05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 KASIM 2014 PAZAR 4 HABERLER Son 12 yıldır masa zilinden şamdana kadar pek çok tarihi eser ve eşya görevlilerce ‘yürütülmüş’ Oktay Akbal’a Mektuplar Sevgili, Yıllar önce, başına gelen ilginç bir olayı anlatan Melih Cevdet’e şöyle dediğimi anımsıyorum: Tesadüf değil Melih Cevdet Bey, bunların sizin başınıza gelmesi. Siz de bunları çeken bir şeyler var. Gerçekten de öyledir, kimi insanlarda garip olayları mıknatıs gibi çeken bir özellik vardır. Yoksa onların hepsi, nasıl gidip, o kişiyi bulabilirlerdi ki? Mektuplar da öyle değil mi? Onlar da yalnızca, yazanların iç dünyasını dışavurmakla kalmıyor, aynı zamanda yazıldığı kimsenin kişiliğini de ortaya koymuyorlar mı? O yüzdendir ki, “bana aldığın mektupları göster, sana kim olduğunu söyleyeyim” dense hani yeridir. Oktay Akbal’a gönderilen mektuplar da öyle. O mektuplar da yazanının olduğu kadar yazılan kişinin kimliğini de ortaya döküyor. Değerli yazar dostum, Hikmet Altınkaynak’ın derlediği, İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkan “Oktay Akbal’a Mektuplar (1943 2014 )” kitabından öğreniyoruz bunları. 70 yıl boyunca yazılmış mektuplar içinde, birkaç nezaket cümlesini aşmayanlar da var, Kenan Harun’unkiler gibi, “mektup roman” boyutuna ulaşan uzunlukta olanları da. Ama hepsi, çok kendine özgü bir dünyanın, yazın dünyasının sorunlarını, kaygılarını, sevinçlerini, öfkelerini yansıtırken bizi zaman içinde yolculuğa çıkarıyorlar. HHH Geçen perşembe günü Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin organize ettiği bir toplantıda tanıtımı yapılan mektupların yazarları arasında kimler kimler yok ki? Şöyle bir göz atalım: Nahit Hilmi Akgün, Besim Akımsar, Sabahattin Kudret Aksal, Talip Apaydın, Prof. Neda Armaner, Mustafa Balbay, Özdemir Balkan, Tahsin Banguoğlu, Faik Baysal, Vehbi Belgil, Egemen Berköz, Adnan Binyazar, Salih Birsel, Dr. H. Wilfrid Brands, Alev Coşkun, Necati Cumalı, Bülent Ecevit, İlhami Emin, Ali Gevgilili, Kasım Gülek, Ruşen Hakkı, Kenan Harun, Georg Hazai, Ayhan Hünalp, Ahmet Köksal, Cahit Külebi, Nezihe Meriç, Yaşar Nabi Nayır, Behçet Necatigil, Fahir Onger, Fikret Otyam, Lütfü Özkök, Ziya Osman Saba, Mehmet Salihoğlu, Mehmet Seyda, Salim Şengil, Ahmet Telli, Naim Tirali, Prof. Fehmi Yavuz, Hilmi Yavuz. Kitabın tanıtım konuşmasında yer alan eseri yayımlayan, İş Bankası Kültür Yayınları’nın değerli editörü Ruken Kızıler, coşku dolu uzun mektuplarıyla hemen dikkati çeken Kenan Harun ile ilgili “Meçhul Şairler” dizisinden bir kitap yapmak istediklerini fakat yeterince bilgi bulamadıklarını, ama Hikmet Altınkaynak’ın derlediği mektuplardan sonra elde ettikleriyle ve şairin torunuyla temasa geçtiklerini yapıtı da yakında oluşturacaklarını söyledi. “Oktay Akbal’a Mektuplar” daha piyasaya çıkmadan yeni bir eserin daha can bulmasına vesile oldu böylece. HHH Mektuplara bakıyorsun, edebiyat ve sanat dünyasının büyük adamları nasıl kıt olanaklar içinde yaşıyorlar, nasıl küçük sıkıntıların pençesinde kıvranıyorlar. Sonra da, beyaz kâğıdı önlerine koydular mı, büsbütün onlardan sıyrılıp bambaşka insan oluyorlar. Aynı sıkıntılar, aynı kısıtlar, aynı dürtüyle hareket eden insanlar, şekil değiştirerek de olsa bugün de varlar. Ama bugün mektup ve beyaz kâğıt yok. Artık, eposta, mesaj var, kâğıdın yerini ekran aldı. Artık postacıyı bekleyen yok, şimdi kapımızı çalan kurye dağıtıcıları. Kenan Harun gibi destan döktürenler yok, cep telefonu ile kısaca mesaj geçiyorsun veya bilgisayarından tweet atıyorsun. Daha hızlı haberleşen, her şeyin en ücra noktaya kadar ulaştığı, daha çabuk konuşulan, daha kısa anlatılan, yazarken neredeyse sesli harflerin bile atlandığı bir ifade biçimi egemen artık. Artık melali anlamayan değil, anlayan nesle aşina değiliz. Hangisi daha güzel diye sorma Sevgili, çünkü ikisi de değişik. Ama İlhan Selçuk’un dediği gibi, kâğıda, elle veya daktiloyla da yazılsa, bilgisayara da kaydedilse, hepsi eninde sonunda yazı. Evet, çok şey değişiyor, ama edebiyat kalıyor. Yaşasın edebiyat! Yaşasın Oktay Akbal! Saraylardan çalan çalana MUSTAFA ÇAKIR ANKARA TBMM Başkanlığı, milli saraylardan, görevliler tarafından “yütürülen” tarihi eser ve eşyalarla ilgili “utanç bilançosu”nu açıkladı. “Kleptoman” yöneticilerin, Yıldız Sarayı’ndan “masa zili”, Ihlamur Kasrı’ndan “perde bağı”, Aynalı Kavak’tan “masa örtüsü”, Dolmabahçe Sarayı’ndan “şamdan” çaldığı ortaya çıktı. Dolmabahçe Sarayı’nda ise halılar “yağmur altında” bırakılırken Milli Saraylar Koleksiyonu’nda bulunan ve sergi için gönderilen “Sudan Geçen Bedeviler” adlı tablonun zarar gördüğü belirlendi. TBMM Başkanlığı, CHP İstanbul Milletvekili Oktay Ekşi’nin milli saraylarla ilgili soru önergesini yanıtladı. TBMM Başkanvekili Sadık Yakut’un verdiği yanıta göre milli saraylarda 2 Kasım 2002’den bu yana tarihi eserlere zarar veren ya da “kaybolan” eşyalarla ilgili sorumlu görülen yöneticiler hakkında davalar açıldı. Açılan davaların bir bölümü devam ederken bir bölümünün ise “fail belirlenemediği” için sonuçsuz kalması dikkat çekti. Yakut’un soru önergesine verdiği yanıta göre kaybolan/zarar gören eşyalar ve sorumlular hakkında yapılan işlemler şöyle: Nisan 2003’te Dolmabahçe Sarayı’nda 303 numaralı odada rulo halinde bulunan 6 tarihi halı, çatı onarımı sonrasında yağan yağmur nedeniyle oluşan su sızması sonucu ıslandı. TBMM Genel Sekreterliği tarafından 15 Ağustos 2003 tarihinde 73 bin 500 lira değer biçilen halıların ıslanması nedeniyle sorumlular hakkında idari soruşturma başlatıldı. Kamu davası da açıldı. Soruşturma sonunda personel başka yerlere gönderildi. Açılan davada ise halılardaki hasarlarda davalıların sorumlulukları olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildi. Işık: Dünyanın yuvarlak olduğunu Müslümanlar buldu Önce Erdoğan şimdi bakan Şamdanlar kayboldu 2005 yılında Dolmabahçe Sarayı müdürü zimmetinde bulunan koltuğa zarar verdi. Bilirkişi raporu doğrultusunda mahkeme kanalı ile 1500 dolar tazminat davası açılarak tazmin edildi. 2010 yılında ise başka bir skandal yaşandı. O dönem Dolmabahçe Sarayı müdürü başka bir göreve atandı. Devirteslim çalışmalarında müdürün zimmetinde bulunan yeni imalat “dolap üstü” ile 2 adet apliğin (duvar şamdanı) eksik olduğu anlaşıldı. 270.28 lira zimmet çıkarılarak personelden tazmin edildi. Yanıtta kaybolan apliklerin “hurda vaziyette” oldukları belirtildi. atölyesine gönderildi. Şamdanlar onarım görme ve onarımdan dönme aşamasında evsaf (nitelik, vasıf) kaybına uğradı. İdari soruşturma başlatıldı. İki personele aylıktan kesme cezası verildi. Sonra da işten çıkarılan iki personel hakkında kamu davası açıldı. Birisi beraat etti, diğeri mahkum oldu. Zararın tazmini için açılan dava ise sürüyor. 2009 yılında YıldızŞale’de teşhir edilen “masa zili” kayboldu. Beş bin lira zimmet çıkarılarak ilgili personelden tazmin edildi. 2009 yılında Sabancı Üniversitesi Sabancı Müzesi Müdürlüğü’nce gerçekleştirilen “Batı’ya Yolculuk” adlı sergi için TBMM Milli Saraylar Koleksiyonu’nda bulunan “Sudan Geçen Bedeviler” adlı tablo Sakıp Sabancı Müzesi Müdürlüğü’ne teslim edildi. Tablo hasar görmüş olarak Halılar yağmurda ıslandı iade edildi. Bilirkişi heyeti oluşturuldu. Heyet 113 bin 895.30 lira değer kaybı biçti. Mahkeme kanalı ile Sabancı Üniversitesi’nden zarar tazmin edildi. 2012 yılında Ihlamur Kasrı’nda köşk ve kasırlar şefinin zimmetinde olan 4 adet yeni imalat perde bağı bulunamadı. 94.40 lira zimmet çıkarılarak TBMM hesabına yatırıldı. 2012 yılında Aynalı Kavak Kasrı amirinin emekliye ayrılması nedeniyle yapılan devir teslim çalışmalarında “masa örtüsüne” ulaşılamadı. Yanıtta bu durum, “Kasrın amiri olarak görev yapan personelin emekliye ayrılmasına müteakip yapılan devir teslim çalışmalarında zimmetinde bulunan 10/62 envanter numaralı harap durumdaki masa örtüsü görülememiştir” şeklinde anlatıldı. Otuz dokuz lira zimmet çıkarılarak TBMM hesabına yatırıldı. Perde bağları gitti Masa zili uçtu Masa örtüsü de yok Haber Merkezi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tartışma yaratan “Amerika’yı Kolomb’dan önce Müslüman denizciler keşfetti” açıklamasından sonra Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık da dünyanın yuvarlak olduğunu Müslüman matematikçiler ile coğrafyacıların ortaya çıkardığını söyledi. Konya’da Sanayi Odası’nın 40. kuruluş yıldönümü nedeniyle Dedeman Otel’de düzenlenen etkinliğe katılan bakan Işık, İslam dünyasının, dünyanın gidişatına yön verdiğini belirtti. Bakan Işık, dünyanın küre olduğunu ilk Müslümanların ortaya çıkardığını ifade ederek şunları söyledi: “Bilir misiniz sibernetik kurucusu El Cezeri’dir. Modern trigonometrinin kurucuları El Battani gibi İslam âlimleridir. Pascal üçgeninin ilk mucidi Ebu’l Vefa’dır. Galileo’dan 700800 yıl önce Halife Memun’un talimatıyla Harezmi’nin başında olduğu 71 Müslüman matematik coğrafyacı dünyanın bugünkü şeklini bir küre olarak ortaya çıkarmışlardır. Şu an bir orijinal nüshasını İstanbul’da Fuat Sezgin hocanın İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi’nde görebilirsiniz. Ortaçağ karanlığını Avrupa yaşarken, İslam âlimleri dünyanın geleceğine yön veren buluşlar gerçekleştirmişler.” Mustafa Karaalioğlu Tablo zarar gördü zarar gördü Gümüş şamdanlar 2004 yılında Beylerbeyi Sarayı’nda 8 gümüş şamdan bakım ve onarımları yapılmak üzere Dolmabahçe Sarayı Kampusu’nda bulunan gümüş ‘Görevden alınma doğal değildi’ İstanbul Haber Servisi Gazeteciyazar Mustafa Karaalioğlu, Star Medya Grubu’ndaki görevinden alınışı hakkında “Görevden alınışın çok doğal olmadığı açık” dedi. CNN TÜRK’te önceki gece Akif Beki’nin sunduğu “Baştan Sona” programına katılan Karaalioğlu, Yusuf Ziya Cömert ve Mehmet Ocaktan ile birlikte aynı anda görevden alınmalarına ilişkin açıklamalar yaptı. Karaalioğlu “Biz çalışanız, başkaları da patrondur. Ben gruba geldiğimde patronum Ethem Sancak’tı, gruptan ayrılırken de patronum aynıdır. Ben o kurumun bir numaralı yöneticisiydim. Bazı şeyler üstlendiğim sorumluluk nedeniyle perde arkası denilecek şekilde her şeyi ortaya koymak durumunda değilim” diye konuştu. Medyada sansasyon yaşatan bir süreç yaşadıklarını belirten Karaalioğlu şu yorumlarda bulundu: “Patronun işe alma gibi işten alma hakkı vardır. Başka şekilde görevden alma olsaydı neler konuşulurdu onu bilmiyorum. Spekülasyon olacak, insanlar bize saldıracak şekilde spekülasyona yol açılacağını ben değil patronlar da düşünmemişlerdir.” Cumhurbaşkanı’nı eleştirdi Baykal: O saray hapishanen olacak ANTALYA (DHA) CHP eski Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal, milyonlarca liraya mal olan ak sarayı eleştirerek, “Sarayla itibar olmaz, itibar kazandırmaz. İtibar eğer sen ve oğlun yolsuzlukla suçlanmışsan ve mahkeme seni çağırıyorsa yiğitçe gidip hesap vermekle olur. Bu saray Türkiye’nin itibarının abidesi değildir. Senin ne kadar büyük itibar açlığı içinde bulunduğunun fotoğrafıdır. Yaptığı saray onun hapishanesi haline gelecek” diye konuştu. AKP iktidarında 12 yıldır Türkiye’de bilinçli bir şekilde siyaset din ilişkisinin ve milli kimlik anlayışının tehdit edildiğini, etnisite düzeninin çıkartılmak istendiğini belirterek, “Bunu da demokratlık, ilericilik, liberallik diye yapıyorlar. Bunu millet de yesin istiyorlar. Yemiyoruz kardeşim, yemiyoruz” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Galataport ihalesine yürütmeyi durdurma kararı verilmesinin ardından “Adalet istiyorum” dediğini anımsatan Baykal, “Sen dur bir kenarda. Bu memlekette milyonlarca insan adalet istiyor. Adaleti bu memlekette aranır hale getiren sensin” diye konuştu. Başbakan Davutoğlu’nun “Aleviler CHP’ye niye o veriyor, şaşıyorum” açıklamasına da yanıt veren Baykal, “Senin o farkına varmadığın laiklik anlayışını CHP sahiplendiği için veriyorlar. İnsana eşit değer verdiği için, insanı dini, mezhepsel, etnik kimliğiyle değil insan olarak önemsediği için CHP’ye oy veriyorlar” ifadesini kullandı. Okur’un eşi hâkimliğe atandı Haber Merkezi Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), 80 kişilik tasfiye kararnamesinin ardından 4 kişilik bir mini kararname daha yayınladı. Kararname ile 12 Ekim’deki seçimde bağımsız aday olarak seçime giren eski HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur’un eşi Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürü Dr. Nurdan Okur, İstanbul Anadolu Hâkimliği’ne atandı. Nurdan Okur atamasını Facebook sayfasından, “Bugün yayımlanan kararname ile talep ettiğim yerlerden İstanbul Anadolu Adliyesi’ne hâkim olarak atandım. Atanan herkes için hayırlı olsun” diyerek paylaştı. HSYK’nin mini kararnamesine göre, Dikili Cumhuriyet Başsavcısı Seyit Abdulhakim Şahin Bakırköy Hâkimliği’ne, eski Gümüşhane Cumhuriyet Savcısı Meltem Adaşıroğlu Kelkit Hâkimliği’ne, eski Danıştay Tetkik Hâkimi Erkan Demirtaş da Ankara Bölge İdare Mahkemesi Üyeliği’ne atandı. HSYK’den sürpriz mini kararname
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle