05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 KASIM 2014 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER 9 yemişler. Yanında teyp götürmüş Kılıçdaroğlu… Teyp dedikse şimdiki cep teyplerinden değil; eski battal radyoteyplerden… Tabii teybin kablosu kısa; ara kablo filan da yok. Teybi masanın üzerine koymuşlar, Çağlayangil’in de yardımıyla masayı çekip prize yaklaştırmışlar; içinde türküler olan bir kaseti takıp Dersim’i dinlemeye geçmişler. HHH Pırıl pırıl bir hafızayla, o dönem şahit olduklarını içtenlikle anlatmış Çağlayangil… Dersim Harekâtı sırasında Malatya Emniyet Müdürü’ymüş. 1937’de, Dersim’de bir an önce infazların gerçekleşmesini isteyen Ankara, infazların organizasyonuyla onu görevlendirmiş. Çağlayangil de, Seyit Rıza’nın idama gidiş sahnesini, bütün ayrıntısıyla Kılıçdaroğlu’na nakletmiş: Hapishanede 7 idam mahkumu varmış. Önce Seyit Rıza’yı almışlar. Seyit Rıza, imamın dini telkinini kabul etmemiş. Jandarma karakolu önündeki meydana kurulan darağacına gidilmiş. Savcı yaftayı yapıştırmış. Vasiyetini sormuşlar; “Kırk lira param var, oğluma verin” demiş Seyit Rıza; oğlunun da asılacağının farkında değilmiş. Sonra beyaz gömlekle sehpaya çıkmış. Bomboş meydana insan doluymuş gibi haykırmış: “Evladı Kerbelayık! Bihatayık! Ayıptır! Zulümdür! Cinayettir!” Ve asmaya “15 kâğıt” isteyen cellat, çekmiş ipi… HHH İsyancılara ne oldu peki? Bunu da sormuş Kılıçdaroğlu… Çağlayangil, onu da açıkça anlatmış: “Mağaralara iltica etmişlerdi. Ordu zehirli gaz kullandı; mağaraların kapısından bunları fare gibi zehirledi. Yediden yetmişe Dersim Kürtlerini kestiler. Kanlı bir harekât oldu. Dersim davası da bitti.” Kılıçdaroğlu, deşifre ettiği bu söyleşiyi hâlâ evinde saklıyor. Kaseti de bir arkadaşına vermiş. Belge, bilgi, tanıklık arayan araştırmacılara duyurulur. Türkiye’de büyük çoğunluğun Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na bakışı Erdoğan’ı üzecek: Halkın parasının israfı İstanbul Haber Servisi Metropoll Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Şirketi’nin son yaptığı araştırmaya göre yeni yapılan bin odalı Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na halk sıcak bakmıyor. Katılımcıların yüzde 57.1’i Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın taşınmasını onaylamazken yüzde 60.9’u da saray yapılırken “halkın parasının israf” edildiğini düşünüyor. Araştırma, ekonominin gidişiyle ilgili kaygıların yükseldiğini, çözüm sürecine olan güvenin azaldığını gösteriyor. Türkiye’nin Suriyeli sığınmacılara yönelik politikaları da büyük bir çoğunluk tarafından onaylanmıyor. Metropoll Araştırma Şirketi’nin yaptığı “Türkiye’nin Nabzı” kasım ayı araştırması 28 ilde 1518 Kasım 2014 tarihleri arasında gerçekleştirildi. Toplam 2 bin 780 kişi ile yapılan araştırmaya 1824 ve 55 yaş üstü kişiler katıldı. Araştırma, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için 1.4 milyon lira harcanarak yapılan yeni Cumhurbaşkanlığı Sarayı ile ilgili ilginç sonuçlar ortaya koydu. “Cumhurbaşkanlığı makamının Çankaya’dan yeni yapılan Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na taşınmasını onaylıyor musunuz?” sorusuna katılımcıların yalnızca yüzde 35.2 “evet” yanıtını verdi, yüzde 57.1’si “hayır onayla ÖZER SENCAR: TÜRKİYE SİYASETİ GERGİN Katılımcılara iş kazaları ile ilgili “İş kazalarında en büyük sorumluluk kime aittir?” sorusu da yöneltildi. Katılımcıların yüzde 49.3’ü sorumlulugun şirketlerde olduğunu düşünürken yüzde 43.5’i de hükümetin olduğunu söyledi. Metropoll Araştırma Şirketi Başkanı Prof. Dr. Özer Sencar, anket ile ilgili yaptığı değerlendirmede, Türkiye siyasetinin gündeminin hızlı ve değişken olduğunu belirterek “Buna ‘gergin’ sözcüğünü de eklemek gerek. Üstelik 2015 genel seçimleri yaklaştıkça mıyorum” dedi. Son seçimlerde AKP’ye oy verenlerin yüzde 65.4’ünün sarayın taşınmasına onay verirken yüzde 25.1’inin taşınmayı onaylamadığı görüldü. CHP’ye oy verenlerde onay verenlerin oranı yüzde 5.9’da, MHP’ye oy verenlerde yüzde 15.2’de, DBP/HDP’ye oy verenlerde ise yüzde 8.4’te kaldı. “Yeni Cumhurbaşkanlığı Sarayı için aşağıdaki ifadelerden hangisine katılırsınız” sorusuna katılımcılardan yüzde 60.9’u “halkın parasının israfıdır” yanıtını verdi. AKP’li seçmen içinde “israf” yanıtını verenler de yüzde 31.9 oldu. Bu oran CHP seçmeninde yüzde 89.6’ya, MHP seçmeninde 80.8’e, DBP/ HDP seçmeninde ise yüzsiyasal gerginliğin daha da artması beklenir. Olup biten her şeyin siyasal bir zeminde tartışmaya açılması yoğun siyasallaşmanın kaçınılmaz bir sonucu” dedi. Aşırı siyasallaşmanın sağlıklı bir siyaset tartışmasına değil toplumu “taraf” olmaya zorlayan siyasal kutuplaşmalara ittiğini vurgulayan Sencar, “İnsanlar geleceğe ilişkin umutlarını veya umutsuzluklarını bile siyasi kimliklerinin izdüşümlerine göre tanımlıyorlar. Siyaset ‘müzakere’ işlevini yitirerek ‘kazankaybet’ arenasına dönüşüyor” dedi. yır başarılı bulmuyorum” yanıtını verdi. Başarılı bulanların oranı yüzde 29.1’de kaldı. Çözüm sürecine ilişkin kasım ayındaki beklentinin bir önceki aya göre de azalması dikkat çekti. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın 2015 seçimlerine bağımsız aday mı yoksa parti olarak mı katılması gerektiğine ilişkin soruya ise yüzde 19.4’ü “bağımsız olarak katılmalı”, yüzde 35.9’u “parti olarak katılmalı”, yüzde 44.7’si de “bu konuda fikrim yok” yanıtını verdi. “Türkiye’nin Suriyeli sığınmacılara yönelik politikalarını onaylıyor musunuz?” sorusuna katılımcıların yüzde 66.8’i “onaylamıyorum”, 28.2’si “onaylıyorum” diye görüş bildirdi. Bir Araştırmacı Gazeteci Olarak Kemal Kılıçdaroğlu Geçen akşam CNN Türk’te Taha Akyol, tarihçi konuklarına, “Dersim’de devlet zehirli gaz kullandı mı” diye sordu. Onlar bu konuda yazılı kaynak bulunmadığını söyleyince, bir tanığı anımsadım: Kemal Kılıçdaroğlu’nu… HHH CHP lideri ile geçen haftaki buluşmamızda, adeta bir araştırmacı gazeteci vardı karşımızda… Sivas’ta Aziz Nesin’i yangından kurtaran polisi bulup röportaj yapmıştı. Celal Bayar’dan Dersim’i sormak üzre randevu alıp evine kadar gitmişti. Ne yazık ki buluşma, Bayar’ın hastaneye kaldırıldığı güne denk gelmişti. “Hayatımın en büyük kaybıdır” dedi anlatırken… “Dersim’i, tartışanların çoğundan iyi bilirim aslında” diye ekledi. Doğup büyüdüğü Dersim’in tarihini yazmaya niyetlenmiş bir ara... Çıkan kitapları okumuş, kaynakları araştırmış, en önemlisi, tanıkları konuşturmuş. Ve konuşturduğu tanıklar, devrin iktidar sahipleriymiş. HHH 90’lı yılların başında, Maliye’de bürokratken, bir görevle Bursa’ya gitmiş Kılıçdaroğlu… Arkadaşlarıyla içerken konu Dersim’e gelmiş. Masadakilerden biri, “Bu konuyu, İhsan Sabri Çağlayangil çok iyi bilir. Halen Yalova’da yazlığında yaşıyor” demiş. “Acaba randevu alabilir miyiz” diye düşünmüşler. Bunun üzerine sofradaki yeminli mali müşavir, Bakan Cavit Çağlar’ı aramış. Onun aracılığıyla randevu alınmış. Hep birlikte Yalova’ya gitmişler. “Sizden Dersim’i dinlemeye geldik” demiş Kılıçdaroğlu… Çağlayangil iyi karşılamış; köpeği Rodi’yi sevmişler. İkram edilen birayı içip hayatlarında ilk kez havyar de 86.2’ya çıktı. Katılımcıların yüzde 32’si saray için “Türkiye’nin gücünü göstermektedir” dedi. Araştırmada, katılımcıların ülke ekonomisi üzerine kaygılarının arttığını da gözler önüne serdi. Katılımcıların yüzde 54.4’ü ekonominin “kötü yönetildiği” yanıtını verdi. Ekonominin kötü yönetildiğini düşünenlerin oranının nisandan bu yana yüzde 10 oranında arttığı görüldü. Kürt meselesinde çözüm süreci ile ilgili yurttaşın beklentisinin de giderek düştüğü görülen araştırmada, katılımcılara “AKP hükümetinin ÖcalanPKK ile yürüttüğü barış sürecini başarılı buluyor musunuz?” sorusu yöneltildi. Soruya katılımcıların yüzde 61.4’ü “ha l Bir 12 Eylül suçu daha kapatıldı İşkenceciye ALİCAN ULUDAĞ yargı kalkanı ANKARA – Emekli generaller Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya darbe suçundan müebbet hapis cezasına çarptırılırken 12 Eylül döneminde işlenen işkence suçlarına hesap sorulamıyor. Artvin Cumhuriyet Başsavcılığı, bir binbaşı, bir yüzbaşı, bir astsubayın da aralarında bulunduğu 6 kişi hakkında “işkence” suçundan başlatılan soruşturmada, 765 sayılı eski Türk Ceza Yasası’nda bu suça öngörülen 15 yıllık zamanaşımı süresi dolduğu gerekçesiyle takipsizlik verdi. Savcılık, kararında buna ilişkin Yargıtay kararını gerekçe olarak gösterdi. Yener Turan adlı yurttaş, Artvin Şavşat’ta 1980 döneminde gözaltına alındığını ve bu süreçte işkence gördüğü iddiasıyla Binbaşı Ahmet Selek, Yüzbaşı Mustafa Eken, Astsubay Bahri Deniz ile jandarma erleri Süleyman Özcan, Ahmet Arın, Ahmet Avcı hakkında şikayetçi oldu. Artvin cumhuriyet savcısı İclal Sümer, suç duyurusu üzerine başlattığı soruşturmayı 30 Ekim 2014’te tamamladı. Savcılık, işkence suçunun eski 765 sayılı TCK uyarınca 15 yıllık zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle takipsizlik kararı verdi. Takipsizlik kararında, suçun işlendiği tarihte yürürlükte olan 765 sayılı eski TCK’nin “işkence” suçu ile suçtan sonra yürürlüğe giren yeni 5237 sayılı TCK, anayasanın 90. maddesi, AİHS hükümleri ve Yargıtay kararları irdelendi. 765 sayılı eski TCK’nin şüpheliler lehine olduğu ve işkence suçundan zamanaşımı hükümlerinin işlemeyeceğine dair de bir düzenleme olmadığı kaydedilen kararda, buna göre bu suça eski yasaya göre öngörülen zamanaşımı süresinin 15 yıl olduğu ifade edildi. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun ilgili kararları anımsatıldı. 30 Nisan 2013’te yürürlüğe giren 6549 sayılı Yasa’nın 9. maddesiyle 5237 sayılı yeni TCK’nin “işkence” suçunu düzenleyen 94. maddesine, bu suçtan zamanaşımının işlemeyeceği hükmünün koyulduğu kaydedilen kararda, iç hukukla uluslararası hukukun çeliştiği durumlarda uluslararası antlaşma hükümlerinin uygulanacağını düzenleyen anayasanın 90. maddesinin 7 Mayıs 2004 tarihinde yürürlüğe girdiği belirtildi. Kararda, “Dolayısıyla işkence yapıldığı tarihte sözkonusu düzenlemenin yürürlükte bulunmadığından, aleyhe yasa geçmişe uygulanamayacağından, suç tarihi itibarıyla uluslararası mevzuatın yasal mevzuata göre öncelikle uygulanmasını gerektiren bir durum olmadığı” ifadelerine yer verildi. Türkiye’nin kabul ettiği AİHS’nin 7/1. maddesine göre, hiç kimsenin işlendiği zaman milli veya milletlerarası hukuka göre suç teşkil etmeyen bir fiil veya ihlalden dolayı mahkum edilemeyeceği belirtilen kararda, “Şikâyete konu eylemlerin işlendiği tarihte 765 sayılı TCK’de suç olarak düzenlendiği, yani somut olayda işlendiği tarihte suç olmayan bir fiil değil, yalnızca kanunlarla düzenleme altına alınan dava zamanaşımının olduğundan takibat yapılamayan bir suç bulunduğu, dolayısıyla AİHS’den işkence suçunun zamanaşımına uğramayacağının çıkarılamayacağı” kaydedildi. Savcılığın bu kararı, 12 Eylül döneminde işkence faillerinin de cezasız bırakılacağı anlamına geliyor. Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ MİRZABEYOĞLU, BÜYÜK BİR KALABALIĞA seslendi ‘KaçAk Saray’ protestosuna sert müdahale ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Öğrenci Kolektifleri’ne üye 22 öğrenci, harçları protesto etmek için KaçAk Saray’a yürümek istedi. Ancak, öğrencilere biber gazıyla müdahale eden polis tamamını gözaltına aldı. Bir grup öğrenci, YÖK Başkanı Yekta Saraç’ı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı eşzamanlı protesto etti. Öğrenciler, Yekta Saraç’ın kardeşi olan ve Erdoğan’la telefon konuşmalarının ortaya çıkmasının ardından “Alo Fatih” olarak bilinen Fatih Saraç’a gönderme yapmak için ellerinde telefon maketiyle Söğütözü’nden KaçAk Saray’a yürüdü. Saraya 100 metre kala öğrencileri yüzlerce çevik kuvvet polisi karşıladı. Öğrencilerin basın açıklaması yapmasına izin vermeyen polis, 5’i kız 17’si erkek olan toplam 22 öğenciyi gazladıktan sonra gözaltına aldı. salona indi AYDIN ENGİN İBDAC hareketinin kurucusu ve ideologu Salih Mirzabeyoğlu dün akşam Haliç Kongre Merkezi’nde çok büyük bir kalabalık önünde bir konferans verdi. Mirzabeyoğlu’nun günlerdir sokaklara konmuş ışıklı ilanlar ve ana akım gazetelerde tam sayfa ilanlarla duyurulan konferansı tahmin edilemeyecek kadar büyük bir kalabalık önünde gerçekleşti. Konferansı Haliç Kültür Merkezi’nin büyük ve görkemli salonunu sıra aralarına kadar dolduran kalabalığın bir o kadarı da salon dışındaki sinevizyon ekranlarından izledi. Konferansı izlemek üzere Haliç Kongre Merkezi’ne akan kalabalığın yarısından daha fazlası kadınlardan oluştu. Toplantı başlamadan önce bir özel bölüme alınan gazetecilere Mirzabeyoğlu’nun tanışmak ve teşekkür etmek üzere geleceği bildirildi. Bir süre sonra ise Mirzabeyoğlu’nun biraz gecikeceği, çünkü şu anda, Haliç Kongre Merkezi’ndeki çalışma odasında bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmekte olduğu açıklandı. Görüşme talebinin cumhurbaşkanının isteği üzerine gerçekleştiği de bilgi olarak gazetecilere aktarıldı. Daha sonra gecikmeli olarak gazetecilerin yanına gelen Salih Mirzabeyoğlu ise görüşme talebinin “Karşılıklı talep ve rıza” ile gerçekleştiğini söyledi. Salonda sadece üç kişinin büylük boyutlu fotoğrafları asılmıştı. Sırasıyla Necip Fazıl Kısakürek, Kürt kökenli, Nakşibendi tarikatının sembol isimlerinden Abdülhâkim Arvasi Üçışık ve Salih Mirzabeyoğlu. Konuşmadan önce kendini “Herkes İçin Adalet” platformu olarak adlandıran kuruluşun hazırladığı bir belgesel gösterildi. Oldukça profesyonel hazırlanmış belgesel bütünüyle doğumundan bugüne Salih Mirzabeyoğlu’nun hayat hikâyesi üzerine kurulmuştu. Belgeselin ardından toplantının sunuculuğunu üstlenen “Yeni Devir Hukukçular Derneği” yöneticisinin “Ta İBDAC sokaktan rihi an geldi. Şimdi sizlere müjdelerin müjdesi, İBDA mimarı Salih Hacımirzaoğlu bir fikir ziyafeti sunacak” sözleriyle Mirzabeyoğlu sahneye geldi. Bütün salon ayağa kalktı ve sağ ellerinin baş ve işaret parmaklarını açarak verdikleri İBDA selamının yanı sıra “Kumandan nerede biz oradayız” sloganı ile liderlerini selamladılar. Sakin bir sesle ve ön tarafı çiçeklerle süslenmiş bir masanın ardında oturarak konuşmasına başlayan Salih Mirzabeyoğlu konuşmasının hemen başlarında, daha önce de medyaya yansımış olan şikâyetini yineledi ve “Şu anda sizlere hitap ederken telegram metoduyla beni etkilemeye çalışıyorlar. Telegram biliyorsunuz uzaktan zihin kontrolü demektir. Konuşmam sırasında ağzımdan fevri bir söz çıkarsa bilin ki o söz benim değil, zihnimi uzaktan yönetmek için saldıran telegramcıların sözüdür” diye bir uyardı. Bu sözler salondan güçlü bir “yuh” protestosu ile karşılandı. Ancak salonun “Telegramcılar”a yönelttiği bu protestoyu Mirzabeyoğlu bir el hareketi ile durdurdu ve “Bana bırakın, ben onlarla mücadele ederim” dedi. Mirzabeyoğlu’nun ses düzenindeki sorunlar yüzünden tam olarak işitilmeyen konuşmasının yaklaşık 15. dakikasında İBDA görevlileri masaya bir cep telefonu ve bir kulakık getirdiler ve bir telefon görüşmesi gerçekleşti. Telefonun öteki ucunda halen Paris’te bir hapishanede yatmakta olan ve bir süre önce İslamı seçtiğini ve İBDAC saflarına katıldığını açıklamış olan İliç Ramirez Sanchez adlı ancak kamuoyunda “Çakal Carlos” olarak tanınan ünlü terörist vardı. Carlos sonunda bütün salondan duyulabilen bir sesle izleyicileri İngilizce cevapladı. Gazetemiz baskıya girdiği sırada İBDAC’nin kurucusu, teorisyeni, ideoloğu, önderi ve komutanı gibi sıfatları kendinde toplayan Salih Mirzabeyoğlu’nun konuşması devam ediyordu... TMMOB’de ‘denetim yasağı’ isyanı AKP’nin dayatmasına ‘memur değiliz’ yanıtı MUSTAFA ÇAKIR ANKARA Çevre ve şehircilik konularında açtığı davalarla öne çıkan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin (TMMOB) yetkilerine sınırlama getiren hükümet, bununla da yetinmedi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, projelerini mesleki denetime sunmayan mimar, mühendis ve şehir plancılarına disiplin cezası veren TMMOB’den bu uygulamayı sonlandırmasını istedi. Aksi halde odaların idari ve mali denetime tabi tutulacaklarını bildirdi. Bakanlığa sert tepki gösteren TMMOB, “emir ve talimatları” kabul etmeyeceklerini, bakanlığın memuru olmadıklarını vurguladı. akanlık şikâyetleri bahane etti TMMOB’ye bağlı odaların idari ve mali denetimleri Bakanlar Kurulu kararıyla bakanlıklara bağlanmıştı. Şimdi de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı gelen şikâyetleri gerekçe göstererek TMMOB’den üyeleri hakkında mesleki denetim sonrasında verdiği cezalara son vermesini istedi. TMMOB’ye yazı gönderen bakanlık, mimar, mühendis ve şe B hir plancılarından şikâyet dilekçeleri aldıklarını savundu. Bu dilekçelerde mimar, mühendis ve şehir plancılarının, projelerinin bağlı oldukları meslek odalarınca mesleki denetime tabi tutulduğu, projelerini mesleki denetime sunmayanlar hakkında ise disiplin cezaları verildiğinin belirtildiğine dikkat çeken bakanlık, uygulamanın yasal mevzuata aykırı olduğunu savundu. Bunun yaptırımının da odaların idari ve mali denetime tabi tutulması olduğuna işaret eden bakanlık, TMMOB’den mesleki denetimlerde bakanlık mevzuatına uymasını istedi. Bakanlığın yazısına TMMOB’nin tepkisi sert oldu. TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı, Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce’ye yazı gönderdi. Soğancı, uygulamalarını birlik ve oda genel kurul kararları ile gerçekleştirdiklerine dikkat çekti. Odaların odaüye ilişkisi içerisinde, meslek odalarına verilmiş kamusal görevler çerçevesinde gözetim ve denetim yükümlülüklerini yerine getirdiklerini, üyeleri hakkında mesleki denetim yaptıklarını belirten Soğancı, “Mesleki faaliyetle ilgili kural koyan, sicil tu tan, belgeleme yapan kuruluşların, üyelerini denetlememesi ve hukuka uygun bir yaptırım uygulamaması düşünülemez. Aksine bir tutum meslek odalarının anayasa ile belirlenmiş işlevlerinin yerine getirilmesini olanaksız kılar” dedi. Soğancı, bakanlığın “üyelerinizi denetlemeyin, denetlerseniz bakanlık olarak biz de sizi mali ve idari olarak denetleriz” dediğine işaret ederek Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın TMMOB ve odalarını Mesleki Hizmetler Genel Müdürlüğü’nün bir şubesi olarak gördüğünü belirtti. TMMOB ve bağlı odalarının tüm iş ve işlemlerinin yargı denetimine tabi olduğuna dikkat çeken Soğancı, gönderdiği yazıda, “Bakanlığınızın bir müdürlüğünün emir ve talimatları tarafımızca kabul edilemez. Bakanlıktan beklentimiz, TMMOB ve bağlı oda yönetimlerinin bakanlığınızın bordrosuz memurları olmadığını, bu yönetimlerin atama yoluyla değil seçimle gelip seçimle gittiğini, genel kurullarına hesap verdiklerini, tüm yetki ve görevleri genel kurul kararları doğrultusunda kullandıklarını kabul etmenizdir” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle