01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 OCAK 2014 CUMA CUMHURİYET SAYFA 13 İnsanlığın sicilini artık Google tutuyor. Bir kişinin, kurumun hal ve gidişi, dünyada olup bitenler, bir hadisenin içyüzüyankısıetkileri, bu konuda yazılanlar çizilenler, söylenenler bir tık ile saniyede önünüze dökülüyor. Artık ülkenizi (ve dünyayı) izlemek / yorumlamak / anlamak eskiye göre çok çok daha hızlı, çok çok daha kolay.. Yanar döner gazeteciyi, siyasetçiyi, kötü niyetli yöneticiyi, sözünde durmayan şirketi, beceriksiz bürokratı, hırsızlığı, uğursuzluğu, rezaleti görmek ve göstermek artık hiç mesele değil. Onlarca yıldır sorunsuz tıkır tıkır işleyen kurumlarımız kuruluşlarımız var(dı). Birçoğu haraç mezat satıldı. Satılmayanlar da hile hurda, kayırmacılık ve yer yer de beceriksizlikten nasiplerini aldı. Öğrenci Seçme Yerleştirme Merkezi bunların başında geliyor. ÖSYM, sadece öğrenci seçmiyor, da var... “Bu kepazeliği niye yazmıyorsunuz ?” diye çıkışan da. ÖSYM’ye yönelik bu isyan yeni değil. Karıkoca KPSS’cilerin tavan yaptığı sınavlar en Bu öğrenciler kazandıkları liselere yerleşti. Aradan 6 ay geçti. Ders yılı yarı oldu. Sınavda 718 adayın puanı yanlış hesaplandı iddiasıyla bir dava açıldı. Ankara 18. İdare Mehkemesi, “yürütmeyi durdurma” kararı verdi. Ve 1.2 milyon öğrenci ve aileleri ile binlerce lisenin yöneticisi ve öğretmeni huzursuzluk, kuşku, çaresizlik batağına itiliverdi. Buna rezalet mi demek gerekir, yoksa kepazelik mi? “Allah’ın vasıflarını taşıdığı ilan edilen” Tayyip Bey’den korkmazsa, buna da Ombudsman karar versin! HHH İnsanlığın sicilini tutan Google elbette bu iktidara da not veriyor. “SBS rezaleti” yazın, saniye bile sürmüyor, ortaya konulan 132 bin isyan! Millet yine de ölçülü, “SBS kepazeliği” diyenler sadece 46 binde kalmış. 718 öğrenciye yapılan haksızlık için yeterli mi yetersiz mi? Buna da sorumlulukla karar versin! GÖRÜŞ HÜSNÜ MERDANOĞLU Rezalet: 131 Kepazelik: 46 belediyelerden devlet bürokrasisine, öğretmenlerden tıpta uzmanlaşacak hekim kadrolarına dek sayısız eleme sınavı yapıyor. Böyle bir seçim hem insanımızın geleceği demek hem de ülkemizi ehil ellere emanet etmek demek. Çocukları SBS sınavına girip liselere kayıt yaptırmış öğrencilerle ilgili idare mahkemesi kararının yol açtığı belirsizliğe tepki gösteren velilerin endişeleri öfkeleri “epostalar”dan taşıyor. “Böyle bir rezalet olur mu” diye soran Muammer Aksoy ve Aydın Sorumluluğu… Aydın insan, bilgi ve kültürüyle kendini kabul ettirmiş olarak toplumun bilinç düzeyini artırmak için sorumluluk duyan ve bu yönde çaba gösteren kişidir. Türk Hukuk Kurumu Başkanlığı yapan ve ADD Kurucu Genel Başkanı Prof. Muammer Aksoy, Atatürkçü aydınlığı topluma yansıtma onuruyla, 31 Ocak 1990 günlü bir suikast sonucu yaşamını yitirmiştir. Ulusal Kurtuluş Savaşımız, bağımsızlığımıza el koyan emperyalizme karşı yapılmıştır. Kuvayı Milliye mücadelesiyle kazanılan “Lozan” dahil tüm uluslararası antlaşmalarda Kemalist devrim, “tam bağımsızlığa” öncelik vermiştir. Muammer Aksoy, Kemalizm için vazgeçilmez olan tam bağımsızlık konusunu iyi anlayan bir aydın olarak görevini özenle yerine getirmiştir. Türk devriminin öncüsü Atatürk, günümüzde de anlam ve güncelliğini koruyan tam bağımsızlığı şöyle tanımlar: “Tam bağımsızlık demek, elbette siyasa, ekonomi, adalet, askerlik, kültürel gibi her alanda tam bağımsızlık ve tam özgürlük demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan yoksunluk, ulusun ve ülkenin gerçek anlamıyla bütün bağımsızlığından yoksunluğu demektir.” Kurtuluş mücadelesinin ilk yazılı belgelerinden olan Amasya Genelgesi’nde, “Yurdun bütünlüğü, ulusun bağımsızlığı tehlikededir” vurgusuna yer verilerek kurtuluş ve kuruluş sürecinin amacı işaret edilmiştir. Başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere, kurtuluşumuzu gerçekleştiren, tüm Kuvayı Milliyeciler; “Kuvayı Millliyeyi âmil ve iradeyi Milliyeyi hâkim kılmak” formülünü kutsal bir parola olarak benimsemişlerdir. Atatürk’ün öncülüğündeki Türkiye’nin, sömürülen uluslara örnek olması, emperyalist güçlerin huzurunu kaçırmıştır. Bu güçler, Atatürk’ün devlet yaşamına yansıttığı devrimin açıktan ya da örtülü düşmanlığını yıllardır yürütmektedirler. Tam bağımsızlık kolay elde edilmemiştir. İç ayaklanmalar kışkırtılırken Mustafa Kemal Paşa ve yakın arkadaşları için ağır cezalar verilmiştir. İsmet Paşa: “Biz İzmir’e, Halife’nin idam fermanlarıyla girdik” der. Ayrıca her dönemde geçerli olan din istismarından yararlanılarak Kuvayı Milliyeciler, başarısızlığa uğratılmaya çalışılmıştır. Muammer Aksoy, Atatürk’ün tam bağımsızlığa ne denli önem verdiğini, şu yerinde saptamayla açıklamıştır: “Kemal Atatürk, Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasındaki hemen bütün konuşmalarında, genelgelerinde, telgraflarında, bildirilerinde asıl amaç olarak, hep bağımsızlık kavramına yer vermiştir. Bütün bu konuşma ve yazışmaları okuyanlar, bir tek düşüncenin perçinleşmesi için ‘sanki bir demircinin, elindeki çekici, aynı noktaya yüzlerce kez, binlerce kez vuruşunu’ görür gibi olurlar. Çünkü Tam bağımsızlık, Atatürk’ün kurmak istediği Türkiye’nin baş ilkesidir.” Toplumu etkileyecek düzeyde aydın olma görevini yerine getirenlerin, karşıtlarını rahatsız etmeleri doğaldır. Tarihte, toplumsal aydınlatma görevi üstlenmiş birçok aydının canına kıyılmıştır. Muammer Aksoy da bu aydınlardan biridir. Doğal olmayansa, toplumsal aydınlanmadan rahatsız olanlara teslim olmaktır. Ne mutlu, aydınlatma görevini yerine getirme onurunu taşıyanlara. Ne mutlu aydınların ışığından yararlanmasını bilenlere... akılda kalanı. Bu isyan öylesine köklü, öylesine yaygın ki... Google’a (ÖSYM, Rezalet) yazıyorsunuz. Saniyede önünüze 139 bin ayrı haber, yazı,makale, demeç dökülüyor. Bu rezaletin faili de kapsamı da belli. “ÖSYM rezaleti”nde aslan payı SBS ’de... İlköğretim 8’inci sınıf Seviye Belirleme Sınavı’na (SBS) geçen temmuzda 1.2 milyon öğrenci girdi. Tcmb Eşittir Hsyk? Başbakan faizin artırılmasına kızdı veya kızar gibi yaptı: “Merkez Bankası bağımsız” demeyi de eklemeden etmedi. Ama 24 saat geçmeden döviz kurlarına karşı B ve C planlarının olduğunu açıkladı. Böylece, Merkez Bankası’nın “bağımsızlığının” HSYK’ninkinden hallice olmadığı da belli oldu. Örgüte Suç Duyurusu? Ayakkabı kutuları, para makineleri, kasalar ortaya saçıldıktan sonra, minareler için kılıf yetmiyor... Artık miletin gözüne topyekun perde çekmek gerekiyor. Kefenli mitinglerden, savcılarla bire bir ağız dalaşına sayısız olanak var. Daha yaratıcı girişimlere ve alengirli numaralara hazır olmalıyız. Ama bunlar arasında “sahte peygamber”, “âlim müsveddesi” dediği ve “örgüt lideri” diye suçladığı Fethullah Gülen için bir “suç duyurusu” yer almayacak. Onu “altın vuruş” olarak belki de en sona saklayacak. “Paralelci” diye yüzlerce polis ve polis müdürü sürüldü, sürülüyor; daha birisi için bile değil soruşturma inceleme haberi bile duyulmadı. Bu nedenle Nazlı Ilıcak bile artık açıkça ilan ediyor: “Paralel devlet, somut delillerle kanıtlanmadıkça yolsuzluğu örten bir komplo teorisinden ibarettir!” Tık Tık Da Tık Tık... “Kâh çıkarım gökyüzüne seyrederim âlemi.. Kâh inerim gökyüzüne seyreder âlem beni...” Yunus Emre yaşasaydı beyitlerini herhalde “tweet”e de dökerdi. Başbakan’ın “bela”... Yardımcısının “tık tık” diye dalga geçmesine... Tayyip Bey’in, 4 milyon, Arınç’ın ise 1 milyon küsur takipçi ile bu işin göbeğinde yer almasının çelişkisine aldırmazdı bile. Kırk yıl odun taşıdığı dergâha bir tek eğri gün bile eğri odun getirmeyen birisinin eğrilikle, eğrilerle işi elbete olmazdı. Ama Türkiye’nin belli ki daha işi var. Acemi Jest 24 saatlik İran seyahati daha çok Esed içindi. Ama Sarraf’ın da gündemde olduğu belli oldu. Giderken, el konulan mal varlığı, serbest bırakılmıştı: “jest”! Herkesin, her ülkenin paralelliği kendine... Orada da paydaşlar var. Umalım bakanlar ve oğullar da olmasın. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ‘Sen Ne Harika Adamsın!’ Bilmem anımsar mısınız değerli dostlar, “Sessiz Çığlık”a katılacak “Kadıköylüler”i Beşiktaş’a götüren “Vardiya Vapuru”nu? Epey önce sözünü etmiştim. Geçen cumartesi günü yine “Vardiya Vapuru”ndaydık, “70.” “eylem”e katılmak için. Yine girişteki salonda toplanarak karşılıklı dörder kişilik oturma sıralarına beşer beşer yerleştik; vapur kalkınca da “Vardiya Vapuru Paneli”nin “70’inci”si başladı. “Adalet Bakanı”nın İzmir Liman’ı yolsuzluğuyla ilgili olarak inanılmaz bir boyutta “adalet”i çiğnemesi panelimizin konusu oldu. Adalet Bakanı’na bu tutumundan yolsuzluk dosyalarını engellemesi “suç”undan dolayı “fezleke” gönderilmişti. “İnsan”ın inanası gelmiyor; “yarım yüzyıl”dır anayasasında “Hukuk Devleti” olduğu yazılı olan bir ülkenin “Adalet Bakanı”nın “yolsuz”luğu koruduğu yadsınamaz delillerle adım adım ortaya konuyor, üstelik de bakanlığına bağlı görevlilerce... Böyle bir “durum”a, artık “Afrika”nın en ilkel “kabile”lerinin yönetiminde bile rastlanamaz; “suç” işleyen bir “yönetici”, cezalandırılıncaya dek “kabile”nin, “halk”ının “tamtam” seslerinin susmayacağını bilir. Bu anımsatmayla da, bizim şu anda yaşamakta olduğumuz durumu nasıl değerlendireceğimize girişiverdik. “Yolsuzluğun rüşvetin” kaynağı durumuna gelen “iktidar”a “toplum”un da, “halk”ın da “uyum” sağlaması veya “sessiz” kalması için yaratılan “korku”, “çekinme” ortamından başlayarak yapılanları bir bir saymaya giriştik; susturamadıkları “aydın”ları, “yurtsever”leri nasıl zindanlara attıklarını; “demokrasi”yi yalnızca kendi “icraat”larını gerçekleştirecek bir “araç” olarak kullandıklarını; “ulusal ve ülke bütünlüğü”nü parçalayarak “toplum”u nasıl “karşı karşıya” getirdiklerini; “Türk Silahlı Kuvvetleri”nin nasıl “lime lime” edildiğini; yönetimin “temel” yasası duruma gelen “rüşvet” ve “yolsuzluk”lardan dolayı “yüz”lerinin hiç mi hiç kızarmadığı, “vicdan”larının bir kez olsun kıpırdamadığı söylendiğindeyse, anında bir “uyarı” geldi: “İlk önce ‘insan gibi insan olmak’ yani ‘vicdan’, ‘onur’ sahibi olmak gerekir!” diye... Bu haklı “uyarı” üzerine bütün bu sayılanların, “12 yıl”dır ülkede “olan biten”in sorumlusu olan “AKP”nin, “iktidar”ının nasıl oluştuğunu, daha doğrusu “emperyalizm”in bunları nasıl oluşturduğunu anımsamaya yöneldik. Kuşkusuz “ilk” anımsanacak olanın da kendi söylemine göre “imamlık” eğitimini “simit” satarak yapabilen “pabuç”u delik “genç”in “Recep Tayyip”in, “TC Devleti”nin Başbakan’ı R.T. Erdoğan’a dönüştürülme süreci olmalıydı. Dolaysiyle bizler de “20 25” yıl öncesine uzandık; hemen karşımıza, alımlı bir koltuğa kurulup oturmuş, “Hizbi İslam” terör örgütünün başı “Gulbeddin Hikmetyar” ile onun ayaklarının dibine çökmüş, “RP”nin İstanbul İl Başkanı “Recep Tayyip”i birlikte gösteren o ünlü “resim” çıkıverdi... Bir “insan”ın; “Erdoğan”ın resimdeki durumuna, bu denli “onur kırıcı” bir görünüme kendini nasıl sokar ki diye sormaktan yine kendimizi alamadık. Üstelik ayaklarının dibine sokularak öylece kıvrılıp oturduğu “kişi”nin, “Kâbil”de yüzleri açık olarak üniversiteye giden “kız” öğrencilerin “yüz”lerine “asit” atan, attıran çok acımasız bir “terörist başı” olduğunu bile bile... Böyle “biri”ne bu denli “sevgi”, “saygı” göstererek “biat” edip ister istemez “örnek” alan, böyle ortamlarda yetişip yoğurulan dolaysiyle yapısı bu olan bir “Recep Tayyip”ten oluşturulacaktır “ileri”nin “Başbakanı R.T. Erdoğan”... Bu “temel”, bu “yapı” dikkate alınmazsa, “Başbakan”ın yanında olmayan insanlara; ortaya koyduklarını, yaptıklarını eleştirenlere karşı takındığı “acımasız” tutumu, uygulattırdığı “acımasızlık”ları anlamak pek olası değil diye de bir kanıya varır olduk. Dahası bir devlet (ABD) tarafından kendisinin tepe tepe “kullanılması”nın istenmesine, bu pek “onur kırıcı” açıkçası insanın onurunu ayaklar altına alan “öneri”ye, “çağrı”ya en küçük bir “tepki” vermemesi de bu bağlamda ele alınmalı, diyoruz... Öte yanda, “Başbakan”lığa götürecek yola giriş de, “ABD”nin eski Türkiye Büyükelçisi Abramowitz tarafından “uygun” görülmesiyle başlayacak; ardından kimi zaman “20” gün arayla yapılan “ABD”yi ziyaret turları dönemine girilecek; bu “süreç”i İstanbul Belediye Başkanı “seçiliş” izleyecek; “Abramowitz”in, “Erdoğan”ın “yıldız”ının daha da parlayacağını bildirmesinden (1996) sonra, artık tüm engeller yok edilerek “Başbakanlık” koltuğuna oturma koşusu başlatılacaktır. Kısa kestik; vapur “Beşiktaş İskelesi”ne yanaşmıştı, hep birlikte ayağa kalktık; “söz” bitmiş, “eylem” başlamıştı artık... “Başlığa” gelince; eski “ABD Başkanı Bush”un, Başbakan R.T. Erdoğan’ın sırtını “sıvazlaması”! (15.4.2004) Bizimkinin anlayacağı bir “dil”le... ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK BULMACA [email protected] SEDAT YAŞAYAN VEFAT VE BAŞSAĞLIĞI Eski çalışma arkadaşımız Yunus Türkay’ın değerli babası VEFAT ve TEŞEKKÜR Sevgili Aile Büyüğümüz Prof. Dr. ALİ MANDALAS 29.01.2014 tarihinde vefat etmiştir. Merhuma Tanrı’dan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı diliyoruz. İSMAİL TURGUT’u 20 Ocak 2014’te İzmir’de sonsuzluğa uğurladık. Hastalığı sırasında tüm tıbbi bilgi ve yardımlarını esirgemeyen öncelikle Hematoloji Servisi olmak üzere Adnan Menderes Üniversitesi Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nin tüm doktor, hemşire ve personeline, cenazeye katılan, acımızı paylaşan ve çelenk gönderen tüm akraba ve dostlarımıza teşekkür ederiz. C Çalışanları AİLESİ SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Hem ka 1 rada hem de 2 suda yaşa yabilen hay 3 vanlara ve 4 rilerin ad. 2/ 5 Çayın etkin 6 maddesi... 7 Karadeniz’in kuzeyindeki 8 iç deniz. 3/ 9 Bir şiir üze1 2 3 4 5 6 7 8 9 rine bestelen 1 S A B A H A T Ç miş müzik yapıtı... 2 I R A K L O B İ Derviş selamı. 4/ 3 C İ N A S K E T Futbolda gol pasına verilen ad... Ta 4 A Z M A R A B A but. 5/ Kötümser. 5 K A M E R İ Y E E T A N R A 6/ Giysileri süsle 6 N T İ MU R mek için kullanı 7 A R Ş T E H İ lan küçük ve pırıl 8 L O R İ tılı pul... Bir no 9 L U L U T İ N ta. 7/ Boru sesi... İlkçağın en büyük askeri önderlerinden biri olan Kartacalı komutan. 8/ Birbirine yakın adalar topluluğu... Çıplak vücut resmi. 9/ Bir vidada iki diş arasında kalan çukur bölüm... “Şebek” de denilen bir maymun cinsi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kelebek yakalamakta kullanılan file şeklindeki torba... Denk, eşit, eş. 2/ Kuzu sesi... Kore müziğine özgü bir tür küçük zurna. 3/ Tatlı sularda yaşayan bir tür ringa balığı... Tuzağa düşürülen şey. 4/ Bir şeyi belirleyen madde, cisim ya da güç. 5/ “Yiğidin başına bir hal gelince / Onu ellere açıcı olma” (Karacaoğlan)... Özen. 6/ Eli işe yatkın, becerikli... Nazi partisinin askeri polis örgütü... Ege ve Akdeniz kıyılarımızdaki küçük koylara verilen ad. 8/ Hindistan’da, Gandi gibi önde gelen ruhani kişilere verilen unvan. 9/ Tanrı’ya göre insan... Kemiklerin içindeki yağlı madde.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle