04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 EKİM 2014 CUMA 12 üzerindeki Kürt Türkiye’ye geldi. HHH 10 Temmuz 2002’den birkaç gün sonra basına, görselleriyle birlikte ilginç haberler yansıdı. Bazı Amerikalıların özel araçları ile kafileler halinde, Türkiye’den Kuzey Irak’a geçtikleri bildiriliyordu. Sonradan bu Amerikalıların “Merkezi Haberalma Dairesi’nin (MHD – CIA) ajanları” oldukları anlaşıldı. Görevleri tam anlamıyla Lavrence ve Bell’in kullandıkları “etnik mozaiği” ABD’nin Irak’ı işgalinden önce birbirlerine karşı örgütlemekti. Görevleri arasında, bazı Iraklı komutanların direnişlerini önlemenin, yörede keşif yapmanın yanı sıra Kürt peşmergeleri örgütleyip Kuzey Irak cephesini güvence altına almak da vardı. Uygulamaları günümüzde aynı yöre insanları için önerilen “eğitdonat” yönteminden farksızdı! “El Kaide’nin” uzantısı “Ensar el İslam” örgütünü ve Irak ordu birliklerini de bölgeden uzaklaştırdılar. HHH Amerikalı ajanların Irak’ta cirit atmaya başlamasından sonra Aralık 2002’de Sultan, henüz TBMM’ye girmeden, herhangi resmi bir unvanı olmadan ABD Başkanı George V. Bush (oğul) ile iktidara gidişini güvence altına alan görüşmesini Beyaz Saray’da gerçekleştirdi. 25 Şubat 2003’te AKP Hükümeti, TBMM’ye “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması için hükümete yetki verilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresini” sundu. Tezkere, 62 bin kadar yabancı askerin yanı sıra 255 savaş uçağı ile 65 helikopterin 6 ay süre ile Türkiye’de konuşlanmalarını öngörüyordu. 533 milletvekilinin katıldığı oylamada aralarında bazı AKP’li milletvekillerinin de bulunduğu 250 ret, 264 kabul ve 13 çekimser oyla, salt çoğunluk sağlanamadığı için, kabul edilmedi. ABD, AKP ile düş kırıklığı yaşadı! HHH 20 Mart 2003’te Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere’nin başı çektiği “Çokuluslu Koalisyon Kuvvetleri” askeri harekâtla “Irak’ı özgürleştirme amacıyla (!)” 2. Körfez Savaşı’nı başlattı. İşgal için BM’de gösterilen “Saddam’ın elinde kitlesel imha silahları bulunduğu” gerekçesinin yalan olduğu sonradan saptandı. Bush, “Tanrı’nın kendisine Saddam’ı devirerek Irak’ı baskıdan kurtaracağına yönelik ilham verdiğini” söyledi! Saddam devrildi, saklandığı yeraltında bulundu, yargılandı ve idam edildi. Savaşın maliyetini, Suudi Arabistan, BAE, Katar, Bahreyn, Umman, Japonya, Almanya yüklenirken ABD yöredeki bu Arap ülkelerinden “bedava” petrol alır oldu! ABD, Irak’a “özgürlük” getirmedi. Kürtler ve Şiilerden sonra, Şiiler ile Sünniler de birbirlerine düşürüldü. El Kaide güçlendi, 1 milyon sivil öldü, 4.7 milyon kişi yer değiştirdi, 2 milyon kişi, Türkiye dahil, komşu ülkelere göç etti. “Arap Baharı” adı altında Kuzey Afrika’da da köktendincilik güçlendi. Krallar devrildi. Terör bu ülkelerdeki ekonomiyi vurmakla kalmadı, her gün masum insanların canlarına da mal oldu. Suriye’de petrol olmadığı için Beşşar Esad’a dokunulmadı ama dolduruşa gelen Sultanımız, onu boy hedefi yaptı. İki ülkedeki yönetim boşluğunu dolduran “Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD)” olgusunu irdeleyeceğiz. DIŞ HABERLER [email protected] ‘Tarihin Tekerrürü…’ (2) Salı günkü yazımız şöyle başlıyordu: “Irak Şam İslam Devleti (IŞİD)” terörü olayı ile tarih üç aşamalı tekrarlanıyor. Bu aşamaların çıkış noktasını, İngiliz casus, arkeolog, Yarbay Thomas Edvard Lavrence (18881935) şöyle tanımlamıştı: “Osmanlı İmparatorluğu’nu Ortadoğu’da parçalama başarısını yöredeki etnik mozaiği birbirine karşı kullanarak elde ettim!” HHH İkinci aşama olarak, önce Irak ve Suriye’nin günümüzdeki “etnik mozaiğine” göz atalım… Irak’ta nüfusun yüzde 5154’ü Şii Arap, 2021’i Sünni Arap, 1620’si Kürt, 89’u Türkmen, 3’ü Hıristiyan ve çeşitli (Süryani, Keldani, Nasturi, Asuri, Ezidi, Şabak)… Suriye’nin etnik yapısı ise yüzde 7783 Arap, 78 Kürt, 56 Türk, 2 Ermeni, 1 Çerkes, 1 Filistinli ve Iraklı göçmenler. Dinsel yapı ise yüzde 74 Sünni, 12 Nusayri, 10 Hıristiyan, 3 Dürzi, az sayıda İsmaili, Caferi, Yahudi ve Ezidi… HHH Osmanlı İmparatorluğu’ndan sonra, Kuzey Afrika dahil Ortadoğu’da Arap ülkelerini “krallar” yönetmeye başlarken, Türkiye’yi de Mustafa Kemal, kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni demokratik, laik TBMM’ye yönettirdi. Irak’ta 1920’de “Devlet Kurulu” adıyla geçici “Arap hükümeti” kuruldu. Kahire Konferansı’nda Kürtler dışlanarak, Lavrence ve İngiliz kadın casus Gertrude Bell’in önerisi ile Emir Faysal, kral yapıldı. Irak’ın, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) ardından dünyada 3. petrol kaynağına sahip olduğunu da anımsayalım. HHH Krallık 1958’de kanlı darbeyle yıkıldı, ilan edilen cumhuriyetin başına General Abdülkerim Kasım geçti. Bu “darbe” olgusu Arap ülkelerinin siyasal ve toplumsal yapılarında deprem yarattı. Darbeyi Suriye izledi. Irak’ta komünizm ve etnik milliyetçilik tırmanınca, aşırı milliyetçi Baas Partisi’ni harekete geçirdi, General Abdüsselam Arif, başa geçip komünist avı başlattı. 1979’da Saddam Hüseyin cumhurbaşkanı oldu. Bu gelişmeler Kuzey Afrika ülkelerine de örnek oldu. Diktatörleşen Saddam, 1990’da “tartışmalı bölgelerde petrol üretim yolsuzluğu” yaptığı savıyla Kuveyt’i işgal etti. ABD’nin Bağdat’taki kadın Büyükelçisi April Glaspie, Temmuz 1990’da Saddam’a “Ülkesinin Araplar arasındaki kavgaya karışmak niyetinde olmadığını” söyledikten 2 gün sonra Bağdat’tan ayrıldı. Birleşmiş Milletler’in (BM) Kuveyt’ten çekilme önerisini Saddam’ın reddetmesi üzerine ABD Başkanı George H.V. Bush (baba), yarım milyon askerini bölgeye kaydırıp “Çöl Fırtınası Harekâtı” adı altında, “Körfez Savaşı”nı başlattı, Kuveyt’i kurtardı. Ne var ki “petrol” uğrunda başlayan savaş, Irak’taki “etnik mozaiği” ateşledi. Kuzeydeki Kürtler ile güneydeki Şiiler arasındaki sürtüşme körüklendi! Suriye ve Irak’tan bugünlerde Türkiye’ye sığınan 1.5 milyondan fazla insan gibi, o günlerde de 2 milyonun IŞİD pahalıya patladı Dış Haberler Servisi Türkiye’nin son dönemde dünya çapında eleştirilerin hedefi olan dış politikası BM nezdinde sınandı. Türkiye, BM Güvenlik Konseyi’nin geçici üyeliğine yönelik arzularında, IŞİD ve Kobani konusunda aldığı tutum nedeniyle hüsrana uğradı. BM üyesi 193 ülkenin oluşturduğu Genel Kurul’da geçici üyeler gizli oylamayla belirlenirken, Türkiye, İspanya ve Yeni Zelanda karşısında yenilgi yaşadı. 15 üyeden 5’ini veto yetkisine sahip daimi üyelerin oluşturduğu Güvenlik Konseyi’nde 10 geçici üyeden 5’i dün yenilendi. 193 ülkeden en az 3’te 2’sinin (129) oyunun alınması gerekirken, ‘Batı Avrupa ve Diğerleri’ kategorisi için ilk turda Yeni Zelanda 145 oyla seçildi, İspanya 121, Türkiye 109 oy aldı. İkinci turda İspanya 120, Türkiye 73 oy alınca üçüncü tura gidildi. Üçüncü turda 132 oy toplayan İspanya, 60’ta kalan Türkiye’ye büyük fark attı. Oysa 200910 döneminde Türkiye 151 ülkenin desteğini alarak ilk turda seçilmişti. Türkiye’nin hezimetinde, 5 yıl sonra yeniden seçilmesinin diplomatik açıdan zorluğu rol oynadı ama asıl sebep IŞİD ve Kobani politikalarının BM’de ciddi biçimde sorgulanıp eleştirilmesiydi. Türkiye, BM Güvenlik Konseyi üyeliğini İspanya ve Yeni Zelanda’ya kaptırdı yalnızlığın’ sonu DUYGU GÜVENÇ Türkiye 20092010’da ilk turda 151 oyla seçilmişti. Bu kez 3. turda 60 oy alan Türkiye 91 ülkenin desteğini kaybetmiş oldu. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı İbrahim Kalın, Türkiye’nin başta Sisi’ye karşı tavrı olmak üzere Müslüman Kardeşler’e destek verişi sonrasında Arap dünyasında içine düştüğü durumu “değerli yalnızlık” olarak tanımlamıştı. Türkiye’nin sürüklendiği “değerli yalnızlığın” nedenleri şöyle: 1. Mısır politikası: Türkiye Mısır’da yönetim değişikliğine karşı bayrak açarak Müslüman Kardeşler’in en büyük savunculuğuna soyundu. Ancak bu politika İslam İşbirliği Teşkilatı’ndan destek alamadı. Mısır, Suudi Arabistan’la birlikte Türkiye’nin üyeliğine engel oldu. 2. Afrika Birliği: Türkiye’nin Sisi karşıtı kampanyası Afrika Birliği’nden desteği de önledi. Mısır, Afrika Birliğ iiçin de Türkiye’ye veto koyarken, hükümetin Afrika ülkelerine yönelik diplomat ve İslam eğitim kampanyası sonuç vermedi. İspanya, eski sömürgelerinden aldığı destekle aştı. 3. Esad’ın gücü engel oldu: Türkiye’nin Esad’a karşı bayrak açışı başta Rusya, Çin ve İran olmak üzere, Esad’a destek veren ülkelerden veto ile karşılandı. 4. Maliki peşini bırakmadı: Türkiye’nin Irak’ta ve bölgede mezhepçi politikaları Şii ülkelerin desteğine mal oldu. 5. AB güvenmedi: 30’dan fazla Avrupa ülkesi Gezi olayları, TwitterYouTube yasakları ve yargıya yapılan müdahaleler nedeniyle Türkiye’ye soğuk durdu. 6. Erdoğan’ın imajı: Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın tavırları da imaj erozyonunda etkili oldu. 7. İnsan desteği: 2008’de BM Temsilciliği’ne eleman gücü ile takviye yapan Dışişleri’nin bu kez kısıtlamalara gitmesi etkili oldu. ‘Stratejik Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu son dakikaya kadar New York’ta kulis yaptı. ‘Türkiye Güvenli Liman’ sergisini BM binasının girişinde açtı. avuşoğlu Kobani yanıtı sunamadı’ New York Times’a göre, son dakikaya dek BM’de lobi yapan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye’nin IŞİD’e karşı savaşa nasıl yardımcı olacağına dair sorulara yanıt sunamadı. Savaşa katılma ve İncirlik Üssü’nü kullandırmada isteksiz davranırken ‘uçuşa yasak bölgede’ ısrar eden Türkiye’nin, PYD IŞİD’le savaşırken, PKK mevzileri ‘Ç ne bombardıman düzenlemesi ABD için işleri karmaşıklaştırdı. Özel sohbetlerde diplomatlar, “Türkiye’yi Konsey üyeliğiyle ödüllendirmek için doğru zaman mı” tartışmaları yapıldığını aktardı. Fransız haber ajansı AFP de, “IŞİD’in değil de PKK’nin vurulması nedeniyle, IŞİD karşıtı koalisyonun Türkiye’nin üyeliğine isteksiz olabileceğini” yazdı: “Türkiye kendine güveniyor, ama IŞİD karşıtı koalisyon buna istekli olmayabilir. Başbakan Ahmet Davutoğlu, milletvekillerine, büyük ihtimalle başarılı olunursa, Türkiye’nin sadece 5 yıl sonra geçici üyeliğe yeniden seçilen ilk ülke olacağını anlattı. Davutoğlu, ‘Bu durum, Türkiye’nin önemini gösteriyor. Türkiye’yi uluslararası barış, hukuk ve hakların en güçlü garantörü olarak dünyanın her köşesinde temsil etmeye devam edeceğiz’ dedi. Ama başkaları buna ka tılmayabilir. Türkiye, koalisyonun İslamcı militanların Irak ve Suriye’deki ilerleyişini engelleme çabalarının ortasında IŞİD’le savaşan Kürt güçlerine karşı hava saldırıları düzenlediği için ağır eleştiriler aldı. Bu adım, Ankara’nın seçilme şansını zayıflatmış olabilir.” Diğer yandan Afrika ülkeleri Angola, Asya üyeleri Malezya, Latin Amerika ülkeleri Venezüella’nın üyeliği üzerinde önceden uzlaştığından, bu ülkeler sırasıyla 190, 187 ve 181 oyla hemen seçildi. Oylama arifesinde, Türk Dışişleri kaynakları 140 ülkenin desteğini garantilediklerini söyledi. Üyelik kampanyası için her bir ülkenin en az 20 milyon dolar kampanya harcaması yapması ise, “Bu paralar daha hayırlı işleri için kullanılamaz mı” sorusunu gündeme getirdi. Kampanya paraları ABD ve AB’nin hedefindeki Rus lideri Asya Avrupa Forumu’nda Putin’e göre ’gaz aşk gibi’ Dış Haberler Servisi Rusya, “Soğuk Savaş” rüzgarları estiren Ukrayna krizi yüzünden ABD ve AB yaptırımlarına uğrarken, Devlet Başkanı Vladimir Putin, dün İtalya’nın Milano kentindeki AsyaAvrupa (ASEM) Forumu’nda dikkatleri üzerinde topladı. Putin, öncesinde AB’nin aday ülkesi ve Rusya’nın “Ortodoks kardeşi” Sırbistan’ı ziyaretinde Avrupa’ya ilginç “gaz” mesajları verdi. Rus lideri, AB’nin askıya aldığı Rusya’nin Güney Akım doğalgaz projesini “aşka” benzetti ve “ilişkinin tek taraflı ilerleyemeyeceğini” söyledi. AB, Rusya’nın Ukrayna’yı transit ülke olarak rota dışı bırakan Batı Avrupa’ya ulaşması planlanan projeyi “rekabet kurallarına uymadığı” gerekçesiyle askıya almıştı. Putin ise dün “Bu aşk gibi bir şeydir. Bu şahane süreç ancak iki katılımcı da bir ilişki geliştirmek istiyorsa mutluluk verebilir. Burada da aynısı geçerli. Eğer ortaklarımız bu projeyle ilgili tereddütteyse, milyarlarca dolarlık bir boru hattı sistemini tek taraflı olarak inşa edemeyiz” dedi. Avrupa’da Rusya’nın Ukrayna krizi yüzünden kışın 20062009 yıllarındaki gibi gazı kesebileceği kaygısı varken, Putin, “siyasi meselelerin iş ilişkilerini zedelediğini” vurguladı, projenin Avrupalı tüketiciler için de faydasını anımsattı. Putin bugün Almanya Başbakanı Angela Merkel ile görüşerek gaz garantisi verecek. Dün Sırbistan, Nazi işgalinden kurtulu Obama’ya yüklendi ‘Karadan gelin kafanızı keselim’ Dış Haberler Servisi Batı ülkelerinden IŞİD’e katılan militanlar, yeni bir video yayımlayarak “Karadan asker gönderin de hepsinin kafalarını uçuralım” diye meydan okudu. Britanyalı, Alman ve Fransız savaşçıların konuştuğu videoda, “Ebu Abdullah el Britani” adını kullanan Britanyalı savaşçı şu mesajı veriyor: “Irak’ta sizi bekliyoruz, kâfirler koalisyonunuzu getirin, bakalım; kâfirlerden hiçbir fayda göremeyeceksiniz. Silahlarını ganimet olarak alacağız ve o insanları öldüreceğiz... Amerikalıların kellelerini uçuracağız, Fransızların kellelerini uçuracağız, her kimi getirirseniz onların kellelerini uçuracağız.” El Almani’nin ardından Abdül Vadud el Firansi de Fransızca olarak, Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ı “Sizin eylemleriniz sonucunda dökülecek her damla kanın intikamını alacağız” diye tehdit ediyor. F emen üyelerinden birisi göğüslerine kırmızı boyayla “Ukrayna’daki kan gölünü görmezden gelme”, diğeri “Putin’in ASEM müttefikleri” diye yazdı. şunun 70. yıldönümü törenlerini Putin’in şerefine 4 gün önceye çekti ve 30 yıldır ilk kez askeri geçit töreni düzenledi. Kırmızı halıda yürümeden önce Sırp gazetesi Politika’ya eteğindeki taşları döken Putin, ABD Başkanı Barack Obama’nın BM Genel Kurulu’nda “Rus saldırganlığını” IŞİD ve ebola ile birlikte dünya güvenliğine baş tehdit gösterdiği konuşmayı hedef aldı: “Bu yaklaşıma hasmaneden başka bir şey demek çok zor. Ortaklarımızın Rusya’ya şantaj yapma girişimlerinin tedbirsizlik olduğunu anlayacaklarını ve büyük nükleer güçler arasındaki anlaşmazlığın stratejik istik rara ne zararlar verebileceğini hatırlayacaklarını umuyoruz.” Putin, ikili ilişkilerin düzelmesinin “Rusya’nın çıkarlarının samimi şekilde hesaba katılmasıyla” mümkün olacağı mesajını verdi. Rusya liderinin Milano kentine teşrifi öncesinde FEMEN işbaşındaydı. Milano Katedrali önünde buz kovası meydan okumasına atıfla kan kovası kullanan iki kadın gösterici, üstlerini çıkartıp birbirlerine kırmızı şarap döktü. FEMEN sitesinden, Putin’e küfür eşliğinde, ASEM liderlerine “diktatörü” tutuklayıp Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne teslim etmeleri çağrısı yapıldı. Kosovalı ‘cihat çocuğu’ kurtarıldı Dış Haberler Servisi Kosova’dan Suriye ve Irak’a cihada giden 200 kişiden biri olan babası tarafından Suriye’ye kaçırılan 8 yaşındaki çocuk, nihayet kurtarıldı ve annesine kavuştu. Kosova Başbakanı Haşim Taçi, Kosova istihbaratının Türk istihbaratının da desteğiyle Erion Abazi adlı çocuğu kurtardığını açıkladı. Taci, operasyonun detayı hakkında ise bilgi verilmekten kaçındı. Baba Arben, 2014 Temmuz’unda e anne Pranvera Zena’ya, Erion’u Kosova Dağları’nda gezmeye götürdüğünü söylemişti. Ancak Erion’u sınırdan geçirip Arnavutluk’a götürmüş, Tiran ve Türkiye üzerinden Suriye’ye geçmişti. Pranvera Zena, oğlunun geri getirilmesi için kamuoyunda yardım çağrısında bulunup kampanya başlattı. Erion’un, Suriye’deyken bir parmağını havaya kaldırdığı ve IŞİD bayrağının yanında başka çocuklarla yuvarlandığını gösteren fotoğrafları sosyal medyada paylaşıldı. Ailesi Erion’la sadece ara sıra iletişime geçebildi. Erion’un Suad Sadullahi adlı kuzeni,15 Eylül’de Erion’la Skype üzerinden iletişime geçtiklerini söyleyip “Orada, militanlardan bazılarının aileleriyle birlikteydi” diyerek ekledi: “Babası IŞİD için savaşıyor, Erion’un burada olduğunu bilmiyor.” Pranvera dün Priştina Havaalanı’nda çocuğuna kavuştu. Hislerini “Bir rüya gibi” diye anlattı. Oğlunu kucağına oturtup oyuncaklarını verdi. Şaşkın çocuk ise pek az konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle