kitabı Mukaddes’teki anlatılardan uyarlanmış bir senaryodan çekmiş R. Scott. de Runner”(1982) gibi bilimkurgu başyapıtlarıyla “Thelma’yla Louise” (1991), “Cennetin Keşfi1492” (1992), “Gladyatör” (2000), “Hannibal” (2001),“Cennet Krallığı” (2005) gibi önemli filmler sığdırmış, 1937 doğumlu, usta İngiliz yönetmen Ridley Scott, görsellik bakımından her zamanki standartlarını tutturduğu, seyirciyi başından sonuna etkileyen bir seyirlik kotarmış yine. Polonya kökenli kamera ustası Dariusz Wolski’nin görüntüleri ve Alberto IglesiasHarry Gregson Williams’ın Türkçe sözlü bir şarkının da yer aldığı müzikleri eşliğinde akan bu yeni masalsı tarihsel seyirlik, Kuran’da da başı çeken peygamberlerden Musa’ya güzelleme niteliğinde, görkemli bir epik sonuçta. Yan rollerde Sigourney Weaver, Ben Kingsley, Aaron Paul ve bizim Kevork Malikyan da var. Filmin başında, tepeden gelen bir emiru Kim Kiduk’un bu kez intikam, adalet, le kıstırılıp öldürüşiddet bağıntılarını ele alarak yer yer asabını len bir genç kızın inbozduğu seyirciyi bu kavramlarla toplumdaki tikamını almak amacıyla bir araya gelen genel yozlaşma üstüne düşündürdüğü “Bire bir garson, bir tamirBir”i sonuçta ilginç bir film nitelemesini hak ci çırağı, cahil ağabeediyor, kimi zaaflarına karşın. yinin horladığı, İngilizce konuşan bir üniversiteli genç ya da hasta karısını iyileştirmek için tefecilere borçlanmış bir koca gibi, toplumun ezilen sınıflarına mensup hep güçlünün kazandığı, zayıfın yenildiği sistemden şikâyetçi, muhalif gönüllülerden oluşan bir grup, özel harekât timi, gizli servis ajanı ya da çöpçü kılığına girip bu cinayetin sorumlularını teker teker yakalayarak dehşetengiz sorgulamalardan geçiriyor, bizde de çok hayranı bulunan, G. Koreli yönetmen Kim Kiduk’un Venedik’te gösterilmiş son filmi “IlDaeIlBire Bir”de. 2 saat süresince çivili sopayla, çekiçle, elektrik ya da zehirli gaz vererek yapılan çeşitli işkenceleri seyretmeye zar zor katlanan seyirciyi tam bir şiddetdehşet sarmalına sokan “Bire Bir”in sonunda, cinayete kurban gitmiş kızın babası olduğunu öğrendiğimiz, intikamcı grubun yaptıklarından nedamet getiren, budist bir keşiş pasifizmine bürünmüş şefinin de, cezalandırdıkları suçlulardan pek bir farkının kalmadığı vurgulanıyor. En son 2012 Venedik’te Altın Aslan ödülüyle taçlandırılmış “PietaAcı”sını gördüğüm, kafayı öç alma temasına takmış Kim Kiduk’un bu kez intikam, adalet, şiddet bağıntılarını ele alarak yer yer asabını bozduğu seyirciyi bu kavramlarla toplumdaki genel yozlaşma üstüne düşündürdüğü “Bire Bir”i sonuçta ilginç bir film nitelemesini hak ediyor, kimi zaaflarına karşın. Öncelikle bu yönetmenin tiryakileri için. bir şiddetdehşet sarmalı ‘Bire Bir’ ‘Biz yanarsak siz de yanarsınız’ ASLI SELÇUK cü bölümü Mockingjay Part 1(Alaycı Kuş Bölüm 1/2014) bir ana akım, aile filmi değil. Alacakaranlık Efsanesi, Harry Potter ve Divergente’taki (Uyumsuz) gibi yazar Suzanne Collins’in son kitabı iki ayrı bölümden sinemaya uyarlandı. Bu tecimsel bir seçim mi yoksa içinde başka düşünceler mi var? Alaycı Kuş Bölüm 1’in yönetmeni Francis Lawrence bu seçimi yapımcıların romanın hayranlarına daha çok şey vermek için yaptıklarını vurguluyor. Açlık Oyunları’nın evreni genişletildi, bilinmeyen bölgeler keşfedildi, yeni kişiler katıldı, olaylar daha da karmaşıklaştı, karakterler değişik duygular yaşıyor, ikileme düşüyorlar. Suzanne Collins epik üçlemesini yazarken (Açlık Oyunları/2008, Ate u Suzanne Collins epik üçlemesini yazarken (Açlık Oyunları/2008, Ateşi Tüm dünyada Twilight Saga (AlacaYakalamak/2009, Kuş/2010) günümüz karanlık Efsanesi) ve Harry Potter serireality şovlarından, özellikle Big Brother’dan sine benzer bir akım yaratan, milyonlarca genç hayranı olan, yayınlanan ilk frag(Biri Bizi Gözetliyor), George Orwell’in manlarıyla çabucak bir gençlik olayına dö1984’ünden ve Yunan mitolojisindeki nüşen, sosyal medyada en çok paylaşılan Minotaur mitinden etkilenmiş. Hunger Games’in (Açlık Oyunları) üçünşi Yakalamak/2009, Kuş/2010) günümüz reality şovlarından, özellikle Big Brother’dan (Biri Bizi Gözetliyor), George Orwell’in 1984’ünden ve Yunan mitolojisindeki Minotaur mitinden etkilenmiş. Atinalılar yarı insan yarı canavar Minotaur’a 7 delikanlı ve 7 genç kız sunarlardı. Halkın kendini ezen amansız totaliter rejime karşı patlayan isyanını, ayaklanmasını anlatan Açlık Oyunları bilinen tehlikesiz, zararsız eğlenceliklerden öte bir amacı hedeflemekte. Bu efsanede özellikle üçüncü bölüm Alaycı Kuş Bölüm 1, bireyle hükümet arasındaki ilişkiyi, paryalıktan isyana, sonra da özgürlüğe ulaşımı işliyor. Katniss Everdeen (Jennifer Lawrence) Spartacus gibi kölelikten gladyatör konumuna geçiyor ve ayaklanmanın simgesine dönüşüyor. Ateşi Yakalamak’ın finalinde arena altüst olmuştur, Peeta (Josh Hutcherson) esir düşmüş, Katniss büyük bir devrimle karşı karşıyadır. Yönetmen Lawrence üçüncü bölümü daha ciddi bir yaklaşımla ele alıyor, ekibe Er Ryan’ı Kurtarmak, Stalingrad filmlerini izlettiriyor. Arenadan çıkan başkaldırı sokağa iniyor. Son 2 bölüm daha gerçekçi, daha politik. İmha edilen 13. bölgenin var olduğu anlaşılıyor, buradaki direnişçiler yıllardır yeraltında yaşamlarını sürdürmüşler. Direnişçilerin başbakanı Alma Coin’i yorumlayan Julianne Moore, 13. bölgeyi Nazilere direnen Fransız direnişçilerine benzetiyor. Genç yetişkin destanında izlemeye alışkın olmadığımız Moore, “Kızlarım beni bilgilendirdiler. Kısa zamanda Açlık Oyunları’nın insanları etkilediğini gördüm. Bu ciddi ve derin bilimkurgu toplumlar hakkında ilginç sorular soruyor” açıklamasını yapıyor. Genç ana karakterler ergenlikten yetişkinlerin dünyasına geçiyorlar, üstlendikleri sorumlulukları yerine getiriyorlar. Bu bölümde Katniss’in konumu değişiyor, kız Alaycı Kuş Bölüm 1’de Francis Lawrence, umut, irade, özveri, özgürlük, direniş, dayanışma, bedel ödemek temalarını başarıyla işliyor kardeşini kurtarmaktan öte bir şey düşünmeyen genç kadın arenada yaşamda kalmaya çabalıyor. Önceleri kendini isyanın öncüsü olarak duyumsamayan, sorumluluk taşımak, liderlik istemeyen Katniss, Bay Snow’un (Donald Sutherland) bölgesinde yaptığı soykırımı görünce dayanamıyor. Ateşi Yakalamak’ta ne için savaştığını anlıyor, Alaycı Kuş’un 1. ve 2. bölümlerinde tümüyle değişip devrimin simgesine dönüşerek elinden geleni ardına koymuyor, Capitol’e (Başkent) ve Bay Snow’a “Biz yanarsak siz de bizimle birlikte yanacaksınız” diyor. Gale (Liam Hemsworth) bir devrim savaşçısı oluyor. Olaylar yoğunlaşıyor, gitgide karmaşıklaşıyor, mitoloji gittikçe sertleşiyor. Oyuncu Philip Seymour Hoffman’a adadığı Alaycı Kuş Bölüm 1’de Francis Lawrence, umut, irade, özveri, özgürlük, direniş, dayanışma, bedel ödemek temalarını başarıyla işliyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle