03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 OCAK 2014 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Genelkurmay Askeri Savcılığı 34 köylünün öldürüldüğü olayın soruşturmasını kapattı 9 Uludere’ye takipsizlik bombardıman sonucu öldürülmesine ilişkin 5 üst düzey komutan hakkında takipsizlik kararı verip dosyayı kapattı. Olayı ‘kaçınılamayacak bir hata’ olarak değerlendiren savcılık vur, emrini de Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’in verdiğini kayda geçirdi. ALİCAN ULUDAĞ 34 ÖLÜMLÜ HATA! Genelkurmay Askeri Savcılığı, 28 Aralık 2011’de 34 köylünün CHP’DEN TEPKİ: ANKARA Genelkurmay Askeri Savcılığı, 28 Aralık 2011 tarihinde TSK’ye ait F16’ların bombardımanı sonucu 34 köylünün ölümüne ilişkin yürüttüğü Uludere soruşturmasında takipsizlik kararı verdi. Hava harekâtı için “onayı”, o sırada çalışma ofisinde bulunan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’in verdiği belirtilmesine karşın kararda Özel’in “şüpheli” olarak yer almaması dikkat çekti. TMK’nin 10. maddesiyle görevli Diyarbakır Başsavcı Vekilliği’nin 11 Haziran 2013’te görevsizlik kararı vererek gönderdiği Uludere soruşturmasını Genelkurmay Askeri Savcılığı, 6 ayda tamamladı. Askeri savcılığın, Uludere soruşturmasında 6 Ocak 2014 günü kovuşturmaya yer olmadığına karar vererek dosyayı kapattığı anlaşıldı. Takipsizlik kararında, “şüpheliler” olarak sırasıyla dönemin 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanı Tümgeneral İlhan Bölük, Jandarma Asayiş Kolordu Komutanı Korgeneral Yıldırım Güvenç, Genelkurmay İstihbarat Başkanı Yaşar Güler, 2. Ordu Komutanlığı İstihbarat Başkanı Albay Aygün Eker, 2. Ordu Harekât Kurmay Başkanı Tuğgeneral Halil Erkek, 2. İstihbarat Analiz ve Değerlendirme Daire Başkanı Tuğgeneral Ali Rıza Kuğu’nun isimleri yer aldı. Kararda, 28 Aralık 2011 tarihinde, Irak sınırın Şırnak’ın Uludere ilçesine bakan kesiminde 34 köylünün hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan hava harekâtının nasıl gerçekleştirildiği dakika dakika anlatıldı. 2. Ordu Komutanlığı İstihbarat Başkanı Albay Aygün Eker’in sınır hattında keşif faaliyetinde bulunulmasını emrettiği belirtilen kararda, İHA’ların saat 17.20 civarında sınırın 67 km güneyinde (Haftanin Deresi Vadisi’nde) 3 adet motorlu araç olduğu değerlendirilen ısı kaynağı tespit ettiği belirtildi. Saat 17.55’te 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanı İlhan Bölük tarafından görüntülerin “terörist” olarak değerlendirildiği ifade edilen kararda, yurtdışı top atışı yapılması için 2. Ordu’nun önce Kara Kuvvetleri’nden, ardından Genelkurmay Başkanlığı’ndan izin istemesine ilişkin süreç anlatıldı. Saat 18.15 civarında motorlu araçların bulunduğu bölgeye doğu istikametinden yük hayvanı ve insanlardan oluşan yaklaşık 20 ısı kaynağı geldiği anlatılan kararda, Saat 18.51’de Genelkurmay 2. İstihbarat Analiz ve Değerlendirme Daire Başkanı Tuğgeneral Ali Rıza Kuğu ve Hedef Analiz ve Değerlendirme Şube Müdürü Albay Zorlu Topaloğlu’nun topçu atışı için izin verdiği anlatıldı. Bu değerlendirme sonrasında Albay Serdar Eren, Albay Zorlu Topaloğlu, Tuğgeneral Ali Rıza Kuğu, Tümgeneral Satı Bahadır Köse ve Orgeneral Yaşar Güler’in bulunduğu bir ortamda teröristlere yönelik ne tür bir harekât yapılacağının görüşüldüğü belirtilen kararda; “Topçu atışının yeterli olmayacağı düşünüldü, hava harekâtıyla müdahale edilmesinin daha uygun olacağına karar verildi” denildi. Uludereli anneler Genelkurmay Askeri Savcılığı’nın katliam hakkında takipsizlik kararı vermesine isyan etti. Kaybettikleri çocuklarının ve yakınlarının fotoğrafları ile karara tepki gösteren aileler “Bu sabah bizi 34 kez daha katlettiler’’ dedi. (Fotoğraf: DHA) ‘Çocuklarımızı bir kez daha katlettiler’ MAHMUT ORAL DİYARBAKIR Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Ortasu ve Gülyazı köylerinin (Roboski) Irak sınırında 28 Aralık 2011’de, 19’u çocuk 34 kişinin savaş uçaklarıyla bombalanarak katledilmesiyle ilgili Genelkurmay Askeri Savcılığı’ın takipsizlik kararı vermesi vicdanları kanattı. Uludereli an Onay Özel’den Kararda, hava harekâtı yapılmasının uygun olacağı kararı verildikten sonra saat 19.2019.30 civarında Orgeneral Güler’in, konuyu arz etmek maksadıyla zamanın Genelkurmay 2. Başkanı Hulusi Akar’ın makamına gittiği belirtilirken şöyle denildi: “Akar tarafından konu, onayını almak maksadıyla MGK toplantısı nedeniyle karargâhta bulunmayan Genelkurmay Başkanı’na telefonla iletildi. Genelkurmay Başkanı, tespitle ilgili bilgilerin işlendiği haritanın konutundaki çalışma ofisine gönderilmesini istedi. Harita çalışma ofisine gönderildi. Genelkurmay Başkanı’nca hava harekâtının yapılmasına onay verildi.” Bu süreçte saat 19.2820.21 arasında sınır hattı civarında 12 top atışı yapıldığı belirtilen kararda, topçu atışlarına rağmen grubun ilerlemeye devam ettiği öne sürüldü. Bu durumun, grubun “terörist” olduğu kanısına neden olduğu savunulan kararda, “Neticede 34 kişi öldü. Saat 22.20’ye kadar köy halkından kimse köyden kaçakçılığa gidenler olduğunu askeri yetkililere iletmediği maddi vaka olarak tespit edilmiştir.” 16 sayfalık kararda, 2829 Aralık 2011 tarihlerinde Uludere’den terörist geçişlerini önlemek için “Aralık 2011 Yıldız Operasyonu” planı hazırlandığı, Şırnak Valiliği’nin buna olur verdiği ifade edildi. “TBMM ve Bakanlar Kurulu kararları kapsamında görev icra eden TSK personelinin görev gereklerini yerine getirirken, İHA ile takip edilen ve sonrasında kaçakçı olduğu anlaşılan grubu ‘bölücü terör örgütü mensupları’ olarak değerlendirme yaparken yukarıda detayıyla açıklanan sebeplerle kaçınılmayacak bir hataya düştükleri sonucuna ulaşılmıştır” denilen kararda, kaçakçıların neden terörist sanıldığı anlatılırken İHA görüntülerinden tespit edilen insanların terörist mi, kaçakçı mı, çoban mı olduğuna ilişkin kesin bir değerlendirmenin yapılamaması ve İHA tarafından tespit edilen ısı kaynaklarının başkaca bilgiler ile ilişkilendirilerek tanımlanmasının gerektiği vurgulandı. neler, “Bir kere daha yüreğimiz acıyla doldu. Bizi bir kez daha katlettiler. Bu devlete, bu adalete lanet olsun” diyerek karara isyan etti. Katliamda oğlunu ve kardeşini kaybeden Mehmet Encü, “Takipsizlik kararı bizi şaşırtmadı. Bu olay Başbakan ve Genelkurmay Başkanı’nın emriyle yapılmış bir katliamdı. Bu dünyada hesabını vermezlerse öbür dünyada bunların hesabını soracağız” dedi. Katliamda yaşamını yitiren Cemal Encü’nün annesi Hazal Encü de, “Bu sabah bizi 34 kez daha katlettiler. Sabahtan beri ağlıyoruz, bu yargıçların hiç mi vicdanı yok, hiç mi Allah’tan korkuları yok” dedi. Katliamda oğlu Hamza Encü’yü kaybeden Kadriye Encü ise şunları söyledi: “Hey zalim Erdoğan, ne Allah’tan korkun var ne imanın var. Hâlâ çocuklarımızın kanı var senin o ellerinde. Lanet olsun senin insanlığına. Çocuklarının yü züne bakarken hiç mi vicdanın sızlamıyor.” Katliamdan sonra Roboski’ye yerleşen vicdani retçi İbrahim Yaylalı da şu ifadeleri kaydetti: “Katliamcı cellattan adalet beklenemez. Biz daha alt komisyonun çalışmaları, daha sonra yapılan açıklamaların da ordunun aklanması için yapıldığını söylemiştik. Aileleri, bu tür kararlarla ve açıklamalarla yıldırmaya çalışıyorlar. Ama çok iyi bilsinler ki nafile bir çabanın içerisindeler.” ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Uludere olayında “takipsizlik” kararı verilmesine CHP’den sert tepki geldi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Uludere Alt Komisyonu üyesi Levent Gök, Genelkurmay Askeri Savcılığı’nın “takipsizlik” kararını eleştirdi. 2 yıldır olayın kapatılmak istendiğini ve sonuca şaşırmadıklarını belirten Tanrıkulu şunları söyledi: “Eğer Başbakan birinci derecede sorumlu olmasaydı failler ortaya çıkardı. Sorumlu Sayın Başbakan’dır, hem siyasi hem hukuki olarak. İkinci derecede sorumlu da Genelkurmay Başkanı’dır. Birbirlerini aklamışlardır. Ama toplum vicdanında aklanmaları mümkün değildir. Başbakan mutlaka Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde insanlığa karşı suç işlemiş bir başbakan olarak yargılanacaktır. Çocuklarına mirası da insanlığa karşı suç işlemiş bir başbakan olmak.” Levent Gök de “Hukuk çöktü. Devlet ‘sizin çocuklarınızın ölümü bedavadır’ demiştir” ifadesini kullandı. TBMM’de ise BDP’nin olayın Meclis tarafından araştırılmasına dönük grup önerisi, AKP oylarıyla reddedildi. BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, gelişmelere “Roboski katliamının karanlık dehlizlerde asla unutulmayacağını söyleyen Başbakan, şimdi ne söyleyecek? Anneler çocuklarının resimleriyle AİHM’den, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nden adalet isteyecek. Türkiye o mahkemelerde mahkum olacaktır” sözleriyle tepki gösterdi. Öneri aleyhinde konuşan AKP’li Uludere Alt Komisyonu Başkanı İhsan Şener ise alt komisyonun üzerine düşeni yaptığını savundu. Kaplan, Şener’e tepki gösterdi. Suçlu: Erdoğan ve Özel Hapiste Kalan Tek Vekil Alan’dan Meclis’e ve Genelkurmay’a: Günaydın Haziran 2011 seçimlerinden iki buçuk yıl sonra, 8 tutuklu milletvekilinden cezaevinde kalan tek isim Balyoz davasında 16 yıl hapse mahkum edilen MHP İstanbul Milletvekili, emekli Korgeneral Engin Alan... Anayasa Mahkemesi’nin “seçilme hakkı ihlali” yönündeki kararı sonucu tahliye edilen Mustafa Balbay’ın ardından 5 BDP’li vekil Gülser Yıldırım, İbrahim Ayhan, Selma Irmak, Faysal Sarıyıldız ve Kemal Aktaş da benzer biçimde tahliye edildiler ve yemin ederek görevlerine başladılar. Ancak Engin Alan, hakkında verilen mahkumiyet cezası Yargıtay tarafından onandığı ve hükümlü statüsüne girdiğinden hâlâ içeride. Yedi milletvekili tahliye edilmiş olmasına karşın, üç siyasi parti (AKP, CHP ve BDP) hem Alan’ı dışarı çıkaracak hem de milletvekillerinin tutuklanmasını güçleştirecek bir anayasa değişikliği üzerinde uzlaştı. Arkasında çözüm ve kutular var Dün kendisiyle Sincan Cezaevi’nde yaptığımız görüşmede Alan hükümetin başını çektiği bu anayasa değişikliği konusunda şu değerlendirmeleri yaptı: “Benim hiç umurumda değil. İster çıkarmışlar, ister çıkarmamışlar. 40 aydır içerideyim, bir kez olsun kapıya bakmadım açıldı mı açılmadı mı diye. Ben oyunun böyle oynanacağını daha başta söyledim. Aklımızla alay ediyorlar. Seçimlerden bu yana ne kadar zaman geçti? 2 sene 7 ay! O zaman bizler için darbeci, terörist diyenler şimdi ne oldu da vekiller için anayasa değiştiriyorlar? Bu bir tesadüf değil. Sadece ‘17 Aralık’ yolsuzluk soruşturması da değil nedeni. İşin başlangıcı ‘7 Şubat MİT krizi’dir. Herkes ‘çözüm sürecine’ dikkat etsin. O kirli pazarlığın parçası görüyorlar hepimizi. Sonra cemaat ile süren kavga var. Bir de tabii bu kavga sonucu çıkan dolar dolu ayakkabı kutuları var.” Alan, dün yemin eden BDP’li beş vekille ilgili ise şu açıklamayı yaptı: “Bizim kararımız Yargıtay tarihinde görülmemiş biçimde jet hızıyla onanırken, onlar jet hızıyla dijital kararlarla dışarı çıktılar. Orada nasıl karşılandılar gördünüz mü? İkinci Habur rezaleti yaşandı. Cizre’de, Şırnak’ta, Diyarbakır’da sadece Kürtçe konuştular, Apo posterleri ve Kürdistan bayrakları altında karşılandılar. Önce Başbakan, sonra da BDP’lilerin dediği ‘Kürdistan’ın vekili olarak yemin ettiler. 20 yıl ülke bölünmesin diye o dağlarda terörist kovalayan ben ise içerideyim. Bu tablonun nedenini göremeyecek kadar ahmak mıyız biz? Ama önemli olan benim değil milletin görüp görmediği? Türkiye’de artık kritik eşik aşılmıştır. Geri dönülmez bir noktaya gitmekteyiz.” Başbakan Tayyip Erdoğan’ın danışmanı Yalçın Akdoğan’ın “Milli orduya kumpas kuruldu” sözü sonrasında, Balyoz ve Ergenekon davalarında yeniden yargılama hususu gündeme geldi. Alan önce “kumpas” tartışmasını değerlendirdi: “Biz bas bas bağırdık, ‘kumpas’ olduğunu anlatmaya çalıştık. Bizi darbeci, terörist ilan edenler o zaman nerelerdeydi? Şimdi çıkıp başka konuşuyorlar. Yeni sözleri de ‘kuruyaş’ meselesi. Kurunun yanında yaş da yanıyormuş. Burada kuru da yok, yaş da yok. Sadece bizlere yapılan sahtekârlık ve alçaklık var. Sadece ben ailemden 4 kayıp verdim buradayken. Yüzlerce şerefli asker boş yere yatıyor. Aileleri acı içinde. Bu yapılan günahtır.” Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun başlattığı ve hükümetin de sıcak baktığı “yeniden yargılama” girişimi konusunda da alan şu değerlendirmeyi yaptı: “Metin Hoca’nın girişimini prensipte destekliyoruz. Ancak bir şartla. Yeniden yargılamayı gerçek hâkim ve savcılarla yapacaksak. Ömer Diken’i özel görevli 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nden aldınız başka yere verdiniz. Ne değişecek? Bu savcılarla, mahkemelerle sonuç değişmez. Bu ülkede gerçekten namuslu, vicdanlı, hukuka inanmış, bilgili hâkim ve savcılar da var elbette. Biz yargılanmaktan korkmuyoruz. Kendimize güveniyoruz. Ama 2000 tane delili yok sayan mahkemeye nasıl güveneceğiz?” Hükümetten cemaate yönelik “çete”, “paralel devlet” suçlamalarına da değinen Alan şöyle devam etti: “Başbakan’ın bir tek sözüne katılıyorum. ‘Emniyet’te, yargıda çete’ lafına katılıyorum. Ama şuna da katılmıyorum: Bana gelince ‘iyi’, sana gelince ‘kötü’. İşin doğrusu şu olmalı: Hukuksuzluk kime yapılırsa yapılsın kötüdür. Her kim olursa olsun, insanlar yargılama bitene kadar masumdur. Soruşturmanın gizliliği, adil yargılama, silahların eşitliği ilkelerine uyulmalıdır. Bizimle ilgili bunların hiçbirine uyuldu mu? Hayır. O zaman sesiniz çıktı mı? Hayır. Bugün yapılanların bin beteri bize yapıldı. Beni sorgulayan savcının gözünde nefret vardı. Sanki düşman generaliydim. Böyle bir yargılamadan adalet çıkar mı? Hukuk öldüyse adaletten söz edilir mi? 12 Eylül 2010 sonrasında HSYK’yi, Yargıtay üyelerini değiştirdiler. Şimdi kendileri şikâyet ediyor. Demek ki hukuk herkese bir gün lazım oluyormuş.” Alan ile dava başlayana kadar mensubu olduğu TSK’yi de konuştuk. Genelkurmay Başkanlığı’nın “kumpas” tartışmalarıyla birlikte gündeme gelen açıklamaları ve suç duyurusunu şöyle değerlendiriyor: “Kendilerine ‘Günaydın!’ diyorum. Pardon yani! Kara Kuvvetleri Komutanlığı 3 bin 500 sayfa, Deniz ve Hava Kuvvetleri komutanlıkları da yüzlerce sayfalık bilirkişi raporları hazırladı Balyoz’daki sahtekârlıkları göstermek için. Nerede şimdi bu raporlar? Genelkurmay arşivinde. Neden bugüne kadar çıkarmadın sesini? Bu raporlara inanmadın mı? Bir tek ‘kumpas’ sözü mü gösterdi yani bunu? Biz haykırdık, üniversiteler raporlar yazdı. Yabancı kuruluşlar yazdı. Haberiniz yok muydu olan bitenden?” HHH Alan, BDP’li vekiller ile aynı kefede değerlendiriliyor olmaktan son derece rahatsız. Zaten MHP de Meclis’teki bu anayasa değişiklik sürecine katılmadı. Alan önümüzdeki günlerde bir açıklama yaparak görüşlerini ve tepkisini kamuoyu ile paylaşabilir. İşte o açıklamada hepimizi şaşırtacak bir karar da yer alabilir... ‘İkinci Habur gibi çıktılar’ Öneri AKP’ye takıldı Burada ‘kuru’ da yok ‘yaş’ da yok İHD: İnsanlığa karşı işlenmiş bir suçtur! Türkiye’de insanlığa karşı işlenen suçlarda cezasızlık politikasının sürdüğünü vurgulayan İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, “Emri veren de uygulayan da suçludur” dedi. İHD, Diyarbakır Barosu ve BDP, kararı önce Anayasa Mahkemesi’ne ardından AİHM’ye götüreceklerini belirtirken DTK’den yapılan açıklamada da bu kararla katliamın meşrulaştırıldığı vurgulandı. Feyzioğlu girişimine destek Fotoğraf: SERKAN YILDIZ Dava öncesinde “Hrant’ın Arkadaşları” adliye önünde basın açıklaması yaptı. Yazar Ahmet Ümit tarafından yapılan ortak açıklamada, “Söz konusu olan bir Ermeniyi öldürmek ise çok daha derinde ‘milli bir ittifakın’ var olduğunu görüyoruz. Biz ‘vur’ diyenler yargılanmadıkça bu gerçeği her duruşmada, her fırsatta dile getireceğiz” denildi. Ümit, Dink’in katledilişinin 7. yıldönümünde 19 Ocak günü saat 15.00’te Agos gazetesi önünde yapılacak anma etkinliğine de çağrı yaptı. ‘Demek hukuk herkese lazımmış’ Dink davasında haklarında yakalama kararı çıkartılan Hayal ve Yavuz tutuklandı ‘Vur diyenler bulunmadıkça...’ CANAN COŞKUN Genelkurmay’a ‘Günaydın’ diyorum Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in katledilmesine ilişkin görülen davada mahkeme heyeti, tutuklu sanık Erhan Tuncel’in tutukluluk halinin devamına karar verdi. Cinayetin azmettiricisi Yasin Hayal’in ağabeyi olan tutuksuz sanık Osman Hayal ve Zeynel Abidin Yavuz hakkında da yakalama kararı çıkarıldı. Hayal ve Yavuz tutuklandı. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmaya tutuklu sanık Erhan Tuncel ve tutuksuz sanık Tuncay Uzundal ile Dink aile si avukatları katıldı. Dink ailesi avukatlarından Fethiye Çetin, rüşvet ve yolsuzluk operasyonuna ilişkin yapılan açıklamalara dikkat çekerek yaşanan gelişmelerin aslında başından itibaren kendilerinin söylediklerini doğruladığını ifade etti. Çetin, bazı kamu görevlilerinin hukuksuz delil elde etmenin odağında olduğuna vurgu yaparak “Bu nedenle bütün taleplerimiz yeniden karşılanmalı ve dosya yeniden ele alınmalıdır. MİT, Genelkurmay ve İstihbarat Daire Başkanlığı dosyamıza bilgileri doğru bir biçimde aktarmamıştır” dedi. Tutuklu sanık Erhan Tuncel’in avukatı Erdoğan Soruklu müvekkilinin tahliyesini isterken mahkeme heyeti, Erhan Tuncel’in tahliye ve mahkemelerden vareste tutulması taleplerinin reddine karar verdi. Davanın tutuksuz sanıkları Osman Hayal ve Zeynel Abidin Yavuz hakkında duruşmaya katılmadıkları belirtilerek Yargıtay’ın bozma kararına ilişkin haklarında yakalama kararının çıkartılmasına karar verildi. Hakkında mahkeme tarafından yakalama kararı çıkartılan Osman Hayal ve Zeynel Abidin Yavuz dün akşam saatlerinde Trabzon’da yakalandı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle